Çıkış Tarihi     : 10 Kasım 2015 Salı, Yapım Yılı : 2015
Türü                : Aksiyon,Macera,Bilim Kurgu
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Bethesda Game Studios , Bethesda Softworks
Yönetmen       : Todd Howard (IMDB)
Senarist          : Emil Pagliarulo (IMDB),Ferret Baudoin (IMDB),Brian Chapin (IMDB),Matt Daniels (IMDB),Jon Paul Duvall (IMDB),Kurt Kuhlmann (IMDB),Alan Nanes (IMDB),Bruce Nesmith (IMDB),William Shen (IMDB),Liam Collins (IMDB),Shane Liesegang (IMDB),Corrie Treadway (IMDB)
Oyuncular      : Brian T. Delaney (IMDB), Courtenay Taylor (IMDB)(ekşi), Stephen Russell (IMDB), Courtney Ford (IMDB)(ekşi), Peter Jessop (IMDB), Jon Gentry (IMDB), Claudia Christian (IMDB)(ekşi), Ryan Alosio (IMDB), Danny Shorago (IMDB), Katy Townsend (IMDB), Matthew Mercer (IMDB), Sophie Cortina (IMDB), David Paluck (IMDB), Sean Schemmel (IMDB), Brendan Hunt (IMDB), Tony Amendola (IMDB), Derek Phillips (IMDB), Ron Perlman (IMDB), Lynda Carter (IMDB), Kari Wahlgren (IMDB), Tim Russ (IMDB), Jonathan Roumie (IMDB), Jan Johns (IMDB), Jennifer Massey (IMDB), Matthew Waterson (IMDB), Byron Marc Newsome (IMDB), Nicholas Guy Smith (IMDB), Philip Anthony-Rodriguez (IMDB), Jerry Whiddon (IMDB), Noshir Dalal (IMDB), Elisabeth Noone (IMDB), T.W. Leshner (IMDB), Roberta Farkas (IMDB), Meher Tatna (IMDB), Clarke Kohler (IMDB), Sean T. Krishnan (IMDB), William Holmes (IMDB), Colleen Delany (IMDB), Chelsea Tavares (IMDB), Greg Baldwin (IMDB) >>devamı>>

Fallout 4 ' Oyununun Konusu :
The Divide, "The Fallout" olarakta bilinen film, New York’ta nasıl olduğu bilinmeyen çok büyük ve gizemli bir patlama ile başlamaktadır. Bu yapımda kıyamet sonrası hayatta kalmayı başaran 8 kişilik bir grubun mahsur kaldıkları sığınakta kurtarılmayı beklerken birbirlerine düştükleri gerilim yüklü dakikaları konu almaktadır.

Ödüller      :

BAFTA:BAFTA Games Award-Best Game


  • "güncel türkiye' de geçerse on numara post apocalyptic oyun olur."
  • "tf2 ve cs: go oynayıp buna overrated diyen yazarları bize göstermiş oyundur."
  • "overrated diyeni deathclawler götürsün dedirten oyun."
  • "179tl bayılıp sevgilime hediye ettiğim oyun. ben akbil ve simit ile post-apokaliptik bir varoluş sürecine girerim, yeter ki o mutlu olsun."
  • "pornhub oyunun çıktığı gün %10 düşük ziyaretçi olduğunu açıklamış! ahahhaa."




Facebook Yorumları
  • comment image

    şirketlerinin en kilit noktalarındaki insanların istifa etmelerine sebep olarak ülke ekonomisini duman edecek,
    ne hayallerle yuva kurmuş insanları anlaşmalı jet boşanmalarla birbirinden ayıracak,
    icabında birbirleri için ölmeye de gömmeye de gidecek kan kardeşleri düşman edecek,

    kısacası çıktığında artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı oyundur. hala vaktiniz varken mevcut hayatınızın tadını çıkarın.

    (bkz: ıstırırım overseeri yalarım bi de)


    (stephen dedalus - 3 Haziran 2015 14:37)

  • comment image

    sene 1997, elimde sönmez pasajından aldığım "orjinal"* fallout cd si. eve gidip yüklüyorum, ve başlıyorum oynamaya.

    13ncü sığınaktayım, su çipimiz bozulmuş. yüzlerce hayat söz konusu, elime bir silah tutuşturup, bir de matarayla salıyorlar wasteland'a, ömrü hayatımda sığınaktan ilk çıkışım; 15nci vaulta gideceğim güya, daha bismillah kocaman fareler falan saldırıyor. kurşunun "altın"dan ve hatta götümden daha değerli olduğunu öğrenemeden farelere falan sıkıyorum acemice, yarısını boşa harcıyorum.

    onlarca macera yaşıyorum ve en sonunda mutantları falan öldürüp epik şekilde dünyayı kurtarıyorum. geceli gündüzlü 3 ay falan sürüyor.

    sonra beni sığınağa almıyorlar, sığınak başkanına sıkıyorum ve kendimi kuzeye vuruyorum... ağlıyorum lan, bi taraftan da orospu çocukları diye ağlıyorum.

    seyrettiğim mad max serisinin tadıyla karışık steam punk ve post apokaliptik mevzusunun damarlarıma bütün gücüyle tazyik ettiği günler, müzik zevkimin metal'den vintage amerikan müziklerine kaydığı...

    böyle bitirseydim ne olurdu diye tekrar bitiriyorum.

    sonra hemencecik 2si geliyor.

    fallout 2.

    sayesinde ağzımda, aklımda hep o şarkı; give me a kiss to build a dream on.

    bu sefer dünyayı kurtarmış kahramanın torunuyum. o adamı tanıyorum, ncr* da tandi'yi gördüğümde bendim o! diye haykırmak istiyorum.

    grafikler falan hemen hemen aynı, çok fark yok. harita büyümüş, çok değerli kurşunların değeri düşmüş; tek tabanca için kendimizi satacağımız günler geride kalmış; bol mühimmat, bol ekşın. daha kuzey amerika.

    ilk oyunda aylarca aradığımız su çiplerinden yüzlercesini vault city odalarında görüyorum, mutantlara olan nefretim beni biraz bilinçsizce hareketlere zorluyor, pek çok hata yapıyorum, bunlardan birisi de köleci olup suratıma dövme yaptırmak. porno sektörüne girip fluffer olarak çalışmak falan.

    tabi sonra bu hataları yapmadan da resmen bir paladin olarak defalarca, ama defalarca bitiriyorum fallout 2 yi. sıkılmadan, eskiyene kadar.

    hatta fallout 3 çıkana kadar ara ara oynuyorum.

    san francisco da o kung-fucuyu dövmek için melee geliştiriyorum.

    ilk oyunda özellikle hastası olduğumuz brotherhood of steel üyesi olarak tactics'te* yardırıyorum.

    sonra fallout 3 geliyor, akabinde new vegas. adı ne olursa olsun wasteland aynı tadı veriyor, new vegasla beraber gelen açlık-susuzluk kavramı zevke zevk katıyor. pipboy nefis olmuş, sizi ilk oyundan itibaren smooth skin diyerek aşağılayan ghoullara çılgınları eklenmiş*, yamyamlar var; oldukça gelişmiş bir dünya.

    ve 3d ile beraber vaultlara gelen o gerçekçilik.. vault 34 ü kaç new vegas maceracısı unutabilir ki?

    şimdi de 4 geliyormuş, gelsin; fury road'tan* sonra pek güzel gider. özlediğimiz wasteland da yayanda olsa yol yapma şansı buluruz.

    ve adı ne olursa olsun, war, war never changes.


