Süre                : 2 Saat 6 dakika
Çıkış Tarihi     : 09 Ocak 1998 Cuma, Yapım Yılı : 1998
Türü                : Drama,Romantik
Taglar             : Profesör,Zekice,arkadaş,orijinal hikaye,kapıcı
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Be Gentlemen Limited Partnership , Lawrence Bender Productions , Miramax
Yönetmen       : Gus Van Sant (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Matt Damon (IMDB)(ekşi),Ben Affleck (IMDB)
Oyuncular      : Matt Damon (IMDB)(ekşi), Robin Williams (IMDB)(ekşi), Ben Affleck (IMDB), Stellan Skarsgård (IMDB)(ekşi), Minnie Driver (IMDB)(ekşi), Casey Affleck (IMDB)(ekşi), Cole Hauser (IMDB)(ekşi), Matt Mercier (IMDB)(ekşi), Alison Folland (IMDB), Vik Sahay (IMDB), Scott William Winters (IMDB), Kevin Rushton (IMDB), George Plimpton (IMDB), Francesco Clemente (IMDB), Barna Moricz (IMDB), Richard Fitzpatrick (IMDB), Chris Britton (IMDB), Bruce Hunter (IMDB), James Allodi (IMDB), Riva Di Paola (IMDB), Harmony Korine (IMDB), Thomas Lundy (IMDB)

Good Will Hunting (~ Can Dostum) ' Filminin Konusu :
Will, bir üniversitede hademelik yapan süper zeki bir gençtir. Will, bir türlü sokak kavgalarından kendini alıkoyamaz ve başı derde girer. Hapise düşmek üzere olan Will'i bu durumdan kurtarabilecek tek kişi onun yeteneklerini farkeden, okulun profesörlerinden Sean McGuire'dır. Aralarında bir anlaşma yaparlar ve bu zamanla çok özel bir dostluğa doğru yol alırlar..

Ödüller      :

Berlin Film Festivali:Silver Berlin Bear-Outstanding Single Achievement
Academy Awards - Oscar:En İyi Özgün Senaryo, En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu
Golden Globes:Golden Globe-Best Screenplay - Motion Picture


  • ""it's not your fault."filmi en güzel tanımlayan cümledir bence."
  • "filmde gecen 12 kardesin ismi soyledir. marky, ricky, danny, terry, mikey, davey, timmy, tommy, joey, robby, johnny, ve brian."
  • "gördüğüm en güzel credits bu filmdedir. öyle uzayıp giden yola kitleniyorsunuz resmen."
  • "iyi niyetli insanları tüfekle vuran bir adamın öyküsü."
  • "filmin türkçe karşılığının "can dostum" olması da beni etkileyen bir dier faktördü ayrıca (bkz: factor 5)"




Facebook Yorumları
  • comment image

    muhte$em diyaloglar vardi bu filmde. ilk izledigim de istedim ki benim de bi psikologum falan olsun, degi$iklik olurdu ama nerden bulcan robin willams gibi adami. ar$ivden baktim da hastasi oldugum birkac diyalogu buldum, gordum ki herkes benzer sahnelere kitlenmi$. ben de bu diyaloglarin turkcesini payla$ayim istedim ;

    --- spoiler ---
    sean* - önceki gün resmim hakkında söylediklerini düşündüm. bütün gece bunu düşündüm. sonra anladım. ondan sonra güzel bir uykuya dalıp, seni hiç düşünmedim. ne anladım biliyor musun?

    will hunting*- hayır.

    sean - sen sadece bir çocuksun. ne konuştuğunu bile bilmiyorsun.

    will hunting - teşekkür ederim.

    sean - bir şey değil.
    boston'dan hiç çıkmadın.

    will hunting - hayır.

