36 China Town ' Filminin Konusu : 36 China Town is a movie starring Akshaye Khanna, Kareena Kapoor, and Shahid Kapoor. An inspector heads to Chinatown, a resort, to investigate the occurrence of a crime, only to discover that in Chinatown, EVERYBODY is a criminal...
Chup Chup Ke(2006)(6,7-6671)
Badmaa$h Company(2010)(6,0-5518)
R... Rajkumar(2013)(5,2-5245)
Kismat Konnection(2008)(5,2-4694)
Phata Poster Nikhla Hero(2013)(4,9-3777)
Chance Pe Dance(2010)(4,7-2490)
tipik bir roman polanski filmidir, hikayeye inanılmaz akıcı gider, filmin sonuna doğru karanlıkta kalan yerler açığa çıkmaya başlar başlar siz "tamam çözülüyo galiba olaylar" derken film pat diye şok edici bir şekilde biter. benzer filmler için: (bkz: rosemary's baby), (bkz: nineth gate)hikaye 1930'ların los angeles'ında geçmektedir o dönem yaşanan kuraklıkta yapılan yolsuzlukları anlatır. en iyi senaryo oscarını almıştır.
(dusunen hayvanin onde gideni - 3 Nisan 2007 22:43)
1974 yapımı roman polanski filmi..iki saati aşkın süresinde, ağır ağır ilerleyip finalde coşan bir film olmasına rağmen, senaryo öyle akıcıdır ki hiç bir anında sıkılmazsınız. zaten 75 yılında da en iyi senaryo oscarını kapmıştır kendileri. tabi senaryonun şukelalığı yanında, polanski ustanın yönetmenliği ve oyuncuların performansı da fazlasıyla basarılıdır. final ise birdenbire gelir ve hassiktirr bırakıp gider sizi..
(hoopak - 28 Mayıs 2007 00:52)
ancak kadir inanır filmlerinde rastlanılabilecek türden bir dayak sahnesini barındıran filmdir.--- spoiler ---jn: jack nicholsonfd: faye dunawayfd: ....jn: güzel adı ne?fd: katherine.jn: katherine kim? (soyadını kastediyor)fd: o benim kızım!jn: *tokat atar* doğruyu bilmek istiyorum dedim!fd: kızkardeşim!jn: *tokat atar*fd: kızım!jn: *tokat atar*fd: kızkardeşim kızımjn: *yine tokat atar* doğruyu bilmek istiyorum dedim! *tekme tokat dalar*fd: kızkardeşim ve kızım!sonuç: sorun şu ki, hatun faye dunaway'in hem kızkardeşi hem de kızıdır.--- spoiler ---
(ara - 18 Kasım 2007 11:21)
roman polanski'nin tarzının hayli dışında, en iyi senaryo oscar'ını almış, amerika' da çevirdiği son filmi. film genel olarak los angeles'da başlayıp çin mahallesinde biten amerikan tarzı bir dedektiflik hikayesi havasında. filmin başından itibaren büyülü chinatown kelimesi, kahramanımız j.j gittes' in dudaklarından dökülmekte ancak faye dunaway'in canlandırdığı evelyn cross mulwray adlı zengin teyzemizin hizmetçileri dışında filmin sonuna kadar çin'e özgü ne bir insan ne de bir vurgu göze çarpmakta. biz de izleyenler olarak godoyu bekler gibi filmin ne zaman chinatown'a gideceğini beklemekteyiz. tabi sadece polanski'nin kotarabileceği bir biçimde hikaye, sanki ilk bölümünde bağımsız avrupa sineması filmleri temposunda gitmemiş gibi, ikinci bölümün son 20 dakikasında fark ettirmeden ivme kazanmakta. filmden sonra film hakkında edinilen bilgilerden sonra ise, yönetmene olan saygı had safhaya ulaşmakta. neden mi? şöyle ki film 1930'lar amerikası'nda geçmekte. esasoğlanla esaskızın yemek yediği restoranda ise orkestra, tam da o günlerde, 1936 yapımı swing time adlı film ile popülerlik kazanan the way you look tonight adlı güzide eseri icra etmekte. tabi ortamın müsait olmaması nedeniyle sözlerini dinleyememekteyiz. ancak bir sonraki sahnede kahramanımız gittes, o benzersiz şarkının sözlerini mırıldanmakta. sadece bu mu? değil tabi. faye dunaway'in makyajı, özellikle polanski'nin annesine benzetilmiş. jack nicholson, role daha iyi ısınabilmek için gömleklerinin iç kısmına j.j. gittes yazdırmış. kanımca en enteresan ayrıntı ise, filmin başlarında görülen otelin adında gizli. senaryoda sıradan bir isimle geçen otelin adını polanski, gabriel garcia marquez'in yüz yıllık yalnızlık romanına ithafen el macondo olarak değiştirmiş. bu ince ayrıntıları yakalama ve vurgulama yeteneğinin dışında, öğreniyoruz ki bıçkın bir abimizmiş ayrıca kendisi. zira filmin setinde faye dunaway ile tartışmış, tartışmayı saçlarını çekecek kadar ileri götürmüş, koyu bir l.a. lakers taraftarı olan jack nicholson'in odasini, kendisi maç izlediği sırada basarak televizyonunu parçalamış. tabi bu durumda gittes' in burnunu kesen mafya elemanı rolünü neden kendisinin oynadığını çok fazla düşünmemize gerek yok. zaten güzel bir tempoyla giden film, tam da polanski'ye yakışır bir şekilde bitiyor. yönetmen, filmi bitirdiği replik olan ve american film institute tarafından derece verilen "forget it, jake, it's chinatown!" quote'unu, sanki bu finalden dolayı aklı karışan seyircilere de yöneltmekte bir anlamda. velhasıl, güzel film, evet.
