Çıkış Tarihi     : 21 Eylül 2011 Çarşamba, Yapım Yılı : 2011
Türü                : Cinayet,Gizemli,Heyecanlı
Taglar             : Kadın kahramanı,Kuzeyli noir,Kopenhag, Danimarka,köprü,Iki dilli
Ülke                : İsveç,Danimarka
Yapımcı          :  Filmlance International AB , Nimbus Film Productions , Sveriges Television (SVT)
Yönetmen       : Henrik Georgsson (IMDB), Morten Arnfred (IMDB)(ekşi), Charlotte Sieling (IMDB), Kathrine Windfeld (IMDB)(ekşi), Lisa Siwe (IMDB)
Senarist          : Camilla Ahlgren (IMDB),Morten Dragsted (IMDB),Maren Louise Käehne (IMDB)(ekşi),Måns Mårlind (IMDB)(ekşi),Hans Rosenfeldt (IMDB)(ekşi),Nikolaj Scherfig (IMDB),Björn Stein (IMDB),Björn Stein (IMDB)
Oyuncular      : Sofia Helin (IMDB)(ekşi), Kim Bodnia (IMDB)(ekşi), Puk Scharbau (IMDB), Sarah Boberg (IMDB), Lars Simonsen (IMDB)(ekşi), Said William Legue (IMDB)(ekşi), Lotte Munk (IMDB), Henrik Lundström (IMDB)(ekşi), Lotte Andersen (IMDB), Magnus Krepper (IMDB), Ellen Hillingsø (IMDB), Fredrik Hiller (IMDB), Danica Curcic (IMDB), Dar Salim (IMDB), Jörgen Thorsson (IMDB), Ole Boisen (IMDB), Henning Valin Jakobsen (IMDB), Stephanie Leon (IMDB), Jakob Oftebro (IMDB), Claes Bang (IMDB), Mia Blihagen (IMDB), Nina Gyllensköld (IMDB), Victor von Schirach (IMDB), Nicolaj Kopernikus (IMDB), Marijana Jankovic (IMDB), Malin Vulcano (IMDB), Eva Melander (IMDB), Magnus Bruun (IMDB), Klaus Tange (IMDB), Kim Sønderholm (IMDB), Rasmus Hammerich (IMDB), Thomas Chaanhing (IMDB), Robert Follin (IMDB), Jimmy Lindström (IMDB), Andras Sunyi (IMDB)

Bron/Broen ' Dizisinin Konusu :
class="text-collapsed" style="overflow: hidden;" ABD ve Meksika'dan Sonya North ve Marco Ruiz isimli iki cinayet masası dedektifin bir suç vakası sonrasında Amerika-Meksika sınırındaki El Paso'da beraber çalışmaya başlaması ve sınırın her iki tarafında da cinayetler işleyen bir seri katilin peşine düşmeleri ekseninde gelişen bir olay örgüsüne sahip dizinin oyuncu kadrosuna katılan ilk isim Alman aktris ve eski model Diane Kruger oldu. Diane Kruger ana kadın karakter El Paso cinayet masası dedektifi Sonya North'a hayat verecek.A Better Life filmindeki Carlos Galindo rolüyle en iyi erkek oyuncu dalında 2012 senesi Oscar adaylığı kazanmayı başaran Meksikalı aktör Demián Bichir, dizide El Paso cinayet masası dedektifi Sonya North'un (Diane Kruger) partneri olan Meksikalı dedektif Marco Ruiz karakteriyle karşımızda olacak.Sınırın Meksika tarafında yaşayan ve kocasının ani kalp krizi geçirerek hayatını kaybetmesi sonucu dul kalan zengin birisi olarak nitelendirilen Charlotte Millwright karakteriyle Annabeth Gish (The X Files, Pretty Little Liars, The West Wing, Mystic Pizza), El Paso Polis Departmanı'nda Sonya North'un patronu Lt. Frank Wade karakteriyle Ted Levine (Monk, Luck, Silence of the Lambs) ve yerel bir kadın sığınma evinde görevli ancak gizemli bir çifte hayat süren Steven Linder karakteriyle Thomas M. Wright (Top of the Lake) gibi isimler dizinin oyuncu kadrosuna katılan diğer isimler olmuşlardı.