    sean : sana sanat soracak olsam bana okuduğun kitapları satmaya kalkacaksın. michelangelo hakkında çok şey biliyor musun? çalışmalarını, politik etkilerini, papayla ilişkilerini, cinsel tercihini, bütün çalışmalarını söylersin. ama sistine kilisesi'nin kokusunu söyleyemezsin. çünkü oraya gerçekten gidip o güzel tavana bakmadın. görmedin...
    sana kadınları sorsam neleri sevdiğin hakkında bir sürü şey sayarsın. belki bir iki kere yatmışsındır da. ama bir kadının yanında uyanmanın ve mutlu olmanın ne olduğunu söyleyemezsin.
    zorlu bir çocuksun.
    sana savaşı sorsam sheakspeare'den bahsedersin, değil mi? "bir kere daha yaklaşıyoruz dostlar." ama hiç savaş görmedin. en yakın dostunun kafası kucağında son nefesini verirken sana nasıl baktığını görmedin.
    sana aşkı sorsam sonelerden alıntı yapacaksın. ama bir kadının karşısında hiç tamamen savunmasız kalmadın. sana gözleriyle hükmedecek birini görmedin.
    tanrının seni cehennemden kurtarması için indirdiği melek olduğunu düşünmedin. onun meleği olmak nasıl bir şey bunu da bilmiyorsun. bir aşkı sonsuza dek paylaşmayı. her şeye rağmen. kansere rağmen. bir hastane odasında iki ay boyunca elini tutarak sabahlamak ne demek bilmiyorsun. doktorun gözlerine baktığında “ziyaret saatleri” kuralının anlamsız olduğunu görmesi ne demek bilmiyorsun.
    gerçek kayıp ne bilmiyorsun. çünkü hiçbir şeyi kendinden daha fazla sevmedin. birini bu kadar sevmeye bile cesaret edememişsindir.
    sana bakınca kendine güvenen bir entelektüel görmüyorum. ürkek bir velet görüyorum. ama sen bir dahisin. bunu kimse inkar edemez. kimse senin derinliklerini anlayamaz. sırf bir resmimi gördün diye hakkımda her şeyi bildiğini sanıyorsun. hayatımı yorumladın.
    yetimsin değil mi?
    sırf oliver twist'i okudum diye hayatının ilk dönemlerinde neler hissettiğini anlayabilir miyim?
    bu seni anlatır mı? şahsen umurumda bile değilsin. senden bir şey öğrenemem. sen kim olduğunu anlatmak istemezsen sırf kitap okudum diye seni anlayamam.
    anlatırsan ben varım. ama sen istiyor musun?
    söyleyebileceklerinden korkuyorsun.
    sıra sende şef.

    der ve kalkip gider robin abimiz. allahi kaymi$ esas oglan da kalakalir kugularin kar$isinda.
    ---
    spoiler ---

    bir ba$ka diyalog;

    --- spoiler ---
    esas oglan will hunting, matematik profosorun zoru ile i$ goru$melerine falan gidiyordu. sira ulusal guvenlige geldiginde goru$me esnasinda $oyle bir diyalog geciyordu gorevlilerle bizim cocuk arasinda.

    yetkililer : neden ulusal güvenlik için çalışmayasın?

    will hunting * : neden ulusal güvenlik için çalışmayayım?
    zor bir soru, ama şansımı deneyeyim.
    diyelim ki çalışıyorum. biri masama bir şifre koydu. kimsenin çözemediği bir şey. şamsımı deniyorum ve belki de çözüyorum. işimi iyi yaptığım için memnunum. ama belki o şifrede kuzey afrika ya da orta doğu'da asi bir ordunun yeri yazıyordu. yeri öğrenince asilerin saklandığı köyü bombalıyorsunuz. hayatımda hiç görmediğim 1500 kişi ölüyor. politikacılar bölgeyi emniyete almak için asker gönderiyor. çünkü umurlarında değil. ne de olsa onların çocuğu gitmeyecek. sıcak çatışmaya kendileri katılmayacak. kıçına kurşunu yiyecek olan güney mahallesinden bir çocuk olacak. geri geldiğinde, çalıştığı fabrikanın geldiği ülkeye kurulduğunu görecek. kıçına kurşun sıkan adamın işini çaldığını görecek. çünkü o günde 1.5 sente mola vermeden çalışmaya razı. bu arada oraya gitmesinin tek sebebinin ucuza petrol satacak bir hükümeti işbaşına getirmek olduğunu anlayacak. tabii petrol şirketleri yerel fiyatları yükseltmek için uğraşacak. onlar iyi kar edecek ama bunun arkadaşıma faydası olmayacak. değerli zamanlarını petrolü getirmek için harcayacaklar. hatta belki sarhoş bir kaptanla bile anlaşabilirler. martini içip buzdağları arasında slalom yapmayı seven biri. çok geçmeden bir yere çarpıp petrolü dökecek ve kuzey atlantik’te bütün deniz yaşamını yok edecek. arkadaşım işsiz kaldığından benzin alamayacak. iş görüşmelerine yürüyerek gitmek zorunda kalacak. kıçındaki kurşun yüzünden canı çok yanacak. bu arada açlık çekecek, çünkü yiyebileceği tek şey aşevinde ona verecekleri kuzey atlantik'teki balık leşleri olacak. ama benim aklıma daha iyi bir şey geldi. en iyisi arkadaşımı öldürelim gitsin. işini de yeminli düşmanına verelim. benzin fiyatını yükseltelim, köyleri bombalayalım, yavru fokları sopayla dövelim, ve ulusal güvenliğe başkan bile olabilirim.
    ---
    spoiler ---


    (0v3rm1nd - 4 Ağustos 2007 17:29)

  • comment image

    isminde bir cinlik olabileceğini düşündüğüm güzel film. kahramanın adı will hunting (matt damon) dolayısıyla filmin adı "iyi will hunting" anlamına gelebilir bir yandan... öte yandan good (iyi) will (irade-niyet) hunting (avcılık) sözcükleri "iyi niyet avcılığı" anlamına da gelebilir. robin williams'ın film boyunca yaptığı şey bir tür iyi niyet/irade avcılığı yapmaya çalışarak, will hunting'i "faideli" bir adam haline getirmeye çalışmak değil mi?


