Süre                : 1 Saat 58 dakika
Çıkış Tarihi     : 02 Kasım 1996 Cumartesi, Yapım Yılı : 1996
Türü                : Drama,Romantik
Taglar             : Hong Kong,öpücük,Kaset,Ön sevişme,ilk aşk
Ülke                : Hong Kong
Yapımcı          :  Golden Harvest Company , UFO , United Filmmakers Organization (UFO)
Yönetmen       : Peter Chan (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Ivy Ho (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Maggie Cheung (IMDB)(ekşi), Leon Lai (IMDB)(ekşi), Eric Tsang (IMDB)(ekşi), Kristy Yang (IMDB)(ekşi), Christopher Doyle (IMDB), Tung Cho 'Joe' Cheung (IMDB)(ekşi), Irene Tsu (IMDB), Yu Ting (IMDB), Michelle Gabriel (IMDB), Jane Choi (IMDB), Gine Lui (IMDB), Heather Traber (IMDB), Len Berdick (IMDB), Robin Gold (IMDB), Bobby Yip (IMDB), Dora Ng (IMDB), Chi Ming Woo (IMDB), Adrian Kwan (IMDB), Yeung Ting (IMDB), Crystal Sun (IMDB), Pui-jing Ding (IMDB)

Tian mi mi (~ Comrades: Almost a Love Story) ' Filminin Konusu :
Tian mi mi is a movie starring Maggie Cheung, Leon Lai, and Eric Tsang. Two Chinese-mainlanders living in Hong Kong form a close friendship. Over the years this grows into love, but there are obstacles.

Ödüller      :

Hong Kong Film Awards:Best Art Direction, Best Cinematography, Best Costume & Make Up Design, Best Original Film Score, Best Picture, Best Screenplay, Best Actress, Best Director, Best Supporting Actor


  • "(bkz: kader)"
  • "1997'nin seattle film festivali'nde 'en iyi film' seçilen yapıttır."




Facebook Yorumları
  • comment image

    romantik filmlere bayılırım. yeter ki işin içine hiç de komik olmayan zorlama komiklikler sokulmasın. salya sümük olsun da demiyorum. kıvam, aradığım şey bu. kıvamı güzel olsun. kıvamı tutmuş olsun. ne dibi yansın, ne de cıvık cıvık olsun. güzel bir tatlı olsun ama çatalı batırınca her yerinden şerbet fışkırmasın. gerçek gibi olsun, film gibi olmasın.

    mutabık mıyız? o zaman mük'kemmel bir film sizi bekliyor diyebilirim. aslında filmde, "film gibi" diye belirttiğim o kısımların sayısı hiç de az değil, hatta epey fazla, ama onlara öyle bir gerçeklik katılmış ki sizi hiç rahatsız etmiyor. hatta benim bir filmde hiç tahammül edemediğim kader, kısmet, alın yazısı gibi vurgular bile hiç rahatsız etmedi beni. "hayat işte" deyip geçtim. benim gibi bir adama bile sindire sindire yedirdi tüm bunları.

    işin içinde maggie cheung olunca, konu da aşk kokunca, ister istemez in the mood for love geliyor akla. ying xiong gelecek değil ya. gerçi o da tüm o aksiyon şöleninin içinde, özünde bir aşk filmiydi. ilginçtir, ya da ilginç midir bilmem, birinin uluslararası adını son derece benimsemişken diğerinin de orijinal adını fazlasıyla benimsemişimdir. ying xiong'un isminin kolaylığından da olabilir bu. ayrıca hero nedir? hiç yakışıyor mu o güzelim filme? hero'ymuş! süper mi?

    ying xiong için ismi kolay dedim ama zamanında bizim şirkette çalışan çinli bir kıza (kocası türk, o yüzden istanbul'dalar) bu filmden bahsederken belki elli farklı tonlamayla filmin ismini söylemiştim ama kız hiçbirini anlamayıp çizik çizik bakmıştı bana. ne anlama geldiğini soracaktım. film daha yeni o zamanlar. ama tarantino henüz el atmadığı için dünya çapında pek de bilinmiyor. bu olayla anlamıştım ki, çinliler arasında da pek bilinmiyor. en azından çin diasporasında.

    filmin konusundan bahsetsem çok sıradan diyebilirsiniz haklı olarak. hikayede yaşananlar sıradan değil belki ama hikayenin kendisi sıradan. ama hep dediğim gibi; sinemada neyi anlattığınızdan çok, nasıl anlattığınız önemlidir. burada da bunun harika bir örneği var. böyle olunca da o sıradanlık size inanılmaz keyif veriyor. onu gerçek yapıyor. hayat da öyle çünkü. çok sıradan. bazen içinden bazen dışından biraz taşıyor ama şablona hep sadık kalıyor.

