• "tom waits'in bizi bir tavşan deliğinden içeriye sokarak yeni harikalarını gösterdiği albumü."
  • "alice'de tom waits devam eder ve soyle der: kaygan buzdaki isminin izinden ikinci kez gecmek icin aklımı kacirmis olmaliydim, kırıldı buz ve kayboldum soguk sularında alice."
  • "içine girdiği küçük kaygan deliği, yeni ve büyük bir dünya sanan bir masal kahramanıdır."




Facebook Yorumları
  • comment image

    ofelya değil. babaanne tükenmezleri gibi. sulandırıp içmeyeni 20. yüzyıla düşünür yazmamışlar.

    (atmosfer için notlar:

    oubliterasyon ilan eden kıtaya karşılık yatay devrim ve futbol: "god save the queen")


    (chlo - 23 Aralık 2006 02:53)

  • comment image

    efendim, öyle bir oyundur ki bu ancak o kadar olur.

    bu kısa, öz, hatta açıklayıcı girişimden sonra eski oyunlardan hoşlanan ve fakat bir o kadar da; "ben grafikte ararım arkadaş, far cry, doom 3 görmüş adamım" diyen heyecanlı, bol beklentili oyun severler için biraz daha derinlere inelim.

    american mcgee's alice'te tabiki bir adet alice mevcut.hem de çorbanın tuzu biberi, oyun boyunca poposunun hemen üstündeki kurukafalı tokasını izleyeceğimiz esas hatunumuz, güzel mi güzel deyim yerindeyse taş gibi bir alice.bilmiyorum acaba var mıdır alice harikalar diyarında adlı güzide hikayeyi bilmeyen, bir kez dahi çizgi filmini izlememiş olan.oyunun konusu da bu hikayeyle başlıyor.alice, harikalar diyarında olanların ardından evine dönmüş, kahramanlık işlerinden elini eteğini çekmiş, görevi spiderman ve wolverine'e bırakmıştır.fakat bir gün ansızın alice'in evinde hain alevler belirir.ev yanar ve bütün ailesi ölür (cidden böyle yahu) tek kurtulan ise alice'tir.ailesinin ölümünü gören alice delirir ve bir akıl hastanesine kapatılır.akıl hastanesindeki; duvarları yumuşak kumaşla kaplı, silent hill'in güzide atmosferinden çıkma odasında "bili bili bum bum hübele hübülü" efektleri eşliğinde bir müddet kafayı yedikten sonra, ansızın odada beyaz tavşan belirir ve alice'e kendisini takip etmesini söyler(bkz: follow the white rabbit).alice ve beyaz tavşan wonderland'e giderler.fakat wonderland eski wonderland değildir.o güzel kırlar, çiçekler, böcekler, kelebekler şekil değiştirmiş, çarpıtılmış, yamulmuş, burundan yeni çıkmış sümük kıvamında organizmalara dönüşmüşlerdir.bizim görevimiz ise queen of the hearts'ı bulup wonderland'in nasıl bu hale geldiğini keşfetmek ve ardından eski haline çevirmektir.

    hikayesi böyle olan oyunun bence en büyük artılarından biri quake 3 motorunu kullanması ki q3 motoru nesildaşları hatta 1-2 sene sonrasında yapılmış diğer oyun motorları ile kıyaslandığında dahi son derece sağlam bir motordur. alice'e de quake 3 motoru çok şey katmış, hem grafiksel açıdan tatmin eden, hem kullanımı kolay bir oyunculuk deneyimine yelken açtırmış.fakat en önemli nokta oyundaki serilik.belki de quake 3 motorunun bir first person shooter için tasarlanmış olmasındandır, alice çatır çutur oynanabilecek bir oyun olmuş.kelimenin tam anlamıyla çatır çutur oynuyorsunuz.yani yaratıklarla, "aman efendim, aman hoşgeldiniz çay mı alırdınız kahve mi?" türü bir diyaloğunuz olmuyor."aman" demeye kalmadan kafanıza çakıyorlar.grafik motorunun dışında atmosfer ve mekanlar da oldukça çarpıcı özellikle mekanların tek tek screen shot'ını alıp odanın duvarlarına asmak lazım.ciddi ciddi oturup uğraşmış, emek vermiş, yaratıcılık sıçmış amcalar.özellikle "mirror mirror" adlı bölümdeki ters çevrilmiş alan ve devamı tam bir şaheser.

