• "(bkz: insciallah)"
  • "eleştirenlere gidip mezar taşını yalama cezası verilmesi gereken büyük yazar...dinden nefret edenlere ne ırkçı denir ne faşist denir ayrıca... din bir ırk değildir..."
  • "“bir kadın çiçek koparacak olursa ölmek zorundadır.”*"
  • "(bkz: christiane amanpour)"
  • ""gerçeklerin en korkuncunu görmedin daha; dünya değişir ve hep aynı kalır."sözleriyle can yakan mükemmel kadın."




Facebook Yorumları
  • comment image

    eleştirenlere gidip mezar taşını yalama cezası verilmesi gereken büyük yazar...
    dinden nefret edenlere ne ırkçı denir ne faşist denir ayrıca... din bir ırk değildir...


    (ozzymanborn - 10 Mayıs 2010 15:29)

  • comment image

    oriana fallaci'yi eleştirenler, bu kadının bir insan*'ını okuyup iç geçirmeyi, kendisine helal demeyi de bilirler, yaptığı fütursuz israil yandaşı açıklamalarına fallaci naptın sen? demeyi de. herkese çok teşekkür ederiz ama, biz acının ne olduğunu bilerek, filistin'in, batı şeria'nın gazze'nin savaşını anlayarak, açlığın kokusunu duyumsayarak kafamızdaki özgür insanı inşa ettik. özgürlüğü gazze'deki savaşa göz yumabilme ayrıcalığı sanıp israil'i püripak yapanlar çok istiyorlarsa geert wilders'ın yanında beyaz dutch bi göte sahip olma yollarını arayabilirler. aa burada yapılmışı da varmış: (bkz: geert wilders/@ozzymanborn) amaaan, bir gün hepimizin dutch beyaz bi götü, italyan okka bi burnu, fransız sürmeli gözleri olacak. o zaman dünya barışına bir el de ben koymazsam şerefsizim ulan. el ver hacı el ver..


    (myneminene - 10 Mayıs 2010 15:54)

  • comment image

    oriana fallaci'nin eleştirildiği noktaların yanlış tespit edildiği bir gerçek. feminist söylemlerinin cesur kadını, yunanistanlı direnişçi ve aynı zamanda sevgilisi alekos panagoulis 'in direniş günlerini roman haline getirip gönülleri fethetmiş bir zamanların oriana fallaci'si, eğer çıkar da avrupa merkeziyetçi bir yanılgının içinde hristiyanlığın kalesi olan batı'nın, islam yüzünden yok olacağı gibi neresinden tutsam elimde kalır laflar edip, üstüne filistin halkını teröristleştirerek israil'i her türlü haklı konuma getirirse, tabi ki kendisine küsecek ve hatta kızacağız. oriana fallaci'nin bana göre 2 dönemi var, 10 yıllık yazın hayatına son vermeden önce, ve bu aradan devam ettikten sonraki dönemi, ki bu da takriben 2001 oluyor.

    ön anektod: oriana fallaci ateist olduğu için değil, hristiyanlığın merkezinden çıkamayan bir ateist olduğu için eleştirildi. haliyle değişim sonrası bir zamanların vietkong'cusu sonraların israil siperyeni fallaci'nin 2001'den sonra ateizmi de bir delişmen oldu. islam'ı baş düşman ilan ederken, papa'nın aslında arada doğru söylediği şeyler de var, bunlar insanlığa ait şeyler minvalinde laflar etti ki, zamanın radikal bir feministinin, feminizmi yasaklayan bir papayı olumlaması doğal olarak tepki çekti. ha zaten sol cenahın da kendisine karşı ağır bir avrupa merkeziyetçilik eleştirisi yaptığını biliyoruz. özetle hayatı şöyledir:

    ---

    italya floransada 1930 yılında doğdu. anti-faşist olan ailesi tarafından yetiştirildi. babası, mussolini karşıtı mücadelede liderlik yapmıştı. fallaci 14 yaşında direniş’e katıldı. savaş esnasında yaptığı calişmalar sebebi ile italyadaki müttefik kuvvetler komutanı tarafından ödüllendirildi. floransa üniversitesine devam etti.

    küçüklüğünden beri yazmaya karşı bir istek duyuyordu. 9 yaşında kendi deyimi ile “saf kısa hikayeler” yazıyordu. 16 yaşında (yaşı hakkında yalan söyleyerek) polis ve hastane konularını işleyen yazılar yazmaya başladı. yazı yazma deneyimini şöyle ifade ediyordu:

    ilk defa yazı makinasının karşısına geçtiğimde, damla damla ortaya çıkan ve beyaz kağıdın üstünde kalan kelimelere aşık oldum…her damla, eğer sözle söylenmiş olsalardı uçup gideceklerdi. fakat kağıt üzerindeki kelimeler, iyi de olsalar kötü de olsalar, sabitlenmişlerdi.

