• "marcelo gomes'in 2005 yılında yazıp yönettiği, ikinci dünya savaşı sırasında brezilya'da geçen bir yol hikayesi. oldukça sakin, basit, ve bir o kadar da güzel bir yol filmdir."
  • "savastan kacmak icin yoksulluga siginmanin filmi"




Facebook Yorumları
  • comment image

    marcelo gomes'in 2005 yılında yazıp yönettiği, ikinci dünya savaşı sırasında brezilya'da geçen bir yol hikayesi. oldukça sakin, basit, ve bir o kadar da güzel bir yol filmdir.


    (goldenwand - 6 Şubat 2009 16:29)

  • comment image

    bugün izlediğim ve bahsedeceğim film: sinema, aspirin ve akbabalar. yol öyküsünü, aspirin ve akbaba gibi iki metafor üzerinden okumak isteyenlerin, filmlerde zamanın bazen sessizlikle, bazen kısa konuşmalar ve doğal görüntülerle sıklıkla kesilmesinden rahatsız olmayanların izleyebileceğini düşündüğüm bir marcelo gomes filmi. film, 2. dünya savaşı yıllarında -1942 yılında- brezilya'nın ıssız çöllerinde, insan karamsarlığının henüz arayış umudunun önüne geçmediği köylerde geçiyor.

    iki temel karakterle karşı karşıyayız. ilk karakterimiz bir alman ve eski tip bir kamyona sahip. almanya'dan kaçmış ve yolu brezilya'ya düştüğünde burada kalmaya karar vermiş. kamyonuyla gezip çadır kurar ve ilaçlarını satmaya çabalar. yanındığı taşıdığı ve ilk etkileyici pazarlama örnekleri olarak görülebilecek kısa kısa filmlerle -ki enteresandır, derin ve hüzünlü aynı zamanda eğlenceli görüntüler, konuşmalar bulunur bu filmlerde, aspirin en sonda gelir ve bir sloganla filme bağlanır- fakir insanları aspirin almaya ikna eder. diğer karakterimiz ise neredeyse filmin başında öyküye dahil olur. bir brezilya yerlisidir (ranulpho) ve rio'ya gitmek gibi bir hayali vardır. yoldan alınır alınmaz hayallerine doğru bir gidiş de başlar brezilyalının. alman ile birlikte aspirin işinde çalışmaya başlar. aralarındaki iletişim dalgalı bir seyir izler ve dünya görüşlerinin tatlı sert çatıştığına tanık oluruz. almanın her yerde durarak arabasına aldığı insanlardan birisi de etkileyici bir kadın olur, ikisi de ondan hoşlanır fakat kadın almanı seçer. yine de aralarında düşmanlık oluşmaz, kadın da zaten kalıcı değildir, filmde hemen yok olur, gider o da isteklerinin ardından bir yol ayrımına gelindiğinde. düşmanlığın kalıcı olması için düşmanlık yapanın or-t-ada kalması gerektiğini düşünürsünüz. kadın gittiğinde, düşman olmanın olanağı da yiter. tıpkı savaşın yitmesi için savaşacak kimsenin kalmaması, herkesin gitmiş olması gibi, tıpkı alman (johann) karakterimizin yaptığı gibi.

    iki savaş karşıtı olan kahramanlarımız büyük bir kasabada günlerini gün eder ve ticari bağlantılarını kuvvetlendirirken brezilya'nın almanya'ya savaş ilan ettiği bildirilir johann'a, bir postayla. bu arada zaten yol boyunca filmde sık sık karşımıza gelen "radyo" ile dünyayla bağlantıyı hiç koparmaz johann. savaştan uzakta, dilediği gibi bir doğallık içerisinde olsa da gizli bir özlem sezilir. şirketine brezilya devletince el koyulduğunu öğrenir öğrenmez de yepyeni bir macera için trenle amazonlara gitmeye karar verir. filmin sonu burasıdır, trene girebilmek için tuvalette bekler johann, ranulpho onun için etrafı kolaçan eder ve tren tam gidecekken onun binmesini sağlar. artık kamyonun anahtarları brezilyalıya geçmiştir, rio'ya doğru sürmeye başlar. film burada biter...

    film esnasında johann'ı bir yılan ısırır ve bu ölümcül durumdan brezilyalı sayesinde kurtulur. 2 gün 2 gece bu dost onun yanında bekler. ölüm durumu, almanı ciddiyetten uzaklaştırırken artık "zaman, bu zamandır" demeye ve mutluluğu için uğraşmaya iter. keyif, zevk ve sarhoşluk başlar. bu arada brezilyalı da değişmeye başlamıştır, huysuz insan giderek düşünceli ve kararlı bir adama dönüşür.

    birkaç cümle filmden:

    mutlu hayvan, başka bir hayvanı yiyebilen hayvandır.

    trene bineceklerdir, amazon'a birlikte gideceklerdir fakat brezilyalı son anda vazgeçer ve:

    yüzleşmek istiyorum der - hayalkırıklığı yaşayacak olsam bile isteğimle -rio- ile yüzleşmek...

    eğer savaşta olsaydık, şu brezilya'lı tanıyorum diyecektim ama yine de seni öldürmek zorunda kalacaktım. oysaki buradayız, brezilya'da hiçbir savaşın ulaşamayacağı yerde: ve dostuz...

    bütün savaşların bitmesi için kadeh kaldırıyorum...

    düşünüyorum nereye götürdü bu film beni: "yol yazgı olduğunda, en karamsar yazgıların bile önüne geçilir. savaşın bile asla ulaşamayacağı yerler vardır ve orada normalde savaşması gerekenler önce insan olur, sonra da zamanla dost. yaşam akıp geçer, bulutların içerisinden şeffas sis taneleri dökülür. dostluklar pürüzsüz değildir bu gitmeyi yaşam biçimi yapmış akıp-gitmede ama düşmanlık da hiçbir zaman egemen olmaz. gitmek, akbaba ile olmak ise, aspirin de insan ile olmaktır... ve en nihayetinde hep mutluluğun peşinde olmayı ve bize arta kalanları yemeyi yaşarız: bir akbaba gibi... leşlerin ağrıttığı başı ise yememe hallerimiz, elimizdeki aspirin ayıltır: baş ağrımaz, yaşam ağrır... ağırlaşır..."


