• "(bkz: janus)"
  • "yiğit özşener'in de rol aldığı film."
  • "hiçbir şey anlatmayan, gereksiz bir film... imdb'de o puanları veren arkadaşları esefle kınıyorum."
  • "bok gibi bir filmdir. gidip de paranızı yakmayın."
  • "aklimda sadece oscaar isaac'in "bir cay lutfen" demesi kalan; giris, gelisme ve sonuc kisimlarinin iyi anlatilamadigini dusundugum film."
  • "zaman kaybı bit pazarından alınan bilezigin finalde mezara gomuldugu sahne icin istanbul'u dahil ettiklerini düşünmedim değil"
  • "rydal şapkası ve tipi ile genç rocky bilbao gibi ortalıkta dolanır durur."
  • "patricia highsmith 'in romanı"




Facebook Yorumları
  • comment image

    birkaç hayal kırıklığı:

    -istanbul'a pek yer verilmemiş ne yazık ki (en fazla 10 dk). bu beklentiyle gitmeyiniz. istanbul finale kadar gözükmüyor. filmin neredeyse tamamı yunanistan'da çekilmiş. yunanistan'ın antik yüzü güzel bir şekilde kullanılmış, fon oluşturmuş. keza girit de öyle. ama istanbul için aynı şeyi söylemek zor. gene hollywood filmlerinin çekildiği yerlerde çekilmiş film: kapalıçarşı'da. tabi bir de mezarlık sekansı var. başka da yok.
    -yiğit özşener son kurguya (final cut) kurban gitmiş gibi görünüyor. zira imdb'de gözükmesine rağmen filmde yok kendisi. umarım arkadaşlarını hava atmak için filme götürmez. yoksa iki kez izlemek durumunda kalabilir oynayıp oynamadığını anlamak için. bu kadar uğraşmaması için tekrar yazayım: ne yazık ki filmde yoksun.
    -istanbul gene ortadoğu'dan bir ülke olarak resmedilmiş. halbuki bence 60'ların istanbul'u, 2014'ün istanbul'undan daha az muhafazakardı (teşekkürler akp!)

    bunlar dışında klişe bir öyküyü izlenir kılmayı başarmış hüseyin amini. filmde gerçekleşen hiçbir şey şaşırtmıyor. iki erkek bir kadın klişesi üzerinden ilerledikçe ilerliyor öykü. senaryoda bir orijinallik olmasa da, daha önce gördüğümüz şeyler bizlere tekrar sunulmuş olsa da en azından bu sıkıcı bir şekilde sunulmuyor. ben izlerken eğlendim açıkçası. ama çok şey beklememek gerek. oyuncular ve kirsten dunst'ın güzelliği için izlenebilir. dunst gerçekten çok hoştu bu filmde. kıyafetiyle, saçıyla falan etkileyici idi. mortensen kıskanç-dolandırıcı koca rolünde iyiydi. üç karakter üzerinden ilerleyen bir film. en azından başka karakterlerle gereksiz yere hikaye dağıtılmamış. böyle de bir artısı var. sadece üç karaktere odaklanmış yönetmen. bu üç karakter arasındaki kedi-fare oyunu, "yakalanacaklar mı, yakalanmayacaklar mı?" heyecanı/gerilimi oluşturulabilmiş. lakin bu artılara rağmen sinemadan çıkar çıkmaz unutulan bir film. izle/unut. bir kalıcılığı yok ne yazık ki. umarım amini yönetmenlik kariyerine senaryosunu kaleme aldığı drive gibi kısa sürede unutulmayacak işlerle devam eder.


    (sherlock holmes 90 - 17 Mayıs 2014 19:56)

  • comment image

    hayatımda gittiğim en amaçsız en gereksiz filmdi.

    başrol oyuncularının hiçbiri dememiş mi "aga tamam sen güzel çekiyorsun biz güzel oynuyoruz falan da amacımız ne? ne anlatıyoruz? ne yapıyoruz biz burada? bu nasıl senaryo?!".

    gittiğim bir filmi beğenmemişsem en fazla harcadığım vakte üzülmüşümdür. verdiğim paraya yazık dememişimdir, ortada bir emek var sonuçta diye. ama bu film bunu da dedirtti bana.