    (spiritus sanctus - 3 Haziran 2015 17:58)

  • comment image

    fallout 3 ve new vegas'ı oynadıktan sonra, aynı kilit açma sisteminin skyrim de olduğunu farketmiştim. hatta pek çok karakter gerçekten new vegastakine benziyordu.

    skyrim in grafikleri müthiş mi? zamanının diğer oyunlarına bakarsanız hayır. ama bethesta oyunlarının en önemli özelliklerinden bir tanesi; "mod". bu da bir gerçek.

    bethesta'nın çıkarttığı her oyunun "efsane" olduğu da bir gerçek.

    oyunu oynarken, grafikleri ne kadar dandik olursa olsun içine çektiği ve gerek ses, gerek ışıkla atmosfer yaratmayı becerdikleri de bir gerçek.

    bazı yüksek grafik özellikli oyunlar gibi (crysis veya metro diyelim) belirli düzlemlerde ilerlenen, belirli işler yaparak geçilen, hikayesi belli olan bir oyun değil fallout, sizin kendi hikayenizi yazdığınız bir oyun. diablo veya gibileri gibi (sanırım witcher 3 te dahil buna) her kişiye özel harita da yaratılmıyor ki bu zor değil, aksine en kolayı.

    o canına yandığım oyunun trailerında "beğenilmeyen" grafiklerin arasında dolaşılırken kaç tane eşya, ayrıntı; sandalyelerin vidasına; minderlerin köşebentine kadar görebiliyorsan ve bu eşyaların hepsi, altını çizerek söylüyorum "hepsi" etkileşimliyse, fallout kültürüne binaen yere düşürdüğün sandalyeyi 2 sene sonra gidip aynı yerinde buluyorsan veya rafa koyduğun kurşun orada duruyorsa ve sen hala "gröföklör çök rörörö" diyorsan, beklentilerin konusunda veya oyun yapıları konusunda hafif değil ciddi sıkıntılarınız var demektir.

    64gb ram, 8 çekirdekli işlemci ve pro ekran kartı ile çalışan oyun mu istiyorsun?

    her türlü ayrıntıyı sana sunabilen, bunu etkileşimli olarak yapabilen, ve senin her ayrıntıyı görebildiğin; evet belki de fallout 3, skyrim vs. ile aynı grafik motoru kullanan bir oyun var ortada.

    ve modlar var. o modlar gelecek. o textureler hd olacak. o itemler bilmem ne olacak. ve bunların hepsi "bedava" olacak. açacaksın nexus mod managerini, istediğini yükleyeceksin bakacaksın.

    dlc dediğini oralardan alacaksın.

    skyrim veya fallout 3 ya da new vegas oynamış bir insan, içindeki "kitapları" okusa, gene o oyun pek çok açıdan tatmin eder. az aramadık sonraki kitabı şehirlerin kütüphanelerinde.

    velhasıl, ben trailerde nuka kola gördüm, vault suit gördüm, köpek gördüm! vintage robot gördüm.

    ve her şeyden önemlisi; fallout 1'i gördüm.

    hikaye de sanırım geriye dönüş yaşanacak, belki de vault 13 dönemindeki vault dweller ile aynı zamanda geçecek. çünkü nükleer bombaların ilk atılışını ve vaulltan ilk çıkışa göndermeler var.

    ben merakla ayrıntıları bekliyorum ve gerçekten heyecanlandım.

    daha evvel de dediğim gibi, orası wasteland ve war, war never changes.

    ps: grafikti bilmem neydi, oyun motoruydu gibi saçmalıklara takılan ergen kardeşlerime seslenmek istedim, fallout sizin oyununuz değil zaten gençler, şifreli cine5 e bakarak 31 çekmiş neslin oyunu. velhasıl yok grafikmiş bilmem neymiş oyuna gölge etmeyin kalbinizi kırarım. siktirin gidin pes atın, wasteland size derin gelir.


    (spiritus sanctus - 4 Haziran 2015 00:01)

  • comment image

    --- spoiler ---
    uyarı: serinin en azından 1 oyununu oynamayanlar için ciddi spoiler içerebilir.
    ---
    spoiler ---

    kendi açımdan değerlendirecek olursam, bu serinin beni en çok çeken yanı sanırım dünyanın sürekli tartışılan ancak bir türlü öngörülemeyen geleceğini oyuncuya simüle ettirebilmesidir. terminator serisi de benzer şekilde, nükleer felaketin ertesindeki insan yaşamını oldukça etkileyici bir biçimde betimler mesela.

    oyunumuza dönecek olursak, bir dünya düşünün ki, nükleer savaş yüzünden yerle bir olmuş, insanlar hiç bilmeden sosyal ve tıbbi deneylere tabi tutuldukları, hatta katledildikleri vaultlarda yaşam mücadelesi vermekteler. başlarında, hangi liyakat esasına göre atandığı belli olmayan, takıntılı, kibirli, güç kölesi, hatta psikopat overseerlara el mahkum boyun eğmekteler. doğduğunuz, büyüdüğünüz vaultlarda çocukken girdiğiniz sınavın sizi zekanıza göre değerlendirdiğini ve size o göt kadar ortamda bir kariyer sunduğunu sanıyorsunuz ancak kazın ayağı hiç de öyle değil. ve daha birçok şey.

    buraya kadar, işin içinden nükleer miladı çıkardığınızda tastamam bir gerçek dünya portresi bu aslında; şu anki hayatımızda da aşağı yukarı bu şartlarda yaşıyoruz, hayatta kalma, bulunduğumuz konumu kaybetmeden yükselme endişesi taşıyoruz. oyunun size meydan okuması ise burada devreye girerek kendini gösteriyor;

    "dışarı çık ve hayatta kal!"

    fallout 3'ü ilk kez oynarken, vault'tan kaçtıktan sonra günışığını ilk gördüğümde o parlayan ekranda gözlerim kamaşmıştı. önümdeki scenic overlooktabelası bana, "işte artık yaşamak zorunda olduğun dünya bu, sana dünyanın 50 ya da 100 yıl sonra uğrayacağı muhtemel akıbetin içinde var olma savaşı sunuyorum." dercesine ufku işaret ediyordu. hafif esen rüzgara karışan sinek vızıltıları, uzaklardan gelen birkaç el silah sesine eşlik eden patlama ve dikkatli bakınca seçilen o küçük mantar bulutu. nereye gideceğimden çok nereye gitmemem gerektiğini öğütlüyordu sanki bana.

    işte tam burada, oyun size kendi hayatınızdan bir kaçış bileti sunuyor. bütün bağlarınızdan, sorumluluklarınızdan, boyun eğdiğiniz, hesap verdiğiniz, cevap verdiğiniz, gönül verdiğiniz insanlardan bağımsız olarak kaderinizi çizme fırsatı. tabanlarınız kanayana kadar ıssız bucaksız, radyasyonlu topraklarda yolunuza çıkan herşeyin varlığını sonlandırma ya da sefil hayatlarını biraz olsun sürdürebilme fırsatı. ister iyilik meleği ol, ister yediğin kazıkların intikamını alırcasına şeytanın dünyadaki temsilcisi, her şey sana bağlı.

    pratikte bütün oyunlar insana zihinsel bir kaçış sunar, ancak bunu fallout gibi yapabilene henüz rastlamadım. belki karanlık atmosferi, belki müzikleri, belki fondaki sessizliği. oyun bir şekilde içinize işliyor ve orada yaşamaya devam ediyor. yıllar önce fallout new vegas'ı oynarken kendimi bir ara o kadar kaptırmıştım ki sokakta yürürken yerde gördüğüm gazoz kapakları bünyemde algıda seçiciliğin sınırlarını zorlar hale gelmişti.

    gazoz kapaklarınız ve stimpakleriniz bol olsun, wild wasteland'de görüşmek üzere.


    (stephen dedalus - 4 Haziran 2015 00:56)

  • comment image

    şeytan diyor kapat collectors edition'u. 30 küsür yaşında adam tak koluna pipboy'u işe gel. "hacı başım ağrıdı bi stimpak atayım geliyorum" diye gez ortalıkta. çıkarıyorsunuz bunları içimiz gidiyor, yapmayın böyle şeyler.


    (ecs - 16 Haziran 2015 09:08)

  • comment image

    179tl bayılıp sevgilime hediye ettiğim oyun. ben akbil ve simit ile post-apokaliptik bir varoluş sürecine girerim, yeter ki o mutlu olsun.


    (bilimkurgusal - 10 Kasım 2015 10:02)

  • comment image

    ülkemize kurulması planlanan 3 nükleer santral ve alınması planlanan +2 milyon suriyeli ile fallout 4'ü müthiş gerçekçi grafiklerle yaşayacağız çok da şey etmeyin yani. pratik yapın şimdilik.

    tanım: 179tl'ye satılan bir açık dünya oyunu.


