• ""okyanusta ölmez de insan, gider bir kaşık sevdada boğulur.." cemal süreyya"
  • "bîkarardır."amanın da dumanın olmuyoreski de çilelerim dolmuyorbu nasıl sevda imiş bir kararda durmuyor"(bkz: al yazmam dalda kaldı)"
  • ""okyanusta olmez de insangider bi kasik sevdada bogulur." - cemal sureya"




Facebook Yorumları
  • comment image

    bildim ki nasibim yalnız sen,
    ekmeğim senden gelirmiş,
    insan uyuyabilirmiş
    izin verirsen.

    dolaşamıyorum sokakta,
    rüzgarla serinleyemiyorum,
    esneyip gerinemiyorum,
    upuzun yatamıyorum parkta.

    bir mavi balon mudur bu yaz?
    içi sevda dolu yolculuk,
    kurtar beni artık ey çocuk!
    dişleri papatyadan beyaz...

    cahit külebi


    (smoker - 15 Nisan 2008 11:58)

  • comment image

    yil 1985 veya 1986dir.. baris manco 7 den 77 ye herkesi pazar sabahlari televizyonun karsisina oturur. boyoz kokar baris manco'nun sesi bir izmirliye.. sonra aksam olunca, adile nasit yatirirdi bizi kuzucuklarim diye.. bir gün uur demisti de dünyalar benim olmustu gereksiz bir sekilde.. yil baslarinda zeki müren'in sesiyle mutlu olurduk.. 80'lerde vakit cok sacma bir sekilde akiyordu. ya da bize cok ama cok büyülü geliyordu. işte o günlerde bir film cikmisti.. bas rollerinde ahu tugba ve tarik tarcan.. büyük adada mi geciyordu film, yoksa ayvalikta mi bilmiyorum..(büyük adada geciyormus venus süpper bi insan.. faytoncuymus hatta tarik tarcan) ama tarik filmin basindan sonuna kadar ahu'ya nükhet duru'nun sesinden soyle diyordu:

    saclarin alev gibi
    gozlerin ruya gibi
    guzelsin hayallerle suslenen cennet gibi

    tarik tarcan günes batarken siluetini gosterip, arkada bu sarkiyi bize dinlettigi zaman, yani o zamanlar hayrani oldugumuz herkes yasiyordu.. cem karaca türkiyeye donmus muydu bilinmez ama attila ilhan şiir yazmaya devam ediyordu.. cemal süreya vardi en harbici yeni rakinin dibinde.. safiye ayla'nin tipi ile dalga gecilirdi de asla sesi ile dalga gecemezdi kimse.. hikmet simsek pazar sabahlari klasik müzik ogretirken bize, sabri bey sabri bey olmadan evvel, mehmet akan adiyla teyzem filminde oynuordu..

    insan hayran oldugu insanlari birer birer özlüyor.. elinde degil.. sonra durup düsünüyor da :

    ne kadar istesem de
    ne kadar yok desem de
    hayalin dunku gibi dolasir yuregimde

    diyveriyor bi kenarda.. sonra birden tüm bu yitirip gittigi, bir kez bile tanisamadim yokolan insanlara üzülmeyi birakiyor.. cünkü aci daha somutlasiyor.. daha yakina geliyor.. acinin yüzü beliriyor.. biyigiyla, kasiyla, gozuyle gülüsüyle baba oluyor birden.. soktugumun hayati bir sekilde devam ediyor.. kimse 5 yasinda kalir misin diye sormuyor.. tanju artik gol atmiyor, ugur futbolcu güzeli secilmiyor.. cimbom diye bagirip babanin kucagina ziplanmiyor.. gozlerden goz yaslari süzülüyor birer birer.. ama nükhet sarkiya devam ediyor:

    sevda sevda
    unut onu dinsin gonlumde firtina
    sevda sevda
    degmez ona aglamaya

    nasil degmez ya? neye deger ki o zaman aglamaya?


