• "hikayenin ozeti: mutlu bir iliskinin sirri sevdiginiz insani ara ara zehirlemekten geciyor."
  • "bir fan tarafından yapılmış bu poster harika olmuş."




Facebook Yorumları
  • comment image

    paul thomas anderson'un yeni filminin adı. daniel day-lewis baş rolde. müzikler jonny greenwood'dan. there will be blood ekibinin 10 yıl aranın ardından gelen reunion'ı.

    imdb sayfasında filmin konusu "1950'lerin londra'sında geçen bir drama" olarak tanımlanmış.

    filmin çekimleri sürüyor, 2017'nin sonlarında gösterime girmesi planlanıyor sanırım. ödül sezonuna yetişecek ve 2018 oscarlarına damga vuracaktır diye tahmin ediyorum.

    edit: düzeltme için iren'e teşekkürler.

    edit 2: 6 dalda oscar adayı olarak beklentileri şimdilik karşıladı gibi. bu yönetmenin 8. daniel day-lewis’in ise 6. adaylığı demek. bakalım pta bu sefer oscar lanetinden kurtulabilecek mi?

    edit 3: kurtulamadı, canı sağ olsun anderson'un. film bi' there will be blood* ya da the master* kadar olmasa da oldukça iyi. belki bir ara bir şeyler yazarım hakkında. ama şimdilik puanını verelim: 7/10.


    (henrikclark - 2 Şubat 2017 12:37)

  • comment image

    130 dakikalık, 2017 yapımı film.

    8 / 10.

    yetişkin, işine ya da hobilerine aşık bir erkeksiniz, kariyeriniz yolunda gidiyor lakin hormonlar tetikliyor; ne yapmalı, varoluşun peşine düşüp nesli devam mı ettirmeli? hayatı bir kadına teslim etmenin, düzenli yaşamanızı değiştirmenin ve teslimiyetin zamanı mı geldi? hmm...

    35,000,000 dolares bütçeli film paul thomas anderson tarafından yazıp yönetildi. çok özenli bir sinematografi ve sanat yönetimine sahip olan film beklendiği üzere kostüm ve mekan tasarımı açısından da çok özenli. bütünlük ve konsept kurgusu olarak da enfes.

    saygıdeğer usta aktör daniel day-lewis ise filmin birçokları gibi benim için de en özel yanıydı. onun sıkı ve son beyaz perde performansına 1983 doğumlu vicky krieps eşlik ediyor. filmin başında ne kadar uyumsuz bir cast ya da lewis için ne kadar silik bir rol arkadaşı diye düşünebilirsiniz fakat senaryo açısından çok iyi bir seçim olduğunu eminim film ilerledikçe fark edeceksiniz. akademi adaylığı bulunan lesley manville de yan rollerin iyilerinden ekleyelim.

    düzenli, disiplinli ve işkolik * * reynolds woodcock karakteri ile kuracağınız empati, filme olan ilginizi ve beğeninizi artırabilecek etkenlerden. benzer takıntılara sahip biri olarak ben kurabildim örneğin. düzenli hayatınızı yaşarken bir eş seçimi neleri değiştirir, gereklimidir, eşiniz sizin ilginizi çekebilmek için neler yapabilir, ne kadar ileri gidebilir, neden ve ne tarz bir ilgi ister gibi fikirler film ardından akla gelenlerden. filmin tüm bunları acelesi olmadan ve sıradanlaşmadan aktarma becerisi çok dengeli.

    her eve imdb


    (karinca beli - 11 Aralık 2017 21:22)

  • comment image

    itiraf etmek gerekirse oscar adaylıkları sonrası haberdar olduğum film. fakat felaket şekilde ilgimi çekti, ilk fırsatta izleyeceğim.

    izledim editi:

    böyle buram buram kalite kokan filmleri çok seviyorum. naçizane yorumumu aşağıya eklemekle birlikte sahne sahne detaylı bir incelemesini bulursam bayıla bayıla okur, buraya da linkini eklerim. film baya güzeldi çünkü.

