Çıkış Tarihi     : 29 Ekim 2009 Perşembe, Yapım Yılı : 2009
Türü                : Drama
Taglar             : Yetimhane,1970'ler,kız,küçük kız,Koreli
Ülke                : Fransa,Güney Kore
Yapımcı          :  Finecut , Gloria Films , Now Films
Yönetmen       : Ounie Lecomte (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Ounie Lecomte (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Sae-ron Kim (IMDB)(ekşi), Do Yeon Park (IMDB)(ekşi), Ah-sung Ko (IMDB)(ekşi), Myeong-shin Park (IMDB), Man-seok Oh (IMDB)(ekşi), Kyung-gu Sol (IMDB)(ekşi), Seong-kun Mun (IMDB), Hyun-joo Baek (IMDB)(ekşi), Yejin Jeong (IMDB), Hackjin Mun (IMDB), Yoo-nah Kim (IMDB), Hanbyoul Lee (IMDB), Robert Youngs (IMDB), Lara Tosh (IMDB), Richard E. Wilson (IMDB), Inbai Go (IMDB), Hyeyoung Hwang (IMDB), Titi Coldroo (IMDB), Luke Benjamin Doyle (IMDB), Gyeon Gae (IMDB), Jeoung-sin Gang (IMDB), Hee Guk (IMDB), Sunju Gwon (IMDB), Hyeoun Ham (IMDB), Daniel Jeoung (IMDB), Hye-won Jeoung (IMDB), Min-young Jin (IMDB), Ji-won Joo (IMDB), Min-ji Ju (IMDB), Mingu Kim (IMDB), Nahae Kim (IMDB), Suji Kim (IMDB), Son-ju Kwon (IMDB), Elphic Brett Michael (IMDB), Young-jun No (IMDB), Nataka Sanches (IMDB), Harvey Schmidt (IMDB), Jae-young Shin (IMDB), Yeong-guk Shin (IMDB), Myoung Sin (IMDB) >>devamı>>

Yeo-haeng-ja (~ Yepyeni bir hayat) ' Filminin Konusu :
Babasıyla vakit geçirmeye bayılan dokuz yaşındaki bir kız. Veda bile etmeden babası tarafından bir yetimhaneye bırakılan bir kız. Babasının geri döneceğine inanan Jin-hee yeni ortamını ilk başta reddeder, ancak zamanla yalnızlığından sıyrılır ve uyum sağlar. Yetimhaneyi ziyaret eden batılı çiftler tarafından evlat edinilmeyi beklemektedir artık.


Oyuncular
  • "(bkz: une vie toute neuve)"
  • "(bkz: a brand new life)"
  • "istanbul'un bu sıcağında izledim bu filmi. ne zaman bitcek sıkıntısıyla ter su içinde kaldım. ben sevemedim sözlük seni de bilemem."
  • "başyapıt... ağlatan türünden..."
  • "sanırım hayatımda izlediğim en iyi duygusal film. beni bile etkilemeyi başardı, hem de şehirlerarası otobüste."
  • "sae-ron kim sayesinde, sessiz sinema mantığıyla çekilseydi de, yine anlatabileceği her şeyi vermiş bir film olurdu bu."
  • "didim-istanbul yolculuğunda gözyaşlarımı yanımdaki yolcuya göstermemeye çalışarak zor bitirdim bu filmi...izlediğim andan beri de etkisinden kurtulamıyorum..."
  • "jinhee'yi canlandıran tatlılık için: (bkz: kim sae-ron)"




Facebook Yorumları
  • comment image

    çok sevdiği babası ona elveda demeden yetimhaneye bırakılan bir kızın psikolojisi. her sahnesinde içini acıtıyor insanın. öfkesini nasıl çıkaracağını bilmeden dönüp dolaşıyor küçük kız. nefes alıyor ama yaşamıyor. kendi mezarını kazıp kendisini toprağa gömecek, eline aldığı sopayla bir yorganı sanki birini öldüresiye dövüyor gibi vuracak kadar hayattan nefret ediyor. sessiz bir duygu patlaması var. filmin her karesinde bunu anlayabiliyor izleyici. yönetmenin büyük başarısı da bu. duygu sömürüsüne kaçmadan bir insanın psikolojini anlatmış.

    batının zenginlerinin doğunun fakirliğinden her anlamda yararlanmaya çalışması. sistemin o pis yüzü. çamurlar içinde yaşayan küçücük çocukların fransız, amerikalı zengin aileler tarafından satın alınıyor olması. her tarafı melodram kokan küçük bir yetimhane ile de vurucu bir film yapılabildiğini göstermiş kore sineması.