    daha az şiirsel bir ifade ile «beni yazı yazmaya iten ölüm’e daür saplantımdır» diye belirtmişti.

    fallaci, corriere della sera, le nouvel observateur, der stern, life, look, new york times magazine, washington post ve the new republic gibi, italya, avrupa ve a.b.d’nin önde gelen dergi ve gazetelerine yazarlık yaptı.

    savaş muhabiri olarak, çağımızın önde gelen anlaşmazlıklarına değindi.

    macaristan ayaklanmasını aktardığı için tutuklandı.

    7 senesini kuzey ve güney vietnamda geçirdi, sonunda güney vietnam’dan sınır dışı edildi.

    güney amerika devletlerindeki ihtilaller hakkında yazdı: brezilya peru arjantin bolivia’dan başka, kendisinin hayatta kalan iki kişiden biri olduğu, meksika’daki tlateloclo katliamini gözler önüne serdi (1968 olimpiyatlarına ayrilmiş olan yüklü bütçeyi eleştirmek için toplanan kalabalığın arasına karışmış, polis tarafından açılan ateşte, omuzundan, sırtından ve dizinden vurulmuştu).

    lübnan’daki sivil savaşı ve kuveyt savaşını işledi.

    fallaci etkili kişilerle ya da kendi renkli deyimi ile «bizim hayatımız hakkında karar alan şu alçak adamlar »la kendi simgesi haline gelmis, çok tartışmalı mülakatlar yaptı: bu kişilerin arasında willy brandt, lech walesa, muammer kaddafi, golda meir, ariel sharon, haile selassie, iran şahı, indira gandhi, zülfikar ali bhutto, deng xiaoping, ve h. rap brown sayılabilir. aynı zamanda federico fellini, sean connery, sammy davis, jr., arthur miller, orson welles ve hatta hugh hefner gibi politik olmayan kişilerle de röportajlar yaptı.

    ayetullah humeyni ile röportaj yapan tek kişi oldu. bu görüşme tam 6 saat sürdü. görüşmenin ortasında kızgınlıkla carşafını çıkarıp humeyni’nin suratina fırlatması hatırlanmaya değer bir olaydır.

    zorlayıcı mülakat taktikleri ile fallaci, konuklarını kışkırtarak onları söylemek istemedikleri şeyleri açığa vurmaya zorlardı. belki de amerika’lıların hafızalarında en iyi yer etmiş olanı, 1972 senesinde henry kissenger’a «hadi, savaş hakkında konuşalım » diyerek meydan okumasıdır. kissinger bu mülakattan önce basına, özel hayatı ve kişiligi ile ilgili cok az bilgi vermisti. görüşmeleri sırasında fallaci, dışişleri bakanı’na, ısrarla bir diplomatın böyle bir şöhretten neden bu kadar çok zevk aldığını sordu. kissenger cevabını geçiştirmeye çalıştı ise de sonunda teslim oldu. “bazen” demişti, “kendimi karavanını süren bir kovboy gibi görüyorum, bir batı hikayesinde olduğu gibi…”. böylelikle kissenger kendini nasil gördüğünü itiraf etmiş oluyordu: a.b.d’nin politikasina yön veren görkemli, kahraman bir lider olarak. bunun sonuncunda çok eleştiri aldı. yıllar sonra kissenger bu görüşmeyi “hayatımda bir basın mensubu ile yaptığım en kötü görüşme” diyerek hatırlayacaktı.

    fallaci’nin mülakatları aynı zamanda alışıla gelmişin dışında detaylarla doludur. mesela bir keresinde yaser arafat hakkında şunlarş yazmıştı:

    «kalın arap bıyığı, kısa boyu, küçük elleri ve kısa bacaklarıyla beraber, iri gövdesi, kocaman kalçaları bir de şişmiş göbeği ile oldukça garip duruyordu». kafasını ve suratını da en ince ayrıntısına kadar tasvir etmişti: « nerede ise hiç yanağı ve alnı yok, herşey kalın kırmızı dudaklar, saldırgan bir burun ve sizi hipnotize eden iki gözden ibaret ».

    jill m. duqaine isimli bir biyografi yazarı, onu, « zamanımızın en büyük politik mülakatcisi » olarak tanımlar.

