Süre                : 2 Saat 24 dakika
Çıkış Tarihi     : 03 Mayıs 2005 Salı, Yapım Yılı : 2005
Türü                : Aksiyon,Macera,Drama,Tarih,Savaş
Taglar             : Haçlı,12. yüzyıl,Kudüs,templar,knights templar
Ülke                : ABD,İngiltere,İspanya,Almanya,Fas
Yapımcı          :  Twentieth Century Fox , Scott Free Productions , BK
Yönetmen       : Ridley Scott (IMDB)(ekşi)
Senarist          : William Monahan (IMDB)(ekşi)
Oyuncular      : Martin Hancock (IMDB)(ekşi), Michael Sheen (IMDB)(ekşi), Nathalie Cox (IMDB)(ekşi), Eriq Ebouaney (IMDB)(ekşi), Jouko Ahola (IMDB)(ekşi), David Thewlis (IMDB)(ekşi), Liam Neeson (IMDB)(ekşi), Philip Glenister (IMDB)(ekşi), Orlando Bloom (IMDB), Bronson Webb (IMDB), Kevin McKidd (IMDB), Nikolaj Coster-Waldau (IMDB), Steven Robertson (IMDB), Marton Csokas (IMDB), Alexander Siddig (IMDB), Velibor Topic (IMDB), Eva Green (IMDB), Brendan Gleeson (IMDB), Nasser Memarzia (IMDB), Jeremy Irons (IMDB), Jon Finch (IMDB), Edward Norton (IMDB), Ulrich Thomsen (IMDB), Ghassan Massoud (IMDB), Khaled Nabawy (IMDB), Shane Attwooll (IMDB), Giannina Facio (IMDB), Emilio Doorgasingh (IMDB), Iain Glen (IMDB), Peter Copley (IMDB), Alex O'Dogherty (IMDB), Bill Paterson (IMDB), Robert Pugh (IMDB), Christian Boeving (IMDB)

Kingdom of Heaven (~ Cennetin kralligi) ' Filminin Konusu :
class="text-collapsed" style="overflow: hidden;" Ailesini ve inancını kaybeden acılı bir baba... Dini savaş uzak ve kutsal topraklarda devam etmekte onu ve kaderini ise büyük bir drama doğru yönlendirmektedir. Kaderi oğlu Balian’ın büyük bir şövalye olmasını sağlayacaktır. Ibelin’li Godfrey Doğu’da savaştığı Haçlı Seferlerinden vatanı Fransa’ya dönmüştür. Balian’ın babası olduğu ortaya çıkınca, Godfrey gerçek şövalyeliğin ne olduğu hakkında oğlunu yetiştirecek ve onu kıtalararası destansı bir yolculuğa çıkaracaktır. Kudüs’te o günlerde 2. ve 3. Haçlı Seferleri arasında kırılgan ve her an sonlanabilecek bir ateşkes ilan edilmiştir. Kudüs Kralı IV Baldwin barışa ve halkına bağlılık yemini etmiştir. Ibelin’in ölmeden önce kılıcını ve yeminini teslim ettiği oğlu tıpkı babası gibi Kudüs’ü her tür kötülükten korumak için yola çıkmıştır. Ölüme çok yaklaştıkları bir deniz kazasına rağmen güçlükle ulaştıkları Kutsal Şehir’de Balian kılıç maharetleri sayesinde kendine kısa sürede bir ün yapar ve bu arada Kral’ın kızkardeşi güzel Sybilla'nın saygı ve hayranlığını da kazanır. Ancak Balian kendine düşman da kazanmıştır... Özellikle Sybilla’nın kocası, Tapınak Şövalyeleri'nin küstah lideri Guy de Lusignan’ın ve kralın danışmanı Tiberias’ın düşmanlığını. Balian kılıcını alır ve tarihe adım atar.


Ortaçağ / 14
  • ""sorun haklı olup olmamaları değildi..sorun konuşma tarzlarıydı.." gibi bir repliği barındıran başyapıt..herkesin en az bir kere izleyip ibret alması gerekir diye düşünüyorum.."
  • "film üzerine detaylı bir inceleme için şu bağlantıya bakılabilir."
  • "(bkz: çünkü ben selahaddin'im)efsane bir replik taşıyan film."
  • "gelmiş geçmiş en efsanevi eski çağ savaş filmidir. final sahneleri an itibariyle trt'dedir."
  • "- (çaaat!) ahanda bu da yeminini hatırlaman için!"