    (gofret beyin - 18 Mart 2008 12:55)

  • comment image

    arada özlüyorum ben bu filmi. bugün olduğu gibi. her izleyişimde farklı hissediyorum. her izleyişimde değişiyorum sanki. hayatın seçimlerden ibaret olduğunu anlatıyor biraz. biraz da bazı şeylerin bizin suçumuz olmadığını haykırıyor sean'ın ağzından. çaresiz anlara küfrettiriyor. gerçek sevgiye bir kat daha özendiriyor. iyi dostları akla düşürüyor durup dururken. bir kere daha sevdiriyor onları. sarılıp doya doya ağlayabileceğin omuzların varlığı için şükrettiriyor. sonunda da umut enjekte ediyor bir doz. akılda muhteşem diyaloglar ve abartısız oyunculuklarla kotarılmış samimi sahneler bırakarak bir dahaki izleyişe kadar kalplerdeki yerini bir kez daha sağlamlaştırıyor.


    (arrsu - 22 Temmuz 2009 22:58)

  • comment image

    şöyle efsanevi bir diyaloğa sahip film:

    "you're not perfect, sport, and let me save you the suspense: this girl you've met, she's not perfect either. but the question is whether or not you're perfect for each other."

    kısaca türkçe meali:
    "mükemmel değilsin dostum. ve sana söyleyeyim, şu tanıştığın kız, o da mükemmel değil. asıl soru birbiriniz için mükemmel olup olmadığınız..."


    (pleasure delayer - 10 Şubat 2010 14:17)

  • comment image

    özetle; film oldukça güzel. özgün bir önermesi var. izlerken kendince muhakemeler yapıyorsun.(bir arkadaşım buna mahkeme diyor, sonunda ağzını kırıcam o olucak)
    şahsen başlarda "will şöyle yapsın, böyle yapmalı, aha filmin sonu da böyle olur" derken, son çeyrekte fikirlerim nasıl da 540 derece değişti ben de anlamadım.

    film dediğin böyle olacak işte. adam olacak.

    senarist ülkemizdeki "puanım boşa gitmesin" zihniyetini açıkça yerden yere vurmuş. kafası matematiğe basan, analitik zekası gelişmiş her bireyin mühendis veya fen bilimleriyle ilgili bir meslek seçmesi saçmalığına değinmiş.

    gelişmekte olan ülkeler için böyle bir baskının, böyle bir düşünce yapısının, basmakalıbın olması aslında pek de şaşırtıcı değil. bu koşullarda öncelik bireylerin mutluluğu veya tercihleri değil, maksimum toplam fayda olur. yani sayısal yeteneği iyi olan mühendis vb. olsun, sayılsa yeteneği nispeten daha az iyi olan işletmeci bilmem neci olsun. sözel yeteneği olan avukat, psikolog olsun. kafası hiç basmayan da şu olsun bu olsun. futbolcu, popçu, ressam vesair. bireylerin seçimlerini yapması, potansiyelini kullanmaması, ya da mutlu olması toplumun işine gelmiyor.

    <spoiler> will hunting kafası bu lanet şeylere basıyor diye, matematik ödüllerini hamuduyla götürebilecekken, sonunda (sadece) bunu yapmak istemediğini anlıyor. e senin şerefin yeter zaten. istersen yine git yerleri sil..<spoiler>

    ben sen o biz siz onlar, "puanım boşa gitmesin" anlayışının eseriyiz. yapabildiğimiz işleri sevmeye çalışan insanlarız. boyumuz uzun diye perde takan, takmaya mecbur edilen insanlarız biz.

    bu anlayış sanırım bi 20 yıl daha devam eder. çünkü ben daha çocuk yapmadım. birkaç yıl içinde evlenip çocuk yapsam, büyüse de meslek seçecek yaşa gelse. nerden baksan 20 yıl.

    son olarak hakkında bu kadar az entry girilmesine canım çok sıkıldı. arkadaşlar filmi izleyin ve lütfen entry girin.


