Süre                : 2 Saat 16 dakika
Çıkış Tarihi     : 20 Temmuz 2005 Çarşamba, Yapım Yılı : 2005
Türü                : Aksiyon,Macera,Gizemli,Romantik,Bilim Kurgu,Heyecanlı
Ülke                : ABD
Yapımcı          :  DreamWorks , Warner Bros. , Parkes+MacDonald Image Nation
Yönetmen       : Michael Bay (IMDB)(ekşi)
Senarist          : Caspian Tredwell-Owen (IMDB)(ekşi),Alex Kurtzman (IMDB)(ekşi),Roberto Orci (IMDB)(ekşi),Caspian Tredwell-Owen (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Ewan McGregor (IMDB), Scarlett Johansson (IMDB)(ekşi), Djimon Hounsou (IMDB)(ekşi), Sean Bean (IMDB), Steve Buscemi (IMDB)(ekşi), Michael Clarke Duncan (IMDB), Ethan Phillips (IMDB), Brian Stepanek (IMDB)(ekşi), Noa Tishby (IMDB), Siobhan Flynn (IMDB), Troy Blendell (IMDB), Jamie McBride (IMDB), Kevin McCorkle (IMDB), Gary Nickens (IMDB), Kathleen Rose Perkins (IMDB), Richard Whiten (IMDB), Max Baker (IMDB), Phil Abrams (IMDB), Svetlana Efremova (IMDB), Katy Boyer (IMDB), Randy Oglesby (IMDB), Yvette Nicole Brown (IMDB), Wendy Haines (IMDB), Tim Halligan (IMDB), Glenn Morshower (IMDB), Michael Canavan (IMDB), Jimmy Smagula (IMDB), Ben Tolpin (IMDB), Gonzalo Menendez (IMDB), Olivia Tracey (IMDB), Ray Xifo (IMDB), Mary Pat Gleason (IMDB), Whitney Dylan (IMDB), Mitzi Martin (IMDB), Shelby Leverington (IMDB), Don Creech (IMDB), Richard V. Licata (IMDB), Alex Carter (IMDB), Kevin Daniels (IMDB), Grant Garrison (IMDB) >>devamı>>

The Island (~ Ada) ' Filminin Konusu :
Lincoln Six Eco (Ewan McGregor) ve Jordan Two-Delta (Scarlett Johansson) görünüşe göre ütopik ama dışa kapalı bir tesiste yaşamaktadırlar.Dikkatle kontrol edilen bu ortamın tüm diğer sakinleri gibi, onlar da 'Ada' ya gönderilmek için seçilmeyi umutluyorlardır; söylentiye göre burası gezegendeki son kirletilmemiş bölgedir.Ama aslında kendilerinin birer klon olduklarını ve ölmeleri yaşamlarından daha değerli olduğunu keşfettiklerinde cüretkar bir kaçış planlarlar.Bilmedikleri bir ortamda, bir zamanlar yuvaları olan kurumun sinsi güçleri tarafından amansızca takip edilen Lincoln ve Jordan, Ada hakkındaki gerçeği ortaya çıkarmak ve geride kalanları kurtarmak için hayatlarını riske atarlar.


  • "internette ilk gorulen resimleriyle nedensizce logans run'i akillara getiren bir filmdir. ben sahsen giydikleri beyaz tulumlarin yuzunden diye dusunuyorum."
  • "ewan mcgregor ne çekiyorsa şu klonlardan çekiyor dedirten film."
  • "steve buscemi her filminde olduğu gibi yine ölmeyi başardı."
  • "şu güzel ortamda yetimologluk yapmak istemem ama, film bittiğinde aklıma takılan soru:- o ufak çocuğa ne olacak be kadın*? viran bağda mı yaşayacak bu çocuk?"
  • "valla inanmak zor ama ben de gora ile cok benzer seyler buldum filmde. hatta o kucuk boylu, gozluklu insan! bile goradakiyle ayniydi nerdeyse.."




