Süre                : 1 Saat 47 dakika
Çıkış Tarihi     : 14 Ocak 2004 Çarşamba, Yapım Yılı : 2004
Türü                : Döküman,Biyografi,Tarih,Savaş
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Sony Pictures Classics , RadicalMedia , SenArt Films
Yönetmen       : Errol Morris (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Julie Ahlberg (IMDB),Robert Fernandez (IMDB)(ekşi),Jon Kamen (IMDB)(ekşi),Adam Kosberg (IMDB),Jack Lechner (IMDB)(ekşi),Robert May (IMDB),Errol Morris (IMDB),Ann Petrone (IMDB),Frank Scherma (IMDB),John Sloss (IMDB),Michael Williams (IMDB)

The Fog of War: Eleven Lessons from the Life of Robert S. McNamara (~ 100 yilin itiraflari) ' Filminin Konusu :
McNamara’nın, Errol Morris’in kamerasından bize yansıttıklarıyla bugünkü Amerikan Dış Politikası’nın kökleri hakkında bilgi veriyor. Kennedy ve Johnson yönetiminde Savunma Bakanlığı yaptığı yedi sene boyunca tanıklık ettiği ve söz sahibi olduğu tarihi olayların perde arkasında yatan gerçekleri gün yüzüne çıkarıyor.Amerikan Ulusal Arşivinin el değmemiş raflarından seçilen ve bugüne kadar hiçbir yerde yayınlanmamış tarihi görüntüler ve gizli telefon kayıtlarıyla geçmişi tekrar yaşatmayı hedefleyen bu belgesel filmdir.

Ödüller      :

Academy Awards - Oscar:En İyi Belgesel
Independent Spirit Awards:Independent Spirit Award-Best Documentary


  • "7. ders ba$liginda filmin ozeti apaciktir ; belief and seeing are both often wrong! ( inanc ve goruntu genelde yanlistir )filmde en cok soz edilen kelimeyse, "destroyed" dur!"
  • "11 kissadan hisse* ile 2. dunya savasi ve vietnam savasinin, donemin savunma bakaninin agzindan anlatildigi bir belgesel."
  • "(bkz: abdyi masturbasyon yaparken yakalamak)."
  • "muzikleri tamamen philip glass'a ait olan belgesel."




Facebook Yorumları
  • comment image

    20. yüzyıl amerikan dış politikasının ikiyüzlülüğünü ve uluslararası hukuğun içler acısı halini gün ışığına çıkaran, philip glass ustanın güzel tınılarıyla donatılmış errol morris imzalı belgesel.

    robert mcnamara filmdeki konuşmayı her ne kadar sıradan bir röportaj olarak algılamamızı istese de, morris kendisini kurnaz sorular sayesinde üstü kapalı itiraflara zorlayarak, filmin aynı zamanda bir tür pişmanlık belgesi halini almasını sağlıyor.

    mesela deniniyor ki:

    ---
    mcnamara: i was on the island of guam in his [general curtis lemays'] command in march 1945. in that single night, we burned to death one hundred thousand japanese civilians in tokyo. men, women and children.
    interviewer: were you aware this was going to happen?
    mcnamara: well, i was part of a mechanism that, in a sense, recommended it.

    (meali:
    mcnamara: 1945’in mart ayında general curtis lemay’in komutası altındaki guam adasındaydım. bir gecede, tokyo’da yüzbin sivil japonu yakarak öldürdük. erkek, kadın ve çocuk ayırt etmeden.
    röportajcı: böyle bir olayın gerçekleşeceğini biliyor muydunuz?
    mcnamara: doğrusunu söylemek gerekirse, bunu teşvik eden mekanizmanın bir parçasıydım.)
    ---

    bu itiraf sonrasında mcnamara’nın bombalanan japon şehirlerini amerikan metropolleriyle karşılaştırdığı bölüm ise, tüyler ürpertiyor:

    ---
    why was it necessary to drop the nuclear bomb if lemay was burning up japan? and he went on from tokyo to firebomb other cities. 58% of yokohama. yokohama is roughly the size of cleveland. 58% of cleveland destroyed. tokyo is roughly the size of new york. 51% percent of new york destroyed. 99% of the equivalent of chattanooga, which was toyama. 40% of the equivalent of los angeles, which was nagoya. this was all done before the dropping of the nuclear bomb, which by the way was dropped by lemay's command."