    13 kitabindan 2 si hariç hepsi ingilizceye çevrilmiştir. kitaplarının tamamı 26 dile çevrilmiş, 31 ülkede yayınlanmıştır (3 kitabı can yayınevi tarafından türkçeye çevrildi, ç.n.).

    ilk kitabı hollywood’un 7 günahı 1958 de italyanca olarak yayınlandı. kitabın önsözünü orson welles yazdı.

    gereksiz seks: kadının çevresinde seyahat, 1964 (haftalık bir dergi olan l’europeo için yapılmış olan, hızlı bir dünya turu hakkında röportaj)

    penelope savaşta, 1996 (evde oturup çocuk sahibi olmasını isteyen erkek arkadaşına karşı koyan kariyerine düşkün genç bir kadın gazetecinin romanı)

    eğer güneş ölürse, 1966 (a.b.d’nin uzay programı hakkında toplanmış makaleler)

    egoistler: onaltı şaşırtıcı mülakat, 1968

    hiçbirşey, ve bırak öyle kalsın, 1972 (vietkong taraftarı, vietnam savaşı üzerine)

    tarihle söyleşiler, 1976, önde gelen makalelerinden derleme ‘modern gazeteciliğin klasiklerinden’ diye tanımlanmıştı (can yayınevi tarafından türkçeye tercüme edildi, ç.n.)

    doğmamış çocuğa mektup, 1976 (hamilelik, çocuk aldırma ve ruhsal bunalım üzerine feminist yazının en güzel örneklerinden) (can yayınevi tarafından türkçeye tercüme edildi, ç.n.)

    bir insan, 1980 (yunan şair ve direnis lideri alekos panagoulis ile şahsi ilişkisine dayanan bir roman)

    inşallah, 1992 (lübnan’daki sivil savaş üzerine bir roman) (can yayınevi tarafından türkçeye tercüme edildi, ç.n.)

    10 senelik bir suskunluktan sonra 2001de yayınladığı, radikal islami eleştiren “öfke ve gurur” isimli eseri italyada 1 milyon, avrupa’da da 500.000 kopya sattı.

    2004 senesinde “aklın gücü”nü yazdı. ingilizce baskısı bu ay rizzoli tarafından piyasaya sürülecek. bu eser de italyada 1 milyon kopya sattı. fallaci’ye göre batı’nin çöküşünün başlangıcından radikal islam sorumludur. bağımsızlık, insan hakları, din ve düşünce özgürlüğü gibi kavramlarla radikal islam aynı anda varolamazlar. bunlardan bir tanesi yokolmaya mahkumdur. fallaci’nin iddiasina gore batı kaybedecektir.

    islami üçlemesinin son kitabı « fallaci kendini ve kıyameti sorguluyor », 2004 de italyanca olarak basıldı. henüz ingilizcesi yayınlanmadı. bu gecenin sponsoru olan popüler araştırmalar kültür merkezinin bir girişimi olan frontpagemag.com sitesinde, bat ye’or bu kitap icin soyle diyor : « oriana fallaci bu büyük eserinde bizi hem gözyaşlarına boğuyor, hem de gülmekten kırıyor. bizi bilgilendirmekten öte, kendini büyük bir bağlılıkla adadığı, çok sevdigi ve şimdi de yıkılmasını büyük bir üzüntü ile izledigi avrupa’ya olan aşkını ve ümitsizligini de dile getiriyor. »

    2002 de bir mülakatta fallaci’ye george w. bush hakkındaki fikri soruldugunda “çok yakında göreceğiz” diye cevap vermişti. “benim kannatime göre bush’ta bir güç ve sekiz senedir a.b.dde unutulmuş olan bir saygınlık var.” ama fallaci’nin bush’la hemfikir olmadıgı konular da var; mesela bush’un islam için “bir barış dinidir” demesi gibi. “onun televizyonda böyle dediğini duydugumda ne yapıyorum biliyor musunuz? odamda yalnız başıma olmama rağmen, ‘sus! sus bush!’ diyorum, ama beni dinlemiyor.”

    kariyerinin başlarında röportajlari yüzünden başı sık sık belaya giriyordu. şimdi ise, islam dini hakkında yazdığı dolaysız ve korkusuz yazıları onun için tehlike yaratıyor: “hayatım”, diyor fallaci, “gerçekten tehlikede.”

    yasal yönden de başı belada fallaci’nin. 2002 senesinde fransada 2 kere hakim karşısına çıktı. mayıs 2005 inde italyan kanunlarına göre ‘devlet’in kabul etmiş oldugu bir dini yerme’ hükmü ile itham edildi. bu iddiaya göre ‘aklın gücü’ kitabı islam dinini aşağılıyordu. bunu gözönünde bulundurursak, kendi ülkesinde ‘düşünce suçu’ sebebi ile ‘aranan’, avrupa’nın en tanınmıs gazetecisinin manhattan’da sürgünde yaşadığını söylemek çok da yanlış olmaz.