    --- spoiler ---

    reynolds woodcock daha yeni tanıştığı genç kadına kendini confirmed bachelor olarak tanıtıyor. garip çünkü bu ingilizce'de eşcinsel demenin süslü ve üstü kapalı versiyonu. terzi oluşu, mother issues halleri ve periyodik olarak değiştirdiği sevgilileriyle arasına çektiği seti düşünürsek gayet açıklayıcı aslında. kız kardeşinin hayat koçu/bekçi karışımı misyonu da bu noktada konumlanıyor.

    izleyici daha en baştan "bu kızcağızdan da sıkılacak." beklentisine sokuluyor. fakat yavaş yavaş anlıyoruz ki alma öyle kolay pes eden biri değil. bu noktada kostüm ve diğer sinema unsurlarının kullanılış tarzı çok iyi. alma'nın evde beyaz önlüğünü giyip diğer terzi kadınların arasına karıştığı anlar ve önlüksüz gezdiği sahneler anlamca hep farklı. hak ettiği selamı alamayınca prenses ile yüzleşmesi, doktorun tavırları vesaire derken yavaş yavaş "ev sahibinin zaman geçirdiği yeni kız" halinden evin hanımına evrilişini görüyoruz ki bu öyle istikrarlı bir yükselişten daha çok inişli çıkışlı oluyor.

    su dolduruşuyla bile pasif agresifliğin kitabını yazan alma ve ben diyeyim kıl, sen de kılçık reynolds çokca çatışsalar da sonunda ödünler verip ortada buluşuyor. alma kendini geliştiriyor, reynolds daha toleranslı biri oluyor. nasıl olmasın, patolojik sevgileri elinden zehir olsa yerim noktasına kadar varıyor. adam sonunda onu çözmüş, annesine olan takıntısını karşılayan bir kadın bulmuş. zehirli mantar falan bunlar hep ilişkinin ince ayarı artık. sonunda bir bakıyoruz alma kucağında kocası gelecek hayallerine dalmış.
    filmin başında beğenmediği o elbise yine üstünde, yılbaşında hiç gelmek istemediği dans partisinde reynolds ile birlikteler. kendini reynolds gibi giyinmiş ve aile işini devam ettirirken görüyor.
    ve sonra reynolds sanki kelimenin filmdeki freudyen anlamının altını çizercesine yine acıkıyor.

    ---
    spoiler ---


    (caramel dance - 25 Ocak 2018 00:38)

  • comment image

    filmi izlememin ustunden bir haftadan fazla zaman gecti. ilk ciktigimda yarisini anlamadigim, anladigim diger yarisina da pek anlam veremedigim ve begenmedigim bir filmdi benim icin. ama bu bir hafta icinde filmle ilgili okudukca ve konustukca biraz biraz aydinlandim, ve o kadar abartili bir hikayenin en uc noktasinin gunluk iliskilerimizdeki siradanligini dusunerek hatiri sayilir bir zaman harcadim, oldukca da sasirdim. agir spoiler geliyor.

    --- spoiler ---
    film, etrafinda cok sayida kadinin fir donmesine ragmen hicbirinden etkilenmeyen, isine takinti derecesinde duskun, obsesif denecek kadar planli ve duzenli ust tabaka bir terzinin fevri ve inatci genc bir garsona asik olmasiyla basliyor. film boyunca bu askin adamin aliskanliklarini degistirerek hayatina getirdigi zorluklar ve adamla kadin arasindaki farklardan kaynaklanan duvarlar bir bir izleyicinin onune sunuluyor. bu duvarlarin kalktigi ve kadinin adama gercekten yakin olabildigi nadir anlar ise adamin yedigi zehirli bir mantardan dolayi hastalanip zayif ve yardima muhtac olarak gecirdigi birkac gun. film ikili arasindaki iliskinin inis cikislariyla devam ediyor ve filmin sonunda ikili, kadinin aralarindaki o bagi ve aski canli tutmak icin adami periyodik olarak zehirlemesi uzerinde anlasiyor.