Facebook Yorumları
  • comment image

    ibelin'li balian adında hiç de uydurma olmayan bir karakter ve hikayeye sahip güzel filmdir.

    amin maalouf'tan geliyor:

    “kuşatma altındaki kentte savunmayı, ramallah'ın efendisi balian d'ibelin yürütmekteydi. ibn el-esir'e göre, bu kişi frenkler'de aşağı yukarı kral mertebesinde olan bir senyördü. hattin'den bozgundan hemen önce ayrılabilmiş ve sur'a sığınmıştı. karısı kudüs'te olduğundan, yaz boyunca selahaddin'den onu almaya gitmek için izin kopartmaya uğraşmış, silah taşımayacağına ve kutsal kentte bir gece bile kalmayacağına söz vermişti. kente gelince, ona gene de kalması için yalvarılmıştı, çünkü ondan başka hiç kimse direnmeyi yönetecek kadar otoriteye sahip değildi. fakat şerefli bir adam olan balian, kudüs'ü ve halkını sultana verdiği söze ihanet etmeden savunamayacağı için, ne yapması gerektiğini doğrudan doğruya selahaddin’e sormuş ve yüce ruhlu sultan da onu sözünden kurtarmıştı. eğer ödevi kutsal kent’te kalmasını ve silah taşımasını gerektiriyorsa, bunları yapsın. ve balian kudüs savunmasını örgütlemekle fazlasıyla meşgul olduğundan artık karısını güvenli bir yere götürmesi olanaksızdı. sultan ona karısını sur’a yollaması için bir refakat birliği vermiştir.

    selahaddin, en korkunç düşmanı bile olsa, şerefli bir insandan hiçbir şey esirgemezdi. bu örnekte tehlikenin çok küçük olduğu da doğrudur. balian’ın, cesaretine rağmen müslüman ordusunu kaygılandırması olanaksızdır. surları güçlü ve frenk halk başkentine derinlemesine bağlıysa da, savunucuların mevcutları bir avuç şövalye ve hiçbir askeri deneyimi olmayan birkaç yüz burjuvayla sınırlıdır...

    ...nitekim frenklerin direnmesi cesurca, ama kısa ve gerçekçi olacaktır. kudüs kuşatması 20 eylülde başlamıştır. kampını zeytun dağı’na kurmuş olan selahaddin, altı gün sonra birlikleriniden nihai saldırıya geçmek üzere baskıyı artırmalarını istemiştir. kazmacılar 29 eylülde, batılıların 1094 temmuzunda deldikleri yere çok yakın bir bölgede bir delik açmayı başlamışlardır. çarpışmayı sürdürmenin yarasız olduğunu gören balian, bir geçiş belgesi istemiş ve sultanın huzuruna çıkmıştır...

    ...ibn el-esir şöyle aktarmaktadır:

    “balian halkın hayatının bağışlanacağı sözünü almak için ısrar eder, ama selahaddin hiçbir şeye söz vermez. kalbini yumuşatmaya çalışır, ama boşuna. bunun üzerine ona şu sözlerle hitap eder: ey sultan, bil ki bu kentte sayısını yanlız allah’ın bildiği kadar çok insan var. çarpışmayı sürdürmekte tereddüt ediyorlar, çünkü birçok başka kentte yaptığın gibi hayatlarını bağışlayacağını umuyorlar, çünkü hayatı seviyor ve ölümden nefret ediyorlar. ama eğer ölümün kaçınılmaz olduğunu görürsek,allah bilir ya, çocuklarımızı ve karılarımızı öldüreceğiz. sahip olduğumuz her şeyi yakacağız, size ganimet olarak tek bir dinar, tek bir dirhem, esir edecek tek bir erkek, tek bir kadın bile bırakmayacağız. sonra kutsal kayayı, el-aksa camiini ve birçok başka yeri tahrip edeceğiz, elimizde tuttuğumuz beş bin müslüman esiri öldüreceğiz, sonra binek atlarımızı ve bütün hayvanları yok edeceğiz. sonunda dışarı çıkacağız ve sizinle bir ölüm kalım savaşında olduğu gibi çarpışacağız. içimizden hiçbiri sizden birçoğunu öldürneden ölmeyecek”

    tehditlerden etkilenmeye selahaddin, muhatabının coşkusundan duygulanır. çok kolay yumuşadığını göstermemek için danışmanlarına döner ve onlara islamiyetin kutsal yerlerinin tahrip edilmesini önlemek için kenti kılıçla alma yeminini bozup bozamayacağını sorar. cevapları olumlu olur...”

    buradan da anlaşılacağı gibi balian adında, araplar tarafından neredeyse bir kral düzeyinde tanınan ve bizzat selahaddin’in kendisi tarafından, şerefli ve cesur bir adam olarak saygı duyulan bir insan gerçekten vardır ve müslüman ordularına karşı kudüs savunmasını yönetmiştir.


