yüzme sahnesini acayip şekilde take this waltz 'dakine benzettiğim film.

(visnekiraz - 15 Eylül 2012 22:04)

feel good movie dir ama kadin-erkek iliskilerine cok iyi celme takar. zamanla karsisindakini degistirmeye calisan, hayatini limitleyen, aliskanligi yuzunden birakamayan hastalikli ciftlere mesaji var bu filmin! hele ki ruby'nin filmin sonlarina dogru cildirdigi an!

zoe kazan cok seker film boy, devotchka'nin elinden cikan muzikleri de.

(phoebe buffay - 1 Ekim 2012 09:05)

sicak cikolata gibi film. insanin icini isitiyor, mutlu ediyor, ama baymiyor. surekli gulumseyerek izledim filmi, uzun zamandir boyle bir film izlememistim. izlerken asik olasim geldi ama sonra bunun kotu bir fikir oldugunu dusundum, deli misin hayatini yasa dedim kendi kendime.^*calvin karakterinin yaptigi sey, benim hep hayallerimde kurdugum birseydi (kim kurmaz ki) resmen herseyiyle benim istedigim gibi bir sevgili, benim yarattigim. ama o da olmuyor iste, herseyi mahvediyor. film bunu cok tatli bir sekilde gosterdi. iyi ki izlemisim..

(love me to my death - 8 Ekim 2012 00:57)

kesinlikle imdb de underrated filmler katagorisine çoktan girmiş film. hayatımda ben bu kadar ders çıkardığım bi film izlemedim. arkadaş, bam bam bam suratıma çarptı namussuzlar.

--- spoiler ---

film "eğer elinizde kız arkadaşınıza istediğinizi yaptırabileceğiniz bir güç olsaydı" ne yapardınız sorusuna cevap arıyor. sorunun cevabı da aslında sorunun içinde saklı. -bi bok yapamazdınız. kendinizden ödün vermedikçe tanrı kadar gücünüz de olsa o ilişki yürümez. hani derler ya, sevgi emek ister, sevgi yürek ister, sevgi şefkat ister, ilgi ister, işte bu film şıllak diye size gösteriyor bunun ne kadar doğru olduğunu. daha yeni uzun bi ilişkiden çıkmış biri olarak rahatlıkla hatalarımı görmemi sağladılar. emek vereceksin. kendinden ödün vereceksin. başka yolu yok. herkes filmdeki calvin kadar şanslı değil tabi. filmin sonlarına doğru, calvin ruby le tekrar karşılaştığında aklından geçen tek şey bu ikinci şansı çok iyi kullanacağıydı. ama gerçekte böyle olmuyor tabi. en azından güzel bi zamanlamayla karşıma çıktı bu film. bakalım yıllar sonra da izlediğimde aynı şeyleri düşünecek miyim. hayırlısı.

--- spoiler ---

hayatımda ki en iyi 3 filmden biri olmuşdur özetle efenim.

(bescayi - 22 Ekim 2012 00:19)

--- spoiler ---

derdini anlatmayanın derman bulamayacağını gözümüze gözümüze sokmuş filmdir. hala ara ara aklıma geliyor, filmdeki çiftin ilişkilerinin kırılma noktası tam olarak neresiydi, madem yazar olan eleman çok seviyordu kızı neden anlatmadı derdini, kıza müdahale etmese kız gerçekten oğlanı terk edecek miydi diye düşünmekten kendimi alamıyorum. oğlan durumu ruby'e itiraf edip saykoya bağlamasa yüreğine taş basıp kızdan vazgeçmek zorunda kalmazdı belki de. kızı köpek edip^* türlü hallere soktuktan sonra ikinci şansı hak ediyor mu tartışılır. umarım kızla iletişimi becerir bu sefer.

--- spoiler ---

(merena - 22 Ekim 2012 12:14)

6-7 ay gelecekteki kendimden mesaj aldım. yeni bir 500 days of summer vakası oldu dedi. kadınlar erkeklere karşı ''işte bizi değiştirmeye kalkarsanız, kendinizden fedakarlık yapmazsanız sonunuz böyle olur. önce ne istediğinize karar verin'' temalı bir sürü entry ile doldurmuş başlığın altını. en az 5 entry'de daha stranger than fiction bakınızı verilmiş. ço acayip.

loto sonuçlarını da istedim vermedi pezevenk. zamanda kırılma olrumuş da bilmem ney. neyse.

(greyback - 23 Ekim 2012 01:57)

bildiğin harika lan bu film. izleyin ama izletmeyin, fazla yayılmasın.

ayrıca kızıl saç - beyaz ten diyorum, başka da bişey demiyorum.

