• "ben de çoğu insan gibi my player modu oynuyorum.şu ana kadar anladığım kadarıyla pr director bana yürüyor arkadaşlar."




Facebook Yorumları
  • comment image

    kendi suratımızı scan ederek oyuna monte etme işindeki surat kısmını çıkartarak, kendi götümüzü scan ederek oyuna monte etme işine çevirerek neyle karşılacağımı merak ediyorum.

    hadi gel be artık. göt suratlı bir player yaratmak istiyorum.


    (eazy - 21 Eylül 2014 20:14)

  • comment image

    öncelikle şunu söylemem lazım; nba 2k14ü oynadıktan sonra -ki o oyuna bile bayılmıştım- bu oyun bana çok çok ayrı bir dünya gibi geldi. bilgisayarım 14 serisini rahat kaldırıyordu ancak bu oyunda bütün özellikleri en düşüğe getirmem gerekti. şu an oyun akıyor ve oynanışta herhangi bir kasma yok.

    my career moduna başladım tabii hemen. 14 serisinde çok klasik ve dümdüz ilerleyen hikaye bu oyunda adeta bir film havasına bürünmüş. oyuna başlarken "starring ....." demesiyle bir filme giriş havasını seziyoruz zaten.

    rookie showcase maçı yapıp direk draft olmaktansa, undrafted olarak başlayıp 10 günlük kontratlarla kariyere adım atmak çok daha zorlayıcı ve eğlenceli olmuş. ben şahsen ilk 10 günlük kontratımı veren bucksta kötü bir performans göstererek takımda kalamadım ve detroit'e gittim. orada sezonu tamamladıktan sonra free agent olarak new york knicks ile 1 yıllığına anlaştım. 14 serisinden farklı olarak burada her maç için bir maaşınız var ve bu points olarak ödeniyor. geçen seride aylık çok çok az bir puan gelirken bu oyunda maç başına ilk yıl kontratım olmasına rağmen 250-350 arası puan alıyorum. bir diğer gördüğüm ve beğendiğim değişiklik de kontratımın para birimi cinsinden neye tekabül ettiğinin belirtilmesi oldu. mesela new york knicksin bana önerdiği 1 yıllık kontrattan 1.36 milyon dolar kazanacağım. (eğer yanlış hatırlamıyorsam.)

    şu ana kadar cut scenelere ve değişik hikayelere tam anlamıyla bayıldım. örneğin detroit pistonsta oynarken ortada bıraktığım telefonumu karıştıran andre drummondun menajerimle olan konuşmalarımı görüp, kontratım bittiğinde başka bir takıma gideceğimi bütün basına sızdırması bir anda lige sansasyon getirmişti. bunun gibi daha türlü türlü mükemmel işlenmiş, adeta filmin içindeymiş gibi hissettiren şeyler var.

    benim için nba 2k15 gelmiş geçmiş en iyi spor oyunudur. yeni başladığım my career yolculuğunda daha neler olacağını bilmiyorum ve merakla bekliyorum. bu oyunu oynayın, oynatın efendim.


    (wild one - 11 Ekim 2014 01:53)

  • comment image

    my player modunda takım arkadaşı adı altında birtakım orospu çocuğu barındıran oyun. sizin ben sülalenizi sikeyim orospu çocukları be. birkaç maç iyi oynadım fazladan süre aldım, ortalık karıştı, sanırsın forvet hakan şükür. maç sonu "bana neden pas atmıyorsun :@" diye yürüdüler üzerime son üç maçımda. hassiktir diyorum.


    (frtslck - 18 Ekim 2014 02:22)

  • comment image

    her bir özelliği ayrı geliştirmek gibi bir saçmalığı dağıtmasıyla takdir toplamıştır. sadece 2k14'te değil, önceki serilerinde de, hatta diğer spor oyunlarında hatta herhangi bir kariyer modlu gelişim oyununda herhangi bir özelliğe yüklenmeye o kadar alışmışız ki bunun saçmalığını göremez olmuşuz.

    bu oyuna yapılan eleştiriler "her bir özelliğe ayrı ayrı geliştirmek yerine 5 farklı seçenekte toplu bir geliştirme sistemi kurulmuş ki bu beni en çok yaralayan değişiklik oldu" seviyesindeyse oyun baya iyi olmuş demektir.

