Süre                : 48 dakika
Çıkış Tarihi     : 23 Şubat 1999 Salı, Yapım Yılı : 1999
Türü                : Drama
Ülke                : İngiltere
Yönetmen       : Sarah Harding (IMDB)(ekşi), Charles McDougall (IMDB)(ekşi), Menhaj Huda (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Russell T. Davies (IMDB)
Oyuncular      : Aidan Gillen (IMDB), Craig Kelly (IMDB)(ekşi), Charlie Hunnam (IMDB), Denise Black (IMDB)(ekşi), Andy Devine (IMDB)(ekşi), Esther Hall (IMDB)(ekşi), Alison Burrows (IMDB)(ekşi), Caroline O'Neill (IMDB)(ekşi), Carla Henry (IMDB), Caroline Pegg (IMDB), Alfie Robinson (IMDB), Antony Cotton (IMDB), Saira Todd (IMDB), Ben Maguire (IMDB), Juley McCann (IMDB), Sarah Jones (IMDB), Peter O'Brien (IMDB), Susan Cookson (IMDB), Jonathon Natynczyk (IMDB), John Brobbey (IMDB), Jane Cawdron (IMDB), Maria Doyle Kennedy (IMDB), Jason Merrells (IMDB), Michael Norris (IMDB), Roxy Hart (IMDB), Adam Zane (IMDB), Pearce Quigley (IMDB), Alan Halsall (IMDB), Judy Holt (IMDB), Ger Ryan (IMDB), Kate Fitzgerald (IMDB), Stephen Taylor (IMDB), Ian McElhinney (IMDB), Lee Seddon (IMDB), Paul Copley (IMDB), Andrew Lancel (IMDB), Julie Armstrong (IMDB), Susan McArdle (IMDB), Olivia K. Critchley (IMDB), John Wheeler (IMDB) >>devamı>>

Queer as Folk (~ Diferentes Como Nós) ' Dizisinin Konusu :
Queer as Folk (US) Dizinin Amerikan versiyonunda beş gay, bir lezbiyen çift ve Michael karakterinin annesinin Pennsylvania eyaletinde bulunan Pittsburgh şehrindeki hayatları ekrana getirilmiş.


  • "porno izlemekten daha eğlenceli"
  • "temmuz ayının cnbc-e dergisinde bir okurun kalkıp editörlerden seneye bu diziyi istemesi beni kopardı ayrıca.. hayatında qaf mı izlememiştir yoksa yaşadığı ülkeyi mi tanıyamamıştır.. ilginçtir.."
  • "dün digitürk'te bu diziyi ilk kez izledim. olabildiğince kibar olmaya çalışarak şöyle tarif edeyim: dalyan gibi delikanlılar koçlar gibi tokuşuyor arkadaşım."




Facebook Yorumları
  • comment image

    gaylere ve lezbiyenlere öcüymüş gibi bakanlar için bir öğretici belgesel olabileceği gibi, diğerleri için gayet keyifli ve atraksiyonlu bir dizidir. ayrıca diziddeki bütün kahramanlar çok güzel çok yakışıklı bi başka deyişle cilloptur. izleyenlerin dibi düşer.


    (everythingbutthegirl - 11 Şubat 2002 19:14)

  • comment image

    sırf emmett in her sezonda ne giydiğini görmek için seyredilesi olan bir diziydi ....ayrıca zevksiz amerikalılar arasında ışıltı ile parlayan brian kinney'nin evi insanın aklını başından alır. evin dekarasyonundaki bazı detaylar dizi 2000-2005 döneminde gösterilmiş olsa dahi bugün hala moda olarak öne sürülen bir çok aksesuar vb detayları barındırmaktadır.


