Süre                : 2 Saat 3 dakika
Çıkış Tarihi     : 25 Aralık 2015 Cuma, Yapım Yılı : 2015
Türü                : Biyografi,Drama,Spor
Taglar             : Sarsıntı,Futbol oyuncusu,Futbol
Ülke                : İngiltere,Avustralya,ABD
Yapımcı          :  LStar Capital , Scott Free Productions , The Cantillon Company
Yönetmen       : Peter Landesman (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Peter Landesman (IMDB)(ekşi),Jeanne Marie Laskas (IMDB)
Oyuncular      : Will Smith (IMDB)(ekşi), Gugu Mbatha-Raw (IMDB)(ekşi), Luke Wilson (IMDB)(ekşi), Alec Baldwin (IMDB)(ekşi), Bitsie Tulloch (IMDB)(ekşi), Stephen Moyer (IMDB)(ekşi), Adewale Akinnuoye-Agbaje (IMDB)(ekşi), Eddie Marsan (IMDB)(ekşi), David Morse (IMDB), Albert Brooks (IMDB), Matthew Willig (IMDB), Richard T. Jones (IMDB), Hill Harper (IMDB), Arliss Howard (IMDB), Mike O'Malley (IMDB), Sara Lindsey (IMDB), Gary Grubbs (IMDB), L. Scott Caldwell (IMDB), Britanni Johnson (IMDB), Kristy Isenberg (IMDB), Jason Davis (IMDB), Samara Lee (IMDB), Alison Moir (IMDB), Patrick Kearns (IMDB), Eme Ikwuakor (IMDB), Dan Ziskie (IMDB), Ben McDonnell (IMDB), Jonathan Brownell (IMDB), Joni Bovill (IMDB), Cara Clark (IMDB), Dan Anders (IMDB), Christopher Boyer (IMDB), Da'shawn Thomas (IMDB), Phillip Chorba (IMDB), Wendell Kinney (IMDB), Randy Kovitz (IMDB), Robert McKay (IMDB), Kevin Jiggetts (IMDB), Mike Clark (IMDB), Nathan Hollabaugh (IMDB) >>devamı>>

Concussion (~ Doğruyu Söyle) ' Filminin Konusu :
Amerikan futbol oyuncularının tekrarlanan darbeler sonucunda yaşadıkları ciddi kafa yaralanmalarının yol açtığı CTE ile ilgili çalışmalarıyla tanınan Bennet Omalu'nun (Will Smith) hikayesi anlatılıyor.


  • "bildiin beyin sarsıntısı.. sen bilmen beyin bilir, ve zaten bildiin gibi deil."
  • "bir kez daha will smith'in ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu gözümüze sokan film. ayrıca bkz doktor bennet omalu"




Facebook Yorumları
  • comment image

    az önce seyrettiğim eşcinsel/lezbiyen konulu film.

    pek iyi bir film değil. diyaloglar berbattı. ilk başta türkçe altyazılı seyrettim baktım çok anlamsız ingilizce altyazılı da seyrettim ama nafile. filmin diyalogları gerçekten berbat.

    filmin tek iyi yanı klasik aile yapısı dışında olan eşcinsel bir ailede (çiftimiz lezbiyen) bile toplumsal roller (erkek- bu dumda erkek gibi olan- dışarıda hem ev işerine hem de evdeki partnerine ve de ev işlerine uzak ve ilgisiz) değişmediğidir. sonununda da filmin diğer ilginç yanı önemli oranda zevk için kadınlarla yatan abby'nin bunu bırakıp, bu bırakışını unutmak için daha fazla ev işine gömülmesi oldu.

    bunun dışında film beş para etmezdi


    (parrhesiaturkiye - 9 Haziran 2014 01:15)

  • comment image

    --- spoiler ---

    kafa kafaya çok sık çarpışan nfl oyuncularında beyin sarsıntısı sonucu şizofreni ve depresyonla birlikte gelen erken ölümler olduğunu ispatlayan doktorla nfl'in savaşını konu alan film

    ---
    spoiler ---

    biz yüzyıllardır söylüyoruz "kafaya vurma aptal olur" diye, elin oğlu söyleyince hollywood'da film oluyor amk.


    (zamazingonun tam ortasi amazing - 30 Aralık 2015 16:28)

  • comment image

    will smith yaşlandıkça oyunculuğu kaşarlanıyor. bu gidişle morgan freeman'ın boşaltacağı (allah gecinden versin) karizmatik afro-amerikan yaşlısı koltuğunu dolduracak.

    --- spoiler ---

    nein davut hemen ense patlatmak yok. çocuk dummkopf olacak.