Facebook Yorumları
  • comment image

    gun itibariyle yiğit bulut tarafindan vatan gazetesindeki ko$esinde ele alinan filmdir.
    (bkz: dogru soze ne denir)

    uykunun en derini hangi saatte gelir biliyor musunuz? veya hangi uyku en derindir.. yorulmayın, arz edeyim, gaflet içinde uyunan uyku...

    neyse! uykudan bahsetmişken, “insanların uyutulduğu” bir filmden bazı örneklemeler yapmak istiyorum... adı : ada... 2005 yılında gösterime girdi ve daha sonra bazı televizyon kanallarında da yer aldı... filmin özeti şöyle: yedek organ sağlamak amacıyla insanlar klonlanıp, kendilerine genetik olarak yüzde 95’in üstünde uyan, ikincil bir yapı oluşturuluyor. ortaya çıkan klonlar, bilinçlerinde ve bilinçaltlarında yapılan manipülasyonlarla, “nükleer bir kirlenme sonucu kurtulanların ortak bir sığınakta yaşadıkları fikri”yle programlanıp, temiz kalan adaya gitme beklentisi içinde “birarada” barındırılıyorlar... kendilerini “esas” sanan “klonlar”, nasıl bir oyun içinde olduklarını fark edemeden, “adaya seçilecekleri” günü bekliyorlar. ada fikriyle “motive” edilip aslında “neye hizmet ettiklerini” asla anlayamıyorlar. en acı ayrıntı da başkalarının “amaçları” uğruna “araç” olduklarının farkına asla ama asla varamadan yaşıyorlar.

    bu filmi seyrederken aklıma küreselleşmenin komik beklentilerle “klonlaştırdığı” ülkelerin insanları geldi. daha açıkçası “türkiyem’in insanları yani bizler ve türkiye’nin son dönemde geçirdiği değişim...” pazarlanan sahte ab dinamiği adı altında serbest dolaşımın dahi olmadığı-tartışılmadığı, gümrük birliği’nde rekabet eden firmaların bile mal pazarlamak için vize alamadığı, ülkelerindeki en güzel sahiller yabancı tatil köylerine verilerek gelirleriyle halkın kalamadığı asla kalamayacakları lüks oteller yapılan, bankacılık sistemi yabancılaşan, devlete olan borçları dahi yabancı tekellere satılan, telekom’u, ereğli’si, tüpraş’ı, telsim’i, turkcell’i, tv’leri, tekel’i, limanları, uluslararası sermayeye transfer edilen, ülkesinden petrol boru hatları geçip sadece yıllık 30 milyon dolar gibi komik kiralar ile avunup elindekinin değerini bilmesi engellenen, belki de çok daha fazlasını elde eden ve/veya etme şansına sahip ülkesinde 200-300 milyar dolar gsmh masalıyla uyuyan, kısacası “klonlaşan” kendi topraklarında kiracı konumuna düşerek “beklentiler ile motive” edilen türk halkı... ve en kötüsü kendisine anlatılan avrupa, imf, özelleştirme gibi hikayelerle “kandırılan” ve “ada’ya seçilip refaha, huzura kavuşacağını düşünen türk halkı...”

    sonuç: konuyu hiç uzatmayacağım. bugün yaşadıklarımızın neredeyse tamamı “o zavallı klonların hayal ettikleri daha doğrusu kendilerine hayal ettirilen ada’ya varacakları” günü beklemeleri kadar gerçek. tartıştığımız konular, türban ve her türlü politik tartışma dahil, arkada işleyen “çarkları” örtmek için “alevlendirilen” suni gündemler... arkada “işleyen” mekanizma çok açık ada hayaliyle “gelişmek” için “çabalayan” bir ülke, her türlü ekonomik dinamiği ele geçirilen, insanları “kendi topraklarında” sadece “çalışan” konumuna düşen yani “klon” olup “yeni sahiplerine” hizmet eder hale gelen bir yapı...

    son söz: bugün türkiye toprakları üzerinde “yaşayan bizler” sıcak para ve faiz geliri olarak “bizi klonlayanlara” yaptığımız onca abuk subuk tartışma arasında fark edemeden yılda 100 milyar dolar üstünde kaynak aktarıyoruz. önümüzdeki yıllarda, satılan “banka-şirket-tekel-tersane-altyapı” gibi dinamiklerimizden dolayı, “inanılmaz boyutlarda oluşacak” kâr transferlerini de yukarıdaki rakama ekleyin, sonuç çok net: kendi toprakları üstünde “bir şirketmişçesine” işçi konumunda çalışan bir halk ve tek kurşun dahi atmadan “ekonomik olarak” işgal edilen bir toprak...