    (ride - 10 Ağustos 2008 21:14)

  • comment image

    us versiyonunda en sevdiğim diyaloglarından biri ilk sezondaydı:

    --- spoiler ---

    michael novotny: why can't we just fast forward to the sex? (niye sekse ileri saramıyoruz?)
    brian kinney: the point to a date or so explained to me by those who do that sort of thing is that you actually get to know the other person before you fuck them. (çıkmanın amacı, öyle şeyler yapanlar tarafından bana söylenildiği kadarıyla, birini sikmeden önce onu gerçekten tanımandır.)
    michael novotny: what a dumb idea! what if you don't like them? (ne kadar salak bir fikir! ya ondan hoşlanmazsan?)
    brian kinney: worse yet, what if you do? (kötüsü var, ya hoşlanırsan?)

    ---
    spoiler ---


    (aphrael - 8 Nisan 2011 18:12)

  • comment image

    şahane bir dizi olmasıyla birlikte, sanırım ülkemizde fazla bilinmemesinden olsa gerek, altyazılarının çevrilmediği ve çevrilen 3-5 altyazının da diziye hakaret denilebilecek türde, vasatın vasatı bir çeviriye sahip olmasıyla bizleri üzen yapımdır.
    tam da bu yüzden artık diziye el atmış bulunmaktayım. geç olması hiç olmamasından iyidir diyerek, çevirilerini devraldığım dizidir.


    (black lola - 28 Eylül 2011 11:15)

  • comment image

    bir adet posterini gördükten sonra kaç yıldır arayıp hiç bir yerde bulamadığım, en sonunda dizimag'in eklediğini görüp çığlık çığlığa izlemeye başladığım dizi. ilk sezonu bitirdiğim gün, 2. sezon eklendi, beni bekliyorlardı herhalde. ayrıca 2. sezon 4. bölümü izledikten sonra, bir bayrak kapıp gay pride 2012'ye katılmaya karar vermiş bulunmaktayım.


    (bunlar hep yalan dolan - 13 Kasım 2011 01:44)

  • comment image

    türk dizi sitelerine düşmüş harika dizi / hükümetin dizi sitelerini kapatacağının kesin işareti / bu siyasi ortamda bile hala farklılıkların kabul görebileceğine inanmak gerektiğinin kanıtı dizi / dizi sitelerinin kapatılmadan önceki intikamı. evet bu kadar çok tanımı var bence.

    seneler önce amerikada üniversite okuyan arkadaşlarımız keşfetmiş, bize de bulaştırmışlardı, sezon sezon yutmuştuk. ama deselerdi ki; gün olacak bu dizi herkesler izleyebilsin diye türk dizi portallarına düşecek, hadi ya derdim, bugün ana sayfada görünce dibim düştü. çok mutlu oldum. hala umut var. tam ne olduğunu bilmiyorum ama bir güç var.*


    (nothing personal - 1 Aralık 2011 00:53)

  • comment image

    sözlük ahalisi tarafından pek yüz verilmeyen dizidir sanırım. internetten dizi izlemenin mümkün olmadığı yıllarda ki bir bölümü de benim dial-up kullandığım zamanlarıma denk gelmekte, içim kurumuştu queer as folk izleyemiyorum diye. muasır medeniyet seviyesine sanırım türk ekranlarında bir brian kinney gördüğümüz zaman ulaşırız. sabahtan beri dindar nesil yetiştirme muhabbeti kafamda döndükçe brian kinney'ler emmett'lar geliyor aklıma. böyle de bir sıkıntım var, evet.


    (bktrus33xxx - 16 Şubat 2012 08:26)

  • comment image

    yeni keşfettiğim dizidir, nereden karşıma çıktı bilmiyorum ama niye bu kadar geç kaldım diye düşünüyorum. henüz 1. sezonu bile bitirmemişken diziyi bu kadar beğenmemin sebebi günümüzde bir hetero iken bile gitgide çemberi darlatılan özgürlüğümüzün onların umarsızca yaşaması mı yoksa erkek olsaydım gay olurdum diye düşünmemi sağlaması mı bilemedim. ayrıca gay arkadaşlarıma teessüf ediyorum gereksiz bir çok film dizi tavsiye edip bunu kendilerine saklamaları hiç hoş değil.


