• "filmin en öz quote'u : camı penceresi patlamış binaları gören jonfen* ile alex in diyaloğu :j - what is it ?a - soviets.j - what happened here ?a - independence.."
  • "güneşli pazartesiler'le goodbye lenin çocuk yapsa "everything is illuminated" olurdu herhalde. kusursuz diyeceğim zira kusuru yok, o denli güzel."
  • "uyarlandığı kitabın yazarı jonathan safran foer'in filmin ilk sahnelerinde mezarlıktaki yaprakları temizleyen görevli olarak göründüğü filmdir."
  • "soundtrack'i bir acayip olan film. hiç sebepsiz moral bozuyor. ama çok da güzel. ne bileyim."
  • "“i imagine a line, a white line, painted on the sand and on the ocean, from me to you.” [tr. bir çizgi hayal ediyorum, beyaz bir çizgi, kum ve okyanus üzerine çizili, benden çıkıyor ve sana uzanıyor]"
  • "frodo is wandering around in ukrain and doing shit."




Facebook Yorumları
  • comment image

    renklerin içinde bir film.

    --- spoiler ---
    geçmişini gün yüzüne çıkarmaya cesaret eden dedenin duygularının yansıtılışının olanca güzelliğine rağmen intihar ettirilmesi ve bunun normal gibi algılatılması saçma ötesi olmuş. bir insanın köklerinin olduğu yere gömülmek istemesi doğal ve insanı bir istek ama bunun anında intihar ile olabileceği fikrinin verilmesi nedendir anlamış değilim. filmde çok çiğ durmuş, hem fikir hem kanlı banyo sahnesi.
    ---
    spoiler ---


    (lacking - 2 Ocak 2007 10:00)

  • comment image

    filmin en öz quote'u :

    --- spoiler ---

    camı penceresi patlamış binaları gören jonfen* ile alex in diyaloğu :

    j - what is it ?
    a - soviets.
    j - what happened here ?
    a - independence..

    ---
    spoiler ---


    (404 not found - 8 Şubat 2007 16:01)

  • comment image

    birçok keşif yapmamı sağlamış filmdir kendisi: başrollerden biri olan alex'i oynayan eugene hutz, aynı zamanda gogol bordello'nun solistidir. böylece gogol bordello'yla tanışmamı sağlamıştır. filmdeki müzikleri "bu da neymiş kimmiş ya?" merakıyla araştırmam sonucu, paul cantelon'un eserlerini de sömürebiliyorum artık. ukraynanın ovalarının ne de güzel olduğunu da keşfettim. evet.

    filmde hangi karakterin öne çıktığına ise karar veremiyorum. alex de, jonathan da, büyükbaba da, köpek de ayrı ayrı yıldızlaşmış, birisi olmasa o film eksik olurdu. hem görsel, hem de müzikal yönden tatmin edici, tekrar tekrar izlenesi, sona doğru pek eğlenceli olduğu söylenemese de "eğlenceli" bir film.


    (oyle birsey yok - 14 Şubat 2009 15:11)

  • comment image

    --- spoiler olabilir ---

    filmin başlarında alex'in tren istasyonunda jonfen'i karşılarken ona eşlik eden kalabalık orkestranın kim, ne olduğunu merak ettiğim film. bu kadar sevimli mi olunur.

    --- spoiler olabilir ---

    edit: gogol bordello'ymuşlar. bir sürü grubu geçirdim aklımdan; ama başrolde solistleri oynayan grup hiç aklıma gelmedi. *


    (surudeki asosyal koyun - 24 Temmuz 2009 14:09)

  • comment image

    --- spoiler ---
    jonfen : tişörtünü ters giymişsin..
    alex : ne (gayet umursamaz bir tavırla)
    jonfen : yok bir şey..
    ---
    spoiler ---

    aşağı yukarı böyle bir diyalogtu.

    biri aşırı titiz bir koleksiyoncu, diğeri bozuk ingilizcesiyle rehberlik yapmaya çalışan umursamaz bir adam. ama ikiside büyükbabalarının mezarlarına aynı topraktan döktüler. velhasıl daha bir çok güzel detaylar yakalayabileceğiniz güzel bir film.


