• "henüz izleyemediğim rusya, polonya ve sırbistan ortak yapımı biyografi.imdb"
  • "(bkz: sscb'den siktir olup gitmek)"




Facebook Yorumları
  • comment image

    sergei dovlatov'un hayatından 6 günü anlatan ve berlin film festivalinden ödülle dönen boncuk film.
    dünyayla olan tüm gerçek bağımı -gerçek derken hissiyat dünyamın kendini gerçeklemesinden bahsediyorum aslında- edebiyat üzerinden kurduğum için uzunca bi' süredir bayılarak izledim filmi. nabokov'dan kafka'ya, dostoyevski'den tolstoy'a sürekli göndermelerin minik güzel diyalogların filmin genelinde olması beni izlerken ekrana kalpler gönderir hale getirdi anında. ayrıca brodsky şiirleri okunurken ne dediğini altyazıdan takip etmeyi bıraktım, şiir fonetiğine kaptırdım kendimi, hiç bilmediğim bi dilde, o kadar hoşuma gitti ki bu, o kadar olur. film boyunca -2saat 10 dakika gibi bişey- hem ahah diye güldüğüm hem de deli bi burun sızlaması yaşadığım bir sürü an oldu. tüm bu buram buram öykü, roman, şiir, resim kokmasının, sovyetler baskısının, ısmarlama ve halka empoze edilmesi için kullanılmaya çalışılan edebiyatın zaten halihazırda sarıp sarmalamasının yanında filmdeki kostümler ve renkler çok çok güzel. hem sarı sıcak hem de bi o kadar güzel soğuk.
    sonunda hayat hikayesinin devamını verdiğinde, yani öldükten sonra ünlenmesi, asıl mesele ün de değil burda ya, yazmak karşı koyamadığın ve kendinden bi parçayı sürekli göstermek istediğin, ses almak istediğin bi durumken bunu tıpkı filmde de bahsettikleri van gogh gibi öldükten sonra alması içimi sızlattı. tüm kutsallardan sıyrılıyor edebiyatı ve hatta sanatı aşırı kutsal buluyorum, büyüleniyorum ve seçme şansın yokmuş gibi geliyor bana. filmin sonunda da buna doldu gözlerim bi süre.
    ayrıca aklımın kenarında köşesinde dahi yoktu hatta çok tercih edeceğimi düşünmezdim ama filmle birlikte rusyayı da gerçekten görmek istedim. çünkü evet sovyet, evet lenin evet stalin, aa troçki diye okuyor biliyorsun ama aslında çok geçmişte olmayan her şeye ev sahipliği yapan bi yer burnunun tam ucunda.

    bir de tabii; dovlatov okumayı listeme ekledim.


    (jstbse - 17 Nisan 2018 01:09)

  • comment image

    şöyle güzel bir replik barındırıyor:
    "bir hiçken kendin olmakta direnmek büyük cesaret ister." (ya da öyle bir şey aklımda bu kalmış)

    alternatif: "kendin olmakta direnmek, üstelik bir hiçken, büyük cesaret"


    (ikinci netter - 13 Ağustos 2018 13:59)

  • comment image

    ortodoks marksistlerimizin sinirlerini zıplatacak bir film, film bize, sağ ya da sol farketmez otoriter rejimler altında bir şeyler üretmeye çalışanların kaderlerinin ortak olduğunu gösteriyor, özellikle bizde 50lerden sonra kültür alanında sol cenahta hakim ideoloji olan ve nerdeyse 80lerin sonlarına kadar bu hakimiyetini koruyan (ki hala bile bazı edebiyat sanat dergileri inatla bu köhne anlayışı yaşatmaya çalışıyorlar) "sosyalist gerçekçilik"in anavatanında nasıl aydınlar üzerinde baskıcı bir araç olduğunu göstermesi de önemli

    bir yazar düşünün, sovyet yazarlar birliğine üye olamadığı için öyküleri şiirleri dergilerde basılamıyor, okuyucusuna ulaşamıyor,

    filmi ağzınızda acı bir tebessümle seyredeceksiniz!


    (komisario palmu - 14 Ağustos 2018 11:05)

  • comment image

    bir çok sovyet ve rus yapımı film izledim. hatta çok da dizi izledim. kesinlikle bu film başka bir boyut açmış rus sinemasında. bu kalitede oyunculuk ve sinematografiyi hiç bir rus filminde görmemiştim. eğer rus edebiyatı biraz hoşunuza gidiyorsa bu filmi izlemek zorundasınız. yoksa kendinize ayıp edersiniz.

    filmin ağızda bıraktığı tat, bir beyaz geceler, bir anna karenina tadı. 2018 yapımı bir filmden böyle bir tat almayı kesinlikle beklemiyordum.

    bu filmi beğenmeyenler, sıkıcı bulanlar da olabilir. onlar kutsal damacana tarzı filmleri seveceklerdir.


    (backflip - 15 Ağustos 2018 00:39)

  • comment image

    osmanlı yemeği sevmeyen yazarın filmi. film hakkında yazmayacağım; ama film hakkında olacak yazacağım.

    komünizmin ne kadar bireyi boğan bir yapısı olduğu filmde hissedildi. ilginç olansa, sinemaya seans saatinden önce gittiğim için oyalanmak adına bir kitapçıya girdiğimde; normalde, en fazla 1 ay önce ilk basımı yapılan kitapların yer aldığı "yeni çıkanlar" bölmesine bakarken, iki yıl önce basılan "puşkin tepeleri"ni görünce, filme aktarılacağını bildiğim komünizmin yozluğu günümüze kalamadığı gibi, kapitalizmin oynak, flu, görünmeyen ama köküne kadar hissedilen yozluğundan çıkışın pek yakında görülmediğini duyumsadım.

    mahşerde mi bîçârelerin, yoksa felâhı!