    (siyah pisicik - 20 Şubat 2012 10:02)

  • comment image

    --- spoiler ---
    2. sezonun ortalarına doğru bu justin benim canımı fena sıktı valla. hem mıymıy etti baştan yok öptürme yok iki kere sevişme bla bla. şimdi yediği naneye bak. sen kimsin be sen kimsin bunu brian'a yapıyorsun! diziden soğuttun valla sinirlerime hakim olamayacağım emmett olmasa. canım benim koca kalbini göremeyenler koca aletini görünce nasıl etrafında dolanmaya başladı, takılma sen kimseye.
    ---
    spoiler ---


    (siyah pisicik - 24 Şubat 2012 12:33)

  • comment image

    "biri sana yahudi olduğunu hatırlatana kadar, bir yahudi olduğunu unutursun. biri sana 'ibne' olduğunu hatırlatana kadar da, bunu asla hatırlamazsın."

    millenium'a henüz girilmemiş dönemlerde, discman'ların müthiş bi patlama yaptığı, kolsuz gömlek ve deri ceketlerin aşırı seksi sayıldığı, sanal sex denen nânenin yeni yeni keşfedildiği, backstreet boys'un herkesçe tanındığı, madonna'nın "american pie" şarkısını söylediği, birinci nesil külçe model cep telefonlarının hayatımıza girdiği yılların dizisi.

    şimdi, bu dizi "gay community" dediğimiz olayı tüm gerçekliğiyle gözler önüne sermektedir, âmenna. fakat bunu yaparken aslında bazen sınırların zorlandığını da kabul etmek lâzım. ama sınırların zorlanması diziden değil, "`gay community`"nin kendisinden kaynaklanıyor. yani gay'ler arasında birbirini teklifsizce dudaklarından öpen, dans ederken birbirine sürtünen, yatacak kimseyi bulamadığında birbiriyle beraber olan arkadaşlar, pisuarda işerken yanındakinin aletini göz ucuyla süzen insanlar olduğu kadar, barda herkes tarafından reddedilen, bar ortamlarına girmekten hoşlanmayan, hoşlanmıyormuş gibi görünmeyi cool zanneden, "out" olmaktan korkanlar da var. tüm bunları kendi perspektiflerinden gayet güzel aktaran bir dizi.

    "wannabe" gaylerin, ortam orospularının, drama queen'lerin, attention whore'ların, disko güllerinin, penise aç yaşlı kraliçelerin, herkesçe arzulanan erkeklerin, kimse tarafından arzulanmayan erkeklerin, kendilerine toplumda bir yer edinmeye çalışan lezbiyenlerin, gay'liğini yeni yeni keşfeden, bunun acılarını çeken ve kendini kabullenmeye - kabullendirmeye çalışanların dizisi bu.

    ama dizinin bazı yönleri de var ki fazlasıyla abartılı. yani nereye baksanız gay bulabildiğiniz, ya da her barın tuvaletinde, straight mekânlarda bile hemencecik bir quickie yapabildiğiniz bir dünya gerçeküstü kalıyor. erkek arkadaşını annesinin evine götürüp, spagettinin bir ucundan kendisi, bir ucundan da sevgilisi yerken ailesinin önünde öpüşecek şekilde ortada buluşmalarsa tamamen ütopik!?!?

    yine de çalan şarkılar ve şunun gibi bazı replikler akılda kalıcı ve şâhânedir.

    s02e03
    ted: prensiplerin olduğunda orgazma ihtiyacın olmaz.
    brian: sadece orgazm olamayanların prensipleri olur.

    sonuç olarak, tüm abartısına ve sekse açlığına rağmen, yine de dostluğun arkadaşlıktan daha önemli ve önde olduğunu gösteren bir dizi olmasını seviyorum.

    long live the queer!


