Süre                : 1 Saat 45 dakika
Çıkış Tarihi     : 19 Haziran 1998 Cuma, Yapım Yılı : 1998
Türü                : Drama
Ülke                : Danimarka,İsveç
Yapımcı          :  Nimbus Film Productions , Danmarks Radio (DR) , Nordisk Film- & TV-Fond
Yönetmen       : Thomas Vinterberg (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Thomas Vinterberg (IMDB)(ekşi),Mogens Rukov (IMDB)(ekşi),Thomas Vinterberg (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Ulrich Thomsen (IMDB)(ekşi), Henning Moritzen (IMDB)(ekşi), Thomas Bo Larsen (IMDB)(ekşi), Paprika Steen (IMDB)(ekşi), Trine Dyrholm (IMDB)(ekşi), Lars Brygmann (IMDB), Thomas Vinterberg (IMDB)(ekşi)

Festen (~ Sölen) ' Filminin Konusu :
Çok tanınan ve saygı duyulan bir ailenin babası olan Helge (Henning Moritzen) 60. doğum günü şerefine sahip oldukları otelde bir parti düzenler. Partide tüm çocukları ve misafirler hazır bulunmaktadır. Helge, en büyük oğlu Christian'dan (Ulrich Thomsen) kısa zaman önce intihar etmiş en büyük kızı Linda'yla ilgili birkaç kelime etmesini rica eder. Aynı zamanda Linda'nın ikizi olan Christian bir konuşma yapar, ancak konuşmada söyledikleri, orada bulunan herkesi şoke eder. Babalarıyla ilgili söylediklerine başta kimse inanmasa da şölen, ilk başta hiçkimsenin tahmin edemeyeceği bir şekilde devam edecektir.

Ödüller      :

Cannes Film Festivali:Jury Prize
Independent Spirit Awards:Independent Spirit Award-Best Foreign Film


Avrupa / 22
  • "filmin basinda ogluna nasil davranmasi gerektigini soyleyen baba, filmin sonunda ayni oglunun sozunu dinliyor pasa pasa. en az bin psikanaliz metin cikar nerden baksan bu filmden. pek nefisti."
  • "cekilmis ilk 'dogma' filmi.(bkz: dogma 95 manifestosu)"
  • "orjinal adi festen olan, dogma kurallariyla cekilmeseydi daha mi guzel olurdu ne? sorusunu sormama neden olan film."
  • "çocuk istismarı ve anarşi ilk kez burjuva olmayan bir yemek ritüelinde sunuldu"




Facebook Yorumları
  • comment image

    --- spoiler ---

    filmin basinda ogluna nasil davranmasi gerektigini soyleyen baba, filmin sonunda ayni oglunun sozunu dinliyor pasa pasa. en az bin psikanaliz metin cikar nerden baksan bu filmden.

    ---
    spoiler ---

    pek nefisti.


    (unearth - 3 Kasım 2006 13:09)

  • comment image

    --- spoiler ---

    danimarkali thomas vinterberg tarafindan yazilmış yönetilmiş, dogma kurallarına uygun bir film. küçükken tacize uğramış olmaktan (ensest bi de) daha kötüsü, ayağa kalkıp açıkladığınızda sizi kimsenin sallamaması olsa gerek. babalarının 60. yaş gününde bir skandal yaratmak isteyen iyi oğul ardarda başarısız olur. komik yanları da var, gözü yaşlı insanlık dramı değil. dogma da biraz amatrölük, biraz belgesel havası vermiş, pek güzel olmuş. sanki böyle bir parti gerçekten olmuş, biri gizli kamerasıyla canı çektiği gibi dolana dolana çekmiş gibi.yapay bir gerçeklik yok, insan ister istemez benzer temaları işleyen amerikan filmlerini düşünüyor.

