Süre                : 1 Saat 50 dakika
Çıkış Tarihi     : 07 Ocak 2015 Çarşamba, Yapım Yılı : 2015
Türü                : Komedi,Drama
Ülke                : Fransa,İsviçre,Belçika
Yapımcı          :  Why Not Productions , Rita Productions , Les Films du Fleuve
Yönetmen       : Xavier Beauvois (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Xavier Beauvois (IMDB)(ekşi),Etienne Comar (IMDB)(ekşi),Marie-Julie Maille (IMDB)
Oyuncular      : Benoît Poelvoorde (IMDB)(ekşi), Roschdy Zem (IMDB)(ekşi), Séli Gmach (IMDB), Chiara Mastroianni (IMDB)(ekşi), Nadine Labaki (IMDB)(ekşi), Peter Coyote (IMDB), Xavier Maly (IMDB), Arthur Beauvois (IMDB), Jean-Daniel Bigler (IMDB), Dolores Chaplin (IMDB), Eugène Chaplin (IMDB), Roland Noirjean (IMDB), Xavier Beauvois (IMDB), Adel Bencherif (IMDB), Olivier Rabourdin (IMDB), Marilyne Canto (IMDB), Isabelle Caillat (IMDB), Vincent Aubert (IMDB), Philippe Laudenbach (IMDB), Louis-Do de Lencquesaing (IMDB), Brigitte Moidon (IMDB), Laurent Sandoz (IMDB), Frank Semelet (IMDB), Bertrand Butty (IMDB), Alexandre Calamel (IMDB), Macha Méril (IMDB), Michel Legrand (IMDB), Franziska Nock (IMDB), Gaston Hani (IMDB), Alex Durand (IMDB), Angelo Miguel (IMDB), Anouschka Bouglione (IMDB), Carlos Mayorga Macias (IMDB), Darien Fraga Leyra (IMDB), Dennis Nyariaro (IMDB), Duncan Karanja (IMDB), Giovanni Onani (IMDB), Hamparey Raudo (IMDB), Lisandra Sanchez (IMDB), Liss Mary Delgado Sanchez (IMDB) >>devamı>>

La rançon de la gloire (~ El precio de la fama) ' Filminin Konusu :
La rançon de la gloire is a movie starring Benoît Poelvoorde, Roschdy Zem, and Séli Gmach. Two friends decide to steal Charlie Chaplin's body, right after his death, for ransom.





Facebook Yorumları
  • comment image

    (bkz: dedikodu borazanları)

    ortalıklarda dolaşmaz, kendi köşemde yaşardım
    dingin, zifiri karanlık, sığırtmaç, düşüncelere dalmıştım…
    ödemeyi reddederek şöhretin bedelini
    defne parçacıklarımla kış uykusuna yatmıştım.
    kimi aklıevveller anlamamı sağladılar ki
    vatandaşa verilecek hesabım varmış meğer
    ve tümüyle unutulup gitmek istemiyorsam eğer
    tüm sırlarımı ele vermek zorundaymışım.

    {nakarat}
    dedikodu
    borazanları
    çeneniz ne de
    düşük öyle!

    reklam davasının gereklerine uyma adına
    kenara atıp edebin en asgarisini bile,
    ifşa mı etmeliyim kiminle ve hangi pozisyonda
    daldığımı zinaya ve azgın düzüşmelere?
    eğer isimlerini yayınlarsam, nice sadık pénélope
    derhal adi birer yosma olarak damgalanmaz mı?
    nice kadim dostum bana ters bakmaz mı?
    nicesi beni kurşun yağmuruna tutmaz mı?

    doğam dirençlidir her tür teşhirciliğe
    çekingenimdir de, neredeyse hastalık derecesinde
    göstermem üreme organlarımı hiç kimseye
    doktorlarım ve kadınlarım hariç elbette.
    malzeme yetiştirmek için magazin sayfalarına, şimdi
    tenasül uzuvlarımla davul mu çalmalıyım,
    yoksa onları alenen göğe dikerek mi taşımalıyım
    kilisede çocukların kutsal emanetleri taşıdığı gibi

    sosyeteden bir hanım sıklıkla izin verir bana
    hazine kutusunun içinde şehvetimi doyurmama,
    uzanmış yatarken bir gün ipekli divanında,
    sinsice belden aşağı parazitler bulaştırdı bana…
    ortalık karışsın, gürültülü patırtılı reklam olsun diye
    bu hanımefendinin şanına leke sürebilir miyim
    “isteriz, isteriz” der gibi uluorta haykırabilir miyim
    “sayın markiz bana bilmem ne biti bulaştırdı” diye?

    tanrı’ya şükür iyi geçinirim şarkıcı rahip duval’la
    o incil’le iştigal eder, bense tuhaflıklarla
    ne o karışır benim hassiktir dememe
    ne de ben karışırım onun amin demesine,
    e şimdi onunla danışıklı dövüş halinde
    ilan mı etmeliyim gazetelerde
    bir akşam bastığımı onu metresimin kucağında
    şarkılar mırıldanıp kelini okşatırken ona

