Süre                : 2 Saat 41 dakika
Çıkış Tarihi     : 17 Haziran 2009 Çarşamba, Yapım Yılı : 2009
Türü                : Drama,Fantazi
Taglar             : Açık cinsiyet,ilaçlar,Uyuşturucu satışı,ilaç kullanımı,Aşk
Ülke                : Fransa,Almanya,İtalya,Kanada
Yapımcı          :  Fidélité Films , Wild Bunch , BUF
Yönetmen       : Gaspar Noé (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Gaspar Noé (IMDB)(ekşi),Lucile Hadzihalilovic (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Paz de la Huerta (IMDB)(ekşi), Nathaniel Brown (IMDB), Cyril Roy (IMDB), Olly Alexander (IMDB)(ekşi), Masato Tanno (IMDB), Ed Spear (IMDB)(ekşi), Emily Alyn Lind (IMDB)(ekşi), Jesse Kuhn (IMDB), Nobu Imai (IMDB), Sakiko Fukuhara (IMDB), Janice Béliveau-Sicotte (IMDB), Sara Stockbridge (IMDB), Stuart Miller (IMDB), Emi Takeuchi (IMDB), Rumiko Kimishima (IMDB), Akira Kuzuki (IMDB), Sayuki Nakamura (IMDB), Kaori Nakamura (IMDB), Naoko Hirosawa (IMDB), Kenji Isomura (IMDB), Akira (IMDB), Anna (IMDB), Marie (IMDB), Rico (IMDB), Risa (IMDB), Ryô (IMDB), Yuri (IMDB), Sandra (IMDB), Milton James (IMDB), Hideomi Nagahama (IMDB), Takaharu Hachiya (IMDB), Toshio Hanaoka (IMDB), Kazuhiro Nakanishi (IMDB), Adrien Ledanois (IMDB), Keiji Suzuki (IMDB), Simon Chamberland (IMDB), Joan Heithfield (IMDB), Kenneth Heathfield (IMDB), Jessica De Marco (IMDB), Lucas Sirois (IMDB) >>devamı>>

Enter the Void (~ Soudain le vide) ' Filminin Konusu :
Tokyo'da küçük çaplı işler çeviren uyuşturucu satıcısı Oscar, bir gece bir polis baskınında yakalanır ve vurulur. Öldükten sonra, ruhu dünyadan ayrılmaya direnir ve kız kardeşi Linda'nın peşine düşer..


Görsel / 13 Zor Sindirilen / 10
  • ""i want 2 live.""i want 2 die.""
  • "epilepsi nöbeti geçirtebilecek film."
  • "anasını bacısını siktiren postmodern gavatların ibret dolu öyküsü........"
  • "cogu izleyici farketmesede,yakin gelecekte tarihe gececek olan filmlerden birisidir..."




Facebook Yorumları
  • comment image

    --- spoiler ---

    halusinatif maddeler muptelasi gaspar noe , tokyo gece hayatinin gobeginde gecirdigi belli bir surenin ardindan boyle bir film cekmeye karar vermis. onceleri para bulamamis ancak sonradan birilerini razi etmis ve filmi cekmek uzere yanina marc caro yu da alarak japonyaya gitmis. basit bir oykunun uzerine alisilmisin cok disinda bir kamera kulanimi doseyerek filmi cekmis. bu mevz-u bahis kamera kullaniminin henuz esini benzerini baska bir filmde gormedim.filmin esas oglani nin neredeyse yuzunu hic gormuyoruz ,planlarin cogu kellesinin arkasindan çekilmis.diger karaterlerin yer aldigi sahnelerde de genelde kamera surekli havada, kus bakisi bir goruntu vermek icin vinclerin uzerinde hafif hareketler yaparak bir oraya bir buraya saliniyor.filmin gorsel altyapisi , renklerin halusinatif algisi uzerine kurulu.tokyo gibi isiklandirma konusunda vegas ile yarisan bir sehrin atmosferi, beyin kimyasinin hayal gordurucu bilimum yabanci madde ile manipule edilisinden arta hafizada ne kalirsa , film de beyaz perdeye onu aktarmis.post produksiyonu inanilmaz uzun surmus cunku film basli basina bir ozel efekt harikasi.yalnizca goruntu degil , ses konusunda da efektin dibine vurmus durumda. bir suru soyut isik oyunu , sifirdan yaratilmis animasyon figurler , goze tecavuz eden parlaklikta ve kontrastta cizilmis sekiller ve titremeler + pornografi ve space cake inden , dmt sine , crack inden datura sina her turlu "beyin ici cizg"i film" ureten maddeyi bolca yutmus bir kamera .. kamera diyorum , cunku bu filmde yaratilmaya calisilan etki , adeta filmi ceken aygitin kafasinin iyi oldugu...

