The Day the Earth Stood Still (~ Uçan Dairelerin Esrari) ' Filminin Konusu : Washington D.C'de sıradan bir gün yaşanırken,içinde uzaylı Klaatu ve onun birçok güce sahip robotu Gort'u taşıyan bir UFO şehrin tam ortasına iniş yapar.UFO'nun içinde çıkan Klaatu ve Gort,yeryüzüne barış getirmek için görevlendirilmişlerdir.Ancak gezegenler arası bir barış için belki de yeryüzünü yok olması gerekmektedir.Klaatu,yeryüzü için hala umut olduğunu düşünürken,ordu tarafından yok edilir.Bu nedenle robotu Gort,daha sert ve agresif tedbirler almak zorunda kalır.Filmde Reeves Klaatu'yu canlandırırken,Jennifer Connelly ise onun yeryüzünde tanışacağı bilim insanlarından Helen Benson'ı oynuyor.
The Browning Version(1951)(8,2-3884)
King Kong(1933)(7,9-72697)
Invasion of the Body Snatchers(1956)(7,8-39953)
Guardie e ladri(1951)(7,8-1089)
La poison(1951)(7,6-880)
The Time Machine(1960)(7,6-32316)
Forbidden Planet(1956)(7,6-40419)
The Man in the White Suit(1951)(7,4-7745)
Them!(1954)(7,3-17591)
The Thing from Another World(1951)(7,2-22455)
The War of the Worlds(1953)(7,1-29515)
The Day the Earth Stood Still(2008)(5,5-155176)
dünyaya demokrasi getirmek isteyen uzaylıyı konu alan 51 yapımı film. spoiler olabilir de olmayabilir de.yıllar öncesinde nasıl bir ileri görüşlülükle böyle bir filmin yapıldığını anlamak mümkün değil, takdir etmemek elde değil. öncelikle bugün dünyada yaşanılanları, abd'nin diğer ülkelere karşı tavrını düşündüğümüz zaman filmdeki ziyaretçiler ile abd yönetimi arasında benzerlikler kurulacaktır. aksi taktirde, filmdeki başka gezegenden gelen klaatu'nun isteğini gayet masumane bulmak mümkündür. adam ne güzel "bize katılın, silah üretmeyin, barış içinde yaşayın" diyor güya. o günkü şartlara göre değerlendirildiğinde filmin mesajı da zaten insanoğlunun her şeyi tehdit olarak görmesi ve kendi sonunu hazırlaması. işte ziyaretçilerimiz de tam bunun için, buna artık bir son verin yoksa sonunuz iyi görünmüyor demek için oradalar. ama o da ne..bugün düşündüğümüzde aynı şeyi abd'de istiyor ülkelerden. "sizin halkınız özgürce yaşasın, ona bir şey diyemeyiz ancak bu silahı üretmeyeceksiniz, aksi taktirde yok ederiz" lafı bu açıdan bize çok tanıdık geliyor. böyle düşündüğümüzde klaatu'nun hiç bir şekilde masum bir isteğe sahip olmadığını çıkarabiliriz. öte yandan, zaten klaatu ve tayfasında yeteri kadar güç var, bunu dünyaya bildirmeden de yok edebilirlerdi diyecek olanlar çıkabilir. ancak bundan tam olarak emin olamıyoruz. zira filmin sonunda "dünyalıların" klaatu'nun teklifini kabul edip etmeyeceği anlaşılmıyor. eğer devamı olsa, gerçekten bir mutlu son'la mı yoksa beklenmedik bir olayla mı karşılaşacaktı dünya bir fikir yürütemiyoruz. filmin senaristine, yahu onlara ne, madem dünya evrensel barış örgütüne katılmadığında (işin ilginç yanı birleşmiş milletler de 1945 yılında kurulmuştur ve esas misyonu da dünya üzerindeki barış ve adaletin sağlanmasıdır) yok olmaya mahkum olacakmış, o zaman bırak kendilerini yok etsinler. klaatu neden karışıyor? esas amacı neydi diye sormak lazımdır.bu durumda filmin yeniden çevrimi ve yeni yorumu da şiddetle merak ediliyor.
