Año bisiesto (~ Artik Yil) ' Filminin Konusu : Laura Oaxaca’daki geçmişiyle ilgili bunalım dolu günler yaşamaktadır. Ancak artık buna son vermeye karar verir. Laura Arturo ile tanışır ve acaba ona yaşadıgı tüm bu acıları unutturabilecek midir?
Rojo amanecer(1990)(8,1-1269)
María Candelaria (Xochimilco)(1944)(7,6-837)
Leap Year(2010)(6,5-84392)
En la cama(2006)(6,3-2968)
Boreg(2015)(6,1-192)
Early Winter(2016)(6,0-109)
Manto acuífero(2015)(5,8-59)
Tabló(2008)(5,5-92)
Tenemos la carne(2016)(4,7-1670)
30. uluslararası istanbul film festivali'nde gösterilecek, michael rowe'un yönettiği ve en heyecanla beklediğim filmlerden..
(ug tek - 10 Mart 2011 01:26)
bu sene istanbul film festivali'nde de gösterilecek olan 2010 cannes altın kamera ödüllü michael rowe filmi. türkçesi "artık yıl".
(kullerdeki sir - 18 Mart 2011 22:20)
neden cannes 2010'da altın kamera ödülünü aldığını bir türlü anlayamadığım film. çirkin bir kadını sevişirken gösterecek kadar cesur bir film olduğu için mi bu ödülü aldı acep. bence kötü filmdi. cannes'da ödül aldı diye ne umutlarla izlemiştim oysa ki...
(sulism - 3 Nisan 2011 18:07)
tahminimce yönetmen, cannes'daki altın kamera ödülünü çirkin bir kadını sevişirken gösterdiği için değil, kamerasını bir evin içinden hiç çıkarmayarak, bir kadının iç dünyasını yansıtmayı başarabildiği için aldı.--- spoiler ---film boyunca kamera evden hiç çıkmıyor, bir nevi kadının iç dünyasından çıkmıyor. yönetmenin cesur anlatımı ise fiziksel bir çıplaklık göstermesinden değil, çok kapalı bir alanda doksan dakikalık bir işi başarıyla ortaya koyabilmesi.cinsel olarak gecmisinde bizzat babasi tarafindan somurulmus bir kadinin carpik cinsel hayati icerisindeki varolma cabasi gercekten etkileyici anlatılmış.kadin ancak yine carpik bir iliski ile varlığını hissedebiliyor ama bir süre sonra yok olma istegiyle yanip tutusuyor. tipki bir parantezi kapatma istegi gibi. ama bu carpiklik icerisinde ne varolmayi basariyor ne de yok olabiliyor. arada kaliyor. bu arada kalmışlık duygusunu, ne yok olabilme ne de varolabilme sancını derinden anlatabilmiş bir film.tahminimce cannes'daki ödülü de, bu çarpık varoluş sancısını sadece bir evin içinde, seyirciyi sıkmadan başarıyla anlatabildiği için aldı.--- spoiler ---
(buak - 3 Nisan 2011 21:59)
kesinlikle vasat olmayan ama bir şaheser de olmayan bir film. --- spoiler ---filmi izlerken filmden çok seyircinin tepkileri dikkatimi çekti. her sado-mazo sahneden sonra 3-4 kişi salonu terk ediyordu. şimdi festivalde bu filmin gösterildiği mayınlı bölge temasının tanımına bakalım: tarzı, yaklaşımı, tekniği yada anlatımı farklı, alışılmadık, öncü, bazen zorlayıcı bazen deneysel filmlerden oluşan bu bölüm özellikle keşifçi sinefillere sesleniyor. sinemanın aykırı yapıtları mayınlı bölgede dolaşıyor. şimdi kitapçıkta zorlayıcı ve aykırı kelimeleri aynı paragrafta kullanılmış ve filmin anlatıldığı bölümdede adamın kadının üstüne işediği sahnedeki mastürbasyon anı konmuş tanıtım fotoğrafı olarak. benim anlamadığım tüm bunlara rağmen gelen seyirci romantik komedi beklentisiyle mi geliyor? filme döncek olursak. filmde kadın kendi sefil hayatını dışarıdaki insanlara onların kabulleneceği şekilde anlatıyor. bu nedenlede kadının sado-mazo fantezileri ilk kez, onu terketmeyen erkek arutro nedeniyle, onu kaybetmemek için onun fantezilerini kendi fantezileriymişçesine yani ona kendini kabul ettirmek için her zaman özendiği karşı apartmandaki çift gibi olmak için ortaya çıkıyor. fakat bu onu karşı apartmandaki çift gibi olmak yerine yıkıma ve yok olmaya götürüyor.--- spoiler ---
(kostya - 8 Nisan 2011 00:06)
daha açılış sahnesinde ne denli "ağır.." dram olacağını belli ediyor film: laura markette bir çocuktan etkileniyor, çocuk onu görmüyor bile.. sonrasında biz de, laura'yla birlikte eve kapanıyoruz..(http://yucitek.blogspot.com/…1/04/ano-bisiesto.html)
(ug tek - 14 Nisan 2011 22:07)
bir kadının yalnızlık çaresizlik ve kendine yabancılaşmasını cinsel dürtüler tutku ve şiddet sarmalında anlatmasıyla 30.uluslararası istanbul film festivali nin en akılda kalan filmiydi...
