Black Books (~ Böcker) ' Dizisinin Konusu : Bernard Black kitaplari sevmeyen ve cok az onemseyen, musterilerden nefret eden, zamaninin buyuk cogunlugunu insanlari asagilamakla ve icmekle geciren tarihtkei en kotu kitapcidir. Bernard'in asistani Manny ve Bernard'in tek arkadasi bitisik dukkani isleten Frandir. Bu uclunun basindan gecen olaylari anlatan degisik bir dizi Black Books.
Ödüller :
Fawlty Towers(1975)(8,8-75668)
Blackadder Goes Forth(1989)(8,8-42183)
Spaced(1999)(8,6-46206)
Peep Show(2003)(8,6-44356)
Father Ted(1995)(8,6-32749)
Black-Adder II(1986)(8,6-37714)
Black Adder the Third(1987)(8,6-36185)
QI(2003)(8,6-29792)
The IT Crowd(2006)(8,5-114770)
The Office(2001)(8,5-86162)
Red Dwarf(1988)(8,3-30398)
The Black Adder(1982)(8,1-31718)
BAFTA : "BAFTA TV Award-Situation Comedy Award"
fran: do you know that in tibet if people want something they give something awaybernard: do they, do they. that's must be why they are such dominant global power.
(darknum - 14 Ekim 2008 00:19)
3. sezonun 3. bölümü gerçekten harikuladedir. --- spoiler ---manny'nin annesi ve babası geldikten sonra düzende ufak bir değişme olmuştur. manny'nin annesi temizlik yapmaya başlamıştır arada çamaşırları yıkar.sonra ardından bu replik gelir moo-ma'dan-i had to wash bernard's separately because they were a bit dirty.ardından bernardın sesini duyarız.- who tidied my room? who shaved me?sahneye girişini görürüz, her zaman alıştığımız siyah kıyafeti yıkanmış bembeyaz olmuştur.-who washed my clothes?--- spoiler ---
(xi - 22 Aralık 2008 13:23)
görüp görebileceğiniz en nevi sahsina munhasir ve komik dizilerden biri.--- spoiler ---elephants and hens isimli bölümde, manny ve bernard çocuk kitabı yazmaya karar verirler.maymunlar pandalar falan derken kitap sonunda stalin rejiminden kaçan bir akademisyen, akademisyenin evliliği parçalanmak üzere olan kızı ve akademisyeni araştırırken kızına aşık olan ve onunla beraber olabilmek için kariyerini bir kenara bırakıp omsk'a yerleşen bir gazetecinin hikayesine dönüşür.http://www.youtube.com/watch?v=mam-cetc1io--- spoiler ---
(ruprect - 21 Ocak 2009 02:06)
komedinin ingilizlerin işi olduğunu bir kez daha kanıtlayan bir dizidir, ya da benim komik bulabildiğim şeyleri sadece ingilizlerin yapabildiğini, o kısmından pek emin değilim. emin olduğum bir şey varsa black books izlemeyenlerin çok çok şey kaçırdığıdır. insanların oturup tekrar tekrar izlemesinin sebeplerinden biri ise ortalama 8 dakikada bir duyulan bombastik bir espri sonucu gülmekten sonraki bir kaç dakikayı kaçırmalarıdır, daha sonraki seyirlerde o kaçırılan kısımlar da yeni gibi geldiğinden sıkılmadan yaklaşık bir 4-5 kez izlersiniz. örnek vermek gerekirse, s01e04'te fazla kafein eşliğinde izlediği polis dizisi sonucu hiperaktiflik sınırlarında dolaşan ve dedektifliğe saplantılı manny karakoldadır ve onu polis zannetmektedirler, bir polis onunla birlikte bir suçluyu sorgulamak ister çünkü iyi polis kotü polis numarasını deneyecektir, manny'ye sen iyi polis ol ben kötü polis olacağım der ve başlarlar. -inspector norris: nogsy! (sorgulanan suçlu) you miss me?-nogsy: yeah, i was just sitting here thinking "when's inspector norris coming back?"-inspector norris: oi! smart lip doesn't work with me, nogsy! i don't react well to it. now, you better start giving me something solid or i'll feed you to the sharks.-manny: (to nogsy) you have... beautiful eyes.