    (ben ne bilim ben ne dedim - 24 Mayıs 2014 00:12)

  • comment image

    --- spoiler ---

    genelde sönük geçen yaz sinema sezonunda izlenebilecek ender filmlerden olan 2014 yapımı iranlı senarist ve yönetmen hossein amini filmi. filmin adında geçen ocak'ın iki yüzü sözü aslında january kelimesine kaynaklık eden antik yunan mitolojisindeki janus'a göndermedir. zira yeni başlangıçlar ve değişiklikler tanrısı olan janus, hem geleceğe hem de geçmişe bakması nedeniyle iki yüzlü olarak bilinir. filmin başrollerinde ünlü oyuncular viggo mortensen ve kirsten dunst ile guatemalalı genç oyuncu oscar isaac yer almaktadır. filmin büyük bölümü yunanistan'da atina ve girit'te, son bölümleri ise istanbul'da geçmektedir. türk oyuncular yiğit özşener ve ozan taş da filmde küçük rollerde yer almışlardır. çok önemli bir film olmasa da, ilgi uyandıran ve heyecanla izlenen bir yapımdır. film 1960'ların başında geçmektedir ve macera-gerilim karışımı bir kıvamdadır.

    ---
    spoiler ---


    (sanver - 5 Haziran 2014 23:37)

  • comment image

    6-7 bandında puanı hak eden, türkiye'de çekilen sahnelerinde gerçek türk karakter ve doğru düzgün türkçe'nin konuşulduğu bir film. tamam bizi ortadoğu ülkesi gibi göstermiş ama öyle yunanistan da bir medeniyetin beşiği değil hani. o yolculuktaki otobüs neydi öyle ya? kıbrıs'ta bile nadir bulunuyor artık onlardan...


    (hadrianapolis - 11 Haziran 2014 13:35)

  • comment image

    aklimda sadece oscaar isaac'in "bir cay lutfen" demesi kalan; giris, gelisme ve sonuc kisimlarinin iyi anlatilamadigini dusundugum film.


    (visnekiraz - 1 Temmuz 2014 00:48)

  • comment image

    sinemada izlemiş olmak istedim açıkçası...dönem atmosferi cok başarılı verilmiş. hoş, yunanistan kıyılarının ic açan renkleri üzerine istanbul'u metalik--gri tonla resmetmek yine alışageldik bir durum gibi ama, uyarlama olarak düşününce nasıl yazıldığına da bakmak gerek haliyle. süresinden sebep biraz fazla budanmış gibi geldi bana, fakat, sevdim yine de.

    not: filmin başlangıcındaki "yunan koylarında yabancılık çeken amerika'lı turistler ve gözü açık yunan (amerikalı) rehberin karşılaşması" kısmen topkapı (1964) filminin girişini hatırlattı bana. artık bir selam çakma mı yapmış hossein amini, bilemeyceğim. :)

    not 2: oscar ısaac öyle veya böyle çok başarılı bir kariyer yürütüyor bu arada. 10 senelik sinema kariyerinde, içinde yer aldığı projelere bakınca ve de adamın oyunculuk yeteneğini de görünce, guatemala doğumlu 80'li bu yaşdaşıma gıpta ediyorum doğrusu.


    (saltans - 4 Eylül 2014 12:01)

  • comment image

    ben bu filmi vaktinde kenara yazmışım, görünce indirdim. biraz the talented mr.ripleyin kötüsü gibi olmuş sanki derken aa baktım patricia highsmith romanı uyarlamasıymış. bu çocuk viggo'dan iyi oynuyo yer yer kimmiş acaba dedim anaaa drive'daki standart gabriel'miş meğersem, nasıl tanımadım. sonra istanbul sahneleri gelince ayıldım haaaa viggo'nun çarşı'yla maceraları bu filmin çekimleri zamanındaymış demek kiii diye. film bitti yöneten hüseyin amini kimmiş, oha drive'ın senaristiymiş. film televizyon filmi ayarında bişey olmuş ama bana epey trivia kafası yaşattı, kendi kendime eğlendim.


    (bayantopesto - 27 Eylül 2014 23:08)

