Çıkış Tarihi     : 22 Şubat 1995 Çarşamba, Yapım Yılı : 1995
Türü                : Döküman
Taglar             : Iki kelime başlığı
Ülke                : İngiltere
Yapımcı          :  British Broadcasting Corporation (BBC)
Yönetmen       : Mark Brozel (IMDB), Dan Reed (IMDB)(ekşi), Robert Davis (IMDB), Richard Alwyn (IMDB), Alastair Cook (IMDB), Susanna White (IMDB), Helena Appio (IMDB), Brian Hill (IMDB), Marc Munden (IMDB), Lucy Jago (IMDB), Mark Phillips (IMDB), Peter Dale (IMDB), Rebecca Frayn (IMDB), Emily Fielden (IMDB), Martin Parr (IMDB), Duncan Staff (IMDB), Guy Gilbert (IMDB), Ursula Macfarlane (IMDB), James Rogan (IMDB), Adam Curtis (IMDB)
Senarist          : Simon Armitage (IMDB)(ekşi),Mark Brozel (IMDB),Peter Dale (IMDB)(ekşi),Dan Reed (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Duncan Staff (IMDB), Holly Aird (IMDB)(ekşi), Warwick Davis (IMDB)(ekşi), Cathy Tyson (IMDB)(ekşi), Michael Elphick (IMDB), Michael Kitchen (IMDB)(ekşi), Fred Garrett (IMDB), Howard Jones (IMDB), Mary Kubicek (IMDB), Deborah Lacks Pullum (IMDB), Walter Nelson-Rees (IMDB), Roland Pattillo (IMDB), Robert Stevenson (IMDB), Sadie Sturdivant (IMDB), Haydn Gwynne (IMDB), Winnie Johnson (IMDB), Geoff Knupfer (IMDB), Malcolm MacCulloch (IMDB), Brian Masters (IMDB), Irene Skillington (IMDB), Bert White (IMDB), Peter Bonner (IMDB), Annabelle Davis (IMDB), Harrison Davis (IMDB), Samantha Davis (IMDB), Rachel Denning (IMDB), Raymond Griffiths (IMDB), Phil Holden (IMDB), Jamie John (IMDB), Jon Key (IMDB), Francesca Mills (IMDB), Francesca Papagno (IMDB), Eric Potts (IMDB), Kevin Wood (IMDB), Adam Curtis (IMDB)


  • "gunumuz sinema sektorunun (butun teknolojiye ve efektlere ragmen) ibret almasi, ornek almasi gereken bir bas yapit."




Facebook Yorumları
  • comment image

    ulan sesli filmse sesli film alın şarkı bile söylüyorum diyip anlamsız sözler yazarak yine bildiği gibi hareketleriyle, mimikleriyle olayı anlatmış ve benim olayım bu mesajı vermiş de olabilir filmde chaplin bi yandan. ayrıca moonwalk'un temellerinin de bu filmde kendisi tarafından atıldığı unutulmamalıdır.*


    (tepedeki psychedelic adam - 27 Aralık 2010 02:49)

  • comment image

    daha en başında amaçsızca sürüyü takip eden koyunların hemen ardından, metrodan çıkan ve iliğine kadar sömürülmek üzere işlerine giden insanlar gösterilerek filmin anafikri zbam diye izleyicinin suratına çarpılan chaplin filmi. muhteşem.


    (911 turbo - 31 Mayıs 2011 03:53)

  • comment image

    charlie chaplinin sanayileşmeye en ağır eleştiriyi getirdiği filmi desek? özellikle koca çarklar arasında, bir makineyi tamir edişi ve otomatik yemek yeme makinesinin elinde maymuna döndüğü sahne unutulmaz


    (clown - 27 Aralık 2000 02:01)

  • comment image

    şarlo'nun çarkların arasında, hortuma kapılmış bir canlı gibi istemdışı devinmesi... sinema sanatının gücü sadece bu sahneye bakılarak tespit edilebilir. bu sahne, sinemanın konuşmasına gerek olmadığına, sözden ziyade görüntüye dayanan bir sanat olduğuna dair doruk bir örnektir.

    edit: imla


    (hanging rock - 31 Ağustos 2014 19:07)

  • comment image

    gün içerisinde iki defa izlediğim ve izlemeye doyamadığım şahane film. şimdi spoilerlar.