(balici koala - 23 Ekim 2012 03:03)

insanın eline kağıt kalem aldırıp, yazmaya başlatan filmlerden.

(protospher - 24 Ekim 2012 22:52)

mmdb sayesinde izlemeyi tercih ettigim ve bana stendhal sendromu yasatan son yillarda izledigim en iyi filmlerin arasina girmistir. konu genel ama fikir ozgun. iliskiler hakkinda uzmanlarin yillarca yazarak anlatamadigini ozetlemistir.

(cikolatali catlak kurabiye - 26 Ekim 2012 22:18)

fantastik, romantik ve komedi türlerini barındıran eğlenceli bir filmdir. bu türlerin karışımı olan filmlerin genelde başarılı olduğuna yeni bir örnek olmuştur. diğer örnekler için:
(bkz: midnight in paris)
(bkz: groundhog day)
(bkz: wristcutters a love story)
(bkz: la science des rêves)
(bkz: stranger than fiction)
(bkz: safety not guaranteed)
(bkz: scoop)
(bkz: seeking a friend for the end of the world)
(bkz: about time)

(babyloncandle - 27 Ekim 2012 23:51)

son yıllarda izlediğim en iyi filmlerden biri. öyle böyle değil. mesaj kaygısı yok ama öyle bir mesaj veriyor ki insanın ayarı şaşıyor vay a.k diyosun. anlayana çok iyi film imdb ilk 100'ü çok çok fazlasıyla hak ediyor.

(sebepniyekine - 28 Ekim 2012 00:36)

--- spoiler ---

death note'un romantiklisi, türünün iyilerinden.

--- spoiler ---

ancak sözlükteki başlığı altına bakılırsa 2000'li yılların en iyi filmlerinden biri olduğu iddaa ediliyor neredeyse, insaf! ömrünüzde sadece sözlükçülerin en iyi 10 film listesini dolduracak kadar film izlediyseniz ve bunlar chick flick ve females under 18 filmlerinden oluşuyorsa, 95'ten sonra doğduysanız o zaman size hak veriyorum: imdb top 250'de ilk 10'da olması gereken kült film.

(norman stansfield - 3 Kasım 2012 12:51)

keyifli bir seyirlik sunsa da bir olmamışlık kendini hissettiriyor. filmin alt metini oldukça boş. filmi izlerken hayal gücünüze veya iç dünyanıza hitap eden pek bir şey bulamıyorsunuz. ayrıca esas oğlanı itici ve bencil buldum. bu da filme bakış açımı olumsuz etkiledi muhtemelen.

--- spoiler ---

şerefsiz, kızı köpek gibi havlattı daha ne olsun. sonra da özgür bıraktı diye adamı takdir edecek değilim.
--- spoiler ---

(freakme - 3 Kasım 2012 18:08)

(bkz: kitap gibi kadın)

(manuk - 5 Kasım 2012 01:43)

stranger then fiction'a benzettiğim ama ondan daha çok keyif aldığım bir film.

--- spoiler ---

calvin'in ruby'e istediğini yaptırdığı sahnelerde adeta deli oldum. eğer elimde böyle bir imkan olsaydı sanırım kullanmak istemezdim. calvin'e kızdım, ruby'e kızdım falan filan. ama güzeldi.

--- spoiler ---

ayrıca, bu filmin müziklerini kaçırmayın. ben çok beğendim.

(tok oldugumuz halde yaftalar yiyoruz - 4 Ocak 2013 02:14)

öncesinde bir little miss sunshine deneyimi olduğundan seviyeyi fazla yükseltmişim sanırım. ruby sparks, izledikten sonra "amerikan romantik komedisinden ne bekliyodun yarağammm" tepkisi verdiğim, izlemesi kolay ama tatmin edici olmayan bir film. kaiser chiefsli fragmanını ilk izlediğimde acayip gaza gelmiştim oysa. ama olaya bu kadar sığ bakılabileceğini tahmin etmemiştim. bir film fantastik ise o filmde mantık aramamak mı gerekiyor ? sanmıyorum. çünkü fantastik yapıtlar mantığı ortadan kaldırmaz sadece sınırlarını yeniden çizerler. anlatılan hikaye yeniden çizilen sınır içinde mantığa bürünür. ruby sparks, afedersininiz, bu mantığı sikmiş atmış. film gerçi her şey de mantık aramamak gerektiği mesajını bağıra bağıra veriyor ama bu kadar ileriye gitme hakkı yok.