    ---
    spoiler ---


    (mosquito - 2 Ekim 2002 19:16)

  • comment image

    --- spoiler ---
    vinterberg'in filmini hanekevari yapan şey masadaki kimsenin christian'i duymaması, en ufak şüphe duymamalarıdır. şölen'in iğrençliğin şölenine dönüştüğü an ise ırkçı şarkının marş gibi bağıra çağıra, korkunç bir çoşku ile söylendiği andır. ortada o kadar büyük bir delilik vardır ki anormal derece normal insanlarca yaşanan kendinizden şüphe eder, hiddetlenme ile duyduğunuzu algılamama içerisinde gidip gelirsiniz. sahi; ben mi yanlış duyuyorum ya da kelimeler anlamını mı yitirdi diye ......
    ---
    spoiler ---


    (ride - 22 Kasım 2010 21:51)

  • comment image

    izleyenlerde gerçeklik duygusunu kaybettirecek kadar etkileyici bir oyundu, daha çok taze çıktım kafamda binlerce şey dönüyor, ama izlemeyene böylesi bir oyunu kelimelerle anlatmak çok zor. ilk kez dot'un bir oyununa gidecekler için tavsiyem önce diğerlerini izleyin kendinizi alıştırın sonra buna gelin. sertliğin ötesinde öyle bir vuruyor ki, her sahnede karnına bıçak yemiş gibi hissettiriyor. başlamadan önce nefes alıyorsun ve sonraki bir buçuk saat nefes alamıyorsun, yüreğin daralıyor, kalbin çarpıyor, için sıkışıyor..

    ve müzikler.. bir melek güzelliğinde elvin aydoğdu.. canlı dinlediğim en mükemmel en duru sesti. oyunun en kilit insanıydı belki de bir anda girdiği şarkılarıyla. çok direndim ağlamamak için, daha doğrusu ağlamak bile öyle imkansızdı ki o his karmaşasının içinde, en sonunda creep'in girdiği anda gözyaşlarım isyan edip kendileri akmaya başladılar.

    biraz detaylardan bahsetmek gerekirse, koleksiyon uzak ama güzel bir yer seçimi olmuş oyun için. uzaklık konusunu da servislerle gayet başarılı bir şekilde çözmüşler. hava ne yazık ki çok zorladı bu akşam oyuncuları. oyunun dışarıda geçen ilk 6 dakikasında, maalesef ki korkunç soğuğun ve karın altında incecik kıyafetlerle durmak durumunda kaldılar.. burada yine en çok elvin'e üzüldüm. umarım kendisi bu geceden sonra hasta olmaz. yine de titrediğini bize hissettirmeden şarkısına devam edip çok güzel atlattı o kısmı.. içeri geçildikten sonra benden size tavsiye kapının sağ tarafına oturun genelde değişen masa düzeniyle en güzel yer orası kalıyor, sol tarafta bazen oyuncuların sırtını izlemek ve önemli yerlerde mimikleri kaçırmak durumunda kalıyorsun. bunun dışında oyun tipik bir dot oyunu bol küfür içeriyor aynı zamanda hazırlıklı olmak lazım, oyuncu donunu çıkardığında arkamdan gelenler gibi a aa sesleri hiç hoş olmuyor.. sertlik de psikolojik anlamda zaten anlatılacak gibi değil, ama fiziksel anlamda da kavga sahneleri çok başarılı olmuş. bir ara ben rıza kocaoğlu'nun uçtuğunu gördüm mesela, yüreğim ağzıma geldi. ciddi anlamda birbirlerini dövüyor oyuncular. ama işte güzelliği de biraz bu gerçeklikte değil mi...