    not 1: diyeceksiniz ki “ekonomik olarak böyle oldu ama siyasi olarak bağımsızız!” şaka mı yapıyorsunuz ekonomiyi kim kontrol ediyorsa, artık siyasi tercihlerinizi de onlar kontrol ediyor...

    not 2: filmi bir daha izlersem, bir daha yazacağım... hatırlıyor musunuz uykunun en derini hangisiydi!

    http://www9.gazetevatan.com/…0&categoryid=4&wid=150


    (epifunny - 10 Ağustos 2008 14:05)

  • comment image

    bilimkurgu ile başlayıp aksiyon ile bitirilen reklam arası sinema çalışması. o kadar ki film hakkında diyeceğim tek şey markalar ve kör kör parmağım gözüne türünden reklamlar oldu. puma, apple, microsoft, msn, ford, cadillac, nokia... yemeklerde de burger king filan olsaydı diyeceğim keşke.

    filmde ışık çok kötü kullanılmış; özellikle de yakın plan çekimlerde scarlett johanson resmen güneş gibi parlıyordu. birde otobandaki kovalamaca sahnesi ise asla bir matrix değil. üstelik arabaların patlamasının teknik hilelerle yapıldığı acayip belli oluyor. hatta bir tane yakaladığım teknik ekip unutkanlığını da belirteyim. fimin 1:21:46'sında ekranın sağından giden arabaya hızla eski tren tekerleği çarpmaktadır ve o anda ekran boş olup sol tarafta bir başka tren tekerleği savrulmaktadır. görüntü akar ve iki saniye sonra patlayan arabanın altından beyaz bir duman fışkırır ve yolun ortasına da o gazın sebebi olan silindir tüp fırlar; hem de ne fırlama! tıngır mıngır sesi ile birlikte. bu sahne bana gladiator filmindeki arena sahnesinde devrilen at arabalarından tanıdık geldi.

    kanıt isteyenler için: 1.21.46 ve 1.21.48

    öte yandan lincoln 6-echo'nun filmin sonunda havalandırıcıyı devre dışı bırakıp ortalığı yakıp yıkma işine girişeceği sahne bana total recall'ın sonunu anımsattı; izleyen bilir her ikisi de aynı: biri ha elini orta yere bastırıp mekanizmayı açıp oksijeni salmış mars'a diğeri de şalteri indirip insanları dünyaya salmış.

    unutmadan iyi tamam beyaz donlar içindeki abilerimiz ablalarımız gerçek dünyaya kavuştular da peki bundan sonrası? kimse demesin senin hayal gücüne kalmış bir şey, saçmalık derim.

    steve buscemi güzeldi; hele ki fantazi dünyasının bir hayli genişliği ise takdire şayan olup hepimiz için ibretlikti: hemşire, rahibe, okul kızı... maşallah

    bunun çekilmişi var; hem de üç bölüm ve felsefi amacı: matrix
    daha güzeli var: total recall


    (mahsus mahal - 23 Temmuz 2011 09:37)

  • comment image

    filmin hangi filmlerden esinlendiği hatta hangi filmlerden çalıntı yaptığı çokça yazılmış. konusu bir yerlerden mi çalıntı bilmiyorum. bunu bilmeden de önyargısız izlemek istedim filmi ve bu şekilde değerlendirmek istiyorum. ama şöyle bir detay varmış filmle ilgili, bilgilendirmek istedim. the clonus horror filminin yönetmeni robert s. fiveson patent hakları ihlali sebebiyle the island filminin yapımcılarına dava açmış ve iki film arasındaki 100 benzer noktayı delil olarak göstermiş. fakat dava daha da büyümeden dreamworks robert s. fiveson ile açıklanmayan bir bedel üzerinden anlaşma sağlamış.

