Tom à la ferme ' Filminin Konusu : Genç bir reklam ajansı çalışanı olan Tom, bir cenaze töreni için şehir dışında bir yolculuğa çıkar. Ölen kişi Tom’un sevgilisi olan Guillame adında bir gençtir; ama Guillame’un ailesinin ilişkilerinden haberi yoktur. Fakat erkek kardeşi Francis’te bir gariplik vardır, sanki Tom ve Guillame’un ilişkilerinden haberdardır. Zira Tom’a beklenmedik hamlelerle psikolojik baskı yapmaya başlar… Genç kuşak sinemacıların yetenekli isimleri arasında gösterilen Xavier Dolan'ın dördüncü uzun metrajlı filminin başrolünde Dolan yer alırken kadroda kendisine Lise Roy, Pierre-Yves Cardinal ve Evelyne Brochu gibi isimler eşlik ediyor.
Ödüller :
Mommy(2014)(8,1-41700)
Indochine: College Boy(2013)(8,0-1720)
Laurence Anyways(2012)(7,7-18952)
J'ai tué ma mère(2009)(7,5-24059)
Adele: Hello(2015)(7,4-1012)
Les amours imaginaires(2010)(7,2-23881)
Juste la fin du monde(2016)(6,9-17287)
Elephant Song(2015)(6,6-3325)
Matthias & Maxime(2019)(0,0-0)
Venedik Film Festivali : "FIPRESCI Prize-Competition"
!f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali : "People's Choice Award-International Competition"
xavier dolan' ın yönetmenliğini yaptığı ve senaristliğini michel marc bouchard ile paylaştığı 2013' de vizyona girmesi beklenen, çekimleri hala devam edern 4. filmi. filmin oyuncu kadrosunda caleb landry jones ve xavier dolan da mevcut.
(passetto - 23 Aralık 2012 19:49)
o francis'in tipi nasıl o kadar türk olabilir diye film boyunca sorguladım. ayrıca kadın erkek ayrımı yapmadan, herkese allah ne verdiyse deyip girişen adamın, annesine saygıda hürmet etmemesi de onu daha bi türk kılmış.güzel film.
(stratejisizsiniz - 16 Nisan 2014 13:27)
festivalin beni en çok etkileyen filmlerinden biri oldu. açılış sahnesini aklımdan çıkaramıyorum. daha doğrusu boğazımı düğümlediği yerden koparıp atamıyorum. --- spoiler ---aslında tam spoiler sayılmaz, zaten konu belli. ama öyle bir açılışı var ki. bir sevgilinin ardından yazılabilecek en gerçek hisleri görüyoruz perdede. belki de sinema tarihinin en sahici ağıtlarından birini görüyoruz. tom'un o peçeteye yazdıklarının ardından akan mavi mürekkep gibi kalıveriyoruz, o peçeteden çıkan sesler gibi..tom'un içinin en derininden çıkanları peçeteye akıtırken mırıldanması. kameranın her bir harfin peşinden ayrılmaması. öylesine sarsıcı.--- spoiler ---filmdeki harikulade müziklerden birkaçı için:(bkz: les moulins de mon coeur)(bkz: going to a town)
(zortmodern - 18 Nisan 2014 01:11)
xavier dolan hayranı biri olarak, sabırsızlıkla beklediğim ve her gün torrent'te arattığım film. festivale gidemedim durumumuz yoktu.edit:filmi bugün izleyebildim sonunda. çoğu kişinin dediği gibi xavier çok farklı bir teknikle yaklaşmış bu defa. yavan da durmamış hani, gerilimi iyi yakalamış. --- spoiler ---abide gizli eşcinsellik olduğu ortada. ya da tom'a kur yaparak ona her istediğini yaptırıyor. lan bi de kadınlara sinsi derler.--- spoiler ---
(vandenbudenmayer - 18 Nisan 2014 01:13)
şahane görüntüleri, müzikleri, enteresan hikaye anlatım tarzı ve harika oyunculuklarıyla tipik bir xavier dolan filmi. hem de bu kez hitchcock kokuyor.