    (nhk ni youkosu - 11 Kasım 2015 03:11)

  • comment image

    sırf o power armor'u vermek için tüm fallout'ların aksine bizi haritanın en köşesinden çıkartıyor ya oyun. mecburen main quest'e gidiyorsun ya, hah işte ben tam da bundan nefret ettim. normalde o bir seçenektir senin için. istersen alırsın, istersen almazsın. oyunu oynamaya aynı anda başladığımız arkadaşımın ne yaptığını bilmeden telefonuna mesaj attım. 5 dakikaya power armor'un olacak diye. 5 dakika sonra cevap geldi, "şu anda giydim" diye. hah işte bak ben de bundan bahsediyorum tam olarak. lan olm bize scripted oyun vereceksen, diyalog sistemini 4 seçeneğe indireceksen, onların da ne manaya geldiğini anlamak bile imkansız olacaksa (farkedeceksiniz, orada kısaca 1-2 kelime ile yazıyor ne diyeceğinizi, normalde bu çok kullanılan bir yöntemdir de, ben şimdi adamın cümlesinin genelini kestiremiyorum ki o 1-2 kelimeden), e amk ben senin yaptığın oyunun.

    yıllarca türlü türlü masaüstü oyuna rpg sistemi olarak uyguladığımız (cyberpunk ve yüzlerce cthulhu oyunu) skill sistemini utanmadan sıkılmadan atmışlar. karakterin cidden sadece perkleri var başka da hiçbirşeyi yok. yerini doldurmaya da kasmamışlar. tek yenilik special attribute'ları üzerinde artık artış yapabiliyoruz. onun da tam olarak oyuna etkisi muamma, amk o da sadece daha yüksek level perk almana yarıyor. ya yolunu sikim nesi vardı güzelim eski sistemin anlamadım ki? la olm zaten her sene eşşek yükü ile para kazanıyorsunuz mainstream oyunlarınızdan. lan niye elliyorsunuz fallout'un 20 senelik oynanış şeklini?

    sizin şirketlerinizin market dinamiklerine göre hareket etmesini ve oyunları da basitleştirmesini anlayabiliyorum da, eline fallout gibi bir malzeme geçmişken bunun ebesine atlayıp, basitleştireceğim deyip içini boşaltmanızı ne yazık ki anlayamıyorum. yani ciddi ciddi rezalet bir oyun bu.

    ulan ekşi sözlükçü dalyarrak. sana mı soracağım lan 20 yıldır oynadığım bildiğim oyunun nasıl olması gerektiğini? benim fikrim bu, fallout 4 yapılmış en kötü fallout oyunudur. başka bir isimle böyle bir oyun çıkarsalar, yemin ediyorum o perk ekranına götümle gülerdim. bir de utanmadan buna rpg diyoruz biz ha? hay sizin kafatasınızı sikim ben. metacritic'e de yazdım aynı şeyi, oyunun oynanış şekliyle oynayabilirsin. ama rpg kurallarını kafana göre değiştiremezsin. bu oyun bir seri oyunudur. çocuklara satmak için kurallarını basitleştirebileceğiniz bir oyun değil.

    ha ayrıca şuna da ayarım. 3 saat oynayıp yorum yazamayacakmışız. lan sikik. senin ömrün kadar oyun oynadım ben. bir zahmet karar verebileyim oyunun iyi mi kötü mü olduğuna 3 saatte. oyunda rpg kuralı diye birşey kalmamış, sen gelmiş bana grafikten, atmosferden falan bahsediyorsun.

    allah belanızı versin. 35 yaşında adamın öğle arasını zehir ettiniz.

    debe editi: ulan fallout dünyasına geçire geçire debeye girmişiz. lanet olsun sana bethesda.


    (kurtkonig - 11 Kasım 2015 11:42)

  • comment image

    hatırlayanınız vardır belki, ilk fallout'ta the glow diye bir yer vardı. brotherhood of steel sizi kabul etmeden önce oraya gidip uzun zamandır haber alamadıkları üyelerini bir yoklamanızı istemişti. en başta ismi neden the glow? haritanın neden en ucunda? etrafında neden hiçbir halt yok? neden taaa ebesininkinde bir yer, neden sizin gibi henüz hiç yeterli görünmeyen birini gönderdiler? kapıdaki güvenlik gideceğiniz yerin ismini duyunca neden dalga geçti? kafanızda deli sorularla gidiyordunuz oraya ve hayvan gibi bir krater buluyordunuz. 6 katlı bir "west tek" binası. elektrikler kesilmiş, göz gözü görmüyor. içerisi radyasyondan kaynıyor. gözünüze advanced weapons kısmı çarpınca kalbiniz hızlı atmaya başlıyordu... heh işte, tam da orası... ben tüm fallout serisi boyunca hiç the glowdaki kadar "nükleer savaş sonrası dünya" atmosferini yaşamadım. holotapeler ve bulduğunuz harddisklerin içinde yer alan günlükleri, bilgileri okurken heyecandan gözlerim pörtlüyordu. saniye başına hayvan gibi radyosyon yerken biraz olsun fazladan dolanıp gezdiğiniz anda eriyip gidiyordunuz. jeneratörü çalıştırmak için akla karayı seçtiğiniz yetmez gibi katlar arasında geçiş yapmak için güvenlik kartlarını bulmanız gerekiyordu. elektrikler gelince asasnörler çalışıyordu ama aynı zamanda binanın güvenlik robotları da hayata dönüyordu... öyle elinizi kolunuzu sallayarak gezmenizin imkanı yoktu. neden? çünkü radyasyona karşı en etkili şey olan power armor her köşe başında bulacağınız türden bir ekipman değildi, tüm oyun boyunca sadece bir tane bulabiliyordunuz ve orası da bir askeri üs idi. takdir edersiniz ki askeri üse girmek öyle kolay bir iş değildi. haritadaki yerini tespit etmek bile ciddi meseleydi.

    fallout, önünüze koyulan dünyayı kafanıza göre gezmeye kalktığınızda radyasyondan pişeceğiniz, en olmadı bir deathclaw, enclave guard ya da supermutant tarafından lime lime edileceğiniz, son derece tehlikeli ve sanırım en önemlisi "haritanın neresinde ne var hiç fikrim yok" mantığıyla tasarlanmış bir oyundu. bildiğiniz dünya yok olmuş, insanların ne yaptığına dair de tamamen bilgisiz kalmıştınız. bu yüzden adımlarınızı çok dikkatli atmanız gerekiyordu ve haritadaki bir şehrin yerini öğrenmek için kırk takla atıyor, bulduğunuz zaman tavana şıçrıyordunuz.

    benim için fallout'u diğer oyunlardan farklı kılan ve oynama aşkını körükleyen şey şuydu; dünya nükleer savaş sonrasında insan ırkından temizlenmişse ve sen de bir sığınıkta kapalı kalıp savaştan yüzyıllar sonra dışarı çıkma şansı bulduysan, en çok neyi merak edersin? elbette ki dünya ne hale geldi, hayatta kalanlar yeni dünyayı nasıl şekillendirdi, radyasyon hayatta kalanlara ne yaptı, ne biçim bir gizem var dışarıda? kısacası "yeni dünya tasarımı" ve "keşfetme merakı" bence bu oyunun en güçlü tarafı olmalıdır. bir radyonun çalışması bile heyecanlanma sebebidir o dünyada. çünkü o radyo mutlaka özel bir yerde, yer altında filan saklanmış, savaşa dayanmış ve özenle tamir edilmiştir. çok değerli bir şeydir anlayacağınız...

    eklemek gerek, fallout'u diğer oyunlardan ayıran şey karakterinizin s.p.e.c.i.a.l. gibi hiçbir oyunda bulunmayan, kendine has bir gelişme sistemine sahip olması, role playing olayını dibine kadar yaşatması, uzun diyaloglar ve bu diyaloglar sonrası farklı senaryolarla size gerçek bir etkinizin olduğunu hissettirmesi, fareler tarafından tehdit edilen bir et parçası olarak başladığınız oyunu yürüyen tank olarak bitirmenize olanak veren power armor gibi efsane eşyaların oyunun keyfini beşe katlaması, ciuv ciuv paw paw diye sıka sıka gezemeyecek kadar kısıtlı silahın ve merminin kaldığı bir dünya tasarımında geçmesiydi.