    hikaye ve karakterler anlatildigi sekliyle oyle her kose basinda karsimiza cikacak cinsten degil. adamin karakteri, basarisi, yasam tarzi, kardesiyle iliskisi, kadina olan takintisi hepsi ayri ayri abartili unsurlar. sonu ise apayri bir abarti. ancak butun bu abartilari bir adim asagiya cekince aslinda ne kadar da siradan oldugunu gormek beni en cok sasirtan kismiydi.

    isinde bir dunya markasi olmasa da, kahvaltida en ufak bir ses cikinca cilgina donecek kadar takintili olmasa da, aski ugruna sevdiklerini bile isteye zehirlemese de sirf kendini daha guclu hissetmek icin karsisindakinin hassas noktalarina parmak basan, sirf sevdiklerinin bagliligi icin onlara kotu davranan, sirf onlar dustugunde yerden kaldiran olmak icin asagi iten ve daha da ilginci buna farkinda olarak ya da olmayarak izin veren o kadar cok insan var ki. insan gercekten dusunuyor, acaba dogamizda mi var?
    ---
    spoiler ---


    (birsonrakiistasyon - 29 Ocak 2018 04:38)

  • comment image

    --- spoiler ---

    alma zehirli mantar toplar, özenle yıkar, güzelce doğrar, tavada tereyağıyla kavurur, üzerine çıprılmış yumurtayı döker (uzatarak) ve pişirir. omletin üzerine biraz ot serpiştirirerek estetik görünümlü zehirli bir omlet keyfi sunar, tabağa servis eder

    reynolds bu zehirli yemeğin bütün yapım aşamasını dikkatle, biraz endişeyle ve memnuniyetle izler, ikisi de büyük ölçüde konuşmaz uzunca bakışırlar,
    alma sinsice gülümser, reynolds başına gelecekleri anlıyor ve istiyordur.

    yemek masasına geçilir, (uzatılarak doldurulan) su ve bir tabak zehir. reynolds önce koklar yemeğini, sonra alma’nın gözlerine bakarak zehirli omletinden aldığı bir dilimi ağzına götürür ve bir süre alma’yla bakışarak o zehri ağzında tutar, yavaşça çiğnemeye başlar

    alma bu sırada ona şunları söyler:
    senin yataklara düşmeni, aciz, hassas, açık olmanı ve sadece benim yardım edebilmemi istiyorum. sonra tekrar güç bulmanı istiyorum. ölmeyeceksin. ölmeyi dileyeceksin belki ama ölmeyeceksin. biraz yola gelmen gerekiyor sadece

    alma tüm bunları anlatırken reynolds zehri çiğnemeye devam ediyordur, yutar, gülümser ve:
    midem bulanmadan önce öp beni sevgilim.

    ---
    spoiler ---

    en iyi erkek oyuncu oscar’ını alacak filmdir.
    (bkz: daniel day-lewis)


    (diedhumanity - 16 Şubat 2018 01:45)

  • comment image

    chris rock sayesinde temelleri atılan paul thomas anderson'ın son filmi. şöyle ki, chris rock bir gün p.t. anderson'a “hey adamım ne zaman bir ilişki filmi yapacaksın ha? senin sorunun ne dostum.” demiş. tabii böyle b sınıf amerikan filmi dublajıyla konuştuğunu sanmıyorum ama buna benzer bir şekilde ifade etmiş olmalı. * p.t. anderson “chris rock size bir tavsiye verdiyse bunun üstüne gitmelisiniz diye düşündüm.” diyor. punch-drunk love'dan sonra pta'dan bir aşk filmi beklemek kuşkusuz en kutsal bekleyişlerden. iki filmde de takıntılı bir adam ve aşk var. ama bu kez janr farkından ve ustalıktan olsa gerek daha efsane işlenmiş. aynı zamanda boogie nights filminde olduğundan daha açık bir oedipus kompleksi de izliyoruz.

