Kaubôi bibappu (~ Cowboy Bebop) ' Dizisinin Konusu : Kaubôi bibappu is a TV series starring Kôichi Yamadera, Unshô Ishizuka, and Megumi Hayashibara. The futuristic misadventures and tragedies of an easygoing bounty hunter and his partners.
Hagane no renkinjutsushi(2009)(9,1-92908)
Death Note: Desu nôto(2006)(9,0-190612)
One Punch Man: Wanpanman(2015)(8,9-75641)
Shingeki no kyojin(2013)(8,8-105661)
Steins;Gate(2011)(8,7-32213)
Shin Seiki Evangerion(1995)(8,6-35493)
Kôdo giasu: Hangyaku no rurûshu(2006)(8,6-39841)
Samurai chanpurû(2004)(8,5-39414)
Kenpû denki beruseruku(1997)(8,5-22984)
Hagane no renkinjutsushi(2003)(8,5-59999)
Trigun(1998)(8,3-16951)
Cowboy Bebop: Tengoku no tobira(2001)(7,9-38944)
psikolojimi ağır bir biçimde etkilemiş olan bir animedir. bildiğime göre de her bünyeye etkisi aynı oluyor. izlememin üzerinden üç ay gibi bir zaman geçmesine rağmen bu etkiler halihazırda devam etmektedir. bu durumun sebebi kanımca ses ve görüntü uyumunun örneğine az rastlanacak şekilde muhteşem oluşudur. tabii bunda yoko kanno nun müzik dehasının katkısı büyük. soundtracki olağanüstüdür. müzik parçasını hatırladığınızda görüntüler, herhangi bir sahneyi hatırladığınızda ise ister istemez sesler üşüşüyor zihninize peşisıra. yalnız bu anime serisinin genel havası karamsar bir yapıya sahip. çünkü dizinin ana kahramanları spike spiegal,radical ed ,faye valentine ve jet geçmişlerine rağmen hayata tutunmaya çabalıyorlar arka planda(her bölümde farklı konular işlense de) yirmi altı bölümün hepsi de birbirinden güzeldir ama bünyede bıraktığı hasarı göz önüne alırsak the real folk blues ve diğer muhteşem bölüm the ballad of the fallen angel ı tek geçerim. uzun lafın kısası izleyiniz ve izlettiriniz.--- spoiler ---özellikle son bölümde spike spiegal ve vicious ın silahlarını değiştirdikleri anda ve spike ın ölmeden önce iki parmağını birleştirmek suretiyle yaptığı silahı bize doğrultup dudaklarındaki hüzünlü gülümsemeyle ''bang'' dediği anda karizma ile hüzün doruk noktalarına ulaşıyor. gökyüzündeki yıldız parlayıp söndüğünde ise artık gözlerim buğulu ekrandan hiçbirşeyi seçemiyordu...--- spoiler ---edit: kendileri hala muhteşemdir hala elinin altında olup tekrar tekrar izlenen bir yapıttır.hatırlanınca gözleri dolu dolu yapandır.