    film harika başlıyor ama nedense işin içine aksiyon serpildikçe basitleşiyor ve battıkça batıyor. bu kadar güzel bir konuyu neden böyle harcamışlar akıl sır erdiremedim. sanki filmin konusu ilk olarak akıllarında şimşek gibi çakmış ve mükemmel bir film olabileceğini düşünmüşler ama sonra filmi çekerken sıkılmışlar da kendilerini aksiyona vermişler gibi olmuş. küçükken kardeşimle action man'lar ile oynarken aynısı yaşanırdı bizde de. adamları rollerine uygun giydirirdik ve iyilerle kötülerin rollerini belirlerdik. sonra mekanı tasarlardık minderlerle, kutularla, battaniyeyle falan. harika bir film çekmeye başlardık oyuncaklarla ama en fazla 15-20 dakika sonra sıkılıp ortalığı dağıtmaya başlardık. uçan tekmeler, roketler, yıkılan binalar birbirine girerdi. bu filmde de aynısı olmuş, bilmem ne kadar anlatabildim.

    insanların hayatlarını uzatabilmek için para karşılığı kendilerini klonlatması ve başlarına bir hastalık geldiğinde bu klonlardan organ nakli yaparak kendi ömrünü uzatması karşılığında klonun hayatını sonlandırması gerçekten harika işlenebilecek bir konu. üzerinde biraz daha detaylı ve adamakıllı düşünebilselermiş mükemmel bir film olabilirmiş. aşırı merak uyandırarak izleyiciyi peşinden sürükleyen film, kovalamaca başlar başlamaz çekiciliğini her geçen dakika daha da yitirerek bir noktadan sonra "ne zaman bitecek?" dedirtiyor izleyene.

    --- spoiler ---

    seyircide tekrar merak uyandırdığı nokta ise merrick'in istemeden yarattığı beyni çok çabuk gelişebilen akıllı klonlar (echo serisi ve ondan itibaren üretilenler) ve yine istemeden başarmış olduğu asıl kişiden klona kopyalanabilen hatıra transferi. hatta sadece hatıra değil, çizim yeteneği, motorsiklet tutkusu, konuşma aksanı ve hatta hangi kadın tipinden hoşlandığı bile aktarılabilmiş klona. film ilgisini kaybeden seyirciyi işte bu noktada yakalayabilir ve bambaşka yerlere gidebilirdi ama ne hikmetse bu merak uyandırıcı bilgilerden sonra yine dakikalarca süren amansız kovalamaca sahneleri ile baş başa kalıyoruz.

    ---
    spoiler ---

    merrick'in üzerinden doktorlara yapılan tanrı kompleksi eleştirisi ve göndermesi gerçekten güzel değinilmiş bir nokta olmuş. "ayrıca bu merrick dallamasının gözü dönmemiş olsaydı klonlar üzerinden organ nakli olayını bırakıp, hatıra kopyalama ve depolama gibi daha temiz işlere yatırım yapabilir, temiz temiz namuslu bir işten parasını kazanabilirdi ama olmadı maalesef" diye de düşünmedim değil.

    scarlett johansson rolüne hazırlanırken eminim ki çok detaylı bir şekilde ve defalarca 5. element'teki leeloo'yu * izleyip sindirmiş iyice. filmdeki bütün mimikleri ve hareketleri aynı onun gibiydi. los angeles'a ilk geldikleri dakikalarda da jordan 2-delta'nın bir mağazanın vitrininde sponsorunu (yani bir bakıma kendisini) görüp izlediği siyah beyaz reklam tahmin ettiğim gibi gerçek hayatta scarlett johansson'ın oynadığı bir reklammış. film için özel olarak çekilmemiş.

    filmdeki los angeles sahneleri detroit'te çekilmiş. detroit'in tanınmış mekanlarının üstü de detroit olduğu anlaşılmasın diye bilgisayar teknolojisi ile futuristik tasarımlı binalar ile kaplanmış.

    filmde kapıları açmak için kullanılan üç girişli anahtar gerçekte griffin powermate marka usb ses kontrol aygıtıymış. mac bilgisayarlar için ses seviyesini kontrol etmek için kullanılıyormuş.

    değinmeden geçemeyeceğim, sanırım bir filmde senaryoya sıkıştırılmış en zorlama sevişme sahnesiydi bu filmde izlediğim. sırf sevişme sahnesi de olsun diye konmuş.

