• ""civilization 5'i bilmiyorum ama civilization 6 taşlar ve sopalarla oynanacak"sid meier, izmir iktisat kongresi, mayıs 2007 *"




Facebook Yorumları
  • comment image

    "civilization 5'i bilmiyorum ama civilization 6 taşlar ve sopalarla oynanacak"
    sid meier, izmir iktisat kongresi, mayıs 2007 *


    (molosztash - 5 Aralık 2007 18:15)

  • comment image

    kendimi durduramıyorum yazacam. eski civlerde de vardı, bunda da var o mallık. lan haftalardır oynuyorum, biraz kaptım oyunu işte, iyi de gidiyorum güçlü devletim var, eee herkes guarded. iyi anladık guarded peki pakt tekliflerini niye geri çeviriyorlar? sid buna bir şey yapması lazım. en güçlü devlet, mısır'ın aztek'in eline vermiş, roma'nın ağzına tükürmüşüm, sana pakt teklifi yapıyorum. pakt da defansif ha. yani biri bana saldırırsa, yoksa benim saldırdıklarımda yine teke tekim. eee adam reddediyor!? kimsin lan sen? kimsin oğlum beni reddediyorsun? neyine güveniyon lan? ağzınıza sıçacam hepinizin.


    (mai hasegawa - 18 Nisan 2011 20:55)

  • comment image

    oyunda uzak kitalarin ve adalarin mutlaka kesfedilmesi gerekir. ai bu konuda cok aptal, 2000 yilinda avusturalya'da hebele hubele diye dolanan magara adamlari buluyorsunuz. uranyum uzerinde et pisiriyorlar.


    (kuja - 23 Mayıs 2011 08:49)

  • comment image

    yine efsane bir senaryo ile karşı karşıya kaldım bu oyunda.

    koccaman bir continents haritası açtım. bir sürü de civ var. normalde bir kıtada en az 4-5 civ oluruz, bu sefer olmadık ama. koccaman, okyanusya'dan hallice büyük bir adada sadece ben (nobunaga) ve süleyman var! tabii şak diye keşfedemiyoruz durumu. acı gerçeği öğrenmek 150+ turn'umuzu aldı... (uzunluk "epic")

    normalde naval empire olarak oynadığımdan bu sefer bir değişiklik istemiştim ve tamamen kara imparatorluğu olarak oynuyordum. tabii ki navy'e fazla yatırım yapmadım! bu 150 turn'ün sonunda anladım ki koca kıtada hakikaten bir ben bir de süleyman var. ulen trade istesen bir süleyman, savaş açsan bir süleyman, kanka olsan bir süleyman...

    neyse sonra süleyman ile hırlaşmaya başladık.

    başladık da, acı gerçek yine yüzüme vuruldu.

    benim hiç demirim yok! koca kıtanın yarısı benim ve o koca topraklarda bir ünite bile demir yok. trade'de yapamıyorum yapacak adam yok! sonra baktım süleyman'ın topraklarında adamın demiri var ama demirin ne olduğunu bilecek teknolojisi bile yok. herif demir madenlerinin üzerinde patates, turp, karpuz falan yetiştiriyor. ben teknolojide samuray'lara kadar geldim ama elimiz mahkum elleri kürdanlı savaşçılara.

    neyse süleyman savaş açtı bana. adam saldırıyor ben savunmadayım. orduları bitince barış teklif etti.

    ....ve bu böyle devam etti.

    aramızda çok ilginç bir ilişki oluştu. savaşıyoruz, barışıyoruz, savaşıyoruz, barışıyoruz. war'dan direk "friendly"'e geçiyoruz. savaş açıyor, savaş bitiyor bir turn sonra can ciğer dostuz.

    ben: süleyman, olm demir üzerinde karpuz kesiyomuşun zohahaha.
    süleyman: bağa mı didin?
    b: :)
    s: bittin olm sen.