(berezilyali dedeftik dostoveyski - 5 Kasım 2007 20:44)
yıllar önce animasyon yapmayı yeni yeni öğrendiğim taze öğrencilik dönemlerimde, her çizgifilmden disney animasyonu tadı beklediğim burnu kalkık zamanlarımda izleyip, hiç beğenmediğim bir animeydi cowboy bebop.seneler sonra, bu sefer tüm bölümlerini bulup izleyince tamamen farklı düşüncelere gark etti beni netekim.bir kere haftalık bir animeden ne bekleniyorsa fazlasıyla verebilen bir dizi.tabi artık bir çizgifilmin ne şartlarda nasıl yapıldığını bilmemden kaynaklı olsa gerek çokda eleştiremiyorum bazı şeyleri. özenli ve kaliteli çizimler, yeterince dolu animasyonlar var ki haftalık bir japon animesinde bir sürü sabit kare üzerine uzun uzun konuşma sahneleri falan olması normal hatta gereklidir. özellikle birebir mangadan uyarlanan ve onları takip eden naruto, bleach, one piece gibi animelerde bunu çok görürüz. bunun sebebide bellidir. uyarlama yapılması gereken ama bir yandan da yayını hala süren bir manga var ortada. birebir mangadaki pozların çizilmesine ve onların anime edilmesine ihtiyaç var. bunların yanında mangaya her an yetişebiliriz korkusuyla oluşan olabildiğince uzun tutulan diyaloglar, çakma uzatmalar falan görmeyi pek yadırgamamak gerek.birde üzerine her hafta 20 dakikalık animasyon yetiştirme çabası varki onu hiç saymıyorum. işte cowboy bebop' un avantajıda burda başlamakta. bir kere olan bir mangadan uyarlama bir anime değil (ki çoğu japon animasyon şirketi mangası olmayan konuları dizi,film yapmak istemez)26 bölümle sınırlı olduğu için sabit kare ve üzerine konulan saçma uzatma diyaloglar yok denecek kadar az. olabildiğine özgür takılabiliyor . ana bir konu var ve ufak ufak detaylarla yavaş yavaş ortaya çıkarıyor. senaryolar çok özenle yazılmış ve geleceğe dair olabilitesi yüksek muhteşem detaylarla süslenmiş. karakter tasarımlar çok başarılı. hani sadece ana karakterlerden ziyade yan karakterler bile özenle işlenmiş (çoğu bölümde hatta filmde bile karşımıza çıkan, sürekli kart oynayıp, eski günleri anan üç yaşlı amca ayrı bir koparan detaydır). müzikler falan derken anime seven yada sevmeyen herhangi bir insanı tatmin edebilen bir yapım olmuş çıkmış (tabi anime sevmeyip birde üzerine müthiş önyargılıysanız, en başta sevmicem diye izlerseniz beğenmemeniz mümkün). benim için tek kötü olan kısmı, arka arkaya heyecanla takip edilebilecek bir seri değil. aslında kötü bir yan değil. sonuçta haftalık bir dizi ve her bölümü tatmin edebiliyor izleyiciyi. hatta bazı heyecanlı yerlerde aha burda kesip uzatırlar kesin dediğimde bile hiçte sündürmeden bölümün sonunda mevzuyu eksik birşey kalmadan bitirebiliyorlar.netekim güzel seri işte. izleyin, izletin.
(genchis - 26 Kasım 2007 11:57)
serinin verdiği en önemli mesajlardan biri; (kanımca burda öğrenci evine göndermelerde de bulunulmuş) "asla buzdolabında canlı/cansız bir şeyi daha sonra yerim diye saklama" 1 sene sonra alien gibi birşey çıkabilir o dolaptan, sölemedi deme..
(libertad - 3 Şubat 2008 19:28)
"i'm not going there to die. i'm going there to see if i'm truly alive."spike spiegelbeni omrum hayatim boyunca izlediklerim arasinda en fazla etkileyen gorsel. buyuk serilerin falan da elbette hastasiyiz star wars olsun, lotr olsun ancak bu bambaska. bu cok yogun, bu cok derin, bu cok sert, bu cok acimasiz, bu cok gercek, bu cok acikli, bu cok yumusak, bu cok dokunakli, bu cok eglenceli, bu cok komik, bu cok ice isleyen, bu cok yarim kalan, bu cok bogaza yumru oturtan, bu cok uzulunulen, bu cok picsiniz olm siz, bu cok beni de alin lan araniza, bu cok hastayim olm hepinize.
