• "bir erkek ne zaman erkek olur sorusunun cevabını bulduran filmdir: elbette babası öldüğü zaman."
  • "cok etkileyici bir rus filmi. ivan rolundeki ufakligin yuz ifadeleri, tepkileri kolay kolay aklimdan cikmayacak.*"
  • "hakkındaki entryilere, başlık kısmına direk filmin orjinal ismini yazıp ulaşan bir baba yiğit var mıdır acaba diye merak ettigim rus kökenli leziz film."




Facebook Yorumları
  • comment image

    goruntuleri, kurgusu ve oyuncularinin performansiyla fazlasiyla etkileyici bir film. izleyenler arasinda yolactigi yorum farkliliklarina bakilinca, hollywood filmleri sagnagina inat, sinemanin bir sanat oldugunu bizlere tekrar hatirlatan degerli bir eser.
    ayrica, filmin hikayesinin gectigi yerlerin tespit edilmesinin bile ciddi bir ugra$ gerektirdigi film. bu lokasyon puzzleinin tamami olmasa da, parcalarinin cogu $u $ekilde cozuluyor;

    --- spoiler ---

    her ne kadar filmin icinde direkt olarak adi gecmese bile, baba ile ogullarinin, uzun bir yolculuk sonunda vardiklari yer, ladoga goludur. bu hipotezi destekleyen gozlemler:
    - vladimir garin, film cekildikten sonra, saint petersburgda $anssiz bir kaza sonucunda, acili$ sahnesindeki kuleden atlarken hayatini kaybetmi$. dolayisiyla, filmin saint petersburg civarinda gectigini not ediyoruz.
    - filmin sonunda akan yazilarda, filmin (biribirine cok yakin) uc yerde cekildiginden sozediliyor: vyborg (saint petersburg'un kuzeybatisinda, finlandiya sinirina yakin bir $ehir), zelenogorsk (saint petersburg'un yine kuzeybatisinda, ama daha yakininda bir kasaba) ve priozersk (saint petersburg'un kuzeydogusunda, ladoga golu kiyisinda bir kasaba).
    - ayrica, arabanin plakasinin sonunda ld harfleri gozukuyor, bu da ladoga bolgesine ait bir plaka izlenimi uyandiriyor.

    bu gozlemleri toparlamak gerekirse, baba ve ogullari $u rotayi izliyor: saint petersburg yakinlarinda bir yerden (muhtemelen zelenogorsk) yola cikiyorlar. balik avlamak niyetiyle vardiklari yer, muhtemelen vyborg. ancak baba, "i$im cikti" diye yan cizdikten sonra, ivan'in tepkisini gorunce, "uc gun icinde bitirmem gereken bir i$ var, siz de benimle gelin o zaman" deyiveriyor. girdikleri yeni rota, onlari bir kiyiya getiriyor. geldikleri yerin ladoga golu kiyisinda bir yer oldugunu tahmin ediyoruz, burasi da muhtemelen priozersk.

    ancak filmin icerisinde, hikayenin nerde gectigine dair kafa kari$tiran ve bu rota hipotezini zor durumlara sokan bir detay var: film boyunca, sadece tek bir yerde, alenen, bir yerle$im biriminden sozediliyor: beketovo. baba, bir ara andrei'ye "beketovo'ya ne kadar kaldi?" diye soruyor. beketovo, rusya'nin ic bolgesinde, orta asya civarinda bir $ehir. yakinlarinda da ne bir gol var ne de ba$ka bir su birikintisi, bozkirin ortasinda bir $ehir. ha bir de, karadeniz kiyisinda bir beketovo daha var, ama o da ukrayna sinirlari icerisinde. i$te bu yuzden, lokasyon puzzle'i ancak bu kadar cozulebiliyor.

    ---
    spoiler ---


    (nick the chopper - 30 Ekim 2006 16:36)