    düşün yani bir adam yapıyoruz. 3 sayı istatistiği 95, ama orta mesafesi 60. bu mümkün mü ? işte bunu isteyen adamlar var.

    yoksa bir adamın genel olarak şutunu, defansif özelliklerini, atletikliğini geliştirmek mi mantıklı ? oyunun şöyle harika bir yönü de var ki değinmeden geçemeyeceğim. bu özellikten bahsedildi ama bu yönüyle bakıldığını sanmıyorum. o da shooting bar (eski serilerde de şut zamanlaması önemliydi ama bunda geliştirmişler). adamınızın iyi şut sokması sadece istatistikle, oyuncu özelliğiyle ilintili değil. resmen çalışmanız, denemeniz ve yanılmanız lazım adamın şut karakterini öğrenebilmek için. bunda da öyle. şut tekniğinize çok çalışır ve zamanlamanızı iyi ayarlarsanız şut yüzdeniz artar. bu şekilde gerçek anlamda antrenman yaptıran bunun sonuçlarını veren başka bir spor oyunu olduğunu sanmıyorum.


    (benimadimmesmecon - 17 Kasım 2014 14:11)

  • comment image

    bana 30 yaşımda çaylak olarak nba'de forma giyme fırsatını veren utah jazz'a teşekkür ederek my player maceramda başımdan geçenleri, takım olarak karşılaştığımız sorunları, daha doğrusu sorun'u, sizlerle paylaşmak istiyorum.

    rookie sezonumda play-off'ları kaçırmamız sanırım kimse için sürpriz olmamıştır. 10 günlük, bir aylık kontrat derken nba'deki ilk sezonum daha ben hiçbir şey anlayamadan bitmiş, hevesi kursağımda kalmıştı. takımdan ve şehirden gayet memnundum. beni seçmekle hata etmediklerini insanlara kanıtlamak amacıyla ikinci sezona da utah jazz formasıyla devam etme kararı aldım.

    sezona 3-12 gibi bir win-loss ile başlamış olsak da sonradan birbirimize ve yeni koçumuz doc rivers'a (en çok da o kalın sesine ve kafatasını gösteren saçlarına) alışarak biraz olsun toparlamaya başladık. hatta all star arasına yaklaştığımız şu günlerde, batı konferansında play-off barajına sadece 8 galibiyet uzaklıktayız ve gelecek için umutluyuz.

    henüz göze hoş gelen bir basketbol oynamıyor olabiliriz. ama doğru yaptığımız şeylerin sayısı gün geçtikçe artıyor. her şeyden önemlisi çok iyi savunma yapıyoruz, kolay basket yemiyoruz. (bkz: #swatcity) savunmada ve hücumda herkes üzerine düşen görevi yapmaya çalışıyor. beni saymazsak baya genciz, atletiğiz, iyi koşuyoruz. transition offense'da kolay basketler buluyoruz. abileri olarak takımda bir aile havası yaratmaya çalışıyorum. hepsine eşit mesafedeyim, türk diye enes'i kayırmıyorum örneğin. enes'i ne kadar topla buluşturuyorsam, favors'a da o kadar top veriyorum. yeri geliyor, kendim bomboş sayıları atmıyorum bunlara attırıyorum. hayward hani bana hani bana demesin diye, ona da her maç en az iki alley-oop'luk pas yolluyorum. *

    sağolsunlar, onlar da bana saygıda kusur etmiyorlar. tek ihtiyaçları olan şey, saha içinde onları yönetecek, yönlendirecek, benim gibi lider bir oyun kurucuymuş meğerse. "deron williams'ın yıllar önce bıraktığı boşluk sonunda doldu, iyi ki geldin," diyorlar. haliyle, team chemistry'miz tavan yapmış durumda *. oyuncular sisteme alıştıkça koç memnuniyeti de yavaşça artıyor *. herkes halinden memnun. seyirci oyundan memnun, arenamız her maç full çekiyor. daha ne olsun, kısacası işler büyük oranda iyi gidiyor.

    ama keşke her şey yolunda gidebilseydi diyorum. keşke 2k sports sebepsiz yere, takım kimyamızı, play-off umutlarımızı, bir yılda dişimizle tırnağımızla kazıyarak geldiğimiz bu noktayı tehdit edecek olan çok ciddi bir sorunla bizi karşı karşıya bırakmasaydı... keşke bizi frederick'le tanıştırmasaydı.