  • comment image

    - sinemada izlenmeyi gerektiren bir film değil.
    - evde olur ama.
    - acayip inanılmaz bir hikaye değil ve bence zaten bu yüzden güzel. her şey mantıklı, her şey mümkün, hiçbir şey göze batmıyor. heyecandan ölmezsin ama izlersin de. gerisi için: spoiler.
    - he şey yalnız, oscar'ın hatuna ne oldu onu hiç görmedik. apar toplar gitti bizimkiler, insan bi vedalaşır ayıp. (filmin başlarında olduğu için spoiler sayılmaz.)
    - imdb bunun için thriller diyor ama dostum bu bildiğin drama. tamam thrill edecek bir yol izlenmiş ama drama yani. spoiler'de söylerim.
    - türkçe konuşmalar çok düzgündü, takdir edilesi. ama tc polisleri de türk olaymış iyiymiş.
    - iyi ki izmirli değilim, "neden bizi yunana itelemediniz :/" diye üzülebilirdim.
    - kirsten dunst'tan hoşlanamıyorum. soluk ten, soluk saç, ip gibi dudaklar, minicik gözler. benim için mahşerin 4 atlısı bunlar ve dördü de bu hanımda var.
    - ama iyi bir seçim yine de. neden iyi olduğunu spoiler kısmında söyleyeyim.
    - oscar isaac'ı ilk kez inside llewyn davis'te görüp çok beğenmiştim, burada da iyiydi ama aslında yine aynı adamdı. ne yaptığı belli olmayan, "bağsız" adam modeli. ama coen'lerin filminde sefillik de vardı, burada yok. böyle adamları iyi canlandırıyor, adamda "özünde iyi ama işte biraz şey" tipi var tam.
    - ayrıca da bir adamın yüzü bu kadar güzelken vücudu bu kadar "küt" olmamalı, üzülüyorum.
    - viggo mortensen'i lotr, şiddetin tarihçesi, şark vaatleri, kusursuz cinayet'te izledim. gerçi carlito's way'de de izlemişim ama hatırlamıyorum. kendisini en beğendiğim yer şart vaatleri (eastern promises) olmuştu ama şiddetin tarihçesi'nde (a history of violence) olduğu gibi, böyle hafif drama gibi filmlerde de oluyor gayet. bunun sebebi de yine spoiler'de.

    şimdiiii...

    --- spoiler ---

    neden drama bitanesi? şundan, bu aslında suç/gerilim filmi filan değil. bildiğin, "kimse saf iyi ya da kötü değildir" filmi. aile ilişkileri, karı koca ilişkisi, kadın eşin başkasından hoşlanması ama bu hoşlanmanın da gayet doğru düzgün bir şekilde kısıtlanması, oscar'ın taşralı viggo'nun orta sınıf ahlakı, bu esnada kadının "bağrıma taş basarım çünkü o benim kocam" şeklindeki dev öğretilmişliği, ohoo daha gider bu.

    hiçbiri kötü değil, ama o kadar iyi de değil. ve hepsinin bunun için geçerli sebepleri var.

    yediği her halt için "karım için yaptım" demekle "o benim kocam" deyip işin içinden çıkmak çok farklı şeyler değil izninizle.

    oscar'ın naptığı zaten belli değil, dedik ya, iyi çocuk ama biraz şey. ekmeğinin peşinde diyelim. neden? ailesinden uzakta olmayı seçip kendini bir "challenge" içinde bulduğu için.

    bakın her şey çok mantıklı. en sonunda ise, viggo son nefesinde her şeyi anlatarak olayı kurtarıyor. çünkü hiçkimse saf iyi veya kötü değildir.

    işte film bu yüzden çok heyecanlı filan değil. makul bir hikaye.

    kirsten dunst'ı da sevmememe rağmen iyi bir seçim olarak gördüm, çünkü bu kadın böyle bir kadın. olaysız. düz. öğrenilmiş tatlış. bildiğin orta sınıf ahlaklı american girl işte ya, bu filmdeki gibi. kadın karakterle oscar arasında bir şey olmayacağı, kadının kirsten olmasından belliydi. oraya daha güzel ve daha karakterli birini koyarsan, o ikisinin en azından öpüşmesi gerekir. ama kirsten'le bunu yapamazsın, o "he's my husband" deyip çıkar aradan.

    yoksa oscar güzel adam, güzel adamları böyle ruh gibi hayalet gibi kadınlara vermeyin yazık :/

    viggo abiye neden bu roller daha çok yakışıyor dersen, adam garip bir adam da ondan. bak mesela ed harris için de öyle düşünürüm. baktığın zaman işinde gücünde, iyi işler güçler bunlar, ama hop, şapkanda tavşan var. yüzleri öyle yüzler, adamın saf iyi olduğuna ikna olamıyorsun. ben viggo'nun yüzünü migros'ta görsem mavi tıkı verir geçerim, ne bileyim.

    eastern promises'te mafya işindeydi ama yine ayak çeviren bir adamdı, bu adam bu rolleri iyi yapıyor. mesela lotr'daki haline ilişkin hiçbir hissim yok, hem ben zaten "kahraman" sevmem.

    özetle böyle. yani olur, izlenir, ama vay ben bilmedim vay ben duymadım diye dertlenilecek bir durum yok ortada. keep calm & iyi geceler :)

    ---
    spoiler ---


    (dagny taggart - 10 Mart 2015 00:21)

Yorum Kaynak Link : the two faces of january