• "erkan oğur yüzünü elindeki o eski gitarının arkasına saklayıp ağladığında sizin de ağlamanız başlıyor.güzel bir belgesel ama çok ağlatıyor."
  • "mfö'den herhangi birinin neden yer almadığını merak ettiğim harika belgesel.(bkz: blue filmi)"




Facebook Yorumları
  • comment image

    2011 eurovision'da ingiltere'yi temsil edecek grup. ah be blue nerelere düştün kuzum? tüm türk kız çocuklarının hayallerindeydiniz oysa. hepimiz sizle evlenmeyi düşlerdik. şimdi karta çıkmışsınızdır gerçi anthony, duncan, lee ve zenci adam.


    (miss antartika - 25 Şubat 2011 21:33)

  • comment image

    bizim zamanımızda her sene albüm çıkartırlardı ve çoğu kız sırf gruptaki duncan james ve lee ryan için gidip albümlerini satın alırlardı. abartısız yabancı müzikle alakası olmayanlar bile odasını bunların posteriyle doldurur, her albümünü alır ve saatlerce anlamadan dinlerdi. gerçi ben de ilk albümleri olan all rise'ı almıştım ama o albümleri güzeldi, zaten daha sonrasında o albümün kalitesine ulaşamadıkları için geçen zaman içerisinde birden bire ortadan yokoldular. 2003 yılından bu yana zaman zaman compilation albümleri çıktı ama bu sene yani 2013'te "roulette" adında yeni bir albüm yapmışlar, benim de yeni haberim oldu. albümdeki hurt lovers ismindeki şarkı schlussmacher isimli alman filminde soundtrack olarak kullanılmış. şarkılarının bazılarını meraktan dinledim, tarzlarıyla birlikte adamlar da hiç değişmemiş. adamlar 10 yıl önce neyseler hala öyleler, hiç yaşlanmamışlar resmen. youtube'daki videolarının altında millet hala duncan, lee diye ölüp bitiyor ve one direction'a küfrediyor. bunların çoğu bizim nesilden adım gibi eminim.

    http://www.youtube.com/watch?v=_a5ljhuuqps


    (elishafanz - 9 Nisan 2013 15:00)

  • comment image

    kerim'i beyninin, yavuz'u kendinin öldürmesi;
    kerim'i kendinin, yavuz'u beyni'nin öldürmesinden-di.
    kerim'in de mezarı yavuz'un hemen ilerisindeydi aslında.
    ama yavuz'u ziyarete gelip mezarına şarkı sözü yazılı taş dikenler,
    diğerini 10 senede yaptıramamışlardı.
    bugün google'a bile kerim çaplı yazarsanız, yavuz çetin'i;
    kerim çaplı'nın mezarı yazarsanız, yavuz çetin'in mezarını görürsünüz.
    bir ülkede blues'un neden öldüğünü anlamak için boş sahne alışları falan konuşmak bir yana, çok uzağa gitmenize bile gerek yoktur yani.
    otobüse atlayıp yenimahalle mezarlığında inen her insan oğlu bunu canlı yaşar.
    kapısında neyzen tevfik'in "baban kimdi bilemezdin şerefsiz" şiiri yazan köşedeki tekel'den biranızı alıp, nejat yavaşoğulları'nın evinin önünden yudumlayarak geçip sola dönen her insan bunu canlı yaşar.
    bu filmi izleyin. çok sene oldu. blues'de çok sene önce öldü zaten.

    şimdi kadıköy sound bebeleri indie müzik yapa dursun ve dinleyicileri,
    ah.
    geçen sene yavuzfest'te son metroya yetişmek için batu mutlugil'i es geçen kalabalıktı değil mi onar? gidip de, sahne önünü bize ve harika müziğe bırakan saygıdeğer, gubidik sözler altı arak müzik dinleyicileri.
    filmi izleyip barlarda konuşacaklar.

    yenimahalle mezarlığının en rüzgar alan yerinde yatarken blues.
    blues'in neden öldüğüne bakmak için sahneye ve seyircisizliğe gerek yok,
    yoğurtçu parkından çıkarken fikret mualla'nın heykeline selam verip az ilerisindeki ptt kutusuna mektup bırakmamış herkes zaten biraz öldürmüştür kendini..

    fragman'ı: https://www.youtube.com/watch?v=tp9z5idlz2u&sns=fb


    (ekoin - 10 Nisan 2017 20:26)