    (kirlikedi - 29 Mayıs 2012 02:24)

  • comment image

    bir gay arkadaşın laf arasında geçirivermesiyle bakalım nasılmış hevesiyle oturup izlenen, sonra da başından kalkamamakla sonuçlanan ve başroldeki oyuncular özelinde aslında her kesimden ve her yaştan gay ve lezbiyenin hayatını, her iki açıdan da, zevkleriyle ve karşılaştıkları zorluklarla konu alan tedavi niteliğinde dizi. biri size homofobik olduğunu söylüyorsa sabah akşam birer bölüm izlesin ertesi yıl gay pride'da yeri garanti.

    pek ayrıca (bkz: pflag)


    (genia - 10 Kasım 2012 13:49)

  • comment image

    zamanin cok ötesinde olan bir diziydi. yapildigi yillarda gerek cesareti gerekse de cekimlerinde ki yaraticiligi, o güzel müzikleri......
    suan bu dizi ayni sekilde gösterilse yine olay olur ve demode kacmaz. bu dizide en cok sevdigim nokta tipik gay sinemasinin aksina trajedi ve dramayi abartarak vermemesi. dizinin mesaji acik gayiz sevisiyoruz ve bunu heterolardan daha dürüstce yapiyoruz. heterolar kapi arkalarinda sessizce sevisirken, onlar sadece bunu daha göz önünde bar köselerinde yapiyorlar. birbirlerinden cok da farklari yok aslinda.

    --- spoiler ---

    son olarak dizimag´teki kullanici yorumlarina bakmanizi tavsiye ederim. bizim toplumda genelde kabul edilmeyen escinsellikle igili ultra cesur bu dizi hakkinda ki yorumlar , insanlarimizin ne kadar homofobik olsalarda konu dizi olunca kendilerini her sekilde kaptirabildiklerini gösteriyor. brain´a justin varken niye baskasiyla yattigi icin kizanlar mi istersiniz, justin kemanciyla gidince bir ask-i memnu sanip behlüle saydirir gibi kemanciya saydiranlar mi istersiniz. gercekten konu dizi olunca ne kadar uclarda olursa olsun dizi izleyici kitlemiz kendini kaybedip olaylari icsellestirebiliyor.
    ---
    spoiler ---


    (ucan inekler - 19 Ağustos 2013 01:38)

  • comment image

    brian kinney'in kişiliğini bir diyalogla özetleyebileceğimiz dizi.

    daphne ve justin konuşmaktadırlar. konu tabi ki brian;

    d- tell him you still love him
    j- yeah, right. he'd fucking laugh in my face
    d- write him a letter
    j- he'd teart it up
    d- i don't know. attempt suicide?
    j- he'd let me die


    (coyote w - 22 Mayıs 2014 21:57)

  • comment image

    temmuz ayının cnbc-e dergisinde bir okurun kalkıp editörlerden seneye bu diziyi istemesi beni kopardı ayrıca.. hayatında qaf mı izlememiştir yoksa yaşadığı ülkeyi mi tanıyamamıştır.. ilginçtir..


    (cointreau - 19 Temmuz 2004 23:17)

  • comment image

    ba$ karakterlerden brian 'harcanmi$ guzel erkek' kategorisindedir. gorevi dizideki her erkegi ve yeri geldiinde sirrini bilmeyen kadinlari ba$tan cikarmak ve hergece sex hayatini renklendirmektir. yakin lezbiyen bi arkada$ina en degerli hediye olabilecek spermlerini vermi$, ona ve karisina bi bebek kazandirmi$tir.

    siradan olamayacak, guzel senaryolu, bagimlilik yapan dizi.


    (faynassnigga - 10 Temmuz 2001 00:18)

  • comment image

    dün digitürk'te bu diziyi ilk kez izledim. olabildiğince kibar olmaya çalışarak şöyle tarif edeyim: dalyan gibi delikanlılar koçlar gibi tokuşuyor arkadaşım.