(marti uctu - 26 Nisan 2014 01:33)
filmde neredeyse hic siddet sahnesi yok ama film siddet dolu, xavier izleyiciyi rahatsiz etmeyi oyle biliyor ki sanki her an birsey olmasa da, olmus olacagini hissettiriyor izleyicisine. ilk sahnesinin vuruculugundan son dakikasina kadar cidden koltuga kilitlendim, karakterlerin bu rahatsiz ortami vermek icin ekstra oyunculuklar sergiledigini soylemek gerek. muzikleri de ayri bir sahaneydi. filmdeki altmetinler, ozellikle psikopat karakterin amerika'yi sembolize ettigini gosteren ceketi cok saglam gonderme olmus. kisaca 10 numara film yapmis xavier dolan.
(servicio - 22 Mayıs 2014 07:14)
dolan'ın yönettiği tüm filmleri izledim ve bu filmden önceki tüm filmlerini hep beğenmekle beğenmemek arasında kaldım. ama bu son filmi tam olarak içime sindi. bana kalırsa xavier dolan en sonunda tam kıvamını, rengini buldu. artık kendine ait bir sinema dili, tekniği bir tarzı var. bu filmin rengine bayıldım. xavier dolan büyüdükçe çirkinleşiyor sanırım, ve bu filmdeki saç rengi ile modeli kendisine yakışmasa da çok karizmatik olmuş. tam da ifade edemiyorum ama çirkin bir çekicilik katmış kendisine. dolan filmlerini izleyen eş cinsel her erkek bence dolan'la empati kurabilir. bunu da ifade etmek güç. mesela les amours imaginaires filminde yatakta birbirine değen ayak sahnesi, bu filmde ulaşılmaz, sert ve güçlü heteroseksüel erkekten hem iğrenme hem de onun tarafından ele geçirilme arzunun olduğu her sahne gibi.
(feministim ben - 27 Mayıs 2014 12:41)
20 haziran'da başka sinema kapsamında istanbul, ankara, bursa ve eskişehir'de gösterime girecek film. xaiver dolan'ın her filmi yurt dışından gelen bitirmeye kıyamadığımız çikolatalar gibi, bu filmin de fransa'dan gelen taze ekler tadında olacağı fragmanından anlaşılmakta.
(ewrimdisi - 12 Haziran 2014 09:41)
genelde fransız filmlerinde rastlanan, mazoşist aşk teması izleyiciye net bir şekilde hissetirebilen dolan'ın yine kendisine hayran bıraktığı 4. filmi. diğer filmlerinde de olduğu gibi sahnelerin, dialogların güzelce seçilmiş müzikler eşliğinde aktığına, etkileyici bir sinematografiye bu sefer birazcık da noir havası eklenmesiyle şahit oluyorsunuz. önceki filmleri arasında belki de en efsanevi sahne, tango sahnesi sizi derinden vuruyor, büyük bir haz veriyor. fakat bazı durumlarda filmin geneline yayılmış "sis" sizi rahatsız edebiliyor. karakterlerin yaptıkları şeylerin sebebini, kökenini çoğu yerde kavrayamıyorsunuz. belki filmin son 15-20 dakikasında karşımıza çıkan sara bu sisi biraz kaldıran bir karakter oluyor.yine de bunun bir xavier dolan filmi olduğunu unutmamak lazım: renkler, müzikler ve verilmek istenen mesaj. bu üç unsuru o kadar derinden işliyor ki filmlerine, onlarla beraber, vasat denebilecek bir hikayeyi apayrı bir yere taşıyabiliyor. önümüzdeki yıllarda sinema dehası olarak anılacağını tahmin etmek zor değil. sıradaki filmini sabırsızlıkla bekliyoruz.