    anlatılan hikaye klasik bir aşk üçgeni. hatta iki aşk üçgeni. belki de bir aşk dörtgeni. zaten iki köşesi ortak iki üçgen, bir dörtgen oluşturur. belki yamuk yumuk, belki eşkenar veya kare değil ama gönül de eşit sevmiyor zaten. mecburen... birinin en uzak köşeleri diğerinin yakın noktalarıdır belki de. neyse, aşkı daha fazla geometrize etmeyelim.

    filmde güzel bir aşk hikayesi var ama bir de hiç yüzünü görmediğimiz (belki de görüyoruzdur siz bana güvenmeyin, ser veririm sır vermem) olan bitenden bihaber, memlekette yavuklusunun yolunu bekleyen, sevdiğinin hong kong'da yediği haltları öğrense "sikerim böyle aşkın ızdırabını!" diyecek masum bir kız var. var çünkü az önce dediğim gibi, bu film gerçek. sulandırılmamış gerçek. ortada çok hoş bir aşk var ama bir de ona paralel terk edilme var doğal olarak. gel de bu aşkı çin'deki o kıza anlat. belki üç-dört yıl önce kendisi diğer kızın durumundaydı. mukadderat.

    bizim hong kong'daki gurbetçilerin aşkı görür görmez falan başlamıyor. öyle ilk görüşte aşk durumu yok yani. yolların kesişmesi ve zamanla oluşan bir arkadaşlık var. biraz da zoraki bir arkadaşlık. sonrasında da "sevgililiğin bir altı, arkadaşlığın bir üstü" aşaması ve bocalamalar. ben size klasik dedim zaten. neyse hikayeye daha fazla girmeyelim.

    film ayrıca william holden'e de özel bir saygı duruşu niteliğinde. annemin en sevdiği amerikalı artistlerdendir kendisi. bir bu, bir de rock hudson. zamanında bizim sinemalarda da çok ilgi görüyormuş filmleri. rock hudson'un ölüm haberine çok üzülmüş annem. ölmeden önce öldüğünü, eriyip bittiğini gösteren aids'in ileri safhalarındaki fotoğrafları da etkili olmuştur bunda muhtemelen.

    holden'e yapılan saygı duruşundan bahsettim ama filmdeki esas saygı duruşu teresa teng'e. holden'e yapılan bir saygı duruşu ise teng'e yapılan önünde secdeye varmak şeklinde adeta. belki biraz abarttım ama, biz her ne kadar tanımasak da terese teng çinliler için bir dönem hiç abartısız çin hafif batı müziğinin kraliçesiymiş. hatta filmin ismi de onun aynı adlı bir şarkısından geliyormuş. pop ne lan? hafif batı müziği onun adı. (bkz: trt)

    aslında teresa teng'i isim olarak bilmesek de -en azından ben ilk defa duydum- sesine son derece aşina olduğumuz birisi. tıpkı eskiden tüm çinlileri birbirine benzetmemiz gibi, seslerini de birbirine benzetmemizden olabilir bu aşinalığımız. siz de filmden sonra nasılsa en azından birkaç tane teresa şarkısı dinlemiş olacaksınız. o zaman hak vereceksiniz bana.

    teresa teng, 1995 yılında 42 yaşında ölmüş maalesef. bu da gösteriyor ki, bir ihtimal film henüz çekim aşamasındayken kaybetmiş hayatını. teng filmde bizzat yer almıyor ama filmin hikayesi bu sürpriz ölüme göre mi şekillendi, yoksa hikayedeki teresa teng unsurları zaten vardı da ölüm haberi ile bir miktar değişikliğe mi uğradı hiç bilmiyorum. görece eski tarihli bir uzak doğu filmi olduğu için imdb tırıvırıları da bu konu da yetersiz kalıyor. tamamen ölümünden sonra düşünülüp çekilmiş de olabilir tabii. film hiç öyle gibi durmasa da çinlilerin pre'siyle post'uyla tüm prodüksiyon aşamalarında son derece şipşak olduklarını biliriz. özellikle 20 yıl öncesi düşünüldüğünde.