    fallout 4 ne?

    fallout isminde üretilmiş bir crafting/survival oyunu. kesinlikle "nükleer savaş sonrası dünya atmosferi"ne sahip değil. tüm mantığı etraftan eşya toplayıp yeni silahlar üretmek, zamanla daha iyilerini üretmek ve en nihayetinde en iyisini üretmek üzerine kurulu. crafting oyunun en temel olayı. bu yüzden her yer eşya dolu. ağzına kadar, tıka basa eşya/çöp dolu. silahlar dolaplara sığmıyor.

    fallout 4 ne?

    fallout temasını, temel fallout oyun dinamiklerini ve mantığını tamamen terk etmiş bir oyun. sarcasm seçeneğine tıklayarak cevap verdiğiniz güdük bir hikayesi var. öylesine terk etmiş ki özünü, etrafınızda nükleer savaşa dayanıklı radyolar, televizyonlar bulabiliyorsunuz. atom bombası düştüğü alanda 10 km'lik bir daire çizip yaklaşık 3.000 derece sıcaklığa yükseltiyor yeryüzünü. hangi radyo yıkılmış, ahşap bir evin içinde, 3.000 derecede sağlam kalıp 200 sene sonrasında hala çalışabilir? buradan pay biçin. öyle şeyler göreceksiniz ki siniriniz bozulacak.

    fallout 4 ne?

    fallout 3'ten önce seriye aşina olmayan, apokaliptik dünya tasarımının en güzel halini deneyimlememiş, ya da role playing sevmeyen, fps ve aksiyon hayranı oyuncular için dandik grafiklere ve berbat animasyonlara sahip, zamanının gerisinde texture kalitesi ve endüstrinin en kötü ambient occlusion efektlerine sahip bir zaman harcama oyuncağı.

    fallout 4 ne?

    değil 179 tl, 79 tl bile olsa alınmayacak bir oyun. benim gözümdeki değeri 40 tl civarında. mgs v için 70 tl verdim ve gözümü de kırpmadım, bu oyun için 40 tl'den fazlasını vermem.

    fallout 4 ne?

    nükleer savaş olmuş, dünya bitmiş filan falan işte...


    (iknowthepiecesfit - 12 Kasım 2015 00:07)

  • comment image

    söyleyeceğim şey spoiler sayılmaz o nedenle paniklemeyin.

    bu oyunda deniz kenarında bir kale var. önemli de görevlerden biri bunun alınması. oraya yalın ayak başı kabak gidip tam üç saat koşarak görevi tamamladım. şaka değil abartı değil tam üç saat tavşan gibi düşmanlardan kaçarak, kalenin etrafında turlayarak düşmanların ekibim ve köpeğim tarafından öldürülmesini sağladım.

    diyeceğim o ki kahramanlık falan hikaye resmen wasteland üzerindeki en dandik adam benim.

    siz benim gibi olmayın, oyunda kale lafı geçtiği anda amerikan başkanı dahil ne kadar insan varsa telefonla arayıp yardım isteyin, topla tüfekle gidin, power armorları kazak gibi üst üste giyin, tank bulun, füze bulun, uzay mekiği bulun öyle gidin yoksa rezil olduğunuzla kalırsınız.

    sünnetten kaçan çocuk gibiydim lan.

    olmaz olsun umudunu bana bağlamış dünya.

    utanıyorum.

    edit:
    merak edenler için görevin adı "taking independence" minutemen görevlerinden biri. kalenin adı da şok edici bir şekilde "fort independence"

    bir de ne vardı düşman olarak diye soran olmuş şöyle özetleyeyim;

    "adam dedim havaaaya dedim bişeyler doldu, kuşlar uçuyo kıyamet gopçak herhalde dedim o ancuazda bir elamet geldi vuuuuuuuuu! evimizi de deldi, perişan etti, yıkacağı yeri yıktı, bi anda da iş bitti."

    gülüyorsunuz ama ciddiyim resmen sokak çocuğuna döndüm. ölmemek için yediğim hamam böcekleri yüzünden enerjinin yarısını radyasyon ele geçirdi, stimpack yok, kurşun yok, kolum bacağım kırık. yolda görseniz düşman mı değil mi bakmadan el bombası atarsınız.

    dünyayı kurtarıcam diye planlarken quasimodo'dan beter oldum. çocuğumu bulsam beni eve almaz, sopayla dürterek kireç çukuruna atar amk.

    daha demin 20 tane mermi için evlilik yüzüğümü sattım onları da utancımdan kafama sıkıcam bitecek bu çile.


    (limon kimyon zorro - 13 Kasım 2015 15:11)

  • comment image

    önce önyargıyla yaklaştığım, sonrasında ise sardığım oyun. bizim elemanlar "the silence bize bokmir" diye mutsuz olunca başladım barınak, yatak, jeneratör falan yapmaya. sonra elim değmişken hurda evleri de ortadan kaldırayım dedim, kentsel dönüşüm projesi yaptım. yiyorum ama çalışıyorum da. gizemli, yalnız kahraman olayım derken wasteland'ın melih gökçek'i oldum amk.


    (the silence of the goats - 17 Kasım 2015 12:36)

  • comment image

    bir dinozorun anıları olarak başlayacağım. serinin en eskileri(1-2) ile yenilerini(3-nv-4) kıyaslayayım.

    oyun mekanikleri açısından incelersek, fallout 1-2 bir yerde, 3 ve new vegas ayrı bir yerdedir. yani izometrik infinity oyun motorunda turn based combat yapmak sizin rpg oynuyor oluşunuzu asıl hissettiren şeydi. infinity engine fallout, baldur's gate ve planescape torment oyunlarında kullanılmıştır ki bu oyunlar rpg tarihinin efsanevi oyunlarıdır. daha sonrasında çıkan en taşaklı oyunlar, kotor, dragon age origins, mass effect vb. oyunlar bu oyunların önünde diz çöker tövbe ister, olmasaydın olmazdık diyebilirler ki demelidirler de.

    bu arada ciddi ciddi turn based ne demek bilmeyen olabilir, şöyle açıklamaya çalışayım; oyundaki karakterler hamlelerini sırayla yaparlar. sen yaparsın, birinci raider yapar, ikinci raider yapar, sonra sıra yine sana gelir (ölmediysen tabi eheh). hamleleriniz de action point miktarınız ile doğru orantılıdır. https://youtu.be/izv61x7kbz0?t=1393 buradan görülebilir işte. bu sistem ile oyun masaüstü frp kıvamında geçiyordu. hamlelerinizi düşüne düşüne yaptığınız bir oyun oluyordu, en hazetmediğim oyun türü olan taraya taraya gidilen, saniye başı kill aldığınız/öldürüldüğünüz sikko fpslere en uzak oyun türü bu sayılabilir işte.

    bu sistem yüzünden pek çok insanın saçları döküldü, kalan saçları da beyazladı amk. fallout 3 ve sonrasındaki fallout oyunlarında action pointin neredeyse varlığını unuttum,es kaza vats açarsak görüyoruz galiba. halbuki eskiden ay sonunu getirmeye çalışan memur gibi hesaplar yapardık amk, combat knife ı bir kere sallar, bir kere saplar, sonra da 1 kare geriye kaçarım derdik, tüfeğimiz jammed olunca ya da reload yapmak gerektiğinde küfrü basardık turn yalan oldu diye, an gelirdi gebermek üzereyken, kaçabilmek için haritadaki kareleri(altıgen) sayardık vs.

    rpglerde olabilecek en iyi sistem budur, rpgde siz sadece oyundaki karakterin hareketini seçersiniz, o karakter de oyundaki özellikleri doğrultusunda bu hareketi gerçekleştirmeye çalışır. oyuncuya falloutlardaki gibi turn based olduğu hissettirilebilir, yani sen ve düşmanların sırayla hamlelerini yapabilir - ya da kotor, planescape torment vb. vb. oyunlardaki gibi karakterler savaşırken aslında hareketleri belli bir sisteme göre real time olarak gerçekleştirirker (ör: saniyede yapabileceği saldırı miktarı aka: attack speed bellidir, siz bırakırsınız karakteri o tıkır tıkır savaşır mesela, ama sizin karakteriniz kılıcını iki kere savururken aynı süre içinde düşmanınız üç kere savrurabilir, bu esnada uzaktaki bir düşman okçusu bir kere ok atabilir vs.. her turn karar vermenize gerek yoktur, hamle değişmediği sürece yani siz karakterinize healing potion iç demezseniz mesela kılıçlar eş zamanlı savrulmaya devam edecektir).

