Süre                : 1 Saat 58 dakika
Çıkış Tarihi     : 06 Nisan 2007 Cuma, Yapım Yılı : 2007
Türü                : Drama,Fantazi,Savaş
Taglar             : peri,Saklanmak,Orman,Labirent,ispanya
Ülke                : İspanya,Meksika,ABD
Yapımcı          :  Estudios Picasso , Wild Bunch , Tequila Gang
Yönetmen       : Guillermo del Toro (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Guillermo del Toro (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Ivana Baquero (IMDB)(ekşi), Sergi López (IMDB)(ekşi), Maribel Verdú (IMDB)(ekşi), Doug Jones (IMDB), Ariadna Gil (IMDB)(ekşi), Fernando Tielve (IMDB), Federico Luppi (IMDB)(ekşi)

El laberinto del fauno ' Filminin Konusu :
Pan’ın Labirenti, fantastik bir dünyaya kaçan küçük bir kızın hikayesini anlatıyor. İspanya’da faşist iktidarın tüm vahşetinin gölgesinde yalnız bir kız çocuğu olan Ofelia, sadist eğilimleri olan babasının etrafındakilere yaptığı tüm eziyetleri bizzat gözlemlemektedir. Bu küçük kız çocuğunun gerçeklikten kaçabileceği tek yer kendi hayal gücüdür. Ofelia, gerçeklikte bulamadığı huzuru, hayallerinde aramaya başlayacaktır. Bu esnada vahşet ise tüm sertliğiyle Ofelia’nın çevresinde vuku bulmaya devam edecektir. Guillermo del Toro’nun gösterildiği sene Cannes’da dakikalarca ayakta alkışlanan yakın dönem başyapıtı, çocukların gözünden savaşın ne kadar sert bir fırtına olduğunu gözler önüne seriyor

Ödüller      :

Academy Awards - Oscar:En İyi Sinematografi, En İyi Prodüksiyon Tasarımı, En İyi Makyaj ve Saç Tasarımı, En İyi Prodüksiyon Tasarımı, En İyi Makyaj ve Saç Tasarımı
Independent Spirit Awards:Independent Spirit Award-Best Cinematography
Academy of Science Fiction, Fantasy & Horror Films:Saturn Award-Best Performance by a Younger Actor


  • "bir erginlesme hikayesi.. hem kucuk bir kiz, hem de ispanya icin.."
  • "taş gibi faşizm eleştirisi yapan, taş gibi film."
  • "taşak yapmaya müsait bir arkadaş grubu ile izlemektense gece karanlığında tek başına izlenilmesi halinde daha fazla keyif verecek olan filmdir."
  • "film üzerine kısa metrajlı bir yazı için şuraya bakılabilir."




Facebook Yorumları
  • comment image

    buram buram el espinazo del diablo tadında, ama del toro'nun önceki tüm işlerini düşününce de en şiirsel ve hipnotik olanı.

    --- spoiler ---

    iyiler iyi, kötüler kötü, ortası yok. karakterler kara kalemle karikatürize, tıpkı çocuk masallarında olduğu gibi ama kesinlikle çocuklar için olmayan bir masal bu. kan ve şiddet bir kaç sahnede uzakdoğu filmlerini aratmayacak cinsten. hikayenin işleyişi ise tıkır tıkır, paralel raylarda hareket eden iki tren. biri dağlarda gerilla savaşının ortasında bir yaşam mücadelesi, diğeri ise küçük kızın içinde bulunduğu korkunç gerçeklikten kaçmak için kendine bir dünya yaratması. hem de björk'ten çaldığı bir fikirle: "one day i found a big book buried deep in the ground, i opened it but all the pages were blank, to my surprise it started writing itself, one day i found a big book buried deep in the ground..."* işte bu noktadan sonra ofelia'ya inanıp inanmamak size kalmış. "dolapta canavar var" diyen mızmız ufaklıklardan mı, yoksa yeraltı dünyasının kayıp prensesi mi?

    final ise nefis; iyimserseniz masala inanabilirsiniz, and they lived happily ever after... şayet bardağın boş kısmını görenlerdenseniz de alın size boğazınızda yumruk hissettirecek cinsten küçük bir trajedi.

