Süre                : 1 Saat 45 dakika
Çıkış Tarihi     : 19 Ekim 1983 Çarşamba, Yapım Yılı : 1983
Türü                : Drama
Taglar             : Romana dayalı
Ülke                : Italy,Fransa
Yapımcı          :  Antea Cinematografica , Films 66 , Films A2
Yönetmen       : Luciano Tovoli (IMDB)
Senarist          : Jean-Claude Carrière (IMDB)(ekşi),Ismail Kadare (IMDB)(ekşi),Michel Piccoli (IMDB)(ekşi),Luciano Tovoli (IMDB)
Oyuncular      : Marcello Mastroianni (IMDB)(ekşi), Anouk Aimée (IMDB), Michel Piccoli (IMDB)(ekşi), Gérard Klein (IMDB), Sergio Castellitto (IMDB)(ekşi), Daniele Dublino (IMDB), Carmine De Padova (IMDB), Roberto Miccoli (IMDB), Cosimo Calabrese (IMDB), Salvatore Buccolieri (IMDB), Vincenza D'Angela (IMDB), Charles Perillo (IMDB), Amedeo Salamon (IMDB)

Il generale dell'armata morta (~ A holtak seregének tábornoka) ' Filminin Konusu :
Il generale dell'armata morta is a movie starring Marcello Mastroianni, Anouk Aimée, and Michel Piccoli. In the early 1960s, nearly 20 years since the Second World War ended, an Italian general, accompanied by a priest who is also...


  • "istanbul büyükşehir belediyesi şehir tiyatroları'nın 2014-2015 sezonunda sahneleyeceği yeni oyun."
  • "(bkz: gjenerali i ushtrisë së vdekur)"




Facebook Yorumları
  • comment image

    savaştan 20 yıl sonra arnavutluk'u karış karış gezerek ölen askerlerin kemikleri arayan generalin öyküsü. yazar bir taraftan size arnavutluk insanını anlatırken, bir yandan da onların 20 yıl önce kazandıkları zaferi yeniden yaşamaları ile ölülere saygı duyma duyguları arasında gelip gitmelerini çok güzel bir şekilde anlatıyor. uzun zamandır okuduğum en güzel kitaplardan. savaşa, insana dair duyguları hiç duygu sömürü yapmadan, muhteşem bir kurgu ve içtenlikle size aktarıyor.

    çok kimse tarafından bilinmeyen bu kitabın baskısı ne yazık ki bulunamamakta ancak işin sevindirici tarafı sahaflarda çok kolay olmasa da bulunabilmektedir.


    (ride - 1 Ağustos 2007 15:01)

  • comment image

    gittim, gördüm, beğendim.

    sahne, ışık, kostüm oldukça iyi. ağır bir dram, altını çizerek söylüyorum gülmelik bir şeyler arayan gitmesin oyuna; öyle bir oyun değil.

    ilk oyun olduğu için mi bilmiyorum ama tek perde oynandı bu akşam. 1 saat 40 dakika ciddi ağır bir oyunu izleyiciye kesintisiz izlenebilir kılmak zor iş. üç kişi sonunu beklemeden ayrıldı mesela, bir kişi tuvalete gitti geldi oyun esnasında. umarım iki perde oynanır sezon boyunca

    bu akşama dair bir fark da hiç telefon çalmaması, kimsenin telefon ışığının parlamaması oldu gözlemlerime göre. çoğunluk ilk oyun olduğunu bilerek gelen ve özellikle seçen insanlardı sanırım; bir tek yanımdaki 10 yaşındaki çocuk ve onu bu oyuna getiren ailesi durumdan habersizdi sanırım, çok sıkıldı delikanlı, eli ayağı durmak bilmedi.


