• "anlattığı mesele itibariyle ağır..belgesel olarak vasat..megacities'deki namını takdir etsek de glawogger * bir ulrich seidl değil..*"




Facebook Yorumları
  • comment image

    31. uluslararası istanbul film festivalinde "fahişelere güzelleme" adıyla gösterilen michael glawogger belgeseli. önce tayland'daki hayatı anlatıyor, sonra hindistana geçip izleyiciyi baya bir üzüyor ardından meksikaya ugrayıp, çok cesur sahneler gösteriyor. oldukça ilginç ve güzel.


    (love me to my death - 11 Nisan 2012 21:49)

  • comment image

    ağzıma sıçan belgesel. bu nasıl bir dünya oğlum dedirtecek kadar iğrenç sahneler barındıran bir baş yapıt olmuş.

    belgesel ilk tayland'da başlıyor, burdaki kadınlar kendi istekleriyle yaptıklarını söylüyorlar, hayatın ne kadar sıkıcı olduğundan bahsediyorlar, hadi eyvallah buraya kadar tamam. sonra bir kaç kız daha gösteriyorlar bunlar fuhuş yaptıktan sonra erkeklerin olduğu bir fuhuş bar'a gidip aldıkları paraları adamlara sayıyorlar, çünkü onlarda sevgiye muhtaç. tayland'da herşey iyi olarak lanse edilmiş koşullar iyi mekanlar iyi, kadınların giyimleri modern, para iyi üstüne rüşvet falan derken, fuhuş kadınları standard bir hayat sürdürüyor aslında…

    sonra bangladeş'e geçiyoruz, içler acısı bir durumla karşı karşıyayız. mekan desen harabe gibi, tek renkli olan şey insanların giyisileri. gözlerindeki ışık desen çoktan uçup gitmiş. çocuktan yaşlısına kadar herkes orda. ama tayland'la, bangladeş arasında dağlar kadar fark var. çocuklar çaresizlikten fuhuşa batmış, günde 10 tane müşteriden bahsediyorlar, insanın kanı donuyor, hele bunu birde küçüçük çoçuklar anlatınca insan daha da bir insanlığından utanıyor. adamların iğrenç bakışları, kadınların hayata karşı çaresizliği herşey iç içe… kadınlar para kazanmak için resmen adamları odalarına sürüklüyor…yaşlanmış kadınlar iş alamadiklarını ve çaresiz olduklarından bahsediyorlar. giyimleri yine ritüel ve gayet kapalı. adamlar genelev olmasa, dışarda kadınlar dolaşamazdı diyorlar. insan düşünüyo, abi insanlık nereye gidiyor?

    en son durak meksika, burası tabiri caizse tam hardcore olan bir ortam. kadınların üstünde kıçlarını gösteren yarım yamalak etekler, adamlar beğensin diye kıçlarını bile arabanın camına dogru açabilme lüksüne girmişler bile. odalar cok sade, harebe değil belki ama yaşanacak yerde değil hani. yine aynı mevzular kadınlar obje adamlar seks düşkünü. burda uyuşturucu da var işin içinde. kadınlar hayatlarından bezmiş kaç kere intihar etmişler, ama becerememişler.

    kadınların sadece obje olarak görülmesi zaten içler acısı birde üstüne adamların sadece kafalarında seks'i düşünmesi of ki of. bazıları bunu öyle bir dil ile anlattı ki, yüzlerine tükürmek istedim.
    çaresizlikten küçüçük çoçukların hayatı bitmiş, kadınlardan bahsetmiyorum bile onların bır ayağı çukurda zaten…
    gözlerine baksan galaksi kadar keder dolu, sönmüş içlerindeki mutluluk.

    ölüme kadar mahkum hayatlar


    (rockcakalin - 2 Aralık 2012 02:21)

  • comment image

    anlattığı mesele itibariyle ağır..belgesel olarak vasat..megacities'deki namını takdir etsek de glawogger * bir ulrich seidl değil..*


    (jengshimishiva - 4 Mart 2013 00:28)

  • comment image

    maike rosa vogel*den bizi haberdar eden belgesel. 'where we meet' adli sarkisi kulagimdan cikmiyor. bu arada insani cidden strese sokan bir yapit. bittikten sonra uzun bir sure banglades'teki kucuk kizlari ve kendi kizimi dusundum. yalan dunya..


    (biberon - 8 Ağustos 2013 09:31)

  • comment image

    sırasıyla tayland, bangladeş ve meksika'daki fahişeleri, onların tüccarlarını, müşterilerini hepsinin seksle kesişen yaşamlarını anlatan belgesel.
    tüm bu insanların fuhuşa nasıl sıradan sanki yemek içmek gibi bi insan aktivitesi olarak baktığını uzun uzadıya verilen diyaloglarla sergilemesi izlemeye değer.
    özellikle tayland'daki mesleğini gönüllü icra eden fahişelerin yaşantılarını sergilemesi açısından kesinlikle izlemeye değer.