    bu mantıkla, rpg ile diğer türleri ayırabiliriz. mesela diablo 2 de düşman yaratıklara max hızda vurayım diye mouse kıran birisi rpg oynuyorum diyemez, hack n slash oynuyorum demelidir, (bkz: leş). ya da fallout 4 oynayan birisi elindeki sniper tüfeği ile düşmanına zoom yapıp ateş ediyorsa fps oynamaktadır. rpg oynasaydı; düşmana sniperla ateş etmeyi seçerdi-mesela o düşman sana 100 mt mesafede, bir ağacın arkasına saklanmış-sadece eli, kolu ve götü açıkta, sistem derdi ki senin bunu vurma ihtimalin yüzde 45, göte nişan alırsan yüzde 35, vurursun ya da vuramazsın. ben bu oyunda imleci, karakterimin yeteneği ile değil de kendi elimin marifetiyle düşmanın açıkta kalan götüne getirip tetiğe bastığımda mermiyi göte yüzde yüz ihtimalle sapladığım için fallout 3, new vegas ve fallout 4 fpsdir, daha doğrusu ör:deus ex gibi fps-rpg kırmalarındandır. fpsye bok attığım düşünülmesin, sadece sistemin farklılaştığını anlatmaya çalışıyorum. action point denen şey ise, düşman burnunuzun dibine girdiğinde vats açıp, düşman size saldırmadan önce ekstra saldırı yapmanıza hatta hasar almadan combatı bitirmenize, ya da merminiz azsa sürekli kafaya kafaya nişan alıp az zamanda çok ve büyük damagelar vermeye çalışmanıza yarayan bir fonksiyondur, rezillikten öte bir şey değildir artık, iyi sayılabilecek bir fps oyuncusunun ihtiyacının olacağını sanmıyorum.

    değişimin artıları ve eksileri vardır elbet. burada oyun türü kıyaslamak ne kadar doğru bilemem ama insanların aldığı his kıyaslanabilir. mesela swat serisi de izometrik iken swat 3 fps olmuştu, ama swata zaten rpg denemeyeceği için, swat bir derinlik içermediği için pek sorun yarattığını düşünmüyorum. falloutta ise seninle beraber companionları da izometrik ekranda yönetmenin, teker teker düşmanlara focus yapmanın ya da combat öncesi sulik kapı önünde beklesin, vic duvar dibinde shotgunla takılsın, marcus dursun chosen one vursun vb. taktikler yapmanın hazzı başkaydı. tek karakter olduğunuzda bile haritadaki düşmanları görüp combat planlayabiliyordunuz, bir ateş eder combatı başlatırım, sonra ilk gelen iki tanesini alamazsam buradan kaçarım vb. , yeni falloutlarda mesela arkanızı göremiyorsunuz ya, orada görebiliyorsunuz. dota, lol vb. mobaları düşünün, bir gün bir firma çıkıyor ve fps dota yaptım diyor. istediği kadar aynı herolar, aynı itemlar, aynı speller vb. olsun, iki oyun farklı olacaktır. inanılmaz bir görsellik, eccayip bir realite falan eklenmiş olduğunu düşünebilirsiniz ama bir şeyler kaybolacaktır. mesela "finger of death" atan bir lion, parmağının ucundan çıkan büyü düşmanın ağzında patladığında inanılmaz bir keyif alacaktır ama harita hakimiyeti diye bir şeye sahip olamaz, ward-deward olayını yapamaz. bir yere giderken sürekli arkasına bakmadığı sürece arkasından kovalayan mı var göremez, yanındakilerin hitpointini takip edip zamanında mekanism basamaz vb.

    bu değişim de grafik kalitesinin artışı, oyuncuların çok grafikli-pek grafikli-hep grafikli oyunlara yönelmesi, makinelerin bol aksiyonlu olayları kaldırabilmesi ile kaçınılmaz hale geldi diyebiliriz. yani ör: wasteland 2 de olduğu gibi, sınırlı bir kitleye hitap etmektense fpsye dönderdiler oyunu. neticede artık counter oynanırken, makineler yarrak gibi olduğundan parası neyse verilip dedicated server kurulmuyor sanırım internet cafelerde. mesela fallout 3de megaton şehrindeki atom bombasının patlamasını tenpenny towerdan canlı canlı izleyebiliyorsunuz, eskiden olsaydı bunun için en fazla bir cinematic eklenirdi. mesela fallout 4ün başında vaulttan çıkışımızı canlı canlı yaşamaz, https://youtu.be/8n2g5tf7g2i?t=65 gibi bir şey görürdük.

    asıl sorun burada başlıyor, text bazlı, az grafikli oyular programcıya çok daha büyük özgürlük verirken yeni oyunlarda daha lineer, daha az seçenekli oluyor işler, daha sınırlı diyalog ve hareket imkanı oluyor. mesela bu sebepledir ki fallout 4teki sadece 4 seçenekli (soru sor-evet-hayır-şebeklik yap; sarkastik pezevenk seni) diyalog ekranı eski falloutçuların kanını dondurmakta. kasmışlar, her diyalog için ses kaydetmişler, eyvallah, konuşurken senin adam konuşuyor, karşıdakinin sesini duyuyoruz iyi hoş falan da ee, diyaloglar yarrak gibi olmuş diyince de "oldfagler beğenmedi" oluyoruz amk. ne diyem mahmut mu diyem?

    eski falloutlar, etkileşim temelli karşılaştırıldığında rpg değil de simülasyon gibi kalıyor neredeyse yenilerinin yanında. şu örneği vereyim, benim için falloutun eskileri ile yenilerini ayıran olay aslında 3 boyut falan değildir, fallout 3te, brotherhood ile beraber ilk defa gördüğümüz bir super mutant behemotha karşı savaşırken, yerden fatboy alıp behemotha mini nuke atıp öldürdükten sonra, deneme maksadiyle bos paladinlerinin liderine de sıktıydım bir tane mini nuke. karı yamuldu, 20 metre uçtu, sonra yanıma gelip behemotha karşı savaşta yardımlarına koştuğum için teşekkür etti. ben o gece çok kabus gördüm dostlar, bu saçmalığı kaldıramadım, dönüp durdum hep. rüyada fallout 2deyim, mini nuke falan da değil sikko 10mm tabancadan çıkan mermim düşmanla melee kapışan sulik'e değdi diye adam dellendi, bana saldırdı. ya da arroyo halkına ibnelik yaptım, genci yaşlısıyla bütün köyüm bana daldı falan. sonra gözlerimi bir açtım, yeni fallout oyunlarındayım gene, npclerin main questte rolü varsa ölmedikleri o garip dünyadayım. unconscious oluyor, biraz uzanıp kalkıyorlar piçler.

    companiona bir ton eşya yüklenebiliyor, köpek sırtında 150 lbs eşyayla önden fırlayabiliyor. ha bir de ölmüyor bu orospu çocukları fallout 4te anladığım kadarıyla. new vegasta en azından hardcore modundayken ölebiliyordu elemanlar. sonra vay efendim o kadar companion seçeneği varken niye yalnız geziyorsun? yalnız gezeceğim tabi amk. dogmeatten tiksindirdiniz yeminle.

    rpg öğelerinin azalmasına bir örnek de special denen statların oyuna etkisinin epey azalması. hani mouse imlecini düşmanın üzerine getirip ateş ettiğimde stat, perk, action point vs demeden düşmanı vurabiliyorum dediydim ya, esas sıkıntı combat dışı statlarda ortaya çıkıyor. yani ör: charismanız ne kadar yüksekse o kadar çok companionla beraber party kurabiliyordunuz. -mantıklı?- evet. fallout new vegasta falan limitliydi, 1 tane insan 1 tane robot companion falandı sanırım limit. -neden? -zaa xd. yahut lockpick denemeleri var ya, eskiden bunlar da yüzde ihtimaline göre hesaplıydı, yapardın veya yapamazdın. şimdi elimizde firketelerle mini oyun oynuyoruz ekranda, diyelim ki cidden benim -oyundaki karakter değil, bilgisayar başındaki benim- elimin ayarı yok, bildiğin yeteneksizim, oyundaki karakterim tam bir çilingir, scourage of locked doors gibi bir şey olsa bile firketeleri bitirip sik gibi kalabilirim. tek fark- çok zor kilitler karşısında karakterimiz "yok abi ben bunu açamam, uğraşma" diyor.

