L'âge atomique (~ Atomic Age) ' Filminin Konusu : L'âge atomique is a movie starring Eliott Paquet, Dominik Wojcik, and Niels Schneider. Two teenagers spend together a night around the town. One tries desperately to kiss a girl while a desire for his friend overwhelms the other one.
Ödüller :
Weekend(2011)(7,6-25308)
Freier Fall(2013)(7,6-15467)
Les roseaux sauvages(1994)(7,5-4777)
Noordzee, Texas(2011)(7,2-7325)
Pihalla(2017)(6,4-602)
Jours de France(2017)(6,0-346)
Augustine(2012)(6,0-1260)
Berlin Film Festivali : "FIPRESCI Prize-Panorama"
luis bunuel'in ve sürrealizm'in en lanetli filmlerinden biridir. özellikle içerdiği ağır din eleştirileri sonucunda kilise tarafından oldukça dışlanmış, uzun yıllar gösterime çıkamamıştır. luis bunuel sinemasını anlamak için iyi bir başlangıç olabilir.
(paralaksif - 6 Kasım 2007 19:03)
afedersiniz, turan dursun gibi bir film bu.
(wereyda - 10 Mart 2010 14:48)
sürreal sinemanın citizen kane' i diyebiliriz.
(xcays - 22 Mart 2012 01:38)
gösterildiği dönemde dali'nin prestijini kaybettiren filmdir.dali ve bunuel filme birlikte başlar fakat bir süre sonra bunuel dali'yi dışlar. çalışmalara dali'nin katılmasını engeller. filmin gösterildiği sinema sağcılar tarafından basılır, orada bulunan dali'nin tabloları dağıtılır, olayların sonucunda dali'ye verilen birçok resim siparişi iptal edilir. bu durum da iki kafadarın arasını hiç düzelmeyecek şekilde bozar.
(begimay - 25 Temmuz 2013 00:49)
sınıf çatışmasının ortasına, bastırılmış cinsellik üzerinden bir iç çatışmayı da ekleyerek katmanlı bir şekilde ilerleyen, bol burjuvazi ve din saldırılı, finali marquis de sade göndermeli*, 1930 yapımı ilk uzun metrajlı bunuel filmi. ilk filmi ise bundan bir sene önce çektiği surrealist başyapıt un chien andalou idi.filmin sayısız, ve üzerine çokca kelamlar edilmiş, sürreal sahnelerinden birinde, bir adam, bir heykelin yanından geçer, heykelin başında taşıdığının tıpkısı bir taştan kütle taşımaktadır. burjuvazinin görkemli, devrimci, kültürün ve aydınlanmanın odağı olduğu zamanların çok eskide kaldığını, o ihtişam ve görkem geçtikten sonra burjuvaziye kalanın, ancak kafasının üstünde bir yük gibi taşımak zorunda olduğu, o dönemlerin ağırlığı olduğunu düşündürdü bana.
(ianism - 9 Mayıs 2014 16:05)
değersizliğinden hiçbir şey yitirmeyecek."dünyanın anlamı dışarıdadır." wittgenstein
(nirvana - 22 Haziran 2015 23:04)
don luis tarafından 1930 yılında çekilen kinik başyapıt. burjuvazinin her türlü değeri ve modern dünyanın norm olarak aldığı her değere karşı çıkan bu film tam 50 yıl yasaklı kalmış, bunuel ölmeden kısa bir süre önce ancak tekrar gösterilebilmiştir. david lynch'in eraserhead'ini şaşırtıcı bulanlar ondan neredeyse 50 yıl önce çekilmiş bu olağanüstü filmi görseler şok olurlar herhalde. ---spoiler içermesi muhtemeldir--- filmde başrol olarak gördüğümüz erkek karakter başlangıçta vandal bir güdüyle her şeye karşı yıkıcı bir tavır sergiliyor gibi görünse de daha sonra filmin bir rüya sekansının ortasında geçtiği vurgusu ve karakterin daha kinik bir tavırla tüm burjuvazi düzenine karşı olduğunu anlarız. bu karşı çıkış eşliğinde hayvani dürtülerinin peşinde bir hedonist değil, aslında bir nevi topluluk içinde kendi zabriskie point'ini bulmaya çalışan bir hayalperest olduğu görülür. kadın karakterde de aynı değişim olur gibi görünse de bu durum sonradan bozulur. çünkü o sonuçta aynı düzen içindedir ve yatağında gördüğü bir ineğe bile şaşıramayacak kadar aptaldır. toplumda başı çeken ve aristokrat görünümlü tüm değerler ve tabular filmde alaşağı edilir. malikanede verilen baloda herkesin içinden geçen bir at arabası ya da içeride çıkan bir yangın kimse tarafından görülmez iken kendi sınıflarından birisinin sigara tabakasını yere düşürdü diye bir çocuğu öldürmesi normal karşılanır. bunun yanında yoğun bir şekilde cinsellik barındıran filmde bunuel bunu öyle ustaca yapar ki inanamazsınız. iki sevgilinin birbirlerinin ağzına ellerini sokarak bundan büyük haz alması la citta delle donne'nin giriş sekansındaki trenin tünele giriş metaforu kadar ustaca bir hamledir. bunun yanında 1930 yılında