    film için verebileceğim tek eksi puan, filmin bir kısmında geçen birkaç önemsiz amerikalı rolü için olacak. bu roller için sanırım sokaktan adam toplayıp oynatmışlar. ben böyle bir oyunculuk görmedim. oyunculuk yoktu zaten ortada. amerikalı profesyonel oyuncular saçmasapan paralar istedi herhalde diye düşündüm ilk önce, sonra düşündüm de; bana kalırsa o birkaç new york sahnesi kaçak çekilmiş. işi resmiyete dökmeyince de profesyonel oyuncularla çalışamadılar belli ki.

    madem o kadar teresa teng dedik kapanışı da yine onun bir şarkısı ile yapalım. siz nasıl olsa filme de adını veren tian mi mi'yi tekrar dinlersiniz. ben sizi en az tian mi mi kadar güzel başka bir şarkıya yönlendireceğim. videoda karaoke altyazı da var, eşlik edebilirsiniz. ihi! play


    (ronesans adami - 14 Aralık 2015 00:09)

  • comment image

    nam'ı diğer, "comrades: almost a love story". maggie cheung ve leon lai'li bu 1996 yapımı peter chan filmi, ben romantik filmim diyen filme taş çıkartan, türünün yüz akı olmakta zorlanmayan bir- hadi söylüyorum- başyapıttır. belki bir in the mood for love kadar unutulmaz bir şaheser değil ama karakterlerini en az onun kadar, hatta belki de daha çok, tanıtmayı ve takip ettirtmeyi başaran, iyi ki de çekilmiş, ah ne iyi edilmiş bir filmdir.

    hong kong'un halen ingiltere'ye bağlı olduğu 1986'da tanışıyoruz güzel mi güzel yoldaşlarla. geleceğin, batının elindeki fırsatlar diyarı hong kong'da olduğunu düşünen o zamanların birçok çinli'sinden biri olan xiaojun li (lai), çin'in taşrasından göçer adaya. hafif saftiriktir ama bir şekilde tutunmayı başarır. ilk gidişinde şaşkınlıktan bakakaldığı mc donald's'da tanışır işini bilen fırsatçı kasiyer qiao li (cheung) ile. kurdukları arkadaşlık, gerek ilişkiler, gerek hong kong'un sosyal yapısı hakkında türlü incelemelere haiz olacak 10 seneye yayılan hikayeyi başlatır.

    filmin en büyük başarısı, romantik komedilerin ya da dramaların düştüğü klişelere nadiren başvurarak yarattığı gerçeklik duygusu. tahmin edilebilirliğinin az olması, sürükleyiciliğin doruklarında gezinen bir hikayeye yol veriyor. dallanıp budaklanıp ana hatlarından ayrıldığı olmuyor değil ama en etkileyici anlar da onlar oluverip çıkıyor işte. spoiler olur, söylenmez, zor tutuyorum kendimi bir bir saymamak için.

    buradaki gibi sevilebilir karakterler yaratmak da belki o kadar zor değil. ancak motivasyonlarıyla birlikte anlaşılır olan, boyutlanarak sevilebilir hale gelen karakterlere rastlamanın nispeten daha zor olduğu bir gerçek. işte senarist ivy ho gayet de güzel altından kalkmış bunun. qiao li ve xiaojun li, bir iki şeyden ibaret olup onlarla tanımlanabilecek kartondan insanlar değiller. "doğru" ve "doğru olmayan"ı barındırıyorlar herkes gibi. içinde bulundukları toplumun sosyal yapısı içlerine işlemiş. onlarla beraber biz de hong kong'un gelişimini, belki hüzünlü gelebilecek değişimini yaşıyoruz. bu yapının kendilerini ve ilişkilerini nasıl şekillendirdiğine tanıklık ediyoruz. özellikle ilişkinin dişi tarafı, neredeyse ekrandan fırlayıp kanıyla canıyla yan koltuğa oturuyor. maggie cheung'un büyülemekten bıkmadığı hangi andan bahsetmeli, bilmiyorum bile. yan rollerden birinde dahiyane görüntü yönetmeni christopher doyla'da mevcut. bir de william holden hakkında bir yan hikaye var ki, hay yarabbim ya...

    ağzı açık kek hayranlığını bir yana bırakmak gerekirse, kadercilikten hoşlanmayanların dahi izlemesi fazlasıyla makbul olacak bir film, comrades: almost a love story. ordan alıp oraya götüren, sonuyla insana kocaman bir gülücük veren bir yolculuk; iki yoldaşın oynadığı en tutkulusundan bir kader oyunu.


    (amphibian - 10 Şubat 2005 07:11)

Yorum Kaynak Link : tian mi mi