    ya da karakterin ne kadar zekiyse o kadar çok diyalog seçeneği çıkıyordu ki falloutu fallout yapan,rpgyi rpg yapan şey belki de budur, diyaloglar. göndermeler (enclave üssünde iken presidentten bahsedildiğinde -ben ona oy vermedim- denmesi gibi), kara mizah vb. . https://youtu.be/6pqme7fydq4?t=45. zekası düşük karakter bir sikim anlamadan ugh mugh diyerek konuşuyordu, eski oyunlarda oyunu baştan sona mongol olarak oynuyordunuz, yeni falloutlarda da sadece birkaç yerde olsa da vardı bu http://staticdelivery.nexusmods.com/…1340038852.jpg gibi, ta ki fallout 4teki diyalog kepazeliğine kadar. yani güzelim seri gittikçe rpgden uzaklaşıyor diye bas bas bağıranlar gayet haklılar. hiç int 1 ile int 10 olan aynı konuşur mu amk? https://www.youtube.com/watch?v=slvei5tt8sm geri zekalı kadın karakter ile abazan ergen myron un diyaloğu. böyle absürt diyaloglar kaç oyunda olabilir? not: myron dediğim bu piç, jet dediğiniz uyuşturucunun mucidi olan dahi bebedir.

    bi de skilleri niye kaldırdınız amk, aptal gamerlar rakam görünce korkuyor dimi amk? la ne güzel first aid skilli vardı. yaralı parmağa işeyerek iyileştirmek istiyorum ben zaten stimpackim de yok diyorsanız örneğin, kendinize uygulayacağınız basit temel ilkyardım olarak kullandığınız skildi, başarısız olabiliyordunuz mesela, heal falan olmuyordu öyle olunca. önce sadece medicine skiline çevrildi, daha doğrusu basitleştirmek amacıyla doctor skilliyle birleştirildi stimpacklerin heal miktarını falan skill pointine göre arttıran, sonra o skill de kalktı, 4 levellı bir perk olarak alınıyor şimdi, stimpack heali sabit olarak yüzde 30dan 40a çıkıyor vs.

    fallout 4te minecraft gibi oyunlardan esinlenerek eklendiğini düşündüğüm bir şeyler inşa etme fikri ise bence boku çıkarılmadığı müddetçe kötü değil. garip bir dünyada hayatta kalmaya çalışan birisiniz, bir grup gariban buluyorsunuz, onlar da saldırıya falan uğramış, kurtarıyorsunuz, sığınılabilecek güvenli yer diye artık hayalet kasaba haline gelmiş olan eski kasabanıza -sanctuary- geliyorsunuz. insan bu durumda gezdiği her yerde her şeyi araştırır, işime yarar mı diye bakar. bok püsür toplayıp yok şişkebab diye yanan kılıç, yok nuka kola el bombası vs. sikten yaraktan silah yapmaktansa(o silahların tümünün amına koyayım), ya da 5-10 caps kazanmak için wastelandda 50 kilo junk item taşıyarak gezmektense, "aha ben bunun içindeki vidaları alırım, şu alüminyuma şekil verip vidalarla sabitler sonra da silaha tutkalla tuttururum, namluyu şekil yaparım" vs. vs. diye weapon mod kasmak mantıklı geliyor. mcgyyver gibi etrafta işimize yarayabilecek itemları toplama olayı var yani artık, bu tarafını sevdim. eskiden "ne sikime yarayacak bu, götüme mi sokacağım amk" dediğin şeyleri fallout 4te alıyorsun, kah patlayıcı yapımında kimyasal madde yapıyorsun, kah bulduğun bir cihazın içindeki elektronik devreleri söküp bunlardan yararlanarak settlementa turret yapıyorsun vs. bu yüzden etraftaki işe yarayabilecek eşyaları karıştırmanın bir anlamı var, hayatta kalmak, hayatta daha iyi kalmak için bu eşyalara ihtiyacın var artık.

    ha sen dünyadaki bütün itemları toplayıp, bin tane settlement yapıp hepsini de insanlarla, eşyalarla fullemek, minecraftta amatörü eğlendirecek şeyleri yapmak istiyorsan durum biraz vahim diyebilirim. fallout oynayıp ucundan da olsa rpg yapacağına böyle ibişlikler yapmanın manası nedir, bayırdırlık ve iskan bakanlığı mısın sen pezevenk? kasabada boş on tane ev varken kendine ev dikmeye çalışmanın manası nedir? millet mülteci olarak benzinlikten bozma yerleşkene gelmişken duvara resim asmanın, daha az cloth harcamak için milleti karyolada değil uyku tulumunda yatırırken yere iran halısı atmanın zevki nedir amk? la gökten rpg yağarken senin kafana sims mi düştü amk?

    bu arada fallout 4te niye hala otomobil yok amk. fallout 2de bir şekilde çalıştırıp yollarda akıyorduk, bu oyunda adam terk edilmiş evlerde bulduğu parçalarla sanayi tipi jeneratör, lazer turret, su arıtma makinesi falan yapabiliyorsa saatte 10 km hızla da olsa ilerleyebilen bir araba, yoldaki sayısız bozuk arabadan birini tamiri geçtim hadi; ford t modelini falan yapabilir amk. ben olsam yapardım yani, ayağımı yerden kesse yeter, burnuna bir de taramalı lazer takarım. new vegasta ghoulleri uzay gemisine bindirip göğe yollamış adamız amk, elin oğlu synth üretiyor, biz bunu mu yapamayacağız, yollarda yatan sayısız arabadan birini de mi tamir edemeyeceğiz. (bkz: 2287 oldu uçan arabalar nerede orospu çocukları). hadi ben yapamadım brotherhood yapsın amk.

    bir de aklıma şu geldi, fallout un ilk oyununda susuzluktan gerebiyorduk ya hani. son oyunda su arıtıcı cihaz yapmak dünyanın en kolay işi amk, bunu o zaman düşünememişler mi cidden? onun için mi su tüccarı diye bir şey vardı, keriz gibi gidip vaultumuza caravan caravan su göndertiyorduk yani. bu da kafamdaki garip sorulardan biri. tutarlı olunsa ya biraz.

    lan new vegasta ne de güzel eklemiş olduğunuz susama, acıkma olayı(hardcore neden eklenmedi bir de? niye karakterim püskevit diye ağlamıyor amk. yine hayvan gibi susayıp boklu heladan su içmek istiyorum ağzımın kenarından radyasyon damlasın istiyorum. hayvani uzunlukta quest yaparken yorulunca uykusuzluktan elim ayağım tiresin istiyorum. bebe işi yapıldı iyice oyun.

    neyse, requiem for a post nuclear role playing game'i geçersek;

    fallout 4ün başlangıcı çok güzel. savaş öncesi sıradan hayatı ve götümüzün dibinde nuke patlayışını izlemek hoştu. sonrasında da direkt insanların içine düşmeyişimiz hoşuma gitti. yani hayalet kasaba, bir süre sadece yıkık binalar görmek gayet güzel. tek başınalığı hissettim.

    onun dışında fiks rpg işleyişi var, karşımıza çıkan yaratıkla tırttan en güçlüye doğru gidiyor. fallout oyunları için bu karınca, roach vb. sonrasında akrep, fare, raider, ghoul, mutant, robot vs.. deathclaw falan diye gidiyor.

    bu oyunda en çok eleştirilen şey karşımıza birden power armor çıkması, sonra da minigunla deathclaw öldürmemiz. fusion core ile çalışması yüzünden sürekli giyemiyor olmamız ile çok anormal bir durum olmamış bence. yani sonra power armoru çıkarmadan taraya taraya gidip oyunu bitiremiyoruz. sağdan soldan fusion core çıkıyor, power armor kullanmak isteyen bir nebze fusion core'suzluk çekmiyor anladığım kadarıyla, ben normal zorlukta şu ana kadar kullanma ihtiyacı hissetmedim, bir core sizi ne kadar götürür bilmiyorum. sniper karakter yerine melee karakterim olsaydı gerekebilirdi ama. bir de eski oyunlarda power armor giymeden önce training gerekirdi, brotherhood gelir öğretirdi sana. şimdi oyundaki erkek karakter eski bir ordu mensubu olduğundan bu eğitimi zaten aldığını kabul ediyorum ama hatun karakter hukuk okudu diye geçiyor. bu karı power armoru nasıl kullanıyor onu anlamadım. evde bile her işi mr. handy yapıyor zaten, hamur aç desen açamayacak avukat hatun gidip cart diye armor giyiyorsa saçma. minigunla molerat öldürmek de saçma olduğundan techizatı alıp sanctuarydeki eski evime koydum. önemli bir düşmanla -zor değil, önemli- karşılaşacağım zaman "seni bugün içmek nasipmiş amına koyayım" diyen idris kaptan gibi çıkaracağım.