    evet, frederick, frederick jeter ya da kısaca fred. kendisi kansaslı, bembeyaz, sarışın bir çocuk. 6'3 boyunda, bir shooting guard. bu sezonki yeni çaylağımız. kendisini kim, neden, neye göre draft etti, draft ederken ne düşündü inanın kimse bilmiyor. herkes suçu bir başkasına atıyor. hadi sen draft etmedin, sen scout yapıp önermedin, kim bu çocuğa yıllık 3 milyonluk kontrat teklif etti ulan, hangi süper zeka? cevap yok.

    yanlış anlamayın, aslında çok iyi bir çocuk. nba'de oynadığı için biraz heyecanlı. içi kıpır kıpır, çok iyi niyetli, azimli... ama ne yazık ki bütün bunlar onu iyi bir oyuncu yapmaya yetmiyor. fred, ne zaman baksak spor salonunda, sürekli çalışıyor, fakat sanırız hep yanlış yerlere çalışıyor. bazı konularda çok yetenekli ama sahip olduğu yetenekler basketbol sporunun temel gereksinimlerini karşılayamıyor. kendisi çok iyi bir koşucu. o boyuyla deli gibi sıçrıyor ama... bu kadar. yani başka bir şey yok fred'de sırf koşuyor ve zıplıyor.

    evet fred çok çevik, çok da ahlaklı, ama pek zeki değil sanki. bilemiyorum.

    yine fred'e hayran olmamak elde değil. nasıl yaptı, nasıl etti bilmiyorum, artık azmiyle mi girdi koçun gözüne, ya da koç fred'de bizim göremediğimiz bir takım cevherler mi gördü, yoksa fred'in ilginç basketbol anlayışıyla rakibin kafasını karıştırmayı mı planladı... ama fred ilk olarak yaklaşık bir ay önce, rodney hood yerine rotasyona girmeyi başardı. maçlara yedek girip bir 10-15 dakika görev aldı. tabii ki hiçbir varlık gösteremedi. böyle bir kaç hafta geçti. ben "hoca artık pişman olmuştur, bizim fred'i yine rotasyondan çıkarır, belki d-league'e yollarız" diye düşünürken, frederick geçtiğimiz hafta alec burks'ün yerine ilk beş çıkmaya başladı...

    tabi gözlerime inanamadım. koç rivers ne düşündü bu kararı nasıl verdi anlayamadım. istediği kadar iyi niyetli, azimli, çevik ya da kafa karıştırıcı olsun, fred'in yok sayılamayacak, görmezden gelinemeyecek, hatta mormon arkadaşlara bile illallah dedirten bazı fundemental eksiklikleri var.

    transition offense'de nereden nasıl koşacağını bilememek, önü boşken turnikeye gireceğine orta mesafe şut çekmek, temkinli defans yaparken sürekli pas arası kumarı oynamak, gereksiz reach-in fauller yapmak gibi küçük zaaflarından bahsetmiyorum.

    frederick'in en büyük sorunu, pas vermeyi bilmemesi. hangi senaryoda, nasıl ve nereye pas verileceğini bilememekten bahsetmiyorum. bizim fred, pas vermeyi hiç bilmiyor. zero, sıfır, nada. kimse ona öğretmemiş herhalde. ya da şans eseri, pas vermenin çalışıldığı bütün dersleri, antrenmanları, drilleri kaçırmış. pas vermeyi öğrenemeden 24 yaşına kadar gelmiş, şimdi de ne kadar söylesek de kafası almıyor garibin.

    sizin anlayacağınız fred'in zihninde, eline top geldiğinde yapılacaklar listesinde tek bir şey yazıyor: "şut çekmek". çoğu zaman dribbling bile yapmadan, topu nerede aldıysa oradan, zaman ve mekan tanımaksızın şut çekmek. önünde iki metrelik defans oyuncusu varmış, kendisi üçlük çizgisinin 3 adım gerisindeymiş, maçın bitmesine 20 saniye kalmış, maç berabereymiş. bu tür küçük detaylara hiç takılmıyor hiç. kafası rahat. koca basketbol oyununu tek bir algoritmaya sığdırmış "top geldiğinde topu potaya salla". sadelik güzel şey ama her zaman işe yaramıyor be fredim. hele senin yetenek seviyendeki bir oyuncu için hiç işe yaramıyor...

