Süre                : 1 Saat 33 dakika
Çıkış Tarihi     : 05 Temmuz 2012 Perşembe, Yapım Yılı : 2012
Türü                : Macera,Drama,Fantazi
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  Cinereach , The Department of Motion Pictures , Court 13 Pictures
Yönetmen       : Benh Zeitlin (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Lucy Alibar (IMDB)(ekşi),Benh Zeitlin (IMDB)(ekşi),Lucy Alibar (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Quvenzhané Wallis (IMDB)(ekşi), Dwight Henry (IMDB)(ekşi), Levy Easterly (IMDB)(ekşi), Lowell Landes (IMDB), Pamela Harper (IMDB), Gina Montana (IMDB)(ekşi), Amber Henry (IMDB), Jonshel Alexander (IMDB), Nicholas Clark (IMDB), Joseph Brown (IMDB), Henry D. Coleman (IMDB), Kaliana Brower (IMDB), Philip Lawrence (IMDB), Hannah Holby (IMDB), Jimmy Lee Moore (IMDB), Jovan Hathaway (IMDB), Kendra Harris (IMDB), Windle Bourg (IMDB), Marilyn Barbarin (IMDB), Roxanna Francis (IMDB), Jay Oliver (IMDB), Paisley Layne Zerangue (IMDB)

Beasts of the Southern Wild (~ Düsler Diyari) ' Filminin Konusu :
Altı yaşındaki Hushpuppy, Louisiana'daki bentlerin güneyinde dimdik ayaktadır. Onu kıyamet gününe hazırlayan babası Wink ise esrarengiz bir hastalığa yakalanmıştır. Tam bu sırada doğa çığırından çıkar. Hava ısınır, buzullar erir ve tarih öncesi yaratıklardan oluşan "Auroch" isimli ordu donmuş mezarlarından kalkar. Şimdi Hushpuppy'nin dünyanın bir ucuna gidip annesini bulması ve evreni eski haline getirmesi gerekmektedir. Benzersiz ve etkileyici bu kahramanlık öyküsü ve filmin müthiş küçük oyuncusu Quvenzhané Wallis Sundance, Cannes'ın tartışmasız yıldızı oldu.

Ödüller      :

Cannes Film Festivali:FIPRESCI Prize-Un Certain Regard, Golden Camera, Prix Regards Jeune, Prize of the Ecumenical Jury - Special Mention
Sundance Film Festivali:Grand Jury Prize-Dramatic


  • "sundance'te ulusal yarışma kategorisinde en iyi film ödülünü almıştır."
  • "amerika vizyon macerası başarılı bir şekilde devam eden film. buradaki meraklılarının filmekimini beklemeleri gerekecek."
  • "filmekimi kapsamında gitmeyi düşünüğüm 2.film..diğeri de tabiki : amour"
  • "insanlara hayvan oldukları gerçeğini hatırlatan film."
  • "gezici festival 2012 kapsamında ankarada izleme fırsatı bulduğum, suratıma okkalı bi tokat atan film. insanı öyle bi içine alıyor ki bitince bile bırakmıyor.."
  • "bir saniyesini bile kaçırmamak için, gözlerimi kırpmadım film boyunca. çok çok iyi."
  • "bizim de diğer heşey gibi evrenin sadece küçük bi parçası olduğumuzu anlatan son zamanların en iyi filmlerinden biri."
  • "mükemmel demek az kalır. filmi anlatacak kelime yok. ne oluyor filmde desen "şu" oluyor diyip etkileyebileceğim bir şey yok ama mükemmel işte. mutlaka izleyin."




Facebook Yorumları
  • comment image

    bol spoiler içerebilir--hatta içerir.