    çekmece,dolap karıştırırken itemların gözükmesi hoş olmuş. bir de itemların hasar görmesinin kalkması hoşuma gitti. lan amına kodumun tabancası ikiyüz senedir sağlam, nükleer savaş falan atlatmış. sen beş on ateş edince eskiyor. hassiktir oradan. craft olayında ise saçma olan şey şu, mesela tüfeğin birinden dürbünü söküp diğerine takamıyorsunuz. ne alaka la? ama tüfeği scrap ederseniz çelik, vida falan veriyor. la bana dürbünü lazım amk. yine de repairın kalkması iyi işte.

    ana quest biraz zayıf. oyunun başı için söylüyorum, iki yüz yıl uyumuşuz, bebek kaçırılıyor. belki bebek kaçırılalı 150 sene, öleli 100 sene oldu. bizi motive eden tek şey jet bağımlısı faldan anlayan tinerci teyzenin "çocuğun hayatta" demesi. atom çağında bu kafası dumanlı keş karının sözünü mü dinleyeceğim la. o yüzden şu anda water chip ya da geck arayan bir karakterin motivasyonuna kesinlikle sahip değilim. new vegasta da böyleydi. daha özgürce geziyorum wastelandda. bu yüzden sağda solda settler görünce yardımına koşuyorum, yoksa "lan vaulttakiler yarrağı yiyecek, çip bulmam lazım önce" derdim çoğu olayda.

    radyasyon fırtınası gibi bir şey çıkıyor arada, arazide yakalanınca paçalardan radyasyon akıyor. yağmur yağıyo güneş açıyor vs. weather olayları fena değil.

    skiller kalktı diye kızıyorum ama bazı yerlerde çok da kötü değil. örneğin silaha belli bir modifikasyon yapmak için yine de gun nut 2 - science 1 lazım falan diyor. yani önüne gelen istediği her şeyi yapamıyor skill yok diye. gönül ister bunun gibi instant success olmayan birkaç şeyde daha skill kullanılması, success için yüzde hesabı olması. sneak, medicine, lockpick, speech check vb. gibi. oyunu rpgden uzaklaştırdıkça böyle oluyor işte, kontrol karakterden çok oyuncuya kayıyor.

    şu anda gayet zevk alarak, serinin her oyununda olduğu gibi ağzımın suları aka aka oynuyorum. eskiye özlem falan tabi ki var ama fallout bu boru mu amk. o yüzden gözümüz grafikleri görmüyor, çeşitli saçmalıkları, bugları sineye çekebiliyoruz. yirmibeş saat falan oldu, ağır ağır sindire sindire geziyorum bostonda.

    en büyük endişem, bu lavukların town kurma, yok efendim ev dikme vb. saçmalıkları sonrası fallout online üretmesi, milletin minecraft oynar gibi fallout oynaması, ben evi böyle diktim hacı, bak odaya elektrik bağladım lamba yanıyor amk diye ortalıkta gezinmesi, internetin tutoriallarla dolup taşması. online oyunda ölme de olmaz, en yakın şehirde tekrar spawn falan oluruz mesela. sonra obez kirpi neden minigun alıp bethesdayı bastı amk.

    ---

    biraz bodos yazdım kusura bakmayın, oynadıkça editlerim burayı daha, yanlış ya da eksik şeyler varsa mesaj atabilirsiniz.

    edit:
    minor fix - fark edilen devrik cümleler düzeltildi, typolar giderildi.
    gelen mesajlardan sonra baktım ki silah modifikasyonu sonrası mesela long scope takarsak onun yerindeki eski parça envantere düşüyor. ama power armordaki gibi kasa harici parçaları (kol, kafa vb. gibi) ayrıca söküp takamıyoruz. yani; diyelim ki yerden iki rifle aldım. birinde medium scope var, diğerinde long scope. ama medium scope olanın özellikleri benim istediğime daha yakın. o zaman ne yapacağım-ötekisindeki long scopeu söküp beğendiğim tüfeğe monte edeceğim,şahane bir tüfengim olacak. bunu yapabilmem için ise önce long scopeun yerine standart parça takmam lazım. sonra boştaki long scope u medium scope yerine takacağım. çok mantıklı değil.
    fast travel yaparsak fusion core azalmıyor, saçmalık.
    bir de not: debeye girmek için uzun entry kasmışsın diye yazan denyo arkadaşlar, varsa şekliniz (bkz: fallout dünyası) başlığına bekleriz. debe denen hede birkaç yıldır var sözlükte, ben de birkaç yıldır pek sözlüğe vakit ayırıp da uzun entry yazmıyorum, nadiren bir şeyler yazan çok nadiren gaza gelip uzun bir şeyler yazan, debe okumayan bir yazarım amk. debenin icadı öncesi eski entrylerimde rastgele gezinip scroll down yapmaya üşenmezseniz ortalama entry uzunluğumu da inceleyebilirsiniz, hey gidi günler.
    skillerin kalkması için zaten ör. 51-74 arası skill puanı fark yaratmıyor denmiş. fallout 3 öncesi eski oyunlarda bu fark ediyordu diye biliyorum, onu kastettim.
    sydchodelic nickli arkadaşımın oyun yorumunu da ekleyeyim, "bir oyun olarak iyi, bir fallout oyunu olarak kötü".
    o minecrafttaki eğlenceli ekşınlara http://imic.co/image/sbhp gibi bir örnek verilebilir. bunun da bu dünyada sizce yeri var mıdır la? new vegas gibi etrafı duvarlarla çevrili, robotlarca korunan bir yerde istediğin kadar ışık yak, japon kerhanesi gibi yakıp söndür. wastelandın göbeğinde bunu yaptın, bloatflyından mutantına bilimum varlık ışığa gelip götünü sikmez mi, raiderlar gelip settlementını başına yıkmaz mı? oyunda smokin var diye smokin giyip gezen çocukları eğlendiriyor bethesta yeminle.
    bir de level scaling var, en eski oyunlarda olmayan bir şey. bunu da şöyle anlatayım, haritanın bir yerinde siz gelince karşınıza çıkması için düşman ayarlanır. siz mesela o yoldan level 3 iken geçtiğinizde karşınıza mole rat çıkacak iken level 10 iken gittiğinizde karşınıza mr. gutsy çıkar. yani oyun sizi o yolda gidecekseniz zorlamaya yeminlidir, siz bunu değiştiremezsiniz. inat edip kasarsanız level beş yüze kadar, oyun da inat eder o yola isterse on tane legendary deathclaw koyar. rpglerde level atlayıp, güçlendikten sonra düşmanları yenmek olayı vardır. yani oyuna başladığınız level 1 karakter ile gidip bossu kesemezsiniz, oyun sizi onu kesecek seviyeye getirene kadar besler, büyütür. rocky 3ü hatırlayın, adamımız çılgınca dayak yiyordu, bir kamyon dayak yiyip akıllanıyor aylarca çalışıyor vs. en sonunda rövanşta çok zor da olsa mr.t yi yenebiliyordu. level scaling denen hede ekseriyetle oyunu yapan abiler tembel ve yavşaksa ortaya çıkan bir şeydir. yani adam büyük bir harita yapmak istiyor ama haritanın sağındaki solundaki düşmanları teker teker eliyle yerleştirmek istemiyor, üşeniyor. o zaman devreye level scaling giriyor, karakter buraya gelince karşısına attırıver leveline uygun bişeyler diye kodlanıyor. sizin levele göre düşmanlar çıkıyor, sandıklardan level göre loot geliyor. levelscaling koymak istenmiyorsa yüzlerce binlerce encounter için nakkaş gibi uğraşmak gerekiyor ki var bununla uğraşan güzel insanlar. "amaan, level scaling e bağlı encounter attırırız" diyen adamla "şuraya üç tane radroach koyayım, level 1ken gelirse zorlansın ama daha sonra gelirse iki saniyede hallediversin, zaten level yüksekse buraya koymuş olduğum loot adamın çay parasını çıkarmaz, uğraşmasın. şu alana ise bir yao guai koyayım ki level 15 olmadan buraya yaklaşamasın bile." diyen adamın farkı ne yazık ki peşin satanla veresiye satan gibidir. önceden ayarlanmış enemy-loot sisteminin de eksileri var ama şu iki rezilliği anlatayım. oblivion oyununda(bethesta gene) oyunun başlarında tırt köyler kasabalar arası geziniyorsunuz, karşınıza iki tane bandit çıkıyor mesela. zorlu bir combat oluyor ama öldürüyorsunuz bunları. sonra bu karakteriniz level bin oluyor, itemın, skillin bini bir para yani, haritada gezerken gene o köy yoluna giriyorsunuz, karşınıza gene iki tane bandit çıkıyor. gene zorlu bir combat oluyor, çünkü bu pezevenk banditin üzerinde glass armor falan var. o glass armoru satsa, içindekilerle beraber o yolunu kestiğin köy gibi on tane köy alır bu orospu çocuğu. sizin leveliniz arttığı için oyun da banditin itemları şişirmiş, buna da şükür, köy yolunda sizi bir ejderha da bekleyebilirdi. ya da rastgele mağaraya giriyorsunuz, o da nesi, mağarada bir büyücü var anasını sikeyim sanırsın saruman. ne işin var senin o mağarada amk. dragon age originste de, ilk levellarda kestiğiniz yaratık var hurlock diye, aradan bir sürü level geçiyor, gene aynı yaratık çıkıyor karşınıza. ama sistem yaratığı şişirmiş, mesela bir hitpointi var abooo, oyundaki en iyi silahlar var elinizde, oyun başında en sikko kılıçla yaptığınız dövüşten daha çok zorlanıyorsunuz . oyunun başından sonuna kadar amına kodumun hurlocklarıyla kapışıyorsunuz, sizinle beraber güçlenmeleri artık kanser etmeye başlıyor. level scaling bu yüzden sikim gibi bir şeydir diyorum, sandbox yapacağız derken sikiyorlar oyunu böyle amk. generated düşmanlar ve loot olunca işin içinde, el emeği değil de fabrikasyon bir şey olduğunu çok hissediyorsunuz.