  • comment image

    hangi paradigmadan bakıldığı önemli olmaksızın güzel filmdir vesselam. karakterler ideolojik açıdan devlet, itaatkar ve isyancı birey, psikanalitik açıdan ego, süperego ve id, diyalektik açısından tez, antitez ve sentez, teokratik açıdan peygamber, iman edenler ve etmeyenler gibi çeşitli şekillerde hayal edilip sonuca çeşitli şekillerde ulaşılabilir ancak bu olsa olsa bir yöntem sorunudur ve varılacak noktayı değiştirmez. bir defa bu film senaryo bakımından bir baba filmidir, yönetmen bu mevhumu görselliğe, filmi baştan sona soğuk maviye boyayarak aktarır. çocukların yüksek bir noktadan denize atladıkları sahnede ilk ve son defa görülen güneşin sıcak kırmızı hüzmeleri, oğlunu indirmek için kuleye tırmanan fedakar, özverili anne ile özdeşleşir. bu noktadan sonra film oedipal olmaktan çıkar, olsa olsa bir totem ve tabu'dur artık (tabi küçük ivan'in yolculuk sırasında annemi isterim gibilerinden sızlandığı da görülür, ancak olay yine de baba etrafında gelişir). bu savımızı, çocukların babalarını gördükleri ilk sahneden sonra tavan arasına koşup eski bir aile resmini arasına sakladıkları, içinde dini rituellerin resmedildiği (hz. ibrahim'in oğlunu kurban etmesi v.s.) garip ansiklopedi de destekler. babalarını gördükleri ilk sahne ise başlı başına enteresandır. baba yatakta, hz. isa'nın çeşitli ressamlarca yapılan tablolarda tasvir edildiği bir şekilde uyumaktadır ve saat, çocukların oyundan dönmelerinden anlayabileceğimiz gibi çok da geç değildir, ne uykusu bu şimdi? belli ki bir atıf var. ayrıca uyandıktan sonra yenilen yemekte babanın herkesin bardağına özenle şarap doldurmasıyla, isa'nın son yemeği ritueli arasında bağlantı olduğunu iddia edersem sanırım abartmış olurum, neyse. görüntü yönetimi üst düzeydedir, sadece bunun için bile defalarca izlenebilir. müzik yok denecek kadar azdır ama filmin en sonunda fotograflar dönerken fonda çalan ezgi (ki sanırım bir rus halk şarkısıdır) oldukça etkileyicidir. filmde boşluklar olduğu eleştirisine gelince, sinemayı sebep-sonuç ilişkisi bağlamında değerlendiren seyircinin filme yaptığı eleştiri, babanın nereden geldiğinin, kutunun içinde ne olduğunun, babanın telefonda kiminle konuştuğunun filmin sonunda belli olmaması ve bunun da apaçık bir eksiklik olduğundan öteye gidemiyor. yedinci sanat'ın talihsizliği de bu olsa gerek. amerikan kültür tarihinin, diğer altı sanatin içine edecek kadar derinliği olmadığı için gücünün büyük bir bölümünü ne yazık ki sinema üzerine yoğunlaştırması ve bu alanda endustriyel ideallerle film çevrilmesine ön ayak olması, sevgilisiyle haftasonu eğlencesi için sinemaya giden ve çıktığında bütün olay örüntüsünün çorap söküğü gibi çözüldüğünü, ve mümkünse esas oğlanın ölmediği ve hatta son sahnede sevgilisini öptüğünü görmek isteyen sinema izleyicilerini de beraberinde yarattı. bu açıdan bakıldığında, günümüz sineması için ilaç gibi bir film, izlerim, izlettiririm.


    (mascius - 27 Aralık 2008 07:05)

  • comment image

    --- spoiler ---
    filmde yanıtlanmamış soruların fazla olduğunu düşünmüyorum. öncelikle babanın 12 seneden sonra neden döndüğü önemli. babanın ansızın çıkıp gelmediği, annenin isteği üzerine geldiğini filmde küçük kardeşle arabada yaptığı tartışmadan öğreniyoruz. peki anne neden babayı aradı ve çocuklarla zaman geçirmesini istedi? bunun da cevabı filmin ilk sahnesinde. büyük kardeş, küçük kardeşin yükseklik korkusu olduğunu bilmesine rağmen onu iskeleden atlamaya zorluyor ve atlayamayınca da arkadaşlarına küçük düşmemek için kardeşini iskelede bırakıp gidiyor. bu davranışıyla kardeşine sahip çıkan iyi bir abi olamadığını anlıyoruz. muhtemelen bu olayın üstüne anne babayı arayarak çocuklarla ilgilenmesini istiyor ve ertesi gün baba geliyor. baba çocuklarıyla ilk görüştüğü anda sarılıp öperek sevgisini belli etmek yerine, şarap içmelerini söylerek onlara birer yetişkin gibi davranıyor. çünkü babanın bir amacı var ve fazla kalmayacak. fazla kalmamasının nedeni sanırım anneyle aralarında kötü bir olay yaşanmış ve bu olayda suç tamamen anneye ait olmalı. böyle düşünmemin sebebi; 12 yıl aradan sonra anne ve baba birlikte gözüktükleri tüm sahnelerde tek bir kelime bile konuşmuyorlar. baba arabanın tamiriyle uğraşırken anne onu özlemle izliyor ve diğer bir sahnede gece anne yataktayken baba geldiğinde anne hafifçe babaya doğru dönüyor fakat ondan herhangi bir karşılık gelmiyor. demek ki babayla anne arasında mühim bir problem var. zaten babanın dönüş amacı da sadece çocuklarına özgüven aşılamak, onların gelişmekte olan karakterleri için örnek alabilecekleri bir baba şekli sergilemek. bu amaç doğrultusunda babanın çocuklarına karşı olan tutumunu -fazla kalmayacağını da hesaba katarsak- gayet doğru buldum. çocukların yaşamlarında karşılaşabilecekleri olaylara karşı hazırlanabilmeleri için sert, eğitici ve disipline edici bir baba rolü oynuyor. filmin geneli babanın çocuklarını hayata hazırladığı örneklerle geçiyor. babanın çocuklarıyla geçirdiği kısa sürede ne kadar başarılı olduğunu ölünce anlıyoruz. o ana kadar abi kavramının gereklerini yerine getiremeyen, birçok yerde küçük kardeşten akıl alan büyük kardeş; babanın ölümünden sonra birden olgun davranmaya başlıyor ve kardeşini olaylar karşısında olması gerektiği şekilde yönlendiriyor. artık babanın amacına ulaştığını anlıyoruz. şu ana kadar filmde soru işareti olarak görülen bazı yerlere sahneler aracılığıyla kendimce yanıt verdim. bazı entrylerde babanın, çocuklarını sevmediği yorumlarını okudum. buna kesinlikle katılmıyorum. eğer sevmiyor olsa anneden aldığı bir haber üzerine hemen gelmezdi veya arabasında hala aile fotoğrafını bulunduruyor olmazdı. bir de büyük kardeşin babasına olan yakınlaşma isteğini, küçük kardeşe oranla babayla daha uzun vakit geçirmiş olmasına bağlıyorum. fotoğraflardan anlaşıldığı üzere küçük kardeş henüz bebekken baba ayrılmış. küçük kardeş baba sevgisini hiç tadamamış. fakat büyük kardeş babasıyla daha uzun vakit geçirdiğinden babaya karşı bir özlemi olabilir.