(jupiterianvibe - 5 Şubat 2008 08:10)
--- spoiler ---yapımcılarının türkiyedeki üniversite öğrencileri gibi bir öğrencilik hayatı yaşadığını düşündüğüm anime . yoksa parayı har vurup harman savurup devamlı gerçek anlamıyla aç kalan mürettebatı . diğerlerinden gizli yemek için doldurduğu buzdolabını unutup bir sene boyunca açmayan ve buzdolabındakiler evrimleştiği için buzdolabını uzaya atmak zorunda kalan kahramanı niye koysunlar böyle bir animeye .--- spoiler ---
(mindtraveler - 9 Temmuz 2008 16:22)
hard luck woman isimli 24. bolumde spike ve jetin yumurta yeme sahnesi gibi mukemmel bir anlatima sahip olan anime. bu ikilinin hissettigi duygular izleyiciye o kadar guzel aktarilmis ki, seyrederken kendimi bir anda animenin icinde buldum, onlarin hissettiklerini ben de hissettim, gozlerim doldu. o anda arka planda calan muzik ise atmosferi gercek anlamda tamamliyor.
(gaidin - 14 Aralık 2008 20:35)
hımm son günlerde o anime senin bu anime benim giderken cowboy bebop uzun zamandır duydugum kulagıma gelen başyapıt dedikleri bir şeydi ulan dedim millet mi abartıyor acaba uzayda geçen şeylere bir türlü ısınamamışımdır o yüzden star wars dır falan izlemedim efendim var belki bende de bişiler ama ne bende bilmiyorum çocukluguma inmek lazım... herneyse izlemeye başladık... eh işte yani anime ama buna nasıl baş yapıt dersiniz lan diye düşündüm... günde 5-6 bölüm izleyerek 4 günde biten bir seri oldu cowboy bebop... bu yazının devamında serileri izlerkenki ruh halimi yansıtacagım dolayısı ile spoilerlar da içerebilecektir özellikle belirtmeyi de düşünüyorum spoiler anını ama siz yine de seyir zevkinizin içine etmemek için şansınızı fazla zorlamayın..ilk bölümler izlenir.. len bunların birbiriyle alakası falan yok denir. neyse bir sonraki bölümü izletme ihtiyacı duymaz anime hani merak ettirmez sonrasında ne olacak diye çünkü birbirinden bağımsızdır bölümler.. ama yine de bir ana hikaye çerçevesinde ilerler.. siz bir bölüm izleyeyim dersiniz sıkıla sıkıla başlarsınız ilk 5 dakikada ne kadar kaldı diye zamana bakabilirsiniz... sonra ortalarına dogru yavaştan sarmaya falan başlar. bazı bölümleri sıkıcıdır evet kabul ediyorum ama bazı bölümleri de ultra sürükleyicidir way be dedirtir adama... en son ne zaman böyle hissettim bilmiyorum ama sanırım el labirento del fauno da olmuştu anime degildi ama izlerken aq böyle film mi olur lan demiştim ama sonrasında alınan ilaç gibi bünyeye hemen işlemedi bir yıllanma süreci ve balyoz etkisi vurmuştu lan nasıl bir film izlemişim ben öyle amk demiştim... bünyeyi sarsmış masalımsı tad damakta kalmıştı... işte cowboy bebop ta yıllar sonra bende o duyguyu bir daha yansıttı... animenin tadı 20 bölümlerden sonra çıkıyor özellikle 25 ve 26 da tavan yapıoyor gördügüm en harika finallerden birine sahip anime... bu konuda bir elfen lied, gant z ya da berserk gibi hayal kırıklıgına ugratmaz sizi...gelelim söylenen soundtracklerine kim ne kadar övmüşse inanın dogrudur efendim. zira o kadar tadından yenmez parçalar vardır ki animenin soundtrack albümlerinde insanı alır kendinden başka diyarlara götürür... top 5 listeme direk giriş yapıp birincilikten death note u hoop nabüon orada deyip usulca iterek yerine kendisi geçmiştir... gerçi death note gaza getirme konusunda halen birincidir ama iç huzur bakımından cowboy bebop açık ara fark atar...