    (for those who died alone - 13 Aralık 2010 14:47)

  • comment image

    --- spoiler ---
    neden ulusal güvenlik için çalışmayayım?
    zor bir soru
    ama şansımı deneyeyim.
    diyelim ki çalışıyorum. biri masama
    bir şifre koydu.
    kimsenin çözemediği bir şey.
    şamsımı deniyorum ve belki de çözüyorum.
    işimi iyi yaptığım için memnunum.
    ama belki o şifrede...
    ...kuzey afrika ya da orta doğu'da asi bir
    ordunun yeri yazıyordu.
    yeri öğrenince asilerin saklandığı köyü
    bombalıyorsunuz.
    hayatımda hiç görmediğim kişi ölüyor.
    politikacılar bölgeyi emniyete almak
    için asker gönderiyor.
    çünkü umurlarında değil.
    ne de olsa onların çocuğu gitmeyecek.
    sıcak çatışmaya kendileri katılmayacak.
    kıçına kurşunu yiyecek olan güney
    mahallesinden bir çocuk olacak.
    geri geldiğinde emek verdiği çiçeğin...
    ...gönderildiği ülkeye
    ihraç edildiğini görecek.
    kıçına kurşun sıkan adamın işini
    çaldığını görecek.
    çünkü o günde sente mola
    vermeden çalışmaya razı.
    bu arada oraya gitmesinin tek sebebinin
    ucuza petrol satacak...
    ...bir hükümeti işbaşına getirmek
    olduğunu anlayacak.
    tabii petrol şirketleri yerel fiyatları
    yükseltmek için uğraşacak.
    onlar iyi kar edecek ama bunun arkadaşıma
    faydası olmayacak.
    değerli zamanlarını petrolü getirmek
    için harcayacaklar.
    hatta belki sarhoş bir kaptanla
    bile anlaşabilirler.
    martini içip buzdağları arasında slalom
    yapmayı seven biri.
    çok geçmeden bir yere çarpıp
    petrolü dökecek...
    ...ve kuzey atlantik te bütün deniz
    yaşamını yok edecek.
    arkadaşım işsiz kaldığından
    benzin alamayacak.
    iş görüşmelerine yürüyerek gitmek
    zorunda kalacak.
    kıçındaki kurşun yüzünden canı çok yanacak.
    bu arada açlık çekecek çünkü
    yiyebileceği tek şey...
    ...aşevinde ona verecekleri tek şey...
    ...kuzeyatlantik'teki balık leşleri olacak.
    ama benim aklıma daha iyi bir şey geldi.
    en iyisi arkadaşımı öldürelim gitsin.
    işini de yeminli düşmanına verelim.
    benzin fiyatını yükseltelim köyleri
    bombalayalım...
    ...yavru fokları sopayla dövelim ve ulusal
    güvenliğe katılalım.
    başkan bile olabilirim.

    ---
    spoiler ---


    (zabita irfan - 7 Nisan 2011 02:12)

  • comment image

    film bizi etkiliyor, çünkü bizler dehanın çözümlediklerinden, matematiksel çıkarımlarından, bilimsel bulgularından etkilenmiyoruz. bizler sıradan insanlar olarak mutlu olmanın, kendimizden çok sevdiğimiz bir karşı cins ile veya bir dost ile mümkün olabileceğine inanıyoruz, hatta yaşayarak görüyoruz. bir dahinin matematik alanında elde ettiği başarıyı statü sahibi olma isteği, işleyen çarkın bir parçası olma durumu, insanlar tarafından önemsenme, saygı görme arzusu olarak görüyoruz sadece. filmde de sıradan insana yönelik bir anlatımın akıcılığı ve cezbediciliği var. sıradan insanın kötülüğü budur belki der ki: esas mutluluk kendinden çok sevdiğin biriyle yaşayacağın aşktır, aşktan güzel hiçbir şey yoktur. diğer insanların sahip oldukları hem kendilerine hem de çevrelerine zarar verir ama farkında değillerdir..

    sıradan insan sayısı fazla olduğu için, onların kabulleri dünyada tek gerçeklikmiş gibi algılanıyor, filmlerin çoğuna da yansıyor bu durum.

    derin düşünmeyen, canı ne istiyorsa onu yapmayı erdem olarak gören, aşk algısı karşısındaki kişi için kendinden vazgeçmek olan insanlarca her daim itibar görecek bir filmdir good will hunting.


    (burokrasi - 22 Şubat 2012 10:15)