    oyunculuklara gelince, cemil büyükdöğerli gerçekten büyük, büyüyor sanki sahnede. beni ilk şaşırtması pornografi ile olmuştu, bu oyunda çok daha aştı kendini. kendisi kadar hüzünlü bakan birini tanımıyorum galiba. ipek bilgin ve umut kurt beklediğimden daha silik kalmışlardı oyunda. şebnem bozoklu içinse bilemiyorum bir şeyler oturmamıştı sanki, iyiydi ama galiba onu meliha rolünde izlemenin verdiği bir dezavantaj bu , bir türlü helene karakterine oturtamadım.. köksal engür ise muhteşemdi. bu arada oyunu tuncel kurtiz, güven kıraç gibi büyük oyuncularla izleme şansını yakaldım. bir ara tuncel kurtiz'in öne doğru eğilmiş elleri ağzında nefes almadan izlediğini gördüm, onu öyle görünce daha bir rahatladım sanki, o bile bu kadar heyecanlanıyorsa, benim bu tepkilerim çok normalmiş diye.. onların dışında garsonlar berfu öngören, idil arkut malhan, mert öner az gözükseler de başarılılardı, enis arıkan oyundaki tek komedi unsuruydu ve renk kattı, pınar töre cesurdu.. bir de son olarak rıza kocaoğlu'na bir parantez açıp abi sen naptın ya demek istiyorum, o nasıl vücuttur, o nasıl karın kasıdır, o nasıl koldur, kendisine bu görsel şölen için bir teşekkürü borç bilirim.

    oyunun metni için denebilecek çok şey yok galiba, zaten çok güçlü bir senaryo olduğunu gitmeden de okumuştum, ama filmini izlememiştim, bence izlemeden gitmek çok daha vurucu oldu. yine küfürler bazı yerlerde gereksiz kaçtı, ya da çevirmeden kaynaklı bir kulak tırmalaması oldu, onun dışında her şey mükemmeldi..
    şahsen ben şu anda yeniden bilet almak için gün seçiyorum kendime. izlemeyenler belki bu oyundan habersiz hayatlarına devam edecekler, ama izleyenler hep onlardan 1-0 önde olacaklar. gidin görün izleyin ve hissedin. kendinizi o aileden sanıp o korkuyu hissedin. aralarda kendinize geldiğinizde bunun oyun olduğunu hatırlayın. bir buçuk saat adrenalin salgılayın ve oyunculuk nedir bunu görün..

    detaylı bilgi için,
    (bkz: dotkoleksiyonda)


    (clementine the tangerine - 30 Ocak 2011 00:08)

  • comment image

    bu aksam hıncal uluç ta bu oyunda izleyiciydi. cok merak ediyorum nasil bir yorum yapacak. olaya bam baska bir bakis acisi getirecegine eminim. christian bunu coktan hak etmisti, zaten o yolun yolcusuydu falan diyebilir mesela

    --- spoiler ---

    o kadar etkilendik ki kalkip babayi dovmek istedik. gerci ben daha ziyade anneyi dovmek istedim
    ---
    spoiler ---


    (prion - 27 Mart 2011 00:57)

  • comment image

    taşikardi tetikleyici çok güzel bir oyun. murat daltaban'ın hafif çatlak olduğunu biliyordum ama bir tiyatro oyununda bu kadar geniş bir alanı kontrol etmeye kalkışacak kadar sıyıracağını tahmin etmezdim. sıyırmış ama çok da iyi kotarmış oyunu her yönden.

    --- spoiler ---

    oyunla ilgili rahatsız edici tek şey izleyici kitlesiydi sanırım. christian ölen kardeşinin katiline kadeh kaldırdığında ya da minik torun dedesinin kucağına oturduğunda neden herkesin kahkahaya boğulduğunu biri bana açıklasın.

    ---
    spoiler ---


    (acid rain - 1 Nisan 2011 17:34)

  • comment image

    insanın kendini tiyatro sahnesindeymiş gibi hissettiren bir oyundu. öyle ki oyun hakkında çok fazla bilgim yoktu. neler olabileceği konusunda süprizlere açık bir izleyiciydim. hal böyle olunca ilk sahnede;

    --- spoiler ---
    otomobili delinin biri üzerimize sürüyor hakkaten diye düşündüm. ortada kaldığım için arabanın içindekileri görememiştim tabi. gayet eğlenceli bir giriş oldu.
    ---
    spoiler ---

    çok fazla tiyatroya giden biri değilim ama gerçekten dinamizmi, sıkmayan senaryo ve oyunculuklarıyla gönlümde iyi bir yer edindi bu oyun. kötü oynadı diyebileceğim bir oyuncu yoktu. gayet keyifli bir gece geçirdim.