--- spoiler --- spoiler taşaklıdır okumayın izlemediysenizdemek istedigim bir şey var genelde herkes orada spike ın öldügünü düşünsede final sahnesinde içimden bir ses orada ölmedi diyor... yani öldügüne dair bir şey yok daha önce de 2 kere dönmüştü zaten... niye panın labirentine benzettigimide şimdi anladım sanırım ikiside finali seyirciye bırakıor... ve ben orada spike in ölmedigi sonucunu çıkarıorum...--- spoiler ---son olarak deginmek istedigim şeyse 2071 yılında geçmesi ve oradaki garip icatlar falan bunlar mukkemmeldi böyle bir acaba dedirtti hayal gücüne hayranlık duydurttu... sürekli açlık çekmeleri ise ne bileyim harbiden gerçekçi geldi... benim gibi uzay temalı filmlere ya da animelere ısınamayan biri için bile büyüleyi bir anime idi cowboy bebop... gerçi uzayda geçen savaş sahneleri falan bana itici gelsede eminim ki bu türün sevenine görsel bir şölen sunacaktır... animede turkçe yazıları ve ülkem kültürünün kırıntılarını görmek ise ayrı bir tat kattı cowboy bebop' a... özet olarak izlerken yer yer sıkılabileceginiz aynı zamanda way be diyebileceginiz herşeye ragmen sabredip son bölümüne kadar gelirseniz kesinlikle pişman olmayacagınız. ardından izleyebileceginiz en güzel yapıtlardan ve finallerden birine şahit olabilme fırsatı buldugunuz için kendinizi mutlu hissedeceginiz sonrasında o harika ötesi soundtrackleri dinlerken daha bir anlamlı kendinizden geçebileceginiz bir yapıt cowboy bebop. peki bu bir baş yapıt mıdır??? kesinlikle evet bu bir başyapıtdır...lakin şunu da eklemeden bitiremeyecegim mesela elfen lied ya da berserk gibi serileri izlerken ben daha çok zevk almıştım, daha sürükleyici idi dogrusu ama hepsini bitirince tadı damakta kalma olayı, sadece cowboy bebop'ta var. gerçi her bir bölümünün kısa film tadında olmasından kaynaklı bu.herşeye ragmen anime seviyorsanız izlemeden geçmeyin dedigim bir baş yapıttır... izleyin izlettirin efendim
(sataniccore - 26 Şubat 2010 04:58)
insan karakteri, izlediği filmler, diziler ya da animeler üzerinden değişebiliyor.karaktere damga vurup insanın belli bir yöne doğru giden çizgisinde kırılmalar yaratıp kilometre taşları olabiliyorlar.dizi dendiğinde married with children böyleydi benim için. daha cnbce henüz yayınlamamışken al bundy'nin kişiliğinden hem mizahi bakış açısı hem de yansımalar almıştım. tabii ki al bundy rol modelim değildi. ancak düşünce yapımda, espi anlayışı olarak, kısacası zihinsel egzersiz olarak çok şey kattığını düşünürüp hep.filmde bu noktaya the big lebowski denk gelir. bu filmin hem mizah anlayışı, hem müzik seçimi kare kare işlemiştir içime. aşırı etkilenmişimdir bu filmden ve bu filmdeki karakterler yazı yazarken de düşünürken de çok minik de olsa katkılar yapmışlardır ben fark etmeden.cowboy bebop ise önceki ikisi gibi mizahi yönden girmek yerine "pat" diye duygularımın ortasına düşmüş bir yapımdır.cowboy bebop'ın, müziklerinin ve karakterlerinin ruhumu zenginleştirmesini başka bir animede asla yaşamadım. çok çok kaliteli animeler izleyip çok çok sevdim hepsini. ancak hiç biri cowboy bebop kadar doyuramadı ve etki edemedi hayatıma.hani bir koku duyarsınız da hayatınızın belli bir dönemine ışınlanırsınız birdenbire... cowboy bebop da duygusal açıdan beni bir dönem tamamen sarmalamış ve tarifi olmayan desenler örmüştür hem aklımda hem kalbimde.kesinlikle zenginleştirmiştir beni cowboy bebop. düşüncelerime ve davranışlarımı az da olsa değiştirebilmiş ve manipüle edebilmiştir.gecenin bu vaktinde adieu dinliyorum şimdi ve aklımın sokaklarına yağmurlar yağıyor.iyi ki yapılmış.