(nihilanth - 3 Temmuz 2008 21:52)
bundan birkac saat evvel tanitimlarini ve fragmanlarini gordugumde asiri derecede heyecanlandim. 1951 yapimi olan filmi henuz izlememistim fragmanlari izlerken. konuyla ilgili ufak birkac sey disinda bir sey bilmiyordum dogal olarak. icimde buyuyen karsi konulamaz meraki yenemeyerek hemen hali hazirda elimde bulunan 1951 yapimi filmi izledim. beklentim cok yuksek degildi acikcasi... ozellikle bilimkurgu yapimi yapiyorsaniz gercekten cok ileri goruslu olmadiginiz takdirde bir on sene sonra yan yatmaniz olasidir. teknolojinin cok otesinde dusunmeniz gerekir.klasik olan bircok bilimkurgu filmine bakacak olursaniz halen gerceklesmemis seyleri ongorduklerini rahatlikla anlayabilirsiniz. ornegin 1968 yapimi "2001: a space odyssey", 1984 ve 1991 yapimi "terminator ve terminator 2: judgment day" filmleri... ornekleri cogaltmak mumkun. bunlarin genelinin kendi iclerinde neredeyse hicbir acik nokta birakmamalari onlari bulunduklari konuma getirmistir. zamaninin otesinde kavramina olabildigince yakinsaktirlar.butun bunlar aklimda hakkinda sadece 2008 de cekilen filmin fragmaninda verilen bilgilerle yola ciktim. 1951 deymisim gibi degil de simdilerdeymisim ve 1951 yilina giden bir uzayliyi izliyormus gibi dusunmeyi yegledim. izledigim film zira bunu amacliyordu. uzun uzadiya filmi anlatacak degilim. sonucta bircok kisi o filmi izlememistir ayni benim bundan birkac saat once oldugum gibi.aklima gelen ilk dusunce yonetmenin arzuladigi seyin gerceklesmedigi oldu. verilmesi gereken mesaji olabildigince acik ve net vermis olmasina ragmen ve bu filmi binlerce kisi izlemis olmasina ragmen mesaj yeterli gelmemis. aklima o an izledigim fragmanlar ve o fragmanda gorduklerim geldi.kesinlikle remake olmayan bir devam filmi gerekiyordu bu filmin arkasina...filme getirilen fasizan tutumla ilgili elestirilere pek katilmiyorum acikcasi. filmdeki fasizan tutumun cok rahatlikla uzaylilarin da tanri'ya inandigi gercegiyle birlestirerek tanri figurunden oturu ciktigini soyleyebiliriz. soyle dusunmeye calisabilirsiniz; tanri da her seye muktedir oldugu halde, tum kainatin birikiminden daha zeki oldugu halde, insanlara dogru yolu gostermek icin ugrasi vermistir. (not: sayet tanri/allah/yahuda/ra/zeus vb inanci tasimiyor ve yaratan kavrami uzerine bir bilginiz yoksa bundan sonrasi pek ilginizi cekmeyebilir) her seye muktedir, boyle zeki bir varligin birden bire her seyi degistirmesi mumkunken neden aksi sekilde davrandigini dusundunuz mu hic? insanlar akillanmiyor diyerek, uyarilari gozardi edenleri helak etmesi ornegin... her dinde, her yaratan inancina sahip inanma biciminde buna benzer ibretlik oykuler vardir. yaratanin iradesine karsi gelenlerin yola sokulma cabalari.sodom ve gomorre, lut kavmi, nuh firtinasi, ad kavmi, semud kavmi gibi ornekler cogaltilabilir (bazi inanis bicimlerini kapsamadiginin farkindayim o konularda pek bilgim yokmus megersem soyle biraz dusununce). benim gecenin bir yarisi (sabahin koru veyahut) aklima gelenler bunlar. yaratan bunlari duzeltmek yerine neden boyle yapmistir? zamandan bagimsiz olan, gecmisi, gelecegi ve sonsuzlugu bilen tek varlik sonuclarini bildigi halde neden bu sekilde davranmistir?filmi sadece bununla ozdesletirmek pek tabii ki yanlis ama bu tur elestirilere hic yoktan az biraz yanit verebilir. bunlari soyledikten sonra bunun dogru olmadigi konusunda hakli buldugumu soylemem gerekiyor. siddetin sadece siddet doguracagi konusunda hak veriyorum.buradan hareketle sayet uzaylilar bizleri yaratmadiysa -ki 1951 yilindaki filmde tanri inancindan soz etmistim- o vakit bizleri yok etme gibi -zaten kendileri yok etmiyor dikkatinizi cekerse, dolayli bir ortadan kaldirma tehditi var- bir haklari olamaz gibi bir sonuca variliyor...yine 1951 yapimi filmde klaatu hicbir silah kullanmamaktadir. hatta birakin silahi, herhangi bir siddet bile uygulamamistir herhangi bir seye karsi. kin de gutmemistir insanlara. dogru yola getirebilme amacli olarak yanagini iki defa donmustur. buna ragmen insanlar tokat atmaktan vaz gecmemistir.bu asamadan sonra tekrar yuzunu cevirse bile -ki son speech/konusma bunu amaclamaktadir- bir sey olmayacagi sonucuna varmistir. bundan sonrasi insanlarin tutumuna gore gort'un (onun temsil ettigi) seyin elindedir. gort hicbir