    (servicio - 5 Nisan 2010 11:45)

  • comment image

    --- spoiler ---
    29. uluslararası istanbul film festivali kapsamında izlediğimiz çocuğun gözünden terk edilmek, kabullenememek, adapte olmamak, teslim olmak aşamalarını teker teker yaşatan film.

    güldüğü zaman dünyanın en tatlı ufaklığı olan, düşünceli olduğu zaman yüzü yaşlandıkça yaşlanan, öfkesini yüzündeki her mimikte, gözündeki her pırıltıda size hissettiren sae ron kim'e mi hayran olmalı yoksa böyle bir senaryo yazıp, bu küçüklü büyüklü çocuklarla bu kadar başarılı bir şekilde çekmeyi başaran ve ilk filminde bu kadar başarılı bir film çeken filmin yönetmen ve senaristi ounie lecomte mı hayran olmalı.

    belki yönetmen kendi hayat hikayesinden ilham almıştır zira kendisi de evlat edilerek fransa'ya giden, filmini çektiği çocuklardan biridir. ama ne olursa olsun muhteşem film olmuş.

    her ne kadar dram bir tane gibi de gözükse, aslında filmin içinde öyle çok hikaye var ki sakat, malzeme getiren çocuğa aşık artık ergenliğinin sonunda olan seongsoo, kendisini evlat edinsinler diye regl olduğunu saklayıp, yaşını küçültüp, ingilizce kelimeler öğrenen sookhee ya da hepsini çok iyi anlayan belki de kendisi de yetim olan yorganları döven öğretmen .....

    seyredilesi, sevilesi bir film olmuş ...
    ---
    spoiler ---

    http://www.imdb.com/title/tt1287875/


    (ride - 6 Nisan 2010 23:22)

  • comment image

    "asla bilmeyeceksin
    seni ne kadar sevdiğimi
    zaman geçtiğinde bir gün pişman olacaksın
    üzgün olduğunda ya da yalnız olduğunda
    adımı söyle
    orada olacağım

    gözlerimden akan ılık gözyaşlarımla
    üzüntünü alıp senden
    çok uzaklara sürükleyeceğim"

    en azından bir elveda beklerken yetimhaneye sessizce bırakılıp terkedilen küçük bir kızın hikayesi. şahane bir film desem yalan olmaz herhalde. ounie lecomte'nin yönetmenlik yaptığı ilk film olsa da sanki usta bir yönetmenmiş gibi iş çıkarmış. heleki çocuk oyuncuların doğallığı ve iyi üstü oyunculukları görülmeye değer. sessizliği ustaca kullanmayı beceren kore sinemasının son yıllarda çıkardığı en iyi filmlerden biri olsa gerek.

    bazı anlar var ki insanı yerle yeksan ediyor. yukarıdaki sözler ise küçük çocuğun babası için söylediği bir şarkıya ait, biline.

    http://www.filmarasi.com/movie.aspx?id=565393


    (yalandunya - 19 Mayıs 2010 21:54)

  • comment image

    hani sinema dünyasında bir söz vardır; " iyi senaryodan kötü film olabilir ama kötü senaryodan iyi film olmaz" diye. kanımca film için iyi senaryo kötü yönetmen tabiri uygun düşecektir.

    senaryo olarak güzel ve orjinal. insanın öyle küçük çekik gözlü bir kızı izlemek hoşuna gidiyor tabi. fakat, çok yüzeysel kalmış sahneler. özellikle filmin giriş kısmı. daha can alıcı biraz daha ayrıntıya giren bir şekilde çekilebilirdi. sadece aklı başında bir sinema izleyicisi olarak bile bu kadarını söyleyebilirim.


