The Universe (~ A Világegyetem) ' Dizisinin Konusu : Beatles’ın 33 şarkısından bir aşk hikâyesi... Liverpool’dan yola çıkıp kayıp babasını aramak üzere New York’a giden Jude, yolunun Lucy ile kesişmesi üzerine, kendini savaş karşıtı protestoların ve rock’n roll temelli bir hayatın ortasında bulur. Jude ve Lucy, 1960’larda, rehberleri “Dr. Robert” (Bono) ve “Mr. Kite” (Eddie Izzard) eşliğinde, ilham perilerinin kol gezdiği Greenwich Village’dan, sokaklarında isyan bayrakları dalgalanan Detroit’e uzanan dönemin savaş karşıtı ruhunun parçası olurlar. Jude’un kardeşi Max’in Vietnam’a gitmesi çifti üzerinde dolaştıkları pembe buluttan indirip başka gerçekleri keşfetmeye zorlar.
How the Universe Works(2010)(9,0-4487)
Wonders of the Universe(2011)(8,9-3493)
Wonders of the Solar System(2010)(8,8-3884)
Human Universe(2014)(8,7-1011)
Through the Wormhole(2010)(8,6-17317)
Journey to the Edge of the Universe(2008)(8,6-3359)
Into the Universe with Stephen Hawking(2010)(8,6-4651)
The Planets(1999)(8,5-1328)
Stephen Hawking's Grand Design(2012)(8,4-1123)
The Elegant Universe(2003)(8,3-2050)
Stephen Hawking's Universe(1997)(8,3-921)
How the Earth Was Made(2009)(8,0-645)
her izlediğim filmden sonra sözlükte onunla ilgili sayfanın sonuna gidiyorum, bazen bir şeyler yazıyorum, bazen vazgeçiyorum, yazmıyorum...bu filmi izlememin üzerinde 17 saat geçti, hala görüntüler, şarkılar kafamın içinde yüzüyor, savaşın boktanlığı, aşkın güzelliği, müzikler, müzikler...güzel değil etkileyici, etkileyici değil büyüleyici, büyüleyici değil...yok, uygun kelime yok...
(gez goz arpacik - 26 Ekim 2007 17:33)
normal bir film desem değil, müzikal desem o da değil. böyle garip süper bir film.öncelikle, the beatles sevmeyen insanları sıkabilecek bir filmdir efendim. en azından ingilizce biliyor olmanız lazım diye düşünüyorum çünkü filmin çoğunluğunu şarkılar oluşturuyor ve şarkıların çok kısıtlı bölümleri için alt yazı mevcut.the beatles hayranları için oldukça sevimli göndermeler mevcut filmde.--- spoiler ---sadie*, molly, desmond*, maxwell* ,jo jo*, when i'm sixty-four ,the cavern club,prudence* ,jude* ,lucy*,she came in through the bathroom window ,the beatles rooftop concert ,magical mystery tour ,doctor robert,rita* etc. etc.--- spoiler ---açıkçası beatles bilmeyen, sevmeyen birinin gözünden tam bakamadığım için onların sıkılabileceğini öngörüyorum ancak the beatles seviyorsanız, kesinlikle bu filmi kaçırmayın. şarkıların kullanımı, hikaye ile bağdaşması, farklı yorumları... kesinlikle kaçırılmaması gereken bir masterpiece...the beatles seven biri olarak; sinemada benimle birlikte benim hissettiğim şeyleri hisseden insanların olması hem şaşırttı hem de çok sevindirdi. --- spoiler ---ey beatlesçı, bizden olanları ayırmak için jeneriğin en sonuna kadar bekle, hala yerinden kalkamamış ve perdede "all songs are written by john lennon, paul mccartney and george harrison" yazısını görmeden ortamı terk etmeyi içine sindirememiş insanları gör :)--- spoiler ---son bir sözüm de lennon/mccartney' ve tabii ki george harrison'a... yahu siz nasıl insanlarsınız ? "çağımızın mozartları" diyenlerin yanılmadığını bir kez daha gösterdiniz...--- spoiler ------ spoiler ---ayrica i want you/she's so heavy yorumu koparıyor... --- spoiler ------ spoiler ---
(event - 3 Kasım 2007 02:30)
insan bi filme aşık olur mu ya? bu filmde olur işte... girl ile bizleri daha baştan mest eden, i want to hold your hand ile tüylerimizi diken diken eden, let it be ile ağlatan, come together ile gaza getiren, dear prudence ile bizi bulutların üzerine çıkaran, i am the walrus ve being for the benefit of mr kite ile delicesine eğlendiren, strawberry fields forever ile hassiktir dedirten, revolution ile ayar veren, while my guitar gently weeps ve across the universeü üstüste çalarak duygusal bünyemize double penetration yapan, hey jude ile gözlerimizi dolduran, all you need is love ile de "işte beatles bu" dedirten inanılmaz film... film desen film değil, müzikal desen müzikal değil... direk bir the beatles şöleni işte...