    (avoger - 13 Eylül 2010 09:59)

  • comment image

    güneşli pazartesiler'le goodbye lenin çocuk yapsa "everything is illuminated" olurdu herhalde. kusursuz diyeceğim zira kusuru yok, o denli güzel.


    (bumpyourhead - 22 Aralık 2010 03:15)

  • comment image

    eğer bir köpeğiniz varsa ve henüz ona hangi ismi takacağınızı bilemiyorsanız, bu sıkıntınızı giderecek bir isim * ile sizi karşılayan film. aklıma geldikçe gülüyorum hee.

    beni koparan sahnesi ise;

    + birinci sınıf bir muhasebeci amerika'da ne kadar kazanır?
    - bilmiyorum. çok muhtemelen, eğer adam veya kadın iyiyse.
    +kadın mı?
    - veya erkek.
    + zenci muhasebeciler de var mı?
    - evet, afro-amerikalı muhasebeciler var ama o kelimeyi kullanmak istemezsin.
    + peki homoseksüel muhasebeciler?
    - herşeyin homoseksüel olanı var. homoseksüel çöpçüler bile var.
    + peki zenci homoseksüel bir muhasebeci ne kadar para kazanır?


    (zemin yesil 12 yildiz 3 ok sari - 6 Ocak 2012 13:13)

  • comment image

    "babam bize yere değen her kitabı öptürürdü.yemek kitaplarını. çocuk kitaplarını,oyunları, hatta günlükleri." cümlesi bile yeter bu filmi izlemek için.yere düşen ekmeği yerden aldıktan sonra öperek koymayı gören öğrenen bizler için çarpıcı. kitapların kutsal oldukları ekmek gibi nimet oldukları daha güzel ifade edilemezdi sanırım.
    görüntüler harika diyaloglar saf ve etkileyici.müzikler muhteşem. kitabını alıp okumak lazım dedirten filmlerden.

    --- spoiler ---
    - vale?
    +bilirsin işte, arabanı park eden adam.
    -neden arabanızı kendiniz park etmiyorsunuz?
    *****
    -kütüphanenin önünde, bütün gün orada otururdu.köydeki herkesten daha çok kitap alırdı.ama okumayı bilmiyordu bile.kitaplar hakkında düşünmeyi
    sevdiğini söylerdi.okumadan onlar hakkında düşünmeyi. hep kolunun altında bir kitapla gezerdi.

    *****
    -amerika'da birinci sınıf bir muhasebeci ne kadar kazanıyor?
    +bilmiyorum. muhtemelen kadın ya da adam işinde iyiyse çok kazanır.
    -kadın mı?
    +ya da adam.
    -zenci muhasebeciler de var mı?
    +evet, afro-amerikalı muhasebeciler de var...
    - eşcinsel muhasebeciler var mı?
    +eşcinsel her şey var.eşcinsel çöpçüler bile var.
    -bir zenci eşcinsel muhasebeci ne kadar kazanır?

    *****
    atletle ilgili metafor da(geçmiş-gelecek veya içimiz-dışımız) etkileyici idi.

    +atletin ters yüz olmuş.
    -ne?
    +atletin ters yüz.
    -nasıl yani, "tersyüz?"
    + demek istiyorum ki,atletin iç yüzü dışında...
    ...ve dış yüzü de...

    boş ver, unut gitsin!

    ---
    spoiler ---

    http://www.youtube.com/…ukc&feature=player_embedded


    (korsan nar - 22 Haziran 2012 17:50)

  • comment image

    eğlenceli başlayan ve buruk biten bi' film. aslında liev schreiber ve elijah wood'u pek sevmem. filmi izlediğim zaman izlememe sebep olan da eugene hütz'dü. açıkçası hatırlıyorum da izlediğim de eugene hütz'ü bıyıksız olduğu için tanıyamamıştım bile ama neyse ki o güzel aksanı onu ele veriyor.