    (stay with me - 8 Eylül 2010 21:02)

  • comment image

    kore sinemasını genel olarak "sen sus gözlerin konuşsun" dediği için seviyorum. bahsekonu filmimiz de geleneği bozmadan az lafla çok şey anlatıyor. üstelik bunu daha minicik bir çocuğun eliyle yapıyor ki, hem küçük oyuncu hem de yönetmen bağra basılmalı bu noktada. yeni ve kötü bir duruma alışmada insanın sırasıyla sergilediği öfke, kabullenememe, güvenememe, alışma, yeniden öfkelenme ve mecburi uyum sağlama tepkilerinin başarılı bir şekilde anlatıldığı bir film olmuş.

    --- spoiler ---

    jin-hee'nin doktora, bir çengelli iğne yüzünden yetimhaneye terk ediliş öyküsünü anlattığı; bebekleri paramparça edip tokadı yediği; babasına yazdığı şarkıyı umutsuzca söylediği; hayata eeh eytera beah çekip, ölü kuşu mezarından hunharca çıkarıp, kendi mezarını kazıp içine yattığı sahneler özellikle çok etikileyici.

    ---
    spoiler ---


    (kizillik - 21 Kasım 2010 19:14)

  • comment image

    küçük jinhee babası tarafından yeimhaneye terkedilmiştir … küçük kız babasının bu terkedişinin nedenlerini çözmeye çalışırken bir yandan da bulunduğu ortama kendi durumunu kabullenmeme kaynaklı uyum sorunları yaşamaya başlar...… yetim olmayı kabullenemez jinhee. kendini orda misafir olarak görür babası vardır ve yakında onu almaya gelecektir diğerleri gibi değildir…

    ancak gerçeklerle yüzleşmesi kahramanımızın çok uzun sürmez…terkedilişinin bilincine varna ve yetimhanede çok sevdiği arkadaşının da evlat edinilmesiyle gerçek dünyaya zoraki bir merhaba demek zorunda kalır küçük jinhee… ve onu bekleyen artık kabullendiği yeni hayata…

    2010 istanbul film festivalinin iyi filmlerinden biriydi yeni bir hayat…küçük oyuncunun inanılmaz güzel oyunculuğu yönetmenin abartısız sakin duygu sömürüsüne kaçmadan sade anlatımı ( gereksiz ayrıntılarla arada sırada ahengi bozmasını saymazsak tabi ) filmin en önemli vurgulanması gereken detaylarını oluşturuyordu…

    --- spoiler ---
    yetim kalmak kimsesiz olmak vurgusunu, insanın bam teline dokunmadan anlatmak ama buna rağmen seyirciyi etkileyebilmek de mümkünmüş demek...yönetmen bu açıdan başarılı bir dil kullanmış tebrikler… küçük kahramanımızın kendini ve terkedilişini kabullenme süreci ve bu sürecin sonunda yeni bir hayata merhaba demesi filmin asıl vurgusunun olması yanında bu süreci doğuran gelişmelerin aktarılması ve bunu sağlamada yan karakterlerin güçlü vurgusuyla film başarılı bir çalışma olarak hafızalara kazınıyor…
    ---
    spoiler ---


    (mimiko - 31 Ocak 2011 23:52)

  • comment image

    babasının yetimhaneye bıraktığı küçük bir kız üzerinden duygu sömürüsü yapmak yerine kızın psikolojisi üzerinden istediğini anlatabilmiş bir filmdir. yer yer sıkıcı olsa da samimi olmasıyla takdir edilesi bir filmdir.

    başroldeki kızın da inanılmaz oyunculuğuyla dramatik bir hikaye olmuş. hüzünlendik gece gece.

    --- spoiler ---

    kızın uzun süreden sonra bir fotograf için gülümsemesi de manidardır. fotograf çektiren insanların o anı güzel hatırlamak için gülümsemek zorunda hissetmelerinden olsa gerek ama yeni bir hayatı kabullenmenin ilk adımı da vardır bu gülümseyişte.

    ---
    spoiler ---


    (bengeceyiolduruyorumgunduzlerdebeni - 10 Nisan 2011 01:12)

  • comment image

    dün akşam kanal 24 tematik filmler kuşağında oturup ailece seyrettiğimiz ve pişman olduğumuz film.pişmanlık filmin kötülüğünden değil tabi,pişmanlık filmin inanılmaz duygusallığından.film bittiğinde kimsenin konuşacak hali yoktu,gözyaşlarını saklamak istedi ev ahalisi birbirinden.bu filmi seyrederken o küçücük kızların oyunculuklarına hayran oldum.o yaşta bir çocuğun o yetimhane psikolojisini anlatabilmesi müthişti.kimisi için sıkıcı olabilir ama duygusallığı seven izleyicilerin mutlaka bir şekilde seyretmesi gereken bir film.


