Süre                : 1 Saat 45 dakika
Çıkış Tarihi     : 23 Eylül 2009 Çarşamba, Yapım Yılı : 2009
Türü                : Cinayet,Drama,Korku,Heyecanlı
Taglar             : gece,gün,Kentsel ortam,Şehir,madeni para
Ülke                : Fransa,Filipinler
Yapımcı          :  Swift Productions , Centerstage Productions
Yönetmen       : Brillante Mendoza (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Armando Lao (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Coco Martin (IMDB), Maria Isabel Lopez (IMDB), Julio Diaz (IMDB), John Regala (IMDB), Jhong Hilario (IMDB), Lauren Novero (IMDB), Benjie Filomeno (IMDB), Mercedes Cabral (IMDB), Allan Paule (IMDB), Ping Medina (IMDB), Susan Africa (IMDB), Lou Veloso (IMDB), Sofia Lee (IMDB), Mely Soriano (IMDB), Ruby Saavedra (IMDB), Chris Garrido (IMDB), Raymond Nullan (IMDB), Mark Meily (IMDB), Jim Libiran (IMDB), Arlyn Dela Cruz (IMDB), Benhur Abalos (IMDB), Jeffrey Sison (IMDB), Ruby Ruiz (IMDB), Daniel Dama Penaranda (IMDB), Aaron Rivera (IMDB), Antonio De Guzman Jr. (IMDB), Christine Mistica (IMDB), Julia Taylor (IMDB), Boy Pilapil (IMDB), Blue Seal (IMDB), Ezabela Ocampo (IMDB), Ayakha Moran (IMDB), Toby Anthony del Rosario (IMDB), Ed Instrella (IMDB), William Pascual (IMDB), Cesar Banaag (IMDB), Emil Echaveria (IMDB), Sonny Mendoza (IMDB), Pearl Mendoza (IMDB), Arman de Castro (IMDB) >>devamı>>

Kinatay (~ Butchered) ' Filminin Konusu :
Genç bir adam, kız arkadaşı ile evlenmek için paraya ihtiyaç duymaktadır. İş ararken 2000 dolar kazanabileceği bir iş bulur. Ancak genç adam bu işin hiç tanımadığı bir kadını öldürmekle ilgili olduğunu fark eder.

Ödüller      :

Cannes Film Festivali:Best Director


  • "efsane film diyerek bünyeyi dağlara taşlara vurmak istiyorum, filipinlere selam ediyor kendi yakın tarihimize göz kırpıyorum.."
  • "rahatsız ediciliği konu/senaryo/işleyişle değil de berbat çekim stiliyle yaratmaya çalışan kinatay öyle böyle değil çok tırt. tırtullah."




Facebook Yorumları
  • comment image

    brillante mendoza'nın yönettiği 2009 yapımı filipin filmi. ilk defa duyuyorum kendisinin adını, duymaz olaydım.

    29. uluslararası istanbul film festivali kapsamında gösterilen filmin cannes 2009'da en iyi filme aday olup en iyi yönetmen ödülü aldığını duyup da heyecan yapanlar bi soluklansınlar önce. hayatımda belki de ilk defa bir film bitmeden salonu terk ettim. ben bıraktığımda yaklaşık kırk dakika önce başlayan anlamsız sahne hala devam etmekteydi. bir çete minibüsünün içinde yolculuk yapan polis akademisi öğrencisi gencin gerginliğini kah arkadan verdiği skim gerici müziklerle kah yola, ışıklara, arabanın içine yaptığı manasız kamera hareketleriyle yer yer de karanlıkta kamerayı anlamsızca titretip beynimizi skerek anlatmaya çalışan yönetmenin bu sanatsal çabasına resssmen uyuz olup attım kendimi dışarı. güzel bir bahariye akşamı daha fazla sinemasal kare barındırıyordu içinde. bi sigara yaktım, modaya doğru yürüdüm, arkadaşların yanına uğrayıp bi bira içtim falan. sonra acayip mutlu oldum o işkenceye bir saat daha dayanmadığım için. hayatımın en isabetli kararıydı herhalde, kendimi kutluyorum.


    (coffee and cigarettes - 9 Nisan 2010 11:27)

  • comment image

    kitapçıkta yer alan "...nuri bilge ceylan, katliam'ın cannes'ın en güçlü film olduğunu söylemişti." yorumu ile filme bilet aldım, almaz olaydım. kusmamak için kendimi zor tuttuğum, oturduğum yer sebebiyle de çıkıp gidemediğim, iğrenç ötesi sahnelerinde gözlerimi yumduğum filmdir.