    şu yüz ağızlı dedikodu tanrıçasını konuşturmak adına,
    söyleyin bana kiminle yatmalıyım allah aşkına!
    bir yıldız, bir star, ünlü bir kadın,
    yerini mi almalı kollarımın arasında gitarımın?
    halkı ve paparazzileri tahrik etmek için,
    kim bana popüler sağrısını ödünç vermek ister,
    kim bana venüs tepesine tırmanmak için
    cıbıl cıbıl dağcılık yapmama fırsat tanımak ister?

    herkes gibi ben de biraz kırık olsam
    bu yüce borazanlar daha gür çalar mı acaba
    birden bir genç kız gibi kırıtsam
    narin bir ceylan gibi davransam mı acaba?
    ama aşk cilvesinde rolleri değişmek bildiğim kadarıyla
    bu cins adamların işine yaramıyor ki asla
    şöhretlerine bir nebze olsun artı değer katmıyor
    günümüzde oğlancılık suçu artık prim yapmıyor

    gazetelerde yer bulmamı sağlayacak
    bin bir reçeteyi gözden geçirdikten sonra
    şarkı söyleyip karnımı kaşıyarak
    ben yine bildiğim yoldan gitmeyi yeğlerim ama
    eğer insanlar onları dinlemek isterse hemen çıkarırım
    istemezlerse de derhal gitarıma geri sokarım
    şöhretin bedelini ödemeyi reddedip bir kez daha
    defne parçacıklarımla yatarım kış uykusuna

    yiğit bener


    (atlantis - 7 Nisan 2007 15:07)

  • comment image

    georges brassens'in 1962 yılında çıkardığı aynı adlı albümünde seslendirdiği ünlü şarkısı. sözleri şöyledir;

    je vivais à l'écart de la place publique,
    serein, contemplatif, ténébreux, bucolique...
    refusant d'acquitter la rançon de la gloir,
    sur mon brin de laurier je dormais comme un loir.
    les gens de bon conseil ont su me faire comprendre
    qu'à l'homme de la rue j'avais des comptes à rendre
    et que, sous peine de choir dans un oubli complet,
    je devais mettre au grand jour tous mes petits secrets.

    (refrain:)
    trompettes
    de la renommée,
    vous êtes
    bien mal embouchées !

    manquant à la pudeur la plus élémentaire,
    dois-je, pour les besoins de la cause publicitaire,
    divulguer avec qui, et dans quelle position
    je plonge dans le stupre et la fornication ?
    si je publie des noms, combien de pénélopes
    passeront illico pour de fieffé's salopes,
    combien de bons amis me regarderont de travers,
    combien je recevrai de coups de revolver !

    a toute exhibition, ma nature est rétive,
    souffrant d'une modestie quasiment maladive,
    je ne fais voir mes organes procréateurs
    a personne, excepté mes femmes et mes docteurs.
    dois-je, pour défrayer la chronique des scandales,
    battre le tambour avec mes parties génitales,
    dois-je les arborer plus ostensiblement,
    comme un enfant de chœur porte un saint sacrement ?

    une femme du monde, et qui souvent me laisse
    faire mes quates voluptés dans ses quartiers de noblesse,
    m'a sournoisement passé, sur son divan de soie,
    des parasites du plus bas étage qui soit...
    sous prétexte de bruit, sous couleur de réclame,
    ai-je le droit de ternir l'honneur de cette dame
    en chantant sur les toits, et sur l'air des lampions :
    " madame la marquise m'a foutu des morpions ! " ?

    le ciel en soit loué, je vis en bonne entente
    avec le père duval, la calotte chantante,
    lui, le catéchumène, et moi, l'énergumène,
    ıl me laisse dire merde, je lui laisse dire amen,
    en accord avec lui, dois-je écrire dans la presse
    qu'un soir je l'ai surpris aux genoux d' ma maîtresse,
    chantant la mélopé' d'une voix qui susurre,
    tandis qu'ell' lui cherchait des poux dans la tonsure ?

    avec qui, ventrebleu ! faut-il que je couche
    pour faire parler un peu la déesse aux cent bouches ?
    faut-il qu'une femme célèbre, une étoile, une star,
    vienne prendre entre mes bras la place de ma guitare ?
    pour exciter le peuple et les folliculaires,
    qui'est-ce qui veut me prêter sa croupe populaire,
    qui'est-ce qui veut me laisser faire, in naturalibus,
    un petit peu d'alpinisme sur son mont de vénus ?

    sonneraient-elles plus fort, ces divines trompettes,
    si, comme tout un chacun, j'étais un peu tapette,
    si je me déhanchais comme une demoiselle
    et prenais tout à coup des allures de gazelle ?
    mais je ne sache pas qu'ça profite à ces drôles
    de jouer le jeu d' l'amour en inversant les rôles,
    qu'ça confère à ma gloire une once de plus-value,
    le crime pédérastique, aujourd'hui, ne paie plus.

    après c'tour d'horizon des mille et une recettes
    qui vous valent à coup sûr les honneurs des gazettes,
    j'aime mieux m'en tenir à ma premièr' façon
    et me gratter le ventre en chantant des chansons.
    si le public en veut, je les sors dare-dare,
    s'il n'en veut pas je les remets dans ma guitare.
    refusant d'acquitter la rançon de la gloire,
    sur mon brin de laurier je m'endors comme un loir.


    (sanver - 15 Aralık 2013 16:33)

Yorum Kaynak Link : les trompettes de la renommee