dünyanın güneş enerjisiyle gösterilen ilk filmi.
oyuncuları, londra galasında yeşil halıya bisiklet ve güneş enerjisiyle çalışan araçla geliyor..
organizatörleri, filmin ilk gösterimini 16 bin kişinin izlemesini düşünüp, sonradan bu kadar insanın yer değiştirmesinin yol açacağı kirliliği önlemek için bundan vazgeçiyor..

http://www.ageofstupid.net/
http://www.guardian.co.uk/…onment/the-age-of-stupid
http://www.radikal.com.tr/…17.03.2009&categoryid=96

(gurubvakti - 17 Mart 2009 10:40)

yonetmenligini franny armstong' un yaptigi ve basrollerinde pete postlethwaite ve alvin duvernay bulundugu, gelecekte gecen bir tur belgesel-drama. "ulen manyak miymisiz; nasil boyle aptalmisiz da kurtaramamisiz dunyayi?" gibi bir konusu var. hepimiz yok olacagiz bu gidisle tarzi bir senaryosu olmasina ragmen konuyu isleyisi enteresan gibi. izlemeden ancak bu kadar yorum sikabiliyorum.

(bosch kalfa - 17 Mart 2009 10:53)

david gilmour'un blogunda da değindiği belgesel.

http://www.davidgilmourblog.com/…age-of-stupid.html

(barrett - 26 Mart 2009 13:38)

http://www.radiohead.com/…dairspace/index.php?a=502

(radioheadbanger - 14 Eylül 2009 23:43)

cinema screenings'in altında türkiye'nin de yazmasına rağmen, yok böyle bişi diyen sinemadır, filmdir, organizasyondur. sonuç olarak, dünya prömiyerinde olan biteni internet üzerinden izleyeceğiz.

(niphrodel - 16 Eylül 2009 01:08)

uzun süredir hakkındaki gelişmeleri internetten takip ettiğim filmdir.

ve nihayet dün gece de türkiye galasında izledim.
film, türkiye'de "aptallık çağı" olarak gösterimde.

galada yılmaz erdoğan kısa bir konuşma yaptı ve ardından katılımcıları ne kadar aptal olduklarını izlemeye bıraktı.
film çok etkileyici: evet, tüm dünya olarak bu kadar aptal olmamalıydık; o kritik sınırı geçmeyecektik :/

film bu cuma'dan itibaren bkm'de, beşiktaş kültür merkezi'nde. gösterim saatleri: http://www.greenpeace.org/…ge-of-stupid#bkmekimlist

film vizyona girdikten sonra daha çok yorum yazmak üzere...

(kehanet - 6 Ekim 2009 12:48)

filmle ilgili olarak joost lagendijk'in bugün radikalde çıkan yazısı için;

http://www.radikal.com.tr/…07.10.2009&categoryid=97

(thereaper - 7 Ekim 2009 13:14)

(bkz: http://afer.in/aptallik-cagi-2055ten-gelen-uyari/)

(enedwaith - 8 Ekim 2009 08:56)

"gezegeni tükettiğimizi bile bile neden hala bişeyler yapmiyoruz.yoksa insanlığı korunmaya değer bulmuyo muyuz?"
"kendi neslini yok eden tek tür değiliz ama bunu bilerek yapan tek türüz!"
mesajlarıyla,etkileyici bir belgesel.

bugün 15:00 seansında izledim.gösterim ücrestsiz olmasına rağmen izleyici sayısı çok azdı,yazık..

(akselz - 17 Ekim 2009 21:54)

hiç bir ticari kaygı güdülmeden, ücretsiz olarak bkm'de izlenebilmesinin çok mutlandırıcı olmasının yanında, bilgi akışının yeterince sağlanamaması nedeniyle fazla izleyicinin olmaması üzücü. bunun yanında el birliği ile nasıl dünyanın .mına koydugumuz gayet net izlenebiliyor.