sey konusmaz, sadece kendisine bicilen ulvi amaci gerceklestirme uzerine yogunlasir. yeni filmdeki fragmanda gordugum de buna benzerdi. benim bu durumda yapabilecegim hicbir sey yok... bu az sonra dile getirecegim seye aslen cok guzel uyuyor.filmi izlemedigini tahmin ettigim kisilere gore gayet basarili olan -ki bu konuda katiliyorum onlara- bir filmin remakeni yapmak cok gereksiz. iste bu noktaya katilmiyorum. bunun cok daha etkilisini belki o kadar derin seyler icermeyerek tekrar goz onune getirmek, bu kadar genelgecer bir soylevi tekrar diriltmek hele ki icinde bulundugumuz gunlerde kesinlikle gerekli. buradan bush vari benzetmelere katilmadigimi tekrar ediyorum, o sebeple gerekli.1951 yilindaki hikayeyi benim anlattigim yerden gormek isteyen veya gorenlerin bunu bekledigine eminim. tam tersine gunumuz sartlarindaki birkac ay sonra kurtulacagimiz bush, jr acisindan bakildiginda ise onun soylevleriyle bir benzerlik gosterdigi konusunda hem fikirim. fakat hem bush'un hem de filmin dile getirdigi sey mesih fikrinden hareket etmiyor mu? cogu dinde mesih'in geldikten sonra iki kutuplu bir savas cikacagi dile getirilmiyor mu? aman savas falan dedikce aklima war of the worlds geliyor, savas mavas dediysem o degil...filmi nereden okumak istiyorsaniz oradan okuyabilirsiniz, secim sizin.ben yine de bush vari olmayan acidan bakmakla yetinecegim.amerika birlesik devletlerinde yapilmis olan secimleri de goz onunde bulunduracak olursak belki coguna, oldukca naif gelecek bir umide kapiliyorum. ben kendim bile gitmekte oldugumuz sonumuzu getiren seylere bir dur denilsin dedigimde ayni 1951 deki filmde amerika birlesik devletleri baskan yardimcisi gibi kotumser hissediyorum klaatu karsisinda kendimi. ustune herkes silah birakmayacak, teroristler bokunu cikartacak diye bir korkuya dusuyorsam demek ki the day the earth stood still yeterli gelmemis demektir. siddetin siddet doguracagini soyledigim halde siddete yol acan aletlerin birakilmasinin daha fazla siddet doguracagi dusuncesi bellegimde yer ettirilerek beni oksimoron bir soylev icine soktuysalar demek ki icimde gercekten buyuk bir korku var. ah su korku. nereden bakarsan oradan korkuyorsun. en cok da bilinmezden.belki bu soylediklerimin yakinindan bile gecemeyecek cekilmis olan film belki de cok ustune cikacak. sonucta birileri benim gibi merak edip bir sekilde eski filmi de izleyecektir. bu bile bir basaridir bence. o filmde anlatilmak istenilenleri kisiler kendi bakis acilarina gore degerlendirecektir. bazisi hicbir notkaya varamadan izlemeden onceki haline aynen donecektir. izleyip kendince bir seyler cikartanlar gidip baskalarina da anlatacaktir ayni benim su an birazcik olsun yapmaya calistigim gibi.dedigim gibi ben oldukca naif/optimist davraniyor olabilirim. hic yoktan boyle olmasini umuyorum.yine fragmanlarindan gordugum kadariyla 1951 yilinda birakilan noktada olmadigimiz gibi filmde o noktada durmayacak. tum evreni (cogu kisinin gordugu aciyla dunyayi) tehdit eden bir yapi soz konusu. benim filmin fragmanindan gordugum kadariyla bozgun yine once amerikadan baslayacak.bunun daha iyi oldugu noktasina vardirmazlar umarim. vizyona girmek uzere olan filmle ilgili tek korkum su; 1951 yilinda cevrilmis filmin aksine bu film bakis acisina gore degisebilecek olan fasist/tanrisal tutum sergilememesi. bakin boyle cok daha temiz oldu demesi. gerci boyle dedigi takdirde gisede yan yatmasi isten bile degil. korku psikolojisi uzerine degil de cozum onerileriyle geldigi takdirde de orijinalinin yakaladigi statuyu yakalamayacaktir. kisaca iki ucu boklu degnek.ben yine de olabildigince evrensel bir soylev tutmasindan yanayim. bakalim sonucu hep birlikte gorecegiz.uyandigimdaki ben'e not: uykusuzluktan ve filmin uzerine dusunmekten oturu kafamin daginikligindan bazi yerlerde feci sacmalamis ve hatta birbiriyle celisen seyler soylemis olabilirim. kafan iyi oldugu bir vakit bunu bir daha oku.bir dost
(entrapmen - 22 Kasım 2008 07:04)
filmin fragmanında görüldüğü üzere keanu reeves abimiz soruları öyle karizmatik yanıtlıyor ki:- you feel pain ?cevap: my body does.-are you human ?cevap: my body is.öyle karizma ses tonu ve cevap verme stili ki günlerdir dilime takıldı. adama sorsalar: "-are you hungry?" diye "- my body is" diye cevap verecek muhtemelen.