    *savaş başlar, ve biter, bir turn sonra*

    ben: süleyman, bana biraz ipek lazım karşılığında ne istersin?
    s: lafı mı olur len al istediğin kadar.
    ben: yok valla olmaz biraz pamuk vereyim.
    s: kattiyen almam bak bozarsın beni:
    b: eywallah kardeş :)

    5 turn sonra hooop yine savaş, yine barış.

    süleyman: olm, lan hadi biz bi mallık yaptık navy'ı salladik, ulen bu diğer 8 civ bizi nasıl bulamıyor?
    b: bilmem amk.
    s: garip dimi lan.
    b: olm herifler wonder de yapamıyo gibi oyun başından beri topu topu 3 tane yaptılar eheh.
    s: zuhaha.

    bu da ayrı bir gariplik ya, benim bir önceki oyunumda bilinmedik bir civ vardı herif bildiğin ali ağaoğlu. her turn bir wonder dikiyor.

    bir gece yıldızlar altında.

    süleyman: nobunaga...
    b: efem canım?
    s: bana bir şey olsa üzülürmüsün abi?
    b: o nası söz lan tabii ki.
    s: :')
    b: :)

    böyle devam ettik. savaş, barış, savaş, barış....hızır idi yunus idi hızır idi yunus idi.


    (kuja - 16 Kasım 2011 01:11)

  • comment image

    yüksek zorluk seviyesinde efsane senaryolar ortaya çıkıyor.

    ben ingiltere ile oynuyorum, 2 sehirle basladım sonra 4'e çıkardım taaa uzak adalarda. kültür imparatorluğu kurmaya çalışıyorum tepemde de bismarck'ın almanyası var eşek kadar imparatorluk, 25-30 şehri var. şey gibi düşünün, kedi ile orangutan bir odada. ulan bir de koca kıtada bir biz varız bir de alexander (salla bunu kömürü makyaj malzemesi sanıyor)

    biz bununla milattan önce 3500'lü yıllarda savaşa girdik.

    benim imkanlarım belli, 2 archer'im var başka da bir şey yapamıyorum. bu herif'de her 5'turn'de bir 3-4 birlikle saldırıyor. bir de ragosa var city state, benim worker'lar bir şehirden ötekine giderken hooooop kapıveriyor bunları. ahahah tam tımarhane.

    millattan önce 3500 senesinde başlayan savaş 1950 senesi itibarı ile devam etmekte. bir 100 yıl savaşları vardı ya, bu da 5500 yıl savaşları işte.

    hani 3500 senesinde bir archerim vardı ya, hala yaşıyor o şehirden oklaya oklaya en az 200-300 birlik öldürmüştür (hayır, abartmıyorum). artık upgrade edecek bir şeyi kalmadı, her turn'de 2 saldırı, +75% atak bonus, dağların üzerinden ok atmalar (ciddiyim, fuji dağının arkasında düşman var benimkiler fuji dağının güney kısmında hoooooop gönderiyor oku ok dağın zirvesinden falso alıp tekrar aşağıya inip kuzey yamacında olan adamı vuruyor. wohoo) , adamlar oku sallaya sallaya havaya atıp parande atarak trivela ile gönderiyorlar düşmana.

    neyse an itibarı ile hala aynı şekilde devam etmekte savaş. barış da kabul etmiyor pezevenk bismarck. nein davut

    du bakalım herif bombardıman uçağı yapınca ne olacak. sis atma o.ç.

    (bkz: ağam eğlenir benimle)


    (kuja - 7 Ocak 2012 16:39)

  • comment image

    bir de bu oyunda diğer devletlerle iyi geçinmek mümkün değil galiba yani ben yapamadım yapan varsa da tebrik ederim. civilization'ın ilk oyunundan beri şu oyunun her versiyonunu defalarca kere bitirmiş ve değişik yollarla bitirmiş birisi olarak ilk kez barışçı bir devlet adamı olamıyorum arkadaş.