    kutu olayına girmeyeceğim. zira şu ana kadarki en uzun entrymi yazdım. yoruldum. bye.
    ---
    spoiler ---


    (bonus track - 13 Mayıs 2009 04:29)

  • comment image

    öncelikle yönetmenin, 19. yüzyıl rus ressamı ilya repin'in "beklenmeyen ziyaretçi" isimli şu resminden hayli etkilendiğini düşündüm.. resmin, onu ilk gördüğüm seneler öncesinden beri bana hissettirdiği enteresan duyguları hissettirdi bu film de.. hakikaten bir psikanalistin rahat koltuğuna ihtiyacım var galiba!..

    --- spoiler ---

    sondaki fotoğraflar arasında babanın hiç görülmüyor olması oldukça ilginç bence. babayla yola çıkıştan sonraki günlere... iki çocuk da babayı çekmemiş hiç. bu zaten hayatlarına girmediğini mi gösteriyor, bilemedim. sadece en son fotoğraflardan birinde* babanın seneler önceki bir fotoğrafına yer verilmiş.

    ---
    spoiler ---

    bir ilave: repin'in resminde, savaşta öldü sanılan babanın geri döndüğü ilk anı gösterir. evdekilerin hortlak görmüş gibi şaşkın bakışları, sevinçle karışık korku resimde muhteşem verilmiştir..*


    (situasyonist - 1 Temmuz 2010 16:22)

  • comment image

    baba-oğul mefhumunu, baba-oğul/evlat ilişki ve çarpışmalarını, olgunlaşmayı, otorite-muhalefet-yandaş üçlüsünü; görsel açıdan saf ancak mental etkileyiciliği, metaforları (din-doğa) tavan yapmış şekilde izliyorsunuz bu eserde. babası ile zigzaglı bir ilişki yaşayan veyahut bir dönem yaşamış, içten şekilde ''baba diyememiş'', uç örnekte ise uzun zaman babadan ayrı kalan kimseler için etkileyiciliğinin elbette farklı bir boyutta olacağı kesin. zira, ulus-toplum farketmeksizin aile kavramı içinde baba figürünün dominantlığı ve gücü - genelde - değişmezdir; bilindiği üzere. görsel açıdan ise çoğu sahne adeta bir kartpostal, bir tablo niteliğinde.

    rus menşeli ve baba temalı olmasından dolayı filmden dostoyevski tadı almak mümkün. buna ilaveten yönetmen andrey zvyagintsev'in ilk filmi olmasına rağmen ödülleri toplamış olması, çekildiği yıl baz alınırsa çocukların yaşlarının hayli üstünde sergiledikleri performans ayrı bir takdiri hak ediyor, muhakkak. öte yanda; büyük oğlu canlandıran vladimir garin'in çekimler tamamlandıktan sonra, sahnelerin birinin geçtiği yerde vefat etmiş olması; trajediye trajedi katıyor. derin bir film olduğu için, şimdi biraz derinlere inelim:

    --- spoiler ---

    çadırda 2 kardeş konuşurken, andrey'in ''annem babamız olduğunu söyledi, babamız o.'' cümlesinin akabinde duyulan gökgürültüsü; baba figürünün gücünü doğasal açıdan betimliyor. kronolojiyi bozsa da ilk sıralarda bahsetmeden geçemedim. araba içerisinde ise ivan'ın hıçkırıklar içerisinde ''neden geldin? neden?'' sorularını babasına yöneltirken çenesinin titremesi, şüphesiz ki ilerisi için hayli başarılı bir oyuncu olacağını göstergesi.

    metaforlara gelirsek, babanın ilk sahnelerde kasıklarından aşağı örtü olan yatarkenki görüntüsü, hz. isa'nın çarmıha gerilmesi anındaki kasıklarında örtü olan görüntüsüne; sofradaki yemek esnasında şarap doldurması ise isa'nın son yemeği (the last supper)a bir gönderme diyebiliriz. baba'yı iktidar olarak ele alırsak, küçük ivan onsuz geçen zamanların içinde biriktirdiği duygular neticesinde ona muhalif iken abisi andrey'in kayıtsız şartsız yandaş olduğu; baba'yı tanrı olarak ele alırsak ivan'ı dinin-yaratıcının dogmatizm'ini sorgulayan ve reddeden ancak andrey'in inançlı bir kul olduğu da çıkarılabilecek farklı noktalar şüphesiz.

    kimi ailelerde; baba gider bir süre. yoktur. kimi zaman da somut olarak var olmasına rağmen soyut olarak evladın zihninde yoktur. evlat içinde öfke biriktirir, sevgisini açığa vuramaz, ağzından ''baba'' hitabı çıkamaz, o dominant figür karşısında ancak muhalif tepkilerle duygularını belirtir. baba öldüğünde, artık var olmadığında ise o an'a dek yaşanan çatışmalara rağmen evladın içi sızlar inceden. burada ivan, bu hususu her tepkisinde içinize işliyor; ''sopalık velet.'' diyemiyorsunuz asla.