    yine de günahını almayayım, bazen attığı şutların çemberin orasına burasına çarpıp girdiği oluyor ya da scouting report yapmamış olan takımlar frederick'i savunma hatasına düşüp şut halindeyken ona faul yapabiliyorlar. maç başına 3.8 sayıyı bir şekilde buluyor bulmasına ama ya bize kaybettirdikleri?

    her şeye rağmen, insan onun için üzülmeden edemiyor. çünkü görseniz, saha dışında pırıl pırıl bir çocuk. gençtir diyorum, belki bir ihtimal öğrenir diyorum, pas vermeyi öğrenemese de belki zamanla şut atmayı öğrenir diye kendimi avutuyorum. allah büyük diyorum, pek üstüne gitmiyorum. geçen maç baktım, frederick sessizce köşede bekliyor pas vereyim diye. üçüncü çeyrek başladığından beri (yaklaşık 45 saniyedir) çocukcağız topu potaya doğru fırlatamadığı için çok üzgün, bunalıma girmiş. bir de yapayalnız ki sormayın. fred'in ilk yarıda attığı şutları gören rakip takım, onu artık köşede kendi halinde bırakmaya karar vermiş, fred'i savunması gereken oyuncu sürekli bana ve diğer oyunculara double team'e gidiyor. fred de hiç utanmadan elini kaldırmış "ı'm open" diye bağırıyor. sanki görmüyorum, hayret bir şey. tüm dünya görüyor boşta olduğunu.

    neyse, takımın kaptanı ve abisi olarak sinirlerime hakim olmayı başardım. hadi dedim, belki bir mucize olur da frederick verdiğim pası bu sefer iyi değerlendir, basketini atar, topa eli alışır, basketlerin arkası gelir, kendine güveni geri gelir, rakibin savunmasını biraz olsun üzerine çeker, biz de birazcık daha rahat hücum ederiz dedim, dayanamayıp kimbilir kaçıncı defa aynı hataya düştüm. pası yine fred'e verdim. her zamanki gibi shawn marion'dan hallice atış stiliyle topu potaya salladı, köşeden yolladığı top, panyanın kenarına çarptığı gibi dışarı çıktı. çembere dahi değmedi. bravo sana dedim, fred... bravo koç rivers... bravo 2k sports... hepinize bravo.

    ha söylemeyi unutmuşum, frederick'in üçlük ratingi 68. yani bomboş pozisyonda olsa bile üç sayılık basket atma şansı zaten çok düşük... rondo'dan rubio'dan falan daha kötü.

    bu kadar berbat üçlük yüzdesine rağmen, arkadaşın shooting tendency'si, yani topla buluştuğunda şut çekme tandansı kaç dersiniz?.. 88! yani insan gerçekten hayret ediyor. nasıl böyle bir oyuncu çıkmış, kim ona eline geldiği her topu potaya yollama özgüvenini vermiş.

    bir de profilinde "skilled shooter" yazıyor elemanın. tekrar ediyorum, standing three rating'i 68 ve shooting tandansı 88 olan bir yetenekli şutör...

    ayrıca driving lay up'ı da 65. turnike ulan bu... basketbolda ilk öğrendiğin hareket. o kadar kondisyon çalışacağına biraz şut ve turnike çalışsaydın ya. bu arada fred'in vertical'ı 91, strength, speed vs hep 80'lerde, overall'u da 74. tek zaafı şut, pas ve turnike... tek zaafı hızlanma ve dönüşler olan formula pilotu gibi bir şey.

    frederick'in sahip olduğu badge'ları sayıyorum: dead eye(!), fade ace, shot creator, pick pocket, screen outlet(!)

    mental badge'ları: laid back, closer(!), all time great(!)

    bak sen? keskin nişancımız frederick efendi büyüyecekmiş de all time great olacakmış. son çeyreklerde sazı eline alıp, abilerine maç kazandıracakmış... kafayı yicem.