--- spoiler ---

---hoşgörü mode on---

önce hoşuma giden bir kaç sahneden bahsedeyim. sonra vercem veriştircem zaten. ilk tanıştıklarında ruby’nin calvin’i köpeğine sevdiği ünlü bir yazarın adını verdiği için hafif laf sokması güzeldi(olaya psikanalitik yaklaşmışlar hoşuma gitti). ikinci olarakta calvin ile lila partide karşışlaştıklarında, lila’nın calvini sağlam eleştirmesi çok iyi ayarlanmış(beraber olmak istediğin tek insan aslında kendindin ve ilişkide yaratmış olduğu ideal imaj'a bağlanması). üzerine ruby’i havuza girmeye çalışırken görünce, calvin’in iç çatışmasının patlama noktasına gelmesi kaçınılmazdı. son olarakta her birimiz hayal edebilen ama var edemiyen birer calvin değil miyiz sayın seyirciler. (gerçi onunkiler oldu da ne oldu. o da tartışılır)

---hoşgörü mode off---

saçma sapan anlatılar, hikayeler vardır. kişinin gerçekleşmesini arzuladığı bazı dilekleri vardır. bir şekilde bu dilekler gerçek olur. kişi başta bundan mutlu olsa da zamanla fark eder ki, istekleri sürekli başına dert olmak ve kendini tatmin etmemektedir. verilen mesajda; sürekli daha iyisini daha güzelini istemek, kişileri ve olayları kendi istediğin şekle sokmak yerine hayatın sana sunduklarıyla diğer bir değişle eldekiyle(literally) yetinmeyi bilmenin insanı asıl mutlu edecek şey olduğudur. kişi aslında mutlu olmak istemektedir. ama bir şeyin olmasını dileğinde sadece sahip olunca mutlu olacağını düşündüğü şeyi ister. hem ona sahip olup hem de mutlu olmak istiyorum demez ya da hikaye gereği diyemez. böyle bir şey demesine herhangi bir engel olmamasına rağmen. sonuç olarak istediği şeye sahip olduğu ama mutlu olmadığı bir gelecek olasıdır. ve tabiki bu olasılık gerçek olur.

buna benzer bir mantıksızlık duası kabul olmayan kişiyi teselli eden yakının olayı açıklama şeklinde de görülür. kişi bir çok istediği bir şey için sürekli dua etmiş, her şeye gücü yeten tanrısından küçük bir dilekte bulunmuştur. sonuç olarak kişinin duası kabul olmadığında, sizin bu isteğiniz hakkındaki tutkunuzu bilen yakın gelir ve “hayırlısı bu değilmiş, rabbim senin için daha hayırlısı yazmıştır belki” der. bunun dedikten sonra siktrip gittiği için, “her şeye gücü yeten tanrı benim istediğimi benim için hayırlı kılabilecek güce sahip değil mi ? “ diye soramazsınız. (bir din fantastikse o dinde mantık aramamak mı gerekiyor ? evet. mantık değil mantıksızlık aramak gerekiyor)

ruby sparks'ta işte bu kendiyle çelişen akıl verme hikayelerinin bir versiyonunu çekmişler. eleman kendisini sadece olduğu gibi sevecek bir hatun diliyor. tadamm, bir gün bu hayali gerçekleşiyor. yanlız zamanla fark ediyor ki, işler hayallerindeki kadar tatmin edici gitmiyor. bu sefer idealiyle çelişerek, kendi yazdığı hatunu, isteğine uygun şekilde modifiye etmeye çalışıyor. ama ne yapsa bir sike benzemiyor adeta iki eliyle bir siki doğrultamıyor. hatunu düzeltmek için yaptığı her değişiklik tatmin edici olmayan bir aşırılıkla son buluyor. mantıksız olan kısım da hatunu istediği kıvama getirebilme gücünü sahipken bunu başarıyla uygulayamıyor olması. kız mutlu olsun istiyor, hatun manik oluyor. yanından hiç ayrılmasın istiyor, tuvalete bile beraber giriyorlar. en son kızı normale çeviriyor bu sefer bu halinden hoşlanmıyor. sonra vay efendim pişmanlıklar, vay efendim keşke seni değiştirmek istemeseydimler. bence calvin’in fail etmesinin sebebi, kendini yeterince tanımaması(know thyself). başında her şeye rağmen kendisini mutlu edebilen bir ruby yazsaydı, film 1 saatte bitecek, biz de 2 saat yerine 1 saatimize yazık olduğu için daha az üzülecektik. gerçi bu tarz bir senaryoyla yapabilecekleri maksimum atraksiyon ve verilebilecek maksimum mesaj bu olduğu için filmi çekenleri suçlamamak lazım. olaya bir çelişki sokmaları gerekiyordu. sokmuşlarda. sokup sokup çıkarmışlar hatta. onlar da ekmek parası peşinde, hiçbir şey bulamayınca dayıyorlar liseli senaryosunu. ortalama seyirci de göklere çıkarsın filmi. biri de çıkıp demiyor ki “aga bu orospu çocuğu allahtan belasını mı istiyor?”. evin var, araban var, paran var. beyaz tenli, kızıl saçlı hatunun var. her şey keyfine göre olsa bir süre sonra sıkılırsın, marjinal marjinal işlere bulaşır onlardan da sıkılır sonra intihar edersin. filmdeki neredeyse herkesin ginger olması yüzü suyu hürmetine daha fazla vurmuyorum.