    --- belgeselin de spoilerı mı olurmuş ---
    tayland'daki genelevde fahişeler bi camın arkasında oturuyolar gelen müşteri bunlardan beğendiğini çağırıyo orda şöyle bi diyalog geçiyo iki fahişe arasında:

    f1: "annem tam bir baş belası... burası muhabbet edecek birileri olduğu için evden çok daha keyifli bir yer. evde etrafımda hep çocuklar ve yaşlı insanlar vardı. çocuklar da insanın canını feci sıkar. ailemden de yeterince para alıyordum ama hoşuma gitmiyordu. kendi paramı kendim kazanmayı yeğlerim."
    f2: "ancak sürekli makyaj yapıp boş boş beklemek de sıkıcı bir şey. işimizi zevk alarak yapmamız gerekiyor. seni kimse seçmezse yine sıkıcı oluyor."

    [bu diyalogdan anlıyoruz ki baya baya keyfen severek yapıyo bu hatunlar işlerini]

    hatta bu fahişelerin lideri olan kadın kameraya konuşurken şöyle diyo:

    "kızların çoğu sevgiye muhtaç oluyorlar. eğlenmek için barlara giderler. bardaki çocuklarla muhabbet ederler. bunun sıkıntı yarattığı zamanlar da olur. hoşlarına giden bir erkek çıkarsa orada tüm paralarını harcarlar. tüm kazandıklarını bu adamları şımartmak için harcarlar."

    hakikaten fahişe kızlar erkek eskortların olduğu bi bara gidip erkek seçiyolar ve gece boyunca eskortlara içki ısmarlıyolar.
    --- belgeselin de spoilerı mı olurmuş ---

    nitekim belgeselden tayland'daki fahişelerin türlerinin tek örnekleri olduğunu anlıyoruz tuhaf ben de tayland'ı pedofilin kol gezdiği tutucu bi yer olarak bilirdim. demek ki bambaşka yönleri de varmış erkek genelevi-barı olduğuna göre.

    işte bu gösterdikleriyle fahişeliğe çok farklı bi açıdan ışık tutmuş oluyo belgesel.

    bangladeş ve meksika'daki fahişelerin olayı tayland'dakilerden farklı tabii. onlarınki daha bi amatör fahişelik onlar hayatın vurduğu mecbur ettiği sıradan kadınlar. (tayland'dakiler manken gibiydi)

    belgeselde ilgimi çeken noktalardan biri de bangladeş'te bi berberin kameraya söylediği şu sözler:

    --- belgeselin de spoilerı mı olurmuş ---
    "mola verdiğimde çarşıya iner ve sikişirim. çok hoşuma gidiyor. her gün en az bir veya iki kez giderim. hiç aklımdan çıkmaz. buradaki yani faridpur'daki kerhane olmasa normal kadınların sokakta
    yürümesi bile imkânsız olur. erkekler o kadar azar ki önüne çıkan kadına tecavüz eder. o kerhane olmasa erkekler ineklerle, keçilerle iş tutarlar. burasının olması iyi. burası kapatılırsa yeni nesil çok zorluklar çeker.
    ben de öyle. ben de buraya rahatlamak için geliyorum."
    --- belgeselin de spoilerı mı olurmuş ---

    bu arada bangladeş'teki genelev de şöyle bi yer ve fahişeler de şöyle.
    berberin demecinden bangladeş'teki erkeklerin nasıl bi halet i ruhiye içinde olduklarını varın siz düşünün artık.**

    son durak meksika'da artık diyosunuz tamam burası kerane bunlar da fahişe. meksikadaki hatunlar baya fahişe görünümünde arzı endam ediyolar çünkü.
    burda fahişelerin striptizlerini, muamelelerini falan tüm çıplaklığıyla görüyosunuz. [belgeselin en vurucu sahneleri de bu sahneler zaten.]

    sonra kamera baya bi süre müşterilere çevrilmiş onların iğrenç yorumlarını küfürlerini falan dinliyosunuz. [bu kısım da vurucu.]

    lakin saydığım sahnelerin dışında bana pek işlemedi açıkçası belgesel. the price of sex ve human trafficking'den sonra çok yumuşak geldiği için olabilir.

    kadın tacirliğini, fuhuş batağına hiç bilmeden düşürülen genç kızların ağır dramını o ikisi kadar dehşet verici şekilde gözler önüne sermiyo. onun için zaten işte doğu avrupadır, balkanlardır oradaki zavallı slav * ırkının uğradığı zulmu hikaye edinmek lazım.

    son olarak belgeseldeki en ilginç ayrıntılardan biri bu üç yerdeki üç farklı tipteki fahişelerin hepsinin batıl inançlarının olması.
    belgeselde bütün fahişeler kendilerine özgü ritüellerle dua ediyo ve dilekte bulunuyolar. kuvvetle muhtemel tutunacak sığınacak başka hiçbi şeyleri olmadığı için..


    (sinefilozof - 31 Temmuz 2014 06:17)

Yorum Kaynak Link : whores' glory