    (rumuzumyirmikarakter - 26 Nisan 2011 11:59)

  • comment image

    dot tiyatrosunda izlediğim ilk oyun. haliyle bu zamana kadar izlediğim en orjinal oyun oldu. özellikle türkiye şartları için sahne ve dekor kullanımı bence gayet yerinde. oyunun kurgusuna, oyunculuklara ve arka fonda o güzel sesiyle şarkısını söyleyen oyuncu ablaya bayıldım.

    eleştirilere gelirsek:

    --- spoiler ---

    oyunun giriş bölümünde yer alan tek yatakta 3 sahnenin geçişleri çok güzel olmuş. bana göre, micheal ve karısı yatak sahnesindeyken, micheal'ın boxerla sevişip, kadının o esnada üstünde babydol tarzı bir şey olmasına rağmen külodunu çıkarma hareketi çok zorlama olmuş. burada amaç pınar töre'nin çok cesur olduğunu göstermek mi, yoksa oyunumuz sıradışı biz seyirciyi böyle kışkırtırız mı çözemedim. bunun dışında gereksiz bulduğum bir şey olmadı.

    ---
    spoiler ---

    bir de tamam güzel iş yapıyorsunuz, farklı şeyler üretiyorsunuz. fakat oyunu izlemeye gelen tiplere baktığımda hemen herkes kalburüstü tabakadandı. tabi ki ortaya bir emek konuluyor bunun karşılığı alınsın, fakat tiyatro gibi bir sanat dalı da lütfen kapitalizmin elinde oyuncak olmasın yahu. yani sevgili dot ekibi, bilet fiyatlarını biraz daha uygun yaparsanız, bu güzel oyunu orta tabakadan insanlar da rahatlıkla izleyebilir demek istiyorum.


    (rakamdan sorumlu makam - 5 Mayıs 2011 13:30)

  • comment image

    bir pazar akşamı ormanın ortasında bir çadırda sizi bir buçuk saatliğine alıp dünyanın en sert ve en acımasız sorunlarıyla allak bullak edecek, yüzünüze tokat gibi çarpacak sonra aldığı yere aynen koyup sandalyenize mıhlayan bir oyun. tüm oyuncularına, özellikle dot'a ve murat daltaban'a binlerce teşekkür.

    --- spoiler ---

    küçük detayların atlanmadığını görmek insanı mutlu ediyor. taciz ve tecavüz konuşulurken (haykırırcasına tartışılırken daha doğrusu) küçük kızın kulaklık takıyor olması bu bir oyun ama biz yine de küçüğümüzü koruyor mesajını güzel veriyor.
    rıza kocaoğlu oyuna ecstasy etkisi yaratıyor resmen. patlamaları, kavgaları, çakmak çakmak gözleri ile sizi resmen geriyor bir tokat da siz yiyecekmişsiniz gibi hissediyorsunuz.
    dışardaki kediler bile oyunun heyecanına kapılıp birbirlerine saldırdılar bir ara dikkat onlara kaymadı değil.
    keşke dışarda neler konuşuluyor duyabilseydik. role devam mı yoksa kısa bir rahatlama ve içerinin atmosferini tartışmaca mı dönüyor dışarda?
    radiohead sen bir oyuna ancak bu kadar yakışabilirsin.
    ve son olarak: ah önümdeki o direk olmasaydı her şey dört dörtlük olacaktı.

    ---
    spoiler ---


    (scaevola07 - 23 Mayıs 2011 00:35)

  • comment image

    danimarkalılar'dan iğrendiren güzel film. iğrenme sebebim;

    --- spoiler ---

    ulan adam çoluğunu çocuğunu sikiyor, biri de çıkıp senin şerefini ızdırabını sikeyim ben demiyor. o kadar misafir var biri kalkıp hadi biz gidelim hanım bu iğrenç pisliğin masasında ne işimiz var demiyor. bir tek evin sayko oğlu postasını koyuyor.

    o sayko elemanı da çok sevdim. önce karıyı arabadan atıyor, sonra kavga ediyor. sonra sevişiyor. tam bir psikopat. aslında iyi yürekli. önce kardeşinin yalan söylediğini düşünüp kardeşine atarlanması, sonra gerçek belli olunca babasının amına koyması falan.. danimarka'nın kurtuluşu nicklas bendtner olmadı ama bu eleman olabilir.