    (fahir - 28 Ocak 2015 23:31)

  • comment image

    * öncelikle, üsküdar sahnesinde girişte (binaya girerken) siyah balonlar dikkatimi cekti. gorevliye "hayirdir, matem mi var, bir oyuncuya bi sey mi oldu, neden siyah" gibi bir sey sordugumda güvenlik görevlisi "yoo öyle bir matem yok. ama niye böyle balon konmus bilemedim" dedi.. sonra icerideki oyunla baglantili oldugunu sahneye girdigimde anladim.

    ben yapimci/rejisörün yerinde olsam öncelikle bu kisilere de oyunla ilgili minik bilgi verir ve iste dekordaki karanligin, semsiyelerin, balonlarin siyahligi ile ilgili bi iki sey citlatirdim. bu onlarin gorevi degilmis gibi dusunebilirsiniz ama sonucta tiyatro bir bütün ve her calisan bu ailenin icinde. kaldi ki saglikli cevaplar/bilgiler vermesi acisindan seyircilere, bence bu bilgilendirilme yapilmali.

    ha, seyirciye süpriz olsun veya o havayi bastan solusunlar bilmeseler bile gibi bir sey varsa, sunu demek isterim ki, illa oyunu seyretmeye gelen degil, o binaya hasbelkader ugrayan herkes bunu merak edebilir. dolayisiyla minik bir oyunla baglanti bilgilendirmesi hos olabilir.

    * dekor ve isigi begendim. siyah, mor vb. uyumlu tonlari cok severim ben. pek cok kisiye karamsar, ic bayici gibi gelebilecek seyde ben iyi hissedebiliyorum, bu anlamda bana hitap etti.

    * ilk defa bir sehir tiyatrolari oyununda bir oyuncunun digerlerinden cok fazla siyrilip on plana cikmadigini gordum. herkes belli bir seviyede oynuyordu ama yildizlasti dedigim kimse olmadi. ırmak örneki cok begendim yine ama tabii gercek hayatta da arkadasim oldugundan belki cok objektif olamayabilirim. fakat cok iyi oyuncu oldugu artik oynadigi tum oyunlardan sonra belli bir gercek.

    * muzikler: oyunun acilisindaki ve kapanisindaki enstrümantal bölüm çok çiğ geldi bana. sanki hani daha yeni yeni cubase vs. ogrenen bir kompozisyon ogrencisinin denemeleri gibi geldi. üstelik ucuz ve yapay vst'ler kullanilmis hissi vardi hep dinlerken.

    sözlü kisimlarda ise malum "yüksek yüksek tepelere" versiyonlari kullanilmis. ben acaba bunun yerine bilinmeyen veya az bilinen yabanci ağıtlar bulunabilir miydi diye dusundum. hatta canli bile söylenebilirdi bu bir karakter tarafindan. yüksek yüksek tepelere girince ben biraz nedense koptum o sahnelerde. daha sonra fade out yapilinca biraz daha tekrar icine girdim ama iste.. sanki tam oturmamis muzikler bu oyuna, emege saygi duysam da.

    * oyunculuklar: iki asker karakteri de begendim. ozellikle ikinci asker "direnç" (sonradan gelen) mimar sinandan da okudugum donemden tanidigim simalardan olunca izlemesi güzel oldu.
    rahip rolundeki oyuncuyu nedense cok yapay buldum uzgunum ki. el kol mimik ve konusmalar.. beni cok itti.

    * insan iskeleti (ama gercek ama sahte) gorunce ben kotu oluyomusum sahnede, onu farkettim. hatta bir ara oyundan kopup boyle olum ve sonrasini dusundum. sonra tekrar madalyonlara gitti aklim, askerde tasidigimiz künyeler ve onlar üzerine yaptigimiz hüzünlü asker sohbetleri geldi hep aklima.

    * oyun hala tek perde ve bu bazi insanlari benim gözlemime göre de zorladi. duydugum kadariyla oyundan 2 sahnenin atilmis hali bu izledigimiz 1 saat 40 dakikalik versiyon. demek ki obur turlu 2 saati bulup gecermis. isabet olmus.

    agir bir oyun. gülümsedigim iki yer hatirliyorum. birisi ilhan kilimci'nin sahnesi, bir tanesi de katerine in askerle su savasi yapip opustugu sahne.
    ama zaten kimse de bu oyuna gülmek icin gelmiyordur.

    iyi diyemedigim, kötü de diyemedigim bir oyun oldu.