    (meali:
    lemay japonya’yı yakıp yıktığına göre, atom bombasını atmanın manası neydi? ve tokyo’dan sonra diğer şehirleri de bombalamaya devam etti. yokohama’nın %58’i. yokohama cleveland ile aşagı yukarı aynı büyüklükte: cleveland’in %58’i yıkılmış. tokyo new york’a eşit sayılır: new york’un %51’i yıkılmış. chattanooga’nın eşdengi olan toyama’nın %99’u. los angeles’in eşdengi olan nagoya’nın %40’ı. bunların hepsi atom bombası atılmadan önce gerçekleşmiş olaylar, ki atom bombası da zaten lemay’in emriyle atıldı.)
    ---

    ironik olan şu ki, bu acı itirafları eden aynı mcnamara’nın japonya’daki olaylardan 30 sene sonra, savunma bakanı olarak, vietnam’da agent orange kullandığını görüyoruz. bi 20-30 sene daha sonra ise, amerika’nın kosovo, afganistan ve ırak’a misket bombası yağdırmasına tanık oluyoruz.

    mcnamara bu tezatı şöyle açıklıyor:

    ---
    and the conventional wisdom is: don't make the same mistake twice. learn from your mistakes. and we all do. maybe we make the mistake three times, but hopefully not four or five.”

    (meali:
    ve klasik deyim şu ki: aynı hatayı tekrarlama. hatalarından ders al. ve hepimiz de ders alıyoruz zaten. belki aynı hatayı üç kere tekrarlıyoruz, ama umarım dört veya beş defa tekrarlamayız.)
    ---

    ne acıdır ki, iki – üç – dört – beş derken, her ‘hata’da ölen insan sayısının onbinleri, yüzbinleri bulması sadece istatistiklere konu oluyor.

    dolayısıyla, mcnamara’nın beşinci derste verdiği öğüdü samimi bulmakta zorlanıyor insan. diyor ki:

    ---
    lesson 5: proportionality should be a guideline in war.

    (meali:
    ölçülülük ilkesi savaşta bir kural olmalıdır.)
    ---

    insanlık tarihinin gösterdiği üzere, bu öğüt içi boş bir zırvadan ibaret. zira savaşta bir tek kural vardır, o da galip gelmektir. mcnamara’nın kendisi de bunu bir süre sonra doğruluyor zaten:

    ---
    lemay said, ‘if we lost the war, we'd all have been prosecuted as war criminals’. and i think he's right.

    (meali:
    lemay’in dediği gibi: eğer savaşı kaybetmiş olsaydık, hepimiz birer savaş suçlusu olarak yargılanacaktık’. ve ben kendisine hak veriyorum.)
    ---

    bu sözlerden asıl çıkartılması gereken ders, uluslararası hukuk alanında ancak mağlubiyet sonrası başının belaya girdiğidir. galip gelecek tarafın canının sıkılmasını gerektiren herhangi bir neden yoktur ve bu yüzden savaş sırasında olası bir mağlubiyeti önlemek için elinden gelen her şeyi (ama her şeyi) yapmalıdır: ölçülülük ilkesi bu çerçevede kendisine ancak ve ancak ağır bir yük teşkil edecektir.

    mcnamara’nın sözlerinde öne çıkan bir diğer ironik husus ise, savaş sırasındaki ölçüsüz davranışların sebebini, bu davranışları yasaklayan uluslararası kuralların olmamasında aramasıdır. dikkatinizi çekerim: bunu söyleyen, zamanında dünyanin en güçlü politik şahıslarından, dolayısıyla uluslararası hukuk konusunda ilk ciddi adımı atabilecek gücü de elinde bulundurmuş olan amerikan savunma bakanı.