(mimiko - 18 Nisan 2011 01:24)
ağır bir dram filmi. yalnız yaşayan çirkin bir kadının öyküsü. oyunculuklarıyla, kamera kullanımıyla, aklıda kalıcı bir etkiye sahip öyküsüyle son derece underrated bir film.monica del carmen'in oyunculuğundan etkilenmemek elde değil. seks sahneleri ayrı. ama ağladığı bir sahne var.. yalnız yaşamaya alışmış, hıçkıra hıçkıra ağlayan bir kadınken birden evde olan kardeşi geliyor aklına..elleriyle kapatıyor ağzını, tıkıyor ağlayışını ağzına.. durduruyor ağlayışını.. ağlayışı kadar ağlayışını durduruşu da ayakta alkışlanacak bir oyunculuk. kameranın kullanımına da hayran kalmamak işten bile değil. birçok sahne örnek verilebileceği gibi, aklıma ilk gelen, laura'nın mazoşizmin dibine vurduğu, son gecelerinde arturo'ya masturbasyon yaptığı sahne mesela..hülasa, etkileyici bir film oldu nezdimde. yalnız yaşayan çirkin bir kadının dünyası.. bekaretini on iki yaşında babası almış bir kadının.. çirkin bir kadının, ölüme vardırmayı istediği fakat vardıramadığı dünyası.. birlikte olduığu ve hiçbir beklentisi olmayan bir adamdan ansızın hediye olarak aldığı bir çikolatayla saatler geçiren, jelatinini saklayan bir kadının.
(ihtimalyoksunu - 7 Haziran 2011 14:03)
(bkz: gojitmal)
(dntpnc - 8 Aralık 2011 21:21)
“çirkin bir kadının yalnızlığı üzerine bir film” cümleleriyle anlatılmış, çoğunlukla. sanki kadının yalnızlığı çirkinliğinden ileri gelirmiş gibi. sanki çirkin bir kadın yalnızlığı hakediyor gibi. şimdi atalim o “çirkin” sıfatını bir kenara. ne kaldı geriye? “bir kadının yalnızlığı”. evet, böyle daha iyi oldu değil mi? bir kadının yalnızlığı... mecburen yalnız, mecburen mutsuz, mecburen yalanlar söyleyen, mecburen kendini de başkalarını da kandıran bu kadın, 29 şubat’a benzetiyor varlığını, gitgide. dört senede bir varlığı ancak hatırlanan, bir şubat 29 yalnızlığı gibi onunki, ve mecburen. akıp giden hayatta farkedilmeyen bir fazlalık gibi görüyor kendini, ait olduğu yıla artık gelen bir 29 şubat gibi, ve mecburen.adam: şubatın 29'unda kaç insan ölmüştür ki?kadın: bilmem. herhalde mecburen ölenler olmuştur.
(dolls - 13 Haziran 2012 00:14)
çok orjinal ve dramatik bir film. oldukça gerçek. her şeyiyle, oyunculuklarıyla, senaryosuyla..--- spoiler ---asla sadece sado-mazo konusunu işleyen bir dram falan değil, bunun çok ötesinde bir film. bir insanın katilini ''heyecanla'' beklemesi nedir yahu. başlarda sadece kucağına yatabileceği, onun yanında sevişmek dışında da vakit geçirmek isteyen bir erkek arayışında gibi laura. arturo (sanırım ismi buydu) ile ilk tanışmalarında anal seks yapıyorlar ve laura bundan hoşlanmıyor görünüyor. fakat adam laura'yı diğer erkeklerin aksine ilk buluşmadan sonra da arıyor. laura bundan mutlu. ilk tanışmalarında anal seksten bile rahatsız olan laura ikinci üçüncü buluşmalarda adamın sade mazo isteklerine gayet izin veriyor. meme ucunda sigara söndürmesi, boğazını kemerle sıkıp götünden sikmesi, üstüne işemesi.. filmin en çok ilgimi çeken diyaloglarından biri de şu oldu:-üstüne işenmesi ne hissettirdi?-sıcaklık.laura çok tuhaf bi şekilde adamdan kendini öldürmesini istiyor. ki bu sado mazo'nun çok ötesinde bir şey. zaten adam da bu isteğini yerine getirmiyor. laura öldürüleceği gün heyecanla bembeyaz bir elbise giyiyor, adama yakalanmaması için temiz kıyafetler hazırlıyor. peki bunun sebebi ne? tam da babasının ölüm yıldönümünde öldürülmek istemesinin? bekaretini kimin bozduğunu söylemekten kaçınmasıyla bunun ilgisi olduğunu düşünmek istemiyorum..--- spoiler ---
(white chocolate - 20 Mart 2013 13:31)
hayatım boyunca unutmayacağım film. en iyi kadın oyuncuyu da almalıydı bence.
(atomsforpeace - 12 Eylül 2013 23:39)
acı ile hazzın yaşam ile ölümün sadece kelime farkıyla ifade edildiği bir dünyayı anlatan film. şu çirkin kadın ifadesini bastıra bastıra söyleyenleri de garipsedim doğrusu.etrafınıza bakın. çoğumuz çirkiniz zaten. azınlığı kamera karşısına senelerdir koyup bize yutturan ve kendi bedenlerimizden bizi soğutan sektöre odaklanın bir zahmet kadının balık etine, yüzüne takacağınıza.
(ciddiyet hemen simdi - 9 Haziran 2014 22:58)
Yorum Kaynak Link : ano bisiesto