Süre                : 2 Saat 3 dakika
Çıkış Tarihi     : 25 Nisan 1980 Cuma, Yapım Yılı : 1980
Türü                : Drama,Gizemli,Heyecanlı
Taglar             : Kadın giysilerini çıkardı.,kırmızı elbise,Yatakta seks,Tecavüz mağduru,Tecavüz
Ülke                : İngiltere
Yapımcı          :  Recorded Picture Company (RPC) , The Rank Organisation
Yönetmen       : Nicolas Roeg (IMDB)
Senarist          : Yale Udoff (IMDB)
Oyuncular      : Art Garfunkel (IMDB)(ekşi), Theresa Russell (IMDB)(ekşi), Harvey Keitel (IMDB), Denholm Elliott (IMDB), William Hootkins (IMDB), Eugene Lipinski (IMDB), Carolyn Seymour (IMDB)(ekşi)

Bad Timing (~ Kötü Zamanlama) ' Filminin Konusu :
Viena’da Amerikalı, genç bir kadın, aşırı dozda ilaç alarak intihar girişiminde bulunur. Kadın hastahanede tedavi altına alınır. Bu sırada bir polis memuru hastanın sevgilisinde bir şeylerin doğru gitmediğinden şüphelenerek, genç kadının Amerikalı profesör sevgilisinin geçmişini araştırmaya başlar ve biz filmdeki geri dönüşler vesilesiyle kadının intihara kadar uzanan olaylar zincirine tanık oluruz; alkol problemi, profesörle olan fırtınalı ve tutkulu cinsel yaşamı, birtakım korkuları ve Çek asıllı kocasından yabancılaşmaya başlama süreci...

Ödüller      :

Toronto International Film Festival:People's Choice Award


  • "ing. kotu zamanlama. genellikle spor musbakalarinda oyuncunun topu cok kisa sureler nedeniyle yeti$ememesi/ kacirmasi durumlarinda kullanilan sozcuk obegi."
  • "nicolas roeg in yonettigi, kanimca en buyuk ozelligi art garfunkel in oynamasi olan, harvey keithel ve theresa russell'in da bulundugu film. viana da mi gecerdi?"
  • "mükemmel bir deus parçası. şarkının depresif mi yoksa agresif mi etki yaptığını bulmak ise oldukça zor.*"
  • "özne arzuladığına sahip olmak ister ama sahip olmak imkansızdır. ilişkilerin trajedisi de tam olarak budur.tanım: bir nicolas roeg filmi."
  • "(bkz: sari kart)"
  • "keith jarrett 'ın köln konseri kaydındaki ilk parça, art garfunkel ve theresa russell parkta karşılaşıp konuşamaz ve birbirlerine bakarken çalar. etkileyici bir sahnedir."
  • "(bkz: what time is it there)"
  • "tom barman ın ilişki döngüsünün özeti ."




Facebook Yorumları
  • comment image

    nicholas roeg'un 1980 yilinda cektigi film. tam adi: bad timing; a sexual obsession. film viyana'da gecer, amerikali bir ciftin (art garfunkel, theresa russell) iliskisini (canli ve cansiz durumlarindaki) irdeler. heyecanli bir olum olayinin ardindan devreye dedektif harvey kaitel girer. theresa russel'in demir perde gerisinde yasayan yasli(ca) kocasi rolunde de denholm elliot oynar. oyunlar ve cinematography muthistir.


    (zibangu - 14 Şubat 2002 05:33)

  • comment image

    pocket revolution albümünden bir deus şarkısı.

    everything is quiet
    there, in a pool of light
    i would have sworn that she had died
    i'm telling you

    in all that i will say
    in every move i'll make
    you'll see that i don't fake even if i wanted to

    she passed it on to me

    she walked into my life
    the ridiculous and sublime
    beneath the lowered sky
    she fell in love

    and passed it on to me

    i threw it all away
    like a record that you don't play
    and all the hurt i saved
    well, time had come

    i passed it on to her

    do you realize
    do you realize
    to look into her eyes
    and to let her go

    to pass it on to him

    now everything was quiet
    i would have sworn that she had died
    and i didn't even try....

    (was it bad timing?)
    now all you want to hear
    is everything you fear
    so don't you come too near

    cause everything you need
    you'll get from her


    (obareyyy - 11 Mart 2008 16:20)

  • comment image

    roeg'in bu filmi için prodüktörü "hasta insanlar tarafından, hasta insanlar için yapılmış, hasta bir film" diyerek senelerce dvdsini bastırmamıştı (şimdi basıldı mı bilmiyorum); kendi prodüktörü tarafından nefret edilen bir film olma özelliğine sahiptir yani. ama sıkı filmdir, özellikle de psikoanaliz üzerine düşünmekteyseniz. bakma, sahiplenme ve deşme üzerine bolca akıl zorlayan deneyim barındırır, ama roeg'in ayırıcı bir özelliği olarak, şiddet de, cinsellik de "turn on"suz sunulmayı yine başarır.

    daha da özet olarak; borderline bir kadın ile aşırı egosentrik bir adamın ilişkisisindeki sahiplenme olgusu üzerinedir. psikanalizin kötüye kullanımı da incelenir.

    ayrıca:
    (bkz: invitation to the blues)


    (el fikir - 20 Şubat 2010 14:49)

  • comment image

    ismi pekala "bed timing" de olabilirmiş. öyle ki filmin %69'u yatakta geçiyor. belki de bilinçli bir tercih. seksi bir ironi. cool! tam bir yatak filmi. yatarak izleyin. elimi arttırıyorum: yatışarak. gelmiş geçmiş en iyi aşk filmlerinden biridir diyerek abartıyorum ve bir sigara yakarak gidiyorum.