    ---
    spoiler ---

    filmin güzelliğine gelince de; ilk kez bu tarz 'dogma' bir film izledim. sıkıcı, kalitesiz ve bunaltıcı gelmedi. aksine çok doğal hissettirdi. kendimi o olayların içinde olup da sesini çıkarmayan yavşaklardan biriymişim gibi hissettim. sanki oradaymışım da kenarda oturup sessiz sessiz olayları izliyormuşum gibi..


    (gasteci - 28 Haziran 2013 13:00)

  • comment image

    danlardan nefret mi etsem, hepsinin akil hastasi mi oldugunu dusunsem, yoksa metanetlerini ve sogukkanliliklarini takdir mi etsem bilemedigim, arada sirada, 'hmm heralde bunun hepsi ruyaydi, olmus olamaz bunlar' dedirten, insani pek oyle icine cekivermeyen, tam anlamiyla tuhaf film.
    ayrica dovus sahnesinin de dogmanin neresine dustugunu bilmedigim film. babayi gercekten mi dovduler nedir?


    (dem - 21 Kasım 2003 10:47)

  • comment image

    --- spoiler ---

    ilk anda ensesti işliyormuş gibi gelir. oysa iktidarın işleyişini çok güzel anlatan bir filmdir. birisi ayağa kalkıp gizlenen gerçekleri haykıracak olsa herkes bir anda anlayacak sanırsınız. ama anlamazlar. dinlemezler. her şey olduğu gibi akmaya devam eder. ta ki... ta ki evdeki çalışanlar örgütlenip hepsinin üstüne kapıyı kapatana kadar. ilk anda tek yapmak istediği örtbas etmek olan abla, artık bilmezden gelmeye dayanamaz olana kadar. kırılma noktasına kadar iktidarın ve yardakçılarının, hatta iyi niyetli konformistlerin bile tepkisi duymamak, dinlememektir. ama bir an gelir... o an gelir işte.

    yani bir kere anlatmak yetmiyor. duyurana kadar anlatmak gerekiyor. dinletene kadar.
    ---
    spoiler ---


    (mosquito - 20 Ağustos 2013 17:41)

  • comment image

    orjinal adi festen olan, dogma kurallariyla cekilmeseydi daha mi guzel olurdu ne? sorusunu sormama neden olan film.


    (krebstar - 8 Ağustos 2001 01:34)

  • comment image

    izlemesi huzur veren bir film. bilmiyorum yönetmen çok mu başarılı, bu dogma 95 hakikaten çok mu iyi bir hadise, yoksa hep kusursuz senaryolar mı denk geliyor, ama bu tip filmleri seyrederken insan büyük prodüksiyonlardan biraz uzaklaşır gibi oluyor. bir tarafta ortadaki olayın tek boyutunu gösterip arkaya popüler müzik, biraz da slow motion tarzı efektler katarak narkoz etkisi yapan filmler, bir yandan da konuyu işlerken bütün karakterlerin psikolojik çözümlemesini yaptıran başka bir film var. hangisi daha fazla doyurur bir insanı...

    bugüne kadar hiç sıkılmadan birden fazla izlediğim az sayıda filmden birisi oldu festen. çok basit bir aile dramını anlatırken, sorunlu çarpık kişilikleri arka arkaya - parça parça tanıtarak müthiş bir kurgu oluşturmuş vinterberg. ayrıca yer yer alttan - üstten yüz ifadesi kesitleri dayamış, tam da yerine cuk oturtmuş.

    gbatokai adlı arkadaşın da "nereye geldim lan ben" tarzı dumurundan sonra olaylara müdaheledeki cesareti gözden kaçmamalıdır, hele hele christian'la diyalogları benim fena halde hoşuma gitmişti.