    ''baba neden gitti? neredeydi? ve niçin geldi'' soru işaretleri eminim ki fiksleşmiştir. peki oğullarına çıktıkları yolculukta ataerkil'liği, erkekliği aşılarken tahammül edilmesi gittikçe zorlaşan davranışlarının sebebi ne idi? tahammül sınırını zorladığı an ivan'ın bıçağı çekip, babasına ''seni öldürürüm.'' demesi bir erkek evladın baba'sına verebileceği maksimum tepki, öfke patlaması olarak karşımıza çıkıyor.

    babanın vefatında, kendisinden zerre haz etmeyen küçük ivan'ın abisine ''andrey..'' olarak seslenişindeki ses tonu; bir evladın, ilişkileri ne kadar zıt giderse gitsin ''baba''sı öldüğünde içinin sızlamasını somut olarak gösteriyor bizlere. cesedin sulara kapılıp, ebediyen yok olması esnasında otoriteye yaranmaya çalışan, ılımlı giden andrey bir kenara; en azılısından muhalif çocuğun bile en içten şekilde ''baba!'' haykırışı; her çocuk için - şartlar ne olursa olsun - baba figürünün önemini, en azından özlemini vurguluyor.

    bitimdeki fotoğraf sahnelerinde çocukların yolculuktaki sadece mutlu an karelerine ve yıllar önce çekilmiş babanın olmadığı, salt anne ve 2 çocuk fotoğrafına denk geliyoruz ki bu da kardeşlerin ''babamız artık olmasa bile kaldığımız yerden devam edeceğiz, değişen bi'şey olamayacak.'' mantalitelerini işaret ediyor gibi.

    son olarak anneden bahsetmeden geçemeyeceğim; rus güzelliğinin bir yansıması adeta, nataliya vdovina.

    ''bir erkek ne zaman erkek olur?'' sorusunun cevabı, işte bu filmde saklı. ayıracağınız süre sadece 1 saat 45 dakika.

    ---
    spoiler ---


    (regina fossa - 18 Kasım 2012 02:41)

  • comment image

    --- spoiler ---

    bazen ivan gibi çok yükseğe çıkıyorum. sonra oradan aşağıya bakınca atlamaya cesaret edemiyorum ama merdivenlerden geri inmeye de utanıyorum. sonsuza kadar bu ikilemde bekleyecekken beni kurtaracak olan annem geliyor. beni alıp, indiriyor.

    tıpkı sondaki fotoğraflar gibi babadan bahsetmeye gerek duymadım niyeyse.

    ---
    spoiler ---

    bir andrey zvyagintsev filmi.


    (handlewithcare - 29 Ocak 2013 01:40)

  • comment image

    ansızın aklıma düşen, yıllar önce izlemiş olduğum film. sadece bir sahnesinin gözümün önüne gelmesiyle yine aynı etkiyi bıraktı bende şu an. bu filmi değerlendirmeye hiç gerek yok. izleyen ve beğenmiş olan insanlar hakkında birkaç şey söyleyebilirim sadece.

    bu filmi beğenen insan hassas insandır, çünkü etkileyici bulmuştur.
    olaylara farklı yönünden bakabilen ve açık fikirli insandır, çünkü filmde yanıt verilmemiş sorular onu rahatsız etmemiş, kendince doldurmuştur.
    sakin ve kendiyle başbaşa kalmayı seven insandır, çünkü filmde oldukça az renk, az konuşma, bol manzara vardır. bu da kişiye kendi sakin yaşamını anımsatır.

    kısacası baştacı filmdir. izlemeyenin çok şey kaçırdığı, izleyenin etkisinden çıkamadığı filmdir.


    (mellifica - 8 Ağustos 2013 01:21)

  • comment image

    bir arkadaşımın önerisi üzerine izlediğim 2003 yapımı film. işin ilginç yanı söz arasında film önerisi gelmişti, ki o sıralarda slav mitolojisi ve hikayeleri okuyordum***. filmde de slav mitolojisi ile ilgili kesişmeler gördüm. mitolojinin bu kadar üstünde durma nedenimi de pek sevdiğim thomas mann'ın sıklıkla alıntıladığım sözünden hareket ederek yapayım:

    "mit yaşamın kaynağıdır, ebedi desenlerden oluşur, yaşamı şekillendiren dinsel formdur. insanlık tarihinde olgun bireyi efsanevi ve ilkel şekilde temsil eder."

    tabii mitoloji ile ilgili kimi motifler bende çağrışım yapınca senaryonun tamamıyla hıristiyanlık, doğu avrupa hüznü ya da aşırı kuntel psikanalitik bir temele veya temellere oturtulmadığını düşündüm ve filmin yönetmeni andrei zvyagintsev hakkında araştırmaya başladım, google'ın derinliklerinde boğulmadan daha araştırmanın başında yönetmenin şöyle bir demecine denk geldim:

    "the film is a mythological look at human life, if you watch this movie from the standpoint of everyday life, it’s a mistake, because it’s much broader, and the mystery of the film won’t reveal itself to you."
    (çevirebildiğim kadarıyla: "film insan yaşamına mitolojik bir bakıştır. eğer filmi günlük yaşamın bakış açısı ile izlerseniz bu sizin yaptığınız bir hata olacaktır, çünkü film günlük yaşamın bakış açısına nazaran daha geniş kapsamlıdır. dolayısı ile film içerisindeki gizem kendini sizlere açık etmez.")

    film hakkında ön bilgileri üstün birikimim sayesinde aldı iseniz spoilerlara girmeye başlıyorum. filmi izlemediyseniz eğer bu kısımdan sonrasını okumasanız da olur. (ufak bir not, besy isimli* dostoyevski kitabından da küçük bir spoiler ve solaris'den küçük bir spoiler var.)

    bu arada yönetmen hıristiyan-marksist bakış açısı ile tarkovski ve kozintsev'e selam çakıyor*.

    ---
    spoiler ---

    son kısımlar ile başlamak istiyorum, bu sayede baba figüründe pek çok insan sadece "isa mesih" kısmını anladığı/fark ettiği için üzerinde durmaya fazla gerek görmeden, yine de detaylı bir şekilde açıklayacağımı düşünüyorum.

    öncelikle baba neden kayıkla birlikte denize sürükleniyor derseniz, tarihten bir örnek vermek isterim. doğan avcıoğlu 5 cilt türklerin tarihi yazmış. her ne kadar 5 cilt yazmış olsa da ben nedense sözlükte hep 2.ciltten örnekler veriyorum ya da bana öyle denk geliyor. her neyse 2.ciltte ruslardan da bahseden avcıoğlu -hatırlayabildiğim kadarıyla*- rusları şöyle tanımlar:

    "genellikle ırmaklardaki adalarda yaşayan ve yağmacılık ile geçinen bir millettir." ve şöyle devam ediyordu "bir rus bir oğlu olduğunda kundaktaki çocuğun üzerine kılıcını koyar ve der ki: 'sana verebileceğim tek servet bu olacak.' ardından da rusların cenazelerini gömmediğini ve ırmakta kayıklar ile saldıklarından falan bahseder."

    filmin başına dönersek baba karakterinin yatakta yattığı anı hatırlarız. başlık içerisinde biraz gezinince şöyle bir tablo ve bahsi geçen sahnenin linkinin verilmiş olduğunu gördüm*. tablo ve sahne.

    bu noktada şunu sorabilirsiniz: peki madem bu adam aynı zamanda isa mesih'i tasvir etmiş bu adam neden şiddet yanlısı, bu bir çelişki değil midir? efendim bu film bir rus filmi olduğu için ben de geçtiğimiz günlerde quntel olmaya karar verdiğim için işin içine dostoyevski sokmam gerektiğinin farkındayım. neden dostoyevski, daha dinci bakış açısına sahip olan tolstoy değil miydi şeklinde sorabilirsiniz. yine de (bkz: besy/@flavius aetius) entrysinde de bahsettiğim gibi rus ortodoksluğu'nun en iyi tanımını bence dostoyevski yapmıştır. kitapta şöyle bir şey yer alır: "ben rus tanrısına inanıyorum."

    bu sebepten ötürü de ister istemez slav mitolojisine ve baba figürüne dönüyoruz ki onu da iyi ya da kötü doğan avcıoğlu'ndan verdiğim örnek ile ortalama bir cevap verdiğimi düşünüyorum. ufacık bir parantez açalım, baba rolünü oynayan oyuncunun adı konstantin; ismin etimojisine baktığımızda* konstantin'in değişmez/sabit gibi anlamlara geldiğini görmüş oluruz.

    evet, baba gerek film başındaki gerekse film sonundaki sahneler ile isa mesih'i çağrıştırır, fakat ufak bir nüans farkı var. öncelikle çağrışımlar sadece yemek masası, yatakta yatarkenki sahne ya da teknenin açılması şeklinde değil; ben başka bir örnek vereyim. misalen filmin müziklerinde mozart'ın kv.626sının olması gibi, ki başka bir ifade ile (bkz: lacrimosa). ya da babanın 12 sene kayıp olması gibi. bunun için bence google'a 18 missing years of jesus yazmanız yeterli. bir bakıma çocukların nereden geldi o sorularına cevap olarak sadece "geldi işte"yi almaları benim aklıma bunu getirdi. ufacık bir şey dememiz gerekir ise baba figürü aynı zamanda günümüz yaşamında absolüt gücün ve idarenin aynı zamanda günümüz hayatına pek de uymadığını göstermek için konulmuş dahi de diyebiliriz.

    ivan ile andrey'e gelmeden önce sözlükçülerimizin çok sevdiği bir şeyi yapayım. efendim tabloyu bulmuşsun, takdir ettim; fakat baba yatakta yatar iken kimsenin aklına tarkovski'nin solaris'i gelmedi mi? bu arada reklam da yapayım(bkz: solaris/@flavius aetius). her ne ise tarkovski'nin yalnızca stalker'ına değil aynı zamanda solaris'e de selam çakmış filmdir.