“o yüzden yapman gereken ayakları yere basan değişimleri dilemektir. ama insan denilen barzo, ya da pleasure principle diyelim, isteğin hemen gerçekleştirilmesini ister. üzerine düşünmez, ince eleyip sık dokumaz.”

---freudyen mode on---

bu arada mantıkla kafayı bozmuşken sanırım, oedipal mesajı kaçırma noktasına gelmişim. dikkat ettiyseniz, işler calvin ve ruby'nin calvin'in annesinin yanına yaptıkları ziyaretten sonra bozulmaya başlıyor. calvin, annesinin yeni sevgilisinden hiç ama hiç haz etmiyor. hatta bıraksan adama dalacak. (calvin'in babası bir süre önce rahmetli olmuş). burada bir kıskanma ve hayal kırıklığı var. ruby'nin ilk olarak bir rüya olarak, calvin'in bilinçaltından pırtladığını göz önüne alırsak; calvin aslında annesini hayal etmişti demek şuan çok mantıklı gözüktü. yaşadığı hayal kırıklığı sonunucunda hatta hemen sonrasında ruby ile aralarının bozulması bir rastlantı olamaz. aslında ruby'i(ya da annesini) yazamaya, babası öldükten sonra başlaması, bu çerçeveden bakınca mantıklı duruyur. terapiye gitmeye ne zaman ve nasıl başladığını bilmiyoruz ama babası öldükten sonra gitmeye başladığını düşünmememiz için bir neden yok. artık baba yok ve bastırılmış oedipal arzular bilince çıkmasında ne yapsınlar. bu kadar bilinçaltı çalışmış, senaryoya terapist koymuş bir filmin çaktırmadan böyle bir mesaj veriyor olabilir. tabi olmayadabilir. son olarak bu kadar düz bir film olmadığını düşünmeye başladım. senaryodaki bazı yerleri üzerinde biraz düşünülsün diye eksik bırakmış veya bilerek hızlıca geçiştirmişler gibi geldi bana.

---freudyen mode off---

--- spoiler ---

(yinelemezorlantisi - 29 Ocak 2013 11:28)

keyifli vakit geçireceğiniz, iyi bir romantik komedi filmi. benim için filmi özel kılan şey "hayalindeki kızı yaratmak" mevzusu ile atıf yılmaz'ın muhteşem filmi "arkadaşım şeytan"ı andırıyor olmasıydı.

ruby sparks'dan sonra açtım bir daha izledim arkadaşım şeytan'ı. sırf bunun için bile izlemeye değer bir film.

(canay - 18 Mart 2013 09:19)

benim gibi iniş çıkışlarda olan birinin izlememesi gereken filmdir, zira yazarınızı merak edebilirsiniz.

(zlipknot - 17 Temmuz 2013 00:38)

türünün iyi örnekleri arasına girmiş, keyifle izlenen bir film.

--- spoiler ---

erkek milletinin kadınları idare etme güçleri olduğunda bile idare edemediklerini pek güzel göstermiş. odun geldiniz odun gidiyorsunuz şu hayattan. kadın kenarda dursun, sevsin, sevişsin ama azıcık bile kendisi olamasın. olursa da size ilişmeden fark ettirmeden olsun. ne kadar erkekle konuşsam hep aynı şey. kadınlar çok zor. erkeğe çok yükleniyorlar bla bla bla. "siz nesiniz?", "e biz olduğumuz gibiyiz". e işte sorun da buradan çıkıyor olmasın sakın?

--- spoiler ---

neyse bak sinirleniyorum yine. özet geçiyorum, erkekler izlesin. lakin bir zahmet beyinlerini azıcık yorarak izlesinler.

(binjip - 9 Aralık 2013 22:42)

edebi sosları çok hafif kalmış. bana göre yegane eksik yanı da bu. yazar var, kitap var ama edebiyat yok.

(self abandonment - 21 Haziran 2014 00:49)