    ---
    spoiler ---


    (arsonist - 8 Kasım 2006 20:35)

  • comment image

    pek de şekermiş diyerek aldığımız, "oohaaa" "ooooha" "noluyoo yaaa filmde" diyerek ünlemlendirdiğimiz, ikinci seyredişimizden sonra da, arada sırada koyup "vay bea" demek için seyredeceğimiz muhhteşem film. o nasıl bir sineme dili, nasıl bir sembolizasyon, nasıl oyunculuklar? düşünüp düşünüp şaşırıyorum.


    (deja - 15 Kasım 2006 14:19)

  • comment image

    hic elinize tebesiri alip odanizin duvarinda baska dunyalara acilan kapilar cizmek istediniz mi? hic onunuzde acik duran defterin bos ama bombos sayfalarini hayal gucunuzle doldurmak istediginiz oldu mu? hic bu olumlu dunyaya ait olmadiginiz hissine kapildiniz mi? hic babanizin golgesinde yasadiginiz mi? hic sevdiklerinizi korumak icin yilana sarilip ona bakip beslediginiz onun ellerinden olumun aci tadina vardiginiz oldu mu? hic labirentte kaybolmak istediniz mi? hic film bitip de herkes salonu terk ettikten sonra temizlikcilerin sesiyle uykudan uyandiniz ruyanizi animsamaya cabalarken sozlerini bilmediginiz bir ninniyi mirildandiginizin farkina vardiginiz oldu mu? iste oyle birsey.


    (psykapath - 24 Şubat 2007 20:27)

  • comment image

    the chronicles of narnia gibi bir film olduğunu düşünüp izliyim dedim çok afedersiniz fena göt oldum. ruhum daraldı, içim karardı ha ama pişman mıyım izledim diye? tabi ki hayır. eh madem filmi çok beğendik, hatat ağladık, o zaman bi kaç tane trivia verelim hemen;

    *film, cannes film festivalinde 22 dakika alkışlanmış.

    *yabancı film dalında 2006 oscar adayı. ülkesi meksika

    *film, şiddet içerikli sahneleri yüzünden malezyada yasaklanmış.

    *guillermo del toro, fikirlerini filme çevirmeden önce not defterlerine yüzlerce not alırmış ve çizim yaparmış, yıllarca not yazdıktan sonra not defterini bir takside unutmuş ve projesinin suya düştüğünü düşünmüş velhasıl kelam, taksi şöförü not defterini bulmuş ve durumun önemini kavrayıp defteri del toro'ya ulaştırmış.

    * doug jones, filmdeki tek amerikalıymış, üstelik de hiç ispanyolca bilmiyormuş ve pan kıyafetini giydiği zaman karşısındakinin konuşmalarını duyamadığı için hem kendi repliklerini hem de karşısında konuşan kişinin repliklerini ezberlemek zorunda kalmış.

    * filmdeki çocuk aslında 7-8 yaşlarında olmalıymış ama del toro ivana baqueronun oyunculuğundan çok etkilendiği için yaşı 11e çekmiş.

    *film, en iyi makyaj, en iyi sanat yönetmenliği ve en iyi sinematografi dalında 3 oscar kazandı.


    (venus - 5 Mart 2007 22:33)

  • comment image

    evet hayal ve gerçek arasında gidip geliyor, ama hiç bir zaman iki dünya arasında tarafsız kalmıyor, hep hayal dünyasını gerçeklere tercih ediyor.

    --- spoiler ---
    ophelia'nın annesi iyileşsin diye yatağın altına adamotu koyması mesela...annesi sebepsiz yere iyileşiveriyor ama ne zaman bu fark ediliyor ve adamotu bizzat annesi tarafından ateşe atılıyor, anında sancı geliyor ve annesi bunun bedelini hayatıyla ödüyor.
    ---
    spoiler ---

    film inanmamızı istiyor kısacası...


    (gez goz arpacik - 4 Nisan 2007 10:07)

  • comment image

    --- spoiler ---

    masal dünyasının sadece ofelia'nın hayal ürünü olduğuna inanmadığım, inanmak istemediğim filmdir.