  • comment image

    dünya çapında iki müzisyenimize yaraşır kalitede çekilmiş, insanı alıp o zamanlara götüren, duygulandıran belgesel filmi. öyle güzel insanlardı ki röportajlarda konuşanlar, hani iki saat daha anlatsalar iki saat daha yerimizden kalkmazdık.

    kerim çaplı ismini bilmiyordum ne yalan söyleyeyim. blue blues band, yavuz çetin ve batu mutlugil'di benim için. ne büyük ayıpmış. ne büyük müzisyenmiş. gerçi bilinmek de hiç umrunda değilmiş adamın. nihayetinde hendrix ile bile çalma fırsatı varken ortalıktan kaybolmuş birinden bahsediyoruz. hendrix lan!

    bir de ilk defa bir filmin sonunda bitiş jeneriğinin sonuna kadar hiç bir izleyicinin kalkmadığına şahit oldum. kayan yazıları okuyarak dinledik o güzel eserleri. umarım izlemek isteyip de şehrinde göremeyen herkese bir şekilde ulaşır film.

    elinize sağlık.


    (ecs - 1 Mayıs 2017 10:28)

  • comment image

    erkan oğur yüzünü elindeki o eski gitarının arkasına saklayıp ağladığında sizin de ağlamanız başlıyor.
    güzel bir belgesel ama çok ağlatıyor.


    (hamlaus - 3 Mayıs 2017 16:04)

  • comment image

    --- spoiler ---

    internet üzerinde yavuz çetin'e ait ne kadar video varsa izlemiş hatta arşivlemiş biriyim. belgeselde yeni videolar görmek beni hem çok sevindirdi hem de bazı yerler çok üzdü.

    mesela düğün videosunu daha önce görmemiştim. batu mutlugil, kucağına zıplayan yavuz'u taşımaya başladığında çok güldüm. o kadar mutlu ve eğlenceliler ki, o an orda olmak istedim. ama olamazdım çünkü evlendikleri tarih olan 1992'de daha yeni doğmuştum. *

    yavuz çetin'in hastaneden çıkarılma görüntüsünde içim buruldu, saplandım kaldım oturduğum yere. o neşeli görünme çabası, ordan bi an önce çıkmak istemesi, iyiyim deyişleri o kadar hüzünlü ki.

    belgesel genel olarak duygu yüklüydü. biz izleyenler olarak bazen duygulandık, bazen güldük. ama orada röportaj yapılan kişilerden bazıları yavuz çetin'in intiharından kendilerini sorumlu tutan, belki böyle yapsaydım şöyle deseydim intihar etmezdi diyen, kendi vicdanlarıyla hesaplaşan insanlardı. bu çok ağır bi yük, gerçekten üzüldüm. dikkatimi çeken bir diğer detay da yavuz çetin ve eşinin boşanma aşamasına hiç değinilmemesi. eski eşi yalnızca "o ara biz ayrılmıştık" cümlesini kurdu. detay vermedi veya vermek istemedi. merak ettiğim bi süreçti.

    kerim çaplı'yı da blue blues band'ten dolayı yalnızca ismen biliyordum. bu denli büyük bir müzisyen olduğunu, belki yavuz çetin'den daha büyük zorluklar yaşadığını blue sayesinde öğrendim. oğlu ahmet çaplı'nın babasına kızgın olduğu rahatça anlaşılıyordu. insan hak vermiyor değil. küçüklüğünde kim bilir ne zorluklar yaşadı da o kadar kızgındı. aile planlama konusundaki siteminden anlaşıldığı kadarıyla "bakamayacaksanız yapmasaydınız" demek istedi, haklı da.

    bu dünya üzerinde en hayran olduğum kişi olan yavuz çetin'in belgeselini izlemek benim için anlatılamaz bişeydi. iyi ki böyle bi belgeseli yaptınız, bilinmeyen görüntüleri, ses kayıtlarını ortaya çıkardınız. filmin dvd'si çıkarsa alıp yavuz çetin arşivimin baş köşesine koyacağımı da ekleyeyim.

    ---
    spoiler ---


    (vizontele de benimdir lucy de - 8 Mayıs 2017 00:22)

  • comment image

    izlenmesi lazım gelen belgesel. yukarıda da yazıldığı gibi bütün bitiş jeneriği bir saniye hareket etmeden izleyen 20 kişiden biriydim ben de. belgeseli izledikçe içime giderek daha fazla yerleşen tarifini yapamadığım bir burukluk oluştu.

    ne kadar üzücüyse aynı derecede izlenilmeyi hak ediyor.