    (nazmiye demirel - 15 Şubat 2005 10:41)

  • comment image

    istanbul cangılında yaşamadığım için gayet iptidai yollarla ele geçirip izlediğim ilk sezonun ışığında biraz kalem oynatmak istiyorum.

    fransız ihtilali ve rousseau’cu insan hakları evrensel bildirisi avrupa devletlerini olduğu kadar kuşkusuz birleşik devletler’i de etkilemiştir, demokrasi, hukuk, sosyal devlet olma gerekleri adına. bildiri, hristiyanlığın karamsar bakış açısını* reddeden, insanın doğuştan iyi bir toplumsal varlık olduğu ideolojisine yaslanır. modern liberalizm bireyciliği ve bireysel özgürlüğü, kişinin karizmatik gücü üzerine kurulu iktidarı ve heterojen toplum fikriyatını yüceltir. yönetim “babanın sembolik düzeni”ne çoktan geçmiştir, ancak toplum ondan fedakar bir anne olmasını da bekler. herkes için eşit imkanlar talep eder. entropinin baş göstermemesi için otorite genişler, bürokrasi şişer. yönetim sana, john lennon’ın dediği gibi din, seks ve televizyon verir. köktenci kanatlar düzeni baskıcı olmakla suçlar. toplumsal baskıdan sıyrıldığı anda doğasında olan acımasızlık kovuğundan çıkar. paglia’ya göre, tecavüzcüyü yaratan toplumsal koşulların kötülüğü değil, esasen toplumsal koşullanmanın iflasıdır. toplum suçlu olan değildir, ama suçu denetim altında tutan güçtür.

    foucault’nun dediği gibi cinsellik bir iktidarsa, cinsel özgürlük ve kurtuluş modern bir yanılsamadır. doğada hiyerarşiler vardır, toplum da kendi alternatiflerini yaratır. yani mucize sizde, içinizde saklı değildir. insanoğlu baştan kokmuştur. tarih ve birleşip çözülmüş toplumlar boyunca cinselliğin başı ezilmiştir. oysa ki doğanın tiranlığı toplumunkinden güçlüdür, cinsellik lanetli, karanlık ve efsunlu bir mekandır.

    dizideki pittsburgh toplumsal koşullanma olarak sıradan bir amerikan kentine denk düşerken, kimlik mekanları bazında ütopik bir nitelik kazanır. dizinin karakterleri gündüzleri toplumsal varlıklar olsalar da geceleri uyanışa geçen insan doğasının karanlık dehlizlerine dalarlar. sentetik ışıklar ve müziklerle bir tekno-cennet bahçesi olan babylon (dizinin en uğrak noktası olan kulüp), sodom ve gomore’un günümüzdeki izdüşümü gibidir. davranışçı psikologlara göre din ve devletin baskısından bağışık insanlar özgürleşmeyi tahammül edilemez bulup, depresyon ve uyuşturucuyla köleleşmenin yeni yollarını ararlar. daha dizinin ilk bölümünde brian kinney oğlunun doğumunun gerçekleştiği hastaneden dönerken ağzına bir e atar. bu brian’ın ve brian özelinde dizinin yaratıcılarının aile romansıyla açıkça taşak geçtikleri bir sahnedir. dizinin geyleri moral olarak sunmak gibi bir derdi yoktur. babylon’da da mebzul uyuşturucu tüketimi vardır ve müdavimlerin birçoğu esrarengiz bir seksüel auranın artalanında çok mutsuzdur. sadece geyler değil, erkekler mütemadi bir cinsel gerginlik içerisinde dünyayı turlarlar. erkeklerin yatak hayatı bir cinsel sürgündür bir bakıma. doğa dominant erkekleri tohumlarını rasgele saçması için teşvik eder anatomik olarak. eril jenital metafor yoğunlaşma ve hedeflemedir. bu bakımdan rasgele cinsel ilişki yaşama güdüsü bir erkek için aşkı ucuzlatma riski taşısa da düşünceyi keskinleştirir. çünkü erkek gizemli ve kutsal bir mekan olan kadın bedenini (kutsal olan her şey gibi) kirletme ve ihlal etme arzusu duyar. kadını bir seks makinesine dönüştürerek doğanın dehşet verici akışını, fokurdayan taşkınlığını durdurmak, sabitlemek, odaklamak ister.