    alice'te dikkatimi çeken başka şey ise silahlardı ki aslında hepsi oyuncak.kendimce listelerini yaptım ve özelliklerini sıraladım şöyle ki:

    vorpal blade: bu ilk silahınız olacak.adının vorpal olduğuna bakmamak lazım.zira, bildiğiniz ekmek kesme bıçağı.ilk vuruş modunda alice bıçağı savuruyor, ikinci vuruş modunda ise bıçağı fırlatıyor.ikinci vuruş modunun mana benzeri saldırı hedesinden yememesi ise silahın bir artısı.ilerleyen bölümlerde ise pek bir işe yaramıyor.

    cards: bu ise, bıçaktan sonra aldığımız silah.aslında silah değil bildiğin 52'lik iskambil destesi.ilk vuruş modunda bir tane kart fırlatırken, ikinci vuruş modunda ise 5 veya 6 tane kart atıyor ki fikrimce hiç bir boka yaramıyor.üstüne çok fazla mana çekiyor.tamamiyle gereksiz olmuş.

    croquet mallet: bu ise elektrikli kriket sopası.ilk vuruş modunda alice kızımız bu silahı gürz gibi "gröaşh" efektiyle savuruyor.üstelik bu mod mana da yemiyor.ikinci vuruş modunda ise nereden çıktığı belli olmayan, pinpon topu kıvamında kırmızı bir top beliriyor ve sopayla bu topu karşımızdaki yaratığın burnunu beynine gömmekte kullanıyoruz.silahın ikinci vuruş modu ise mana çekiyor.en kullanışlı silahlardan...

    jackbomb: oyundaki en sevdiğim ikinci silah buydu.aslında silah değil bildiğin bomba.kare şeklindeki bu aletin içinden telli bir palyaço kafası çıkıyor.eğer ilk vuruş modu kullanıldıysa kendini patlatıyor.fakat ikincisi kullanıldıysa atıldığı yerde 360 derece dönüp etrafa alev püskürtmeye başlıyor ve bir süre sonra patlıyor.özellikle kalabalık düşmanlara karşı iş görmekle beraber iki vuruş modu da mana çekiyor.

    ice wand: bu sopacığın ilk vuruş modu etrafa soğuk buhar (nasıl lan?) püskürtürken, ikinci vuruş modu ise alice'in önüne küçük buzdan bir duvar örüyor.bu silahı, efekti güzel olmasına rağmen oyun boyunca çok az kullandım.zira hem çok mana yiyor hem de ikinci vuruş modu hiç bir işe yaramıyor.

    demon dice: en orjinal silah ise buydu.koca bir zar aslında kendisi.atıldıktan sonra kafasına göre bir yaratık çıkartıyor veya çıkartmıyor (silahta keyfiyet faktörü bu olsa gerek).ne kadar çok zar toplandıysa çıkan yaratık o kadar güçlü oluyor.çok fazla mana da yemiyor.fakat, ben bu silahı çok az kullandım.duygusal bir ilişki kuramazsanız oyun boyunca siz de çok kullanmayacaksınız.çünkü, çok hantal kalıyor.zarı attıktan sonra portal açılıp yaratık içinden çıkana kadar siz zaten karşınızdakileri öldürmüş oluyorsunuz.

    jabberworck eyestaff: ahanda bu güzellik ise oyunun sonlarına doğru tamamlayacağınız en oturaklı silahınız.tamamladıktan sonraki bosslarda bunu kullanacaksınız.ilk vuruş modu; iki, üç saniye boyunca güç topluyor ve ardından mor bir ışık huzmesini dilediğiniz yere göndermeye başlıyor.mananız bitince ya da elinizi mouse'un sol tuşundan çekince ise hedeflediğiniz yere bir ateştopu gönderiyor.ikinci vuruş modu ise; yine iki, üç saniyelik bir bekleme süresinin ardından gökten son derece sağlam alevler indiriyor, ki bunların size zarar verebileceği de tarafımdan test edilmiş onaylanmıştır.her ne kadar jabberworck staff çok fazla mana emse de her zerresine değiyor.kullanın kullandırtın.

    blunderbuss: bu ise, oyunun en sonundaki boss'ın bulunduğu alandaki bir gizli bölgeden çıkıyor.tek vuruş modu var ve bütün mananızı bitiriyor.fakat, son derece oturaklı koyuyor.bunun yanında bence son derece gereksiz bir silah.jabberworck eyestaff çok daha kullanışlı.