    gelelim ivan ile andrey'e. şimdi efendim sizler için ivan'ın etimolojisini baktım, andrey'in etimolojisine bakmaya gerek duymadım, çünkü her hâliyle andrew ile aynı olduğu belli gibi. ivan ise john adının değişmiş ve mujikleşmiş hâli**. ve evet iki isim de isa'nın 12 havarilerine ait isimler. ufak bir ekleme yapacak olursak o da filmin başında babanın fotoğrafı olduğu kitaba bakalım. fotoğrafın arkasındaki sayfada ibrahim peygamber ve oğlu ismail var. evet kurban olayı.

    ivan hakkında otoriteye karşı olması, andrey'in biraz daha yancı olması vs vs çok yazılmış, çizilmiş. birazcık konuşayım yine de, ama ivan hakkında. film tamamen psikanaliz değil, metaforların anaforlarında kaybolmayı gerekli görmüyorum. yine de babanın oğlu ivan için şöyle bir entryiye denk geldim (bkz: #14757996)

    peki şimdi şunu sorabilirsiniz: o kadar yazdın ettin, mitolojiden çok dine girdin diye. gerçi geçen gün d&r'da gördüm, din-mitoloji başlığına birisi "-dir" eklemiş ve din-mitolojidir olmuş. yine de ben size masalın nerede olduğunu şöyle söyleyeyim: yolculuğa çıkıyorlar ve baba çocuklara çeşitli görevler veriyor, bunların bazıları başarılıyor çoğu ise başarılamıyor. fakat baba öldükten sonra çocuklar bir şekilde olgunlaşıyor, yapamayacakları şeyleri yapabiliyorlar. slav mitolojisine ve baltık mitolojisine, hatta iskandinav mitolojisine bakacak olursanız bol miktarda ada, orman, sazlık, ırmak görürsünüz; filmin yönetmeni ve senaristleri de bunları sıklıkla kullanmış.

    film yedi gün sürüyor, eh dünya da yedi günde yaratılmış diyelim ve bitirelim.

    durun daha bitmedi. filmde benim gözüme ilk çarpan şeylerden birisi yemek masası oldu. tamam, isa'nın son yemeği denilmiş, fakat kimse yönetmen tolstoy'a selam çakmış dememiş. bunu sizlere hiç yakıştıramadım. efendim ivan yani vanya'dan ötürü tolstoy'un erik çekirdeği hikayesindeki vanya geldi aklıma. tam kiraza uzanacakken, annesi eline vuruyor. hikaye için şuradan buyrun. eh oradaki vanya'da masum olduğu kadar kararlara meydan okuyabilecek yürekteydi. aklıma geldi, gülümsetti. yönetmen tolstoy'a da selam olsun demiş:(

    --- spoiler ---

    bonus: (bkz: rüstem ile sohrab/@flavius aetius)


    (flavius aetius - 17 Ağustos 2013 12:45)

  • comment image

    ardında birçok soru işareti bırakan film. en iyisi filmi anlamaya çalışmamak, filmin büyüsüne kapılmak.

    --- spoiler ---
    babanın mesleği neydi?, sonlarda gösterilen fotoğraf ile ilk baştaki fotoğraf aynı mıydı? , gerçekten baba mıydı?, babanın çıkardığı kutunu içinde ne vardı? *.
    filmin sonunda, fotoğraflara fon olarak kullanılan yağmur sesi ise insanı çok rahatlatıyor ve etkiliyor. ayrıca ivan'daki inat kimsede yoktur herhalde.
    ---
    spoiler ---
    duyduğumuza göre yakında vizyona da girecek olan film.*


    (kablam - 25 Nisan 2004 13:10)

  • comment image

    baya etkileyici bir film. filmin güzelliği bakış açısında, nereden bakarsanız oradan farklı bir anlam çıkıyor ki yorumlar da zaten onu gösteriyor herkes başka bir yerden bakıp farklı sonuca ulaşmış.

    --- spoiler ---

    herkes babaya küfretmiş ama dikkate alınmayan çok şey var. baba 12 yıldır çocuklarını görmemiş, onların etrafında nasıl davranmalı bunu bilemiyor, babanın bu acemiliğini çok güzel göstermiş yönetmen. her defasında çocuklara öğretmeye çalıştığı şeyler var. bunca zaman yanınızda olamadım o yüzden şimdi öğreteceğim der gibi acele davranışları. adam sert bir adam değil aslında. ivan çorbasını içmediğinde zorla içirebilir miydi? evet içirebilirdi. döverbilir miydi, evet. ama o yapmadı. hırsız olayında keza aynı şey oldu. hırsıza para verip gönderdi karnım aç dedi diye. hele en sonda çocuğu aşağı atlayacak diye can havliyle o fenere tırmanışı? bunu bile "yakalasa dövecekti işte" diye yorumlayan olmuş. adam çocuğu kurtarmaya çalışırken ölüyor ve siz burdan ne sonuçlar çıkarıyorsunuz yarabbim. ne alaka? zaten bu yüzden film boyunca babasından nefret eden ivan, kayık batınca "papa" diyerek ağlayarak kurtarmaya koşuyor babasını. pişmanlık duyduğu nokta evet babanın ölmesi ama onu kurtarmak için ölmesi ayrı bir pişmanlık gerektiriyor. ayrıca filmin başı ve sonu yükseklerde farkettiyseniz, bu benim aşırı hoşuma gitti. babanın ölümü çok ani oluyor, çocukların büyümesi de öyle. önceleri birbirleriyle çocukça kavga eden 2 çocuk, babalarının ölmesi sonucu "delikanlı" oluveriyorlar.

