Süre                : 1 Saat 51 dakika
Çıkış Tarihi     : 09 Aralık 2006 Cumartesi, Yapım Yılı : 2006
Türü                : Drama
Ülke                : İngiltere,ABD
Yapımcı          :  British Broadcasting Corporation (BBC) , HBO Films , Kudos Film and Television
Yönetmen       : Bharat Nalluri (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Abi Morgan (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Tim Roth (IMDB)(ekşi), Chiwetel Ejiofor (IMDB)(ekşi), Sophie Okonedo (IMDB), Hugh Bonneville (IMDB)(ekşi), Gina McKee (IMDB)(ekşi), Samrit Machielsen (IMDB), Grirggiat Punpiputt (IMDB), Toni Collette (IMDB)(ekşi), Kate Ashfield (IMDB), Aure Atika (IMDB), Jack Barton (IMDB), Schwis Bhokhahhanes (IMDB), Tanapol Chuksrida (IMDB), Leon Ford (IMDB), Glacian Jarusomboon (IMDB), Morgan David Jones (IMDB), Jacek Koman (IMDB), Will Yun Lee (IMDB), Velicitat Lionel (IMDB), Edith Loney (IMDB), Savannah Loney (IMDB), George MacKay (IMDB), Jazmyn Maraso (IMDB), Tanapath Singamrat (IMDB), Usuma Sukhsvash (IMDB), Poh Sursakul (IMDB), Owen Teale (IMDB), Gigi Velicitat (IMDB), Diane Zurn (IMDB)

Tsunami: The Aftermath (~ Tsunami) ' Dizisinin Konusu :
1994 yılında Dünya Tayland kıyılarını vuran tsunami ile ürpererek uyadı. Yüzbinlerce insan hayatını ve kurtulanlar ise masumiyetlerini kaybetti. Gerçek yaşanmışlıktan yola çıkılarak yapılan bu olağanüstü film, hayatları tarihte yaşanan en büyük doğal afetle geri dönülmez bir şekilde değişen bir grup insanı anlatıyor.


  • "olusan tsunamiler dolayisi ile 100 binlerce kisinin evsiz kaldigi deprem. halen maldive adalarindan haber alinamiyormus."
  • "dunyanın en kalabalık musluman ulkelerinden biri olan endonezyada da acaba "8.9 yetmedi mi" diyen gerizekalılar cikcak mi diye merak etmekteyiz"
  • "ölenlerin üçte birinin çocuk olması nedeniyle unicef "asya’da bir nesil yok oldu " şeklinde bir açıklama yapmış. bilmem ki başka bir şey demeye gerek var mı..."




Facebook Yorumları
  • comment image

    saç kesme adeti olmayan endonezyalı binlerce yerli kadının, uzun saçlarının sel sularında çözülmesi yüzünden hayatlarını kaybettikleri korkunç doğa olayı.

    başlarını geleneksel dolama yöntemleriyle bağlayan bu kadınlar, tsunaminin yol açtığı, ani bastıran sel sularında sağa sola dolanan saçları nedeniyle evlerinden kaçamamış ve trajik bir şekilde boğulmuşlardır. bölgeyi ziyaret eden gazeteciler hayatları boyunca kilometrelerce uzanan plajlara vurmuş cesetleri, iç kesimlerdeki sahipsiz ölülerin oluşturduğu uçsuz bucaksız tarlaları ve akbabaları unutamayacaktır. ben ki o dönemden beri hala denizlere tuhaf bir korkuyla bakmakta, felaket bölgesindeki ağır koku (hiç bir şeye benzemez, benzetilemez, tarif edilemez derecede korkunç bir koku) 5 senedir burnumdan gitmemektedir.


    (amorfolyus - 6 Ocak 2010 21:10)

  • comment image

    olusan tsunamiler dolayisi ile 100 binlerce kisinin evsiz kaldigi deprem. halen maldive adalarindan haber alinamiyormus.