    is bu yapit , zaman zaman izlerken bayiyor , zaman zaman fazla video klip e donusuyor ama en cok ta , vasshhhhh , ohhaaaaa , "ulan ne bicim film yapmis adam lan ! " dedirtiyor . ot icen gencligin mod filmleri siralamasinda bir numaraya kadar cikabilecek , en iyi saykidelik filmler listesinde de kesinlikle ilk besi her daim zorlayacak nitelikte.ellerinde taze sarilmis otu ufleyip laptoplarinda sevdikleri muzikler esliginde windows media player in rengarenk hareketlenmelerine kilitlenen bebeler mutluluktan ucacak.

    yapiti ben de izlerken yer yer orgazm oldum.lakin yonetmenin filmi hakkindaki konusmasinin ardindan filmin aslinda ozel efekt labarotuvarinda uretilmis bir yapay canli oldugundan emin olmam,beni noé adli sahsin bir diger uzun metraji olan irreversible i dusunmeye itti ve filmden az da olsa sogudum.aslinda irreversible da da konu cok basit ve siradandi lakin sondan basa ilerleyen film ve gorsel olarak seyiriciyi sok edebilmesi muhtemel birsuru atipik goruntu filmin ilginc bulunmasina yol acmisti.enter the void te cok farkli degil , film bence kagit uzerinde sinifta kalan cinsten . oyku , hikaye , senaryo gayet hava+civa..lakin yine sex , yine siddet , yine marjinal yasamlar , ve bomba bir teknoloji filme hakettiginden fazla dikkat cekiyor. nasilsa hepimiz insaniz ve yasak olana asigiz , garip adledileni merak ederiz . dolayisiyla bu filmde birilerini kendine hayran birakacaktir. ee biraksin o zaman ... kime ne zarari var ..

    ---
    spoiler ---


    (mascara - 1 Nisan 2010 02:43)

  • comment image

    gectigimiz yilda avatar ile sinemanin farkli bir yola saptigi soylendi. sinemayi algilayisimiz kokten degisecekti. 3. boyut devreye girecekti sozde. peki gaspar noe bu film ile ucu besi atlayip direkt 11. boyuta geciyor. buna ne diyecegiz?

    uzatmayayim, ileride uzamisini yazarim: cekilmis en onemli sinema eserlerinden biridir. kubrick'in bergman'in tarko'nun buna alinmayacagini biliyorum. bu yolda takipcisi film olacak mi bakacagiz. belki kat kat asan filmler de cekilebilir. bunu dusunmek bile cok heyecan verici. eger olmaz ise kendi basina bir janradir diyecegiz. bu da yeter be gaspar.


    (kontra - 18 Aralık 2010 11:49)

  • comment image

    --- spoiler ---

    - temel olarak, öldüğünde ruhun bedenini terk ediyor, başlangıçta tüm hayatın gözünün önünden geçiyor, sihirli bir aynada yansıması gibi düşün. ardından bir hayalet gibi devam ediyorsun, çevrende olup biten her şeyi görüyorsun, her şeyi duyuyorsun; ancak yaşayanlarla iletişim kuramıyorsun. daha sonra ışıkları görüyorsun, farklı farklı renkte ışıklar. bu ışıklar; seni varoluşun diğer mertebelerine çıkaracak olan kapılar oluyor, ancak çoğu insan aslına bakarsan bu dünyayı çok sevdiklerinden buradan başka bir yere gitmek istemiyorlar, bu durumda yolculuğun berbat yolculuğa dönüşüyor vetek kurtulma yolu da reenkarne olmak. aklına yatıyor mu?

