Coco Chanel & Igor Stravinsky (~ Büyük Ask) ' Filminin Konusu : Gabrielle Bonheur "Coco" Chanel, geçen yüzyılın kadın modasına damgasını vurmuştu. Erkek giysilerini hatırlatan sade giysileri kadınların giyim anlayışını değiştirdi. Parfümü Chanel No.5 da adını bugüne kadar getirmeye yardımcı oldu. Ama bir süredir Chanel’i unutmak zaten mümkün değil. Lakabını, sahneye çıktığı sıralar onu meşhur eden Ko Ko Ri Ko adlı şarkıdan alan Chanel, 2008'de iki ayrı filme konu oldu.
Efter brylluppet(2006)(7,8-29322)
En kongelig affære(2012)(7,5-44354)
Flammen & Citronen(2008)(7,3-16417)
Coco Chanel(2008)(7,0-3279)
Prag(2006)(6,8-2671)
Die Tür(2009)(6,7-4536)
Coco avant Chanel(2009)(6,7-39041)
Mænd & høns(2015)(6,7-8829)
En kort en lang(2001)(6,1-2964)
Michael Kohlhaas(2014)(6,1-8019)
Move On(2012)(5,8-682)
Exit(2006)(5,8-1707)
sinematografisiyle, stravinsky'nin muzileriyle ve bittabi anna mouglalis'iyle coco avant chanel'i daha izlemeden, cok basarili buldugum filmdir.hemen her sahneyi screencapture alip canvas efektiyle duvara asilabilir hale getirebilirsiniz. ayrintili yorum her iki filmi de izledikten sonra karsilastirinca.
(the gambit - 18 Ekim 2009 02:19)
stravinsky'nin muzigine, chanel'in kisiligine/tarzina/tasarimlarima/parfumlerine (uygun sekilde doldurunuz iste) ozel bir ilgisi olmayanlarin, dönem filmi – dekor – kostum uclusu ilgilerini cekmedikce izlemesinin fazla bir anlami olmayacak (hatta izlerken şişebilecekleri) filmdir kanimca. bendeniz bu ikinci kategoriye (dönem filmi sever) giren ve zaten o beklentiyle giden, “e kadro iyi, stravinsky beni hic acmaz ama chanel cok kendine ozgu bir karakter, ustune yapimci claudie ossard, gitmeye her halukarda deger” diye dusunerek filmi secmis bir izleyici olarak, sinemadan hayal kirikligi ile cikmadigimi soyleyebilirim. dekor, kostum, casting hepsi cok iyi, jenerik sahane otesi, chanel’in evi (gercek evi degil ise) ohara boyutlarda basarili yapilmis. e daha ne olsun. ayrica (bkz: anna mouglalis)
(grizabella - 26 Ekim 2009 15:33)
"şiirsel dil" diye sıradan bir izleyicinin* yorumlayabileceği bir dil tutturmaya gayret gösterirken konunun asıl geriliminin kaçırıldığı film.. tutku eksikti. modernizmin iki farklı alanda öncü dolayısıyla güçlü isminin birbirleriyle çarpışmaları, her şeyden önce kadın ve erkek iktidarının geriliminden yoksundu film.bir şeyler eksikti işte..
(situasyonist - 28 Ekim 2009 15:32)
vizyona "büyük aşk" diye giren bir film. ne yazık ki yaşanan aşk, stravinski ve chanel'in aşkı olmasaydı son derece sıradan bir aşk sayılabilirdi. gerçekte yaşadıkları neydi bilemem, ama dekorlar, kostüm ve müzik desteği olmasa, filmde hissel açıdan hiç de tatmin edici olmayan küçücük bir aşkın anlatımı vardı. konu ille de birisinin aşk acısı olsaydı, stravinski'nin karısının yaşadıkları çok daha etkili olabilirdi.
