Facebook Yorumları
  • comment image

    the belly of an architect, tipik greenaway kafa karistiriciliginda olmakla beraber, hem psikolojik dram düzeyinde hem de gerilim düzeyinde daha rahat takip edilebilir greenaway filmlerinden birisi.

    "rönesans'in, dogurganligin" ama bu filmde en cok machiavelli'nin prensinin ve entrikalar sehri romanin ülkesi italya'da geciyor film. cok katmanli diyebilecegimiz hikayeyi asagi yukari söyle cözümleyebiliriz. newton'in yercekimi kanunu uyarinca, tepedeyseniz ve dengeyi saglayamiyorsaniz düsmeniz isten bile degil; kariyerinin dorugunda gözüken mimar cracklite (dennehy), anladigimiz kadariyla esinin parasina borclu oldugu söhretiyle roma'da bir acilis yapmaya gider. fransiz ihtilali sirasinda eski roma mimarisini rönesansla birlestirip tekrar canlandiran etienne boulee isimli bir mimarin eserleri icin bir müze yapilacaktir. boulee'de kendisi gibi zenginlerin bagislariyla bir yere gelmis bir mimardir ve onun da anlasildigi kadariyla esasen kayda deger bir eseri yoktur.

    göbek; cracklite'in esi, italya'ya girer girmez hamile kalir. göbeginin icinde bir cocuk büyümektedir. cracklite'da ise mide kramplari ve kusma nöbetleri baslar ayni zamanda. midesi icten ice kemirilmektedir. en basta, entrikalar sehri roma'da augustus gibi zehirlendigini düsünür; augustus heykelinin göbeginin resmini ceker. bu göbekte hastaliktan bir eser var midir? heykellerin göbeklerine takintilanir; kendi göbegi icten ice erirken, bu heykellerin göbekleri yüzyillara dayanmistir. vücut ölüme karsi koyamamakta, subjektif sanatsal tasarilar vücudun ölümlülügünü degistirememektedir.

    mimarlik bi nevi yercekimine karsi bir savas. mimari binalarin cökmemesi, yercekimine dayanmasi tasalari; tasarlanan binaya finansal destek bulabilme kaygilari ve tüm bunlarin arasina sikismis estetik cabalarla özetlenebilir. film de bunu görüyoruz.

    filmin bol isaretli dünyasindaki her motifi ben takip edemedim, zannediyorum greenaway'in elitist denebilecek tavrindan. ama elit kavramina verdiginiz öneme bagli bunlar, greenaway'in postmodern oyunlarinda bilgilenmeye yönelten bir yan oldugunu da görelim. grapes of butcher'in munif pasa'nin sirrini cözerken söyledigi gibi, kimi zaman bizi bilgilenmeye yönelten bir determinizme sükretmek lazim.

    brian dennehy, greenaway'in simetriye ve forma önem veren görselligi icerisinde görmeye alistigimiz teatral bir performansin tam tersi bir sekilde oynuyor. greenaway dünyasina bir marlon brando spontaneligi girmis gibi gözüküyor. bu karisim beklentinin aksine müthis bir etki yaratiyor. dahasi vücudun her türlü tasariyi bozmasi seklindeki altmetne uyar bir bicimde cok kuvvetli fiziksel varligiyla filme esas kimligini veriyor dennehy. kendisi amdan götten aksiyon filmlerinin oyuncusuysa da, hakkini yemek istemem, bu filmdeki haliyle hepsini affettiriyor.


    (caponsever - 17 Ocak 2007 21:46)

  • comment image

    benim için greenaway sinemasına karşı meraklı ama mesafeli bir tavır almamı sağlayan bir başlangıç filmi oldu bu.

    imgeler kurup imgelerle oynamak isteyen bir sinemacıymış bu. mimar, göbek, agustus, anıt, incir, çocuk, oyuncak, bilmemne o kadar çok imge var ki... hepsinin üzerinde durulmuş hepsi biraz anlamlandırılmış. sonunda birbiriyle -sanırım- konuşmaya başlamışlar bu imgeler. karakterler de imge gibiler "the egoist", "the düzenbaz" falan diye isimler verebiliriz onlara. herşeyin böylece sembolikleşmesi bir şifre gibi mi okusak bu filmi diye düşündürüyor. kadraj, ışık ve müzik kullanımı ile de iyice teatral bir atmosfere giriyoruz. öyle pek kimsenin dünyasıyla dramıyla falan bütünleşmeden izliyoruz filmi. yine bu stilize hali için izliyoruz ama "büyük sözler söylüyor ama ben anlamıyorum herhalde" düşüncesinden de çıkamıyoruz nedense. ben bütün bunlar içinde, kafa yormaya değer bulamadım bu filmi nedense. böyle işte.