    şöyle ki filmin sonunda "el kapitan"ın pan'ı görememesinin sebebini ofelia'nın seçilmiş birisi olduğu için görebildiği yerine bütün bunların bi hayal ürünü olmasına bağlayalım. o zaman ofelia kilitli olan odadan nasıl çıktı ve kardeşinin yanına gidebildi? tebeşiri nereden buldu? annesinin iyileşmesi, sonra da yatağın altındaki bitkiyi ateşe atınca birden fenalaşması tesadüf müydü? (bu soruya orada sinirlendiği/üzüldüğü için kötüleşti diye cevap verilebilir, kısmen kabul ediyorum. ) ve son olarak ofelia labirentte duvarlar açılıp içlerinden geçmediyse "el kapitan" niye aynı yere geldikten sonra çıkmaz bir yere geldiğini görüp, puflayıp geri döndü?

    eğer bütün bu sorulara mantıklı bir açıklamanız varsa bile lütfen kendinize saklayın, bırakın ben de hayal dünyamda filmin bir peri masalı olduğuna, sonunda ofelia'nın krallığına dönüp mutlu yaşadığına inanayım.

    ---
    spoiler ---

    --- spoiler ---

    son ana kadar pan'ın ofelia'ya bir yamuk yapıp, bir şekilde kapıyı açtırıp kendisinin geçmesini, sonra da arkasını dönüp "nihahahaha" diye gülmesini beklediğim filmdir. lakin böyle bir olay yaşanmamıştır.

    ---
    spoiler ---


    (catlean - 13 Nisan 2007 04:57)

  • comment image

    dikkat !!! bu bir çocuk filmi değildir !!!

    bence -en azından- türkiye'de fena halde yanlış tanıtılan film. ispanya'daki iç savaşı arkaplan olarak alan fantastik bir film bekleyenler gidince hayal kırıklığına uğrayacaklar ama filme laf edemeyecekler çünkü salondan fantastik öğeler içeren mükemmel işlenmiş bir savaş dramı izlemiş olarak çıkacaklar. hatta çanlar kimin için çalıyor'u okumuş olanların daha da hoşuna gidecek.

    evet, son derece "sert" bir savaş filmi pan'ın labirenti. eleştirilebilecek tek noktası yeterince "fantastik" olmaması çünkü içindeki masalsı öğeler öyle bir hardcore görselliğe sahip ki insana "del toro komple böyle bir film çekse de doya doya(tırsa tırsa,iğrene iğrene vb.) izlesek" dedirtiyor.

    --- spoiler ---

    bok vardı yedin o üzümleri. içimde ukteydi söyledim rahatladım.

    ---
    spoiler ---


    (berkertoy - 15 Nisan 2007 22:37)

  • comment image

    muhtelif spoilerlar var, kufredecekseniz okumayin.

    filmde ofelia'nin gercek hayatin acimasizligindan kacmak icin hayal dunyasina sigindigini goruyoruz, ama malesef kizcagizin yasadigi hayat o kadar acimasiz ve cirkin ki hayal dunyasi da guzel ve mutlu degil, gayet korkunc (neredeyse psycho). kupa kralicesinin alice'e flamingolarla kirpilere vurmasini emretmesi ya da alice'in kelleleri vurulmasi gereken iskambil kagidindan askerleri kurtarmak icin cirpinmasi gibi bir cirpinis icinde kizcagiz. hayal dunyasina kaciyor, ama orada da binbir turlu tehlike, igrenclik var, masaldan cok kabus gibi.

    bu arada ofelia'nin hayal dunyasindaki gorevleri ile mercedes'in gercek hayattaki gorevleri arasindaki sembolik paralellik de ilgi cekici. ofelia mutlu kraliyetine ulasmak icin anahtarlar ve bicak pesinde kosuyor ve bu sirada ortaliktaki ziyafeti gordugunde nefsine hakim olmasi gerekiyor. mercedes de franco'nun olmadigi ozgur bir ulke amacina ulasmak icin bir anahtar ve bir bicak sakliyor, el capitan'a ziyafetler hazirlarken ormandaki gerillalara kacirdigi yiyecekler yuzunden basi belaya giriyor. ofelia'nin "bir gun anlarsin, elimde degil, iyiligimiz icin" diyerek fasist herifin hoyratca davrandigi karisi olmayi kabul eden annesini kurtarmak istedigi gibi, mercedes ve gerillalar da franco'ya boyun egmis ispanya'yi kurtarmak istiyor (iki caba da bosa cikiyor). bu arada dikkat edilirse ofelia'nin annesi el capitan ile tanismalarini anlatirken terzi olan ilk kocasinin (ofelia'nin babasi) adamin uniformalarini diktigini soyluyor -benim bundan cikarimim herifin kadina goz koydugu ve ona sahip olmak icin kocasini oldurttugu seklinde ama tahmin bu (gerci bu tahminden paralel sembolizmi kullanirsak franco'nun ispanya'ya sahip olabilmek icin cumhuriyetcileri/komunistleri nasil yokettigini anlatiyor diyebiliriz).