(naked snake - 12 Haziran 2014 09:52)
xavier dolan'ın en zayıf filmi olarak hafızamda yerini almıştır. film asla kötü değil. çok da iyi ama yönetmen xavier dolan olunca beklentiler çok artıyor. müzikler, renkler, açılar yine harika. peki ya hikaye?--- spoiler ---yönetmen aslında iyi bir anlatıcı. ama bu filmde asıl hikaye nedir ben anlayamadım. belki de sorun sende değil bendedir xavierciğim. homofobik bir taşralı mı?, ölüm acısı mı?, homofobik gizli eşcinsele karşı duyulan tutku mu?, bir yere ait olma arzusu mu? belki de bunların hepsini anlatmak istedin. ama blondie xavier izledim bol bol. iki saat sadece kendini çeksen yine izlerim o ayrı ama burda sinemadan bahsediyoruz değil mi? zaman zaman kendini izlemek için film yaptığını bile düşündüm film boyunca. (bkz: entrynin yönetmenle diyaloga dönüşmesi)film söz verdiğini yerine getiriyor. zaman zaman müziklerin ve karanlık mekanın etkisiyle gerilim hissediyorsunuz. tek mekan gerilimi sonuna kadar kullanılmış. benim için başka bir gerilim unsuru ise agathe oldu. attığı kahka, o müthiş tango sahnesinde kapıda dikilip konuşmaları dinlemesi gerilim doluydu. tango sahnesi ise filmin açılış sahnesinden sonra en etkiliyici sahneydi. tom'un güçten etkilenmesi ve kendini teslim etmesi inanılmazdı. --- spoiler --- sonuç olarak eksikleri olsa da eli yüzü düzgün bir film. çok da objektif olduğum söylenemez zira bu bebe napsa izler, yaa aslında öle değil de böle diye savunurum. izleyin, izlettirin.
(eli eli lema sevaktani - 7 Temmuz 2014 10:23)
kaybedilen bir sevgilinin ardından yazılabilecek en güzel cümlelerin geçtiği film. müzikleri, hikaye, düşük seviyeli ama bitmeyen ve dikkatin dağılmasını engelleyen gerilim... filmi beğenmek için pek çok sebep var ama hep hatırlayacağım şey tom'un sevgilisinin ardından yazdıkları olacak.
(straiusfransius - 17 Temmuz 2014 01:03)
--- spoiler ---izlerken eşcinsellik, homofobi ve ölümden ziyade yalan ve gerçeklik kavramları arasında gidip geldim. yalanın bir parçasıyken durum daha berrakken, bize yalan söylenip söylenmediğini anlayamadığımızda etraf çok daha bulanık ve kuşkucu. anne ve tom... biri kesin yalan söylenen, diğerini biz de bilmiyoruz tıpkı tom'un bilmediği gibi. ya gerçekten ona ihtiyacı varsa ve gerçekten dediği gibi biri olmaya çalışıyorsa françois? içimizi kemiren de bu bilinmeyiş oluyor.doğru mu yapıyorum? ya yapmıyorsam?--- spoiler ---
(sharon and hope - 17 Temmuz 2014 11:41)
ölen sevgilinin ardından peçeteye yazılan, fakat cenaze töreninde okunamayan şu vurucu cümleler ile önceki filmlerinde olduğu gibi güzel bir açılış sahnesiyle başlayan xavier dolan filmi.--- spoiler ---"bugün bana ait olan bir parça öldü. ve ben yas tutamıyorum. çünkü üzüntü kelimesinin tüm eş anlamlarını unuttum. şimdi sensiz yapabileceğim tek şey, senin bıraktığın boşluğu başka bir şeyle doldurmak olacak."--- spoiler ---
(slave4you - 18 Temmuz 2014 16:17)
çok güzel sahneleri olan , xavier dolan'ın sarışınlığının büyülediği sanat eseri.o sonda çalan going to a town yok mu bir de. hiç bu kadar güzel gelmemişti rufus wainwright.''i've got a life to lead.i got a soul to feed. i got a dream to heed.and that's all i need.''cenaze sahnesinde çalan pleurs dans la pluie adlı şarkı da çok etkiledi beni, sevgilisinin ölümü karşısında hissettiği boşluk-konuşamama-bitmişlik... güzel, çok güzel film.
(unloveable - 22 Eylül 2014 00:11)
üzücü bir film. direkt şu cümlelerle başlıyor: ''bugün bana ait olan bir parça öldü. ve ben yas tutamıyorum. çünkü üzüntü kelimesinin tüm eş anlamlarını unuttum. şimdi sensiz yapabileceğim tek şey, senin bıraktığın boşluğu başka bir şeyle doldurmak olacak.'' film xavier dolan' a başlamak için iyi bir seçim, les amours imaginaires filminden sonra izlenmemelidir mesela. beklenti yükselmişken, hayal kırıklığı yaratabilir. mekanlar ve kişiler içinizi sıkabilir, dikkat öküz çıkabilir, göğsünüze oturabilir.