    yukarıda değinilen beşinci dersin, dördüncü (maximize efficiency – verimi maksimuma çıkarın) ve dokuzuncu (in order to do good, you may have to engage in evil - iyiye giden yolda kötülük yapmak gerekebilir) derslerle oluşturduğu tezat, beni mcnamara’yla (maalesef) aynı sonuca vardırıyor: “you can't change human nature.” (insan doğası değiştirilemez, onbirinci ders). bu bir klişe olabilir elbette, lakin bu basit sözü mcnamara gibi inanılmaz bir hayat tecrübesine sahip birisinden duymak insanı iyice karamsarlaştırmıyor da değil hani.

    yazımı hegel ile bitireyim, millet beni akıllı sansın: "tarihten aldığımız ders, tarihten ders almadığımızdır".


    (b612 - 11 Kasım 2007 16:24)

  • comment image

    7. ders ba$liginda filmin ozeti apaciktir ; belief and seeing are both often wrong! ( inanc ve goruntu genelde yanlistir )
    filmde en cok soz edilen kelimeyse, "destroyed" dur!


    (scarlett o hara - 10 Şubat 2008 21:56)

  • comment image

    türkiye'de "yüzyılın itirafları" isminde satı$a sunulmu$ belgesel. açıkçası ben pek "yüzyılın itirafı" niteliğini ta$ıyacak bir itiraf göremedim. daha çok robert mcnamara'nın diplomasi yeteneginin büyüleyiciliğini izledim bir bucuk saat boyunca. kendi hatalarını "her insan hata yapar" diyerek geçi$tiren, tecrübesizlikten ileri gelen ciddi yanlı$larını curtis lemay-johnson arasında payla$tırarak kendini me$ru zemine kaydıran muthi$ bir adam ve kıvrak bir siyasetçi mcnamara. belgesel'in bir yerinde $öyle diyor;

    --- spoiler ---

    "sana sorulan hiç bir soruya cevap verme. sana sorulmasını dilediğin soruya cevap ver."

    ---
    spoiler ---

    zaten bunu belgeselin her dakikasında hissediyorsunuz. belgesel boyunca kendi ailesinden bahsederken her daim sesi titreyen mcnamara'nın, koca bir tokyo kentinin bombalandıktan sonraki görüntüleri üzerine konu$urken gayet soğukkanlı ve tepkisiz duru$u ise izleyiciyi dü$ündürüyor. bir de $ey dikkatimi çekti, sen kalk koca savunma bakanlığı yapmı$ adam "a lot of people think, i'm a son of a bitch" de. olacak i$ değil yahu.


    (okocha - 4 Mayıs 2008 12:17)

  • comment image

    "bu belgeseli adolf hitler için de yapmış olsalardı, nasıl olurdu acaba?" diye düşünmeden kendimi alamadım. "hitler iyiydi ama çevresi kötüydü," geyiği geldi aklıma. o da kendini temize çıkartmak için savunma bakanının yolunda mi ilerlerdi? savaşta kuralların olmaması vicdanı temizlemek için yeterli sebep mi?
    anlatılanların ne kadarı doğru bilemeyiz ama görüntülerin, kişilerin birebir gerçek olması bambaşka bir hava vermiş. imdb'den 8.3 puan almış ve bence sonuna kadar haketmiş.


    (7enc - 23 Mart 2009 08:47)

  • comment image

    curtis lemay'ın hiç de iyi bir asker olmadığını ya da çok büyük bir vatansever olduğu kararını sanırım izleyene bırakmış.. bir amerikalı olsaydım şayet gidip: "curtis başkan sensiz bu ülke sola çekiyor, gel yeniden ısıt bizi, üşüyoruz reis" derdim..

    bir de merak ettiğim bir şey var.. bu belgesel nitelikteki görsel pişmanlıkları sunma ve bir nebze olsun kendini affettirebilme seansı amerika'da nasıl bir etkiye yol açtı? ya da bunları zaten biliyorlar mıydı? yoksa herkes biliyordu da ben mi epey bir karanlıkta kaldım..