    netice itibariyle, bence ortada aslinda bir hayal dunyasi, bir masal dunyasi falan yok. kizcagiz etrafinda olanlari algilamaya calisiyor ve olanlar o kadar surreal ve yabanci ki bu sekilde algiliyor. yoksa ha el fauno ha el capitan, ikisi de ayni derecede cikarci, despot, ve acimasiz.

    edit: sunu da eklemeden gecemedim
    mercedes: "you won't be the first pig that i've gutted"(sen karnini destigim ilk domuz degilsin)


    (a lifetime of type ii errors - 12 Haziran 2007 10:00)

  • comment image

    duragan yapısı icinde merak seviyesini ust duzeyde tutabilen, zulmedenlerle mazlumların kural tanımaz mucadelesine tanıklık yaptıran, epik bir guillermo del toro filmi.
    film, guzel ve akılcı senaryosuyla isteyene mutlu, isteyene mutsuz bir son vaad ediyor. masallara inanıyorsanız baska, artık büyüdügünüze inanıyorsanız baska bir son sizi bekliyor ki bu da filmin kendisini de sihirli hale getiriyor.

    oyunculuk ise del toro'nun filmlerine yakısacak rafinelikte.
    sapkasını takınca m.bison, atletiyle gezerken gheorghe hagi, sinirliyken christian troy olan yuzbası, cok basarılı bir oyunculuk sergileyecegini daha filmin 5.dakikasında anasına bacısına kufrettirerek ortaya koyuyor. kucuk kızımız, aklı bir karıs havada pollyanna iken; anası, gariban hulya kocyigit.

    --- spoiler ---
    oglan oldu da ne oldu sanki... hayrını mı gordun fasist oglu fasist
    ---
    spoiler ---


    (seyuranto - 25 Eylül 2007 12:53)

  • comment image

    tartışmasız muhteşem bir film.
    filmi izlemeden önce ispanya iç savaşı ile ilgili bir kaç kitap okunmasını öneririm.

    --- spoiler ---
    ziyafet masasında oturan franko'ydu. bizim güzel ofelia'ımızın yediği iki üzüm tanesi annesinin diktiği elbise ve ayakkabılarının simgesiydi. o elbise ve ayakkabı franko'nun ziyafet sofrasından beslenen yüzbaşının parası ile alınmıştı. parmaklarından ve ağzından kanlar akan franko beyniyle değil elleriyle görüyordu aslında .
    bir eliyle çaldıklarını, diğer eliyle de kendi yandaşlarına verdiklerini.
    ofelya franko'nun yandaşlarından oldu ondan gelenleri giydiği için. giysileri onu franko'ya bağladı. onun hırsızlığına ortak oldu. o yüzden odadan çıkamayacaktı nerdeyse zaten. ama elbiseyi ve ayakkabıyı ağaca girmeden önce çıkardığı için son anda kurtulabildi.
    her sahnesi ayrı bir sembolizm, ayrı bir betimleme taşıyan muhteşem film.

    ---
    spoiler ---

    filmde verilen her sembolu anlatmak gerçekten çok uzun sürer. fırsat buldukça editlerim.
    ilk kez bir filmin içine girip olaylara müdahale etmek istedim.
    filmin sonunda boğazımda kocaman bir düğüm vardı.
    sanki ölen benim çocukluğumdu. kim bilir belki de öyleydi.


    (tulay1959 - 11 Kasım 2007 14:15)

  • comment image

    (not: eğer sinemayı gerçekten seven, dvd izlemeyi hobiden öteye götürmüş biriyseniz ve bu filmi henüz izlemediyseniz, lütfen yazdıklarımı sabırla okuyun. pişman olmayacağınızı garanti ederim.)