  • "değerli çevirileri ile bizim bu diziyi anlayarak çok sevmemizi sağlayan misery - begüm özdemir 'e kocaman bir teşekkür etmek istediğim polisiye dizidir."
  • "isveçlilerin danimarka'ya üçüncü dünya ülkesi, danimarkalılara köylü, danimarkalı polislere davar muamelesi yaptığı dizi."
  • "o kadar güzel bir dizi ki, sezonlar boyunca tek bir kişiden tanrı, dua vs lafı çıkmadı. ne gereksiz bir dram sahnesi, ne duygu sömürüsü... yok, temiz. misler gibi bir polisiye."
  • "google maps üzerinden azmedip saga noren'in oturduğu apartmanı bulduğum eşsiz iskandinav dizisidir.(bkz: olm çok pis taktım sana)işte o apartman"




Facebook Yorumları
  • comment image

    2011, danimarka-isveç ortak yapımı, mis gibi polisiye-drama dizisi. ilk sezonu 10 bölümdür. 2. sezonunun 2013'te çıkacağı söyleniyor. başrollerinde sofia helin ve kim bodnia var.

    the killing'in uyarlandığı, yine bi danimarka dizisi olan forbrydelsen'ı izleyip beğendiysen, bunu da beğeneceksin bence.

    %80 eminim ki, amerikanlar bunun da uyarlamasını çekecekler. its cast a medır of taym...

    dizinin adı bron(isveççe) ve broen(danca) köprü demek. lan yoksa tam tersi miydi? yok yok değildi. lan dur biraz sabret, konuya geliyorum.

    dizimiz, kimliği belirsiz bir şahsın, arabasıyla danimarka'nın kopenhag şehriyle isveç'in malmö şehrini birbirine bağlayan öresund köprüsü'nün ortasına bir kadın cesedi bırakmasıyla başlıyor. olay yerine, malmö emniyetinden cinayet masası dedektifi ---bu ismi yaz bi kenara-saga norén(sofia helin) ve kopenhag emniyetinden yine cinayet masası dedektifi martin rohde(kim bodnia) intikâl ediyor. kahramanlarımız ilk etapta, malmö'de görevli bir bürokrata ait olan cesedin danimarka tarafında mı, isveç tarafında mı olduğundan emin olamıyorlar ancak maktûlün isveç vatandaşı olması hasebiyle saga, soruşturmanın kendisi tarafından yürütülmesi gerektiğini söylüyor. martin de buna itiraz etmiyor. ancak, ceset üzerinde yapılan otopsi sonucu ortaya çıkan çok ilginç şeyler(azıcık da olsa spoiler olmasın diye söylemiyorum) ışığında kopenhag emniyeti ve dolayısıyla martin olaya tekrar dâhil oluyor. böylece, kopenhag-malmö emniyetleri ortak soruşturma açmaya karar veriyor ve normalde ikisi de yalnız çalışan saga ve martin de birlikte çalışmaya başlıyor.

    bir-iki adım sonrasında cesedin, bir yarısı isveç'te; diğer yarısı danimarka'da olacak şekilde tam sınıra bırakıldığı ortaya çıkıyor ve hadisenin çok alengirli olduğu anlaşılıyor. akabinde, "bu ne ki? daha yeni başlıyor. çok daha fazlasına hazırlanın." minvalinde bir mesajla irtibata geçen katil, 10 bölüm boyunca devam edecek bir süreci başlatıyor. öff be, çok zedeleyici spoiler vermiycem diye götümü yırttım resmen...
    ____________
    şansalcım ben diziyi beğendim. doğrusunu istersen, adam gibi polisiye kıtlığı çektiğimiz şu dönemde ilaç gibi geldi. dingil amerikanların "hey johnson, kurbanın tırnak arasında katilin taşak kılını bulduk. dna sonucu bi 5 dakkaya elimizde olur." tarzı olay çözmelerinden artık tiksinmişken, bi nebze olsun yeniden zeki hissettirdi. bu dizide hakkaten soruşturma yapılıyor. her şey araştırılıyor. sonu çıkmaz sokak olsa da her ihtimâl göz önünde bulunduruluyor. bu da olaya hakiki bir vaka havası veriyor. dizide bayağı fazla karakter var. öyle ki, bazen "bu niye var? hadi bu adamı anladık; bu kadın niye var?" diye sorabiliyorsun. fakat, nihayetinde herkesin soruşturmayla ilgisi ya da ilgisizliği dedektiflerimizi bi şekilde bir adım ileri götürüyor.

    dizinin atmosferi olayın geçtiği coğrafyayla örtüşüyor tabii. görüntü yönetimi çok dâhiyane planlar sunmasa da; yönetim, senaryo ve oyunculuklar oldukça başarılı. özellikle 10 bölüme yayılan bir olaylar silsilesini, çok fazla karakter üzerinden, tökezlemeden anlatabilen senaryoyu ön plâna çıkarmak gerekiyor. tempo, açıkçası benim beklediğim gibiydi. sindire sindire, yeri geldiğinde yavaşladı, yeri geldiğinde hızlandı. hemen hemen hiçbir şey aceleye getirilmedi. kimi noktalar tam açıklığa kavuşmasa da genel olarak pek güçlü soru işareti bırakmadı.