    davacı, iskoç kökenli kökten islamcı olan adel smith isminde biri. müslümanları fallaci’yi ‘yok etmeye’ ve ‘onunla beraber ölmeye’ davet eden bir kitapçık yazdığından şüphe ediliyor. aynı zamanda, bolonya katedrali’nde bulunan, giovanna da modena’nın ‘son hüküm’ isimli freskosunun hazreti muhammed’i cehennemde acı çekerken resmettigi için yok edilmesi gerektiğini savunan bir kişi.

    fallaci’nin yazıları, aynı zamanda kendisine pek çok fırsat da yaratti. bir tanesini özellikle belirtmek istiyorum: papa benedictus xvi tarafından görüşmeye çağrılan ilk kişilerden biri idi. kendisini alenen ateist olarak niteleyen biri için bu görüşme daha da anlamlı. görüşmelerinden önce fallaci, papa için şunları söylüyordu:

    ratzinger’in kitaplarını okuduğumda kendime çok da uzak bulmuyorum. ben bir ateistim, ve eğer bir ateist ve papa aynı şeyleri düşünebiliyorsa, bu düşüncelerde bir doğruluk payı olmali. bu kadar basit! bu düşüncelerde dinin ötesinde, insani bir doğruluk payı olmali.

    http://tr.danielpipes.org/…a-fallaciyi-takdir-etmek


    (myneminene - 11 Mayıs 2010 18:00)

  • comment image

    muhteşem bir sözü de şöyle: "ister despot bir hükümdardan, ister seçilmiş bir başkandan, ölüm saçan bir general ya da sevilen bir liderden olsun, otorite'yi gayriinsani ve nefretengiz bir fenomen olarak görüyorum. ben daima zalime baş kaldırmayı dünyaya gelme mucizesini kullanmanın tek yolu olarak gördüm."


    (gijilti - 31 Mayıs 2011 23:26)

  • comment image

    29 haziran 1930’da floransa’da doğan gazeteci ve yazar. bir insan romanında hikayesini anlattığı, 1 mayıs 1976’da ölen yunan devrimci, aktivist alekos panagoulis ile bir ilişki yaşamıştır. şu anda kanserle savaşmakta olan fallaci’nin hem floransa hem de new york’ta evi vardır.

    fallaci kendi yazdıklarının altındaki amacı, anlamı olan bir hikaye anlatmak olarak belirtmiştir. kitaplarındaki ölüm teması çok belirgindir. vietnam savaşı ile ilgili olan “hiçbir şey” ve “bırak öyle kalsın” kitapları, ya da sanılanın aksine kurtajla değil düşükle kaybedilen bir çocuk üzerine ortaya çıkan “doğmamış bir çocuğa mektup” kitabı, ya da sevgilisinin ölümden sonra onun hikayesini anlattığı “bir insan” kitapları hep ölümden ve yazarın ölüme olan nefretinden bahsetmektedir. bir röportajında “beni yazmaya teşvik eden şey ölüme olan obsesyonumdur” diye belirtmiştir.

    iki kez st. vincent gazetecilik ödülünü (ilki “hiçbir şey” kitabı için 1971’de, ikincisi de “bırak öyle kalsın” kitabı için 1979’da), bir kez viareggio ödülünü (1979 yılında bir insan için), inşallah kitabı için de prix antibes ödülünü almıştır.

    kitapları:
    i sette peccati di hollywood (1958)
    il sesso inutile: viaggio intorno all donna (1961)
    penelope alla guerra (1962)
    gli antipatici (1963)
    se il sole muore (1965)
    niente a cosi sia (1969)
    quel giorno sulla luna (1970)
    intervista con la storia (1974)
    lettera a un bambino mai nato (1975)
    un uomo (1979)
    insciallah (1992)
    rage and pride (2001)
    the force of reason (2005)

    yaser arafat, iran şahı, henry kissinger, walter cronkite, indira gandhi, golda meir, nguyen cao ky, nguyen van thieu, zulfikar ali butto, willy brandt, ayetullah humeyni, ve muammer kaddafi gibi dünya çapında ünlü olan bir çok kimseyle röportaj yapmıştır.

    university of chicago, columbia university, harvard university, yale university gibi üniversitelerde ders de vermiştir.


    (mind the gap - 3 Şubat 2006 12:19)

Yorum Kaynak Link : oriana fallaci