    oyunun başında diyelim ki ghandi geliyor birlikte çalışalım falan diyor iyi diyorum gel dost olalım falan. sonra bakıyorum bu gelmiş ya şimdi dost olduk iyi güzel de sende gümüş var bizde yok bize gümüş versene diyor ben kabul etmiyorum tabii o ne lan öyle niye veriyim durup dururken diyorum. işte ne olduysa burda oluyor adam bunu aradan bin yıl geçse de unutmuyor. tamam gümüş verelim de sende de pamuk ver böyle ticaret yapalım ben deyince o ibne bana yok bu bizce adil bir anlaşma değil diyor. ulan neyi değil? sen bir tane kaynak veriyorsun ben başka bir kaynak veriyorum bunun adil olmayan tarafı ne? senin istediğin anca bizi sikmek. ben elimde ne varsa veriyim sen verme. hatta soruyorum sen bana pamuk ver peki karşılığında ne istiyorsun diyorum. gümüş, altın, şarap, ve ayrıca da anlaşma sürdükçe para istiyor. yani ayaküstü bizi sikecek. siktiri çekiyorum tabii. soruyorum oyunu yapanlara şimdi dünya siyasetinde var mı arkadaş böyle bir şey? adam bana pamuk verdi diye benden istemediği bir devletin tapusu kalıyor ve buna adil anlaşma diyor. benim önerdiğim ve çok da adil olan anlaşmaları ise kabul etmiyor. hayır kabul etse kendisi de kazanacak ama kabul etmiyor yapay zekasını siktiğimin salağı.

    ayrıca yine aynı oyun ve yine ghandi ile yaşadığım başka bir hadise. şimdi oyundaki city-statelerden birisi de dublin. ben bu dubline gerek para vererek gerek kendilerini barbarlardan koruyarak bir şekilde müttefikim yaptım başka city-statelerde var benimle müttefik olan konu onlarla alakalı değil neyse. ben ghandi efendiye savaş açıyorum ve tabii ki doğal olarak dublin de benim yanımda savaşa giriyor diğer city-statelerle birlikte. ghandinin bir iki şehrini ele geçirince ghandi elinde ne var ne yok önerdi barış yapalım abi bokunu yiyim dedi. ben de kabul ettim tabii dublinle de barıştı. buraya kadar aslında normal değil mi? ama işte aradan daha iki turn ve yıl olarak da 10 yıl geçmişti ki ghandi çıktı dubline dokunan olursa karşısında beni bulur dedi. e be yarrağım daha 10 yıl önce bu dublin sana karşı sırf ben savaşıyorum diye savaş açmadı mı? ve hala daha ben sana savaş açsam dublin benim yanımda savaşa girmeyecek mi? hadi hepsini geçtim orospu çocuğu benim sana karşılıksız olarak gümüş vermememi 1000 yıl boyunca unutmuyorsun da dublin'in daha 10 yıl önce savaş açmasını niye unutuyorsun?


    (ricky rubio - 24 Nisan 2012 11:58)

  • comment image

    haftasonu itibariyle kendisine verdiğim son şansı da kötü değerlendirmiş ve şimdilik sadece kısayolunu masaüstümden kaldırtmış yakında da tamamen bilgisayarımdan silinecek oyundur.

    dedim ki hadi şu kültürel victory üzerine yoğunlaşalım. olacak mı diye. hep prince veya king zorluk seviyelerinde oynayan ben bu kez dedim ki warlordda oynayım ki ai iki de bir savaş açıp işimi zorlaştırmasın. ama olmadı arkadaş ne yaparsam yapıyım o kültürel victory'i tamamlamadan oyun bir şekilde bitiyor, biter. ha diyeceksin ki abi zaten o ütopya adı üstünde e tamam da o kadar uğraşınca olsaydı bari. tek amaç olarak onu koyunca başarabilseydik bari ha?

    açıkçası neler yaptığımı anlatmak istiyordum ama yok sıkıldım. yeter bu oyuna yazdıklarım bence. ama olmuyor lan işte amına koduğumun kültürel victorysi. gerçi cümleyi amına koduğumun diye bitiren adam kültürel victory de yapmasın bence.