    (kaiser sose - 26 Aralık 2004 10:08)

  • comment image

    dunyanın en kalabalık musluman ulkelerinden biri olan endonezyada da acaba "8.9 yetmedi mi" diyen gerizekalılar cikcak mi diye merak etmekteyiz


    (kolpazan - 26 Aralık 2004 15:21)

  • comment image

    tarihin en büyük depremlerinden biridir, bbc'de büyüklüğü 9.0* olarak verilmekte şu esnada.

    böyle felaketlerde, insanın bulunduğu mekan felaket merkezinden uzağa düştükçe hissettiği acı ne yazık ki azalıyor. insan olamamakla mı, yoksa aslında insan olmakla mı alakalı birşey, bilemiyorum. nihayetinde ateş düştüğü yeri yakıyor galiba. ne olursa olsun, ne kadar uzakta, ne kadar bizden farklı insanların yaşadığı bir yerde olursa olsun, orada şu anda 14,000 ölü var. muhtemelen -ve maalesef- bu sayı çok artacak. 17 ağustos 1999'u hatırlıyorum, şimdi orada da kocaman bir 17 ağustos var, binlerce ölü, evsiz kalmasının ötesinde, annesiz, babasız, çocuksuz, arkadaşsız kalmış, umutsuz kalmış yüzbinlerce insan var. vücudundaki acı, yüreğindeki acının yakınından bile geçemeyen binlerce yaralı var. korku var, şok var, endişe var.

    ama ilaç, doktor, yiyecek, su, korunak yok.

    17 ağustos 1999'u hatırlıyorum, televizyonların sağ üst köşesindeki ölüm sayaçlarını. şimdi biz buradan bakıyoruz, bizim tek korkumuz burayı tetikleyip tetiklemeyeceği. burada, veya dünyanın uzak yerlerinde, bilim adamları televizyonlara çıkıp açıklamalar yapıyorlar. açıklamalara ihtiyacımız var elbet, doğanın bu korkunç öfkesini anlamaya çalışıyoruz. ama bu öfkeye enfes denmesine ihtiyacımız var mı bilemiyorum. birileri de çıkıp yardm edin desin, yardım yolu göstersin. bu ülkenin hindistan, malezya, srilanka büyükelçiliği yok mudur? biz 17 ağustos'ta kendi insanımız için canımızı dişimize taktık, şimdi insan için bir şeyler yapamaz mıyız?

    17 ağustos 1999'u hatırlıyorum, haber sitelerinde gezip duruyorum. evrende ne kadar ufak ve önemsiz olduğumuzu anlamaya çalışıyorum.


    (sui - 27 Aralık 2004 10:07)

  • comment image

    masa ustune gelin -> mouseun sag tusuna tiklayin -> ozellikler deyin -> masa ustu sekmesini secip alttaki resimlerin oldugu kutuya gelin -> azur mavisi' ni secin -> hah iste o artik yok.


    (kalashnikov - 28 Aralık 2004 14:38)

  • comment image

    bizzat felaketi yaşayan bir arkadaşımdan aldığım bir emaili aynen aktarıyorum

    merhabalar,

    asya'da meydana gelen felaketi birinci elden yasamis
    birisi olarak sizleri bilgilendirmem gerektigini
    dusundum. beni tanimayanlar icin, ben su an sri
    lanka'da staj yapmaktayim.