(hydra headed monkey - 21 Mart 2009 11:58)
kendine komedi dizisi diyen çok şey gördüm ama şaraptan lolipop yapmayı başaranını ilk defa görüyorum.*alkış.edit: onca vakitten sonra linkini de koymayı akıl ettimhttps://www.youtube.com/watch?v=bziwumowlco
(jesters cap - 24 Mart 2009 21:56)
dünya televizyonlarında izlenen komedilerin binlercesinden farklı olarak esas güldürme gücünü nesneler, ve insanların nesnelere davranış biçiminden alıyor dizi. slapstick bile tam olarak karşılamıyor yapılanı. "çok şahane bi dizi office ten seinfeld'den daha iyi" diye çoşmak manasız olur ama bu farklı damarı bulmasıyla bile rahatça türdeşlerinden ayrılıyor black books. her bölüm "şimdi nasıl bi icat gelecek" diye bekletmesi en önemli artısı. hatta dizi yer yer sürekli bir şeylerin dağılıp döküldüğü tribal bir yolculuğa dönüşüyor. ekip, yumuşak bir koltuğu, küçük bir kitabı hatta donmuş bir şarabı güldürü malzemesi olarak kullanabilmiş ve benim iki yıl önce "bunu yapabilsem süper olur" dediğim mizahı tıkır tıkır uygulamışlar. böylece içerisindeki pek çok işlenememiş unsura rağmen tarihteki yerini alacak bir komedi oluşmuş. şapkayı ele alıp eğilmekten başka çare yok. tebrikler moran efendi ve ekibi.
(charles h duell - 22 Haziran 2009 03:01)
oturup sahne sahne analizini yapsanız sizi güldürecek ayrıntılara erişebileceğiniz dizi. misal, ilk bölümlerde yukarıdaki kara tahtada "no mobiles, no walkmans" ve diğer okuyamadığımız yapılmaması gerekenler listesinin sonraki bölümlerde hepsinin silinip kocaman bir "dont" yazdığını görürsünüz ve "ayrıntıları farkedip kahkaha atıyorum ne elitim lan ben" diye sevinirsiniz.
(kaf kef lam mim - 25 Nisan 2010 23:09)
dün gece durakta oturup sigara içerken yanıma gelen vegan falan olduğunu tahmin ettiğim sağlıklı yaşam manyağı hatuna cevap olarak yer zaman ve amaç üçlüsüne uygun bir şekilde arakladığım repliğin ait olduğu dizi. nedir o replik;customer: you know i'm probably getting a lot of secondary smoke from you.bernard: don't worry about it, get me a drink sometime.kızcağız baktı yüzüme, aslında normal de birine benziyor ki diye düşünüp gitti.(bkz: orgazmdan daha zevkli anlar)
(mimi wonka - 28 Haziran 2010 17:40)
bu dizinin hayatımı değiştiren şey olduğuna kanaat getirdim en sonunda. çevremde son zamanlarda tanıştığım hemen hemen herkesle, en az ilk 1-2 bölümünü izlemişliğim var. fakat ben hâlâ kahkahalarla gülebiliyorum buna. öyle de devam edeceğine eminim. bıkma belirtisi bile yok.fakat sevmeyenler de çıkmıyor değil diziyi. genelde aşırı tavsiye etmemden dolayı büyük beklentilere giren insanlar yaşadılar bunu. (vicdan azabı çektim sonra sevmemelerine sebep oldum diye) ama şu bir gerçek ki, dizideki karakterlerden herhangi birisinin yaşadığı hayata benzer bir hayat yaşayan, aynı kafa yapısında olan, dertleri tasaları benzer şeyler olan, kısaca hayattan umudunu aslında çoktan kesmiş olup, zevkine ve sallamadan yaşamayı hayat tarzı denen naneye dönüştürmüş kişiler çok daha fazla seviyorlar. sistem adamları genelde pek sevmediler. zaten üstünde takım elbisesi, cebinde tomar tomar parası, altında arabası olan bir adamın bunu sevdiğini görsem o adamdan iğrenirdim. ne olacağdı diziden mi iğrenecektim? yok artık! ki o tip adamları ilk gördüğümde zaten iğreniyorum.diziyi izlerken görünürdeki değil de, satır aralarında çaktırmadan yaptıkları esprileri dikkate almak lazım. az kişinin bildiğine sevindiğim hâlde en az 250 kişiye birebir, yüzyüze önermiş olmamın da ironik olduğunu farketmedim değil. kara mizahı sevememiş olanlara pek tavsiye edilmez. iyi seyirler!ayrıca bunu alan bunu da aldı: (bkz: the it crowd)
(only alcoholica - 17 Temmuz 2010 13:46)
geçtiğimiz yıl the office ile beraber ingiliz televizyonunun en komik dizisi seçilen, channel 4 yapımı dizi, nevrotik bir kitapevi sahibi, onun tuhaf yardımcısı ve bir arkadaşlarını başından geçenleri anlatır, hakikaten de süründürür.