    2012 sundance film festival'inde seyrettiğim, sinemada taze ve orijinal bir magical realism örneği. ancak filmin sunduğu "magical realite," nerdeyse yaşadığımız zamanın çevresel gerçeği olmak üzere.

    hikaye spesifik bir mekanda geçmiyor olsa da (dünyanın dibindeki bir delta diye yazıyor filmin tanıtımında), yapımcıların söylediği çekimlerinin çoğunun terrebonne parish, louisiana, ya da kasırgalar ve sellerle perişan olmuş diğer güney eyaletlerinde yapıldığı. aktörlerin tamamı oyunculukla ilgisi olmayan yörenin insanları. filmden sonra yönetmen birçoğunu sahneye davet etti; hepsi çok neşeli ve hoş insanlardı. hatta filmin çıkışında, ki saat gece 1 idi ve dışarıda kar fırtınası kopuyordu, oyunculardan yaşlı beyaz sakallı olanı (bar sahibini oynayan) herkese kendi yörelerinin bir yemeğini ikram etti--bir tür kızartma.

    yönetmenin 2008'de sundance'de oynamış glory at sea adlı benzer temalı kısa filmi çok beğenilmişti. buradan yatırımcıların ilgisini çeken bu proje bir çok yerden destek gördü. bence kısa filmde o enerji ve sihirli anlar yoktu, ancak yine de bu filmin tohumu olduğu için saygıya değer. kısa filmin tamamını buradan seyredebilirsiniz: http://vimeo.com/10066407

    beasts of the southern wild ın senaryosunun sundance lab'te geliştirildiğini ve yıllar almış bir çalışmanın ürünü olduğunu biliyordum. ancak filmi seyredince senaryonun öyle sundance lab'te bir odada, lab'teki yazarların yardımıyla yazılabilecek türden bir şey olmadığını gördüm. benim yönetmene tek sorum vardı, onu da aynı sırada oturan bir başka izleyici sordu: "senaryonun son haliyle, şu seyrettiğimiz film arasında ne farklar var?"

    yönetmenin cevabı aynen düşündüğüm gibi oldu: filmi çekerken hemen hemen herşeyi baştan yazmak zorunda kalmışlar. o yörenin gerçek insanlarıyla çalışırken, her sahnenin provasını yapar yapmaz o insanların gerçek reaksiyonlarının yarattığı inanılmaz enerjinin senaryo sayfalarında olmadığını görmüşler, ve senaryoyu o sihirli ve gerçek enerjiyle aynı frekansa getirmek için yazar-yönetmen benh zeitlin ve diğer yazar lucy alibar oturup sahneleri neredeyse sıfırdan tekrar yazmışlar. elbette, bu kadar güzel bir senaryo öyle akademia koridorlarında bir aşağı bir yukarı yürüyerek yazılamaz.

    şimdi bunları okuyup sakın bu filmi düşük bütçeli falan sanmayınız. set dizaynlarından kullanılan hayvanların eğitimine, ana karakterin babasının kullandığı ters çevrilmiş ford kamyonetten bozma deniz botundan tahta evler ve içlerindeki çöplere kadar her şey olağanüstü bir ekip tarafından hazırlanmış. bağımsız metodlarla çekilmiş bir film, evet, ancak değme hollywood filmi bütçelerine yakın bir para harcanmış olsa gerek.

    başrol oyuncusu küçük kızı herkes çok beğendi. bence öyle aman aman bir durum yoktu kızda. bir şeyler yapması gereken sahnelerde yapacağını abartarak yaptı, ama çocuk olduğu için sırıtmadı. hiçbir şey yapmaması gereken sahnelerde de hiçbir şey yapmadı. gerçi her şeyin altından kalktı--kaybolduğu bir sahne bile yok, ama yine de ben kızın tüm başarısını yönetmene bağlıyorum.

    sinematografi, müzikler, diğer oyuncular, hepsi harika. ancak sinematografi konusunda şunu not etmek lazım: birçok sahnenin daha hemen başında 85mm ve üstü lenslerle (acemi televizyoncular gibi) oyuncuların kafasının içine girmiş. ama ben bu durumu "o müthiş setlere değil, oyuncularına daha çok güvenmiş yönetmen, ve doğrusunu da yapmış," diye yorumlamak istiyorum. hiç mırın kırın edemiyorum, çok çarpıcı bir film. oyunculardan hiç sıkılmadım.

    filmi izledikten çok sonra slumdog millionairei düşündüm. öyle ya: slumdog, gerçek olacağına neredeyse bir çocuğun bile inanamayacağı tesadüfler zincirinden--hindistan'ın en ağdalı melodramatik senaryo modelinden yola çıkarak, aynı anda hem gerçek hem fantazi olan olağanüstü büyüleyici bir dünya yaratmıştı. beasts of the southern wild ın en orjinal yanı da aynı anda hem gerçek hem fantazi olan büyüleyici bir dünya yaratabilmesidir şüphesiz, ne var ki filmin hikayesi, bu büyüleyici dünyadan yola çıkarak bildik bir baba-kız ilişkisini insanlık temelinde en içten biçimiyle yeniden yazmaktan ibarettir.

    beasts of the southern wild arthouse salonlarında kaybolup giden küçük bir film de olabilir, en yukarılara, oscar'lara kadar erişen büyük bir kültürel fenomen de. bu filmin bundan sonraki serüveni amerikan bağımsız sinemasının hangi noktada olduğunun net bir göstergesi olacak. en azından benim için.