    (sali - 12 Şubat 2010 17:49)

  • comment image

    peter greenaway in, "mimarin göbegi" olarak bilinen, göbegine kafayi takmis bir mimarin roma tatilinde gecen filmi. cok düsük bütcelidir, basrolünde amdan götten aksiyon filmlerinde kötü adami veya iyi adamin tavsiye veren bilge arkadasini veya iyi adami aldatip birden bire kötü olan hain pezevengi filan canlandirmasiyla bildigimiz brian dennehy oynar. ben cok kücüktüm hatirlamiyorum, iyi filmdi galiba...


    (caponsever - 16 Nisan 2003 11:40)

  • comment image

    bir peter greenaway filmi olan the belly of an architect, 1987 yılında çekilmiş bir dram filmidir. senaristliğini de yine greenaway’in üstlendiği filmde, amerikalı bir mimarın italya’ya giderek, oval yapıları ile ününü kazanmış olan 18.yy neoklasisizm mimarı boullée için bir sergi düzenleyişini konu almaktadır.

    başroldeki amerikalı mimar, filmin problemi olan sergi ile ilgili çalışmalarını yaptığı 9 ay içerisinde baş gösteren karın ağrıları sonrasında, göbeği ile ilgili obsesif fikirlere kapılacak, bu süreçte hem emeğini verdiği serginin yürütücülüğünü, hem de eşini, doğmamış çocuğunu ve hayatını kaybedecektir. filmin hemen hemen tüm arka planı roma’dır. şehrin yapıları, meydanları, mimari detayları, adeta arka arkaya eklenmiş fotoğraflar-kartpostallar şeklinde arka planı oluşturmuştur. hatta film, yer yer dakikalarca süren sabit planlar dolayısıyla roma’nın dekorluğunda bir tiyatro oyununu da andırmaktadır. bu uzun planlarda, gerek iç mekân, gerekse dış mekân çekimlerinde, perspektif ve derinlik etkilerinin dozu, seyirciyi uzun planın sıkıcı etkisini yok edip şaşırtacak kadar yüksektir. roma mimarisinin zaten hali hazırdaki heykelsi mükemmelliği, film içerisinde, günün hemen hemen her vaktinde kullanılmış doğal ışıklandırma ile mekânın boyutlarını genişletmekte, gece ise en basit aydınlatma bile planlara ev sahipliği yapan mekânın olanaklarını vurgulamaktadır. senaryo akışında, göbek, çocuk, burun, para gibi birçok imge vurgulanmıştır. bu imgeler akış içerisinde birbirlerine atıflarda bulunarak senaryonun devamlılığını desteklemektedir.

    sinemada mimariyi ve mimarı işlemiş gibi görünen film, aslında içten içe mimari ile insanı (insanlık hallerini) işlemektedir. çekimlerdeki planların sabitliği, insanı ve mimariyi, kalıcılıkları açısından karşılaştırmaktadır. pantheoun’un önündeki restoranda filmin başında ve sonunda olmak üzere iki sahne çekilmiştir. bu iki sahnenin, planlarının başından sonuna, tüm kamera hareketleri ve kadrajları aynı tutulmuştur. fakat filmin başındaki ilk sahnede gururlu, güçlü, olgun ve sakin görünen mimar, filmin sonundaki ikinci sahnede çaresiz, bitkin, sarhoş ve saldırgan durumdadır. iki farklı ruh halini tamamen aynı sinema tekniği ile anlatan bu iki sahnede, aynı olan tek öğe pantheon’dur. duygu değişmiştir, zaman değişmiştir, karşılaştırmaya konu olan mimar haricindeki tüm insanlar değişmiştir ama mimari, pantheon aynı kalmıştır. tıpkı asırlar öncesi gibi, tıpkı bugün gibi…


    (nooted - 25 Ekim 2015 13:50)

  • comment image

    isminin hakkını vererekten göbeklerle ve mimarlıkla donatılmış sonuna doğru gerilim dozu gittikçe artan yıpratıcı bir dram.boullee'nin küresel cenotaphı ile pantheonun geceleyin gözükmeyen kubbesi filmin diğer göbeğimsi unsurlarından.italyan-amerikan çekişmesi ve italyanlara kapılan kıllık da işin başka tarafı.roma belgeseli izlemiş kadar oluyor insan ayrıca güzel reklam.


    (atomunu yesile kaptirmis alelade bi ot - 11 Aralık 2005 15:00)

Yorum Kaynak Link : the belly of an architect