(salome - 29 Ekim 2009 20:30)
türkçeye büyük aşk diye çevrilmiş film.. böyle zeka yoksunu bir çeviri de ancak bizimkilerden çıkar zaten.oraya müstahdemleri koysan daha orijinal bir isim bulunurdu.*
(black sabahat - 31 Ekim 2009 22:32)
kadın ne kadar fransız olursa olsun, adam rus olduktan sonra o aşktan volkanlar fışkırmaz gibi bir ana fikri bana öğreten film. coco chanel'i canlandırmak için bence anna mouglalis'den daha iyi bir seçim olamazdı ancak sevgili igor'un donuk bakışları, beni kızılmeydan'ın -35'lerinde çırılçıplak hissettirdi.ortada bir tutku var çok belli ama nedense seyrederken tırnaklarımı yiyemiyorum. çok daha büyük harflerle ifade edilen bir aşk bekledim ki bu beklentiyi kendi kendime oluşturmadım; tamamen filmin infosunu okuduktan sonra varolan bir şey.her dönem filmi gibi, içinden cımbızla çekilen ve sadece seyirciyi vurmayı amaçlayan tek bir olay üstüne dakikalar oturtulmuş. halbuki igor'dan sonra coco'nun oluşturduğu sevgili portföyünün de hatrını saymamak ayıp olur. buna mukabil şüphesiz ki filmin en etkileyici sahnesi, katia*'nın coco'ya yazdığı mektubu, coco'nun okuduğu an. bana kalırsa cannes film festivalinde sadece bu sahnenin izlenmesi bile filmle ilgili tatmini sağlamıştır.piyanoda birlikte çaldıkları besteyi sevmekle birlikte, bir daha hayatım boyunca igor gibi bir adam siluetini görmek istediğimi sanmıyorum.
(tanri siva - 8 Şubat 2010 23:09)
rite of spring'in biraz boku cikmis gibi filmde.
(le spleen - 3 Ekim 2010 07:40)
channel no.5 üzerinde neden bu kadar durulduğuna anlam veremediğim film olmuştur, mads mikkelsen'in perfomansı dikkat çekici kanımca
(vakitsiz oten horoz - 13 Kasım 2010 01:09)
stravinsky'den tiksinmeye sebep olan film. ağır orospu çocuğuymuş igor. zaten coco chanel için de nereden bağımsız, çok acayip kadın tribi yakalanmış hiç anlamıyorum. coco avant chanel ile yakın zamanlarda vizyona girmişti bu film de. diğer film yine daha renkliydi, bu çok kötü olmuş. chanel iki filmde de karizmatik gösterilmeye çalışılmış saçma bir şekilde. çok özgürlükçü tribi yakalanmaya çalışılan kadın da coco avant chanel'den anladığımız kadarıyla birtakım erkekler sayesinde kariyerinde yükselebilmiş. işte bu coco chanel & igor stravinsky'de de iyice gereksiz bir kadın olarak çıkıyor karşımıza. "siyah olduğu sürece renkleri severim", "parfümü kullandığım zaman kadın gibi kokmak isterim, gül gibi değil" gibi saçma aforizmalar ve püfürtülü sigara içme sahneleriyle çok cool, sert, bağımsız bir kadın karakteri yaratmaya çalışan film ekibi neyin kafasını yaşıyordu merak ediyorum.izlerken göze çarpan mimari detaylar olmasa bu film çekilecek şey değil. o da çok göze çarptırılmamış sokulmuş gerçi. chanel'in villasının girişindeki simetrik peyzajı kaç kere gösterdiler, ben yoruldum ona bakmaktan. işte coco'nun siyah, beyaz ve kahverengiyle dekore ettiği odaya, stravinsky'nin rus eşinin yerleşince renkli kilimler sermesi filan bunlar daha ince verilebilirdi. bilemiyorum, stravinsky'nin rus eşine çizilen ezik kırsal kadın imajını da sevmedim.bokuma benziyor, izleyip boşuna gerilmeyin siz de.
(panina manina - 6 Ağustos 2011 22:29)
zamanının marjinal, bağımsız, başına buyruk kadını coco chanel'i parasını ve gücünü kullanarak istediği erkeği ve de sanatını satın alan, hattâ çoluk çocuğuyla birlikte eve kapatıp besleyen kasıntı biri olarak yansıtan film. ve hattâ coco'yu stravinsky'nin ilham kaynağı olarak göstermiş, bestecinin en önemli eserini coco sayesinde şekillendirdiğini iddia etmiş ki, bu bir kurgudan ibaret olsa da gereksiz bir zorlama gibi geliyor izleyenin gözüne. bir de anna mouglalis canlandırdığı kişinin zerafetinden uzak, çok donuk ve kaba kaçmış o role; ki, coco chanel audrey tautou ve barbora bobulova tarafından çok zarif ve doğal yansıtılmıştı, bu oyuncu o zerafetten ne yazık ki yoksun gibi görünüyor, mimikleri ve tavırları yapmacık geliyor. ama filmin açılışında ve kapanışında müzikle dans eden grafik desenler ve coco'nun evi gerçekten hoş, onu belirtelim. bir de mads mikkelsen rolünü çok iyi canlandırmış, filmi alıp götürmüş diyebiliriz.
(martin jacques mystere - 30 Ekim 2011 03:29)
Yorum Kaynak Link : coco chanel & igor stravinsky