    (verde - 12 Nisan 2005 11:49)

  • comment image

    bir bati avrupa burjuva ailesinin dv ile cekilmis portresi - noktasi 20inci yuzyilin ortalarinda coktan konulmus bir devrin son mezar tasi.

    avrupadaki her guzel sanatlar müzesinde unlu ressamlarin genclik donemlerinde karin doyurmak icin cizdikleri portrelere rastlarsiniz : yorenin unlu tuccar, burjuva ailelerinin her biri en suslu kiyafetleri icinde ozenle yapilmis yagli boya tablolari. vinterberg'in bu filmde cizdigi burjuva ailesi portresi ise daha az 'yagli'dir hic kuskusuz.

    --- spoiler ---
    film, tipik avrupa burjuvasinin konformist yasamina tepe kamerasiyla degil, kale arkasi kamerasiyla bakmis - perdelerine arkasina gizlenmis notlari, mutfaktaki ask hikayelerini ve mahzendeki hizmetcilerin yasamini da gostermistir izleyiciye. bu bakimdan robert altman'in gosford park'a benzemektedir pekala. oysa bu filmde cinayet yoktur hic, cunku cinayetler cok onceden islenmistir zaten - size yalnizca ustaca donatilmis bir solen masasi uzerinde kan izlerini takip etmek kalir.
    ---
    spoiler ---


    (leave - 2 Temmuz 2005 09:51)

  • comment image

    hakkında fazlasıyla olumsuz eleştiri yapıldığı için izlemeye şüpheyle başlasam da, nihayetinde beni hayalkırıklığına uğratmayan, hatta çok başarılı bulduğum dogma95 filmlerinin ilki.
    bir kutlama için buluşan zengin bir dan sülalesinin, aile fertlerinin cilalı görüntüler arkasına gizledikleri arızalarının bir bir açığa çıkmasıyla şenleniyor festen. görünüşte kibar, birbirini seven ve başarılı fertlerden oluşan aile, şölen masasının ortasına atılan bombanın gürültüsüne kulak tıkayarak eğlenceye devam etmeye çalışırken, şiddetin dozajı da yapmacıklıkla birlikte artıyor.
    müthiş yemeklerin tadının alınamadığı ziyafet masaları, tıkıldıkları otelden çıkamayan konuklar, hizmet edenlerle edilenler arasındaki ilişkiler derken, bunuel’e de bolca el sallamış vinterberg.
    dogma95 sinemacılarının gönüllü olarak kendine sınırlar çizmesini ve kurallar koymasını yaratıcılığa ket vurmak olarak değerlendirenler, festen’i izlemeden fazla atıp tutmamalılar.


    (zazie - 18 Aralık 2005 18:45)

  • comment image

    dogme bahane senaryo şahane bir film. yeni bir sinema ekolü yaratmaktan çok, tanıtım kampanyasından pek öteye gidemeyen dogma95 akımının ilk ürünü olan festen'in esas numarası senaryosunda. yönetmen vinterberg, yaşanmış gibi sunulan hikayeyi bir radyo programında ilk ağızdan dinliyor. hemen senaryosunu yazıp filmini çekiyor. yıllar sonra, hikayeyi anlatan adamla (filmde christian'a tekabül ediyor) tanıştığında ise adamın olayı uydurduğunu öğreniyor.

    sağlam burjuva eleştirisi, ilk başta alışmak zor olsa da gerçeklik hissini arttıran çekimleri, christian'ın bir kuş sütü eksik ırkçı burjuva sofrasına attırması gibi şok edici sahneleri ile bir şekilde hatırlanacak bir film. "film çekmek istiyorum ama nası çekiyim anuna goyim"ciler sağlam bir senaryo karalayıp dogma #74'ü çekseler ya. promosyon için sadece tagline yeter de artar: dogme #74. bir dakka lan, durun kimse elleşmesin ben yapacam.


    (axellennox - 21 Ağustos 2006 18:55)

Yorum Kaynak Link : festen