    ana karakterler çok iyi yazılmış ve oynanmış. özellikle saga'ya bittim. ben ki, artık kadın polis/ajan olayından tiksinmiş biriyim; saga'ya hayran kaldım. benim gözümde çok müstesnâ bi karakter imajı çizdi. saga, işinde çok iyi, oldukça zeki ama insanlara karşı tepkisiz ve duyarsız biri. ilk intibada, sanki duygusallığını ameliyatla aldırmış izlenimi veriyor. bunun yanında, fikri neyse zikri de o. ne kadar uygunsuz olursa olsun, aklına geleni her ortamda söylemekten çekinmiyor. fakat bunu karakteri icabı değil; kodlarındaki bir fonksiyon icabı yapıyor. kendini bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde çevresine karşı yabancılaştırmış. ulan bu kadar anlatıyorum da kesin bunun psikolojide bi adı vardır. neyse[edit: asperger sendromu bea!]... martin'le tanışana kadar, saga'ya anlayış gösteren tek kişi amiri. onu kızı gibi, kardeşi gibi seviyor. martin, saga'yı önceleri garip bulup yadırgasa da, ortaklıkları ilerledikçe onu anlamaya ve sevmeye(arkadaş olarak) başlıyor. kendince rahat, kurallar konusunda esnek, insanlarla kolayca kaynaşabilen martin ise saga'nın dengeleyicisi gibi. zaman geçtikçe bu iki insan birbirlerini hem olumlu, hem olumsuz yönde etkileyip geliştiriyorlar. iki karakter de iz bırakıyor ama saga bi başka tabii...

    ____________
    lan güya iki paragraf yazıp bırakıcaktım. olaya bak... evet, söyleyeceklerim bu kadar şansal. dizi hakkında fikir vermesi için bikaç fotoğraf verip kaçıyorum ben. hadi eyvallah:

    http://i.imgur.com/hlfik.jpg
    http://i.imgur.com/3aiz5.jpg
    http://i.imgur.com/u0c95.jpg
    http://i.imgur.com/ysurx.jpg
    http://i.imgur.com/mk9we.jpg
    http://i.imgur.com/tfi5x.jpg
    http://i.imgur.com/vmynb.jpg
    http://i.imgur.com/m2qou.jpg


    (yerli mal - 21 Nisan 2012 16:15)

  • comment image

    izleyecek dizi arayışında olanlar için süper bir seçenek, 4-5 günde bitirirsiniz.(10 bölüm) beğenmezseniz gelin bulun beni. adresim: iskandinav muhipleri cemiyeti
    'saga norén' bomba zaten çok enteresan, marjinal bir karakter sadece onun için bile izlenir. bonusu da bol bol danimarka, isveç manzarası.

    --- spoiler ---

    son bölümden sonra kurduğum ilk cümle "lan o köprünün altından tren de geçiyormuş amk." *

    ---
    spoiler ---


    (recru1t - 18 Temmuz 2012 01:53)

  • comment image

    evet, beklediğimiz gibi amerikan uyarlaması the bridge adıyla yapılıyor. fx networks kanalında, 2013'te yayına girecek. canımız saga noren rolünü diane kruger oynayacakmış. olaylar amerika-meksika sınırında geçecekmiş. fx networks, her daim standart üstü yapımlar yayınlayan bi kanal. bunda da çuvallamayacaklarına inanıyorum.

    bu arada bron/broen uyarlaması bunla sınırlı değil. bir de fransız-ingiliz ortak yapımı le tunnel/the tunnel yüksek ihtimâlle yoldaymış. bunda da manş tüneli merkeze alınarak senaryolaştırma yapılıyormuş.

    adamlar öyle evrensel bi dizi yapmış ki sırf bizim memleketten 5 ayrı sezon çıkar anasını satim.


    (yerli mal - 8 Ekim 2012 23:01)

  • comment image

    polisiye seviyorum. psikoloji seviyorum. dram seviyorum. aksiyon seviyorum ama öyle patlamasa çatlamasa da olur, insan beynine yansıtılan aksiyon yeterli.