    --- spoiler ---
    - 1945 mart ayında guam adasında onun komutasındaydım. o bir gecede tokyo'da 100.000 japon sivili yakarak öldürdük. erkek, kadın ve çocuklar.
    - bunun olacağının farkında mıydınız?
    - ben bir bakıma bunu öneren mekanizmanın bir parçasıydım.
    ---
    spoiler ---

    papaz olsam sizi kliseye sokmaz; "anadolu'ya gidin mevlana diye biri var 'ne olursan ol yine gel' diyor.. sizi ancak o paklar" derdim..


    (kafa koparan manyak - 5 Nisan 2010 11:16)

  • comment image

    robert mcnamara'nın günah çıkardığı belgesel olmuş kısaca. amerika'nın yakın tarihinde ki savaşların nasıl çıktığı, neler amaçlandığı, soğuk savaş dönemi acı itiraflarla birlikte anlatılıyor.
    ikinci dünya savaşında japon imparatorluğuyla yapılan savaş en dikkat çeken bölümlerden biri ayrıca. tokyo yapılan bombalamalardan sonra dümdüz olmuş, binlerce insan ölmüş. mcnamara'nın yıllar sonra ki itirafı " eğer savaşı kaybetseydik, birer savaş suçlusu durumuna düşmüştük". tabi galip taraf her zaman özgürlük getirir, demokrasi getirir, koministlerden kurtarır falan ama bakalım yapılanları zamanın yargısından kim kurtarabilecek?


    (s9 - 13 Nisan 2010 01:00)

  • comment image

    günümüzde savaşların artık hiçbir mahiyetinin kalmadığını görmek açısından önemli bir belge. devletin gücünü kullanabilecek mevkilerdeki insanların dünyayı büyük bir yıkıma götürebileceğini hatırlamak açısından da son derece önemli.

    robert mcnamara'nın sorduğu iki soru vardı ki çok önemli olduğunu düşünüyorum. birincisi "kazandığında insancıl kaybettiğinde insanlık dışı yapan şey nedir?". ikincisi ise "savaş zamanında ne ahlaka uygundur?"

    son olarak gerçekten de "iyiye giden yolda kötülük yapmak gerekebilir"** mi?


    (kanter - 13 Mart 2011 17:51)

  • comment image

    seyrederken ulkemizde de bir gun politakaya yon vermis kisilerin cikip dobra dobra olaylarin perde arkasini anlatabilmesini, hatalari ile yuzlesebilmesini, yapimcilarin korkmadan boyle bir projeye cesaret edebilmesini dileten belgesel.

    misal hemen hemen ayni donemlerde kaderimizi belirleyen en onemli isim demirel ciksa, 1965-2000 yillari arasini anlatan benzer bir belgeselde yer alsa, sinemalarda yayinlansa, uluslararasi festivallerde odul alsa bir dusunelim ulkemizde neler olur. dusunemiyorsak orhan pamuk'un nobelini bile nelere baglayip icimize sindiremedigimizi hatirlayalim.

    turk insani malesef dunyanin kendi cevresinde dondugunu dusunup, uc kurusluk kartel medyanin kiskacinda dunyada olup biten herseyi amerigan komplosu cercevesinde gormekten vaz gecmez ise bu ulkenin gelecegi bir adim ileriye gitmeyecek. gun gectikce artan basin sansuru, internet filitresi, kitlesel cahillik, dunyadan bi haberlik turk gencliginin gelecegine en buyuk tehdit.

    amerika bugun dunyanin lideri ise bunun en onemli nedeni ne askeri gucu, ne bastigi dollar..en onemlisi acik bir toplum olmayi basarmasi, bundan taviz vermemesi. belgeselde bahsedilen donem amerika'da hukumetin en agir sekilde amerikan gencligi tarafindan protesto edildigi ve sorumlularin sonucta sandiga gomuldugu bir zaman dilimidir. o zamanin hipileri bugun ekonomiye, politikaya yon veren kisilerdir. bir toplumun ilerlemesi dinamik, kendini elestirip, gelistirebilen, yeni fikirlere, farkli kultur ve inanclara tahamulu olan ve bunu gerceklestirebilmek icin de korkusuzca gucu elinde bulundurana karsi durabilen bir genclige sahip olamsina bagli.

    bilmiyorum ben yanlis basliga geldim galiba. izleyip feyzalmalik bir yapim.