    ---
    spoiler ---


    (shinigami ryuk - 1 Ocak 2016 18:31)

  • comment image

    çok acayip bir alt metni olduğunu düşündüğüm film. *

    --- spoiler ---

    film, otopsisini yaptığı ölülerle konuşmaya çalışan, ancak onlardan hiçbir zaman cevap alamayan, 7-8 üniversite bitirmiş, yani çok şey bilen, “her şeyi okumuş ve okuyarak gerçeğe ulaşmanın yolunu anlamış” bir bilim adamı olan bennet omalu’yu odak almış…

    film gerçek bir olaydan, gerçek bir kişiden yola çıksa da, filmi izlerken, filmin amacının, gerçekte var olan o hikâyeyi anlatmak olmadığını düşündüm.

    görünürde ortada, amerikan futbol ligi nfl’de mücadele eden ve bu oyunu oynarken kafa kafaya çarpışarak, yaşarken teşhis edilmesi imkânsız bir beyin hastalığına yakalanıp, bu yüzünden akıl sağlıklarını yitirerek intihar eden futbolcular ve onlardan birinin otopsisini yapan bir doktor var.

    doktor çok zor teşhis edilebilen, hatta neredeyse elle tutulamaz bir kanıtla ortaya konan hastalığı nfl yönetimine ve bilim dünyasına kabul ettirmeye çalışıyor… amerika’nın en sevilen oyunu, insanların afyonu amerikan futbolu’na karşı savaş açmış gibi gösterilen ve hatta görülen, ancak sadece bilimsel tespitiyle gerçekleri savunan bir adam var ortada. filmde amerikan futbolu, insanların beynine zarar veren bir spor olarak adeta kötü bir karaktere büründürülmüş…

    filmde amerikan futbolu’nun böylesi kötülenmesinin sebebi, bence aslında filmin alt metninden kaynaklanıyor:

    “babam bana demişti ki, ‘evlat, tanrı ilk sıradadır…’” diyen adam bunu söylerken eliyle ‘iki’ diye işaret eder ve ardından “…futbol ikinci sıradadır” diye eklerken, ‘bir’ diye işaret eder…

    concussion/sarsıntı, dikkatimi çeken yönüyle çok ilginç bir film. kaç kişi bu filmi, benim fark ettiğim gözle izler bilmiyorum, ancak bence bu film futbol ile alakalı bir film değil. alt metni, “ben din hakkında bir filmim” diye bas bas bağırıyor. ki, alec baldwin’in canlandırdığı karakterin o sahnede, will smith’in canlandırdığı karaktere yukarıdaki cümleyi, o şekilde sunması da buna işaret edip; “ben futbol üzerinden tanrı ve inanca karşı fikirlerimi beyan ediyorum” diyor.

    buna dair de filmde birçok dikkat çeken ayrıntı mevcut…

    intihar eden bir amerikan futbolu oyuncusuna yaptığı otopsi sonrası başı “güçlülerle” derde girince; keşfettiği gerçek, adamı, “keşke hiç onunla karşılaşmasaydım” cümlesini kurduracak pişmanlığa kadar götürüyor.

    dinin yalan olduğunu öğrenen insanlar, o güne kadar inandırıldığı her şeyin yalan olduğunu, insanların hayatlarının merkezlerine koydukları, okumadan, bilmeden, cehaletleriyle birlikte mutlu yaşarken, birden “gerçekten haberdar olma” lanetine bulaştığını anlar… etrafında cehaletleriyle mutlu yaşayan insanların ortasında, kimsenin kabul etmediği gerçeği dile getirmek zordur. hayatı cehenneme çevirir. hele mesele dinse, kişi, dini gücü elinden bulunduranlardan, onların manipüle ettiği radikallere kadar herkesin hedefi haline gelir.

    adam da filmde sırf bu hastalığı ifşa ettiği için ölüm tehditleri alıyor. işinden oluyor, devlet yetkilileri üzerine gidiyor…

    ancak bir noktada, mutlu eden yalanı yaşamaktansa, acı gerçekle ölmenin onurunun farkında, üzerine gelen herkese karşı direniyor.

    filmde, ‘acı gerçekle hiç tanışmasaydım ve cehaletin mutluluğuyla yaşamaya devam etseydim keşke’ anlamında söylediği o söz, sonunda acı gerçekle ölmenin onuruyla evriliyor ve adam, “karıma mike webster (otopsisini yaptığı futbolcu) ile keşke hiç tanışmasaydım dedim, ama bu onu tanımadan önceydi. bana harika bir hediye verdi. tehlikeli bir hediye; ‘haberdar olma/bilme hediyesi” diyor.