    ben bu felaket gerceklestiginde sri lanka'nin guney
    sahilinde matara/mirissa'da tatildeydim. christmas
    dolayisiyla tum oteller doluydu, biz ancak sahilde 10
    dk yuruyus mesafesi olan ic taraflardaki bir otelde
    yer bulabildik. 7 stajyer beraberdik. cumartesi gunu
    gayet guzel bir gun gecirdikten sonra, pazar sabah
    ciglik sesleriyle uyandik. herkes bizi uyandirmaya
    calisiyordu. su geliyor diye bagiriyorlardi. hemen
    kalktik, bahceye ciktik. otelimizin onunde yol tamamen
    nehir olmustu. biz sansliydik cunku denizden bayagi
    uzaktaydik fakat yine de su oraya kadar ulasmisti.
    otelde bekleyeme basladik. once bu su yukselmesinin
    dolunaydan kaynaklanan medcezirden oldugu dusunduk ama
    butun koylulerin kosusturmasi, bagirislar ve olenlerin
    oldugunu soylemesi bizi de panige soktu. otelimiz
    bolgenin en yuksek yerinde oldugu icin orda beklemeyi
    daha guvenli bulduk. bu arada da surekli koyluler
    kosusturuyor, haberler getiriyorlardi. sahil
    kenarindaki otellerin tamamen su altinda oldugunu,
    duvarlarinin yikildigini, insanlarin oldugunu
    soyluyorlardi. yarim saat sonra sahil kenarindaki
    otellerden kurtulan bir cift geldi. odalarinda kitap
    okurlarken, birden cok yuksek bir ses duymaya
    baslamislar, sanki odalarinin tepesinde ucak ucuyor
    gibiymis. sonra kapinin altindan su girmeye baslamis.
    bir iki saniye icinde kapi patlamis ve cok buyuk
    miktarda su odaya dolmus. odadan cikmayi basarmislar
    ama su cok guclu oldugu icin bir agaca tutunup
    beklemisler. yanlarindan bir kadin suyla birlikte
    suruklenip gitmis. en sonunda su seviyesi azalinca
    bulduklari esyalarini alip kacmislar. kacarken yolda
    yasli bir kadinin olu bedenini gormusler. bizim otele
    sigindilar, soktaydilar. biz onlarin hikayesini
    duyunca durumun ciddiyetini anladik ve hemen oradan
    ayrilmaya karar verdik. bu arada baska turistler de
    otele geliyorlardi. tamamen islak, camur icinde, ne
    buldularsa giymisler filan. hemen bir kacimiz
    tanidigimiz sri lanka’lilari aradik, onlar bize
    ulkenin ic taraflarina dogru ilerlememizi, kiyidan
    uzak durmamizi, endonezya’da deprem oldugunu soyledi.
    biz hemen toparlanip, ic taraflara dogru yurumeye
    basladik. koylulerin evlerine, tepelerdeki tapinaklara
    turistler siginmislardi. ama biz hemen oradan kacmayi
    daha uygun bulduk. 1-1,5 saat kadar yurudukten sonra
    bir minibus bizi almayi kabul etti. minibusun
    soforunun babasi da kayipmis, bu sebeple once babasini
    bulmak zorundaydi. biz minibusun icinde onlarla
    seyahat ediyoruz tabii. kiyidan kacmaya calisirken,
    adamlar tekrar kiyiya gitti babasini aramak icin.
    kiyida kayiklar parcalanmis, otellerin evlerin
    duvarlari yikilmis, arabalar nehirlere suruklenmis,
    ters yuz olmus… neyse adam babasini sapasaglam buldu
    da tekrar ic taraflara dogru yoneldik. bu sefer bir
    kasabaya geldik, denizden ic taraflar da ama yine de
    her yer suydu. sofor biriyle konusmak icin tren
    raylarinin neredeyse ustunde durdurdu arabayi. bir iki
    dakika konustular, derken birden tum kasaba halki
    bagira cagira tek bir yone dogru kosmaya basladilar.
    herkes ciglik atiyordu, tabii sri lanka dilinde
    (sinhala). bizle birlikte minibuste olan sri
    lanka’lilar sinhala bagirmaya basladilar. once kem kum
    sinhala’mizla bize arabadan inin dediklerini sandik.
    zannettik ki tren geliyor ve biz tren yolunun
    ortasinda kaldik. hemen arabadan disari firladik,
    cantalarimizi zor kaptik. sonra farkettik ki su
    geliyormus ve adamlar bize arabaya binin cabuk diye
    bagiriyorlarmis! hemen aynen arabaya geri bindik ama
    inanilmaz bir panikle. cunku herkes ciglik cigliga
    kaciyordu. biz de feci korktuk, belki 5 sn icinde 7
    kisi, koca sirta cantalariyla arabaya tekrar dolustuk
    ve hemen ordan kactik! bazilarimiz dua etmeye filan
    basladi. o kasabadan da gectikten sonra tepelere
    tirmanmaya basladik, yolda oluleri tasiyan
    kamyonetleri gorduk, feciydi. hastaneye dogru gittik,
    herkes dolusmus tabii. yolda tapinaklara siginan
    insanlari, yerlere oturmus aglayan insanlari filan
    gorduk. sonra her nasilsa tekrar tren yolunda
    durdugumuz kasabaya geri donduk, yine ayni noktada
    tekrar su geliyor bagirislariyla karsilastik ve bu
    sefer suyun geldigi yone dogru arabayi hizla surerek
    diger guvenli tarafa gecmeyi basardik. en nihayet
    bizi, arac bulabilecegimiz daha buyuk bir kasabaya
    biraktilar. tam da o anda bir kamyon insanlari
    topluyordu. hemen 7 kisi kamyonun arkasina atladik ve
    sehre otobus bulabilecegimiz bir kasabaya gittik.
    ordan elimizden haritalarla en guvenli yol neresidir
    diye arastirdiktan sonra ic taraflarda baska bir
    kasabaya gitmeye karar verdik. otobus inanilmaz
    kalabalikti insanlarin paniginden tabii. dayanilacak
    gibi degildi ama mecburduk bir yere ulasmaya. yarim
    saat-45 dk otobuste gittikten sonra arkamizdan gelen
    bir minibusu farkettik. icinde yabancilar vardi ve
    minibus bizi alabilecek kadar bostu. hemen bir kagida
    colombo (sri lanka'nin baskenti) yazip cama
    yapistirdik, el kol hareketleriyle dikkatlerini
    cekmeye calistik. bizi gorduler ve hemen gelin gelin
    diye isaret yaptilar. bizi almayi kabul ettiler.
    otobusu hemen durdurduk, cantalarimizi kaptigimiz gibi
    indik ve minibuse bindik. tabii hepimiz sevincten
    bagiriyoruz filan arabada. 5-6 saatlik bir yolculuktan
    sonra da adamlar bizi colombo’ya 15 km kala bir yerde
    biraktilar. ordan da taksi bulup evimize geldik ama
    mahvolmustuk artik. sabah saat 9’dan gece yarisi 2’ye
    kadar canimizi kurtarma savasi verdik resmen.
    colombo’ya dondugumuz de farkettik ki tum gun hic bir
    sey yememisiz. insan cani soz konusu olunca baska
    hicbir ihtiyac hissetmiyor gercekten.

