Çıkış Tarihi     : 09 Mayıs 2005 Pazartesi, Yapım Yılı : 2005
Türü                : Döküman
Taglar             : arkeoloji,antropoloji
Ülke                : ABD,İngiltere
Yapımcı          :  British Broadcasting Corporation (BBC) , KCET
Yönetmen       : Robin Dashwood (IMDB), Mark Hedgecoe (IMDB), Ben McPherson (IMDB)(ekşi), Nick Murphy (IMDB)(ekşi), Francis Whately (IMDB), Martin Wilson (IMDB)
Senarist          : Ben McPherson (IMDB)(ekşi),Nick Murphy (IMDB)(ekşi),Paul Zelevansky (IMDB)
Oyuncular      : Nigel Spivey (IMDB), Dominic Ffytche (IMDB), James David Lewis-Williams (IMDB), Stefano Mariottini (IMDB), Vilayanur Ramachandran (IMDB), David Attenborough (IMDB)(ekşi), George Miller (IMDB)(ekşi), Neil Armstrong (IMDB)(ekşi), Margaret Thatcher (IMDB)

How Art Made the World (~ I dynami tis tehnis) ' Dizisinin Konusu :
How Art Made the World is a TV series starring Nigel Spivey, Dominic Ffytche, and James David Lewis-Williams. Documentary series looking at the influence of art on the current day situation of our society.


  • "sanat tarihi okuması ile paralel yapıldığında çok daha verimli olan belgesel."
  • "ars longa vita brevis sözünü çok iyi anlatan belgesel. dünyanın en odun insanına bile bir şeyleri dank ettirebilir. (bkz: dank etmek)"




Facebook Yorumları
  • comment image

    izleyebildiğim kadarıyla ölüm korkusunun insanları belli bir düşünce ya da inanış etrafında birleştirmesinden bahseden oldukça ilginç bir belgesel..

    abd'de yapılan şöyle bir deneyden bahsediyordu mesela; eşit sayıda muhafazakar ve cumhuriyetçiden oluşan iki ayrı deney grubu oluşturuluyor ve her bir grup üyesine kendi grubundaki ve diğer gruptaki deneklere dağıtılmak üzere oldukça acı bir sos veriyorlar. deney sonucunda denekler kendi grubundakilere de diğer gruptakilere de hemen hemen eşit miktarda sos paylaştırıyor..

    sonrasında ikinci bir deney grubu oluşturuluyor, hemen hemen aynı yol izlenecek yalnız şöyle bir fark var; bu sefer sosları deneklere dağıttırmadan önce ölüme dair düşünmelerini sağlayacak bir dizi soru soruluyor,arkasından da sosları paylaştırmaları isteniyor. sonuçta bu seferki grup üyeleri kendileriyle karşıt düşüncelerde olan grup üyelerine kendi grup arkadaşlarına verdiklerinin hemen hemen iki katı sos dağıtıyor.

    burdan çıkarılan sonuç da şu; ölüm ve ölümden sonraki hayata dair korkular insanları kendileri gibi düşünen insanlara yakınlaştırıyor,bir topluluğa ait olma hissi uyandırıyor bir nevi.hatta yine aynı korku sebebiyle bizim gibi olmayanlara tahammül edemiyoruz ki bence bu da ya benimki değil de onun yolu doğruysa fikrini kafadan uzaklaştırmakla alakalı olabilir..

    yine şöyle bir konu vardı ki o da bu korkunun keşfedilmesi ve kullanılmasıyla alakalıydı daha çok; etrüskler uzun bir süre boyunca öbür dünyanın çok güzel bir yer olduğuna inanıyorlar ve öbür dünyayı tasvir ettikleri resimler şimdinin cennetine tekabül ediyor, daha cehennem ortada yok diğer bir deyişle..

    daha sonra romalıların etrüskler için bir tehdit olmasıyla birlikte yavaş yavaş bu görüntüler değişmeye başlıyor, mutlu güleryüzlü insanlarla dolu cennet tasvirlerinin yanına acı çeken insanlar ve zebanilerle dolu şimdinin cehennemini anlatan görüntüler eklenmeye başlıyor.

    dolayısıyla insanların önüne iki seçenekli bir ahir yaşam konulmuş oluyor; ya romalılarla savaşır ve ölünce de cennetin güzel bahçelerine ulaşırsın, ki vatan uğruna ölmenin güzelliğinin ilk telaffuzu olabilir bu da; ya da romalılar topraklarını ele geçirir ve öldükten sonra da bunun cezasını çekersin..