(hypnosis da loadstar - 4 Kasım 2007 13:14)
muhtesem metaforlara sahip film. soylemeden edemeyecegim, en etkileyicisi:--- spoiler ---duvardaki cilekler, bomba olan cilekler, sadienin album kapagindaki cilek, kanayan cilekler, lucynin gozyasi, maxin silahi, televizyonu bombayalan cilekler... bir de calan strawberry fields forever.. --- spoiler ---sadie sanki biraz janis joplin, gitarist jojo da biraz jimi hendrix..ayrica son derece romantik bir film. ve gene soylemeden edemeyecegim:--- spoiler ---golde sevisen lucy ve jude..--- spoiler ---ha bir de 70ler: bir yanda savas, savas karsitlari, bir yanda saykadelik atmosfer, oteki tarafta aileler ve onlarin devrimci ya da asik cocuklari ve muzikler..is-okul-ev arasinda mekik dokuyan bendenizi az da olsa silkeleyip kendine getirmistir. muhtesem bir film, muhtesem muzikler. izleyiniz.
(asteroid b612 - 10 Kasım 2007 01:12)
max adli sarisin cilgin genc aslinda kurt cobain'dir. [metaforlarin en ucundayim, bir bulut misali]
(hulusi acek - 10 Kasım 2007 01:22)
çok ama çok beğendiğim, her sahnesinden, her saniyesinden; kulaklarım, gözlerim ve kalbimle büyük keyif aldığım, bitmesin istediğim, yine izleyeceğim; yer yer, kırpmadığım gözlerimi dolduran film... sıkça yer verdikleri müzikal ve görsel kolajlar, tablo gibi sahneler çok başarılıydı. janis joplin, jimi hendrix, 60'ların ruhu, neredeyse hepsi sığmıştı bu 133 dakikaya... büyüleyici, rüyadan çalıntı, göndermelerle dolu... * renkleriyle, sahnelere cuk oturan müzikleriyle, başrol ve yan rollerdekilerin şahane oyunculuklaryla, muhteşem şarkılarla damak şaklattırıcı bir lezizlikteydi. müzikallere pek ısınamayan ben, hair ile bu filmi apayrı bir kefeye koyuyorum, kalbimin de ayrı bir yerine... bu yüzden bu film için daha epeyce çakılacağım sinema koltuğuna anlaşılan... [filmekimi'nde bilet bulamayıp da kaçırdığıma şu yönden üzüldüm, sadece cinebonus sinemalarında oynadığından, arkamda ota-boka bağıra çağıra yorum yapan gerzek veletlerle izlemek zorunda kaldım. ama ne gam!]sinema çıkışı eve gelir gelmez, kafamda şarkılar ve görüntüler renkli geçit yaparken, beatles ve janis joplin albümlerini çalma isteği uyandırdı bende. karşı koydum mu bu isteğe? haşa!özellikle şu diyemem, o kadar çok sahnesi unutulmazdı ki. --- spoiler ---ama en çok çileklerden kan akan, strawberry fields forever sahnesi... bir de otobüsle yol aldıkları sahne... jude'un, lucy'nin uyurken resmini çizdiği ve akabinde bir sigara tellendirerek şarkı söylediği sahne... çatıdaki all you need is love ile sondaki hey jude sahneleri... of be!--- spoiler ---jim sturgess, şarkı söylediği, hatta perdede arz-ı endam ettiği her sahnede muhteşemdi. özetle beatlesseverler daha çok sever mutlaka, ama eminim sinema ve müzik sevenlerin görmesi gereken bir film bu. en azından kendini "iyi" hissetmek isteyenlerin... *(bkz: http://www.interscope.com/…x?mid=720&aid=570&bhcp=1)
(kacin kurbagasi - 10 Kasım 2007 22:04)
içinde bir kadın nasıl olur da banyo penceresinden gelir in cevabı saklı olan film.