    ve hayır bence bu filmde hegemoni - güç - itaatkar - asi ilişkisi falan yok. klasiktir. ilk çocuk her daim itaatkar olur. çünkü öyle yetiştirilmiştir çünkü aile tecrübesizdir. ama ikinci çocuk daha asidir, daha başına buyruk daha özgüvenli. çevrenize bir bakın, kendi ailenize bakın, bu örneği mutlaka göreceksiniz. baba ne yapıyor? saati andry'e veriyor. neden? o büyük, sorumluluk onda. zamanında dönmeyince baba endişeleniyor, denize doğru bağırıyor gelsinler diye, ama gelmiyorlar, baba korkuyor, gelince de sorumlu olan abiye vuruyor. "saat sendeydi" diyor, "ivan'ı suçlama". çünkü ivan küçük ve sorumsuz, andry büyük ve sorumlu olmak zorunda.

    babanın işi nedir, karanlık işlerde midir bilinmez ama bence o kutuda yine çocukların geleceğine dair birşeyler vardı. çocukları için yaptığı birşeydi.

    babayı bu kadar savunduğuma inanamıyorum zira genelde babalık rütbesine pek sıcak bakan biri değilim ama bu filmde herkesten farklı bir baba görmüşüm ben.

    ---
    spoiler ---

    neyse işte bak yönetmen neleri başarmış, her yorum başka başka, aldığı ödülleri sonuna kadar haketmiş.

    edit: haa bu arada filmin sonundaki siyah beyaz fotoğraflar çocukların yol boyunca çektikleri fotoğraflar. bunu farkeden olmadıysa yuh. olmuştur diye düşünüyorum.


    (chavez s venezuela - 5 Mayıs 2014 21:53)

  • comment image

    yonetmen zvyagintsev yogun duygu ve mistisizm dolu oykuyu inanilmaz guzellikte fotograflar ile suslemis. sadece filmdeki kahramanlarin durmadan cektigi fotograflar da degil bunlar, ayni zamanda yonetmenin kamerasinin cektigi fotograflar. kamerayi sabitledigi upuzun planlar inanilmaz bir derinlik katiyor filme. renkler ve goruntuler inanilmaz. acikcasi rusya'nin herhangi bir yeri benim zihnimde hic boyle canlanmiyordu.

    hersey bir yana ben en cok cocuklarin ortaklasa yazdiklari gunlugu merak ettim. kim bilir ufaklik babasina nasil doseniyordu...


    (r mush - 7 Temmuz 2004 22:00)

  • comment image

    cok etkileyici bir rus filmi. ivan rolundeki ufakligin yuz ifadeleri, tepkileri kolay kolay aklimdan cikmayacak.*


    (elling - 10 Ekim 2004 04:45)

  • comment image

    kusursuz, mukemmel sifatlarinin fazla geldiini dusunduum rus filmi. goruntuler muzikle birlesince, dis faktorlerin de etkisiyle (filmdeki andrey karakterinin bi kaza sonucu yasamini yitirmesi, vb.) insanin icini burkan, bi miktar kasan bi film olmasinin yanindat film bittiinde eee?? sorusunu sormaktan kendimi alamadim... fakat mevzu bahis rusya, otoriter "baba", biri daha ilimli dieri daha "asi" iki cocuk olunca insanin aklina eski rusya-yeni rusya karsilastirmasini gelio..(dikkat spoiler gelioo)sanki eski rusyanin ezici otoritesinden nefret etmektense ondan bisey oorenmenin daha ii olacaini vurgulanmis. zira anlamadan bas kaldirmak, zor anlarda paniklemeye kadar (ivan'a olduu gibi) varan sonuclar dourabilio. ondan birsey ler oorenen andrey ise kontrolu ele alip "baba"sindan oorendiklerini hayata tasio..tum bu msjlari verdikten sonra yanlis anlamay engel olmak icin de, hani, "baba"nin tekrar canlanip cikmasindan korkanlara da, onun sularin derinliklerine gidisini gosterio..uzun lafin kisasi, gidilip gorulmesi gereken bi film.


    (multipuss - 14 Şubat 2005 23:46)

  • comment image

    icinde soru isaretleri barindiran, sinemadan ciktiktan sonra da kafanizda donmeye devam eden, begendigim filmlerden. zevkle izleniyor, baymiyor. goruntulerle renkler guzel, anlatim sade, muzikler hos, oyuncular basarili, kurgu iyi. durgun ve huzunlu bir atmosferi var. siyah beyaz goruntulerle surekli yagan yagmura, kucuk cocugun ofkesine takilmis soru isaretleri donup duruyor beyninizde. sonra birden irkiliyorsunuz. bir haftanin, 12 yilin izlerini nasil yuzeye cikardigini goruyorsunuz. dikkatle izlenmeli...