    gerçeğin farkında olmak, bilmek, ‘cehaletin verdiği mutluluğu’ insandan alıp götürse de, bu aslında insanı zincirlerinden kopartan bir hediye… ve adam ne kadar zorlukla karşılaşırsa karşılaşsın, sonunda gerçeği keşfetmenin ve insanlara yaymanın gururunu yaşıyor.

    filmde amerikan futbolu düzeni, açıkça kiliseyi temsil ediyor. her şeye hükmeden, “temsil ettiği şeyi kendisi de araştırıp, yalan olduğunu bilmesine rağmen, sahte tanıklarla örtbas eden”, kendi gerçeklerini gizleyerek insanları eğlendiren, oyalayan ve dahası o insanlar üzerinden para kazanıp kasasını dolduran, büyük bir ticarethaneye dönüşen bir sistem… “pazar günü eskiden kilise’nin günüydü, artık o güne futbol sahip” diyerek de yine bir selam çakıyor izleyicisine.

    nfl, doktorun keşfettiği ve ifşa ettiği konuda daha önce araştırma yaptırarak, “maymunlar” üzerinde testler uygulayarak gerçeğe ulaşmış aslında… bu hastalığı/gerçeği tespit etmiş, ancak para kaynağına zarar gelmesin diye gerçekleri gizlemiş.

    aynen din adamlarının yaptığı gibi… din kitaplarını okuyanlar, orada anlatılan hikâyelerin çok daha eskilere dayanan, gerçek dışı kurmaca hikâyelerden oluşturulduğunu bilir. film, gerçekleri bilen kilise’nin, din sayesinde oluşturduğu güç ve ekonomik sistemin devam etmesi için gerçekleri sakladığını bu şekilde anlatmış.

    nfl yönetimi kilise, futbol din, beyni, ölmeden tanımlanamayan bir hastalığa yakalanan insanlar dindarlar ve nfl’in başındaki kişi papa… ki, filmin sonunda, film boyunca gerçeği inkâr eden nfl’in başı/papa, bu hastalıktan dolayı kendisi de intihar ederken fonda kilise çanının sesi yükseliyor. adam kendini kalbinden, yani inancından vurarak intihar ediyor ve beynini araştırılması için bilime teslim ediyor.

    “ölmeden tanımlanamayan hastalık” ile “ölülerle konuşmaya çalışan, ancak asla cevap alamayan adam”… ölümden sonrası yok ve bu hastalığa yakalananlar ölmeden gerçeği öğrenemeyecek ve ölüm de gerçeği öğrenmelerine yetmeyecek diyor. çözüm; öğrenmek, bilmek, anlamak, okumak, gerçeğe ulaşmak, gerçeği anlatan o adama kulak vermek, hastalıktan kurtulmak, hastalığın getirdiği şiddetten arınmak…

    film, “sarsıntı” geçirerek beyin hasarı görmüş insanların, kendilerini kaybederek başka bir insana; saldırgan, kendisini ve çevresindekileri mahveden bir insana dönüşmesini anlatıyor. bu hastalığa da, “olası salgın” diyor. salgın; din üzerine eleştiriler getirenlerin, dini tanımlarken kullandıkları genel bir terim aslında…

    din uğruna yaşanan savaşlar, katliamlar, kafa kesenler, gökyüzünden insan bombalayanlar, insanların arasına dalıp kendisini patlatan canlı bombalar, cennet vaadiyle kandırılıp sömürülenler ve daha bir sürü şey… din ve hatta aynı dine, ayrı mezhebe bağlı olduğu için, yani sadece dini farklı yorumladığı için insan öldürenler, ölenler…

    amerika ile cennet’i birbirine benzeten adamın, memleketi nijerya’dayken hayal ettiği amerika’nın aslında var olmadığı yönündeki hayal kırıklığıyla da, vaat edilen cennetin aslında var olmadığına dair bir göndermeye dönüşüyor.

    en açık göndermelerden birinde de; adam hayatın içinde zor durumdayken, karısının karnındaki henüz doğmamış olan çocuğuyla konuşuyor bir sahnede, elini karısının karnına koyuyor ve çocuğuna, “sen şimdi tanrı’nın yanındasın, lütfen ona bana yardım etmesini söyle” diyor… o günün sonunda o ve patronu işinden oluyor, ona destek olan patronunun başı kanunla derde giriyor, omalu karısıyla birlikte şehri terk etmek zorunda kalacağı süreci yaşıyor, hayallerindeki evini kaybediyor ve aynı günün sonunda da, karısı rahatsızlanıyor ve karnındaki çocuk daha doğmadan ölüyor… sahne açıkça, “yardım edecek bir tanrı yok” diye bağırıyor.