    (gravity always wins - 8 Mayıs 2017 03:54)

  • comment image

    rock grubunu anlatırken 90'lar sosyolojisi hakkında da bilgi veren belgesel.

    şunu fark ettim: biz muhafazakar bir toplumuz. ama "muhafaza"dan kastım, kendini otorite sanan bazı adamların, kafalarında çizip hayat bilgisi kitaplarında yer verdikleri insan modelini muhafaza etmek. farklılığa yer yok. belli bir prototip var, ergenlikle beraber "büyüdün artık" deyip bizi ona göre standardize ediyorlar. giyeceğin kıyafet, saç modelin, mekanın, alışkanlıkların, ve tabi ki dinleyeceğin müzik dahil... evet, biraz stepfordvari.

    çocukken özgürsün, çünkü onların liginde bulunmadığından karışmıyorlar sana. ne zaman ki yaşın gelip aralarında yer alıyorsun, şartlar listesiyle çıkıyorlar karşına. hele sistem diye bir şeyle tanıştırıyorlar ki hiçbir mantığa oturtamadığın gariplikler silsilesi... üstelik senin büyüklerin ya da yaşıtlarının çoğu buna boyun eğmiş, kabullenmiş. ama uyum sağlamak değil onlarınki, çünkü sistem onları kendi dayattığı forma dönüştürmüş. ve sen bunu reddettiğin için aykırısın, hatalısın, hatta ucubesin...

    kendini korumaya çalışanları, dışlayarak suçluluk duygusuna sürüklediler belki. kim bilir ne acılar çekildi. ama bir yerlerde bazı protest kimlikler, yalnız olmadıklarını fark edip kendilerine, kendilerini rahatça ifade edebildikleri bir dünya yaratmışlar. müzik, iletişim kanalları olmuş; dilleri de kendilerine özgü bu sound... ama işte bu özgünlük, toplumsal ön yargıları aşıp daha fazla insana hitap edemediğinden sıkışmışlığı da beraberinde getirmiş. "yurt dışında olsalar, belki..." cümlesindeki "belki" fazlalığını bile, kaderin cilvesi, kerim çaplı üzerinden onaylamış. jimi hendrix'in beğenisini kazanan bir müzisyenken, yaptıkları müzikle türkiye'de, kese kağıdı işlevinden başka halta yaramayacak gazetelerin hışmına uğramışlar. ama öncüler bedel öder, öyle değil mi...

    bu adamlar sadece türk rock müziğinde değil, dayatılan normları kabullenmek istemediği için dışlanan gençler üzerinde de kırılma yaratmış, ki asıl önemli olan bu. boyun eğmeyen, tabuları yıkıp kendi doğrularını aramaya girişen, sorgulayan, en önemlisi otoriteye başkaldırma gücünü kendinde bulabilen gençlerin önünü açmışlar. kazandırdıkları duruşa, müziklerinden daha saygı duydum bugün. hatta salonda izlerken koltukta oturuşuma bile yansımış istemsiz.

    türk müzik grupları için bu gibi belgesel var mı başka, bilmiyorum ama bu çok güzeldi. duygu sömürüsüne girişmeden insanın boğazına bir düğüm oturtuyor. ayrıca bırak türk müzik tarihini, dünya çapındakilerin belgesellerini bile izlememiştim. bana yeni bir seyir alanı açtı.

    ve en önemlisi, bilmediğim bir grubu ve üyelerini bana tanıttı. tanıyınca da kaçınılmaz olarak sevdim. çünkü güzellerdi...


    (ozenti filozof - 8 Mayıs 2017 22:11)

  • comment image

    yavuz çetin kısmı keşke daha geniş kapsamlı olabilseydi dediğim belgesel. satılık gibi kült bir albümün yazılması sadece psikolojik nedenlere bağlı değildi herhalde.

    yine de böyle bir belgeseli yapmak ve vizyona sokabilmek çok zor biliyorum. hele bizim gibi taşra izleyicilerine filmi tek gün, tek seansta da olsa ulaştırabilmek takdire şayan.


    (mreyteyamreyte - 11 Haziran 2017 12:50)

Yorum Kaynak Link : blue