    (ya iste boyle senden naber - 28 Haziran 2012 16:39)

  • comment image

    aşkın bir duygu bozukluğu olduğunu gösteren çok güzel bir film. her izlediğimde art abimizle theresa ablamızın ne kadar yakıştığını düşünüyorum. son dakikaya kadar obsesifliğini çok iyi gizlemeyi başaran bir psikiyatrı canlandıran art garfunkel'e film sonunda bir kez daha hayran oluyorsunuz. özellikle onun her sigara yakışında "ne güzel de içiyor" diye düşünüyorum.
    1980 yapımı bir film ama izlerken bunu hiç düşünmüyorsunuz yani zaman kavramı olmayan bir film.
    çünkü söz konusu aşk her yıl ve her dönemde aynı sapkınlıklara itiyor insanı. yamulmuyorsam filmin yönetmeni theresa russel'in eşiydi.
    çiftin hikayesi anlatılırken araya kadının hastanedeki ölüm kalım savaşının kareleri giriyor mesela oradaki müdahalelerin gerçekliği de gayet olmuş.
    hiç kuşkusuz filmin en sert sahnesi milena'nın (theresa russel) yarı ölü halde olmasına rağmen alex'in (art garfunkel) kadınla birlikte olma sahnesiydi.
    içimden "oha bu kadar mı şeyinin düşkünüsün alex" dedim sonra filmin adı aklıma geldi "sensual obsession" şöyle bir mantık kurdum adam aşırı kıskanç ama bunu gizliyor ve kadının tamamiyle onun olmasının tek yolu onun ölü halde olması.

    son olarak ; böyle psikiyatr mı olur ?

    edit: spoiler versem daha hoş olacakmış film anlatmayı beceremem ama deneyebilirim.

    --- spoiler ---

    alex amerikalı bir psikiyatr ve öğretim görevlisidir milena ise kendinden yaşça çok büyük bir adamla evli ve depresyonda bir kadındır. milena alex'in hastasıdır zamanla aralarında bir ilişki başlar kadın kocasından ayrılır ve alex ile yaşamaya başlar alkol sorunu vardır. alex milena'nın özgür ve çılgın bir kadın olmasına aşık olur zamanla saplantı haline getirir aşırı kıskançlıkları başlar ama bunu film sonuna kadar gayet iyi gizler.
    filmin sonuna kadar asıl sorunlu olan kadındır yani öyle gösterilir flashbacklerle ilişki anlatılır bu arada kadın intihar ettiği için hastanededir ve yoğun bir hayata dönme mücadelesi verir.
    hastanedeki polis durumdan işkillenir alex'i sorgular onu köşeye sıkıştırmaya çalışır fakat başarılı olamaz.
    tüm bu olaylar viyana'da geçmektedir. özetle çiftin her durumdaki(canlı-cansız) gerilimli aşk ve seks hayatı anlatılıyor.
    ---
    spoiler ---


    (ilkbengordum - 28 Haziran 2012 16:49)

  • comment image

    ilişkiler üzerine güzel tespitler barındıran film.

    filmin başlarında şöyle bir diyalog geçiyor:

    - erkeklerin kadınlardan istediği şey nedir?
    + ayırt edici tatmin olma duygusu.
    - kadınların erkeklerden istediği şey nedir?
    + ayırt edici tatmin olma duygusu.

    filmin devamı da sanki bunu destekleyecek veriler sunuyor.

    kaç kişi izler bu filmi, bilmiyorum; ama ben yine de spoiler ibaresi koyayım.

    --- spoiler ---

    sanırım filmin en etkilendiğim yeri merdivendeki sevişme sahnesiydi, biraz daha öncesi ve sonrasıyla birlikte tabii. milena'nın canı sevişmek değil de oturup sohbet etmek isteyince alex yapacağı işler olduğunu söyleyerek gitmeye kalkıyor. milena soruyor "ya sevişseydik?" diye, alex "ama yapmadık." deyip merdivenlerden inmeye başlıyor. milena arkasından gidip "beni istiyor musun? hah? hadi, şimdi hemen yap alex." diyerek merdivenlerde soyunmaya başlıyor. "işte istediğin buydu. hadi yap." diyor alex'e, basamakların üzerinde hızlıca sevişiyorlar. milena alex'e "işte hepsi bu. hepsi bu mu? hah?" deyip odaya çıkıyor, kendini yatağa atıyor ve "sev beni, sev beni, sev beni. lanet olsun!" diye bağırarak ağlamaya başlıyor.

    bu sahneyi özel kılan şey de alex'in milena'ya tamamen sahip olmak ve hatta onunla evlenmek isteyen bir adam, milena'nın da hiçbir erkeğin ona tamamen sahip olmasını istemeyen bir kadın olmaları.