    (azuth - 18 Nisan 2008 01:40)

  • comment image

    aşk başlığında 13 bine yakın entry, sevda başlığında bu kadarcık... ironik.

    aşk, anlık, geçici bir delilik hali olduğundan olsa gerek, daha fazla ilgi çekiyor demek... sevda daha derin, daha usul, daha narin... günümüzün hızlı yaşantısına pek de uygun değil hani... daha dramatik belki, daha beklentisiz, bu haliyle daha iddiasız... kavgasız, gürültüsüz, şüphesiz...

    sevda "ben sana vurgunum" der, aşk "ben sana vuruldum"...
    böyle bir fark...
    sevda geniş zaman kullanır; aşk yakın geçmişte başlayıp, sanki bir gün bitiverecek gibi...


    (annakarenin - 7 Ocak 2012 02:34)

  • comment image

    yasmin levy ile bamba$ka bir hale bürünmü$. dinlemelere doyamiyorum. kanatiyor, yüregimi kanatiyor ve buna ragmen dinlemekten alikoyamiyorum kendimi..ve hatta belki de tam bu yüzden bu denli seviyorum.

    aysel'in ciktigi günden beri durup durup bunu dinliyorum..

    tehlikeli, cok tehlikeli..alkol tüketiminin mümkün olmadigi zaman ve mekanlarda dinlemek cok tehlikeli..

    http://www.izlesene.com/…/yasmin-levy-sevda/6984764


    (bitutam - 3 Ağustos 2013 00:08)

  • comment image

    ankarada sıradan bir eylül ayı, sıradan bir üniversite kampüsündeyiz. merkezdeki büyük kantine girdiğim anda bir tanıdığı görüyorum bu yabancı insanlar dünyasında. tanıdık kızın masasında üç kız daha var, normal yurdum insanları işte hepsi. "merhaba" diyorum "merhaba ben roberto", ismini söyleyen kızlardan birinin sesi kulaklarımda yankılanıyor. "demek o roberto sensin, bir yıldır dinliyoruz senin hikayelerini kuzeninden, hoş geldin ankaraya" kız sarışın, yeşil gözlü, ama nasıl bir göz görseniz başka göze bakasınız gelmez, bakmayın amınıza korum. kızın üstünde pembe polo yaka bir tişört, altında bir kot pantolon, üzerinde "little big" kot montu, ulan ne modaydı o zamanlar kot montlar, hepimiz hakan peker klibinden çıkmış gibi gezerdik ortalarda...

    birden bir ses daha yankılanıyor kafamdaki müzik kutusundan, nukhet duru söylemeye başlıyor, kadın şarkı söylemiyor üstadım, kadın bildiğin yüreğimin röntgenini çekiyor;

    sevda...

    saçların alev gibi
    gözlerin rüya gibi
    güzelsin hayallerde
    özlenen cennet gibi

    ne kadar gizlesende
    ne kadar yok desende
    hayalin dünkü gibi
    yaşıyor gözlerinde

    sevda sevda
    unut onu dinsin gönlündeki fırtına
    sevda sevda
    unut onu dinsin gönlünde fırtına
    sevda sevda değmez ona ağlamaya

    sonra işte bildiğiniz hikye, bir merhabayla başlayan muhabbet gecelere yansıyor, uzun gecelere, kocatepe camiinin müezzini sabah ezanını okumadan kapatmıyorum gözleri, bir yurt koridorunun cam kenarında bir ütü masasının üstüne tünemişim, hemen prizin yanına. nokia 5110 telefonun"dıııttt dııttt " sesi bol bol çalıyor, bir sms iki kontör tarifesinden, cevapsız çağrı diye bir şey var o zaman, çaldırıyorsun karşındakini, o anlıyor ki "aklım sende" dediğini. yurtta kalıyorum o vakitler dünyanın dört yanından gençler gelmiş yurda, memleketin dört yanından, biz birbirimize önce hikayeler anlatıyoruz, içinde denizlerin olduğu, hüseyinin olduğu hikayeler, ulaşın hikayeleri, sigaralar ardı ardına yanıyor, odada kesif bir duman, arkasından top hikayeleri geliyor, o zamanlar beşiktaşım barcelonaya dha 3 tane yeni sallamıış, bize yetiyor katalanları inönü çümlerine gömmenin tafrası, rövanşta ağzımıza sıştılar gerçi, aynı sevda maçında rövanşta darma dağın olduğum gibi. olsun be gene de güzel maçtı, sonra bilindik gönül mevzularına geliyor sıra,birden susuluyor ve bir ses yükseliyor içimden;

    gözlerin nemli nemli
    yaralı ceylan gibi
    ağlayıp inliyorsun
    içli bir keman gibi

    ne kadar özlesende
    ne kadar sabretsen de
    yıllarca aldatıldın
    bekledin kadın gibi

    sevda sevda
    unut onu dinsin gönlünde fırtına
    sevda sevda
    hayat değer yaşamaya.