    (promilius - 26 Ağustos 2008 13:36)

  • comment image

    dir cut versiyonu izlenmesi gereken film.

    --- spoiler ---

    orlando bloom film icin yaklasik 10 kilo (kas) almis. ayrica film suresince 1 ay kadar grip olmus ve bir kac kez ozellikle kilic sahneleri sirasinda yaralanmis.

    fas krali muhammed vi ridley scott'in arkadasiymis. film icin yaklasik 1500 asker ve ekipman vermis. cekimler yaparken bu askerleri kostum degistirerek 2 tarafta da oynatmislar.

    her biri 13-15 arasi parcadan (kafalik, bot, eldiven, kemer vs..) olusan 12000-15000 arasi kostum yapilmis. 7500 silah (250 tanesi crossbow ve 20000 adet ok) ve 3000 tane kalkan yapilmis.

    film icin 3 adet her biri 25 ton agirliginda 9 metrelik kuleler (askerlerin kaleye girmesi icin olanlar) yapilmis. kulelerden sadece birisi gercekte yikilmis ama 11 farkli yerden cekim yapilarak daha fazla gibi gosterilmis.

    edward norton guy rolu icin dusunuluyormus. ama senaryoyu okuduktan sonra maske arkasinda oldugu icin baldwin karakterini istemis, credits kismina da adinin yazilmamasini istemis. ayrica rolunu 2 haftada tamamlamis.

    ridley scott ve william monahan filmin tarihsel dinler catismasi gibisinden lanse edilmesini isterken orospu cocugu 20th century fox macera & aksiyon demis. filmin reklamini yaparken "romantizmin bol oldugu aksiyon" ve "gladiator'un yonetmeninden" gibi reklamlar yapmis. ridley scott 194 dakikalik filmi verince bu sefer "lan 3 saatlik filmi kim izler yapin onu 2 saat" demis. tabi bir suru "bu film tamamlanmamis gibi" elestirileri ve dusuk gelir elde edince ayari almis. (su orospu cocugu sirkete film ve dizi verilmesin artik zarar ya)

    editor dody dorn hem normal hemde director's cut surumunu yapabilmek icin tam 15 ay ugrasmis. normal bir film icin bu sure 4-5 ay.

    ridley scott ve william monahan'in hospitaler (sarisin dindar olan) karakterinin tanrinin vucut bulmus hali ya da tanridan gorev almis bir melek oldugunu hissettirmek istemisler. sinema'da oynayan versiyonda bilmiyorum ne kadar var ama dir cut versiyonda balian ile konustuktan sonra aniden ortadan kaybolmasi ve o 3 tane suikastcinin saldirisindan sonra bir el dokunup balian'i canlandirdigi sahne ipucu veriyormus.

    ---
    spoiler ---


    (mission complete - 13 Şubat 2009 00:31)

  • comment image

    dun dorduncu defa izledikten sonra orta cag hakkinda en cok ilgimi ceken film olduguna karar verdim.
    yonetmeninin daha once cektigi filmler ya da avrupa da orta cagi anlatan bir cok film arasindan nedense bu film siyriliyor aradan benim icin.

    film super bir film ya da esi benzeri yok diye siniflandiramayacagim ama nedense izlemek icin bir sebep buluyorum her seferinde.
    sanirim bu sebeplerden birincisi bize anlatilan tarihi gormem filmde. dogrudur yanlistir. ama bir selahaddin eyyubi bize anlatildigi gibi bu filmede. ne barbar, ne yagmaci. olmasi gerektigi ve oldugu gibi.

    ikinci sebep, benim baktigim pencereden bakiyor dine, mukaddes bolgelere. evet herkes ayni dualari ediyor. aklin yolu bir en nihayetinde. kudus un anlami yok bir yerden bakinca. baska yerden bakinca hersey belki de.

    ucuncu sebep, o muhtesem hilal taktigi. senelerce kitaplarda okudugum o efsaneyi ilk defa ekranda goruyorum. pilot kameradan o muhtesem goruntu aliyor goturuyor beni.

    her izleyisimde gaza geldigimi sonra sondugumu biliyorum.

    nasil olur da hala bir istanbul un fethini goremiyoruz sinemalarda?