    (wenge - 9 Nisan 2010 22:09)

  • comment image

    oldukça başarılı ve güçlü bir filmdir. filipinler sineması ne menem bir şeymiş diye gidilmektedir genel itibariyle. yönetmeni de filipinlerin en iyisi oluyor sanırım. cannes filan. sonuçta ortaya "bir kez doğru yoldan saparsanız dönüşü yoktur" ana fikirli güçlü, vurucu ve başarılı bir film çıkmış.


    (hewit - 9 Nisan 2010 23:14)

  • comment image

    müthiş bir film. müthiş. izlemeden önce mendoza'yla ilgili bir kaç şey duymuştum ama bu kadarını beklemiyordum. hayatım boyunca izlediğim en sert ve en etkileyici filmlerden biriydi kesinlikle. şimdilik daha başka bir şey söyleyemiyorum.


    (sessiz harfler - 10 Nisan 2010 03:10)

  • comment image

    gerçek zamanlıydı tahminim. 2 saatlik filmin 1 saati karanlık minibüsümsü şeyde geçiyor. ayrıca adı da katliam değil vahşet falan diye çevrilmeliydi. ben öyle uygun gördüm. bok mu varmış bu kadar uzatmış filmi anlamadım. o 20'lik sünepenin de vicdan azabına sokiyim. sonlara doğru mesaj da verdiler sağ olsunlar. entel filmi ya anlamayız falan diye: doğruluğundan bir kez vazgeçersen tamamen kaybetmişsin demektir diye yazıverdiler ekrana. filmden çıkanları sayamadım. bi de atmıklı yeni rüya sinemasındaydı. sinemanın cenabetliğinden olacak randıman alamadık.
    tekrar okudum da yazdığımı. bayağı bi sinirlenmişim.


    (niyan - 11 Nisan 2010 19:14)

  • comment image

    spoiler içerir:

    film tam anlamıyla 2 saatlik bi işkenceydi. istanbul trafiğinden kaçmak için okul-ev arasını binbir çeşit yolla kateden bi insan olarak, filmin minibüs sahnesinde buhran üstüne buhran geçirdim. 1 saat boyunca saçma sapan bi müzik eşliğinde peping adlı karakterin hissettiklerine bizzat ortak oldum(aslında bu açıdan bakınca filmle bütünleşmişim gibi hissettim ama karakterle aynı ruh haline bürünmüş olmamın sebebi içinde bulunduğum durumdan sıkılmış olmamdı) zaman geçmek bilmedi, diğer 1 saat boyunca da madonna'nın parçalanma sahnesinde kusmamak için derin derin nefesler aldım. hayattan soğudum resmen izlerken, kanım çekildi.çıkınca da geçtim yemek yemeyi su içmeye mecalim kalmamıştı, aç aç uyudum mide bulantısı eşliğinde.ayrıca filme 6 kişi gitmiştik ve birimiz dahi en ufak bi memnuniyetle ayrılmadık salondan.bir daha da gitmem festivale dedirtmiş film oldu kendisi, başarısı takdire şayan gerçekten (abartan insan modeli)

    spoiler bitti...ben de bittim be sözlük tekrar hatırlayınca filmi


    (psyche b - 26 Eylül 2010 23:18)

  • comment image

    efsane film diyerek bünyeyi dağlara taşlara vurmak istiyorum, filipinlere selam ediyor kendi yakın tarihimize göz kırpıyorum..


    (jengshimishiva - 1 Ekim 2010 00:04)

  • comment image

    bu filmin imdb'deki puani ne boyle. 300 kadar kisi hayatlarinda ilk defa bu janrda bi film izlemisler o yuzden cok degisik bulmuslar filmi, cok etkilenmis falan. baska bi aciklamasi bulunamaz bunun. ulan minibusle 1 saat gittik biz de icinde. bildigin sikici. yok cok zor tuttum kendimi; ileri alayim amina koyayim bu ne bunlar minibuste gidiyor, bi sik oldugu da yok diye. 78 boyutlu film degil ki o sahneleri izlerken cocugun icinde bulundugu durumu hissedeyim, kendimi filmle ozlestireyim falan. bildigin yazik olmus film masraflarina. tarantino film hakkinda iki iyi bi sey dedi diye hemen bi de kitlelere yayilmis cok guzel film diye. iki arastirmaci olun; bu filmde hangi ogeyi sevdiyseniz o ogeyi iceren janrda cok daha guzelleri var. okuz tadi tren tadi bi duygu yasamayiniz o bi saatlik minibus sahnesinde. oldurme sahnelerine gelince dedigim gibi ne ekstrem filmler var, gidin onlardan etkilenin. cocugun ama neler yasadigini cok hissettik biz ehih tadindaysaniz da afedersiniz ama cocuk orospu cocugu olmus cocuk artik neyini hissediyorsunuz.
    neyse ben kizdim. guzel bi film izleme istegiyle basina oturmustum. "marketing" & "wom" kurbani oldum. bari kendime dusen gorevi yapayim "wom"a negatif boyut getireyim. izlemeyin gereksiz. neyini sevmeye meyliniz varsa cok daha guzelleri var. he ben boooyle minibuste oturan insanlari ve yollari izlemeyi seviyorum falan diyorsaniz da tren garina lutfen...
    imdb linki icin; http://www.imdb.com/title/tt1423592/