    dead time watch: bu saatçik ise zamanı durdurmaya yarıyor.zaman durunca yaratıklar da durmuş sayılıyor.ben bunu oyun boyunca hiç kullanmadım.peki neden? boktan olduğundan mı? tabi ki hayır. bilindiği üzere, zamanı durdurmak delikanlıyı bozar.ne anladım durmuş yaratığa vurmaktan.ben yaratığımın acı çektiğini görebilmeli, "ahh canııım! yoksa acıttım mı?" diye sorabilmeli, tam bana "oh çok acıdı ağabey" diyecekken ansızın "geber hmınısiktiim" diyerekten delidumrulsal bir taaruza geçebilmeliyim. karşımdakinin beyin cıvığını tadamayacaksam ne anladım ben o işten? son derece lüzumsuz.kullanmayın. kullananları uyarın.

    sonuç olarak, eğer 2007 yılında dahi oyunun grafiklerini, efektlerini gıdım yadırgamadan oynayabildiysem; alice için zamana meydan okuyan bir oyun diyebilirim.koca bütçeli holywoodvari yapımların arenası haline gelmiş oyun dünyasının, bağımsız sinemadan çıkma, düşük bütçeli fakat çok şey vaadeden şu güzelim parçası kaçırılmamalı.


    (ara - 26 Nisan 2007 22:20)

  • comment image

    akil hastanesindeki oyunun karakteri alice wonderland'a geri döner ancak hikaye lanetlenmistir. piskopat kizimiz önünde kan lekeleri olan ve arkasindaki kurdelanin üstünde kurukafa sekli olan beyaz bir önlük giymektedir. elinde kanli bir bicak tutar. biriyle konusurken kücük kizlarin yaptigi gibi öne arkaya ayaklarinin üstünde hafifce yükselip alcalarak salinir ve kücük bir cocugun bir seyi saklamasi gibi hasta bir hareketle bicagi arkasinda tutar. sanki aslinda yaramazlik yapan kücük kizlar gibi ben masum b kücük bir kizim kötü hic bir sey yapmiyorum demektedir. oyunu oynarken karakterin psikopatligina asik olmamak elde degil. ve tabi ki mükemmel tasarlanmis mekanlar hele satranc ülkesi.


    (anarshe - 19 Mart 2002 01:06)

  • comment image

    *

    kış zamanında iç ısıtan kanyak gibi bir tom waits şarkısıdır.

    insanı rüyada hissettiren ve büyük bir sessizlik içerisinde yağan karda aklıma geldin sen. aslında hiç karşılaşmamıza rağmen çıkmamıştın aklımdan, ama bu buz gibi havada, soğuktan yaşaran gözyaşlarımla, kaybolmuştum isminin içinde, ve hiç olmadığı kadar iyi anlamıştım bu sefer seni. uzakta silületini görüyordum. saçların uçuşuyordu. kar yağmura döndü birden. sensizliğimde tek düşündüğüm sendin.
    mekanik hayatın adi mucizeleriyle yaşarken umutsuzluğun içinde yine karşılaştım seninle. casaretine şaşırıyordum, çekip gidiyordun arkana bile bakmadan. ben ise bilinçsizlikle yaşarken hayatımı, tutanacak bir dal arıyordum. ve biliyordum, umutsuzluğumda tek düşündüğüm sendin.
    bir öpücükte yine buldum seni. kimseler görmemişti bilmemişti o öpücüğü ama akıl sağlığımı yerine getirmiştin. ve biliyordum ki sonsuza dek hatırlayacaktım o anı. sayıklıyordum adını delicesine, sonunda düşeceğimi bile bile. çünkü deliliğimde tek düşündüğüm sendin.

    bir tek sen vardın, bir tek aşk vardı. gerisinin unutulması farzdı.


    (agharta - 24 Mart 2008 20:05)

  • comment image

    isminde alice gecen tüm sanat eserlerinin belli bir seviyenin üstünde olduguna kanaat getirdim.. isterse tom waits albümü olsun, isterse lewis carroll eseri olsun, isterse woody allen filmi olsun hep bir standartin üzerinde.. yarin bir gün şöyle bir albüm ciksa mesela:

    "ersen ve dadaşlar : afyonluymuşsun alice'im"

    hiç düşünmeden alirim o albümü.. zira dedigim gibi, belli bir standartin üzerinde oluyor bu isimli sanat eserleri..