(neisseria - 28 Kasım 2007 16:13)
sevgili anneciğimin muhteşem the beatles plak koleksiyonu eksik olmasın (mezuniyetimle birlikte bana armağan etmiştir), "6 yaşından beri beatles dinliyorum ulan" bir insan olarak bu filmi ilk izlediğimde, daha doğrusu -izlerken- sürekli gözlerim doldu. bu şöyle bi' histi; tüm geçmiş-şimdi-gelecek aynı anda gözler önünde had safhada duygusal bir akışla sunuluyordu bana, sadece -bana-, ve bu hissi büyük ihtimalle ben hariç kimse de hissedemeyecekti. yarabbim jude! tanrım, sexy sadie! diye heyecanlana heyecanlana, ağlamaya yüz tuta tuta izledim ilk. ikinci izleyiş bir nebze daha bilinçli oldu tabii, bunun bir film olduğunu da aklımda tutmaya çalışarak, mevzu bahis beatles olunca şarkılara kilitleniyor insan - tekrar söylüyorum - beatles'ın yeni nesilde en utanmaz, en apaçık temsilcilerinden biriyim. (ki yıllar yılı "sert çocuklar" tarafından hor görülen beatles, sırf benim sayemde bile bir kaç insanın hayatına girebilmeyi başarmışsa bu benim için büyük bir zafer) neyse; diyordum ki filmin görsel dünyası da inanılmazmış. özellikle bir kaç ayrı rotadan anlatılan hikaye, beatles'ın her dönemini (özellikle dr. robert sahnelerin gülü olmadan o barda blue jay way'i duymuş olmak bir onurdur); çocukluğunu, naifliğini, büyüme sancılarını, isyanını, umursamazlığını, reddini, aşkını, üzüntüsünü, kafalarını, kafalarının farklı safhalarını anlatmaya çalışmış; ve yapmış da... canımın içleri.tekrar tekrar izleyişlerim, olsa olsa sürekli aynı "manyak" hisleri yaşamak istememden ve birazcık da olsa yakın dünyamla paylaşmak bu öforiyi.bu filmden haz almayan benim gözümde maldır, öküzdür, arkadaşlık edilmemesi gerekendir. uzun sözün kısası; bu filmi seyredin ve bir gün size "hayatınızda tek bir grup dinlemek zorunda kalsaydınız bu hangisi olurdu?" diye sorarlarsa göğsünüzü gere gere "the beatles!" diye cevap verebilirsiniz belki. canlarım benim.
(marty mcfly - 26 Mayıs 2008 10:39)
herşeyiyle mükemmeldir, şarkılar harika yorumlanmıştır ama şu filmi yanaklarından sıkılası sevimli bir film yapan aha şu sahnedir: jude, amerika'ya ayak bastıktan sonra princeton'a gitmek için otostop çeker ve sonunda bir araba durur. ingiltere'de sürücü tarafının önde sağda olmasına alışan jude ilk önce arabanın arkasından sol tarafa geçmeye yeltenir fakat duraksayarak yüzünde hafif bir gülümseme ile sağ kapıya doğru yönelir.şirin misiniz ulan siz?
(morgalad - 17 Ağustos 2008 00:10)
her the beatles şarkısına anısı olanlar için defalarca izlense de aynı keyfi verecek meyveli pasta gibi bir film. tam yaşamak istediğim dönemleri, muhteşem müzikler ve koreografilerle anlatan, the beatles yörüngesinde günlerce dolaştıran güzellik. on the road'ı okuyup,easy rider ile birlikte sürekli ilerlemiş, janis joplin biyografisinden muhteşem 60'ların sonunu öğrenmiş, woodstock 69 fotoğraflarına bakıp iç geçirmiş, lennon için hala üzülen, kendisini hippi dönemine ait hisseden tüm beyaz zencilerin başucu eseri olmuş film. winamp açmıyor, direk filmi dinliyorum ofiste.
(mies - 13 Mart 2009 13:54)
ara, google, handrix, joplin, dinle, beatles, dude, savaş, aşk, lucy, radikal, universe, max, vietnam, genç, hippi, julie taymor, ingiltere, bira, sigara, müzik, çilek, ordu, sam amca, gitar, blues, deniz, çimen, resim, amerika, otobüs, sirk, asker, seviş, izle, güzel, film.
(doc dr stein - 23 Mart 2010 00:06)
öss'ye hazırlanırken, dershane - ev arası yaklaşık yarım saat süren yolculuklarım sırasında dinlediğim yegane şarkıydı across the universe. dinledikçe, aslında içten içe benden bir bok olmayacağını bilsem de geleceğime dair umutlandırırdı beni. bir şeylerden asla umudu kesmemeyi öğrendim ben bu şarkıyla, umut şarkımdır benim.öss geçti, hatta üstünden 2 sene daha geçti, asla değişmedi umut şarkım, beni hiç yarı yolda da bırakmadı. ha üniversiteyi kazandım mı? evet. istediğim yerde miyim? yakınında bile değilim. mutlu muyum? hayır. ama hala bu şarkıyı dinlerken umut ederim, neyle ilgili olduğu önemli değil. hiçbir şarkının dolduramayacağı bir yere sahip. o zamandan bugüne hayatımda değişmemiş çok az şeyden biri. değişmesin zaten, çok iyiyiz böyle.