    (ricky rubio - 24 Nisan 2012 12:05)

  • comment image

    ekranda gezen hex'i ortalamış bir sineği "bu elizabeth yollusu ne cins bi unit yapmış lan" şeklinde yorumlattıran oyun. hilaf yok bi 7-8sn onun ne tür bir birim olduğunu anlamaya çalıştım.

    mouse ile üstüne geliyorum adı görünmüyor. ai'nin benle başedebilmek için ürettiği yeni bi spy türü olabilir diye düşündüm. sabah 4 de, alkollü kafa ile nonstop 7 saatten sonra böyle oluyor demek ki.

    hep o şenburgaz çiftetellisinin suçu.


    (visitors - 10 Ekim 2012 04:19)

  • comment image

    ah ahh. yıllarımı yiyen ömür törpüsü. yılın 365 gecesinden rahat 200'ünün baş konuğu. kara sevdam, çilem, yoldaşım, kahrım.

    ilk 90'ların ortasında tanıştım civilization serisiyle. ilk bilgisayarım ibm ps/1 e kavuştuktan sonra azalan sokak maceralarım yerini oyun disketleri arayışına bıraktı. amcamların gazete dizgi işlerinden kalma bilgisayarımın pc dos işletim sistemini kurcalamaktan sıkılmış, içindeki elma toplama oyunundan bezmiştim. kurcaladığım onlarca tek disket oyunundan sonra 3 disketli civilization'ı satın alabilmek için harçlıklarımı biriktirmiş koşa koşa mesut bilgisayar a gitmiştim. nasıl bir oyun olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu. tek hatırladığım disketlerin üzerinde sonradan hayranı olacağım sırıtan sevimli bir amca vardı. *

    sabırsız yükleme dakikalarından sonra oyunu açtım ve şu garip başlangıç ekranına bakmaya başladım. ortadaki garip kanatlı cismi yön tuşlarıyla saatlerce, günlerce gezdirdim. genelde kısa sürede kırmızı cisimler bana yaklaşır öldürürlerdi ve oyun yeniden başlardı. böyle böyle birkaç hafta oynadıktan sonra sıkıldım ve bıraktım. ulan o kadar da para verdik, o paraya onlarca meybuz, dallarca nohut alırdım diye kendime de kızdım.

    aylar sonra, otuzbir çekmekten sıkıldığım bir akşamüstü, oyunu tekrar açtım. 1-2 denemeden sonra kanatlı cismimle uzun süre hayatta kalmayı başardım ve hiç ummadığım bişey oldu. başka bir uygarlıkla karşılaştım. tanışmak istiyorlardı ve ben onları keşfetmiştim. şehirlerini, işçilerini, yolları gördüm. bu beni çok şaşırttı ve oyunda farklı şeyler denemeye, street fighter oynar gibi farklı tuşlara basmaya başladım. o zaman bilmiyordum ama bir tuş hayatımı değiştirecek, geleceğimi yeniden yazacaktı. lanet olasıcası o tuş bolu'nun b'siydi. tuşa basmamla karşıma çıkan kutucukta kocaman thebes yazıyordu. ne olduğunu bilmeden devam ettim, şehrimi kurdum. öğrendim, geliştim, çalıştım, sabahladım, yemedim, içmedim civilization oynadım.