    şu sahnelerde de çok güldüm:

    - çiftin birlikte o kadar şey yaşamasından sonra bir gün milena'nın alex'e gülmeyle karışık "seni seviyorum tatlım; ama neden bilmiyorum." demesi.

    - milena'nın böcek konması üzerine sırasıyla kendi boynuna vurması, böceğe ilaç sıkması ve hapşırması. cidden filmin atmosferi yanında çok tuhaftı.

    - milena'nın joker gibi abartı makyaj yapıp peruk takıp deli deli sırıtarak alex'i beklediği ve o geldikten sonra tam anlamıyla tek kişilik şov yaptığı bölüm. filmin en çılgın yeriydi kesinlikle.

    ---
    spoiler ---

    ayrıca filmde canon in d çalıyor, nasıl da güzel gitmiş.


    (dark red - 30 Mayıs 2015 21:08)

  • comment image

    sahne geçişleriyle hayran bırakan 1980 yapımı nicolas roeg filmi. öyle zamanda sıçramalar var ki, bu film montaj sonrasında adeta yeniden yaratılmış. öyle ki filmin nihai halini izleyen oyuncuların, "abi allah aşkına, biz bunu mu çektik?" diye şaşkın şaşkın bakıştıklarını düşünüyorum.

    milena ile alex'in hastalıklı ilişkileri beni oldukça gerse de, teknik olarak çok başarılı bir film bence. montaj sonrasında şekillenen kurgusu pek güzel olmuş, izleyicinin bakışlarını kaçıramayacağı sahneler peş peşe sıralanmış.


    (kivikocan - 15 Ekim 2015 09:49)

  • comment image

    sıradışı bir hayata sahip milena'ya aşık psikiyatrist alex'in, abartılı kıskançlıkları ve aşkını onuruna tercih edememesi -ki filmin sonunda milena'nın kocası /bunu başardığına inandığım adam/ tarafından dile getirilmiştir- sonucu her iki taraf için de hastalık haline gelen bir ilişkinin öyküsü. izleme anı psikolojisine bağlı olarak etkileyici olabilir. ayrıca the sheltering sky * ve the kiss * gibi bazı eserleri de çeşitli sahnelerde görmekten eksik kalmadığımız bir filmdir.


    (firfiri - 26 Şubat 2005 04:56)

  • comment image

    viyana'da geçen, dr. alex rolünde olan art garfunkel'in filmde avusturyalılar'la almanca konuştuğu ancak polis teşkilatındaki dedektiflerin aralarında ingilizce konuştuğu film.
    bir de filmde şöyle bir diyalog dikkat çekmektedir.

    dr. alex - siz almanlar! hepiniz böylesiniz işte.
    dedektif - şu anda avusturya'dasınız.


    (novim - 3 Mart 2005 00:05)

  • comment image

    klimt, viyana, zor ilişki gibi bir takım mühim ve altından kalkılması zor işlerin hakkından gelen nicholas roeg filmi. don t look now'ın yönetmeni roeg bu filmine de bir seyahatler zinciri eklemiştir. montajı fazlasıyla güçlü olduğundan bir süre yönetmenin montaj asıllı olduğu konusunda keklendikse de, öğrendiğimize göre görüntü yönetmeni ekolünden geliyormuş. filmdeki fas sahneleri aklımıza sheltering sky'ı getiriyor. theresa russell'ın leziz mor kostümünü de unutamıyoruz. çölde çay demişken, filmin başrol oyuncusu debra winger için arquettegillerden rossana'nın çektiği 'nerde bu yaşlanan kadın oyuncular' temalı searching for debra winger'da theresa russell'ın da arz-ı endam ettiğini hatırlayalım. demek ki, çöllü filmler çeviren aktiristler kaybolabiliyor.

    böyle 'çay'lı 'kek'li entry yazmak da bad timing'e nasip oldu.


    (sekizbucuk - 11 Ağustos 2005 13:15)

  • comment image

    art garfunkel, theresa russell, harvey keitel'ın başrollerini oynadığı ve nicolas roeg'in 1981 ingiltere londra film eleştirmenleri birliği: yılın yönetmeni ödülünü aldığı tatlı bir film.

    tatlı oluşu, yönetmenin çekim detaylarından, art garfunkel'in bakışlarından, sesinden, kadın ve adamın ev içlerinden geliyor. hayata bakışları ve felsefeleri bazında her ikisine de hayran kalıyor ve bu bozuk ilişkide hatalı kim diye sorup cevapsız kalınabiliyor.
    sevişmelerdeki tutku ve sahicilik ise ayrı bir güzel unsur.


    (dreamy - 17 Nisan 2006 15:07)

Yorum Kaynak Link : bad timing