(bkz: aman petrol canım petrol)

(zvezda - 30 Ekim 2009 10:36)

filmde anlatıldığına göre biz evrim geçiren canlılar genelde kısa süreli tehlike durumlarında harekete geçiyormuşuz, örneğin bir ordunun yaklaştığını görürsek yakın zamanda bir tehlike olacağını anlıyoruz ama 20 yıl sonra gerçekleşecek bir tehlike için şimdiden hayatımızdaki bazı şeyleri değiştirmek bize göre değilmiş. özellikle filmin sonlarına doğru 2008 yılından başlayıp 2055 yılına kadar geçen sürede izleyeceğimiz haberleri gösteren kısa animasyonu çok gerçekçi ve ürkütücüydü.

(iadeli taahhutlu - 20 Aralık 2009 21:09)

ifistanbul 2010 kapsamında dünyanın çivisi isimli bölüm altında gösterilecek olan belgesel film.

(isikokunem - 1 Şubat 2010 15:55)

özellikle abd'nin yüz yıldan uzun bir süredir dünyanın ağzına sıçmak pahasına daha fazla ve daha da fazla petrol için dünyanın geri kalanına neler yaptığını, bunun ve yanı sıra artık globalleşen kapitalist sömürünün sonucu olarak doğal kaynaklarının zenginliği sayesinde esasında belki de günümüzde dünyanın en varlıklı ülkeleri arasında olabilecek topraklarda yaşayan insanların neler ve kimlerin çıkarları yüzünden bugün artık sırf hayatta kalabilmek uğruna nasıl bir sefaletle boğuştuklarını, halihazırda bu evrende sahip olduğumuz tek ev olan dünyayı daha iyi ve daha uzun süre yaşanabilir bir yer haline getirebilmek için kullanabileceğimiz bilimin elimizdeki olanaklarını başka ve hatta bir kısmı oldukça gereksiz şeylere nasıl akıttığımızı bir bir gösterip, dünyanın çivisinin gerçekten de çıktığına dair kanıtları yüzümüze vuran, bu nedenle de izleyeni ağlatabilecek kadar üzücü, ve fakat yine de mutlaka birden fazla kez izlenmesi ve izlettirilmesi gereken post-apocalyptic docu-fiction.

(benbilmiyorumsanki - 23 Şubat 2010 21:43)

'insan neslini yok etmeye çalışmak, intihardan farksız' filmdeki en güzel repliklerden sadece biri...

(kelebek ordusu - 12 Şubat 2011 13:43)

devletin tüm öğrencilere izletilmesini zorunlu kılması gereken film...

haftanın 5 günü en az 30 saat okulda olup da bir şey öğrenemeden döneceklerine, bir buçuk saatte bir kaç şey öğrenmelerini sağlayacak, izlediğim en az sıkan belgesellerden biri...

"bu filmi izlemek, sanki sahilin uzak tarafındaki insanları dürbünle izlemek gibi. etrafta daireler çiziyorlar, ayaklarının altındaki kumdan oluşan küçük bir alana takılıp kalmışlar. bu sırada bir tsunami, hızla sahile yaklaşıyor." diyor filmde pete postlethwaite amca...

(metude - 9 Haziran 2011 05:02)

filmin bitiminde radiohead'den reckoner çalar.

(martini bianco - 29 Haziran 2011 13:25)

gece gece suratima tokat misali carpan belgesel. her ne kadar dunyanin (bu gidisle) sonunun belgeselde de anlatildigi gibi olacagini tahmin etsek de bunu urkutucu bir yalinlikla gostermesi gayet etkileyici.

gelecek projeksiyonu biraz abartili gibi geldi bana; gerci 2055 olmasin da 2100 olsun, ne fark eder? bu kafayla gidersek sonumuz budur maalesef. fakat bunu bilmek ne yazik ki insani rahatlatmiyor. sen elinden gerekeni yaparken baskalarinin ihtiyaci olmadigi halde enerjiyi hoyratca harcadigini bilmek daha da kotu.

su an bu muhtemel sonun onune gecmek icin uzerinde yogunlasilmasi gereken alternatif enerji kaynagi, "solar cell" teknolojisi (gunes pili tabiri anlami tam karsilamadigindan ingilizcesini kullandim.) fakat onda da su an icin dusuk verim alinmasi sorunu var. arastirma icin yapilan yatirimlar, yakin gelecekte tukenecegi asikar olan petrolu elde etmek icin ulkelerin harcadigi paranin yaninda maalesef devede kulak kaliyor.

belki de kobayashi^* amcanin belgeselin sonlarina dogru dedigi gibi, 'biz insanlar, kendimizi kurtarilmaya deger gormuyoruz"dur.