  • comment image

    --- spoiler ---
    farzedelim uga'da çalışıyorum ve biri masama kimsenin çözemediği bir şifre koyuyor. ben de onunla biraz uğraşıp çözüyorum. işimi iyi yaptığım için çok mutluyum ama belki de o şifre kuzey afrika'da ya da ortadoğuda bir asi ordusunun yerini belirliyor. koordinatları aldıktan sonra asilerin saklandığı köyü bombalıyorlar ve hayatımda hiç sorun yaşamadığım 1500 kişi ölüyor. sonra politikacılar çıkıp bölge güvenliğini sağlamak için deniz piyadelerini gönderin diyor. çünkü umurlarında değil. orada üzerine ateş edilenler kendi çocukları olmayacak. torbadan da kendi isimleri çıkmamıştı çünkü o sırada ulusal muhafızlar bölüğünde tatil yapıyorlardı. kıçına şarapneli yiyen güneyli bir genç olacak. evine dönünce eskiden çalıştığı fabrikanın savaşmaya gittiği ülkeye taşındığını öğrenecek. kıçına şarapneli sokan kişi de onun işini almış olacak. çünkü hiç mola vermeden günde 15 cent'e razı. bu arada güneyli dostum o ülkeye gitmemizin tek nedeninin orada bize iyi fiyatla petrol satacak bir hükümet kurmak olduğunu öğrenecek. tabi petrol şirketleri çalışma ortamını kullanarak petrol fiyatlarını yükseltecek. aradaki farkla ceplerini dolduracaklar. bu benzini 75 cent'e alan arkadaşıma yardımcı olmayacak. doğal olarak şirketler petrolün ülkemize gelmesini geciktirecek. buz dağları arasında slalom yapmayı seven alkolik kaptanlara tankerler emanet edilecek. ancak bir süre sonra bir tanesi buz dağına çarpacak ve petrol yayılarak kuzey atlantik'teki deniz hayatını öldürecek. peki bu durumda ben ne düşünüyorum. bence bu işin daha kolay bir yanı var. arkadaşımı vurmak yerine aracıyı kaldırmaya karar verdim. işini alacağım. ezeli düşmanıma vereceğim. benzin fiyatları yükselecek. fok balıklarını öldürüp, sürekli haşhaş kullanacak ve ulusal muhafızlara katılacağım. ne dersin? belki başkan bile olabilirim.
    ---
    spoiler ---


    (forzamakine - 5 Ocak 2013 01:41)

  • comment image

    senaristligini de yine ben affleck ve matt damon in beraber yaptiklari film. lakin bu ikili pek de dahi olmadiklarindan hatta az hiyar da olmadiklarindan o dahi cocuga yer yer berbat espriler yaptirmak zorunda kaldilar filmde. "ulan dahi adam böyle mi konusur" "dahi diye geciyo salagin ettigi lafa bak" demek zorunda kaldi bu yüzden izleyici de cogu kez. zaten icinde dahi cocugun hikayesi gecen filmlerde genelde bu dahi yi nasi konusturtmali nasil davrandirtmali neler yaptirtmali diye bi sorun kendiliginden ortaya cikar. senarist de dahi olmadikca biraz triska dan olur o replikler a beautiful mind daki gibi biyografik olmadigi müddetce. mesela bi film daha vardi orda da bi dahi bembeyaz keltos bi cocuk vardi üstelik o hem dahiydi hem metafizik gücleri de vardi ancak o da baya salak konusurdu bütün dahiligine ragmen.

    bunun yani sira filmin müziklerini elliott smith yapmistir. angeles, say yes cok yerinde cok sahane girmistir duygu selini arttirmistir. bi de will in " yakarim lan ben bu kagitlari. bebek isi lan bunlar bana. bunlar ne ki lan" diyerek kanitlari yaktigi o sahnede doktorun aman aman yakma diye yerlerde süründügü üf üf kagidi üfledigi sahne güldürdü beni. ulan cocuk her zaman orda istedigi zaman yazar onu bi daha. o kadar gaza gelmenin manasi neydi anlamadim. "iste deha o kadar kendinden gecitrmis ki herifi artik o derece aptal aptal hareketlere gecmesini saglamis profösör bile o hallere düstüyse vay be" diyesi gelsin seyircinin amacli bi hareket olmasindan killandim.

    ayrica sunu da cok iyi biliyorum ki nice gencimiz bu filmi izledikten sonra bayagi bi havaya girmistir. "bi will de ben neden olmayayim?" "aslinda bende gizli bir will sayilirim ama caktirmiyorum" psikozuyla okul birincisi olmaya and icmislerdir, iki yildir kanitlanamayan teorem cözüyormus edasiyla iki bilinmeyenli denklem cözmüsler, kesir sadelestirmislerdir. o bakimdan egitim ögretime tesvik etme rolünü iyi basarmistir bu film.

    ve de son olarak hollywood filmi olmasina ragmen sisteme elestirisini catir catir yapmis, koyun olmayin birey olun mesajini da güzelce cakmistir bu film. ama tabi izleyicide "hollywoood filmidir. kesin bi ibnelik vardir diye düsünmeme ragmen bu filmde degisik seyler oluyor.sistem i nasil da yerden yere vuruyor" düsüncesi yaratmak ve seyirciyi hollywood filmleri hakkindaki düsüncemi degistirdi fikrine ulastirmak suretiyle daha da fazla hollywood film dünaysinin mayismis koyunlari elde ettirtmek icin de bu yola basvurulmus olabilir. insan hollywood dan killanmaya görsün böyle paranoyak düsünceler geliyor aklina habire. kesin vardir bi bit yenigi diyor.