    (her rind bu bezmin - 17 Ağustos 2018 00:25)

  • comment image

    aleksei german tarafından yönetilen filmin başrolünü sırp oyuncu milan maric üslendi. film 2018 berlin uluslararası film festivali’nde gümüş ayı ödülü kazanan otobiyografik film. danila kozlovsky, helena sujecka, artur beschastny, elena lyadova, svetlana khodchenkova filmin dikkat çeken diğer oyuncularıdır.

    sovyetler döneminde yazarlar birliğine kayıtlı bir yazar olmak için mücadele veren ancak yazması istenen konuların devlet tarafından kendisine dayatılmasını kabullenemediği için birliğe üye olamayıp yazdıkları eserleri yayınlayamayan baba tarafından yahudi anne tarafından ermeni olan yazar sergei dovlatov’un hayatının 6 gününü anlatan film.

    dovlatov’un arkadaşı nobel edebiyat ödüllü şair joseph brodsky’inin ülkeyi terk etmeden önceki son günleri ve ikili arasındaki ilişkiye değinilmiş. ikisinin de sovyet dönemi uygulamalarından ve baskılarından duydukları rahatsızlık, sanatlarını özgürce icra edememe ve bu yüzden duydukları çaresizlik filmde başarılı bir şekilde işlenmiş. filmde anlatılan dovlatov’un geçirdiği 6 gün boyunca arkadaşlarıyla olan ilişkiler ve onların başına gelen olaylar, kızı ve eski eşiyle yaşadıkları, çalıştığı gazeteyle olan sorunları anlatılmıştır.

    dovlatov ülkede kalıp yazılarını yayınlatarak başarılı bir yazar olmayı hedeflemektedir. üniversite’yi bitirememiş, birkaç yıl hapishanede gardiyanlık yaparak geçimini kazanmış ve bu sürede yazmış ancak yazılarını yayınlatamamıştır. gardiyanlığı bıraktıktan sonra gazetecilik yaparak geçimini sürdürmeye çalışan dovlatov, gazetelerin devletin propaganda organı olarak çalışmasından ve sürekli olarak kendi yazılarına müdahale edilmesinden rahatsızdır. maddi sıkıntılar ve baskı ortamı yazarın hayatını cehenneme çevirmiştir.

    boşandığı eşinde kalan kızına baba olarak hediye almak ister ve alman yapımı bir oyuncak bebek almaya çalışır ancak yokluk içindeki ve dışarıdan gelen malların sıkı takip edildiği rusya’da bu oyuncağı bulamaz. bir yazar, bir baba, kendi olma mücadelesi veren bir insan olarak her şey kötü gitmektedir. arkadaşlarıyla sık sık ülkeyi terk etmek hakkında konuşurlar.

    “yetenek nadiren başarıyla buluşur”, “her gün kötü bir rüya gördüğümü düşünerek uyanıyorum ama hepsi gerçek” ve filmin sonunda 48 yaşında kalp krizinden ölen dovlatov hakkında söylenen “20'nci yüzyılın en önemli yazarlarından birisi olacaktı ama o bunu asla bilmeyecekti” filmden en çok aklımda kalan ve beni etkileyen cümlelerdi.


    (simgeselkedi - 20 Ağustos 2018 14:23)

  • comment image

    bu filmin ilk yarisini zar zor bitirdim, kendi kendimi "senaryosu yarrak gibi ama en azindan gorselligi guzel" diye teselli ediyordum. filmin ikinci yarisinda ise "lan, lan, lan" derken sinema salonundan gozlerim dolu, kalbim kirik ayrildim.

    filmin en baslarinda bir replik var: "artik bir hic olmaktan yoruldum." mih gibi kazindi aklima bu laf. anakarakterin ileride basina gelecekleri de ogrendikten sonra sozkonusu laf bir kat daha anlam kazandi.

    filmde bir donemin entelektuel cevresi detaylica resmedilmeye calisilmis, ne var ki hollywoodvari repliklerle ve karakterlerin portreleri cizilirken abartiya kacilmasi nedeniyle pek cok firsat heba edilmis kanimca.

    ancak filmin ikinci yarisinda karakter tasvirleri geri planda kaliyor, bunun yerine karakterlerin baslarina gelen trajik olaylar pespese sokun edince birden hikaye canlaniyor, anlamlilasiyor, kendini buluyor.

    dovlatov karakterini canlandiran oyuncu karakteriyle cok iyi butunlesmis, film boyunca neredeyse hicbir falsosunu gormedim. ozellikle filmin sonunda bir siktir cekme sahnesi var ki karakteri daha da parlatiyor, gercek kiliyor.

    filmin ilk yarisi bittiginde sozluge su minvalde bir seyler yazmayi planliyordum: "berbat senaryosu ve cok iyi gorselligi ile adeta tas gibi ama gerizekali kadina benzeyen bir film". ne var ki aleksey german filmin ikinci yarisinda beni utandirdi, cok da iyi etti. pek cok eksigine ragmen cok cok iyi bir film. ozellikle edebiyatla hasir nesir olan kisilerin izlemesini salik veririm.


    (rasseneur - 29 Ağustos 2018 23:56)

  • comment image

    şiirden film.
    baştan sona şiirsel replikler ön planda. haliyle alıp uzaklara götürüyor sizi. bu benim ara ara filmden kopmama bile neden oldu. bi de sinemada beni ekip başkasıyla gelen arkadaşımla pişti olunca daha bi gergin izledim filmi.
    ama sonuç olarak güzel film yapmışlar. benden geçer not aldi.


    (he yawrum he - 12 Eylül 2018 23:48)

Yorum Kaynak Link : dovlatov