The Perfect Husband (~ O Teleios Sizigos) ' Filminin Konusu : The Perfect Husband is a movie starring Gabriella Wright, Bret Roberts, and Carl Wharton. A married couple decide to spend a weekend in a remote cabin, but the romantic journey takes a turn for the worst, when a sneaking suspicion...
The Perfect Husband(2018)(6,7-24)
Dead of Summer(2016)(6,3-3936)
The House Behind the Wall(2014)(6,0-13)
A Little Trip to Heaven(2005)(6,0-4376)
Infliction(2014)(5,9-535)
The Woods(2006)(5,7-10005)
Static(2012)(5,4-2810)
Beneath(2007)(5,4-3751)
Timber Falls(2008)(5,3-5470)
Rovdyr(2008)(5,1-3736)
Alcoholist(2017)(5,0-535)
Haunted(2014)(4,8-2198)
bir lucas pavetto filmi.aşağıdaki ise, filme dair şahsıma ait yazıdır.önceden tahmin edilemeyen deliliksinemanın en güzel yanı ne biliyor musunuz ? kestirilemez olması. diğer bir değişle önceden tahmin edilmesinin imkansızlığı. elbette filmlerden bahsediyorum. konu veya tür hiç mühim değil. karakteristiği bu şekilde yedinci sanatın. belki de büyüsü buradan gelmektedir, bilemiyorum ama o büyüyüde açıkçası çok seviyorum. sanmıyorum ki, delicesine tutku ile sinemaya saplantılı olan bünyeler benim gibi düşünmüyor olsun. bu konuda hiç alçak gönüllü davranamayacağım.neden böyle bir giriş yaptığımı merak ediyorsunuz biliyorum. aslında bugün ele alacağım film işte tam böyle, ne olacağı, nasıl gelişeceği önceden kestirilemeyen bir hikaye örgüsüne sahip filmlerden. çok aşina olabilirsiniz böyle filmlere. sinema fazla kullanıyor çünkü bu tip hikaye şablonunu. bu demek değil ki, tümden klişe bir şey sizi bekliyor. yo bence o kadar da önyargılı olmayın derim.lafı çok uzattım farkındayım. sadede geleyim o vakit. itanyan asıllı arjantinli yönetmenin 2014 yapımı dram, korku ve gerilim öğeleri ile bezeli şiddet dozu bir hayli yüksek ve yer yer rahatsız edici sahnelerle bezeli 85 dakikalım bir film bu. yönetmenin 82 doğumlu ve bu filmle birlikte uzun metrajlı 4 film yapmış. genelde korku-gerilim türünde. anlayacağınız türe özel bir ilgisi var. iyi bir iş kotardığı müddetçe yönetmenler, korku-gerilim türü benim başımın tacıdır. favorimdir her zaman.filmin konusuna kısacık değinmek gerekirse. evlilikleri, ölü doğan bebekleri yüzünden eşinin psikolojik sorunlar yaşamasından dolayı sallantıda olan bir adam, biraz olsun sakinleşmesi ve kafasını dağıtıp yaşanan trajediyi unutması için karısıyla birlikte ormanın içinde yer alan kulübeye gidiyorlar. burada baş başa kalıp hem ilişkilerini yeniden rayına oturtmayı hem de, geçmişi unutup geleceğe yeni bir adım veya başlangıç yapma fikri söz konusu oluyor. tabi ormanın içinde izbemsi bir kulübeye giden çiftlerin başına ne geliyorsa bu çiftimizin de o geliyor ve kadın karakterde baş gösteren tahmin edilemeyen delilik ile birlikte ölüm kalın savaşının start verildiği bir gerilim yüklü serüven başlıyor.kısacası konu böyle. biliyorum sinemanın çokça kullandığı mevzular bunlar. özellikle gençlerin orman içinde kamp yapıp kulübelerde kaldığı, maskeli ve eli baltalı katiller tarafından doğrandığı teen-slasher türe aşina olanların istemsizce burun kıvıracağını tahmin ediyorum ama acele karar vermeyin çünkü; burada sağa sola ergen ergen koşuşturup birbirinin memesini veya poposunu mıncıklayıp sonrada palalı cani tarafından tahtalı köye yollanan kimse yok. orman ve kulübe ikilisi ise, kabul çok klişe bir mekan olsa da tekrara kaçılmadığı müddetçe ve hikayede belirleyici unsur yapılmadığı sürece makul görülebilir. bu film için de ikinci dediğim geçerlidir. --- spoiler ---film sadece korku-gerilim öğeleri ile bezeli değil elbette aslında, psikolojik-gerilim yönü de var bir yandan. evli çiftimizden viola ( gabriella wright ) çocuğunu