    etrafımıza ve yaşadıklarımıza baktığımızda bu üstte yazılanların karşılığını kolaylıkla görüyoruz zaten, ama şu da var ki birçokları için inandığı,benimsediği hatta tabulaştırdığı ulvi değerlerinin böyle basit psikolojik ve sosyolojik sebeplerle açıklanması muhtemelen mümkün gelmeyecektir. onlar dinleri uğruna kan dökecek, tuttuğu takım için kavga edecek, vatan için ölmeyi yüceltecek ve öldüklerinde cehennemi pas geçip cennet adında biyere gideceklerdir.


    (gatesofdawn - 27 Temmuz 2007 15:21)

  • comment image

    istanbul üniversitesi bir zamanlar bir iletişimcinin izlemesi gereken 100 film gibi bir liste hazırlıyordu. bu da benim nacizane bir ekim olsun, bir iletişimcinin, özellikle de ilk sınıflarda, mutlaka izlemesi gereken bir belgesel serisi


    (iadeli taahhutlu - 27 Ağustos 2011 11:11)

  • comment image

    the day pictures were born isimli ikinci bölümünde resmin, simgelerin gelişiminden, nasıl olup da hayatımızda bu kadar yön verebildiğinden bahsediliyor.

    --- spoiler ---

    bunu yaparken de insanlığın -bilinen- ilk resimlerine götürüyor bizi. bunlar mağara duvarlarına yapılan hayvan figürleri (35,000 yıl önce filan yapılmaya başlandıkları tahmin ediliyor). özetle (detayları ikinci bölümde uzun uzun anlatılıyor) bu resimlerin günlük maceraları değil insanların trans halindeki gözlemlerini ve belki de rüyalarını tasvir ettiği söyleniyor. bu tarz mağara boyamaları bir süre sonra (günümüzden 12,000 yıl öncesi filan) kesiliyormuş.

    bu kısımdan sonra anlatıcımızı türkiye topraklarında göbeklitepe'de görüyoruz. küçük bir google araştırmasıyla da görebileceğiniz gibi burada dairesel yapılar var ve bu dairelerin ortalarında 7 metre yüksekliğinde oyulmuş kayalar var. bu kayaların üzerlerine ise hayvan motifleri işlenmiş. bu yapılanmanın ise 12,000 yaşında olduğu tahmin ediliyor. ayrıca burada tarımın temellerinin atıldığına dair işaretler gösteriliyor.

    bu bilgilerin ışığında belgeselin ikinci bölümü "ruhani güdülerinin insanlığı çizip boyamaya (aslında sanata/hayalindekilerini, gördüklerini başkalarının görebileceği bir ortama aktarmaya) ittiğini bunun da kültürün/medeniyetin temelinin atılmasına (bu güdü sebebiyle yerleşik hayata geçildiği iddia ediliyor çünkü) sebep olduğu sonucuna varıyor.

    ve evet yanlış anlamadınız bu çıkarımların yapıldığı belki insanlık tarihinin şekillendiği yapı türkiye'de.

    ---
    spoiler ---

    belgesele youtube'dan ulaşılabiliyor. hepsine bakmadım ama bahsettiğim bölüme türkçe altyazı eklenmiş.


    (paltar yuyan masin - 5 Ocak 2013 16:52)

  • comment image

    insanın sanatla geçmişten günümüze olan ilişkisinin anlatıldığı 5 bölümlük belgesel. serinin ilk bölümü olan "more human than human" da ilkel insana venüs heykellerini yaptıran düşünce ve beğeni yapısından başlayıp günümüz insanının beğeni özelliklerine kadar geçen sürecin nasıl ilerlediği anlatılmaktadır. sanatın gerçeğe çok benzer olmasının sıkıcı bir niteliği olduğu ve bu yüzden insanoğlunun sanatta gerçeklikten pek de hoşlanmadığına değinilmektedir. sanattaki bu durum, kişisel özelliklerimizdeki çekici yanlarımızı abartmak için milyarlar harcıyor oluşumuzla da ilişkilendiriliyor.


    (kitapliktan ayrintilar - 25 Kasım 2015 20:03)

Yorum Kaynak Link : how art made the world