    hala haber alamadigimiz bazi arkadaslarimiz var. onlar
    da baska plajdalardi. iki tanesi bir tapinaga
    siginmislar. butun sel magduru bolgelerde sehirden
    ayrilma yasagi var cunku herkes panik halinden dolayi
    vahsilesmeye baslamis. yoldan gecen arabalara saldirip
    sehirden cikmaya calisiyorlarmis. bizim hep gittigimiz
    kucuk bir misafir evi yerle bir olmus, sahibinin evi
    de yikilmis, amcasi kayipmis. haberlerde gosterilenler
    felaket. hala da depremler olmaya devam ediyor. bir is
    arkadasim dalgalarin gelisini gormus. once deniz
    tamamen iceri cekilmis ve sonra su seviyesi inanilmaz
    bir hizla yukselmeye baslamis ve kiyiya vurmus.
    dalgalar halinde degilmis, cok yuksek seviyede bir su
    kutlesi halinde kiyiya gelmis.

    burda milli afet hali ilan edildi, kurtarma ekipleri
    bir araya geldi. ben su an colombo’dayim, burasi daha
    guvenli sayilir. ama benim icin dun bir film gibiydi
    tamamen, tum gun canimiz kurtarmakla gecti. her
    saniyesinde yeni bir panik, kacis vardi. neyse ki
    sansliydik. en buyuk sansimiz da deniz kiyisindaki
    otellerden yer bulamamis olmamizdi. sabah erken kalkip
    gunesin dogusunu izleyelim diye planliyorduk, gec
    yatiigimiz icin uyanamadik vs... bir cok sekilde
    sansimiz yagver gitti ve bu felaketler biz denizden
    uzak olan otelimizdeyken oldu.

    haberler bu kadar, herkes hayatinin kiymetini bilsin.
    kendinize iyi bakin…

    =====
    oya


    (bettencourt - 29 Aralık 2004 00:03)

  • comment image

    ölenlerin üçte birinin çocuk olması nedeniyle unicef "asya’da bir nesil yok oldu " şeklinde bir açıklama yapmış. bilmem ki başka bir şey demeye gerek var mı...