(kitkat - 27 Ocak 2003 14:32)
--- spoiler ---manny: bernard, bernard, bernard, bernard look, bernard, bernard, bernard look, look, bernard, bernard, bernard look, bernard!bernard: what?!manny: im a prostitute robot from the future!--- spoiler ---
(euteamo - 23 Nisan 2011 23:30)
yanılmıyorsam birinci sezon üçüncü bölümde iznik restaurant'da geçen bir akşam yemegi sahnesi var. tekrar yanılmıyorsam restaurantta şu:http://www.iznik.co.uk/o degilde, dizi acayip komik. ciddi anlamda güldügüm ender dizilerden birisi. yani sadece bu ayrıntıyla hatırlanmak istemem ama ingiliz dizilerine, kitaplarına baglanınca iyice ayrıntı manyagı oluyorsunuz.edit: sagolsun only alcoholica araştırmış iyice yanılmıyormuşum.
(ejderha suvarisi - 9 Haziran 2011 23:15)
bakma bakmabernard'ın "seçmek imkansız. duvarlar, termometre... ben bir yazı tura atıp paranın havada patlayarak beni öldürmesini umayım" cümlesiyle hayatın anlamını bulmama doğru yol almamı sağlayan dizi.bakma bakma
(glucklich - 17 Ekim 2011 01:41)
henüz ilk iki bölümünü izledim. ilk bölüm pek keyif vermese de ekşi referanslar acayip kuvvetli, ingiliz dizilerine de sempatim olduğundan izlemeye devam edeceğim. aslında diziye devam etme isteği ve umudu doğuran sadece bunlar değil, ikinci bölümde rastladığım bir an da var, kasten mi yapılmıştır bilmiyorum ama 2. bölümde en çok güldüğüm yer burasıydı ve ileriki bölümlere dair umudumu tazeledi;--- spoiler ---manny ile daha yeni yeni tanışırken bernard konuşma esnasında tam ismini söyler; "bernard l. black"- l neyin kısaltması?+ ludwig, bilirsin beethoven'daki gibi- evet, ebeveynlerinin sana bu ismi koymayı neden uygun buld...kamera bu esnada bernard'a döner: http://i.imgur.com/tgeok.jpgsahneyi komik yapan elbette bernard'ın saçları ve bakışlarının hatırlattığı beethoven imgesidir: http://i.imgur.com/dit3h.jpg--- spoiler ---
(dntpnc - 27 Ocak 2012 22:33)
yapılmış en iyi dizi olabilir.bernard'ın çocuk kitabı olarak yazmaya başladığı, 1000 kusur sayfalık stalinist rejimden kaçıp omsk'a yerleşen akademisyen ve o akademişyenin çalkantılı hayatını anlatan romanını yayınevi yayımlamayı red edince; sigarası ve şarabı eşliğinde yayınevine yazdığı cevap mektubu görülmeye değerdir.http://www.youtube.com/watch?v=yllsn6uwhge
(melih denizhan - 3 Temmuz 2012 22:14)
on sekiz bölümünü yaklaşık üç senede bitirdiğim dizidir. şu entry'i girdiğim an itibariyle otuz dizi izlemiş bulunmaktayım, bundan daha komiği yok. izlemediklerim arasında da olduğunu sanmıyorum.edit: diziyi ikinci kez bitirdim. fikrimi değiştiriyorum, friends ve modern family daha komik diziler, ama black books da harika bir dizi.