    film bittikten sonra aklımda kalan iki diyalog da steve buscemi'nin ağzından çıkmış repliklerdi: ilki, lincoln 6-echo'nun tanrı kim? sorusuna "hani bir şeyi çok istediğinde gözlerini yumar ve birine seslenirsin ya... işte tanrı dileğini umursamayan kişidir" diye cevap vermesiydi. ikincisi ise klonları otomobiliyle tren istasyonuna götürürken gerçek hayat ile ilgili öğütler verdiği sırada "pekala dinleyin. bu dünyada çok yeni olduğunuzu biliyorum ama burada geçerli olan tek bir gerçek vardır. o da kredi kartını asla bir kadına teslim etmemen gerektiğidir" demesiydi.

    imdb: 6.8/10 (117,862 votes)
    75/100


    (sweet child o mine - 8 Ocak 2012 01:59)

  • comment image

    filmde hatalı üretimlerin topluca yok edilmesi teşebbüsü sahnesinde direkt auschwitz kamplarındaki ''yeni bir hayata'' başlayacaklarına inandırılan tutsakların yıkanmak için gaz odasına sokulmasına gönderme yapılmış. yeni bir hayatın yerine ada'ya gitmek gelmiş.

    ayrıca klonlamanın ilk gündeme geldiği dönemde filmde işlendiği gibi organ tarlası olarak kullanılabilecek insan eşlerinin kopyalanmasından söz ediliyordu.

    bu kopyaların hiçbir şey hissetmeyecekleri dolayısıyla insan olarak tanımlanamayacakları da makalelere ekleniyordu. ancak başta vatikan olmak üzere çoğu sağduyulu kurum-kuruluş insan klonlamaya karşı çıktı.

    ve bu filmdeki benzer senaryoların gelecekte gerçekleşmesine engel olunabilmek adına insan klonlamak sert şekilde yasaklandı.

    ayrıca film izlemesem bile never let me go adlı filmle benzer senaryoya sahip. ayrıca kurgulama logan's run dizisi üzerine kurulmuş.


    (samatya - 20 Mayıs 2012 23:23)

  • comment image

    açıkçası izlerken heyecanım en fazla 2 ya da 3 dakika dinmiştir. onun dışında, ilk 20-25 dakikayı saymazsak aksiyonu gerilimi ver ediyor, sen de filmin başından sonuna kadar hop oturup hop kalkıyorsun 2 saat boyunca. bak filmi bitireli on beş dakika oldu kalp ritmim hâlâ kendine gelemedi.

    kötü bir film değil. izlenilen zamana yazık mı? hiç değil. peki niçin imdb'de 6.8 almış? onu işte ben şuna bağlayacağım:

    --- spoiler ---

    abi, film 2019'da geçiyor tamam mı. bildiğin 2019 yani. 2005'te çekilmiş bir filme göre bayaa bayaa gelecek algısı yani. neyse. işte gelecekte olduğumuz için de teknoloji inanılmaz seviyelerde, her şeyin en klası var, tren bile uçuyor o derece. sen şimdi, buradan michael bay efendiye sesleniyorum, sen şimdi güzel gelecekli bilim kurgulu film yapmışsın da abi, lan, o tuşlu nokia nedir amınısikim, tuşlu nokia nedir laaaan? birincisi, 2019'da nokia devleşecek mi nedir, ikincisi her türlü teknoloji var, neden dokunmatik telefon yok. michael, imdb'de 6.8 aldım diye millete ağlıyorsun da önce hatanı bir gör, bir kabullen. ayıptır. tuşlu nokia'cı seni. ayrıca filmde her beş dakikada bir reklamı, bir ürün yerleştirmeyi gözümüze sokmuşsun. seni sikerim miko. adam ol. aptal yerine koyma insanı. götoş. hadi git şimdi sözlük ekibini topla da azıcık yükselttir imdb puanını, bu ne olm. valla film güzel. 7.5 alması lazım en az. öptüm kib bye.

    ---
    spoiler ---

    muhtemelen değindiklerime birileri değinmiştir tabii. okumadım.