    (reymont - 18 Mayıs 2011 23:01)

  • comment image

    errol morris'in bunca sene sonra ilk adayligiyla oscar kazanmasini saglayan belgesel. gayet saglam yapilmis, pek basarili. savasin ne kadar anlamsiz bir durum oldugunun kendisi de farkinda mcnamara, tabii bu onun vietnam'in sorumlularindan biri olmasini degistiremiyor. kacinilmaz rumsfeld karsilastirmasi da insani dusundurmekte...


    (tramell - 21 Nisan 2004 10:47)

  • comment image

    beş senede bir izlemek lazım böyle filmleri eminim ki yeni birşeyler yakalanır. savaşın aslında ne dandik sebepler ve kararlarla ortaya çıktıgını çok güzel anlatmış. çocuk oyunu gibi. yaptıkları hataları farkına vardıkları zaman prestij meselesi yapıp geri dönemeyen ve yüzlerce kişinin ölmesine sebep olan insanların hikayesi. vietnam da ölen abd lilerin sayısının düşmanın kaybının yarısından az olmasını teselli bilenlerin hikayesi. müziklerle desteklenmiş güzel bir belgesel. herkes izlemeli böyle şeyleri ne de olsa çok karşılaşmıyoruz. ayrıca telefon görüşmelerinin oldugu sahneler çok güzel ses bakımından ve robert strange mcnamara nın hala ford kullanıyor olması acaba tüm yaşantısı boyunca sadık oldugu imajının ufak bir belirtisi mi gözümüze gizliden sokulan. yoksa ben mi kötü niyetliyim.


    (firkete - 19 Mayıs 2004 23:51)

  • comment image

    izlenmesi gerekli, önemli bir begesel elbette.
    yalnız:
    9. ders ile ilgili olarak (iyiye giden yolda kötülük yapmak gerekebilir)
    eğer bunu barış için savaş kavramına bağlayarak konuşacak olursak,
    toprağa karışmış üstat george carlin'in güzel bir cevabı vardır:
    (bkz: fighting for peace is like fucking for virginity)

    ...
    kişisel değerlendirme:
    10 üzerinden 9,5-10 verirken şu ''bir kişinin ölümü trajedi, milyonların ölümü istatistiktir'' yaklaşımını kafama takıp bi kenarda bunu düşünmeye gidiyorum ve artık televizyonlarda herhangi bir ölümlü olayda sayı verilmesini istemiyorum. "çok sayıda insan hayatını kaybetti" olabilir mesela, bilemiyorum, içini boşaltmak gibi geliyor artık.
    ''tokyo'da, 100 bin kişi, kadın erkek çocuk.., canlı canlı yaktık..'' nedir allasen?
    (bkz: sayılar ölmez, sıfır bölünmez)
    ölenler insandır, bak mcnamara bile isim geçince nası duygulanıyor:
    (bkz: john f. kennedy)
    bir duygu yaratıp ders çıkartmamızı sağlamek için şartsa eğer, ölenlerin hepsinin bir adı olsun, japonya'da ırak'da filistin'de soma'da...
    (bkz: his name is robert paulson)


    (aramaya inanmiyorum ama bi buton var - 11 Haziran 2014 08:56)

  • comment image

    'yenilseydik, savaş suçlusu olarak yargılanırdık' adam bu sözü abd'nin son 100 yılda giriştiği belki de en az sorgulanan savaş için söylüyor: japonya. (atom bombası olayı dışında)

    bana kalırsa, belgesel art niyetli değil, ama cesur da değil. bu yüzden belgeseli izlerken mcnamara'nın anlattığı savaşları iyi bir süzgeçten geçirmeye ihtiyaç var. örneğin, 1962 küba füze krizinde, abd'nin burnunun dibine yüzlerce füze yerleştirildiği söylendiği halde, abd'nin çok daha önce türkiye ve italya'ya sovyetler birliği'ne çevrilmiş füzeler yerleştirdiği ve krizin de abd'nin bu füzeleri çekmeye yanaşmaması nedeniyle uzadığı anlatılmıyor.