    --- spoiler ---

    her şeyin başında filmin hikayesi giriş cümlesinde net olarak verilmiş: " endüstri ve bireysel teşebbüsün hikayesi. insanların mutluluğu bulma çabasını anlatıyor. yani demek istiyor kı, lan bırakın yorgunluğu falan adamlar mutsuz. ilk önce bu insanların bu hale gelme nedenini çözelim. irdeleme kısmına başlayalım şimdi;

    -en baştaki domuz sürüsü ve ardından fabrikaya giden insanların gösterilmesi yukarıda bir arkadaşın belirttiği gibi bana da sürü psikolojisine bir gönderme gibi geldi. ama burada onun yanında makinenin dişlileri haline gelmelerine yönelik eleştiriyi de ilk defa burada görüyoruz.

    -başkan sürekli gözetim altında tutuyor işçileri. herkes, her şey gözetim altında. bunun yanında hiçbir zaman çalışma hızından tatmin olmadığını ve sürekli hızı arttırmaya çalıştığını - hem kendisi bizzat hızın arttırılmasını isteyerek hem de yemek yiyerek aynı anda çalışabilmenin yollarını aradığını anlatılıyor çünkü. - görüyoruz. hızı öyle bir arttırıyor ki işçi (chaplin), molaya çıktığında bile işin etkisinden kurtulamıyor ve refleks olarak hala çalışıyor, ki molasında da sigara içecek kadar bile süre tanımıyor patronu ona.

    - işçinin makine dişlileri arasında kalması ve diğer işçilerin ondan daha çok makineyi bozacak diye endişenlemeleri işç hayatına verilen önemi ve diğer işçilere makinenin değerinin fazlalığı konusundan nasıl bir şartlandırma uygulandığının göstergesiydi.

    -filmde dikkati çeken en önemli noktalardan biri - şarlo'nun film sonunda söylediği ve alın size ses şeklindeki göndermesini bir kenara bırakıyoruz tabi- sadece başkan'ın yani patronun, kendisine mal satmaya çalışan satıcıların yani burjuvaların ve nihayet radyonun yani medyanın sesini duyuyor olmamız. burada her şey bi kenara sadece patronların ve burjuvazinin borusu ötüyor göndermesi olduğu çok açık. medyanın konuşma hakkı ise bir yandan medya patronlarının gücünün de azımsanmayacak olması gerektiğini bir yandan da halkı uyutmak için onlara söz verilmesinin gerekliliğine eleştiriydi.

    - patron bahsettiğim üzere işçilerin sürekli daha hızlı çalışmalarını ve verimlerini daha arttırmalarını sağlamak istiyor. bunun için belirli aralıklarla sürekli iş hızını arttırdığını zaten gördük. bunun yanında bizzat hız arttırmasını bile yeterli bulmuyor ve rakiplerinin önüne geçmenin, daha çok zaman tasarrufunun yollarını arıyor. bunun için de işçilerin yemek yerken bile çalışabilmelerini sağlayacak insanlık dışı bir makinenin ticaretini yapan 'burjuva' ile görüşüyor. bu makine sayesinde bildiğimiz bir gerçeği bir daha daha öğreniyoruz: işçi kimsenin umrunda değil. çünkü patron zaten makinedeki denek olarak kullanılan işçiyi takmıyor. ama bari tacirler biraz daha insaflıdır diye bekliyor izleyici ama onlar da aynı zalimlikte hatta daha beter çıkıyorlar. makinenin çalışmadığını fark ettiğinde kaza halinde arabaya bir şey oldu mu diye soran adam gibi ilk önce makine için endişeleniyorlar ve maalesef ikinci olarak diye bir durum söz konusu olmuyor. işçi sadece 'makinenin bir dişlisi' çünkü. işçi o makine gösteriminde düzgün çalışan bir parçaydı ve umursamaya da gerek yoktu onu. yapılanlar için işçiden özür dilemek bir yana makinenin dişlişi olduğu için onu deneye alırken bile izin istemediler ondan. öyle ya, siz vidayı bir yerden alıp başka bir yerde kullanırken izin istiyor musunuz ondan?