(eccentric - 7 Aralık 2008 00:44)
2008 versiyonunu aynı anda pek bir beğenip hem de hiç beğenmediğim film. not: bu entry bilim-kurguyu çok seven, bu filmin orjinaline hayran olan, dolayısıyla ne kadar kötü olursa olsun yenisinden de hoşlanmaya hazır vaziyette sinemaya giden bir yazar tarafından yazılacaktır. aman pek kötü diyenler, yarısında çıkanlar, hayatında izlediği en kötü film bu olanlar lütfen bu entry'e devam etmesinler. --- ultra spoiler ---önce beğendiklerim: - görsel efektler. bu filmin görsel açıdan iyi olacağı belliydi - hele ki ilk filmle kıyaslandığında. öyle de olmuş. küreleri pek beğendim. bildiğimiz 3d fizik kurallarına uymayan, bildiğimiz "uzay gemisi" kalıplarına sahip olmayan bir araç iyi fikir. - yeni gort! evet, orjinal gort o filmin kült olma nedenlerindendir ama burada özellikle küreden fırladığı ilk sahnelerde çok etkileyici olduğunu kabul etmek lazım. bu arada genetically organised robotic technology ha? offf off! - keanu. bu adam iyi oyuncu değil der dururlar, e doğrudur - abi hafif kütük formatında oynar ama bu sayede müthiş bir klaatu olmuş. michael rennie'nin klaatu'su çok daha insancıl ve sıcaktı. keanu'nun yorumu filmin içeriğine çok daha uygun. - değişen mesaj. bu çok ilginç olmuş. ilk filmde klaatu finalde bilim adamlarını toplayıp "muhteremler böyle giderseniz sizi yoldan çekmek zorunda kalıcaz, haberiniz olsun ona göre kendinize çeki düzen verin" demişti. burada ise karar verilmiş. artık dönüş yok. maalesef m.s. 2009'a girmek üzere olduğumuz bugünlerde son derece yerinde bir durum bu. çünkü gezegen ölüyor. bu işin şakası yok. ha bunun farkındamıyız, o ayrı bir konu. - araya serpişen göndermeler. özellikle ortadoğu kaynaklı dinlerin çekirdeğinde yatan "apocalypse" beklentisi arka plandaki haberlerde sürekli gündeme geliyor. şu son 30 senenin yükselen değeri new-age düşüncelerine de gönderme var. klaatu'nun hamburgercide buluştuğu 70 yıldır aramızda yaşayan "watcher" 50 sene önceki filmde olamazdı, o zaman star seed diye bir kavram yoktu ki. haberlerde "kimisi altın çağın başlayacağına, kimisi artık kıyametin geldiğine inanıyor" derken kıyamete inanlardan bahsedildiği sırada görüntülerde kabe'nin olduğuna dikkat etmek lazım. arada kendi konumunu korumaya çalışan vatikan'ın yorumları da var ayrıca. ve de beğenmediklerim; - jennifer connelly. hayır tabi ki hatunun kendisi değil, oynadığı karakter. bir bilim adamı, hem de alanının öncülerinden - bir uzaylı karşılama komitesine seçilebildiğine göre. ama yeri geldiğinde klaatu'ya acıklı acıklı bakıp "ama noolur bi şans daha hadi hadi noolur" diyecek ahmaklıkta. tabi ki holivut senaristlerine bol rahmet okuttu o sahneler. - profesör barnhardt karakterinin feci şekilde harcanmış olması. "çıkmaza giren türün evrimleşmesi" müthiş bir manevra alanı verebilirdi filme. ama üstünkörü 2 kelimeyle geçilmiş. umudum aslında klaatuyla konuşmalarının 3,5 saat sürüyor olması ve bu filmin director's cut dvd'si çıktığında o sahnelerin de içerikte olması. yoksa pek yazık. - velet. ultra-sevimsiz bir velet bu. will smith'in oğluymuş. yoksa yeni bir enrique iglesias felaketi mi geliyor!? gerçi bu veledin insanoğlunun son 20 yılını sembolize ettiğini düşünüyorum. kopuk, anlayışsız, kendi kabuğuna çekilmiş, sevimsiz, bencil ve ilk tercih olarak şiddetten yana. sonradan bu durumun başa çıkamadığı acı ve korkularından olduğunu sonradan anlıyoruz gerçi (o sahneler de çok başarısız bu arada). bunu klaatu da anlıyor ve "bir şans daha" durumu o zaman doğuyor. - ve tabi ki klaatu barada nikto! bu cümle olmadan filmi nasıl bitirebilirler? saygısızlık! --- ultra spoiler ---