    spoiler

    çoğunluk sürprizsiz bulmuş filmi, fakat beni pek çok kez şaşırttığını söyleyebilirim. beden ölçülerinin alındığı sahnede alma'nın rahatsızlık hissi bende farklı bir intiba uyandırmıştı. yüzünde "ben nereye düştüm böyle" ifadesi okunuyor, fazla savunmasız görünüyordu. orda yaşarsa kullanılacağını, sömürüleceğini düşündüm. ama hiç de kolay lokma olmadığına öylesine çarpıcı yönetmen ve kurgu işçiliğiyle şahit olduk ki, afalladım. reynolds, kıza dikeceği elbisenin ölçülerini alırken, aynı zamanda ona yeni bir hayat biçeceğine kesin gözüyle bakmıştım. onun gibi narsist ve son derece kontrolcü bir adamdan başka şey beklenemez. nitekim film seyirciyi bu yönde yoğurmaya başlıyordu.

    akşam yemeği esnasındaki kavgada reynolds'ın “seni evime ajan olarak mı gönderdiler, düşmanım mısın, kuşatıldım!” * gibi ithamlarında onun sadece okb değil aynı zamanda paranoyak olduğunu da düşünmüştüm. ta ki zehirli mantarlara kadar...

    masadaki kavgada haklı tarafta olmasına rağmen, reynolds'tan "kapı orda!" tepkisi gören alma'nın masayı terk etmesiyle birlikte bir gurur abidesine dönmesini bekliyordum. fakat evden ayrılmaması şöyle dursun, zehirli mantarı reynolds'ın çayına serpiştirdiği an bir p.t. anderson filmi izlediğimin idrakiyle sarsıldım.

    başta sadece saf bir köylü kızı gibi görünen alma, adamın anne zaafını yakalayacak ve hatta bunu kullanacak kadar zeki çıkıyor. ona bunları yaptıran şeyin aşk olduğunu söylemek mümkün. alma, kariyer hırsı yapmıyor esasen. derdi para pul değil. reynolds'a duyduğu hayranlık ve aşk, kıskançlığı doğurduğu vakit film direksiyonunu kaotik bir romantizme kırıyor.

    filmin başında reynolds adeta boşlukta gibidir ve sanki ruh eşini ararcasına bir arayış içindedir. alma'yı bulduğunda ipleri eline alabileceğini zanneder ama onu bir türlü kontrol edemez. zamanla rolleri değişirler. reynolds, alma'yı mental olarak zehirlerken, alma ise onu fiziksel olarak zehirler.

    kız onu anne şefkatiyle yedirip, içirip, başında bekler. böylece ona ihtiyacı olanı, mahrum olduğu tek şeyi vermiş olur; anne sevgisini. aynı zamanda alma, reynolds'ın da kendisine ihtiyaç duymasını arzular. karşılıklı bir win-win durumu söz konusudur. ikisi tıpkı bedene cuk oturan bir kıyafet gibi birbirlerine tam uyarlar.

    munchausen sendromu denen rahatsızlığa ilgi duyuyorum. filmde görülen ilişki, bir çeşit munchausen sendromu vakası gibiydi. elbette ki kurbanın da bu "hasta etme oyunu"na dahil oluşu benim için büyük ters köşe oldu. reynolds'ın hasta olarak, sert çizgilerle donattığı katı disiplinli hayatından kurtulması mükemmel bir kaçış değil midir? zehirli mantarın sebep olduğu halüsinasyon sonucu, üstünde kendi diktiği gelinlikle rahmetli annesini görmesi. annesine duyduğu aşk ve özlemi alma'yla karşılaması. tüm bunlar hasta olmanın getirdiği acılara bedeldir onun için. bedenen zayıf düşmesine rağmen zihinsel olarak iyileşir. stres dolu işinden birkaç günlüğüne de olsa kurtulur.