    film, komedi yolundan drama yoluna doğru giden bi' yol filmi. incelikle işlenmiş karakter eşliğinde sizi sıkmadan devam eden yolda, ara sıra mola verip o molalarda flashbacklerle sizi geçmişe götüren ve sizi aydınlatan* bi' film. özellikle alex'in dedesinin geçmişe dönüşleri çok ama çok etkileyiciydi. -ki bana göre filmin asıl karakteri de oydu, daha önce tanımadığım boris leskin amcamız gerçekten döktürmüş. geçmişin gölgesinde kalan şeyleri yine geçmişe doğru çıkılan yolculukla aydınlatan filmin en buruk sahnesi de malum intihar sahnesiydi zaten, insanın içini burum burum burkan bi' sahneydi. ayrıca yine dedenin yaptığı flashbacklerden katliam sekansı çok hoştu. özellikle de orda eli sepetli kızıl saçlı kız*.

    sinemada sıklıkla işlenen yahudi katliamlarına daha önce bu kadar farklı yaklaşan bi' film izlememiştim. özellikle sammy davis jr. göndermesi pek komikti, zaten sammy davis jr. jr. filmin en komik yanıydı. daha önce sevmediğimi söylediğim liev schreiber'ı da taktir etmeliyim ki filmdeki görüntüler, özellikle mekan ve renk seçimleri mükemmeldi. hele ki lista'nın evine ilk geldiklerinde, insan o manzaraya filmi durdurup uzun uzun bakmadan edemiyor. ama yine de filmde en sevdiğim nokta bıyıksız eugene hütz ve eğlenceli gogol bordello müzikleriydi. bir de hatırladığım, start wearing purple'ın çaldığı ama vokallerin kısılmış olduğu var, o sahnede kendi kendime karaoke yaptığımı bilirim. neyse, uzun lafın kısası, güzel film efendim, ıskalamayın.


    (lynch lynch - 9 Ağustos 2012 16:40)

  • comment image

    filmi sevmiştim. tipik bir bağımsız amerikan sineması örneğiydi zira. kitap ise baştan biraz sıkıcı geldi. sırf değişik olmak için değişik olmuş gibi bir üslubu vardı. ya da ben uzun süre içine giremedim, ne bileyim. ama sonradan fena açıldı. hatta filmi de acayip solladı. film iyimser bir katarsis filmi olarak kalırken, kitap çarpıcı bir insanlık dramına doğru, brod nehrinin sularında yelken açtı.

    güzel kitap. o kadar kültürdışı yahudiliğe rağmen çok güzel. evrensel olmayı başarmış. ayrıca alıntılayacak birçok güzel pasajın arasından şunu seçmeyi uygun gördüm:

    "...mesih'in dünyanın sonunda geleceği söylenir." "ama dünyanın sonu değildi," dedi dedem. "sonuydu. o gelmedi sadece." "neden gelmedi?" "olanlardan öğrendiğimiz ders buydu: tanrı yoktur. bunu bize kanıtlaması için onca gizli yüz gerekti." "ya bu, imanınızın sınanmasıydı ise?" dedim. "inancı bu yoldan sınayan bir tanrıya inanamam ben." "ya elinde değilse?" "olanları durduramayacak bir tanrıya inanamam ben." "ya bunları yapan tanrı değil de insansa?" "insana da inanmıyorum zaten."

    bir de şu varıdı:

    "hirşel'i gördüm o da beni gördü ve yan yana durduk çünkü arkadaşlar aşk veya kötülük karşısında öyle durur."


    (sutsuz kahve - 15 Ocak 2013 23:23)

  • comment image

    “i imagine a line, a white line, painted on the sand and on the ocean, from me to you.”

    [tr. bir çizgi hayal ediyorum, beyaz bir çizgi, kum ve okyanus üzerine çizili, benden çıkıyor ve sana uzanıyor]


    (greges nigri - 22 Temmuz 2013 11:36)

  • comment image

    çok büyük keyif ala ala okuduğum jonathan safran foer kitabıdır. yazarın ilk okuduğum kitabı extremely loud and incredibly close idi. anlatım tarzından çok hoşlanmıştım, hem hüzünlendirip hem gülümseten naif bir kitap olarak tanımlamıştım kendimce. bu kitap, yahudi katliamından kaçan dedesinin çocukken yaşadığı yerleri görmek isteyen amerikalı bir çocuğun ukraynada yaşadıklarını, geçmişe gidip farklı zamanlarda yaşanan farklı hikayelerle harmanlayan bir kitap. ama öyle bir yazım dili var ki bu yazarın, ben anlatamıyorum, kitapların konuları klişe olmasına rağmen çok güzel, ama ben bu güzelliğin nedenini anlatamıyorum, çünkü yazım dili farklı. her ne kadar ilk okuduğum kitabını daha çok sevmiş olsam da bu kitap da baya güzel. yalnız ara vermeden okumak gerekiyor, biraz ara verince konudan uzaklaşabiliyorsunuz.