    (la traviata - 1 Şubat 2015 00:21)

  • comment image

    farkli bir havası olan seyirciyi yer yer sıkabilen bir oyun. ama yinede gidip gorulmeli guzel manidar bir finale sahip.
    oyun uzun ve tek perde oldugu icin zaman zaman koltuga iyice çöküp uykulu gozlerle izlemek zorunda kaldim. ama korkmayin yonetmen onun icinde bir seyler dusunmus. mesela irmak ornek gibi :)


    (neyaptindemeallahsiz - 9 Şubat 2015 22:31)

  • comment image

    oyunun hemen promierinden sonraki gun, henuz taze tazeyken üsküdar musahipzade celal sahnesinde izledigimiz tiyatro.

    oyunu izlemeye gelenler her sandalyeye baglanmis siyah balonlarla karsilasiyor. sahne dekoru goz alici. kisaca sunu soyleyebilirim ki, sanat yonetmeninin cikardigi takdire sayan is, oyuncularin kotu performansi ve yonetmenin text in agirligini kaldiramamasiyla mundar olmus. oyunda kullanilan kocaman bebek yuzu tasiyan askerler gercekten muthis bir bulus. askerde olsalar annelerinin gozunde bebekler. oyunun tamamini ele alirsak, savasin yikimi dekor ve siyah sahne tasarimi ile gozumuze bir tutam calinirken bu oyunun akisiyla destek bulmuyor. zaten oyun uzun oldugundan bir sure sonra esnemeye basliyorsunuz. ne kemik toplayanlar yaptiklarinin farkinda ne de koylu savasin izlerini tasiyormus gibi bir huzun tasiyor. generalin degisim cizgisini goremiyoruz. ask hikayesi savasin ortasinda gecen bir kliseden oteye gecmiyor. ayrica din adami(papaz) neden var? hikayedeki gorevi nedir bana biri aciklasin? oyle generalin kuyrugu gibi arkasindan gidiyor ama din adina tek bir kelime etmiyor. kiyafeti de olmasa anlayamayacagiz din adami oldugunu. hani bizim soma da hayatini kaybeden aileleri teselli icin gelen sakkallilar gibi, savasta ailelerini kaybedenlerin gazini almak icin gonderilmis olsa guzel bir elestiri olurdu.

    heyecanla geldigimiz oyuna maalesef beklentimizi karsilayamadan ayrildik.


    (the last shopar - 14 Şubat 2015 02:31)

  • comment image

    ibb şehir tiyatroları'nın tek perde ve niyeyse 1 saat 45 dakika süren oyunu. süre uzunluğundan ötürü keşke iki perdeye bölselermiş diyemiyorum zira salonun çoğu geri dönmezi sanırım.

    kitabı okumadığım için kıyaslayamıyorum ama merak ettim doğrusu bu eser gerçekten böyle mi? oyunun bir türlü akamamasını, empati kurduramamasını, o gencecik askerlere üzülemememizi hepsini bir kenara koyuyorum da o diyaloglar gerçek mi? ilkokul seviyesindeki kısa ve düz cümlelere inanamadım. bir de tekrar üstüne tekrar. şaka gibi. prodüksiyon, dekor ve kıyafetlere yazık olmuş doğrusu. görüntü olarak çok güzeldi. fakat grotesk desek değil simgesel desek o da olamamış. oyuncular da ne yazık ki ortalamanın altındaydılar. belki onlar da sıkıldı hak veririm yani. oyunun gerçekten etkileyici olan tek bir yanı vardı o da iki generalin "savaş oyununa" giriştikleri an. keşke onu en başa alıp tersine ve çok daha dinamik bir anlatım seçselermiş. tabi bu esnada ciddi bir sadeleştirmeden geçmesi gerekir. mezarcılar görüntü olarak hoş ama konu olarak neye hizmet ettiler sorarım? rahip zaten başlı başına facia. kontes. beti.. hangi birini sayayım. özetle, nasıl olduysa oyun "balkan" olamamış. olsaydı ağlatırdı...


    (sah ru - 7 Mart 2015 00:12)

Yorum Kaynak Link : ölü ordunun generali