    (azuth - 9 Ekim 2008 21:34)

  • comment image

    nightmare'de oynadığın zaman bitirmesi gerçekten de gereğinden uzun süren gecenin bi yarısı oynarken küçük bi karıncanın tüfekle beni vurması sonucu alice'in kafasının patlayıp fışkıran kanlar eşliğinde sendeleyip yavaş yavaş düşerken yerimden zıplayıp oturduğum yerden düşme tehlikesi yaşatan aşmış oyun.


    (man of five - 12 Ocak 2003 14:44)

  • comment image

    dead can dance ve cocteau twinsin ortak yapımıdır bu güzel şarkı.

    when i lost him ache
    shudder shock of pale
    my, my true love
    nicolo(whatever his last name was, sounds like eperdu?)these days are
    smoking days
    though he won't see
    (deceived me)you deceive me
    (with you)erase it i will not
    (to stay)touching a helix(didn't she know alex?)
    (i i will plead)blotting an excuse you
    (alice, alice, alice, alice, alice)
    would share,
    (alice, alice, alice, alice, alice)
    who shall
    (alice, alice, alice, alice, alice)
    replace
    (alice, alice, alice, alice, alice)
    you

    when i lost him ache
    shudder shock of pale
    my, my true love
    nicolo(?) this mess i smoke away
    and he won't see
    (pushing me)oops she fell
    (with you)racin her bike
    (so you)touching her lies
    (not me)


    (albertinesimonet - 12 Ocak 2003 15:00)

  • comment image

    oynadigim sure boyunca hayatimi kurutmus, ruyalarimda kayalardan lavlardan atlayip ziplamama, ucurumlardan dusmeme sebep olmus, liseden sonra essek gibi yazi yazma devrinin bitisinden beri ilk kez ellerimi terletebilmis super oyun. hikayesinin mantigindan sanitarium'dan aldigim tadi aldim. cok guzel.


    (bitter - 31 Ağustos 2003 13:14)

  • comment image

    tom waits'in 2002'de çıkmış aynı adlı albümünün ilk şarkısı.

    saksafon için (bkz: colin stetson)

    ama küçükken alice in wonderland'i 5464154 defa izlemiş, her şurup içişinde veyahut kağıt helva yiyişinde alice'in yaşadıklarını yaşayacağını düşünen hatta bi gün cheshire kedisi ile karşılaşacağına inancı sonsuz olan müzmin bir lewis carroll hayranı iseniz (hele bunu bi de through the looking-glass ile iyice pekiştirdiyseniz) dinlemek pek hayrınıza olmaz.

    ayrıca aşık olmamaya yeminli bünyeleri aşka düşürdüğü de tespit edilmiştir.


    (alaimisema - 25 Eylül 2013 00:44)

  • comment image

    alice'de tom waits devam eder ve soyle der: kaygan buzdaki isminin izinden ikinci kez gecmek icin aklımı kacirmis olmaliydim, kırıldı buz ve kayboldum soguk sularında alice.


    (koyumavi - 13 Mayıs 2004 14:27)

  • comment image

    italyan eski kız arkadaşımın adı. kadıköy balık pazarından geçerken hamsileri gösterip; "adımın italyancadaki karşılığı işte bu balık; hamsiii" diyerek kahkahayı patlatmış, alis isminin bendeki bütün romantizmini ve albenisini bir anda yerle bir etmişti. zaten bir de bu isim italyancada "aliçe" diye okunuyormuş ki o daha da dumur.

    o gün bu gündür benim nazarımda bilecikli hatice neyse,
    venedikli aliçe de odur.


    (savata - 12 Temmuz 2014 22:25)

  • comment image

    tom waits türkçe söylese belki şöyle söylerdi:

    düşsel bir havadayız,
    oyunbaz elini sallıyorsun.
    üzerinde donmuş ay, buz tutmuş gölün yanısıra
    gördüm bir cinayet, kargaların silüeti
    ve gözyaşlarım yüzümde
    ve gölde buz patenleri
    hepsi heceliyordu seni, alice.

    isminde kaybolduğum,
    beklemelisin beni,
    denizlerin ötesinde
    batık bir gemi...
    senin saçların, gelgitlerde salınan çimen
    ve yağmur damlaları penceremde
    ve buz içkimde
    tek düşünebildiğimsin alice.

    aritmetik, maritmetik
    akreple yelkovanı geriye döndür.
    okyanus sandalı nasıl sallar?
    jilet boğazımı nasıl bulur?
    beni buraya bağlayan tek halat
    iskeleye düğümlüdür.

    ve böylece gizli bir öpüş
    delilik getirir cehaletle
    ve ben bunu düşüneceğim
    öldüğümde, mezarımda...
    beni salıver ve ben orada kayboldum.
    aklımı kaçırmış olmalıydım
    isminin üzerinde buzda kayarak
    ikinci kez geçmek için,
    kırılan buzun içinden düştüm
    kayboldum soğuk sularında alice.
    kalan sadece alice.