(aslpls - 31 Mayıs 2011 20:49)
the beatles tarafından yayınlanmış iki versiyonu vardır. birincisi wildlife versiyonu olarak bilinir ki başlangıcında kuşlar kanatlanır ve hemen ardından gitarlar girer. bence en iyi versiyon budur. bu versiyon past masters volume two albümünden dinlenebilir. şarkının diğer versiyonu ise let it be albümünde bulunur. bu versiyonun mixi beatles'a danışılmadan phil spector tarafından yapılmıştır fakat en bilineni de budur.şimdi wildlife versiyonu da ne ola ki diyenler için ayrıntılı bilgi. 1969 yılında world wildlife fund yararına bir albüm yayınlanmıştır: no one's gonna change our world (world wildlife fund charity lp). işte orijinalde, beatles'ın bu albüme verdiği bir şarkıdır across the universe.
(the beatles - 3 Mart 2003 11:54)
beatles şarkısı, fiona apple coverlamış, iyi de yapmış
(ultraviolent - 28 Ekim 2000 12:56)
umutsuzluk mu çekiyorsun? kafan mı bozuk? dünya daha ağır bir yer mi?işte o zaman tedavin burada bebeğim. ilacın bu filmin son dakikalarını açmak. evet. çok net. her türlü depresyonun ilacı. ya da ben çok depresyona girip üzülmüyorum. var bir psikopatlık. all you need is love. bap ba bara baam.
(alchoburn - 23 Kasım 2011 19:27)
kelimeler, kağıt kaseye dökülen sonsuz yağmur gibi uçup gidersürtünerek ilerleyip , evren boyunca kayarkader sözcükleri sevinç dalgaları berrak zihnimden beni kucaklayarak öpüp okşayarak sürükler .jai guru deva om hiç bir şey dünyamı değiştiremezkırılan ışık hayalleri ,beni tekrar tekrar çağıran bir milyon gözün dansetmesi sankive evren boyunca düşünceler bir posta kutusunun içindekidinmeyen rüzgar gibi amaçsızca dağılıyorevren boyu çizgilerini sürerken bilinçsizce karışıyorjai guru deva om hiç bir şey dünyamı değiştiremezkahkaha sesleri, gölgelerbeni tahrik ve davet ederekgözlerimin önünde uçuşuyoretrafımda parlayan bir milyon güneş gibiölmeyen sonsuz bir aşk , beni evren boyunca tekrar çağırıyor.jai guru deva om hiçbir şey yaşamımı değiştiremezhiç bir şey dünyamı değiştiremez jai guru deva, jai guru devalennon / mccatney
(edain - 12 Nisan 2003 00:51)
sözlükçüler nasıl belirtmemiş de bana kalmış bilmiyorum ama;filmdeki çatıda don't let me down sahnesi tabii ki beatles'ın çatıda don't let me down performansına göndermedir.
(dave87 - 23 Aralık 2011 18:24)
is there anybody going to listen to my story? diye sahilden doğru gelen yumuşacık bir sesle başlıyor film. sesin sahibinin boncuk boncuk bakan gözlerini görünce de "sen anlatırsın da biz dinlemez miyiz boncuk?" şeklinde düşüncelerle bir anda filmin içinde buluyoruz kendimizi. çok güzel sesler, renkler, görüntüler birbirini kovalarken the beatles şarkıları eşliğinde vietnam, savaş, martin luther king, hippiler, lsd kafaları, liverpool'daki tersane işçileri, sanat, resim, müzik, devrim, aşk derken duygudan duyguya koşarak 2 saati aşkın süre nasıl geçmiş anlamadan bitiyor. özellike i've just seen a face sahnesindeki neşe, let it be ve while my guitar gently weeps'teki hüzün, because ve something'deki huzur, strawberry fields forever'daki öfke, hey jude'daki umut ve all you need is love'daki mutluluk insanı filmi tekrar tekrar izlemeye itiyor. kısacası, afişinin daha etkileyici olabileceğini düşünsem de, türkçeye "seni istiyorum" olarak çevrilmesini dahiyane(!) bulsam da, popüler bazı the beatles şarkılarına yer verilememiş olmasının eksikliği hissedilebilirse de ve de sonu daha güzel olabilirmiş gibi geldiyse de, izlemesi oldukça hoş bir müzikal film. çok sevdim. özellikle müzikal sevenlerin hele bir de the beatles şarkılarına aşinalarsa seveceklerini düşünüyorum.