(mascius - 22 Ocak 2009 02:23)
--- spoiler ---politikacılar,eski binalar ve fahişeler ne kadar uzun dayanırlarsa o kadar saygı görürler.--- spoiler ---
(yorgun nihilist - 13 Aralık 2009 23:15)
filmde, terbiyesiz ahlaksiz insan rolundeki john huston bir sahnede jack nicholsan'a-sen once kizi bul-hele bi kizi bul-yaa sen once bi kizi bulsana repliklerini sarfederek israrcilikta doruga cikip kavga oncesi diyaloglari'ni akla getirmistir.ayni ahlaksiz, piskin piskin, "los angeles'a suyu getiremezsek, los angeles'i suya gotururuz be koc" deyisiyle akla kazinmistir.edit: kulagimi ceken kablam' a tesekkurler.
(mister dortnal - 13 Aralık 2002 09:08)
1974 yapımı, kötülerin kazandığı ender filmlerden... jack nicholson'a zaten one flew over the cuckoo's nest'den beri hayran olan benim için, 2 kere izlemiş olmama rağmen hâlen sıkmayan filmdir... şimdi diyeceksin ulan one flew over the cuckoo's nest bir sene sonra çekildi; ama ben önce onu izlemiştim kardeşim, bana ne ?.. * yazının bundan sonrasını filmi izlemeyenlere önermiyorum. çünkü çok fena spoiler falan içerebilir. ya da az da içerebilir. bilemedim şimdi. ama dikkat edin yine siz!filmde chinatown muhabbetinin sürekli geçmesi ve sadece bir sahnede-o da son sahne- gözükmesi eksi puan olarak değerlendirilmemeli tam tersine olayın neticeye bağlandığı-ki bence daha da sarpa sardığı- bölümün chinatown'da geçeceğinin sessiz habercisidir... polisiye türde olan hitchcock filmlerindeki gibi chinatown'da da seyirci ana karaktere kilitlenir, asla dedektifin takip ettiği örneğin, hollis mulwray karakterine yakın çekim yapılmamıştır, bunun sebebi seyircinin ana karaktere kilitlenmesini sağlamak içindir... hatta bir sahnede çatıdan hollis ve kızın fotoğraflarını çeken dedektife seyirci o kadar kitlenir ki, gittes, kiremiti yere düşürdüğünde o karakterden daha fazla heyecan yapmanız olasıdır... ayrıca, j.j. gittes'in takip sırasında, saat kurup hollis mulwray'in arabasının arkasına bırakması sonradan gelip aldığında, kaç saat orada beklediğini öğrenebilmesi, öyle buradan oturup ''çok kötü lan bu film'' derken yapılan eleştiriden çok daha fazla mantık kokan bir detaydır...bu arada bir detay daha, arabada j.j. gittes ve eveleyn mulwray'in konuştuğu sahnede, eveleyn mulwray başını yaslamak için öne eğilir ve yanlışlıkla kafası kornaya basar ve birden irkilir... biz o sahneyi geyik olarak düşünürken, finalde, evelyn mulwray'in hareket eden arabada kafasından vurulmasının ardından uzaktan kızının çığlıkları ve yavaşlayan arabanın korna sesi duyulur ve kamera yakın çekim yaptığında evelyn mulwray'in patlayan karafasının kornaya düştüğünü görürüz...sonuç olarak, hikaye anlatımıyla, jack nicholson'ın oyunculuğuyla, j.j.gittes eveleyn mulwray'i sorgularken, eveleyn'in ''o benim kız kardeşim ve kızım'' dediği sahnede seyirciyi şoke etmesiyle, ''bad for glass'' diyen çinli bahçivanıyla, sinema tarihinin en güzel karelerinden birini barındırmasıyla(gittes çatıdan hollis ve kızın fotoğraflarını çekerken kamera gittes'i gösterir ve gittes'in objektifinde hollis ve kızın yansıması rahatça görülür), kamera açılarıyla, enfes bir filmdir... ayrıca o karenin kapak resmi olarak kullanılmaması da ayrı bir aptallıktır...hikaye anlatımı, karamsar bir finale sahip olması, filmin adının geçtiği mekanın sadece final sahnesinde gözükmesi, sadece bunlar bile filmi sinemada izleyen bir insanın ''nasıl yaa?'' deyip, film bittikten sonra üzerinde bir süre düşünmesine sebebiyet verecek, beğenilmese bile saygı duyulması gereken arşivlik filmlerden...yine de orson welles'ın touch of evil'ı bu türde chinatown'ın eline verir gibi geliyor bana...edit: spoiler.*