    ---

    temmuz 2012 itibari ile sadece new york ve los angeles gibi büyük şehirlerde gösterime girecek. buna limited release diyorlar: eğer tutarsa daha büyük açılacak demek. ve eğer tutmazsa amerika'daki perde ömrü bitti demek. bakalım ne olacak.


    (turody - 8 Şubat 2012 19:13)

  • comment image

    amerika vizyon macerası başarılı bir şekilde devam eden film. buradaki meraklılarının filmekimini beklemeleri gerekecek.


    (du levande - 10 Temmuz 2012 16:41)

  • comment image

    filmekiminde kaçıranlar için vizyonunun yakın olduğunu söylerek başlıyorum sözlere sevgili sözlük.

    sinemaya inancımın kaybolmaya başladığı ve artık "bütün filmler birbirine benziyor." dediğim bir zamana denk geldi izlemek. bağımsız diye peşine düştüğümüz filmlerin önce "yarı bağımsız" sonra da "bayaa bayaa stüdyo filmi canım" en sonunda da "hepsi aynı b.kun soyu" olarak başlayan maceraları beni çok sıkmıştı.

    dün film hakkında yazılanlardan ve hatırı sayılır ödüllerinden etkilenip gittim ve dedim ki "hala sinema var!" evet.. hala hiç anlatılamayan hikayeler, başka gözlerden bakılınca çiçek dürbünü gibi açılan senaryolar ve yalnızca minik bir kızın gözünden -yaşadığı yerin kötülüğüne inat- hepimizi büyülemeyi başaran bir evren var. muhteşem görüntüler, başarılı bir reji ve amatör olup da döktüren oyuncular var..

    insani şartlardan uzak derme çatma barakalarda yaşayan annesi kaçmış ve ölmek üzere olan babasıyla baş başa kalmış bir kızın yalnız kalınca doğayla başa çıkabilmesinin, aralarında büyülü bir dil geliştirmelerinin hikayesini izliyoruz aslında. ama ben bunların en üstüne baba kız arasındaki dolaysız, bağırmayan ama gümm diye üstümüze inen ilişkinin peşinde izledim filmi.. bir kez daha izlesem başka bir serüvene çıkarım eminim..

    kaçırmayın, izleyin, izletin..


    (du levande - 4 Ekim 2012 09:57)

  • comment image

    çok çok çok iyi.

    resmen elini pisliğin içine sokuyor film, bağırsakları tutup dışarı atıyor. "bak!" diyor. bak. bize demiyor tabi aslında. kendi ülkesine, kendi hükümetine sesleniyor. iyi de ediyor.

    sanki yer yer jack london, hemingway de okur gibi. öyle bir vahşet, öyle gerçek. çok iyi.

    bir de şu replik aklımda takılı kaldı: "hapishaneye pek benzemiyordu, daha çok, suyu olmayan bir akvaryum gibiydi."

    edit: ha bir de, müzikleri çok başarılı.


    (sutsuz kahve - 6 Ekim 2012 21:27)

  • comment image

    --- spoiler ---

    ölümün bir çocuğun gözünden öyle güzel tasviri yapılmış ki. küçük kız için babasına en yakın olabildiği an sarılıp kalp atışlarını duyabildiği andı. filmin sonunda da kalp atışları bir daha atmamak üzere durdu. çok manidar gelmişti bana bu sahne.

    ---
    spoiler ---


    (swanqueen - 25 Kasım 2012 00:27)

  • comment image

    başkaldırımı yoksa teslim olmak mı? filmin bana sorgulattığı en önemli şey. filmin müzikleri muhteşem, kızımız ise boyundan büyük bir rol sergiliyor. baba ve kızı arasındaki ilişki, annede orda olsaydı ne olurdu, sorusunu akla getiriyor. bu mükemmel filmi izleyin ne hissettiğinize kendiniz karar verin.