    takım olarak tek umudumuz bu sezon bitince fred'in takas yapılması ya da bir mucize gerçekleşip yeteneğinde ve zekasında daha önce nba tarihinde hiç görülmemiş bir artışın gözlenmesi. yoksa, fred maç başına 10 dakikadan fazla süre aldığı sürece bizim takımdan çok şeyler beklememek lazım. play-off'lar da yalan olacak bu gidişle. *


    (17 panda gucu - 18 Ocak 2015 21:13)

  • comment image

    my player oynarken, belli senaryolar var, kaçamıyorsunuz amk ya. takımın o maçta yenilmesi gerekiyorsa, takım yeniliyor. nasıl ki? şöyle basitlikte açıklayayım. oyuna başladım rakip bir anda öne geçti, kapattım farkı bir miktar, sonra koç kenara aldı beni. oyuna döndüğümde rakip 20 sayı öndeydi. 2. çeyrek başlıyor henüz. kastım baya kendimi, farkı 10 a indirdim, rakip öyle böyle olmayacak şutları atmaya başladı. fark yine 20. kastırdım bir süre, 10a indi fark, kenara alındım. oyuna döndüm, fark yine 20. 3. çeyreğin ortalarında yeter amk diyerek, istatistiklere baktım, rakip %80 ile üçlük atıyordu. %60 ile de fg. be amına koyduklarım, avrupa takımı mı var karşımda, 5 tane ispanyol guard mı var karşımda? adamlar üçlük atmadığında da, içeri yüklenip banko and one alıyorlar. ya olm allaaşkına, bu kadar çok basketfaul bir maçta olamaz. fiziken mümkün değil. normal bir maçta bu kadar faul bile olmuyor amk, bizim uğraştığımız şey bu.

    yani işin özü şu, bazı maçlarda götünü de yırtsanız, yaşamanız gereken bir senaryo var, o yüzden sike sike kaybediyorsunuz maçı. böylece takım arkadaşınız size akıl hocalığı yapıyor, sizin de ona "ağzını yüzünü siktirtme" diyerek uzaklaşma şansınız doğuyor. hatta amk bir keresinde takas oldum, daha haberi geldi, bir baktım soyunma odasındayım, maç sonrası diyor. yanıma herifin biri geldi, ilk defa görüyorum oyunda, senin atacağın şutu sikeyim, senin yüzünden kaybettik maçı dedi. ulan ben öyle bir maça çıkmadım bile. illa yaşamak zorunda mıyım amk ya şunları? illa senaryonuz işleyecek mi yani? illa o takım arkadaşı telefonumu karıştıracak mı yani? not cool orospu çocukları, not cool!


    (alismadik gotte duran don - 21 Ocak 2015 18:14)

  • comment image

    eğlenceli oyun.

    kariyerime pg/sf rolünde, istemeden hawks takımında başladım. biraz mal bir takım. ikinci sezondayım. ilk beşe girdim, neredeyse her maç double double yapıyorum ama takımdan doğru dürüst katkı yok. konferans yarı finalini de cavs'e bu yüzden kaybettik. sezon boyu horford arada yanıma geliyor güya abilik yapıyor filan. büyüğümdür dedim bugüne dek ağzımı açmadım.

    az önce biten heat maçında bu horford ayısı aynı hücumda önce turnikeyi kaçırdı sonra rebound'ı alıp kafasına block'u yedi. hemen sonraki hücumda da smacı kaçırdı. maçı bu dingiller yüzünden kaybedince horford koridorda yanıma geldi. opsiyonlar çıktı. zaten kendisine maçtan bilenmişim hemen opsiyon 2'yi seçtim "ben o kadar sayı attım işimi yaptım sen de yap" diye posta koydum oh be içimin yağları eridi valla.

    kontratı da yarın yırtıcam eğer kovmazlarsa.


    (teo - 22 Temmuz 2015 11:30)

  • comment image

    şimdi ben 82 maçlık tam süre üzerinden my career yapıyordum. neyse 1.5 sezon sonunda play off lar konferans finali derken finale kaldık ve ben final serisini cleveland'a 4-2 kaybettim. yaklaşık 6 aylık emeğin sonunda finalde kaybetmenin getirdiği boşluk hissi çok fena bunu gerçek hayatta yaşamak insana gerçekten de çok koyar artık daha iyi anlıyorum yüzük için trade yapanları.


    (take care dream on - 2 Ağustos 2015 15:50)

Yorum Kaynak Link : nba 2k15