    - bilemiyorum. berbat yolculuk ne oluyor?

    - berbat yolculuk yalnızca kâbuslardan oluşuyor. kafayı yiyorsun. gerçeklik tek korkun oluyor, acayip korkuyorsun, zihnindeki şeyler gerçekleşiyor gibi; bu noktada, asla ölmemiş olmayı diliyorsun. sonra bazı yeni ışıklar görüyorsun. sevişen bir çift olarak karşında duruyorlar, karınlarından ışık çıkıyor, onlara yaklaşırsan gelecekteki olası hayatından bazı kesitler görüyorsun. sana en mantıklı gelen
    hayatı seçiyorsun. son olarak kendini bir rahimde buluyorsun. reenkarne oluyorsun. hikâyenin sonu.

    ---
    spoiler ---

    filmi bu başlarındaki the book of the dead'in küçük bir özeti şeklindeki dialoglardan yola çıkarak çözümleme yoluna gidersek; aslında ana karakterin ölümünden sonra izlediğimiz hayatının küçük bir yansımasının akabinde, ana rahmine düşünceye kadar geçen sürede karakterin kabuslar gördüğünü çıkartabiliriz ki bu bağlamda kardeşinin ve yaşadığı küçük çevredeki yaşantının onun ölümünden sonraki süreçteki kısım buna örnek sayılabilir; zira karakterin isteyemeyeceği türden şeyler biraz da bu görüntüler. şu da var ki bu tablo en iyimser tahmin filme dair, belki de bu düşüncenin altında sadece en dibe kadar sürüklenen insanları ve onların hayatlarını bir düşmüşçesine yoksaymak ve bu fikirden uzaklaşmak vardır.


    (kelepir yazar - 6 Ocak 2011 14:26)

  • comment image

    --- spoiler ---

    film, tokyo'da yaşayan yirmili yaşlarda ki uyuşturucu satıcısı oscar'ın hikayesini anlatmakta.
    oscar'ın çocukken yaşadığı bir kazada ailesinin ölümü ruhunda kapanmayacak derin bir tramvatik
    yara açmıştır. bunun sonucunda kız kardeşi ile birlikte öksüz kalmış ve birbirlerinden ayrılmışlardır.
    oscar, the book of dead isimli kitabı okuduktan sonra ölüme yakın olma duygusu tam bir saplantı haline gelir ve dmt isimli
    uyuşturucuyu bile bu saplantısını hayat deneyimi haline getirmek için tercih etmektedir.

    filmi temel olarak 4 kısıma ayırmak mümkün, ilk olarak oscar'ın ölümü anlatılmakta ki bu bölümü oscar'ın gözünden izlemekteyiz
    (first person), ikinci bölümde oscar'ın ölümden sonraki ruhunun zihninde, ölümüne kadar geçen hayatının önemli karelerinin
    yansımasını görmekteyiz, üçüncü bölümde ölümünden sonra kendisi ile bağlantılı olan insanların yaşantılarını
    oscar'ın gökyüzünde uçan ruhunun omuzları üzerinden izlemekteyiz ve dördüncü bölümde ise hayali bir mekan olan
    "hotel love" içersinde film boyunca izlediğimiz tüm karakterleri birbirleri ile sex yaparken görüyoruz.

    ---
    spoiler ---

    filmin kendisi başlı başına hayatın kusursuz akışını sembolize eden ve doğrudan ölüm/hayat ile ilintili deneyimler
    yumağını izleyicinin beğenisine sunuyor. kürtaj, uyuşturucu, ensest, polis cinayeti, geneleveler, çöpten beslenen
    insanlar, ... vb. gibi doğrudan kokuşmuş sisteme ve ahlaki yozlaşmaya göndermeler var. kullanılan metaforların yanında
    film görsel açıdan da oldukça zengin, ışık oyunları, halüsinatif görseller ve bilgisayar destekli bol renkli sahneler
    gerçekten harika. ingmar bergman'ın seventh seal'de yaptığı gibi izleyici ölüm/yaşam/hayat üzerine bir kez daha kendisini
    sorgulamak zorunda bıraktırıyor. hayat/yaşam döngüsüne yapılan bu derin vurguların yanında kimi izleyicileri rahatsız
    edebilecek sahneler de yok değil. özellikle son bölüm porno kıvamında çekilmiş ama filmin bütününe ve en başında
    vaat edilene bakıldığında kesinlik at sikinde kelebek hissi uyandırmıyor. bu arada filmi 2001 a space odyssey gibi kült
    bir film ile aynı düzleme yerleştiren yorumlar bile gördüm ki hiç de gülüp geçilecek bir yaklaşım olduğunu düşünmüyorum.