    (cay bardagindaki kahve - 25 Kasım 2012 13:21)

  • comment image

    muhteşem, izlenmesi gereken bir film. oscar'a en iyi film ve en iyi müzik dalında aday olması gerektiğini düşünüyorum. kızın da aday olmasını isterdim de yardımcı oyuncu olsa kesin aday olurdu ancak şimdi biraz zor ama hak ediyor. yer yer kahkahalarla güldürebilirken yer yer de üzüntülere boğabiliyor. 1,800,000 dolara yapıldığına inanamıyorsunuz.

    --- spoiler ---

    kızımızın babasıyla geçirdiği son anlarda gözlerim doldu ağlamak yok derlerken resmen bana diyorlardı. kızın babası iyileşsin diye ağzına tıkadığı otlar gerçekten çok komikti e çocuğa ilaç diye verirsen ne yapacağını şaşırır tabii. o yaşlı adamın kapıdan çıkıp içki içerken birden suya düşmesi filmin en komik noktalarından biriydi.

    ---
    spoiler ---


    (gleek - 16 Aralık 2012 00:55)

  • comment image

    boynuzlu domuzlardan "grumpy" teknesine, "elysian fields" kerhanesinden viking cenazesine her sahnesi ayrı sembollerle bezenmiş çok güzel bir bağımsız film. sinema seven biri için kaçırılmayacak harika bir yapım.

    yönetmeninin ilk uzun metraj çalışması olması ilginç. ben yapsam, bir daha film yapmam zirvede bırakırım.

    "i see that i'm a little piece of a big, big universe. that makes things right."

    not: filmin anlatımı dağınık eleştirisine sadece gülüyorum; bu filmin anlatımı yok, derdi hikaye anlatmak değil. spoiler uyarısı veren arkadaşlar kibarlıklarından vermişler. bütün hikayeyi tek paragrafta yazabilirsin. okuyan da gidip filmi seyredebilir ve hikayeyi bilmekle filmden alacağı zevk gram azalmaz.


    (sokart - 29 Aralık 2012 23:27)

  • comment image

    bizim de diğer heşey gibi evrenin sadece küçük bi parçası olduğumuzu anlatan son zamanların en iyi filmlerinden biri.


    (solidsession - 2 Ocak 2013 23:37)

  • comment image

    11 ocak itibariyle vizyona girecek olan yılın en iyilerinden. ahaliye hararetle öneririm. ayrıyetten varlığını doğaya büyük lütuf sayıp da unuttuklarının, yokettiklerinin, çarpsa da görmezlikten geldiklerinin hesabını tutamayan, varlığının mucizesine kaptırıp kendiyle büyülenen, kıyamete inanıp da kendinden uzak bir yerde kopacağını zanneden insana azcık daha durmasını salık verir sanki. böyle bağırtısız çağırtısız garip bir etki yaratır üzerinizde. bi de seyirci tarafınızda da garip bir gurur etkisi yaratır. böyle iyi film izlemenin gururudur bu.


    (kitmir in selami var - 4 Ocak 2013 14:36)

  • comment image

    oscar'dan sonra buralar hep dolacak. zira 85. oscar adaylıklarında: en iyi yönetmen, en iyi uyarlama senaryo, en iyi kadın oyuncu ki 6 yaşında bir kız çocuğudur cimcime, dallarında adaydır.
    bunun dışında keşke sundance'den, cannes'dan sonra duyup filmekimi'nde neden izlemedik diyenler de olabilir. vizyona girdiği şu günlerde kaçırmamak lazım. zira yılın en iyi filmlerinden biri olması yanında amerikan bağımsız sinemasının da en iyilerinden biri olmaya aday.

    edit/ek: hushpuppy diğer adıyla cimcime, filmi ilk çekmeye başladıklarında 5 yaşındaymış ve film biterken 6 yaşında. şimdi kendisi 9 yaşında olmasına rağmen o oscarı şayet alırsa 6 yaşındaki rolüyle alacaktır.bu da mükemmel bir başararı. hatta ödülü almasa dahi aday olmasından mütevellit yine alkışlanacak bir durumdur.


    (goflet - 12 Ocak 2013 23:53)

Yorum Kaynak Link : beasts of the southern wild