    "gerçekler sizi sardığında, tek sığınağınız hayal gücünüzdür"

    ben, kendimi 'sinemasever' olarak tanımlayıp da, bu filmi şimdiye dek izlemediğim için kendimden utanıyorum.
    bu film hakkında hiçbir fikrim, duyduğum hiçbir şey yoktu. birkaç ay önce, bir sıkılma anımda aldığım birkaç dvd'den biriydi sadece. tercihimdeki tek nedense, dvd'nin kapağındaki '3 dalda oscar ödülü-2007' yazısıydı. oscar aldığına göre iyi bir film olmalıydı. yönetmenin guillermo del toro olması da, diğer bir ayrıcalıktı.
    ancak aldığım diğer dvd'leri, onlardan sonra aldığım dvd'leri, hatta daha önce izlemiş olduğum dvd'leri tek tek seyretmeme rağmen, bu filme dokunmadım. çünkü kabın içinden çıkan ikinci kapağı ve o yaratığı (pan) çok itici bulmuştum. filmden sıkılacağımı düşündüm. kabın içinden bir de kitapçık çıkınca şaşırdım. o an bu filmi izlemeyi bir kez daha erteledim.

    bir filmi izlemeden önce, konusu hakkında hiçbir şey öğrenmemeye dikkat ederim. fragmanı gördüysem, hafızamdan çıkarmaya çalışırım. çünkü ne okuduklarımın ne de gördüklerimin filmi izlediğim sırada aklımı meşgul etmesini isterim. bu filmde de böyle oldu.
    dvd'yi oynatmaya başladığımda, filmin ispanyolca olduğunu henüz fark etmiştim
    . daha en baştan canım sıkılmıştı. elbette ki türkçe dublajın sinemadaki mükemmelliğini hatırlamak, içimi rahatlattı ve 'play movie' tuşuna bastım.

    'ispanya 1944' diye başladı bu film. ilk başlarda öyküyü tanımaya çalıştım. kafamı yine de farklı düşüncelerle meşgul edebiliyordum. ta ki ilk yarım saat geçilene dek...
    bu kadar anlattıktan sonra, filmden bahsetmemem tuhaf gözükebilir. ama benim asıl vurgulamak istediğim konu da zaten bu yarım saatle, filmin bitişi arasında yaşadıklarım.
    içinde bulunduğum dünyadan koptuğumu ancak siyah fonda beyaz yazılar akmaya başladığında fark edebildim. ben hayatım boyunca, hayattan bu kadar uzaklaştığım bir an daha hatırlamıyorum.
    bir filmde duygular bu kadar mı sert geçişli olur. 2 dakika önce korkarken, 2 dakika sonra ağlamak, 3 dakika sonra mutlu olmuşken, 5 dakika sonra lanet etmek... pan'ın labirenti, adına yakışır bir şekilde, izleyeni bir labirentin içine sokuyor.

    yukarıda, filmin kapağındaki sözü yazmıştım;
    "gerçekler sizi sardığında, tek sığınağınız hayal gücünüzdür"

    bu sözü filmi izledikten sonra gördüm. bu film ancak bu kadar net bir şekilde özetlenebilirdi.

    abartıyor gibi görünebilirim. ama hislerimi paylaşmam lazım. film bittiği anda sanki hüzünlü bir şekilde bulutların üzerinde uçuyorumuşum gibiydim. şaşkın bir şekilde televizyona bakıyordum. içimden, "helal olsun ulan, helal olsun, bu nasıl film böyle" sözlerini onlarca kez tekrarladığıma yemin edebilirim. ve sonra o kitapçığa baktım. notlarda ne yazıyordu biliyor musunuz? işte o an bu filmin, kim tarafından izlenirse izlensin, aynı duygularla tarif edilebileceğini anladım:

    "filmin cannes'daki gösteriminin sonunda başlayan yoğun alkış 22 dakika sürdü"

    22 dakika... tam 22 dakika... düşünebiliyor musunuz? 22 dakika alkış...

    şimdi size değil, sana söylüyorum;

    eğer sanat denen büyüye inanıyorsan, bu filmi her ne pahasına olursa olsun izle. mutlaka izle. inan bana, sen olmasan bile, ruhun bundan büyük keyif alacak...