    --- spoiler ---
    basta babaya kizip ivan'a hak verdim, ancak babanin ani (cot diye!) olumu de icimi acitti. bir anda saf degistirivermeme kizdim sonra.
    ---
    spoiler ---
    babanin "herseyi kendiniz ogrenin" tavri ilgincti, hosuma gitti. cuzdani calan cocugu, dovmeleri icin getirmesi vs..
    --- spoiler ---
    filmin sonunda gunlukten sayfalar da fotograflarla birlikte olsaymis daha da super olacakmis *
    ---
    spoiler ---
    cocuklarin olum karsisindaki sogukkanli tavri da sasirticiydi, kayik sulara gomulurken kendiliklerinden "babaaa" diye haykirmalari da.


    (kacin kurbagasi - 18 Şubat 2005 15:04)

  • comment image

    başı ve sonu olmayan kendini bir yerlere bir sonuca bağlamayan bir film,tıpkı hayat gibi.
    biraz fazlası ile boşlukta olan noktaları kendi hayal gücünüz ile doldurabilirsiniz.
    --- spoiler ---
    başlangıçta küçük kardeşin kişiliğine hayran olurken,büyüğe de kızarken.
    daha sonra büyük kardeşin boyun eğmesinin olgunluk ve kabulleniş,
    küçük kardeşin asiliğinin yaşadığı hayal kırıklığı,daha fazlasını umut etmek ve çocukluk
    olduğunu filmin sonunda anlıyorsunuz.
    ---
    spoiler ---
    büyük kardeş filmin çekildiği gölde,çekimlerden bir kaç gün sonra boğularak ölmüş.
    filmi seyrederken ona yapılan her hareket sizi daha fazla kırıyor,incitiyor.
    bu yaşta iki çocuk oyuncudan(özelikle küçük kardeş)beklenmeyecek kadar iyi ve usta işi oyunculuk izliyorsunuz.


    (limoni - 4 Mart 2005 10:48)

  • comment image

    hakkındaki entryilere, başlık kısmına direk filmin orjinal ismini yazıp ulaşan bir baba yiğit var mıdır acaba diye merak ettigim rus kökenli leziz film.


    (erotomaniac - 11 Nisan 2005 13:31)

  • comment image

    yönetmeninin metaforlara fazla yer vermeden derdini direk anlattigi bu yüzden david lynch filmleri ile karistirilmamasi gereken basarili film.

    --- spoiler ---
    filmin sonundaki fotograflar da yolculuk boyunca yasanan tragedi ve gerginlikten eser yoktur.andrei ve ivan herseye ragmen ve sadece mutlu anlari kaydetmislerdir tüm insanlar gibi. belki ivan'in arabanin camina yüzünü yasladigi bir fotografta merak ve sevinçle yogurulmus bir heyecan duygusunu da katabiliriz. bunun disinda babanin ugrastigi sey çocuklarini sogukkanli ve belki birazda acimasiz yapmaya çalismasidir ve aralarindaki tüm çekismeler bu yüzden çikmaktadir. tam hersey kopma noktasina geldiginde baba istegine ölümüyle kavusur.
    ---
    spoiler ---


    (rapper134 - 15 Nisan 2005 14:03)

  • comment image

    küçük çocuğun babasını uyurken görüp fotograftaki babası ile doğrulamak için tavanarasına koştuğu sahneye dikkat edilirse, sayfaları arasında eski fotografın saklandığı kitabın peygamberlerin hayatı ile ilgili bir illüstrasyon kitabı olduğu ve fotografın bulunduğu sayfada da hz.ibrahim'in oğlu ismail'i kurban edeceği sırada gökten meleğin ellerinde inen koç sahnesinin resmedildiği görülür ki; hem anadolu'daki bazı bakkal kapılarının üstünü süsleyen o meşhur resimden güzel oluşu, hem de filmle ilgili göndermelerde bulunuşu ile yönetmene hafif bir sempati duyulur.ayrıca bu olayı işleyen soren kierkegaard'ın korku ve titreme adlı eserinin andrei tarkovsky'nin kurban filmine de kaynaklık ettiği düşünülürse sempati bir kat daha artar... (bkz: rastlantıların yönetmen dehası olarak yorumlanması)


    (ars - 7 Haziran 2005 01:01)

  • comment image

    muhtemeldir ki tarkovsky esinlenmeleri vardır filmde. ama en büyüleyici yanı, hemen hemen her sahnenin koleksiyonluk fotoğraf tadında olmasıdır ki, bunu yönetmen nasıl başarmış anlamak mümkün değil. dağ aynı dağ,her yerde var, kayık desen,deniz desen aynı.. ama nasıl oluyor da yönetmen her sahneyi fotoğraf tadında izleyiciye sunuyor..bu film, sinemada senaryodan daha çok yönetmenin önemi, fotoğrafla neler anlatılabileceğini göstermiştir ve de hayatın filmlerdeki gibi olmadığını..şöyle ki babanın nereden geldiği,ne yapmaya çalıştığı,filmin sonundaki kutunun hikmeti.. bunlar hep kalıp halinde film izlemeye alışmış izleyiciler için geçerlidir. hala yok kutuymuş bilmemneymiş, merak etmeye gerek yoktur.yönetmen “an”a odaklanmıştır izleyiciden de onu bekler.. nasıl ki gerçek hayatta yolda gördüğümüz insanı “sen nereden geldin nereye gidiyorsun,çantanda ne var” demiyorsak bu film için de izlediğimiz,gördüğümüz yanımıza kar kalır.


    (ebucan - 22 Eylül 2005 00:41)

Yorum Kaynak Link : vozvraşçeniye