    bunların üzerinden tam 20 yıl geçti. ilk civilization'dan civilization v brave new world'e kadar* bütün hepsini, bütün ülkeleriyle, bütün haritalarıyla, bütün stratejileriyle, bütün zorluklarında oynadım. yeri geldi moğol imparatorluğumla avrupa'nın kalbine aktım, yeri geldi shaka başkanla amerika'ya daldım. yeri geldi bütün dünyaya kafa tutup denounce edenleri birer birer haritadan sildim, yeri geldi phalanx 'larımla tüfeklileri pusuya düşürdüm. yeri geldi tek şehrimle 42 wonder'ı kurup dünyaya barışı getirdim, yeri geldi altınımın son damlasına kadar asker basıp animal husbandry'den ötesini göremedim. yılmadım çalıştım. politikalar ürettim, bezirgan saltanatına isyan ettim. worker'ları hacıladım, city state'lerin abisi oldum, haraç kestim, tankları denizden yürüttüm. yetmedi nükleer bonba manyağı yaptığım şehirleri sırf puştluğuna işgal etmedim. bana karşı birleşenleri nato'dan ihraç ettim. ambargo koyduğum ülkelerin topraklarını yağmaladım, gariban ülkelere okçu hibe ettim. anlayacağınız zalime isyan bayrağını da açtım, zulmün bayrak taşıyanı da oldum.

    şimdi kız arkadaşım* ortamlarda "benimki de çok oyun oynuyor yhaa" diyor. "civilization oyundan çok daha öte" diyen kararlı ama mağrur bakışlarımı görmüyor, göremiyor.

    ama ben mutlu yaşadım, hiç pişman olmadım a dostlar. cv'mde hobilerime civilization yazdım, bir allah'ın kulu da sormadı bu ne lan diye. sid abiye* mektuplar yazdım, 2k'ya iş başvurusu yaptım, onlar da dönmedi. ama hiç dert etmedim. çünkü vermediğiniz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir. civilization'ı satın alamazsınız. civilization yapamazsınız. civilization olabilirsiniz ancak.

    edit: değer miydi be abi gençliğini yaşasaydın diyenler varolun, size tek diyeceğim var: axeman'la rush yapın, çok wonder'a abanmayın.


    (optimize - 2 Haziran 2015 16:56)

  • comment image

    saat 03:42.

    deity'de, tiny pangea harita, bismarck başkanla yardırıyorum. coğrafi olarak sağımda shaka ve atilla, tam bir ortadoğu, 30-40 turn'de bir kapışıyorlar, solumda elizabeth, medeniyetin beşiği. kraliçe çok sorun çıkarmıyor, o yüzden sadece zulu cephesine savunma diziyorum. elizabeth ve atilla ile aramız çok iyi. karavanlar gidip geliyor, dostluk antlaşmaları, research agreement'lar gırla. ama shaka başkan habire arıza çıkarıyor. wonder dikiyorum onu ben de yapmak istiyordum diye bozuluyor, şehir kuruyorum oraya ben kondurcaktım diyor, city state'e göz kırpıyorum, o benim yakarım diyor, her türlü kana susamış. savaş açmaya mazeret arıyor koduğumun yamyamı.

    saat 05:24

    shaka iyiden iyiye niyeti bozdu. sınırım impi dolu. dye istiyor, nah çekiyorum, altın istiyor, nah çekiyorum, habire denounce ediyor. ordusu benim 3 katım, savaş açsa dümdüz edecek. baktım olacak gibi değil, yazdım kraliçeye, hadi defence pact yapalım, al bak altın, dye da hediyem olsun. olmaz diyor kahpe, şartlar müsait değilmiş. daha nasıl müsait olacak, ebemizi sikecek shaka, benden sonra sırada sen varsın, azcık izan. neyse atilla'ya dönüyorum, ekrana çıkar çıkmaz kulağımı sikiyor pezeveng: ezzo halay attılaaaaaaaaaaaaaaa. hay senin sesini sikiyorum demiyorum tabii, adama işimiz düştü. diyorum, siz zaten ezelden kavgalısınız, al şu altın'ı, dye'yı dal shaka'ya, hem oyala zayıflat, hem ben biraz güçleniyim. o da yusuf yusuf, yok diyor. ulan dingil, adam dalsa ikimizi de silip süpürecek, senin ai kafana sokayım. türlü yalakalıklar, türlü ödemeler, yine de ikna olmuyor elizabeth de, atilla da. neyse diyorum yapacak bişey yok, bu oyunda buraya kadarmış. tam o sırada shaka geliyor. diyorum herhalde savaş açacak. diyor, hadi dalak atilla'ya 10 turn'de. yoluna kurban shaka'm diyorum, sen söyle bu turn dalalım. 10 turn sonra dalıp atilla'yı dümdüz ediyoruz. stratejik derinliğini siktiğimin atilla'sı barış istedikçe pis pis gülüyorum.