(arrsu - 10 Kasım 2013 18:18)
sabah kahvaltılarında yenen reçelli krepleri, camdan yansıyan güneş ışığı yüzünden izlenemeyen filmleri, rakı içerken burunlarını tıkayan insanları, şarhoş şarhoş sarkı söylerken birbirin seslerini bastırmaya çalışan devrik assolistleri, iki eli tutan iki farklı eli, iki elin sahibini teselli etmek için bulanık gözünün içine bakan başka gözleri, gece yarısı kaldırımda oturup yenen kurtlu fıstıkları, mail yazan titreyen parmakları, mail bekleyen zavallıları, artık mail beklemeyen iç bütünlüğünü kutsamış "feeling good" dinleyen dikbaşlıları, klimanın altında uyunan sabahları ağrılı uykuları, ağlayınca gözleri güzel görünen çizgi film kahramanlarını, sinirlenince mrs hyde'a dönüşmesin diye dikkatli konuşulan nutella canavarlarını, beyaz tenle uyuşmayan kızarmış gözleriyle can yakan anneleri, karşılarında oturan dik bakışları, bitirilemeyen projeleri, midsummer isimli bir parfümü, kadın dergilerindeki erkek parfümü reklamlarının mankenlerini, telefona bakarak geçirilen saatleri, asla aramayan sormayan eksi meyveleri-afrikalı hayvanları, sevgili bulmak için hayvanat bahçesine ya da manava giden salakları, abuk sabuk bir barda sezen aksu sarkıları isteyen sakat ruhları, taksim meydanında şarkı söylerken susturulan mecnunları, şarkı bile söyleyemecek kadar kırılmış susturanları, siyah göz kalemlerini, kendi küçük ama barındırdıkları büyük konsantre mekanları, king edward sigarları, genizleri yakan dumanı, yatağın üstünde ders çalışan kalpleri sağda solda kalmış beyinleri uyuklayan bedenleri, yan odadaki "ondan sonra ilk kez" bir şey hissedenleri, "tamam dayak istiyosun sen" ile "seni şebek" arasında gidip gelen yüz ifadelerini ve daha bir çok yazılamayacak ayrıntıyı... kısaca geçen yazı hatırlatan.. sanırım bu yüzden dinlenilmeyen şarkı. nothings gonna change my world, tuhaf ama sanki haklı..
(pirit - 25 Şubat 2004 04:09)
orijinali beatles'dan, süper güzel bir cover'ı fiona apple'dan gelen, meditasyon temalı olduğuna inandığım, bana gene bir başka süper parça olan rem'den imitation of life'ı -niyeyse- hatırlatan, art arda çalmalarını uygun bulduğum, hem neşe hem hüzün dolu bir acayip şarkı across the universe. belki de astral yolculuğu anlatmak istemiştir john lennon, çok emin olamıyorum, o seneler transandantal seneler. nihayetinde feyz alalım, jai guru de va om diyerek mesafeleri aşalım için yazılmış, relativite kuramını işleyen bu parçayla başbaşa kalalım. "pools of sorrow, waves of joy are drifting through my open mind, possessing and caressing me across the universe". yani diyor ki, there is no spoon, ya da ona yakın başka bir şey. (evet gene transandantal olmalarına bağlayacağım) fikri ile zikri her daim tutanlar için gelsin. words are flowing out like endless rain into a paper cup, they slither while they pass, they slip away across the universe pools of sorrow, waves of joy are drifting through my open mind, possessing and caressing me. jai guru de va om nothing's gonna change my world, nothing's gonna change my world. nothing's gonna change my worldnothing's gonna change my world.images of broken light which dance before me like a million eyes, that call me on and on across the universe, thoughts meander like a restless wind inside a letter box they tumble blindly as they make their way across the universe jai guru de va om nothing's gonna change my world, nothing's gonna change my world. nothing's gonna change my world.nothing's gonna change my world.sounds of laughter shades of earth are ringing through my open ears inciting and inviting me limitless undying love which shines around me like a million suns, it calls me on and on across the universe jai guru de va om nothing's gonna change my world, nothing's gonna change my world.nothing's gonna change my world.nothing's gonna change my world.jai guru de va, jai guru de vajai guru de va, jai guru de vajai guru de va.jai guru de va, jai guru de va.
(cheja - 2 Eylül 2001 02:04)
Yorum Kaynak Link : across the universe