yoğun bir sansür kurulunun onayından geçen filmlerin arasına böyle ustaca sızan bu film gösterime çıkmayı başarabilmiş ama daha ilk gösterimi bile tamamlayamadan indirilmiştir. girift kurgu tekniği ve serbest imgelerle yürüyen filmin sinemanın altın çağı olarak görülebileceğini ve çift yönlü bu ironik ismin de bunuel ile dali'nin dehasını ürünü olduğunu da ekleyelim. rahipler tarafından çalınırken seyircilerin yoğun bir ilgiyle izlediği keman simgesinin ana karakterin tekmeleyerek aşağıladığı keman olmasından camdan fırlatılan noel ağacı ve papa gibi birçok ilginç sahnenin olduğu filmi bazen takip zorlaşır ve yoğun ezoterik anlam içinde boğulabilirsiniz. son olarak daha sonra pier paolo passolini tarafından uzun uzadıya anlatılacak konuya bağlanan film, sodomi ve her türlü şehvet içeren, türlü sapkınlığın döndüğü bir şatodan isa'yı çıkartır. üstelik isa tekrar içeri girerek sağ kalan kızlardan birini öldürür ve görevini tamamlar. o dönemde böyle bir sahneyi çekebilecek tek kaçık herhalde bunuel'dir. zira 1975'te salo o le 120 giornate di sodoma'yı çeken passolini faşist gruplar tarafından başının üzerinden araba ile geçilerek öldürülmüştür. ---spoiler içermesi muhtemeldir--- sonuç olarak sürreel bir başyapıt olan l'age d'or sinema tarihinde altın bir çağı açar. belki de hiçbir yönetmen bu derece cesur bir film çekmemiştir ve çekemeyecektir.
(dunyanin6dabiri - 11 Kasım 2016 12:09)
buñuel'in dali ile calistigi ikinci ve son filmidir. bu film, diger filmlerinin bir habercisi niteligindedir. burjuvazi icinde yasanmasi imkansiz olaylarin (adamin yasli bir kadini tokatlamasi,vs) yasanmasi goze carpmaktadir. iki asigin bir turlu bulusamamasi filmin genel temasi olmasina ragmen filmin sonunda siddetli bir sade gondermesi vardir ki, saloyu izleyenler bunu gayet iyi farkedeceklerdir kanimca. zaten buñuel genel olarak sadeden ne kadar etkilendigini hic bir zaman saklamamistir ama kendisini siddet yanlisi ve sapkin olarak niteleyenelere de kendisinin oyle olmadigini sadece fetishlik ile ilgili cizgiyi belirttigini soylemistir.
(kudra - 25 Mayıs 2005 13:17)
toplumsal eleştirisini, daha en başından iki akrebin savaştığı, kazanan akrebin de bir fare tarafından yendiği sahne ile yapan bunuel filmi. daha sonrasında baş karakterimizin önce kendisinden "küçük" hayvanları tekmelemesi ve ezmesi, sonra "kör" adamı iterek yere düşürmesi, "yaşlı" bir kadını tokatlaması gibi toplumsal ahlak kurallarına uymayan davranışlar göstermesi filmin en önemli özelliği. kafasına taş konulmuş heykel gibi kafasına taş koyup dolaşan adam, kurallara boyun eğen, tek düzeleşmiş bireyleri temsil ediyor. yerde gördüğü kemana tekme atarak ilerleyen adam ise zıtlığı ve düzene karşı çıkışın temsili.
(anahita - 15 Temmuz 2005 02:59)
politik bir film olarak özünde sosyolojik olaylara göndermeler yapmasının yanısıra bireyin içinde kalmış saklı duyguları da abartılı şekilde ortaya koyan psikoanalitik bir filmdir ya da sürreal takıldığı için zaten öyle olması lazımdır lakin insan kendine psikoterapi uygulanmış gibi hisseder film sonunda (evet mutfakta patates soyuyordum ve dışarda şimşekler çakıyordu ve ben korktum).un chien andalou'daki piyano içi eşek burda yerini yatak üstü öküze* bırakmıştır.kanlı canlıdır burdaki lakin boynundaki çıngırağın sesi bitmek bilmez.filmde anormal öfke tepkileri vardır ki kimi zaman dumur eder kimi zaman gülmekten öldürür.--- spoiler ---filmin sonundaki sade göndermesinde cisıs kırayst malum mekandaki akil almaz orgy olayindan sag kurtulan dört kisiden biridir.tam şatodan çıkmış "şükür babacım bunu da atlattık sağlimen" diye dua ederken içerden kurtulmayı başarmış bir olasi sapıklık objesi kızcağız atar kendini dışarı.cisıs görev tamamlama bilinciyle kanlar içindeki kızı tekrar içeri sokar,bir çığlık duyulur ve cisıs bu sefer sakalsız bıyıksız olarak dışarı çıkar.filmin sonunda üstünde kafa derileri asılı olan (cisısın kurbanı olan kızlar mı artık) bir haç gözükür eğlenceli bir fon müziği eşliğinde ve fin. --- spoiler ---
(atomunu yesile kaptirmis alelade bi ot - 6 Haziran 2006 21:38)
Yorum Kaynak Link : l'age d'or