(feritciva - 15 Aralık 2008 14:06)
--- spoiler ---boyutları hesaplanamayan bir çarpışma öncesinde, patlamanın sonuçlarını inceleyecek bilim adamlarından oluşan çok önemli bir grubu, tam çarpışma anında, patlamanın olacağı noktada helikopterle dolaştırdıkları film.(bkz: müdürünüzle konuşmak istiyorum)--- spoiler ---
(herbert viola - 21 Aralık 2008 12:08)
uzaylıya yağ çekilerek dünyanın kurtarıldığını gördüğüm tek film. bu yüzden vasatta olsa orjinaldr. - yaaa dünyaya kıymayın yaaaaaaa lütfeeennnnn- hanım kızım dünyayı öldürüyorsunuz, ya siz ya dünya!!!- ya lütfen.. yaaaa hadi hadii. verecem bak bir kere- iyi hadi öyle olsun bu seferlik
(stayplation - 29 Aralık 2008 10:27)
--- spoiler ---"bu ufolar neden hep açık araziye düşer?" serzenişlerine* kapak olsun diyen uzaylı kardeşlerimiz** bu kez mekan olarak central park'ı, çin seddi ni, piramitler'i seçerler. üstelik alışık olduğumuz ışıklı tepsilerden farklı olarak, araçları devasa misketler şeklindedir. içerisinde magmatik reaksiyonlar devam ediyor görüntüsü veren bu kürelerle bence dünyamızın milyonlarca yıl önceki haline gönderme yapılmıştır. devasa misketler gece vakti central park'a iner. zaten filmin çoğu gece cereyan eder. aracın yanına öncelikle değerli bilim insanlarının gönderilmesindeki amaç daha sonra anlaşılır; klaatu kendini bilmez bir asker* tarafından vurulup, güzeller güzeli doktorumuzun kucağına düşmelidir ki olaylar gelişsin. üstelik kanı da kırmızı renktedir. sebebi daha sonra anlaşılır; uzaylı kardeşimiz dünya şartlarına ayak uydurabilmek için insan formunda gelmiştir, sadece gelirken üzerine organik bir uzay kılıfı geçirmiştir o kadar.yine de bir çok klişe tekrarlanmadan olmaz. diğer uzaylı istilası konulu filmlerde olduğu gibi bu arkadaşlar da dünyanın amerikalılar haricinde geriye kalan halklarını muhatap almamaktadır. aslında bir ara dünya liderleriyle konuşmayı talep edip bizi "lan yoksa" diye gülümseten klaatu öğretmen kılıklı amerikan savunma bakanından ayarı yiyince kıçının üstüne oturur. "seni benim başkanım bile kaale almıyo olum, benle muhatap olcaksın. hem dünyanın öbür halklarını ittir et, buralar bizden sorulur." şeklinde eklemekten de kaçınmaz. zaten dünyanın diğer gereksiz halkları olaylar üzerine kıyamet senaryoları yazmaktan ve önüne gelen yeri yağmalamaktan başka bir işe yaramamaktadır. iş yine başa düşmüştür, lanet olsundur bu amerikalılardaki dünya sevgisine...neyse ki; önce profesörden " madem siz de yaşadığınız gezegenin içine sıçıp zora gelince değişim geçirdiniz, bunu yapmak bizim de hakkımız." yanıtını alıp dumura uğrayan klaatu sonra da güzel doktor ve üvey oğlu arasındaki masum sevgiyi farkederek insanlığı yok etme projesinden vazgeçer, misketini alarak oyundan çıkar.oyuncu seçimleri başarılıdır. keanu reeves bazılarının odunsu benim mekanik bulduğum hareketleriyle bir uzaylıyı zorlanmadan oynamış, jennifer connelly de rolüne yakışmış, sırıtmamıştır. çok eleştirilen ve sevimsiz bulunan üvey oğlan jacob karakteri ise, bence filmin en zor karakteri olup jaden smith tarafından başarıyla canlandırılmıştır. *--- spoiler ---