(spoilsport - 25 Ekim 2011 23:29)

içinde bulunduğumuz çağdır:

* bilim adamları bangır bangır bağırıyorken "su kaynaklarımız tükeniyor, türkiye kuraklaşacak diye" küresel ısınma yerine tiyatrocuları hedef tahtasına koyan ve bir yandan da ülke kaynaklarını coca cola'ya peşkeş çekenlerin ülke yönettiği çağdır

* kimyasal zehir dolu sebze ve meyveler haberlerde manşet olur, tarım ilaçlarından yeşile boyanmış köylüler sülale boyu kanser olurken hala gdolu mısırın avukatlığını yapan idarecilerin yıkık cami üzerinden politika yaptığı çağdır

* kömürün insan sağlığına ve küresel ısınmaya katkısı ayyuka çıkmışken ağzından bir kez olsun "yenilenebilir enerji" lafı çıkmayan insanların boyuna termik santral kurup oy dilenmek için kömür dağıttığı çağdır

* daha bir sene önce japonya felaketi görmüşken nükleer saatli bombadır diyenlere "elektriksiz kalın o zaman" denildiği; suyunu, doğasını, toprağını batmakta olan beton endüstrisini kurtarma amaçlı hes'lere vermek istemeyenlerin dövüldüğü çağdır

* yönettiği coğrafyanın doğasını, insanlarını ve gelecek nesillerinin sağlığını tehlikeye atarken, milyonların zehirlenmesine, kanser olmasına, hayvanların toplu ölümlerine, çiftçinin topraksızlaşmasına göz yumarken hala "ben dindarım" diyebilenlerin alkışlandığı çağdır.

bu zannımca aptallık çağı da değil, olsa olsa şeytanlık çağıdır...

(bubi buzagi - 30 Nisan 2012 21:27)

---spoiler---

en can alıcı yeri de adamın rüzgar çiftliği kurmaya çalışması ile ilgili yaşadıklarıdır. herkes yenilenebilir enerji ile ilgili güzel şeyler söylüyor, herkes dünyanın kurtarılması gerektiği hakkında hemfikir, siyasiler dahi bu görüşte; fakat iş bunu yapmaya gelince bir şekilde olmuyor. yan çiziyorlar diyor. sırf şehrin silüeti bozulacak diye yerel konseyden hayır kararı alındıktan sonraki teyzenin konuşması insanı daha da geriyor. karar doğruydu diyor. şehrin silüeti bik bik diye ötüyor. sonra adam peki ya "global warming?" diye sorunca da pişmiş kelle gibi "tabii ki biz de endişeliyiz. hep birlikte bir şeyler yapmalıyız. bunun bilincindeyiz. çünkü biz de bu dünyada yaşıyoruz." diyor. sisteminize ve düzeninize sıçayım. birgün artık çok geç olacak ve eminim ki o gün bu sistemin sahipleri dünyanın bu halinden yine de kendilerini sorumlu tutmayacaklar.

---spoiler---

özet olarak suratıma çat diye çarpmıştır. bir insan neyi değiştirebilir ki demeyin. daha az tüketmeye çalışın. alternatif yollar deneyin. ve özellikle ağaçları koruyun.

(bu nick tam yirmi alti karakter - 19 Temmuz 2013 21:05)

endüstriyel üretim ve modern pazarlama bizi kölelere çevirdi. tüketmekten başka amacımız yok.

1. gezegenin sınırlı kaynaklarını hoyratça kullanıyoruz.
2. herhangi bir zenginlik için mutlaka başkaları fakirleşiyor.

(resmitatil - 17 Kasım 2013 18:01)