    (quantocosta - 24 Mart 2009 09:50)

  • comment image

    -spoiler icerir-

    yıl 2011 oldu hala bu film kadar keyif veren bir savas filmi daha izleyemedim. bunun yanında yaşanan olayların karakterlerini değiştirme yada gerçeği saptırma yöntemi bolca kullanılmıştır. bunlardan birkaçı :

    - kerak önünde müslüman süvarilere yapılan imkansız saldırının aslı şu şekildedir. selahaddin'e ait 7000 süvari akka seferinden dönerken seforya tapınağı şovalyeleri komutasındaki 130 kişilik şovalye grubuyla karşılaşmıştır. bu 130 şovalyeyi tapınak şovalyelerinin büyük üstadı gerard de ridefort komuta etmekteydi. gerard tereddüt etmeden saldırı emri verdi. sonucta neredeyse tüm hırıstiyan şovalyeler öldürüldü, gerard de ridefort kaçarak canını kurtardı. kral guy, selahhattin üzerine hareket edecegi zaman baronlar konseyini topladıgında gerard de ridefort biran önce harekete geçilmesini isteyenlerin en ateşlilerindendi. kaçtığı savaşı unutturmak istemesi de bunun en büyük nedeniydi.

    - tarihin en çok aşağılanan krallarından biri olan cüzzamlı kral 4. baldwin ölümün yaklaştığını anladığı zaman saltanat vekili olarak lusignanlı guy'ı atadı. fakat guy'ın çok beceriksiz bir görünüm sergilemesi üzerine onu görevden alarak yerine tripoli kontu raymond'u atadı. baldwin öldüğünde kız kardeşi syblilla kocasını kral yapacak bir darbe düzenledi. böylece guy tekrar kral oldu.

    - hittin savaşı'nın gösterilmemesi filmde hıristiyanlara geçilen en büyük kıyaktır muhtemelen. temmuz ayında 80 bin kişilik, baştan aşağı ağır zırhlı bir ordunun çölden geçerek selahaddin'in su kaynağı olan celile'e ulaşma çabası, 2 günlük yürüyüşün ardından hittin köy'ün de verilen zorunlu su arayışı molası ile son buldu. iki günlük yürüyüş esnasında türk hafif süvarilerinin ok yağmuru altında hırpalanan haçlılar hittin köy'ündeki su kuyularının da kapatılmış olduğunu gördüler. haçlıları kuşatan selahattin eyyübi neredeyse ordunun yarısını kral guy da dahil olmak üzere esir aldı.

    - ayrıca filmde geçen "selahaddin 200 bin askerle ürdün'ü geçti" tarzı replikler reklam kokmakta. çoğu tarihçi selahaddin'in haçlılara oranla daha fazla adam toplayabildiğinde hem fikirse de "200 bin asker" rakamı ozamanki şartlarda tarihçiler için anlamsızlık ifade etmektedir. ( william weir, jean - paul roux, beha ed-din ibn shadad) nesnellikten öte nicel bir anlatıma sahip olan o zaman ki müslüman arşivlerine göre hittin savaşında selahaddin eyyübi'nin 12 bin askeri bulunduğu rivayetleri ise açıkça inandırıcılıktan uzaktır.

    - filmde kudüs'ü savunmak yerine kıbrıs'a kaçmayı yeğleyen tiberius'a da ince ayar çekilerek malta şovalyelerinin kalbi kırılmamıştır. lakin bu şovalyeler atalarımız tarafından sırasıyla kıbrıs, girit, rodos, malta olmak üzere 1565 yılına kadar kovalanacaklardır. nihayet 1565 yılında malta'da valetta tarafından malup edilen turgut reis (bu savaşta şehit olmuştur kendisi) komutasındaki osmanlı donanması ile birlikte, şovalyelerin çilesi bitmiştir. (not: maltalıların 1565 markalı birası var. tadı da gayet leziz)

    ne kadar profesyonel bakılırsa birşeyin tadı o kadar kaçıyor mantığıyla, fazla kasmadan izlenilebilecek, müzikleri tadından yenmez, hala izlenmediyse cok şey kaçırılmış filmdir. .


    (lqual - 14 Mart 2011 11:50)

  • comment image

    bir holywood filminden beklenmeyecek derecede objektif bir duruş yakalayabilmiş film. ridley scott ile michael bay arasındaki bu ufak fark bu filmde belli oluyor mesela. dünyayı kurtaran kahraman haçlılar yok filmde. ama yönetmen koltuğunda söz konusu diğer ismi görseydik haçlıları amerika kıtasını keşfederken bile görebilirdik mazallah..

    edit: turan taktiğini açıkça görebileceğiniz ender filmlerden ayrıca.


    (wepa - 18 Ağustos 2011 01:23)

  • comment image

    "sorun haklı olup olmamaları değildi..sorun konuşma tarzlarıydı.." gibi bir repliği barındıran başyapıt..herkesin en az bir kere izleyip ibret alması gerekir diye düşünüyorum..