    (tek ihtimali olan insanlarin hikayesi - 3 Eylül 2008 12:32)

  • comment image

    --- spoiler ---

    kardeşim.
    canım kardeşim.
    burada işlerin pek
    iyi olmadığını bil.
    ama bir süre sonra...
    ...oradan çıkmak
    zorunda kalacaksın.

    annemi çok hasta ettin.
    dışarı çıkarken senden
    bir iyilik istiyorum.
    tek bir iyilik.
    ona zarar verme.
    onu göreceksin zaten.
    çok tatlıdır.
    buna rağmen bazen
    günlerce hüzünlü olur.
    gülümsediğinde ise...
    ...ona hayran olursun.
    eğer dediğimi yaparsan...
    ...söz veriyorum...
    ...seni krallığıma götüreceğim,
    ve prens yapacağım.
    seni prens yapacağıma
    söz veriyorum.

    ---
    spoiler ---

    ben bu filmi ne zaman seyretsem, işte tam bu sahnede gözyaşlarımı tutamıyorum. ne vidal'ın işkenceleri, ne de ölüm sahnesi beni bu kadar etkilemiyor.
    dünyanın en güzel masalı bu film, can sıkıldıkça açıp okunan, seyredilen..


    (armandez de vitoro - 20 Mayıs 2010 00:05)

  • comment image

    evelemeye gevelemeye gerek yok, müthiş bir film.

    filmdeki faşizm eleştirisi belki fazla sert bulunabilir ama faşizmin sonuçları düşünüldüğünde o kadar soft kalıyor ki...üstelik film latin amerika romanlarında sıkça rastladığımız (marquez'e selam ederim) büyülü gerçekliğin sinematografik sunumu gibiydi. real olanla sürreal olan yanyana daha iyi duramazdı sanırım. ve biz izleyiciler, filmi izlerken bu derece sürrealiteye rağmen gerçek hayatla örtüştürebildiysek bu film olmuş demektir, maya tutmuştur.

    edit: anam ben yokken neler dönmüş burda. ortalığı azıcık boş bırakmaya gelmiyor..en çok yandığım konu da o silinmiş entryi hiç bir zaman okuyamayacak olmak. vay anam babam.


    (kafkaesque - 15 Aralık 2011 02:51)

  • comment image

    --- spoiler ---

    çürümüş ağaç faşimin çürüttüğü ispanya'yı, köklerine oturmuş iğrenç kurbağa ise faşizmi temsil etmektedir. ofelia'nın "utanmıyor musun burada böylece durup böcekleri yiyerek göbek büyütmeye demesi" ise tam olarak kan emici asalak burjuvazi ve faşist oligarşiyi hedef almakta. korkarak, iğrenç böcekleri ayıklayarak yapış yapış rezillikle boğuşarak alınan altın anahtar ve bunun kurbağanın yani faşizmi yok edemeden yapılamaması da kurtuluşun gülbahçelerinden geçmeyeceğini ve faşizm yok edilmeden ağacın dallarının çiçek açmayacağını, mücadele etmeden, bir şeyleri feda etmeden ispanya'nın faşizmden temizleneyeceğini;sosyalizmin bedel ödenmeden gelmeyeceğini anlatmakta.

    ---
    spoiler ---

    ne diyeyim sinema diline alegorine sağlık guillermo del toro.


    (hevidar - 31 Ocak 2012 01:41)

  • comment image

    taşak yapmaya müsait bir arkadaş grubu ile izlemektense gece karanlığında tek başına izlenilmesi halinde daha fazla keyif verecek olan filmdir.


    (ramizgulbiyik - 29 Ekim 2013 12:38)

  • comment image

    insanlığın en büyük düşmanı bencilliktir. hele hele zorda kalan insanlar anasını babasını dahi düşünmez. bu filmin ana konusu başkası için kendini feda etmektir. masum biri için.. kendinden önce başkasını düşünmek.. biz insanların yapmadığı şey.. ekşi sözlük'teki denyolar bu kadar ince göremedikleri için yok canavar kötüymüş yok makyaj şöyleymiş gibi salak salak şeyleri öne sürüp filmi komikçe eleştirirler. kapasite sınırlı çünkü. filmde ufacık kız bütün iinsanlığa ders verircesine en büyük sınavdan geçiyor bunlar hala canavarda makyajda. oyunculuklar da harika.. defalarca izledim ve gelmiş geçmiş en iyi filmlerden biridir benim için. fantastik kurgu ve gerçeğin bu kadar iyi harmanlandığı başka bi film yok..


    (visneliciskek - 10 Aralık 2013 05:15)

Yorum Kaynak Link : el laberinto del fauno