    saat: 07:11

    küçük çakallıklarla atilla'nın iyi şehirlerinden 2 tanesini shaka'dan önce kapıyorum. happiness'ı falan adam etmeye çalışırken shaka yeni kurbanını arıyor. bana fitil biraz ama vefalı kardeşim. hunlara karşı omuz omuza mızrak salladığımız günleri unutmuyor sağolsun. embassy falan kuruyoruz, ben ticarete başlıyorum. ortam sakinleşiyor, diyorum artillery'leri koyana kadar böyle devam ederim.

    saat: 08:12

    elizabeth sürekli geliyor, hadi yok open borders imzalayalım, yok altın'ı ver balina'yı al falan çeşitli şirinlikler. sie çekiyorum orspuya habire. oyun da olsa kin güderim. bir yandan da shaka'yı dürtüyorum, gel dalalım şu kraliçe bozuntusuna. bak sen york tepelerinde villa'ya geçersin, deniz kenarında beraber fort dikeriz, ben hastings dükü olurum falan bir türlü ikna edemiyorum. halkımı böyle bir ateşe sürükleyemem diyor, kalkanını götüne soktuğumun zırtlanı. savaşlardı, ganimetti derken güzel almanya'mı iyice osmanlı gibi yönetmeye başlamışım. bilim adamı olacak diye koyduğum citizen'ler dağda bayırda karı kız peşinde, teknoloji çalacağım elizabeth ironclad'la geziyor, ben caravel'i açmamışım, ulundi'ye giden karavanlarım gelir getirmez olmuş, yolsuzluk desen almış yürümüş, halk sokakta, altın'a dye'a doyduk, git bize yok yengeç bul, yok bakır getir. bunlarla uğraşıyorum paso.

    saat: 09.52

    elizabeth'le iyice papaz olmuşuz. ajanlar şehirlerde cirit atıyor, denounce'lar havada uçuşuyor. habire bana ters gidiyor. ordu olarak sayısal üstünlüğüm var, ama teknoloji olarak çok geride kalmışım. topa tüfeğe kafa atan mızraklı mal askerlerle dolu topraklarım. ıslah edeyim diyorum orduyu, landsknecht ocağını kapatıyım diyorum, hazinede scout alacak para yok. shaka'yı bir türlü ikna edemiyorum dalmaya. nasıl olsa yeni kaliteli asker basarım, biraz eriteyim kalabalığı hem de hazinem canlanır diye coventry kırsalına diziyorum elimde ne var ne yoksa, dalacam kraliçeye kafaya koydum.

    saat: 11:00

    shaka arıyor. diyor sen çok oldun, savaş açıyorum. lan pezeveng hani halkını ateşe atmayacaktın. aynı turn elizabeth'de savaş açıyor bana. zaten kraliçeyle anca denk olan ordum, iki cepheye bölünmek zorunda kalıyor. topuyla tüfeğiyle iki yandan dalınan cennet vatanım parça parça düşman çizmelerine teslim oluyor. cologne kongresi yapıyorum, başkenti münih'e taşıyorum nafile, barışa yanaşmıyor ibneler. barış taleplerime el sallayan kraliçe pis pis sırıtıyor. orduyu nil'in doğusuna çekiyorum, leonidas paşaya her türlü önlemi almasını söylüyorum, artık ölüm kalım mücadelesindeyiz ya istiklal ya ölüm diyorum. her şey bitti diyor leonidas paşa ve cologne surları önünde son nefesini veriyor. ee sikerim böyle oyunu diyip 31'e gidiyorum. tarih tekerrürden ibaret, almayacaktım atilla'nın ahını.


    (optimize - 24 Temmuz 2015 10:27)

Yorum Kaynak Link : civilization v