    (aimar - 17 Kasım 2003 15:53)

  • comment image

    --- spoiler ---

    will, hayatindaki insanlari, onlarin onu terk etmesine izin vermeden hayatindan cikariyor. bu bir savunma mekanizmasi.
    ---
    spoiler ---

    bu cumleyi cok az kisinin anlayabilecegini dusunuyorum. hatta ''bu ne sacma bir savunma mekanizmasi ki? karsindaki kisinin seni terk edecegini nerden bilebilirsin'' bile diyenler olacaktir -ki vardir da. burada mantiksiz gorunen mantik su; ''o beni terk edebilir. eger terk edilirsem cok fazla aci cekerim. oysa, terk edilmeden ben o kisiyi hayatimdan cikarirsam, sadece o hayatimdan cikmis olur. terk edilme korkusu ve terk edilme acisi yasamam.''

    tabi burada baska bir konu da var. ''sen o kisiyi hayatindan cikardigin zaman aci cekmiyor musun'' sorusu akla geliyor. ancak boyle olmuyor. cunku, sen zaten terk edilme korkusu yasadigin icin, hic kimseyi hayatina gereginden fazla sokmuyor ve hic kimsenin hayatina gereginden fazla girmiyorsun. buna baglanma denebilir. birini hayatinin merkezine koymak denebilir. ne derseniz deyin. nasil tanimlandiginin bir onemi yok. karsinizdaki kisiyi kendinize ne kadar yaklastirirsaniz yaklastirin, arada daima kocaman bir duvar oluyor her sekilde. o duvar bile sizin bir tur savunma mekanizmaniz. o kisiyi hayatinizdan cikardiginiz zaman aci cekmenizi engelleyen bir mesafe.

    sean'in da dedi gibi:

    --- spoiler ---

    ''bu super bir felsefe will. boylece hayatin boyunca hic kimseyi tanimadan idare edebilirsin.''

    ---
    spoiler ---

    savunma mekanizmasinin ozunde duran da bu iste.

    --- spoiler ---

    hayatin boyunca hic kimseyi gercekten tam olarak tanimadan, sadece idare etmek. boylece hayatinin merkezinde kimse olmayacak. sen kimsenin hayatinin merkezinde olmayacaksin. daima ilk sen gideceksin ve buna aliskin oldugun icin ve terk edilmekten kendini bir kez daha kurtardigin icin derin bir aci cekmeyeceksin.
    ---
    spoiler ---

    biraz bencilce mi? biraz degil. tamamiyle bencilce. ancak adi ustunde. bu kisinin kendisi icin olusturdugu bir savunma mekanizmasi zaten. eger karsisindaki kisiyi dusunerek hareket etmek zorunda kalirsan, bu mekanizma cokecektir. bu kadar basit aslinda. kimseyi gercekten tanima, yakinina fazla yaklastirma ve gereginden fazla yaklasma. boylece hem onlarin seni terk etmesine izin vermeden hayatindan cikarabilirsin, hem de olur da terk edilirsen bu sana fazla aci vermez.

    ***

    --- spoiler ---

    filmde neredeyse bos bir diyalog yok. ozellikle sean maguire ve will hunting arasindaki diyaloglarin tamami, hatta susup saniyeleri saydiklari sahne bile insani dusuncelere yonlendiriyor. bazi diyalog dizileri veya filmlerinde sirf diyalog olsun diye dakikalarca bos bos konusulan sahneler olur mesela. bu filmin bir saniyesi bile ziyan edilmeyecek turden.

    karakterler bir taraftan birbirlerine ic dokerken, beri yandan deli gibi bir ic hesaplasma hali yasarlar.

    * will hunting, gecirdigi zorlu cocukluk donemi ve cok nadir gorulebilecek bir ozelliginin hayatina etkisine o kadar kapilmistir ki, ne istedigini bile bilemeyen biri olmustur. istediklerini soyleyemez, dile getiremez. hep bir seyler saklar ancak neyi neden sakladigini kendi bile bilmez. bunun patlamasini 2 yerde gorururuz.

    1- sevgilisi skylar ile tartistiklari sahnede saniyeler icinde kendini ozetlemeye calisirken.
    2- ''it's not your fault'' sahnesinde dayanamayip hickirarak aglamaya basladigi sahnede.

    sadece bu 2 sahnede will huting ne dediginin ve kim oldugunun kesinlikle farkindadir. bunun disinda surekli bir nedeni belirsiz kacis ve arayis icersindedir. tabi bir de en sonunda skylar'i gormeye giderken, ne istediginden kesinlikle emindir.

    * sean maguire, esinin yasini tutmaya o kadar kendini kaptirmistir ki, artik baskalarina yardim ederken, aslinda kendisinin de yardima ihtiyaci oldugunu unutmustur. will'in tablo sahnesinde, 2 dakika icinde onu yerden yere vurabilmesinin sebebi de tam olarak budur. sean da ne oldugunun ve kim oldugunun aslinda farkinda degildir. will ile konusmalarinda vefat eden esinden bahseder, onunla ilgili guzel seyler anlatir hep. anlattikca bir seylerin farkina varmaya baslar. aslinda bir acidan, will de ona yardim etmektedir. nihayetinde, sean da kendini bulur ve farkli bir seyler yapmanin zamani geldigini fark eder.