(the vagrant - 5 Temmuz 2010 01:53)
anime seyircisi, gördüğüm kadarıyla, hareket ister. karakterler belli bir hareketi ya otuz bölüm boyunca tekrarlasın (bitmeyen düellolar) ya da bir bölümdeki hareketi otuz bölüm açıklasın (tsubasa niye düşer taklidi yaparken pas verdi) ister. herkes çok konuşsun, çok hareket etsin ister. hikayede açık, söylenmemiş söz kalmamalıdır. kahramanın egosu diğerlerini ezmelidir ki o karakterle özdeşleşilsin. karakterlerin kendilerinin hiçbir önemi yoktur, zira onlar, histerik çığlıklar atılacak, hayran olunacak arketiplerdir. taş gibi yerinde ağır adamların bile yemini bozdukları bölümler sevilir. onun için kimsenin 40 yıldır çocuk vücudunda armonika çalan adamı dinleyecek vakti yoktur. cowboy bebop bu yüzden güzeldir.
(cursedarmoroftheberserker - 5 Temmuz 2010 22:51)
tekrar japon animelerine dönüş yapmışken aklıma düştü de mümkünse dizi, film ya da gerçek boyutta hiçbir şeye dönüştürülmemesini istediğim tek animedir. bunun sebebi de ne spike'ın estetik sigara içişleri, ne jet'in yarı mekanik hali, ne ed'in ahtapotumsu esnekliği ne de faye'nin göğüsleri. azrail sıfatlı vicious'ın karizmasını taşıyabilecek bir aktör dünyada varsa da ben bilmiyorum. zamanına göre aşmış çizimlerinden ve müziklerinden bolca sözedilmiş zaten. ama konusuyla da insanı alır götürür bu cazlı uzaylı westernli japon anime dizisi. çoğunlukla kaldığı yerden devam etmeyen bağımsız hikayeler halinde ilerlese de alttan alta serinin başından sonuna bir kere doğru düzgün vurgun yapamamalarından ötürü koca uzay gemisinde öğrenci evi tadında yaşayıp giden karakterlerin geçmişleri ve kendi hikayeleri işlenir. çizilen gelecek tasviri de ayrı bir alemdir. 2020'li yıllarda uzayda seyahat normalleşmiş fakat insanoğlunun elini attığı her iş gibi bunda da sakatlık çıkmış ve meydana gelen geçit kazasından sonra galaksi çarşamba pazarına dönmüştür. sonsuz süreklilikte devam eden meteor yağmuru sonucu dünya nüfusunun büyük kısmı yok olmuş kalanların bir kısmı yeraltına çekilirken diğerleri uzayda gezegen, gezegen parçaları ya da çeşitli uydular üzerine kurdukları kolonilerle yaşamı devam ettirip doğal olarak oraları da geldikleri yere çevirmişlerdir. bu yüzden kolonilerin yaşam alanları çoğunlukla amerika olmak üzere hep dünyadan izler taşır. vegas, teksas, new york vs.nin yanısıra misal venüs daha çok osmanlı eminönüsü olsa da istanbul'dur. işte hikaye bu şanlı tarihten 50 yıl sonra spike ve jet'in yoldaşlığıyla başlar. finaliyle de insanın böğrüne öküzü oturtur. sonra 90'lar niye efsane...