    daniel'ın kariyerinin başlarında the unbearable lightness of being filminde canlandırdığı tomas karakterinin, gittiği restoranda garsonluk yapan tereza ile bir tanışma sahnesi vardır. bu filmde de buna çok benzer bir sahne vardı. reynolds ile garsonluk yapan alma'nın tanışma sahnesinden bahsediyorum tabii ki. iki al yanaklı aktris juliette binoche ile vicky krieps ve ikisinin de masum kahverengi gözleriyle daniel-day lewis'e attıkları bakışların sinematik izdüşümü beni uçurdu.

    stanley kubrick'in the shining filminde baş kahramanın "eser"ini ortaya çıkarmaya çalışırken evde estirdiği teröre benzer durumlar da izledik. "evin beyi" çalışırken yanına gidip "konsantrasyonumu dağıttın!" azarı yiyen kadınlar! sahne geçiş efektleri de the shining esintileri taşıyordu. bariz bir referans söz konusu.

    her anlamda bir başyapıt olduğunu düşündüğüm phantom thread, pta filmografisinde, şahsım adına üçüncü sırada yerini aldı.

    ayrıca internette filmle ilgili şöyle bir yorum gördüm, hâlâ gülüyorum;

    “üzgünüm ama bir erkekle ilk randevumda bana ölü annesinin saçlarının şu anda giydiği ceketin astarına dikildiğini söylüyorsa, kalkar giderim!”

    son olarak, daniel-day lewis.. ne diyeyim ki sana. reddettiğin her senaryo öbür dünyada yakana yapışacak bunu bil.


    (jarawa - 18 Şubat 2018 22:32)

  • comment image

    --- spoiler ---

    kendi eliyle başına bela ettiği pembe yanaklı kıskanç bir şıllık tarafından bir sanatçının hayatının nasıl içine edildiğini anlatan ibretlik film. bazı yorumlarda kadının hastalıklı davranışları aşk olarak adlandırılmış, lakin bu nasıl bir aşkmış ki, görece genç yakışıklı bir doktorun küçücük bir oynaşma teklifi uğruna aşkını yılbaşı gecesi gözünü kırpmadan bir başına bıraktırıp çılgınlar gibi eğlendirebiliyor. çok sinirlendim şahsen izlerken.

    güç peşinde koşan sıradan, görgüsüz bir muhterisin, kör talih sonucu denk geldiği gücü, elinden kayıp gitmemesi için kendi seviyesine indirmek üzere haince zayıflatması, kendisine muhtaç hale getirip gözünü boyaması, o haliyle bir işine yaramayacağı için tekrar "güç sahibi" olmasına fırsat vermesi ve bütün bunların karşılıklı rıza ile yaşanması, gerçekten rahatsız edici bir döngü.
    ---
    spoiler ---


    (sut ictim disim kirildi - 10 Mart 2018 22:18)

  • comment image

    pta yine yapmış yapacağını. çok güzel film olmuş. pta, görüntü yönetmenliğini de kendisi üstlenmiş ki bu da fazla alışık olmadığımız bir durum. filmin senaryosunu yazma ilhamı da değerli yönetmenimize şöyle gelmiş; bir gün çok hasta olup, yataklara düşmüş. pta’nın hayat arkadaşı komedyen maya rudolph ise abimize çok sıcak ve nazik bir şekilde bakmış, başında beklemiş. o da iyileştiği anda senaryonun taslağını hazırlamaya başlamış. gelmiş geçmiş en iyi yönetmenlerden bir tanesi ve daha en iyi işini yapmamiş bile olabilir. bu arada yönetmenin neredeyse her filminde işlenen “anne” kavramı bu filmde de var. kendisi, kaynaklara göre 25-30 senedir annesiyle görüşmüyor. boggie nights’taki anne karakterinin kendi annesinden kesitler sunduğunu da söylenir. velhasıl izleyin efenim.

    edit: bu arada filmin müzikleri de enfes. müzikler paul thomas anderson’ın ayni zamanda yakın arkadaşı olan ve(bkz: there will be blood) filminden beri beraber çalıştığı radiohead gitaristi jonny greenwood’a aittir.


    (jealousydb - 11 Mart 2018 02:03)

Yorum Kaynak Link : phantom thread