    * prof. gerald lambeau, will'in teorem ispatladigi kagidi yaktigi sahnede 3-4 cumle ile icini doker. ''evet haklisin. sen bunlari ispatlayabilirsin ama ben yapamam. bazen keske seni tanimasaydim diyorum. eger senin varligindan haberdar olmasaydim geceleri rahat uyuyabilirdim... ve senin tum her seyi bir kenara ittigini gormezdim.''

    * chuckie sullivan'in will'e soyledigi ''sende bizde olmayan bir sey var. eger onu kullanmaz ve 20 sene sonra bu hala benim gibi bu bokun icinde olursan, bu bize hakaret olur. onu kullanmalisin; kendin icin degil benim icin. hayatimin en guzel ani, arabadan inip kapina geldigim an. kapini her caldigimda, her defasinda haber vermeden gitmis olmani diliyorum.'' cumeleleri sonunda, will'in kapisina gelip will'in gittigini gordugu an yuzundeki tamamiyle samimi gulumseme, chuckie'nin gercek bir dost olduguna isaret eder. chuckie'nin will hakkindaki dusunce veya kaygilarinda ne kadar hakli oldugunu anlariz aslinda. chuckie'nin will ile gibi gorunen fakat esasinda kendi icindeki catimasi da budur.

    * son olarak skylar'in ''zengin pici'' yaftalarini bertaraf ettigi sahne vardir. will ile konusurken ''bu para bana miras kaldi. ben bunu istemedim. eger elimde olsaydi, babamla vakit gecirmek adina bu paranin hepsini verebilirdim. ama boyle bir sansim yok. bu yuzden boyle olmak zorundayim.'' der skylar. will'in gereksiz para takintisinin aslinda kendisi icin ne derece zor ve gereksiz gordugu bir sey oldugu anlatir.

    ---
    spoiler ---


    (mikua - 2 Nisan 2014 00:38)

  • comment image

    bi bakın,

    bu tarz filmleri izliyorum, izlerken de vay amk ne güzel film diyorum, film bittikten sonra imdb'ye girip puanını veriyorum, triviasını okuyorum, sonra ekşideki entryleri okuyup düşünüyorum. la amk, bu filmler güzel olmasına güzel de, hayattan çok kopuk. mit'de yerleri silen bebe, profesör, bi tane robin williams, iki üç affili laf, bitti gitti. hayat böyle değil amına koduklarım diye haykırmak istiyorum. bu tarz fimleri izledikten sonra beklentilere girmekten, skylar'ları beklemekten, hayatımı bir yola koyacak mucizeleri beklemekten yoruldum. bana boş hayallerle değil, gerçeklerle gelin. o bebe hiç bir zaman hayatını düzene koyamaz, hiç bir şekilde skylar gibi bir tiple çıkma şansını elde edemez. hiç bir profesör, kardeş senin matematiğin de iyiymiş gel seni yola sokalım demez, hiç bir robin williams tipli adam gelip o çocuğu anlayamaz. o yüzden sikeyim bu tarz hollywood filmlerini. kendinizi kandırmayın artık... bizi de.


    (atomicbomb - 15 Şubat 2015 18:49)

  • comment image

    will'in dehasının basit bir graph sorusuyla anlaşıldığı ve bu sayede mit'de okuyanların hollywood tarafından öküz olarak lanse edildiği, çok sevdiğim filmlerden biri.

    bahsi geçen graph sorusu:
    " g is the graph

    4
    / \
    1 - 2 = 3

    find
    1) the adjacency matrix a
    2) the matrix giving the number of 3-step walks
    3) the generating function for walks from i->j
    4) the generating function for walks from 1->3 "

    (bkz: matrix theory)


    (maxwell - 19 Temmuz 2004 13:34)

  • comment image

    filmin parkta geçen bölümü dışında başka güzel diyaloglara da sahip olan film.