    babylon sakinlerine, yani dizideki geylere baktığımızda kurumlu güzellikleriyle hindi gibi kabaran bu erkeklerin, streyt ya da gey, her erkek için geçerli olan temel yasaya boyun eğdiklerini görürüz. cinselliğini kanıtlama ihtiyacı. erkek egemen söylemde cinsellik erkeğin enerjisinin kadının doygunluğu ile tüketilmesi ise, babylon habitatında “kendine benzer bir başka benliğin sürekli ve kaygılı olarak araştırılışıdır”. babylon’da ivedi niteliğe sahip odalar ve brian’ın dairesi aynalarla kaplıdır. sevişirken kendilerini ve birbirlerini izlerken narkissos efsanesine gerilerler.

    dizinin ana karakteri, herkesin malum bir biçimde delirdiği brian, sinemada ve edebiyatta çok az örneği bulunabilen bir homme fatale’dir. ona umutsuzca aşık olan justin, michael’in lise yıllığında brian’ın yeniyetmelik resimlerini görmüştür. “kimya laboratuarındaki geekmişsin sen” der, dalga geçerek. brian, daha yakışıklı, daha kaslı, yaşça kendinden daha büyük ve cinsel bakımdan daha gelişmiş başkalarının bedenlerine göre kendi bedeni üzerinde edindiği elverişsiz izlenim ve güvensizlik sonucu, disiplinli bir çalışmayla kendini başkalaştırmayı seçmiştir. kusursuz bir fiziği vardır, teklifsiz, küstah ve tekinsizdir. “i don’t do boyfriends” şiarını edinmiştir. tek gecelik ilişkilerde rekoru vardır ve bundan yüksünmez. gurur da duymaz, çünkü kimseyle özel hayatını paylaşıp bunu açıklama noktasına getirmez.

    femme fatale, anne ile çocuk arasındaki mistik bağ tarafından yaratılmıştır. “femme fatale, kadın narsisizminin, çocuğun doğumu, eş ya da sevgilinin çocuğa dönüşmesiyle tamamlanan o çelişkili inceltilmiş hallerinden biridir” der paglia. brian’ın dizi ilerledikçe tanışma şansı bulduğumuz annesi soğuk ulaşılmazlığı ile önce davet eden, kendinden geçiren ve ardından yok eden frijit bir femme fatale, bir medusa’dır. brian tıpkı oedipus gibi babayı öldürmüş (hayatından çıkarmış), anneyle aşk-nefret ilişkisi ihsas etmiştir. anne vaktiyle o işi halletmiş, kocasından zaten boşanmış; varını yoğunu hayır işlerine vakfetmiştir. brian’ın bir önceki gece becerdiği adamın, annesinin devam ettiği kilisenin rahibi olduğunu fark ettiği an oldukça reformcu ve sınırları zorlayan bir sahnedir. babası ölümcül hastalığını oğluna açıklamaya geldiğinde, brian’ın out olmayı seçmesiyle kantarın topuzu iyice kaçar.

    brian’ın çekiciliğinin sırrı anti kahraman olmasıdır kuşkusuz. brian’ı içten içe çocukluğundan beri seven michael’e sevgilisi sorar, onda olup bende olmayan nedir diye. evet, artık diziden replik alıntılamayağım. iyice soap opera gibi geliyor kulağa yazdıkça.