(cicosh - 17 Ocak 2009 19:31)
son derece orjinal bir film (adamlar 1951de cekmis, o zamanlar uzayli gelip dunyali biz dostuz dese bile orjinaldi herhalde, ki klaatu da diyo zaten). uzayli irkinin ne dost ne de dusman olmamasi cok ilginc. adamlarin dusuncesi bana dokunmayan yilan bin yasasin. klaatu konusmasinda dunyanin ic islerine karismayacaklarini, ancak diger gezegenleri tehdit ederlerse sonucuna katlanacaklarini soyluyor. konusma her ne kadar fasizanmisca gozukse bile "now this does not mean giving up any freedom. except the freedom to act irresponsibly" (meali: bu hicbir ozgurlukten vazgecmeniz anlamina gelmiyor. sorumsuzca davranabilme ozgurlugu disinda) cumlesi amacin fasizm degil anarsi karsitligi oldugunu ortaya koyuyor.dunyanin su anki durumu goz onune alindiginda gercekten de klaatuyla bush arasinda benzerlik kurulabilse bile, klaatunun "allahin primitif gezegeniyle kim ugrascak" dememesi ve gorta atil kurt yapmamasi (bir baska deyisle preemptive striketan kacinmasi), kendisini birlesmis milletler guvenlik konseyine daha fazla yaklastiriyor.
(plainwalker - 1 Nisan 2003 05:52)
bir uzayli filminde olmasi gereken her sey var. uzaylilar 35 bin kisilik ordular halinde gelmeye tenezzul etmiyor bir temsilci bir de robot gonderiyolar, gerekirse amina bile koruz diyorlar tek robotla bile. yoksa adamlar o kadar isikyilini katedecek duzeydeyken buraya niye kendileri insin. gelismis yabanci uygarlik filmlerinden beklenen diger bir olay da matematikle anlasmak. cozulememis denklemleri takir takir "biz bunlari anaokulunda ogretiyoruz kocum" seklinde cozmek, hakkaten gelismis uzayliyiz boru degil demek. 51 yapiminin sonunu izlemedim, 2008'de ise bunlari yapan uzyli iki aglayan insan gorunce vay anasini degisiyorsunuz deyip yola geliyor. bu muydu yani? sonra o temsil ettigi medeniyetler birligine gidip raporunda "abi agliyolardi kiyamadim" derse istanbul'a surgune gonderirler adami.
(kalaba - 26 Mart 2013 06:24)
naif yorum: bir uzaylı dünyaya iner ve tüm ilmine irfanına karşı asla sahip olmadığı dostluğu, sevgiyi bulur, mekanik dünyasından uzaklaşır. az kaldı bir dünyalıyla halvet olacaktır (devamı terminatör'de)politik yorum: malum, soğuk savaş dönemi nükleer tehdit ve dehşet dengesi üzerine kuruluydu; bunun sinemaya yansımaması düşünülemez. (devamı dr strangelove'da)dini yorum: kıyamet yaklaşıyor, zaten alametler de arttı zina olsun skyscraper bi yana. klaatu'nun clark kent ismi carpenter; zaten öldükten sonra da diriliyo. alenen bir mesih alegorisi, dünyaya bir uyarı. (devamı the matrix'de)bilimkurgusal yorum: döneminin ötesinde efektler ve atmosfer. ama klaatu'nun matematik bilgisi abartılı. evrenin her yerinde matematik aynı sembollerle yapılıyor olamaz. (devamı: coming soon)
(grapes of butcher - 28 Haziran 2005 23:43)
Yorum Kaynak Link : the day the earth stood still