    (dacederki - 3 Şubat 2013 01:35)

  • comment image

    sayısız mantık hatası barındıran film. imdb puanını sonuna kadar hak etmiyor. şöyle ki;

    --- spoiler ---
    bahsi geçen şirket -doğaldır ki- günümüz teknolojisinin oldukça ilerisinde. mikro algılayıcılar ile synaptic brain scan yapabiliyor fakat klonların bileklerine taktıkları bileklikler ile yerlerini tespit edemiyorlar.
    ---
    spoiler ---

    --- spoiler ---
    bir de şu meşhur kamyon sahnesi var. esas oğlanımızın kamyonun arkasındaki nesnelerle düşmanlarını püskürttüğü sahneden bahsediyorum. kamyondaki tonlarca ağırlıktaki metal yığınları birer birer düşüyor ve sürücümüz istifini bozmadan seyrini sürdürüyor. anbilivıbıl...
    ---
    spoiler ---


    (meth - 22 Temmuz 2014 04:22)

  • comment image

    aksiyon sahneleri bayıyor ama konu güzel, film güzel. kız da güzel ama sarışın.

    böyle de komik bir dialog var:

    --- spoiler ---

    > lincoln six echo
    < teknisyen mccord

    olmak üzere

    < it's called a "god complex." doctors are like that. think they know everything.
    > what's god?
    < you know, when you want something really bad and you wish for it? god's the guy that ignores you.

    ---
    spoiler ---


    (stripped boxer - 22 Ocak 2016 09:56)

  • comment image

    bence gercekten konu ve hikayanin gösterimi acisindan hos bir film ama cok fazla action sahnesi vardi orasi insanin gözünü tirtikladi daha az olabilirdi konu cok müsaitti. hani göstericek bisey bulamassinda her yerde araba makine parcalarsin anlarim ama bunu anlamadim. ama izlenebilir hatta sevilebilr. bi de adamlar resmen puma reklami yapmislar*
    dipnot: scarlett johansson un hastasiyiz ailecek. ***


    (jisatsu - 10 Ağustos 2005 11:41)

  • comment image

    --- spoiler ---
    "the island" is what gives them hope" sloganıyla heyyo hayat ne güzel hey hey modunda yaşayan insanların, lincoln six-echo isimli ewan mcgregor 'un havalandırmada böcuk bulmasıyla gelisen olaylar dizisi sonucu kurtulması.
    ---
    spoiler ---

    --- spoiler ---
    there is one universal truth, that is never give a woman your credit card.
    ---
    spoiler ---


    (shades apart - 31 Ağustos 2005 05:03)

  • comment image

    ewan mcgregor ve scarlett johansson'un birer sahnede gercek kimliklerine gondermelerin yapildıgi film. ewan mcgregor gercekten iskoctur; scarlett johansson'un da ck'in modelidir. bu arada abd baskaninin bile kendisini klonlattigini ogrendigimiz sahne ile steve buscemi'nin klonlama icin "amerikan toplumunun yeni eglencesi" gibi bir yorum yaptigi sahne bush gibi gerzek bir adami ikinci defa secen ama bu tarz elestirilere gelemeyen abd'de filmin neden gise yapmadigini gosterir. bunun disinda aksiyonsa aksiyon, bilim kurguysa bilim kurgu, oyuncuysa oyuncu... daha ne yani?


    (iklim - 3 Eylül 2005 09:11)

  • comment image

    clonlar icin gayet minimalist mis gibi ortamlar.
    ohh sabah yat ak$am yat yemegini yea kalk oyununu oyna.
    yatagin carsafin derli toplu puma gardrobun her daim emrinde bi an clon olasim geldi.

    film kesinlikle beklentilerimin cok ustundeydi ayrica matrixle karsilastirilmasini son derece anlamsiz buldum.
    clon olayina degisik bir bakis acisi, sorgulama, anlamli bir dayanaga oturtulmus bilimkurgu, ve dur duraksiz action
    filmin sonlarina dogru bazi sahnelerde nefes alamadim.

    başroldeki kahramanin inanilmaz sahnelerden 3-4 senelik yasam deneyimine ragmen kurtulmasinida,
    asil clonlandigi kisiden aldigi rna (ani, bilincalti) lara baglanmasi, zaten sorunlu clonlardaki asil problemin bu oldugunun
    altinin cizilmesi, olayi son derece etkileyici bi dayanaga oturtmu$ki kesinlikle ba$arili diyorum.


    (notr - 6 Eylül 2005 03:46)

  • comment image

    valla inanmak zor ama ben de gora ile cok benzer seyler buldum filmde. hatta o kucuk boylu, gozluklu insan! bile goradakiyle ayniydi nerdeyse..