    (obez kirpi george - 18 Kasım 2015 12:00)

  • comment image

    bütün fallout serisinin diyalog seçeneklerinin seneler içerisinde nasıl değiştiğini anlatan bir çalışma;

    a baby is drowning in a lake

    fallout 1

    1)ask for more information
    2)agree to help
    3)decide not to help
    4)accidentally say something that pisses off the npc, failing the quest
    5)reveal too much info about yourself , causing the super mutants to track down your vault easily

    fallout 2

    1)ask for more information
    2)agree to help
    3)decide not to help
    4)accidentally say something that pisses off the npc, failing the quest
    5)pop culture reference about the baby

    fallout 3

    1)yes i will save the baby
    2)depends on the caps
    3)i won't save the baby
    4)[intelligence] the baby is drowning

    fallout: new vegas

    1)i will save the baby
    2)i won't save the baby
    3)[barter 30] double the caps and i'll do it
    4)[medicine] thanks to my medical knowledge, i may be able to save the baby easily
    5)[survival 15/30] uh yeah... i totally know how to swim

    fallout 4

    1)yes
    2)no (yes)
    3)sarcastic (yes)
    4)what is babby?
    *


    (myrkulan - 19 Kasım 2015 15:51)

  • comment image

    fallout serisinin tüm oyunlarını defalarca oynamış biri olarak yarrak gibi bulduğum oyundur. fallout tactics bile bu oyundan daha iyiydi.
    bir rpg oyununun iyi olduğunu anlatmak için sadece grafiklerden bahseden kişilerin beğenmesi zaten oyunun durumunu ortaya koyuyor.
    edit: adam mozart'dan bile bahsetmiş oyun neden iyi açıklayamamış ama...


    (nuka cola - 25 Temmuz 2017 01:37)

  • comment image

    oha 30 saat oynamışım bile. maşallah. (edit: fallout'un kendisi 16 saat diyor, entry'yi yazdığım sırada da 13 saat falandır. steam baya fazladan saymış. hayır çok load da yapmıyorum) o saatte tipik bir oyun çoktan bitmiş oluyor. ben daha üç quest line anca bitirmişimdir.

    hikaye ve yeni gelen özellikler yine seriyi aşındırmış insanlara yeni bakış açıları sağlamış. bunlardan birincisi daha önce işlenmemiş bir konu olan vault'a giriş safhası, bunu yaşıyoruz. ikincisi ise hiçbir karakterle tecrübe edemediğimiz yerleşik hayat. bunlar bence 4'ü fallout serisinde özel bir noktaya koymaya yetmiş.

    oyun seriyi bolca oynamış kaşarları için rafine edilmiş. mesela kutuları aç kapayla uğraşmıyorsunuz, bakınca içi dolu mu boş mu ne var gösteriyor. bu tarz ameleliklerin azaltılmış olmasını beğendim. benzer şekilde silahların hasar görmesi kaldırılmış. topladığımız hiçbir işe yaramayan saçma sapan şeyler settlement'lar sayesinde işe yarar hale getirilmiş. pipboy'da fener var. şimdi düşündüm mesela eski oyunlarda hatırlayamadım. acaba onlarda da mı vardı? (edit: tamam vurmayın bir sürü mesaj geldi fener 3'te de vardı diye napalım unutmuşuz yıl oldu) bu tarz ufak tefek iyileştirmeler güzel.

    minutemen tabanlı quest line'ı ve genel olarak amerikan bağımsızlık savaşı ortogonalliğini hiç sevmedim. birincisi bu tarihçe amerikalı olmayanlara hiçbir şey ifade etmiyor. ikincisi zaten anakronizm üzerine kurulu olan fallout kainatına ikinci bir anakronizm bu kadar baskın formatta tavşanın suyunun suyu olmuş. baya zayıf buldum.

    settlement işini alıştığım fallout tecrübesiyle alakası olmamasına rağmen sevdim. ilk defa içimde "evet buraya yerleşip bir hayat kurabilirim" ümidi yeşerdi. önceki oyunlarda ümitsiz bir seyyah olarak yaşıyorduk. nihayet yerleşik düzen üzerine fikir edinebiliyoruz. settlement deyip abartmamak lazım işlev olarak skyrim'deki evlerden çok da farklı değil aslında.

    "özet diyalog" olayına çok tepki gelmiş ama rpg'lerde bu uzun zamandır olan bir konsept. 25 yıl evvel ultima 6'da da böyleydi. günümüzden güncel örnek ise deus ex human revolution. hatta bence karakterin ne diyeceğini içerik olarak değil de "tavır" olarak seçmek rpg mantığına daha yakın. aksi daha kalıptan çıkma gibi geliyor. beni rahatsız etmedi.

    tamam köpek seviyoruz ama dogmeat'in hep dogmeat ve hep olması. öf. dogmeat'i settlement haline getirdiğim sanctuary'ye bıraktım. o da artık yerleşik bir hayatı hak ediyor. fallout 1'de junktown'dan beri perişan oldu hayvan.

    oyunda bug çok ama kendisini oynatıyor. fallout 3 ve new vegas sevenlere tavsiye ederim.


    (ssg - 18 Kasım 2015 05:25)

Yorum Kaynak Link : fallout 4