    (koyumavi - 26 Ağustos 2014 19:00)

  • comment image

    efsane bir oyundu american mcgee's alice, hak ettigi degerin verilmedigi bir gercek olsa da , turkiye'de ciktigi zaman pc dergiler (level, gameshow vs.) oyunu ove ove bitirememisler, 90'in uzerinde puanlar vererek bir klasik oldugunu cumle aleme duyurmuslardi.
    bir kac yil once sahip oldugum bu oyunu bir arkadasima vermistim, o gun bugundur oyunu oynamadim, cd'lerimden haber alamadim. bugunlerde ise oyunu netten indirmek icin ugrasirken, electronic arts'in sitesinde oyuna adadigi sayfalari da kaldirmis oldugunu gormek uzucu. yine de mazi kalbimde bir yaradir demektense, google'a inanip alice ilgili ne var ne yok hepsine soyle bir goz atmak uzereyken, american mcgeenin blog sayfasinda(http://www.americanmcgee.com/wordpress/), oyunun universal pictures tarafindan "alice" adiyla sinemaya uyarlanacagini ogrenmis bulunmakta ve bu bilgiyi kiymetli alicesever sozluk yazarlarina duyurmaktan gurur duymaktayim.

    lakin madalyonun hep oteki bir yuzu vardir; alice'i oynayacak bayan sarah michelle gellar olarak aciklanmis.

    filmi the texas chainsaw massacrein 2003 tarihli yeniden cevrimini yoneten marcus nispel yonetecekmis.

    sozlerime (bkz: sarah michelle gellar/@the 8th endless) ile son verirken, buradan tum yetkililere sesleniyorum: eger ortaya bir buffy in wonderland cikarsa, tum ekibi oyunun cdleriyle dograrim.


    (the 8th endless - 21 Haziran 2005 22:29)

  • comment image

    digiturk'ün dahice "ne yapabilir de izleyicilere daha kötü hizmet sunabiliriz?" stratejisi ile kaldırılıp yerine görgüsüz amerikalıların home tv'sini koyduğu kanal (televizyondaki yegane izlenebilir ve anla$ılır yemek programlarını ve avrupa $ehirlerinden insanın içini açan güzel mekanları gösterirdi). ya hiç düzgün yemek ya da dayak yemediniz sanırım. yemek kültüründen bihaber amerikalıların "housewife" kanalı ile italyanların yemek/kültür kanalını nasıl bir tutabilirsiniz lan fastfood obezleri?


    (ent2tel - 29 Temmuz 2006 20:24)

  • comment image

    eskiden digiturk’un 54. kanalında alice vardı. yumuşak yumuşak klasik müzik, şaraplar, yemekler, bahçeler, muhteşem binalar, mobilyalar, estetik. estetik. program akışının uzzzuuunn bir kısmı yemek tariflerine ayrılırdı. hiç bilmediğim bir takım otları ince ince kıyarlar, sebzeleri elleri ile rondolarlar, domatesler kıpkırmızı, biberler bir başka yeşil. şimdi o kanalın yerine hometv diye bir amerikan kanalı geldi. konsept aynı güya ama gelin görün ki olmuyor, yapamıyorlar tarih/gelenek yoksunu fakirler. geçenlerde bir hatun kişi bildiğimiz kıymalı makarna yapıyor. kıymayı kavurdu, bir takım baharatlar koydu, sonra bu sosa şahane bir kırmızı renk katacağım diyerek naptı? erzak dolanını açtı, bir kutu konserve aldı, açtı ve teneke içindeki doğranmış domatesi tencereye boca etti. olmadı, hiç olmadı. olmadı...


    (ssapporr - 9 Nisan 2005 21:17)

  • comment image

    italyan dişilerine verilen bir isim. manası hem aristokrat hem de denizden gelen demekmiş. ki önceki entrylerde bu denizden gelme olayı hamsilik şeklinde özetlenmiş. kişisel fikrim hamsinin hiç de aristokrat olmadığı yönünde. aliiçe diye okunuyor.


    (illuminate - 26 Kasım 2014 14:56)

Yorum Kaynak Link : alice