Facebook Yorumları
  • comment image

    felix ile meira
    2014 | kanada | 105 dk | dram, romantizm
    ¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯¯

    lemale et ha'halal ile tanıyıp hayran kaldığım hadas yaron'un (ben çok çabuk hayran kalırım) bir sonraki filmi. yine benzer bir konu işleniyor. benim de her zaman ilgimi çekmiş olan hasidiklerin yaşam tarzı üzerine bir film. bu toplumun; din ve geleneğin birbiriyle kaynaşıp kemikleşerek oluşturduğu katı kuralları ve bu yüksek duvarlar arasında yaşayan, yaşamaya çalışan bir kadın. hikaye bu kez israil'de değil kanada'da geçiyor. ama değişen pek bir şey yok. tek fark, burada daha çok kar yağıyor.

    kim o kadın? meira tabii ki. bekarlık nedir bilmeyen, daha genç yaşında kolunda uygun görülen bir koca ve hemen sonrasında da kucağında bebeği buluveren meira. bekarlığın, diğer insanlar gibi olmanın nasıl bir şey olduğunu delicesine merak eden ama bunu ancak hayal edebilen meira. onu boğarcasına saran bu ortamda soluk almaya çalışan ve bu çevre dışında bir tek arkadaşı bile olmayan meira.

    peki ne yapıyor meira? bunları ve sadece hayal edebildiği daha pek çok şeyi bir şekilde dışa döküyor, dökmek istiyor. bazen o en sevdiği plağı koyarak dans ediyor, bazen de kağıda döküyor içini. çiziyor. küçük not defterini çizdiği hayallerle dolduruyor. bu tür küçük not defterlerini oldum olası çok sevmişimdir. nerede görsem alırım. hediye de ederim. ama kullanılmaları şartıyla. çok güzel de olsa, öyle boş boş duran bir defterin çok bir anlamı yok. kendim de bazen yazmaya, çizmeye kıyamadığım için söylüyorum bunları. dolunca atmayacaksın ki nasıl olsa. koyacaksın bir kenara. bu tür eski defterler düzenli tutulmuş günlüklerden bile daha anlamlı olabiliyor bazen. içinde ister gezilecek, gidilecek yerlerin ismi yazsın, isterse emsal hesabı yazsın. hepsinin bir anlamı, artık gölgede kalan yerleri aydınlatan bir yanı var.

    dediğim gibi, meira da öyle yapıyor. müzik, dans, resim, çizim. ama tüm bunları bile rahat rahat yapamıyor. hayatını kısıtlayan her şeyde olduğu gibi bunlarda da anlamsız kısıtlamalar var. bunları bile kaçak göçek yapmak zorunda. hazreti yunus'un ümitsizliği ve onun gibi basıp gitme isteği var meira'da da. bir peygamber bile bunu yapabilir ama meira yapamıyor. kadın peygamber de yok zaten meira.

    ya felix? film, meira'nın olduğu kadar felix'in de hikayesini anlatıyor. felix de meira gibi aynı katı toplumun bir üyesi. ama her toplumda olduğu gibi erkek olmanın avantajları ve ailesinin de "ılımlı ortodoks yahudisi" olması sebebiyle onu saran tüm diretmeleri reddederek özgür bir şekilde yaşayabiliyor hayatını. ama sonra meira ile tanışıyor. elinde değil, seviyor. ve haliyle o da tutsak oluyor. meira'yı çevreleyen o duvarlar, felix'in de duvarları oluyor artık. nasıl olmasın ki?

    ---
    bir de filmde bahsetmeden geçemeyeceğim, hikayeden ayrı olarak değinmek istediğim bir dayak sahnesi var. ben hiç anlam veremedim. öyle "eşini döven orospu çocuğu" gibi bir şey değil, merak etmeyin. orospu çocuğu derken annesini tenzih ederim, nasıl oluyorsa. ama böylelerine en çok bu şekilde hitap etmek yakışıyor. böyle bir duruma film de olsa dayanamıyor insan. filmdeki sahne; basit, sıradan bir erkek erkeğe sokak kavgası. daha doğrusu dayağı. öyle komik hareketler var ki, filmin ciddiyetine halel gelmesin diye gülmemek için zor tuttum kendimi. hasidikler böyle kavga ediyordur belki diyorum ama yine de çok saçma geliyor. ama yaptıkları o kadar çok şey size görece saçma geliyor ki neden olmasın diyorum sonra. dediğim gibi, ben anlam veremedim. bilen varsa beri gelsin.


    (ronesans adami - 9 Ocak 2016 00:19)

Yorum Kaynak Link : felix et meira