    (infected grail - 6 Şubat 2011 18:44)

  • comment image

    --- spoiler ---

    allah'tan yönetmenin parası yetmemiş de kadının parçalandığı sahnede çok kötü bir cansız manken kullanmışlar. eğer orası da gerçeğe yakın çekilseydi sıçmıştık.

    kesinlikle zaman kaybı olmayan, çok iyi de olmayan film. gene de oyumu %51 iyi yönde kullanıyorum.

    ---
    spoiler ---

    edit: vazgeçtim %75 oranında iyi yönde kullanıyorum. sanki genetik mühendisliği işlerinden zaman ayırıp izliycek de paşalar bir de zaman kaybı mıymış! artisler sizi be.


    (falan olur filan olur - 24 Mart 2011 23:59)

  • comment image

    temel olarak büyük kısmı işkence ve kan ile geçen bir film gibi görülebilir. bu açıdan günümüzün işkence pornosu filmleriyle bir tutanlar, cannes'da aldığı ödüle tepki gösterenler de olmuştu. ancak, şahsi fikrim, filmin tüm bu vahşeti, temel cümlesini kurmak için kullandığı ve asla hiçbir noktasında şiddeti ve kanı estetize etmediği yönünde. film bittikten sonra karnımıza sert yumruklar yemiş gibi hissediyoruz ama asla gördüğümüz vahşet sahnelerinden değil. gerçekte de böyle olayların pek ala yaşandığını hatırladığımız ve insanlıktan utandığımız için, bunun tüm sebebinin ekonomik koşullara dayandığını bildiğimiz için. dolayısıyla filmin bıçak keskin bir gerçekçiliğe sahip olduğundan bahsedebiliriz ancak şiddet sömürüsüne kaçtığından asla. zira tüm bu 'pisliği' tam bir gerçekçilikle verebilmek için şiddet sahnelerini çekmek zorundasınızdır. daha 'hijyenik' olarak çekilmiş sahnelerle finaldeki o 'yumruk' etkisini yakalamanız olanaksızdır...

    (http://hayatimizsinema.blogspot.com/…utme-2009.html)


    (diamant - 17 Mayıs 2011 19:05)

  • comment image

    2009 yılı mahsulü brillante mendoza tarafından yönetilmiş olan filipinler / fransa ortak yapımı bir film.

    yönetmen brillante mendoza, kinatay ile 2009 cannes film festivali’nde en iyi yönetmen ödülünü aldı. ulusal festivallerden kucak dolusu ödülle dönen kinatay, önemsediğim festivallerden sitges uluslararası film festivalinde ise en iyi yönetmen ve en iyi müzik ödüllerini aldı.

    kinatay, yürek parçalıyıcı, çoğu zaman can sıkıcı, hatta ar duygusundan yoksun bir film. manila’da geçen sıradan bir günün hikayesini anlatırmış gibi yaparken aslında hayatın ta kendisini anlatan cesur bir film. mutlaka izlenmeli denir ya, işte öyle bir film.

    dahası için...


    (uzuntu - 2 Haziran 2011 12:09)

  • comment image

    akmareul boattdaile art arda izlenmemesi gereken film. lakin yaptık öyle bir hata şimdi nerede bir minibüs görsem bir ürperti geliyor bana. nereye götürecekler, nasıl parçalayacaklar diye bir endişe, bir vesvese...


    (nadainnada - 11 Ağustos 2011 03:03)

  • comment image

    gecenin bi saati...çocuk arabadadır, bir kaç hödük de arabadadır.
    araba hareket halinde ve bir kadın elleri bağlı esir, gitmektedirler.
    müzik de alttan alttan germektedir.
    çocuk dalgın dalgın bakmakta, gerilmektedir.
    araba trafikte kalmıştır.
    müzik germektedir.
    çocuk aralarda başını çevirip streslenir.
    yol açılmış, araba gitmeye devam etmiştir.
    çocuk belirsiz bu gidişten rahatsız çevresine bakmaktadır.
    araba gitmektedir.
    çocuk tırsmış
    araba yolda
    müzik gerk...
    ...

    sen şimdi şaka yaptığımı, espri olsun diye böyle anlattığımı zannediyorsun değil mi?
    yo, yo, hayııır... filmi hızlandırdım, belki bişey olur diye,
    yok hocam, bildiğin filipin devlet karayolları (fdp) sponsorluğunda çekilmiş, bölgesel travel gerilim filmi. bu herifin yaptığını yerel tv kanalı yapmaz.
    adam öyle bir film çekmiş ki, mecidiyeköy / beylikdüzü arasında gittiğinde ne hissediyorsan, aynı şeyleri yaşatıyor adeta...
    trafik desen var, e-5 var, otoban gişesi var... ama ogs'siz.