    - akşama doğru artık hız öyle bir seviyeye çıkıyor ki yetişmek mümkün değil. işçi de artık çıldırma seviyesine geliyor çalışma koşullarına daha fazla dayanamayarak. düğme, herhangi başka bir vida ne bulursa sıkmak istiyor artık. çünkü gününün neredeyse tamamı bu şekilde geçtiği için hayat gayesi bu oluyor işçinin. onunki artık iş hastalığından da öte, bu kadar uzun bir süre hiç durmadan vida çevirerek gününü geçirdiği için o artık fabrikanın makinesindeki dişlilerden birinden farksız hale geliyor.

    - işçinin diğer iş arkadaşlarına sataşma sahnesi de dikkatedeğer. siz biri sizi kızdırdığında hemen koşar peşinden sinirinizi almaya çalışırsınız herhalde? ama filmdeki işçiler öyle yapmıyor. işçi diğer arkadaşlarını öfkelendiriyor onlar da haliyle beklediğimiz tepkiyi verip onu kovalıyor ilk önce ama işin aksadığını hisseder hissetmez 'asıl hislerini' bir kenara bırakıp işine geri dönüyor.

    - filmin genel hızı ise anlatılmak isteneni daha da pekiştiriyor. öyle hızlı ilerliyor ki film; sürekli bir koşuşturmaca, heyecan... burada insana biçilen rol belli mesajı var; consume, obey, die! (tüket, itaat et, öl.) çünkü çalışma saatleri dışında sana öylesine az vakit kalıyor ki hiçbir şey yapmanın fırsatı olmuyor. ve her şeyi hızlı hızlı yapmak zorundasın. kendine vakit ayırmak gibi bir lüks ise diğer her lüks şey gibi işçi sınıfı için hayali bir kavram.

    - filmdeki kızın babasının işsiz kalması ise bize bu şartlarda çalışacağına hiç çalışma daha iyi dememizin saçma olduğunu gösteriyor. çünkü sistem öylesine diizayn edilmiş ki kendisi dışında kalmak isteyen insana başka bir sistem yaratma fırsatı tanımıyor. ve o iğrenç çalışma şartlarında en azından günlük besin ihtiyacını karşılayabilen işçi, işsiz kaldığında elinde başka bir imkan olmadığını görüyor ve açlıkla yüzyüze kalıp çalışırken elde ettiğini bile edemiz durumda olduğunu fark ediyor.

    - işçinin hapis sahnesi ise bize bu sefer işçi sınıfının bambaşka bir yüzünü gösteriyor, daha doğrusu ikiyüzlülüğünü. işçi hapishanede yaptıklarının mükafatı olarak rahat bir yaşam sürer. bir eli yağda bir eli baldadır tabiri caizse. bu şartlar altında yaşarken ve ranzasında uzanmış keyif yaparken gazeteyi alıp okumaya başlar. işçi sınıfıyla ilgili bir haber gözüne çarpar. haberde işçi sınıfının başlattığı grev ve ayaklanma anlatılır. ama gazeteyi okuyan işçi sanki bahsedilen dünya kendisine çok yabancıymış gibi ve sanki haberdeki işçilerin yaptıkları şey çok saçmaymış gibi umursamaz davranır ve yüzünü buruşturup gazeteyi kenara atar. burada işçi sınıfına ilk eleştiri geliyor. işçinin biraz üste çıktığında, durumu biraz iyileştiğinde diğerlerini umursamamaya başlamasını anlatıyor chaplin. aynı örnek fabrikadaki ustabaşılarda da geçerliydi. hepsi 'köle' olan bu insanlar biraz üste çıktıklarında hemen diğerini ezme, 'efendisine' daha fazla yaranma yoluna sapıyor. işçiler arasında birlik ve sınıfına aidiyet duygusu işte bu kadar zayıf diyor bize chaplin. bu bana biraz da köydeki köylülere birer çay ısmarladığında her istediğini yaptırabilen ağayı hatırlatıyor. sen bir insanın hayat şartlarını ne kadar minumumda tutarsan istediğini ona yaptırmak için o kadar az şey feda etmen gerekir.