    --- spoiler ---

    -i went on a date last week.
    -how'd it go?
    -it was good.
    -goin' out again?
    -i don't know.
    -why not?
    -haven't called her.
    -christ, you're an amateur.
    -i know what i'm doin'.
    yeah. don't worry about me. i know what i'm doin'.
    yeah. but this girl was like, you know, beautiful. she's smart. she's fun. she's different from most of the girls i've been with.
    -so call her up, romeo.
    -why, so i can realize she's not that smart, that she's fucking boring? you know, i mean, you don't -- this girl's like fuckin' perfect right now. i don't wanna ruin that.
    -maybe you're perfect right now. maybe you don't wanna ruin that.
    but i think that's a super philosophy,will. that way,you can go through your entire life without ever having to really know anybody.
    my wife used to fart when she was nervous. she had all sorts of wonderful idiosyncrasies. you know, she used to fart in her sleep. just thought i'd share that with you. one night it was so loud, it woke the dog up. [both laughing] she woke up and gone, like, "was that you?" i said, "yeah." i didn't have the heart to tell her. oh, god.
    - she woke herself up? [laughing]
    - yes.
    oh, christ. but, will, she's been dead two years and that's the shit i remember. it's wonderful stuff, you know? little things like that. yeah, but those are the things i miss the most. those little idiosyncrasies that only i knew about. that's what made her my wife. boy, and she had the goods on me too. she knew all my little peccadillos. people call these things "imperfections", but they're not. that's the good stuff. and then we get to choose who we let into our weird little worlds. you're not perfect, sport. and let me save you the suspense. this girl you met, she isn't perfect either. but the question is whether or not you're perfect for each other. that's the whole deal. that's what intimacy is all about. now you can know everything in the world, sport, but the only way you're findin' out that one is by givin' it a shot. you certainly won't learn from an old fucker like me. even if i did know, i wouldn't tell a pissant like you.
    - yeah, why not? you told me every other thing. jesus christ. fuckin' talk more than any shrink i ever seen in my life.
    - i teach the shit. i didn't say i knew how to do it.
    - yeah.
    you ever think about gettin' remarried?
    - my wife's dead.
    - hence the word "remarried".
    - she's dead.
    - yeah, well, i think that's a super philosophy, sean. i mean, that way you can actually go through the rest of your life without ever really knowing anybody.
    - time's up.

    ---
    spoiler ---


    (maxwell - 19 Temmuz 2004 13:42)

  • comment image

    will'in irak isgalini ongordugu, zenginlesecek 3-5 kisiyi, olecek 1000'i askin abd vatandasini, hayatlari mahvolacak yuzbinleri, huzuru kacacak milyonlari, kotuye evrilen tarihin** milyarlari nasil etkilyecegini anlattigi jet hiziyla aktardigi filmdir. sanat mi hayati kovaliyor, hayat mi sanati ?

    "
    (matt damon, as will hunting, being interviewed for a possible job with
    the national security agency - the spooks who conduct electronic
    eavesdropping for the u.s. government)

    why shouldn't i work for the nsa? that's a tough one. but i'll take a shot.
    say i’m working at the n.s.a. somebody puts a code on my desk, something nobody
    can break. so i take a shot at it and maybe i break it. and i’m real happy with
    myself ‘cause i did my job well. but maybe that code was the location of some rebel
    army in north africa or the middle east. once they have that location they bomb the
    village where the rebels were hiding and fifteen hundred people i never had a problem
    with get killed.

    now the politicians are sayin’ “send in the marines to secure the area” ‘cause they
    don’t give a shit. it won’t be their kid over there, gettin’ shot. just like it wasn’t
    them when their number got called, ‘cause they were pullin’ a tour in the national guard.
    it’ll be some guy from southie takin’ shrapnel in the ass. and he comes home to find that
    the plant he used to work at got exported to the country he just got back from. and the
    guy who put the shrapnel in his ass got his old job, ‘cause he’ll work for fifteen cents a
    day and no bathroom breaks. meanwhile my buddy from southie realizes the only reason he was
    over there was so we could install a government that would sell us oil at a good price. and
    of course the oil companies used the skirmish to scare up oil prices so they could turn a
    quick buck. a cute little ancillary benefit for them, but it ain’t helping my buddy at two
    dollars and fifty cents a gallon. and naturally they’re takin’ their sweet time bringing
    the oil back and maybe even took the liberty of hiring an alcoholic skipper who likes to
    drink martinis and play slalom with the icebergs and it ain’t too long ‘til he hits one,
    spills the oil and kills all the sea life in the north atlantic. so my buddy’s out of work
    and can’t afford to drive, so he’s got to walk to the job interviews, which sucks ‘cause the
    shrapnel in his ass is giving him chronic hemorrhoids. and meanwhile he’s starvin’ ‘cause
    every time he tries to get a bite to eat the only blue plate special they’re servin’ is north
    atlantic scrod with quaker state.

    so what’d i think? i’m holding out for somethin’ better. i figure i’ll eliminate the middleman.
    why not just shoot my buddy, take his job and give it to his sworn enemy, hike up gas prices, bomb
    a village, club a baby seal, hit the hash pipe and join the national guard? christ, i could be
    elected president.
    "
    not: mp3 dosyasini kaynaklarda bulmak mumkundur.
    edit : youtube linki http://www.youtube.com/…urozllbnarw&feature=related


    (fil - 12 Eylül 2004 08:41)

Yorum Kaynak Link : good will hunting