(sah ru - 29 Kasım 2012 13:03)
beklentiniz duygu sömürüsü, vurdulu kırdılı aksiyonun ortasına giren konuşmalar, değişikli canavarlar, fillerlar, sadece çok iyiler ve çok kötülerden oluşan karakterler vs ise size uygun olmayan anime. sembolik anlatım, derinlikli karakterler, görsel dilin özenli kullanımı ve kasıtlı değişimi, akılda ömür boyu yer edebilecek nitelikte replikler ve müzikle beraber sanat eserine dönüşen çok şık sahneler var. dikkat ölçer, düşünmeye teşvik eder. eskiyle yeniyi, doğuyla batıyı, açlıkla tokluğu, dünyanın en gamsız çocuğuyla * gözleri en hüzünlü adamını *, en şefkatli adamıyla * en çakal kadınını * aynı gemiye koyar ve uzayda salınmaya bırakır. ha bir de bu saydıklarımın hepsinden daha akıllı bir köpek, ein, var. velhasıl kalıpları kıran, kendi kaosu içinde bir güzellik yaratabilen ve siz fark etmeden kendini sevdiriveren çok önemli bir yapım. üstüne söylenebilecek o kadar fazla söz, yoruma açık o kadar fazla nokta var ki. en iyisi izleyecek herkesin bu deneyimi en kişisel şekliyle yaşaması sanırım. yalnız unutmayın şeytan ayrıntıda gizlidir.
(scalene - 31 Mart 2013 22:01)
daha ilk bölümüyle ne kadar kaliteli olduğunu belli eden, müzikleri şahane ötesi olan anime. yıllardır başlıcam, kısmet bugüneymiş. çok saracağına şimdiden eminim.
(ucurtmam agaca takildi - 25 Nisan 2013 17:32)
son bölümünün son sahnesinde ağladığım mükemmel anime. müzikleri de ayrı güzeldir.
(unicornu severim - 26 Mayıs 2013 09:50)
hakkında söylenebilecek çok fazla şey varken belki de en iyi tanımı; ''izlediğiniz bütün dizi ve animelerden daha gerçekçi karakterlere sahip olan anime'' şeklinde yaptığım animedir.
(gereksiz kasan adam - 13 Haziran 2013 03:16)
abartı hiçbir öğenin bulunmadığı, hastalığıyla, aşkıyla, kavgasıyla, çekişmesiyle, acısıyla, şapşallığıyla, hüznüyle, parasızlığı ile sadeliğin ta kendisi bir güzellik. ne süper kahramanlar, ne yumrukları bina yıkan tiplemeler, ne de karizması ile ayna çatlatan kişiler var.. herkes yanılıyor, düşüyor, dayak yiyor, ağlıyor, kaçıyor.aslında bu kadar beylik lafla çok fazla bir şey anlatamadım. bir de şöyle deneyeyim:bu dizinin kapanış şarkısı olan the real folk blues, ismiyle çok şey anlatır gibi. "gerçek" "insan"ların "acı"larıını görüyoruz çokca. spike, faye, ed, ein.. hepsi birbirlerine belli etmedikleri ayrı trajedilerin parçaları ve ancak beraberken bu hüzünden uzaklar (belki ein biraz daha bihaber, kabul).ya da kısaca şöyle mi desem anlatabilmek için:sonuna kadar hastasıyız. izninizle kafamdaki tanımı böylece verip hemen mükemmel şarkılarından bahsetmek istiyoruim. çoğunlukla yoko kanno tarafından bestelenen film müziklerinin tarzı büyük değişiklikler gösteriyor. jazzdan bluesa, aryalardan countryye, oradan etnik müziğe kadar geniş bir müziksel yelpaze içinde gezinen yoko kanno, köyümüze kavalı ile gelip beni ve tanıdığım çoğu fareyi sersemletip müziğiyle bizi oradan oraya götürdü. aslen "cowboy bebop soundtrack" dediğimiz müphem dört cdden oluşmakta.. isimleri ise şöyle: 1 - cowboy bebop ost 12 - vitaminless3 - no disc4 - bluebu cdler sayesinde tanıdığımız oldukça yetenekli (oldukça!) müzisyenler de yok değil. kendilerini analım:(bkz: yoko kanno)(bkz: tim jensen)(bkz: the seatbelts)(bkz: mai yamane)(bkz: steve conte)(bkz: emily bindiger)(bkz: gabriela