    (pashalunda - 12 Ağustos 2011 14:22)

  • comment image

    ne zaman enter the void filminin baslangic sekansi aklima gelse, ardindan bu film aklima geliyor. stream of consciousness teknigi ile cekilmis bircok film var, fakat niye bu iki filmi benzer yere konumlandirdim, bilmiyordum. az once, bu iki filmin benzestigi yeri fark ettim. aciklayayim izninizle.

    bir on bilgi, edebiyat konusunda, yazarlik yapmak isteyenlere ilk ogretilen seylerden biri su oluyor sanirim: karakter ile okuyan kisi ozlesirse, yani karakter duygusal bag kuracak seviyede kendini ifade ederse, okuyan, olaya karakter gozunden bakar. yani, bir adam bir odaya girip 50 kisiyi ak-47 ile tararsa, adam haksizdir. ama ayni adamin gecmisi once seyirciye anlatilir, oradaki 50 kisinin adama cok zarar verdigini aktarilirsa, 50 kisi haksizdir. kisaca, konu sonunda klasik katharsis gerceklesir. mesela ters aci daha kotu, adam ruh hastasidir. 50 kisi onu iyilestirmeye calisir. ama siz yine adamin bakis acisi ile konuyu irdelersiniz, oradaki 50 kisi yine hak etmis olur yok edilmeyi... stream of consciousness teknigi ise ozlesme filan sevmez. herkes anonim kalsin ister. ben uzatmayayim, yukardaki bahsettigim iki filme doneyim.

    sinema tarihinin en uzun plan sekanslarindan birini barindiran enter the void filminin ilk 20 dakikasi, basarili bir stream of consciousness sahnesi barindirir. ozetle; anonim bir insan vardir, bir oda icerisinde oturmaktadir. amnezi kelimesi ya da uyusturucu madde hakkinda bir yorum yapacak durumda degildir. yaptigi hicbir seyi hatirlamaz. o durumdayken, odaya girenlerin kim oldugunu bilmez, nerede oldugunu bilmez, ictigi seyi gormez, telefonla konustugunu dahi bilmez. yine de goruntu kaydeder, yani nefes alir ve hayatta kalir. odaya biri girer, onu bir yere goturur. bu kisi ile bir seyler yasar, nefes alir, hayatta kalir ama nereye gittigini bilmez. neden orada oldugunu bilmez. hicbir seyi bilmez. sokaga cikar, yine bilincsizdir. hicbir seyin adi yoktur. yani, bu arkadas insan soyunun gelmisine gecmisine fitil dokup yakmistir. varligin 0 noktasindadir.

    yani,

    1) izleyen, kisi ile empati kuramamaktadir.
    2) konu ve nesne arasinda lineer iliski yoktur.

    bu iki madde, klasik bir stream of consciousness ozelligi.

    genelde boyle eserlerde, goruntu veya sese teknik olarak cut verilir. james joyce kisa cumleler kurar, beckett cumleyi yarim birakir, bunuel goruntuye cut verir, atay konuyu yarim birakir vesaire. fakat iste tam burada kinatay ile enter the void'i birlestiren, bir ucuncu madde giriyor devreye; bu olay kesilmemektedir. yani iskence surer. yani konu dongudur. yani aslinda tum bunlarin hepsi, yalnizca bir andir. bilinc akisi teknigi ile olayi kesintisiz anlatmak, bence bu iki filmin rahatsiz edici noktasi. cunku kendini kaybeden, tecavuze ugrayan, olen kisilerin oldugu filmler artik normal seyler. fakat olayi hem bilinc akisi teknigi ile, hem de kesintisiz anlatmak, iskenceyi sonsuzlastiriyor. olan sey, hic kesilmiyor. bir kere kesilse, yani goruntu akisi dursa ve bir anligina da olsa baska bir seyi gorse izleyici, kendi benligine donecek. rahatlayacak. fakat o lanet olasi plan sekans hic kesilmiyor.

    kisaca kinatay'in arka koltukta tecavuze ugrayan kadini goren ve hicbir sey yapmayan anonim karakterini, onun izledigi trafik isiklarini, en azindan filmin o bolumunu, onunla beraber izlemenizi oneririm.

    mesela ben cekirdek citleyerek izlemistim, iyiydi gercekten.


    (acediac - 20 Nisan 2015 17:58)

Yorum Kaynak Link : kinatay