    sonrası okul derdi işte, hayat derdi, yazı buluyoruz bu nokia 5110 "dııt dııt" seslerriyle açılamıyorum, kabız olmuşum amına koyyum, dilimin ucuna gelmiş ama susuyorum, kız artık sabırsız, söyle de kurtulayım diyor sanki bakarken, ben bir gün diyorum tamam ulan bitecek bu işkence diye, hiç unutmam bir haziran günü, mersin sahilinde kuzenle bira içerken ilk ondan bahsetmişim birine, kız o sırada istanbulda, ulan istanbul, ulan konstantin ne gavat memleketsin, gözleri gülen kızı yoldan çıkartmışssın. sonra eylül ayı geliyor, herkes ankaraya geri dönüyor, kabızlık devam ediyor, taaa nisana kadar, şu galatasarayın reali 3-2 yendiği maçın ertesi günü, 4 nisan günü, bahçeli metrosunun oradaki anıt mezar nsıl kalabalık. sonra diyorum ki çekeceğim bu kızı karşıma, oturacağım konuşacağım adam akıllı, ızdıraba son. nahhh son afedersin kız bir gecede tüm hayatını değiştirmiş. rüyasına ak sakallı dede girmiş, kaldığı cemaat yurdunda kapanmaya karar vermiş, o zamanalr acaip liberal sevdalar yaşıyorum, siyaset sevdaya engel değil. ama olmuyor işte, snra işte ayrılık, tutmaya kıyamadığım ellerden bir elvada diyen el sallama efekti olmadan ayrılık.

    sevda sevda
    unut onu dinsin gönlünde fırtına
    sevda sevda
    hayat değer yaşamaya.

    olan oldu, biten bitti laz kızı, sen artık evli barklı çocuklu çolukluymuşssun, adını anmıyorum dost sohbetlerinde, yakışmaz bana evli barklı kadının adını dilime pelesenk etmek.unuttum seni, daha doğrusu acını çekmiyorum, sevdan acıtmıyor beni,ama ilk aşktı, bazen buluyor gelip beni, bazen dalıyorum uykuya, karşıma kıçın başın deil de bir tek yeşil gözlerin gelip oturuyor. sonra sağlık olsun diyorum, olmayacağı vardı olmadı. seninle son karşılaştığımız yer olan demirtepedeki o anlamsız konfeksiyon mağazası kapanmış zaten, geçenlerde arabayla geçerken dikkatimi çekti. zaten kim bilir neredesin, bir kaç sene önce kuzenim adını andı, "senin için kötü tek laf etmedi, çok temiz sevmişssin onu, hiç üzmemişssin, ama olmamış işte" dedi. sen beni o zamanlar çok üzdün, aynaya bakaadım ulan bir sene kadar gözümdeki acıyı görmeyeyim diye, ama canın sağolsun laz kızı, yeminle snei tek gün kötü anmadım. ama o cemaatın bana bir sevda borcu var, hakkıma girdiler.

    tanım: bugün tebessümle dinlediğim şarkıdır. canı sağolasıcalara armağan ettiğim şarkıdır.


    (roberto baggio ile futbolu seven adam - 10 Ağustos 2013 13:43)

  • comment image

    hiç beklemediğim bir anda, hatta eğlenmeye çalışırken bir klarnetten dinledim bunu, bir saat kadar önce.

    "unut onu dinsin gönlünde fırtına, değmez ona ağlamaya"

    allah'ın bildiğini kuldan ne saklayayım; bazen alkole tövbe ettiğime çok pişman oluyorum.
    bazen sadece.
    bu o anlardan biriydi işte.

    klarnet bana söyledi, ben dinledim, kızım yüzüme baktı, gözlerim doldu.

    gene içmedim, gene içmedim be...


    (mjorate - 8 Ağustos 2014 23:39)

Yorum Kaynak Link : sevda