    (curlycurly - 12 Eylül 2005 13:02)

  • comment image

    ortaçağ zihniyetiyle çekilmiş bilimkurgu filmi.

    o zamanlardan beri en büyük korkumuz tanrıya şirk koşmaktır.
    klonlama gibi kürtaj da 'tanrıyı oynamak'tır.

    --- spoiler ---

    hatalı üretildiği düşünülen, henüz oluşma aşamasındaki klonların bıçak darbeleriyle vahşice öldürüldüğü sahneyi hatırlayın. yok mu bunların bir on/off düğmesi? kapatırsın ölür zaten, nedir bu vahşet? o sahnenin amacı, anne karnındaki cenine yapılan saldırıyı olabildiğince etkili bir sahneye dönüştürmektir.

    ---
    spoiler ---

    zaten bir holywood filminde ne kadar yüksek teknoloji varsa, zihniyet de o kadar gerilerdedir. uzay gemileriyle ışık yılları katederler ama feodal toplumun prensleri prensesleri fink atar ortamlarda. anlaması zordur bunu.


    (alcione - 15 Eylül 2005 12:07)

  • comment image

    obiwan mcgregor "ulan her gün her gün beyaz çorap olur mu klon muyum kıro muyum belli değil" diyerek ortalarda dolaşan, derdi tasası sağı solu kurcalayıp domuz pastırması peşinde koşmak olan bir arkadaşımızdır. mr. bean ise bir yandan ulan bu konsepti logan's run ve thx 1138'den arakladığımızı çakmazlar umarım diye kara kara düşünmekte diğer yandan da tüm kloncuklarını yemeğinizi yerseniz sizi attaya götürcem diye kandırmaktadır. ortalarda bi de scarlett johansson vardır ve ufaktan obiwan'ın yavuklusudur ama ne zaman bu ikisi yanyana gelse bir yetkili "sensörlerimiz zikinin kalktığını tespit etti derhal ayrılın" diyerek ortama turp sıkmaktadır.

    obiwan attaya gitme işinin yalan olduğunu anlayınca yavuklusunu da alarak kaçar. peşinde her an imana gelebileceği her halinden belli olan pokemon hounsou ve ekibi vardır ama olsundur. obiwan'ı tanrı değil mr. bean yaratmıştır. obiwan'ın başına ne gelirse gelsin tanrı "bana ne lan sana bu canı ben vermedim ben mi alıcam geri" dediğinden sorun olmamaktadır. olaylar gelişir de gelişir.

    filmin içinde geçen bir replik olayların nasıl geliştiği ile ilgili bir fikir veriyor zaten. klonların hafızalarını yaratmak için 12 farklı öykü var. ayrıntıları hafifçe değiştiriyorsunuz oluyor size yeni bir film ay pardon yani hayat

    jerry bruckheimer yok ben affleck'i de oynatmadığımıza göre bu kez sıçmayız herhalde diye uman yönetmen bey' e tek lafım var. bırak bu işleri git vampir ya da porno yıldızı ol. *

    aksiyonun hızla giden bi tırın arkasından gelen arabalara bişey atmak * olduğundan emin maykıl bey bir sonraki filminde ne yapar bilmiyorum. kendim gitmektense klonumu göndereceğim için de asla öğrenemeyeceğim.


    (saruman - 26 Eylül 2005 00:15)

  • comment image

    butun abartilarini, mantik hatalarini, absurdluklerini gormezden gelerek(nasil bir iyimserligime denk gelmisse), guzeldi be surukledi, eglendirdi diyerekten hos bir gulumsemeyle hatirladigim film.

    --- spoiler ---
    bu filmi hatirlayinca bende beliren gulumsemenin nedeni, ana salterin uzerinde yazan do not shut down ibaresidir, kahramanimiz milyarlarca dolarlik tesisin can damari olan mekanizmaya ulastiginda, dalganin uzerinde kocaman harflerle yazili olan bu guvenlik onlemi bende taklalar atma istegi duyurmustur. ama bu durum beni, ulan oraya bi sifre falan koyamadin mi, ne mantiksizlik diye dusunculere sevkederek filmden tiksindirmemis, aksine filmi gozumde daha sempatik hale getirmistir. "do not eat", "do not disturb" vb. ibareler bana herzaman bunu hatirlatir ve gulumsetir.
    ---
    spoiler ---


    (progressor - 28 Şubat 2006 03:06)

Yorum Kaynak Link : the island