    (kirkindansonra - 25 Nisan 2011 18:19)

  • comment image

    sanırım hayatımda izlediğim en iyi duygusal film. beni bile etkilemeyi başardı, hem de şehirlerarası otobüste.


    (mch - 18 Mayıs 2011 05:01)

  • comment image

    sae-ron kim sayesinde, sessiz sinema mantığıyla çekilseydi de, yine anlatabileceği her şeyi vermiş bir film olurdu bu.


    (beef - 6 Haziran 2011 02:27)

  • comment image

    didim-istanbul yolculuğunda gözyaşlarımı yanımdaki yolcuya göstermemeye çalışarak zor bitirdim bu filmi...izlediğim andan beri de etkisinden kurtulamıyorum...


    (my sassy girl - 16 Temmuz 2011 19:15)

  • comment image

    az önce bitirdim kendisini ve çok etkilendim. sömürü yapmadan, o kadar yalın acıyı hissettiriyor ki. ilk defa yetimhane konulu bir filmde kötü muamele olmadan, kötü çocuklar olmadan bitti film. beğenmeyenlerin neyini beğenmediğini, yahut hangi filmleri beğenip etkilendiğini merak ettim açıkcası, ilginç. kore sinemasını bilmeyenler bu filme laf edebilir, diğer türlü pek ihtimal vermiyorum.
    çocukların oyunculuklarına laf bile edemiyorum, öyle iyiydi. ayrıca minik kız çokgsel değildi ama bana göre o kadar tatlıydı ki, sarıp sarmalayasım geldi=( -izlemeyen okumasın- babasının neden terkettiğini kendince mantıklı bir sebep bularak anlattığı sahne fenaydı ama koptuğum yer kendini gömdüğü andı. uf. keşke yeni hayatında mutlu olduğunu gösteren bir şey olsaydı da bu kadar abartmasaydım.


    (sinsasaj - 19 Temmuz 2011 03:35)

  • comment image

    çocukken terk edildiğinden değil, daha iyi eğitim alsın diye "özel" okula yollanan biri olarak; o bahçenin demir kapısı gibi bir kapı vardır. gitmek istersen yine gidersin, ama elbette sonuçları vardır bunun da. kalabalık bir toplulukla birlikte uyumak da öyle bir şeydir işte. yalnız yetimhanedeki zavallı yüzler yerine babasının parasından şımarmış veletler alır, sizi babanız biraz da "kazanamazsın" diyerek sokmadığı bir sınavı kazanabileceğinizi öğrendiği için, pişmanlığının diyeti olarak o okula yolladığı için, ve bu özel okul fikri aileye hayli pahalıya malolduğu için siz çoğunlukla eğlenmenin yolunu bulan çocukların, durumu pek anlaşılmayan zavallısı olursunuz. bir de eğitimcileri o kadar sevecen ve fedakar değildir. gönüllü olmasalar da yani bu işten ciddi maaşlar alsalar da, işlerini kalp kazanmak değil çobanlık yaparak halletmeye çalıştıklarından sizi ezmeye çalışırlar. biraz direnir, destek bulamaz, yorulur, ezilirsiniz. silikleşirsiniz biraz. uzakdoğu kültürünün yetimhaneye konan çocuğa yaklaşımı bu ise, bizimkiler insan değil yemin ederim, gördüğüm parasıyla bile dayak yediğim. böyle anlattıkları kadar ahlaklı, sorgulayan, anlayan bir kültürse hakkaten saygı duymak gerek bu insanlara. bilim ve teknoloji kadar insanlıkta da ilerlemişler demek ki. o markalar gibi bu değerleri de ithal etsek keşke.