    (polocan - 2 Şubat 2015 00:32)

  • comment image

    aynı gün bu filmle birlikte full metal jacket'i de beşinci kez izleyince mcnamara'nın dediği, "savaş insan aklının kavrayamayacağı kadar karmaşıktır. insanların bu konuda doğru karar vermesi mümkün değildir" lafının altını bir kez daha çizmek gereğini hissettim. ve insan bir de japon milletine hayret etmeden duramıyor. atom bombalarından önce bile abd uçakları tokyo'yu yangın bombalarıyla kavurmuşlar ve sadece tokyo'da 100 bin japonun ölmesine neden olmuşlar. diğer kentlerdeki yangın bombaları tahribatı ise daha da korkunç. ve bu ölenlerin hepsi sivil. bir de bunun üzerine atom bombası inmiş kafalarına. 60 sene önce olmuş bir hadise. bir toplumun abd'ye bu yüzden sonsuz bir kin duyması mesela anlaşılabiir bir şey, ama japonlar hiç bu havada değiller. amerikalı general zaten mcnamara'ya şunu söylemiş: "bu savaştan biz galip çıkmasaydık savaş suçlusu olarak yargılanırdık. galip çıktığımız için savaş suçlusu olmayacağız.." mcnamara da bunu teyit ediyor ve "yaptıklarımız bir savaş suçlusunun yapacağı cinstendi" diyor ve ekliyor: "peki ama galipken savaş suçlusu yapmayan ama mağlupken savaş suçlusu yapan şey tam olarak nedir?" buna bağlı alarak şunu düşünüyor insan: film sektörü japonların elinde olsaydı biz herhalde 120'inci tokyo bombardımanı filmini izliyor olacaktık, pearl harbour filmleri yerine. ama bu konuda fikir yürütmek zaten saçma çünkü başa dönüyoruz, bu olsaydı mcnamara da savaş suçlusu olacaktı ve bu şüphesiz daha ilginç bir durum.


    (nazmiye demirel - 26 Ocak 2005 10:07)

  • comment image

    söz konusu 11 dersin başlıkları şunlardır:

    ders 01 - kendinizi düşmanınızın yerine koyun.
    ders 02 - mantık bizi kurtarmaz.
    ders 03 - benliğimizin ötesindeki değerler.
    ders 04 - verimi maksimuma çıkarın.
    ders 05 - savaşta orantılı/ölçülü olmak bir kural olmalı.
    ders 06 - verileri topla.
    ders 07 - inanmak ve görmek. genelde ikisi de yanlıştır.
    ders 08 - nedenlerini yeniden incelemeye hazır ol.
    ders 09 - iyiye giden yolda kötülük yapmak gerekebilir.
    ders 10 - asla asla deme
    ders 11 - insanın doğası değiştirilemez.


    (ronesans adami - 24 Mart 2005 02:20)

  • comment image

    2003 yili “en iyi belgesel film” dalinda oscar ödülüne layik görülen, elestirmenler tarafindan adindan övgüyle söz edilen errol morris ’ in “the fog of the war” isimli belgeseli, bir kac ay önce tarik zafer tunaya kültür merkezi'nde tekrar gösterime girmisti. (kaçiranlar için iyi bir firsatti)
    the new york times yazarlarindan stephen holden, filmde dair; “ tarihin su kaypak döneminde, askeri ve sivil liderler tarafindan incelenmesi gereken bir film varsa, o da errol morris ’in amerikan eski savunma bakani robert s. mcnamara’yi bize tanittigi ‘the fog of the war’ filmidir” sözcüklerini kullanmis.