    madem anlatamıyorum, brod'un üzerinde bulunan hüzünleri buraya aktarayım bari, o kadar bizden o kadar hayatın içinden ki bu hüzünler,
    bedenin hüzünleri : ayna hüznü - kişinin ebeveynine benzemesinin veya benzememesinin hüznü- bedeninin normal olup olmadığını bilememenin hüznü- bedeninin normal olmadığını bilmenin hüznü-bedeninin normal olduğunu bilmenin hüznü- güzellik hüznü- makyaj hüznü-bedensel ızdırabın hüznü-karıncalanma ve ağrıma hüznü- giysi hüznü-seğiren göz kapağı hüznü- eksik bir kaburga kemiğinin hüznü- dikkat çeken hüzün- dikkat çekmemenin hüznü- sevdiğininkilere benzemeyen cinsel organlara sahip olmanın hüznü- sevdiğininkilere benzeyen cinsel organlara sahip olmanın hüznü- ellerin hüznü
    ahit hüzünleri : tanrı aşkının hüznü- tanrı'nın sırt çevirmesinin hüznü- en sevilen çocuk olmanın hüznü- kişinin tanrısının önünde hüzünlü olmasının hüznü- peki, ya? hüznü- tanrı gökte yalnız hüznü- insanların kendisine tapmasını gereksinen tanrı'ya duyulan hüzün..
    aklın hüzünleri : yanlış anlaşılmanın hüznü- mizah hüznü- salıverilemeyen sevginin hüznü- akıllı olma hüznü- ne kastettiğini ifadeye yetecek kadar sözcük bilmemenin hüznü- seçeneklerin hüznü- hüzün istemenin hüznü- kafa karışıklığının hüznü- evcilleştirilmiş kuşların hüznü- bir kitabı bitirmenin hüznü- hatırlamanın hüznü- unutmanın hüznü- tasa hüznü...
    kişilerarası hüzünler: kişinin ebeveyni karşısında mahzun kalmasının hüznü- sahte aşk hüznü- aşk hüznü- arkadaşlık hüznü- kötü bir sohbetin hüznü-olabilirdi hüznü- gizli hüzün..
    seks ve sanat hüzünleri : tahrik olmanın sıradışı bir durum olmasının hüznü- güzel şeyler yaratma gereksiniminin hüznü- anüs hüznü- fellatio ve cunnülingus sırasında göz temasının hüznü-öpüşme hüznü- fazla hızlı harekete geçme hüznü-harekete geçmeme hüznü- çıplak model hüznü- portre yapma hüznü- pinhas t'nin sanat ve yaşamın, kuramsal anlamda, terse çevrilebileceğini öne süren dikkate değer eseri "toza: insandan geldin ve insana gideceksin" in hüznü...

    kitabın hemen ardından anlatım açısından böyle zor bir kitabı nasıl uyarladılar diye düşünerek filmini izledim, filmin kitabın birebir uyarlaması değil, hikayenin bir kısmının görsel olarak anlatılmış hali olduğunu gördüm, buna rağmen filmden de büyük keyif aldım. yukarıdaki entrylerden birinde pek çok şeyi anlatan kitabın bir yol hikayesine dönüştürüldüğünden bahsedilmiş buna katılıyorum, ama düşününce başka türlü nasıl anlatılırdı safran ve ailesinin ve yan karakterlerin 200 küsür yıllık hayatı bilemiyorum. sonra aklıma güzelim müzikler geliyor, alex'in dedesi ile ve jonathan ile diyalogları geliyor, bir anda kendimi ayçiçeği tarlasındaki evin merdivenlerinde buluyorum, mutlu oluyorum. filmde baş kahraman jonathan gibi görünüyor belki ama bence alex karakterini oynayan eugene hutz çok çok daha başarılı bir oyunculuk sergilemiş. özet olarak birebir kitap uyarlaması bekleyerek izlenirse hayalkırıklığına uğratması yüksek, ama kendi içinde güzel bir film olmuş.