    --- spoiler ---

    jinhee ve diğer çocukların kuş üzerinden anlattıkları ölüm meteforu da ne kadar yerinde bir kurgu. ilk kez o kuşu gömdüklerini gördüğümde insanların da çocuklarını, onların hayatlarını kararları ile belirler, belki de gömerler dedim. kuş gibi çaresizdir bebekler de, yavaş yavaş ağırlaşır yük olmaya başlarlar bazen. bazı büyükler kaldıramaz bu yükü. onun hakkında acımasızlaşabilirler çeşitli mazeretlerle. sonra jinhee kendini gömmeye çalıştı. böyle bir intihar fikri, böyle büyük bir yüzleşme görmedim ben. aslında merak bile ettim, henüz toprağın altına girecek kıvama gelmeden toprağın altında hissini yaşamayı. jinhee bu yüzleşmelerle büyüyordu, acısını unutuyordu. açık kapıdan çıkıp sonra gidemeyişi, kendisi için bir mezar kazıp, kendini gömdüğü halde ölemeyişi. bunlar hep onun yaptığından daha emin olarak yaşamasını sağlayan, biraz da karakterli yapan olaylardı. eğer o kapı açılmamış olsaydı, ya da kendini gömmemiş olsaydı, belki de hep aklını meşgul edecek, hiçbir zaman kendini bulunduğu yere ait hissetmeyecekti. bu yüzleşme fikrinin uygulanışı, hayli başarılı ve aslında olağanüstü bir ders verici nitelikte.

    ---
    spoiler ---

    hayat muhteşem prodüksiyonlu bir dram. hayal gücü, gerçeği kat kat aşarken başka türlüsü de beklenemezdi. hayal edebiliyorsanız, sevebiliyorsanız, gerçek bunun bedelini sizden sizi üzdüğü, sizi yalnız bıraktığı ile alıyor.

    --- spoiler ---

    yaşı diğerlerinden büyük olup, bacağındaki sakatlığa rağmen bir adama aşık olabilen, onun hayalinden mutlu olabilen kız, gerçekle yüzleşince kaldıramıyor gerçeği, doğal bir yıkım gerisi. sonra razı oluyor evlatlık ya da kendi deyimiyle hizmetçi olarak gitmeye. düşününce şöyle, ne acımasız hayat. bacağındaki sakatlık sebebiyle terkedilen, işe alınmayan bir kadın, ne kadar akıllı, güzel, ahlaklı da olsa alınmıyor başka hayata, kalbe. bir dram bu işte. siz okyanuslar kadar hayal kurun gerekirse, sizi sağlam tutacak, ayağınızı yere bastıracak tek şey ayağınızın çapı kadar bir kara parçası bazen. hayal kurma fırsatı veren o kara parçası, onun dışı koca bir okyanus, boğulursunuz. işte hayat çoğu kez böyle, tek fırsatınız hayal kurmak, çoğunlukla o hayallerin yıkılması, okyanusta boğulmak.

    ---
    spoiler ---

    bulunduğu yere alışıp, oradaki insanları severek, onlardan o yerden ayrılamama hali insanın bir başka yüzü. acı çekerek alışsak da gideceğimiz yer çoğunlukla geldiğimiz yerden daha iyi imkanlar sunsa da, ayrılığın güçlüğü yeni yerlere alışma zorluğu, ve ayrılan yere duyulan özlem insanları bulundukları yere bazen sabitliyor, ya da bir kalma iradesi doğuruyor. siz ne kadar özgür ruhlu olursanız olun; insan evladının yaşanmaz denen yerlerde yaşayıp, bir çok şeyden mahrum yerlerde yaşama sebebi bu duygudur. bu hisse sahip olmanın avantajı nedir bilmem. mantık gerektiğinde gitmeyi, hep kendiniz için daha iyisini aramayı, şartları kabullenmeyi söylüyor ama benim gibi duygusal insanlar da kalmanın sıcaklığını özlüyor sanırım. filmde bunun izlerini görmek mümkün.

    sonuç olarak, kim saeron'un bu küçük yaşında sahip olduğu büyük oyunculuk yeteneğini görmek için bile izlenebilir bu film. ve senaryosunun yalınlığına rağmen izleyiciyi sıkmadan izletebilmesi ile gayet güzel, izlenesi bir film.


    (eksilabu - 4 Eylül 2011 21:59)

Yorum Kaynak Link : yeo-haeng-ja