• "(bkz: olympiakos)"
  • "(bkz: pazarlari asla)(bkz: never on sunday)"
  • "manos hadjidakis bu filmin muzigiyle oscar kazanmistir."
  • "(bkz: melina merkouri)"
  • "(bkz: children of piraeus)synefiasmeni kiriaki'nin panzehiriymiş, öyle dediler."
  • "(bkz: ta pedia tou pirea)"




Facebook Yorumları
  • comment image

    bir buçuk saatlik bir karşı kıyı nostaljisi, izlemesi müthiş keyifli bir film. o da bir fosforlu* öyküsü aslında*, bizimkinin inandığı yıldızlar, ilya'nın kendine özgü yorumladığı eski tragedyalar olur. insanların güldüklerinden içine hüzün akıtır güzel ilya, hayıflandıklarına ise katıla katıla güler. mutluluğun ne olduğunu öğretmeye kalkışan bir garip adama özünü sunar mutluluğun. hayattan istediği çok bir şey yoktur aslında, özgür oluşu ona isteyebileceği her şeyi veriyordur çünkü. bir sembol olarak tanımlanmak için bir şeyleri bilmeye ihtiyacının olmadığını kanıtlayıverir hemencecik. izleyicinin alıştığı o büyük aşk öykülerinden, hüzünlü olaylardan değildir ilya'nınki. bu nedenle çok hoş bir iz bırakır izleyenlerin gönlünde, bir akşamüstü denizden bir gemi ayrılırken ardından el sallayıp bildiğini okumayı özletir. varsın tragedyalar ağlak sonlarla dolu olsun.

    --- spoiler ---

    and they all go to the seashore.

    ---
    spoiler ---

    not: 1960 yapımı film, google video'dan izlenebilir.


    (marikaki - 12 Mart 2009 00:09)

  • comment image

    direk yazayım, bundan sonrası spoiler içerebilir, ayırmaya uğraşamayacağım neresi spoiler, neresi değil...

    öncelikle, şahane film.
    oyunculuklar da çok iyi, müzik de.

    filmin örgüsü ise, bildik bir format;
    bunu kötü anlamda söylemiyorum ama, iyi anlamda söylüyorum.

    batı'nın değerleri ile doğu'da bir yerlerin değerlerinin çatışması.
    bu çatışma içinde batılının kendi değerlerini empoze etmeye çalışması.
    sıkıcı olması. ve sonunda kendini batının sıkıcılığından azad edip doğu'nun
    değerlerini, samimiyeti ve mutluluğunu kabullenmesi.

    1960 yılında çekilen bu filmi izlerken, insan ister istemez 1990larda gadjo dilo'yu çeken tony gatlif bu filmden ne kadar etkilendi acaba diye merak ediyor insan.
    zira çok bariz ortak ayak izleri var filmlerin aldığı yolda.

    gadjo dilo'da fransız adam, romanya'ya çingene müziğinin peşine düşerek gelir.
    sempati beslemektedir, ama kafa batılı çalışır.
    örneğin duyduğu tüm müzikleri kaydeder.
    bir meyhanede yapılan müzik kaydı sırasında, çingene kızı sabina, müziği duyunca yerinde duramaz ve oynamaya başlar; arada da 'hop, hop, hop' diye bağırır. stephane (fransız) kaydı durdurur. çünkü batı mükemmelliyetçiliğinde, o kaydın içine o hop hop seslerinin girmemesi gereklidir. sabina'ya susmasını söyler ve kaydı baştan alır.

    pote tin kyriaki'de ise, amatör filozof amerikalı homer (babası eski yunan hayranıdır),
    eski yunan'ın moral değerleri ve bugünün düşmüş yunan kültürünü incelemek için yunanistan'a gelir.
    o da not defterine sürekli bir şeyler karalar. batının felsefesi, eski yunanı idealize etmesi ile mutlu mesut yaşayan yunan ayak takımının arasına girer.
    batı'nın mükemmeliyetçiliği ile, günün yunanistan'ında fahişelik yapan illia'yı doğru yola döndürmeye çalışır.
    onun kafasına göre yaptığı yunan tragedyası yorumlarını düzeltir, mükemmelleştirmeye çalışır hep.
    hatta bir gün, meyhanede buzuki çalan yunan'a nota bilip bilmediğini sorar. nota bilmediğini öğrenince, onu bilmerden müzisyen olamazsın der.
    adamı müziğe küstürür. batının mükemmeliyetçiliği içinde nota bilmeden müzik yapmak yoktur çünkü.

    iki filmin de sonu paralel biter aslında.

    stephane, bir roman gibi yaşamaya başlar, roman hayatını ve değerlerini benimser, topladığı müzik kayıtların, kasetleri taşla parçalar.
    yani batının mükemmeliyetçiliğini terk eder, hayatından çıkarır.

    homer ise, eski yunan'ı bırakıp günümüz yunan'ı karşısında yenilgiyi kabul eder. ouzo içer, bardak kırar.
    amerika'ya dönerken de, gemide, tuttuğu notları denize atar.
    yani batının mükemmeliyetçiliğini terk eder, hayatından çıkarır.

    iki film de batı ile yakın doğu'nun (balkanlar) yüzleşmesi üzerine.
    ikisinde de batı'nın bilindik kibiri yakın doğu'nun samimiyeti karşısında yeniliyor.
    çünkü batının kibiri ve mükemmeliyetçiliği çooook ama çok sıkıcı.

    bu müsabakayı izleyen bir yakın doğulu olarak, bir türk'ün iki filmi de canı gönülden sevmesi için ortam çok müsait.
    bunu da belirterek sözlerimizi sona erdiriyoruz. ha bakalım...


    (dikakana bey - 18 Aralık 2010 00:55)

  • comment image

    cnbc-e de şu saat itibarıyla sona ermiş olan muhteşem filmdir... yunan filmi önyargısıyla yaklaşmayan egelilerin kendilerinden çok şey bulabilecekleri, tragedya olan hayatın görüş açılarıyla ne kadar farklı algılanabileceğini, mutluluğun aslında ne olduğunu anlatır....14 haziran 2003 cumartesi saat 14:00'te yeniden yayınlanacaktır...


    (zorba - 10 Haziran 2003 23:29)

  • comment image

    iyi film değil. evet yunanlara menediyet götüreyim derken kendi yunanlaşan amerikalı üzerinden, hem de truman doktrini ertesindeki bir dönemde, pek güzel makaraya bağlamışlar. ama bu kadar yani, daha fazlası yok. skeç üstüne skeç sahneler, ve kanımca manos hacidakis'ten beklenenin altında film müzikleri. bir rembetiko (film olan) değil, kesinlikle değil.


    (sakarkral - 3 Aralık 2012 10:54)

Yorum Kaynak Link : pote tin kyriaki