    (empas kumpas - 29 Aralık 2004 17:00)

  • comment image

    toplam ölü sayısının resmi olarak 80.000 civarında olduğu deprem. lakin bu sayının kısa sürede salgın hastalık, kimliksiz & kayıtsız insanlar vs.. ile 150.000 hatta ve hatta 200.000 civarına ulaşabileceği söyleniyor. ayrıca ilk tespitlerde ki 80.000 kişinin 3/1'i çocuk. görüntülerde de ayrı ayrı 2-3 tane adamın, kadının ufak çocuk cesetlerini (muhtemelen çocukları) kucaklarına aldığını gördüğüm an hayati fonksiyonlarım durdu..

    üstüne üstlük hâlâ allah yücedir muhabbetini böyle bir olayda haklılığın ispatı olarak gösteren, "bakın dünya fani, hak yoluna gelin" mesajını vermeye kasan embesiller var ki insanın öyle tanrıya da o lafı söyleyenede saydırası geliyor..

    edit: çok kötü diyen zavallı insancıklar. merak etmeyin, tanrınızı süper savunduğunuz için cennetin en güzel yerinden yer kaptınız, üstelik seks kölesi cariyeler de cabası. tüm ailenizi yakınlarınızı bir doğal afette kaybetseniz, cesetlerinin başında dururken size gelip "tanrı'nın adaleti, gavurlardı o yüzden tanrı cezalandırdı, allah böyle belalarını verir, namus kalmamıştı (bunları bir şekilde her deprem'den sonra duyuyoruz) vs.." derlerse ne hissedersiniz?


    (mission complete - 30 Aralık 2004 02:54)

  • comment image

    amerika hörtleşik devletleri yetkililerinin, bir tsunami ihtimalini önceden belirledikleri, ancak ilgili yerlere ulaşamadıkları depremdir. kendileri bir takım yerlere e-mail göndermişler ancak cevap alamamışlardır. dolayısıyla "e mail gönderdik cevap gelmedi ne yapalım, kısmet değilmiş" diye düşünüp, tv'den maç izlemeye devam etmişlerdir muhtemelen:

    http://www.milliyet.com.tr/…4/12/30/yasam/ayas.html

    ulan, ulan, şimdi siz isteseniz o süpersonik uydu sistemlerinizle bilmemnelerinizle, bana bu oturduğum yere vahiy bile indirirsiniz, koskoca güney asyada ulaşacak adam bulamadınız demek. oha diyorum size. yoksa sandığımız kadar büyük (!) devlet değil misiniz? yoksa televizyondan insan ölümleri izlemeye çok mu alıştınız, ondan mı?


    (sui - 30 Aralık 2004 14:54)

  • comment image

    maaalldiiveleerdeee mahsuur kalan emre ye ilk biiiz ulaastıık tarzi bir anons u duydugumdan beri turk kanalı seyredememe sebep vermiştir bu felaket. bu kadar mı insanlıktan uzaklastı bizim medyamız.. kurucu olmak yerine rayting ugruna yapılan bunca saklabanlık niyedir. hani nerede yardım kampanyası ile ilgili haberler? varsa yoksa emre ve aysun un nasıl kurtuldugu... malesef bunu kanıksamıs turk halkının büyük bir kısmı da deliler gibi bunu izliyor , bunu yutuyor ve daha fazlasını , daha mühimini istemiyor. çok yazık...


    (sirius black - 30 Aralık 2004 21:11)