    (cha tai - 9 Ocak 2011 00:24)

  • comment image

    --- spoiler ---

    alex: i bumped into your sister.
    oscar: yeah?
    alex: yeah. was with that cunt, mario.
    oscar: fucking hate that guy.
    alex: i can't believe she's going out with him, you know?
    oscar: if she ever gets pregnant, i'll kill the baby. i swear to god.

    ---
    spoiler ---


    (bluegirl - 14 Şubat 2011 11:29)

  • comment image

    herhangi bir şey kullanmadan uyuşturucu etkisi yapan bir filmdir. iki buçuk saatlik süresinin bu film için uzun olduğu eleştirilerine katılmıyorum. ben ki uzun filmlerden yavaş ilerleyen senaryolardan durağan filmlerden asla hazzetmeyen biriyimdir fakat beni bile öylece kitledi ekrana. yorumlardan okuduğum kadarıyla 2001 a space oddseysıkıcılığında geçişler beklerken kendimi oscar'ın zihninde buldum.

    -------spoiler----------

    oscar'ın öldükten sonra kitapta anlattığı gibi ruhunun gözünden yaşananları gördüğümüz ve son sahnede alex ve linda'nın bebekleri olarak dünyaya geri döndüğünü düşünmüyorum. hatırlarsanız filmde alex'in bir repliği vardı: insan öldüğü zaman beyni dmt ile aynı maddenin salgılanmasına neden olur. kafası sadece 6 dakika sürer fakat sana saatler gibi gelir. bu replikten yola çıkarak oscar'ın öldükten sonraki sahnelerin tamamının oscar'ın zihninde gerçekleştiğini düşünüyorum. tuvalette vurulduğu anda diyordu "bu bir trip olmalı, vurulmuş olamam. lanet olsun kanıma bakacaklar, uyuşturucu kullandığım ortaya çıkacak". zaten kafasının güzel olmasına veriyor trip yaşıyor hissini. zaten sık sık ölen insanlar değiliz hiçbirimiz, oscar da öyle. ölürkenki hissi nereden bilecek ki, dmt kullanmış olmasına veriyor. halbu ki ölmekte olduğu içi beyninin salgıladığı maddeden dolayı birkaç dakikalık bir tribe giriyor ve tripte gördüklerini&yaşadıklarını biz de ekranda izliyoruz. okumakta olduğu kitaptan ve ölmeden yarım saat içerisinde yaptığı sohbetten ötürü de kafasını reenkarnasyona taktığı için yaşadığı tripte reenkarne olduğunu görüyor. bakın bu tezimi destekleyecek bir noktadan daha bahsedeyim. filmin başında linda hakkında demişti ki "mario ile bir bebeği olursa o bebeği öldürürüm". ölmekteyken yaşadığı tripte o bebeği öldürüyor. nasıl mı? kürtaj yaptırıyor linda'ya, oscar'ın zihninde o bebek öldü. senaristi oscar olan bir hikayede kürtaja kurban gitmesini de onu, yemin ettiği gibi oscar öldürdü olarak yorumlayabiliriz.

    -------------spoiler------------

    ps. ölüm anında beynin salgıladığı bir maddenin dmt kafası yaşattığı doğru mudur, bilen var mı? eğer doğru ise ölümü daha da merak etmeye başladım. bazen o kadar yoğun bir merak kaplıyor ki, öldüresim geliyor zaten kendimi. film de beni dmt'ye özendirdi zaten. o nasıl bir kafaymış arkadaş, abartı var mıdır yok mudur, kullananlar yeşillendirebilir


    (ge ji kai - 22 Kasım 2013 00:11)

Yorum Kaynak Link : enter the void