    robert mcnamara ’nin, errol morris ’in kamerasindan bize yansittiklariyla bugünkü amerikan dis politikasi’nin kökleri hakkinda bilgi ediniyoruz. kennedy ve johnson yönetiminde savunma bakanligi yaptigi yedi sene boyunca taniklik ettigi ve söz sahibi oldugu tarihi olaylarin perde arkasinda yatan gerçekleri gün yüzüne çikardigi için “the fog of war” herhangi bir belgesel film olma özelliginden siyriliyor.

    robert mcnamara, geçmise dair anlattigi ancak filmi izledikçe yasadigimiz su anki dünya politikalarinda birebir iz düsümünü gördügümüz yanlislar zincirinin devam ettigini bize hissettiriyor.

    amerikan ulusal arsivinin el degmemis raflarindan titizlikle seçilen ve bugüne kadar hiçbir yerde yayinlanmamis tarihi görüntüler ve gizli telefon kayitlariyla geçmisi tekrar yasatan “the fog of war” (100 yilin itiraflari), amerika’nin dersini çalismadigini ve hatalarindan ders almadigini açiklayan bir itiraf, cesurca yapilmis bir öz elestiri ve kendine hesap sordugu bir film.


    (memjosh - 21 Nisan 2005 04:41)

  • comment image

    belgeselde dikkatimizi ceken sey, robert mc namara'nin catistiklari ulke liderleri icin, orneklerini hatirlamamiz gerekirse ikinci dunya savasindaki japon liderleri, vitenam disisleri bakani, castro icin irrasyonel, duygulariyla kendi vatandaslarini olume mahkum eden kisiler olduklarini ima etmesi, abd liderlerinin ise en vahsi katliamlari gerceklestirmis olanlarin dahi bir askerlerin dahi olumden uzuntu duyan ama vatanlari icin savasan buyuk kahramanlar olduklarini bilinc altimiza sokusturmasiydi.

    belki de sonucu surpriz olan son savas bizim kurtulus savasimizdi. yeni cagin satranc tahtasinda direnemeyeceginiz silahlar karsisinda insanin sansi pek kalmadi diye dusundum. vietnam - japonlar - castro yok olacaklarini bildikleri halde savastilar ve kaybettiler...

    mc namara cok akilli, cok bilgili kimi anlattiklari tuylerimizi diken diken ediyor. ama nasil olduysa dediklerinin bazilarini inandirici - samimi buldum ve isini en iyi sekilde yapmaya calisan, huzursuz arayisinin kokeninde bir agirlik yatan biri oldugunu dusundum. iyi - kotu karmasasinin farkinda olan hayati boyunca buyuk karmasanin farkinda olmasina ragmen kritik secimler yapma durumunda kalmis biri belki de diye dusundum. belki de degil yaslandigi icin filme evet diyen ve kendini tarih nezdinde aklamaya calisan bir seytan parcasi, filmi seyredin ve kendi fikrinizi olusturunuz.


    (fil - 17 Temmuz 2005 13:44)

  • comment image

    belgeselde, mcnamara, ''tokyo'da, 100 bin kişi, kadın erkek çocuk.., canlı canlı yaktık..'' derken -hastalıklı bir biçimde- o kadar soğukkanlı, o kadar kendinden emindi ki, ürperdim. aynı mcnamara'nın, kendisini savunma bakanı yapan john f. kennedy'nin suikastini anlatırken, sesi titremeye, gözleri dolmaya başladı; konuşamadı.. devlet adamlığının yanında istatistikçi, ekonomist olan mcnamara, ''bir kişinin ölümü trajedi, milyonların ölümü istatistiktir'' der gibiydi.. ben bir de tokyoluların, vietnamlıların belgesellerini izlemek, onları dinlemek isterdim.. belki de çektiler, bize ulaşmıyor pek..


    (damon - 9 Mart 2006 23:05)

Yorum Kaynak Link : the fog of war