    - işçi sonunda hapisten çıkar ama o da ne? sevinmesi gereken yerde üzülüyor. çünkü hapishane koşullarında yemek çok iyi olmasa da en azından kendisine vakit ayırabiliyordu. hapisten çıktığında hapse geri dönmek için çalışması, vahşi kapitalizmin özgürlüğümüzden bile vazgeçtirecek kadar bezdirici olduğunun bir göstergesi.

    - işçinin hayal kurduğu sahnede de yine farklı bir kapitalizm eleştirisi söz konusu. burada şimdiye kadarki seyirden farklı olarak hiç filmde bahsedilmeyen işçinin emeğine yabancılaşması ve organiklikten uzaklaşılmasına gönderme yapılıyor. işçi zengin bir evde yaşadığının hayalini kurar: meyveleri dalından yediği, sütü hiçbir aracı olmadan bizzat hayvandan edindiği bir dünya. bu dünyada fabrikalar yok. paketlenmiş sütler, aracıların bire bin kattığı meyveler yok. her şey doğal ve emeğin sahibi emeğini bizzat tadıyor. fabrikadaki gibi ürettiği şeylerden bihaber değil. bu hayalin sonunda söylediği söz ise filmin en acıklı repliklerinden biriydi bence: bunu başaracağım. çalışmak zorunda kalsam bile! bu cümle fabrikadaki çalışma koşullarını anlatmak için mükemmel bir göndermeydi.

    - hırsızlık için gelen adamlar da ise suçun nedeni genel hayat koşullarıyla paralel: açlık. orada hırsızlık için gelenlerin söylediği cümle de onların da fabrikadaki çalışma koşullarına dayanamayıp ayrıldığını gösteriyor bize çünkü onlar da aç: bizler hırsız değiliz,açız!

    - kapitalizmin sunduğu liberal ekonominin temelindeki mülkiyetin aslında sadece burjuvalara özgü bir hak olduğunu, işçi sınıfının mülkiyet hakkına sadece sözde ve kağıt üstünde sahip olduğunu ise ev olarak işçi ve kızın sadece bir gecekondu bulduklarında anlıyoruz. eğer işçiysen ya böyle bir yerde yaşamak zorundasın ya da zaten üç beş kuruş olan kazandığın parayı da ev sahibine verip kiraya çıkmak.

    - hayalini gerçekleştirmek için işe giren işçi, yeni girdiği işe sakarlıkla başlar. ustabaşını kazayla makineye sokar ve burada yine trajikomik şekilde işçinin 'makine dişlisi' figürüne dönüşmesini ve nasıl hastalıklı bir iş disiplinine sokulduğunu görürüz. kaldı ki filmin başında işçi üzerinde denenen yemek makinesinin patron tarafından kabul görmemesinin nedenlerinden biri de makinedeki aksaklıkların yanında patronun işçilerine içselleştirdiğini düşündüğü iş disipliniydi. keza, pekala makine tamir edilip çalışabilir duruma getirilebilirdi. buna rağmen patron istemedi makineyi. bahsettiğim nedenin yanında işçilerini tuvalette bile denetleme imkanı bulduğunu ve zaten mola zamanlarını istediği kadar kısabilme gücünü elinde bulurduğunu düşünmesi de makineyi istememesindeki bir diğer etken. işçinin ustası makinede sıkışıp kalmıştır ama kurtarılmaktan çok, öğle yemeği saati kaçmadan öğle yemeğini yiyebilme peşindedir. çünkü eğer öğle yemeği saati geçmişse bir daha iş bitimine kadar yemek yeme fırsatı olmayacağını bilmektedir. aynı zamanda öylesine bir makine dişlisidir ki o artık, kendisinden istenen her şeyi tam vaktinde yapmalıdır. şu saatte yemek ye demişlerse gidip yemelidir.