    (huzun yoldasi - 30 Mart 2015 20:30)

  • comment image

    princeton'da donem odevi olarak jonathan safran foer'in yazdigi kitabin ve bu kitaptan ilham alinarak cevrilen filmin ismi.
    kitabi okumadim o yuzden pek elestiremiycem fakat 22 yasinda bi arkadasin donem odevinin kitap olmasi hayatta cok basarili olamayacagim gibi bir pesimist fikir zerkediyor bunyeme.

    film icin ise diyebilirim ki muzikler, cizgifilm karakterine yakin abartili tiplemeler filmdeki kustarica esintileri olmus ki filmi keyifli yapmis. elijah wood'un acikcasi bir hobbit olduktan sonra baska bir filmde oynayip ciddiye alinacagini dusunmemistim. yanilmisim son derece. cok iyi bir oyunculuk cikarmis.
    hem cok neseli hem cok duygu yuklu bir film. 2. dunya savasi temasi cok olculu kullanilmis ki bu cogu filmde yonetmenlerin dozunu (bence) ayarlayamadigi birsey.
    hem gorsel hem duygusal hem muziksel olarak bence pek guzel olmus.


    (ny doll - 20 Eylül 2005 16:23)

  • comment image

    daha kitabı ortalamadan diyebileceğim bazı şeyler var. dahice bir kitap, mükemmel dil kullanımı. kitaptaki hava bir güneşli bir yağmurlu ki 15 dk önce kahkahalarla gülerken konu değişince siz de ciddiyete bırakıyorsunuz kendinizi.

    bir kere büyük bir işe kalkışmış jonathan safran foer, cervantes - calvino gibilerinin yolundan edebiyat türlerinin içinde gidip geliyor. çok güzel beceriyor.

    bu yüzden de kitabı bitirip filmi izleyebilmeyi sabırsızlıkla bekliyorum.

    hemen sonrası : okuduklarım arasında son 15-20 yıl içinde çıkmış en iyi kitap.

    --- spoiler ---
    sonlara doğru gülememeye başlıyorsunuz.
    ---
    spoiler ---

    http://www.whoisaugustine.com/

    filmin çekilmesinin güzelliği, böyle başka dile çevirilirken çok kan kaybedecek bir kitabın iyi ya da kötü bir yorumu olması. gerçi film de ne kadar yansıtabilir o da ayrı konu.

    izledim de filmi. düşündüğüm gibi kitabın bir bölümü olabilmiş sadece.


    (gelberi - 25 Ekim 2005 01:58)

  • comment image

    kitabi okumadim ama filmi tek kelimeyle muhtesemdi..

    ozellikle karakterlerin kendi aralarinda ve kendi icinlerindeki hesaplasmalari ve etkilesimleri cok guzel yansitilmis..ayrica goruntu olarak da cok guzel sahneler ve renk kullanimlari mevcut..

    --- spoiler ---
    filmin sonlarina dogru soylenen " biz burda oldugumuz icin bu yuzuk yok, bu yuzuk oldugu icin biz variz" lafi da bana lotr'u hatirlatti..eminim film sirasinda eliah wood'da ayni seyi dusunmustur..
    ---
    spoiler ---


    (nitro - 17 Şubat 2006 11:49)

  • comment image

    ilk önce diyelim ki, film gibi bir film. ülkemiz sinemasinda pek $ansi olacagini sanmamakla birlikte (daha önce milyon kez i$lenmi$ bir konu olmasina ragmen) son derece etkili bir üslubu var. bunun di$inda asla bir komedi filmi zannedilmemeli. izleyene ho$ vakit gecirten, izlemeyene cok da bir $ey kaybettirmeyen ortalamanin üstünde bir film.

    --- spoiler ---
    aycicek tarlasinin ortasindaki evi görüp de kendini mutlu hissetmeyecek biri yoktur diye tahmin ediyorum.
    ---
    spoiler ---


    (addicted to xanax - 1 Nisan 2006 04:10)

Yorum Kaynak Link : everything is illuminated