doğum esnasında kaybetmiş. eşi nicola ( bret roberts ) ona aşık ve yardım edip acılarını dindirmek için işi gücü bir kenara bırakıp şehirden alıp ormanın içine sakin ve huzurlu kulübeye götürüyor. başbaka geçirilecek bir günün öncesinde viola ormanın içinde bir an yaşadığı panik atak neticesinde kendisinden geçip bayılıyor. devriye gezen polis buluyor ve kulübeye götürüyor. burada viola nın polisle girdiği garip diyalog ve vücut teması bazı şeylerin doğru gitmediğinin ve yaşanacak kanlı mücadelenin habercisi gibi adeta.ilerleyen süreçte nicola bir anda içinde biriktirdiği kıskançlıkla karışık cinnet halini olabildiğince yalın bir biçimde dışa vuruyor. sonrasında gelişen şiddet, kadına yönelik dayanılmaz ve seyri fazlasıyla zor sahnelere bırakıyor. her şey çok güzel giderken asıl erkek karakterin birden çıldırıp psikopata dönüşmesi zorlama bir kurgu gibi. ayrıca ilk 45 dakika da yaprak kıpırdamazken, 45 dakikadan sonra fırtınanın çıkması ve filmin akıp gitmesi de ilginç tabi. kulübede yaşanan boğuşma ve işkence sahnelerinden sonra sıra ormanda kovalamaya geliyor. eli baltalı erkek karakter tam bir ölüm makinesi. karşısına çıkanı kesip biçiyor. ilerliyor film ve mutlak sona yaklaşırken o da ne, sanki tüm bunlar hiç olmamış ve sanki rüyaymış da kabustan uyanılmış gibi bambaşka bir gerçekle baş başa bırakılıyor seyirci.--- spoiler ---sinemanın çokça kullandığı bir unsuru daha kullanıyor yönetmen. aslında olan hiçbir şey olmamış. yani en azından görüldüğü gibi olmamış ve yapan da gösterilen kişi değil. çift kişilikli bir bünyenin hastalıklı zihninin ürünü her şey. yaşanan tüm olay örgüsü aslında, tersine bir akış ve filmin akışı da bu noktadan sonra şaşırtıcı bir sona ilerleyip geri dönüşler ile boşlukların doldurulup hikayenin toparlanmasına çalışılmış. yapılmış mı bu elbette izleyenler karar verecek lakin, bazı havada kalan yanları var senaryonun. kadın karakterin dönüşlerindeki güçlü performans karşısında, erkeğin zayıf kalması ve konunun bir anda ve filmin sonuna beş dakika kala asıl çerçeveye dönüp çok kısa süreli bir kısa sekanslar ile gerçekte ne olduğunun gösterilmeye çalışılması o kadar hızlı ve ani oluyor ki, haliyle film bittiğinde sanki ağızda ekşimsi bir tat hissediliyor. tabi herkes böyle hissetmeyebilir. çoğunluğun acı hissedeceğine eminim.çok beklenti içine sokmadan izlendiğinde fazla bir hayal kırıklığına uğratmayacaktır film. tersi durumda, itici gelecek, sıkıcı bile gelebilir. benim için şiddet olsun, kan olsun, sadizm olsun, konu o kadarda önemli değil diyenler kesinlikle pişman olmayacaklardır. tam onlar için bu film. aslında konusuz da değil. vasatın altında da değil. türün klişelerine çok olmamakla birlikte yinede kullanılması ve görece bir yenilik getirmemesi en büyük eksiklik. oyunculuklar, görsellik, efektler sıradan olmayıp gayet cezp edici olmuş. filmin atmosferi karanlık, betimlemeler gerçekçi, diyaloglar yer yer anlamsızlaşsa da genel itibariyle fazla sorun yaratacak yaratmıyor ve izlenebilir bir yapı ortaya çıkmış görünüyor.sonuçta, ilk 45 dakikayı filmin gelişimine zemin hazırlayan uzun bir giriş bölümü olarak düşünürsek, geri kalan 40 dakikanın yoğunlaşılması gereken kısım olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. bu o kadar hızlı bir yoğunlaşma ki, tempo son 40 dakika boyunca hiç düşmüyor. sert sahnelerle ve hızlı temposi ile türün meraklılarını bence tatmin edecek gibi.filme verebileceğim not ise; 6/10----- the perfect husband ----filmin imbd sayfası:http://www.imdb.com/title/tt2820008/?ref_=rvi_ttfilmin traileri:https://www.youtube.com/watch?v=vp49s0ft2vy
(redvelve - 29 Kasım 2015 19:49)
Yorum Kaynak Link : the perfect husband