    - işçinin söylemek için koluna yazdırdığı sözler de insanların maddiyata verdikleri öneme ve paranın insanın kendisinden önce gelmesine dönük bir eleştiri: güzel bir kız ve yaşlı bir adam caddede flört ediyordu. adam şişmanın tekiydi ama elmas yüzüğü kızın gözlerini kamaştırıyordu.

    ---
    spoiler ---


    (kimoldugunubilmeyensanslikimselerden - 4 Aralık 2014 10:25)

  • comment image

    chaplin'in patenle kaydığı bir sahnesi vardır ki gerilim doruktadır.

    --- spoiler ---
    ayrıca imdb'de belirtildiği üzere charlie chaplin filmin sonunda şarlo'yu hastanede sinir krizi içinde resmedecekken, filmi mutlu sonla bitirmeyi tercih etmiştir, iyi etmiştir.
    (bkz: smile)
    ---
    spoiler ---


    (rare - 17 Mart 2005 15:16)

  • comment image

    chaplin in dorukta oldugu, sarlo tiplemesinin vedasi niteliginde bir film. bu filmle chaplin o donem amerikanin 4. buyuk endustrisi kabul edilen sinema ile modern caglara ve kapitalizme kendi uslubuyla mukemmel bir elestiri getirmistir.

    bu filmin hatirasi chaplinin ilerde "the great dictator" ile sergileyecegi "zamansiz" fasizm aleyhtarligi ve savas sirasinda sovyet cephesinin acilmasina destek verici beyanatlariyla birlestirilip komunist olarak yaftalanmasina sebebiyet verecek, kendisini evlat edinmis amerikadan kovulmasina sebebiyet verecektir.

    seneler sonra, 1972 yilinda minnet rica amerikaya davet edildiginde butun filmleri art houslarda tekrar tekrar yayinlanacak, limelighttaki filminin muzigine ise seneler sonra oscar verilecektir.

    ama bunlarin filmle ne alakasi var.


    (otisabi - 8 Ekim 2001 22:47)

  • comment image

    nedense sözlükte sadece, sanayileşme, makineleşme ve kapitalizme olan hicvinden dem vurulmuş bu filmin. chaplin "bu filmin sosyal içeriğinin pek önemi yok" derken ne kadar ciddiydi bilmiyorum, ama benim hayatımda en çok güldüğüm film, sanırım budur.

    ancak öyle böyle değil. gülmekten karnımın ağrımasını geçtim, boğazım, akciğerlerim ve göğüs kafesim resmen ağrıdı.

    --- spoiler ---

    vida sıkma tripleri, otomatik yemek yedirme makinesi, komünist elebaşılığı, yemeğine ektiği uyuşturucuyla girdiği tripler, yapımı bitmemiş bir gemiyi denize indiriş, yerine ulaşamayan fırında ördek...

    ---
    spoiler ---

    modern sinemanın hiçbir zaman ulaşamayağını düşündüğüm bir eğlence düzeyi. gülmekten nefes almaya fırsat tanımayan bir gag fırtınası. büyük buhranı bitiren şey bu film olsa gerek...


    (axellennox - 4 Haziran 2006 03:18)

Yorum Kaynak Link : modern times