    filmin sonundaki çocuk göndermesi de, sorunu tam da en başından tanımlıyor… adam arabasıyla bir lisenin önünden geçerken, arabasını kenara çekiyor ve lise takımıyla idman yapan amerikalı küçük çocukları izliyor… adam, çocuk yaşta amerikan futbolu oynamak için yetiştirilen ve sonunda o salgına yakalanmaları kesin olan küçük bedenleri, yüzünde bir hüzün ve umursuzlukla izliyor ve film orada bitiyor.

    din meselesinin sistematik bir sorun olduğunu, sistemin insanları daha küçük yaşta zehirlemeye başladığını ve filmde hastalık olarak tanımlanan meselenin, eğitim sistemi değişmediği sürece aynen devam edeceğini, insanların din uğruna ölüp, öldüreceğini, sistem değişmezse, bu şekilde yetiştirilen insanların o hastalığa yakalanmasının kaçınılmaz olduğunu söyleyip noktayı koyuyor.

    film çok akıllı biçimde, amerikan futbolu üzerinde din kavramını eleştirmiş.

    ---
    spoiler ---


    (coldfear - 6 Ocak 2016 20:35)

  • comment image

    will smith' in yaşlandığına dair işaret verdiği bir film olmuş.

    iki saat boyunca filmde en fazla konsantre olduğum şey onun yüzüydü, yaşlanmakta olan yüzü. neden bilmiyorum ama bu holivuut yıldızlarının yaşlanmasına şahitlik etmek beni hep hüzünlendiriyor, bu adamın da o eski parlak, ışıl ışıl güleç yüzü gitmiş, çizgilerine; paranın önünü alamadığı bir yorgunluk sızmış.

    maalesef, bu yorgunluk will smith'in oyunculuğunu da vurmuş, o eski enerjisi, doyurucu oyunculuğu kalmamış sanki.

    rolü, diğer filmlerine kıyasla çok daha durağan olsa da; aksiyondan çok daha uzak, zaten kendi iç dinamikleri yavaş işleyen bir adamı oynuyor olsa da, yine de o will smith enerjisinin eksikliği bambaşka bir durum ve izlerken fazlası ile hissettim.

    will dışında filmin konusu için "çok enteresandı" diyemeyeceğim, halihazırda gerçek hayattan uyarmalama bir film olmasından da anlaşılabileceği gibi, içerik değişse de, toplumlarım ve milletlerin tabularına dokunmanın ne kadar acı sonuçlara yol açabileceğini, her gün farklı farklı konularda zaten görüyoruz,

    özellikle insan sağlığı, üzerinde çok büyük rantların döndüğü bir konu, gerçeklerin nasıl gizlendiğini, ört bas edildiğini, bu konularda doğruyu söyleyenlerin nasıl susturulduğunu (en hafif yolu o kişileri itibarsızlaştırılarmaktır mesela) biliyoruz, görüyoruz

    yine de, idealizm hakkında, idealizm lehine olan gayet güzel bir filmdi diyebilirim.

    keşke will'in yaşlandığını görmeseydim...


    (trumanshow - 21 Ocak 2016 20:55)

  • comment image

    hiç fena olmayan ama hollywood klişelerini aşamayan film. yine iyi ve kötü insanlar var, iyiler çok iyi, kötüler katıksız kötü. hastalık teşhisini ilk defa anlattığı sahne haricinde beni heyecanlandıran sahne yoktu. konu oldukça güzel olmasına karşın film bana bu konunun ateşini yansıtamadı. imdb'deki puanı şu an 7.1 ama zamanla 6.5'lara gerileyeceğini düşünüyorum.

    will smith'in de oscarlık bir hareketi yok filmde, oscar'a aday gösterilen oyunculara ve filmlere hakaret olurdu bu filmdeki rolüyle aday olsaydı.


    (samuelwalter - 23 Ocak 2016 15:17)

  • comment image

    2016'da amerikan vatandaşlığı verilen, '68 nijerya doğumlu doktor omalu'nun nfl oyuncuları ve cte bağlantısını kurma hikayesinin çok keyifli kurgulandığı film. ne çok bilimsel, ne de çok üstünkörü; tam kıvamında bence. konu yakartop; hastalığın net tespiti halen ölüm sonrası. daha da acımasız olunabilirmiş ama bu kadarını dile getirebilmek bile başarı.

    filmin başlarında tanık kürsüsünde görüşünü söylemesini beklediğimiz doktor omalu'nun kendini tanıtırken verdiği medikal geçmişi, karakterin kredibilitesini ansızın tavan yaptırıyor en baştan. elinde sağlam materyali olan will smith de sazı eline almakla kalmamış, çok da güzel çalmış. yapıyor ara ara böyle şeyler.


    (veryansin - 28 Şubat 2016 19:02)

Yorum Kaynak Link : concussion