(cupido - 20 Haziran 2011 03:13)
evelyn mulwray: (faye dunaway): what were you doing in chinatown?jake gittes (jack nicholson): working for the district attorney.evelyn mulwray: doing what?jake gittes: as little as possible.evelyn mulwray: the district attorney gives his men advice like that?jake gittes: they do in chinatown.noah cross (john huston): exactly what do you know about me? jake gittes: mainly that you're rich, and too respectable to want your name in the newspapers.noah cross: of course i'm respectable. i'm old. politicians, ugly buildings, and whores all get respectable if they last long enough.loach (dick bakalyan): what happened to your nose, gittes? somebody slammed a bedroom window on it?jake gittes: nope. your wife got excited. she crossed her legs a little too quick. gibi nefis diyaloglarla akilda kalan, yonetmenin de ufak bir cameo ile gozuktugu, 30'larin los angeles'inde gecen, harika bir polisiye-film noir.
(willy van der kerkhoff - 25 Şubat 2003 19:47)
--- spoiler ---esrarengiz kadın figürün (faye dunaway) ensest kurbanı olduğunu öğrenmemiz (ki özel dedektif gittes’le [jack nicholson] birlikte öğreniriz); bunun üzerine kadının babasının (john huston) kızı için hiçbir şey yapmadığını görüp de çin mahallesinde onu ölüme terk etmesini görmemiz apaçık bir şok nedenidir. karşımızda mutlak anlamda özdeşim kurabileceğimiz karakterler yoktur; ama eni sonu seyirci taraf tutar, kendini belli karakterlere yakın hisseder. olan biteni dedektif gittes’ın (erkek egemen gözün) penceresinden görürüz. gittes gibi biz de olayların ardında yatan asıl nedeni anlamaya çalışırız. aslında o aynı zamanda seyircinin de gözüdür. seyircinin merakının hedonik iyileştiricisidir.chinatown’da temel öykü, vahşi kapitalizmin acımasız figürlerinin polisler dâhil bütün nüfuzluları satın almaları, kendi iktidarları, saltanatları için önlerine geleni sömürmeleri üzerine kuruludur. anaakım bir filmde baba figürü, kızına sahip çıkan, onu kollayan, koruyucu, iyiliksever vb. bir profil olarak çizilir; ama chinatown’un da dâhil olduğu kimi filmlerde aile kurumu kökünden sarsılmış, güven unsuru zayıflamıştır. evlilik annenin mutfakta zevkle zaman geçirdiği, kocanın namuslu bir işte dürüstçe çalıştığı, çocukların bahçede topaç oynadığı bir kurum değildir, film noir evreninde. film noir öykülerinde dominant sinemanın belirleyici kodları sarsılmıştır sahte mutluluk tablolarının, çıkarsız insan ilişkilerinin yanılsamalı tabiatının, cezbedici amerikan rüyası ve onun özendirici yaşam düzeninin; kısacası, ikiyüzlü yaratım süreçleriyle hollywood sanatsal imparatorluğunun alaşağı edilmesi sürecidir film noir.polanski'nin filmine şok edici bir finali uygun görmesi elbette kolay benimsenmemiştir. hem senaryo yazarı robert towne ile hem de stüdyo yöneticileriyle hesaplaşmak zorunda kalmıştır. ama öyle veya böyle kazanan kendisi, yani sinema olmuştur.--- spoiler ---edit: imla
(hanging rock - 23 Mayıs 2014 14:04)
metropolün altyapı sorunlarından ziftlenen yozlaşmış politikacılar, işadamı görünümlü mafioso tiplemelerin borusunu öttürdüğü karanlık bir sosyal düzen ve yaptığı ettiği "as little as possible" olan yasak savıcı kamu görevlileri... allah'tan 30'ların los angeles'ını anlatıyor, günümüz istanbulu'yla hiçbir alakası yok çok şükür!
(tucobenedictoramirez - 25 Temmuz 2005 17:34)
Yorum Kaynak Link : chinatown