(i was made for you - 22 Temmuz 2013 04:20)
her bölümünü 8-10 defa izlemişimdir.çok ayrı bir kafada mizah anlayışı var. yakalayabilenler çok seviyor, alışık olmayanları pek sarmıyor.geçen yaz, bizim bakkala bakıyorum. saat sabahın 7'si, zaten gece 4 te yatmışım. tezgahın başında kahve ile hayata tutunuyorum. tipik palamutbükü sabahı. limandaki yatlar birer birer demir alıyor, türkiye'nin bilmemneresinden geride binbir türlü hikayesi ile buraya yeniden başlamak ümidi ile gelmiş orta yaş üstü kadınlar ve adamlar köpekleri ile sabah yürüyüşüne çıkmış. sahilde sabahlamış gençler şezlongta götleri donunca uyuklayarak pansiyonlarına geri dönmekte... severim bakkala bakarken o insanları seyretmeyi. çoğu zaman gelip bir ekmek alırlar tüm enerjileri ile birşeyler anlatırlar. bilirsiniz sabah insanları işte...o gün sabahı da herif geldi. ingilizce bildiğimi çakozlayınca anlattı bi sürü,bristol'den gelmiş, buraya yerleşmiş. her palamutbükü sakini gibi o da bir deli. neyse...musli almak istediraftaki yerini gösterdim.-bunların içinde üzüm kurusu olmayanı yok mu? diye sordu.-ben ne bileyim, burası avuç kadar bakkal. doğru düzgün bir markete git.dedim.ve sonra black books severlerin hemen anımsayacağı bir replikle bana cevap verdi.-bakın buraya sizi aşağılamaya gelmedim!zaten insan sevmeyen biri olarak bakkala bakıyorum. sabahlardan nefret ederim. sabah insanlarından da.üzümsüz müsli için olmadık bir ingiliz ile sabahın köründe uğraşıyor olmak benim için gerçekten katlanılması zor bir durum. .tezgahtan kalktım, yavaşça herifin yanına gidip elimi adamın omzuna koydum. limana doğru dönüp rezil günün başlangıcı güneş ışıkları yüzüme çakarken tamamen bernard black'a bağlayıp repliği tamamladım.-bak kardeşim. ben de sabahın 7 sinde şuraya dikilip senin beni ya da bakkalımı aşağılayabileceğin bir iş yapmak istemedim. belki.. belki başka bir hayatta gerçekten kardeş bile olabilirdik... burada bu salak konuşmayı yaparak birbirimizin vaktini harcayacağımıza sicilya'da bir kafe açıp orada yerel halktan ikiz kardeşler ile evlenebilirdik.... ama öyle olmadı işte. şimdi lütfen... ya müslinin içindeki üzümlere hayatınızda bir yer bulun ya da üzümsüz bir müsli arayışı ile dünyayı dolaşın. adamcağız müsliyi aldı. artık üzümlerini evinde ayıklayıp yemiştir. ben de tezgahtaki yaşam savaşıma geri döndüm.öğleye doğru kendime gelince üzüldüm sonra adamı tersledim diye. akşam adam yine geldi, bakkalın yanında kafe var bizim işlettğimiz orda kahve ısmarladım herife anlattığı şeyleri dinledim. gönlünü aldım.o gün bir black books sahnesi absürtlüğünü gerçek hayatta tecrübe etmiş oldum.
(melih denizhan - 23 Kasım 2014 03:19)
allahım şu zor günlerde sen tekrar sardırma şu diziye. ben artık bırakmışım içkiyi sigarayı. bu yaşa erdirdin beni, gençtim almadın canımı ölmedim genç olarak, ölmedim beni leylâk büklümlerinin içten ve dışardan sarmaladığı günlerde. şimdi tekrar bu dönem de mi kaldım dedirtme bana yarabbi. çalışılacak finali göster bırakılacak bütü. kaldı bu silinmez okul suçu üzerimde. am i dead diye uyandırma biz kullarını. teşekkürler.
(mula - 13 Nisan 2015 15:42)
yedigim muzun gulerken burnumdan cikmasina sebep olmus, seyredildikten sonra alkolik olma hissiyati uyandiran, komik dizi.
(crawlingsnake - 4 Nisan 2005 17:47)
gecenin bir körü bir arkadaşımla yaptığım ufak çaplı ingilizce kelime ezberleme çabasının ardından "şöyle bir bakalım sıkılırsak yatarız" diye açtığımız ama sonradan birinci sezonu bir solukta bitirdiğimiz, özellikle 3. ve 4. bölümlerini izlerken gülmekten öldüğümüz absürd komedi dizisi. bol miktarda sigara, şarap, gürültü, patırtı,eveleme,geveleme hatta develeme,jenerikte tom waits...cnbc'nin atlamaması gereken bir dizi. fran: do you know nothing about modern culture, bernard? beckham, posh, pokemon... bernard: pacman. it's pronounced pacman.i blanked him
(sadece112 - 20 Kasım 2005 02:08)
Yorum Kaynak Link : black books