    (aletheia - 4 Ocak 2010 23:06)

  • comment image

    ikinci dünya savaşı zamanında; brezilya'nın engin ve çorak topraklarında geçen garip bir yol hikayesi. gereğinden uzun planları ve zaman zaman seyir zevkini azaltan kamera hareketleri dışında fena film değil.
    eğlenceli desem değil, hüzünlü desem değil, spontanlığı absürtlükler de barındırmıyor, dramatik gelişmeler de söz konusu değil, dedim ya garip bir yol hikayesi..

    ikinci dünya savaşını; savaş karşıtı bir alman, bir brezilya yerlisinin hayalleri ve gelecekten beklentileriyle bize yansıtmaya çalışmıştır aynı zamanda..

    --- spoiler ---
    filmdeki bir diyalog çok hoş.. brezilyanın yavanlığından ve ülkesindeki hayattan yakınan ranulpho'ya, johann'ın cevabı: en azından burada üstünüze bombalar yağmıyor...

    ---
    spoiler ---

    yüzümüzü gülümseten yegane sekans; güzel bir kadının yolculuğun bir kısmına dahil olması ve iki ana karakterin gizliden çekişmeleri...

    zamanında kulağıma çalınan ''asprin, yüzyılın buluşudur'' kelamınında; yine zamanında uygulanan pazarlama tekniklerinin de payı olduğunu öğrenmemi sağlamıştır.


    (keke23 - 13 Eylül 2010 19:48)

  • comment image

    2005 yılı yapımı olan bu bol ödüllü brezilya filmi, 2.dünya savaşı döneminde, latin amerikanın en büyük ülkesinde, kamyonetiyle kasaba kasaba dolaşıp aspirin satan bir alman tüccar ve yanına aldığı yerli asistanın yol hikâyesini anlatıyor. iki yabancının toplumsal ve sınıfsal statülerini teker teker ortadan kaldırıp, hiç bir ortak noktaları yokmuş gibi görünmesine rağmen insan olma paydasında birleştiklerinde aslında hiçte yabancı olmadıklarına değinen film, öte yandan yoksulluk kavramını yumuşak ve nazikçe irdeliyor.

    sefil bir su birikintisinin nesi bu kadar ilginç?
    -daha önce böyle bir yerde bulunmamıştım.
    fakat burası sadece kurak ve yoksul.
    -en azından gökten bombalar düşmüyor.


    (basliksiz fuze - 22 Kasım 2012 19:28)

  • comment image

    marcelo gomes'in yaşanmış bir öyküye dayanan, pek bir hoş yol filmi. amcası ranulpho'nun hikayesini enfes bir şekilde perdeye aktaran marcelo gomes, orjinal bir senaryo güzel oyunculuk kamera ve ışık kullanımı ile düşük bütçeli güzel bir film ortaya çıkarmış. savaştan illallah eden pasifist ve hümanist johan, dünyayı gezip görmek için bir gemide iş buluyor ve kader onu bu yolculuğun sonunda brezilya'ya atıyor. hayatına devam etmek için brezilya'da köy köy gezip yeni kullanıma giren aspirin'i satıyor yerel halka. bu sırada otostopçuları da aracına almayı ihmal etmeyen johan, ranulpho ile tanışıyor. iki farklı karakter, iki farklı insan, ama ikisi de savaştan ve asker olmaktan kaçıyor, ikisi de bu iş için biçilmiş kaftan olmadığını biliyor ve o zor dönemde savaşı düşünmeden farklı bir yol çizme deridindeler kendileri için. arada ufak çatışmaları olsa da birbirlerini tahammül etmesini de biliyorlar, aslında genel olarak filmde milletin bu birbirine azalan toleransına karşı da bir eleştiri var sanki.
    film brezilya tarihi açısından da ilginç bir döneme ışık tutuyor. savaş öncesi ve savaş başladıktan sonra avrupa ve hatta japonya'dan bile brezilyaya gelen yüz binlerce göçmenin bir gecede birden bire düşman ilan edilmesine, sao paolo ve recife yaknıklarındaki toplama kamplarına kapatılmalarını da anlatıyor film.
    filmin adına gelince de : filmde bahsedilen dönem brezilya'nın endüstrileşme hamlesini başlattığı yıllara denk geliyor, ama tabi ki bu süreç her yerde olduğu gibi brezilya'da da sancılı geçiyor. teknoloji'yi brezilyaya getiren batılılar (metaforik olarak sinema ve aspirini) sadece bunları hoyratca satıp pazarlamayı biliyor ve yerel halkın ve köydeki insanların gerçek sosyal ve ekonomik sorunlarına çare bulmuyor, bu yüzdendir ki filmde akbabalar köylülerin tepesinde dolaşmaya devam ediyor.
    ve filmden bir cümle ile bitirmek istiyorum(yazılmış ama çok güzel bir cümle olduğu için altını ısrarla çizmek istiyorum!) : oysaki buradayız, brezilya'da hiçbir savaşın ulaşamayacağı yerde: ve dostuz...


    (pilushkin - 4 Ocak 2015 20:29)

Yorum Kaynak Link : cinema aspirinas e urubus