(balkupucuk - 10 Mayıs 2015 19:09)
ben bu filmi hala daha bulamadım. karagargada hd sürümü var ama altyazı yok, dvdrip arıyorum malum sitelerde çıkmıyor. ingilizce bileydik iyiydi.
(bela tarr - 14 Mart 2015 14:03)
xavier dolan'ın oyunculuğunu çok sevdiğimden verdiği aradan sonra bu filminde oynamasına çok sevindim. zira gerçekten kendisi sadece iyi bir yönetmen değil iyi bir oyuncu da. ben bu filmde en çok tom'un yaşadığı stockholm sendromunu sevdim ama bu sendromun nedenini tam ayırt edemedim.--- spoiler ---yani kendisine o kadar kötü davranan, onu döven sevgilisinin abisine sevgilisine duyduğu aşk yüzünden mi, yoksa bizzat abisinden hoşlanması nedeniyle mi bir türlü abisine tepki veremiyordu. belki bir kere daha izlersem bu sorunun da yanıtını bulurum. tek aklıma gelen ipucu tom'un abisine yaklaşırken "onun kokusu" demesiydi. --- spoiler ---bu arada evren bana nasıl bir oyun oynuyor bilmiyorum ama en sevdiğim yönetmenin filminin en sonunda en sevdiğim müzisyenin şarkısı " going to a town" çaldı ya bir an inanamadım. filmle pek bir güzel bütünleşmiş.
(omonia - 20 Mart 2015 15:45)
yazıldığı üzere benim de başarılı bulduğum noktaları; sağlam bir gerilim hissi uyandırması ve güçlü ama kötü erkeğin çekiciliği karşısında,yanaşmak ya da uzaklaşmak arasında bocalayan duygu karmaşası.ama bunlardan da çok amerika göndermeleri dikkatimi çekti. terk edilen psikopat adam,sonrasında çalan şarkı, "ne oluyor lan" dedim kendi kendime.o son sahnedeki kürek de normalden daha ciddi bir şeyler ifade ediyor diye düşünüyorum ama henüz anlayabilmiş değilim.tuhaf ama kötü olmayan bir xavier dolan filmi.
(stanislas xavier - 26 Mart 2015 00:28)
xavier dolan'ın dördüncü filmi. yine filmde kendisi oynuyor ve yönetiyor filmi. öncelikle sarı saç bile yakışmış dolan'a. böyle bir güzellik yok diyerek filme geçiyorum. diğerlerine benzer bir konu var evet, eşcinsellik konusu, homofobi yine işlenmiş. lakin tarzı gerçekten daha ağır ve sert olmaya başlamış. daha doğrusu öyle bir deneme yapmış. sadece yarım kalmış, şüphe duyulmuş, hiçbir zaman tam olarak sahip olunamamis bir aşkın acısı yok filmde. ölüm var. ölümün ardından yerine neyin kimin koyulacaginin belli olmadığı boşluk var. boşluğun yol açtığı saçmalamalar, bi yere tutunma çabaları var. her şeyden önemlisi şiddet var bu filmde. francis denilen psikopat karakterin homofobi ve eşcinsel kimlik arasında bocalayip saldirmadigi kişi kalmaması filmdeki şiddet unsurunun başını çekiyor. erkek güç gösterisini bir erkek üzerinde de ne kadar iğrenç gösterebilir bunu görüyoruz.filmde geriilim unsuru oldukça az ve bana göre yeterli verilmiş. egreti duran bi yer yok.söylemeden gecmeyelim dolan eski filme selam verme sahnesini tom'un guillaume'nin tişörtunu koklayarak uyumasi sahnesi ile les amours imaginaires' e gönderme yapıyor gibi fakat burada acı orada tutku vardi tabi. lawrence anyways' in yerini kesinlikle alamayacak bir film olsa da müzikleri, görüntüsü ile dolan filmi dedirtiyor yine.
(patsiga - 21 Temmuz 2014 04:22)
en nihayetinde filmi izleyebildim. şiddetsiz bir şiddet, tertemiz gerilim filmi olmuş. tango sahnesineyse bayıldım.
(serhos - 26 Temmuz 2014 19:44)
Yorum Kaynak Link : tom a la ferme