    kültür ve sanayi gelişip doğa bir kenara itilince kadının önemini kaybetmesi kuramı herkes için aşinadır. dizinin erkekleri vakitlerinin çoğunu spor salonlarında idman yapmak, babylon’da gey argosuyla söylersek koli aramakla geçirirken, kadınlar, sanırım dizinin yapımcılarına ilginç gelmiyorlar, ya da bu dizi geyler için çekilen ticari bir oyuncak, deli gibi çalışırlar. michael’in –hakkında bir entry girilmesi farz olan- vefakar ve cefakar annesi çok çalışmaktan sürmenaj bile olur.

    erkek karakterlerin iş portreleri de oldukça gerçektir. michael bir süpermarkette denetçidir. iş arkadaşları geceleri daldığı marjinal hayata oldukça yabancı, country barlarına gitmeyi tercih eden insanlardır. brian argeci veya reklamcıdır. ne iş yaptığını çözemesem de oldukça eğlenceli ve fakat stresli bir iş olduğu hissettirilir. emmett cinsel kimliğini özgürce yaşadığı bir butikte çalışırken, ted seksin tüyler ürpertici düzensizliğinden kaçıp matematiğin saydam dünyasına sığınmış bir muhasebecidir. ve dizinin bana kalırsa en gerçek karakteridir. sıra dışı zevkleri vardır. yakışıklı bir adam olmasına karşın kendine güvenden yoksundur ve arkadaş grubunda bir hayalet gibi gezinir. ezeli beğenilmezliğinin acısını bir gün, yine kendisi gibi opera ve şarap gibi ince zevkleri olan erkek arkadaşını, ağzının koktuğu ve yeterince fit olmadığı gerekçesiyle yataktan atarak çıkarır. geylerin şekilciliğine bir atıftır bu, ve dizi kaleyi içten fethetmek konusunda homofobik söylemden çok daha başarılıdır.

    gene paglia’ya kalırsa son çeyrek yüzyılda üremenin daemonikliğini reddeden, apollonik çizgide erkekleşmiş bir kadın tipi türemiştir. rasgele cinsel yaşam erkeği kesifleştirirken kadını kendine mundar eder. yabancılaşır, nörotikleşir hatta paglia’ya göre. doğum kanalını temiz tutmak ve görünmez bir cenini korumak kadının psikolojik kısıtıdır. ally mcbeal’den sex and the city’e (ve daha birçok örnekte) bu zamane kadını en az bir erkek kadar esrik ve serseri ruhlu resmedilir. dizinin iki kadını, melanie ve lindsay ise “doğanın yorulmak bilmez bir mükemmellikle kadını donattığı” annelik faaliyetine geçmişlerdir. beraber bir bebek büyütmektedirler ve gönül telimi titretmektedirler.

    iyi sanat tahayyül eder ve kavramsallaştırır. tokuşan erkekler, bebek katilleri veya bir cenaze evi hakkında olabilir. sanat acıdan doğan hazla amansızlaşır, buruklaşır. geyler ve streytler diye iki ayrı kutup yaratmak, onlara özgü eğlenceler, ürünler, ilgi alanları ve seçenekler yaratmak modern pazarlamanın konusudur. bize düşense, önyargısız ve infazsız okumadır.


    (velouria - 28 Ağustos 2005 23:32)

  • comment image

    gereksiz bir bilgi vereyim. güzel ingilizcemizde "there's none so queer as folk" şeklinde bir deyişten gelmekte imiş dizinin adı. ki bunu, "insanoğlundan daha tuhafı yoktur" diye çevirebiliriz kabaca. queer sözcüğünün hem "tuhaf" hem de "ibne" anlamına gelmesi ve üstelik deyimin de insanlar arasında her türlü tuhaflığa rastlanabileceğine işaret ediyor olması böyle üçlü beşli, emmeli gömmeli bir cuk oturmasına meydan vermiştir.


    (konor - 11 Ekim 2005 03:12)

Yorum Kaynak Link : queer as folk