robin)(bkz: brian richey)the seatbelts isimli grup mai yamane (ki kendisinin sesini aşkla takip etmek gerek) ile göz yaşartan performanslar sergilemekte ve biz blues ve jazz severleri şekilden şekile sokmakta. hemen naçizane bir cowboy bebop şarkı listesi yazmak gerek şimdi. buyrun:(bkz: tank)(bkz: the real folk blues)(bkz: words that we couldn't say)(bkz: want it all back)(bkz: forever broke)(bkz: you make me cool)(bkz: asteroid blues)(bkz: goodnight julia)(bkz: don't bother none)(bkz: call me call me)(bkz: ballad of a fallen angel)(bkz: jupiter jazz)(bkz: farewell blues)(bkz: alone)(bkz: elm)(bkz: green bird)(bkz: too good too bad)(bkz: blue)(bkz: adieu)(bkz: gotta knock a little harder)(bkz: pushing the sky)
(nightling - 20 Ekim 2003 22:41)
boşvermişlik, adamsendecilik bunun gibi bir sürü sıfatı ihtiva eden acayip bir şey veya eşya çoğullara önem veriyorsanız. depresyon her yerine sinmiştir bu serinin. sürekli bir bokluk çıkar, üç kuruş kenara koymaya yeltenirken dolabın bozulması gibidir. dolabın bozulmasını umursamıyorsanız spike'ın bakış açısına yaklaşmaya başlamışsınızdır zaten. protein önemlidir ama bulması da hazırlaması da mühürlemesi de zordur.98 senesinden kalması eskiliğini hatırlatır biraz. klişesi boldur; ama dalgası da boldur. kendini ciddiye almaz onu ciddiye almazsanız. ve sonra olaylar gelişmez bir türlü, kopuk kopuk ilerler ki çoğu eleştri bunun üzerinedir. plotu yoktur "continuity" si yoktur diye bık bık konuşur durur hayatının büyük bir bölümünü tek karede gösterilen yazıları okumaya adayan geekler. işler öyle yürümez ama gerçek hayatta, en iyi baharat açlıktır ya da bu vicious gavatı bizim hatuna yazılıyor minvalinde ilerler muhabbet. her erkeğin içindeki maço, hiçbir şeyi iplemeyen spike seyirciyi en çok etkileyen karakterdir. ikincisi de jet ile aralarındaki homoeroticism (ben de bilmiyorum anlamını bir yerde okudum). çünkü erkekler en iyi arkadaş, ölümüne yoldaş olayını gerçekten ciddiye alır. sonuç olarak izlersin bir sigara yakarsın vay be dersin sonra da saati kurup şimdi uyusam yedi saat uyumuş olacağım diye hesap yaparsın. belki de her şey bir rüyadır.
(muhtar zort - 17 Ocak 2014 01:56)
animeler arasında çizim ve müzikal kalitesi ile öne çıkan,her bölümü farklı bir hikayeye sahip olan(ki bunlar kolombo serileri gibidir fakat uzay çağında geçer.)ayrıca bir de ana konuya sahip,müziklerinin(bkz: yoko kanno)'nun yaptığı sanat eseridir.
(demigod - 29 Mayıs 2001 22:11)
bir anime olmasıyla birlikte böylesine şahane müziklere sahip olmasıyla şaşırtan çizgi film. jeneriği sanat eseri. senaryolar, kurgu, karakterler, animasyon süper şahane. baş kahraman spike spiegel yakın dövüş sanatlarında kral olmasıyla birlikte çok pis sigara içer. ayrıca aynı insanın -sağlak olmasına rağmen- sol eliyle onlarca metre uzaktaki bir hedefi alnının ortasından vurduğu görülmüştür. (mızıkacı çocuklu bölüm, cdyi arattırmayın) ama gerçek süperliği bunlarda değil kaşlarındaki eziyetli ifadededir.
(brujah - 11 Ekim 2001 02:52)
"en güzel baharat açlıktır."- spike spiegel
(sereg - 16 Ocak 2006 02:49)
hayatınızın 9 saatini hiç çekinmeden tüm bölümlerini izlemek için harcayabileceğiniz. 9 saat sonunda "kahretsin... hadi bir daha" diyeceğiniz olay.
(vic - 7 Şubat 2002 02:59)
Yorum Kaynak Link : cowboy bebop