    öyle vurdulu kırdılı sahneler yok bu dizide. olsa kötü mü olurdu peki? yoo. ya da neeh!
    kusursuz insanlar da yok. (zaten bu hayatta yok da, dur lan david palmer vardı bi kusursuz, tamam vazgeçtim bu cümleden.)
    aşırı seksi kostümler, pahalı kıyafetler filan da yok, özenilecek dedikodu yapılacak...
    ama çok güzel kadınlar var. çok güzel adamlar da var.
    çok akıllı kadınlar da var, güçsüzlüğüne yenik düşen kadınlar da.
    babalar var, oğullar var, yine de aralarını düzeltmeye çaba harcayan.
    hata yapan insanlar var, defalarca aynı hatayı yapan insanlar...
    hiç hata yapmayan insanlar da var.
    danimarka var, isveç var. soğuk iklim, soğuk görünümlü insanlar, yoksa bu mu lan katil? diye sorup durmakta haklı bulunduğun.
    köprü var bir tane, kocaman. mümkün olan bütün güzel açılardan güzelliğinin yansıtıldığı, bir o kadar da gerilim dolu, bir o kadar da ihtişamlı bir köprü.
    saga noren var, gözlerini pörtlete pörtlete konuşan, aklından ne geçiyorsa söyleyen, çok akıllı güzel kadınlardan.

    10 bölüm, tek bir hikaye, bir sürü heyecan, bir sürü puzzle parçası, bir sürü bilinmeyen ama çok da güzel bir senaryo var. kurgusuna hayran kaldığım ve her şeyi ya da çoğu şeyi yerine oturtan, izleyicisini aptal yerine koymayan, dakkada bir flashback sokmayan, ekibini yormamış sabit ama yeterli planlar var, örnek aldığım.
    güzel manzaralar, güzel evler var.

    ayakkabılarını kapıda çıkarıp evlerine terlikle giren insanlar var bu dizide.
    ben çok sevdim. siz de sevin inşallah.


    (amelie poulain - 16 Ocak 2013 03:10)

  • comment image

    karakter derinliği ve karakterler arası etkileşimde ve betimlerde, evet evet, betimlerde; edebiyatı dövecek, ağzına ağzına vuracak kadar kuvvetli olmasının yanı sıra, kopenak ve malmö şehirlerinden ara ara gösterdiği panaromik karelerle insanı kitleyen, hem entelektüel hem görsel bir şov niteliğinde bir dizi.

    linden'dan* sonra sonra saga'ya alışmak nispeten kolay oldu ama nordikler'de bu tipler çok mu yaygın acabağ diye de merak ediyor insan. yine de saga biraz karikatür hep. bi martin değil asla.

    leş sanat filmi duranlığı değil de, bi nordik donukluğu var, yani yapay eğreti değil, tam tersi çok doğal görünen bi donukluk, soğukluk. renkler soğuk, güneş varken bile sıcak olmadığını hissediyorsunuz ortamın izlerken. atmosfer o kadar yakalıyor ki insanı, 2-3 bölüm üst üste izledikten sonra, 2001: a space odyssey yavaşlığında kavun kestiğinizi farkediyosunuz. (vay arkadaş ne kavunmuş bu arada.) istanbul'da olduunuzu unutuyorsunuz kısa bir süre için, sanki malmö'deymişsiniz gibi, yozgat'taymışsınız gibi yavaşlıyor hayat, her şeyi acele ve hızlı yapma dürtüsünden sıyrılıyorsunuz. sonra tabi geçiyor hepsi. yavşak hayat.

    çok uzun sürmesine rağmen 500 kez izlenebilecek bir credits'i mevcut, ve bu credits'in bir de muhteşem tema müziği tabi.

    http://www.youtube.com/watch?v=rxe6k3jst-y


    (trenchkot - 24 Eylül 2013 22:24)

  • comment image

    bu dizi hakkında hiç bilinmeyen ve de yazılmayan bir ayrıntı da kadrosunda 2 türk** oyuncu bulundurmasıdır. bunlardan ilki ilk sezonda, oğlunu polislerin öldürdüğü muhammed hurani rolünde oynayan sadi tekelioğlu. elbette teknik direktör olan değil. kendisi sadece 2-3 bölüm oynasa da muhtemelen tüm izleyenler hatırlayacaktır.

    ikinci isim ise pek o kadar hatırlanacak biri değil. ikinci sezonda caroline rolünü pek çok kişi hatırlar muhtemelen. sorunlu bir evlilik yaşayan, kocasının kardeşiyle aldattığı iş kadını. özlem sağlanmak da dizide onun asistanı dharma rolündeydi. çok fazla gözükmeyen, birkaç kez diyaloğu olan bir roldü. yine de böyle güzel yapımlarda birkaç türk oyuncu görmek hoş.


    (abeyle - 14 Aralık 2013 00:38)

  • comment image

    o kadar güzel bir dizi ki, sezonlar boyunca tek bir kişiden tanrı, dua vs lafı çıkmadı. ne gereksiz bir dram sahnesi, ne duygu sömürüsü... yok, temiz. misler gibi bir polisiye.


    (londonselic - 26 Kasım 2014 09:43)

Yorum Kaynak Link : bron/broen