    (betos - 22 Ağustos 2011 03:03)

  • comment image

    azmin zaferini anlatan filmdir. kahramanımız fransanın küçük bir köyünde 3 kuruşa demircilik yapan, bütün gün kor alevler karşısında çekiç sallayıp örs tutan biriyken şansın ve doğru zamanda doğru kararlar vermesi sayesinde baron çocuğu ,toprak ağası, feodal lord, ziraat mühendisi, inşaat mühendisi, çiftçi, soylu şövalye, kale kumandanı ve daha bir sürü şey olmuştur. hatta kral naibi bile olacakken kendi kendine "ulan daha düne kadar açlıktan üstüm başım kokuyordu. 2 günde ortadoğuyu ele geçirdim. hele biraz soluklanayım. bu krallık işini de haftaya düşünürüm" deyip frene basmıştır. bu arada koskoca kudüs kralıyla enseye şaplak göte parmak olup, kralın eniştesinin yokluğunda prensesi de teselli etmiştir.

    "-sibella üzülme. kocan gui de lusignan şu an kafirlerle savaşıyor. ama sağsalim geri dönecek. sana fransadan getirdiğim pul koleksiyonumu göstereyim mi ? pullarımın hepsi filateli ve fransa kralı damgalıdır."

    filmin müzikleri bence filmden çok daha güzeldir. özellikle kerak ve ibelin.

    bunun haricinde tarihi yanlışlıklar da yok değil. ama bu konuda braveheartın yanına bile yaklaşamaz. braveheart ta o dönem aslında 2 yaşında bebek olan fransız prensesi william wallace ile kırıştırıp, tüm britanyayı parmağında oynatıyordu.

    en güzeli de 4000 bin dönüm arazisi 50 baş sığırı 100 ailesi ve yüzlerce silahlı adamı olan baron özgürlük diye bağırıyordu. iyi de marabalarının şeyinden ter akıyordu çöl ortasında su bulacağız diye. tarih-savaş konulu filmlerde holywood hala braveheart eşiğini atlayamadı. ona üzülüyorum ben bir sinemasever ve askeri tarih meraklısı olarak.


    (reginleif - 22 Ağustos 2011 03:31)

  • comment image

    fetih 1453 filminin fragmanını izlerken bu film geldi aklıma. neydi bu filmi bu kadar eşsiz kılan diye düşündüm. evet sinema tekniği olarak çok iyi. yüksek bütçe var bu doğru ama bunların hiç biri bu filmin iyi olmasını açıklayamaz. bu film iyiyse tam ortada durup her iki tarafı da anlattığı için iyiydi. amerikan sinemasında olmayan bir şeyi başardı, bir tarafa yaranmadan olduğu gibi olanı ortaya koydu. bu yüzden her zaman övgüye mazhar olacak harika bir tarihi film.


    (blocktinstreet - 6 Ocak 2012 20:50)

  • comment image

    müslümanların adil ve barışsever olarak gösterilmesinin sonuçlarını imdb'de alan film.

    7,1 puan almış. selahattin'i oynayan oyuncu*, ki müthiş oynamış, imdb'de film oyuncuları listesinde diplerde yazılmış. bi çekemezlik var sanırım.

    onun haricinde direktor cut's versiyonunu izlemek lazım. bu versiyon bile az gibi geliyorsa, sinema versiyonu katliam gibi olmuş demektir.


    (zarha - 13 Kasım 2013 15:42)

  • comment image

    directors cut versiyonunu izleyin.
    directors cut versiyonunu izleyin.
    directors cut versiyonunu izleyin.
    directors cut versiyonunu izleyin.
    directors cut versiyonunu izleyin.
    directors cut versiyonunu izleyin.
    directors cut versiyonunu izleyin.
    .
    .
    .
    .
    directors cut versiyonunu izleyin.

    filmi daha önceden iki sefer izlemiş olmama rağmen beğenmemiştim. bir çok nokta belirsiz kalıyordu. ama directors cut versiyonunu izledikten sonra film bir bütünlüğe kavuştu. batı tarafından yapılan en tarafsız filmlerden biri, mutlaka izlenmesi gerek.

    not: ama gerçekte balian bu kadar artistlik yapamıyor, belirtmek isterim. hristiyanlar çok sönük kalmasın diye abartılmış biraz. ha bi de hıttin savaşı çok çabuk geçilmiş. bi 15 dakika falan ayrılmalıydı zannımca.


    (banagazozalnuri - 17 Aralık 2013 18:39)

  • comment image

    26 nisan itibarıyla özel gösterimde seyretme imkanı bulduğum film..

    ---spoiler---

    âhir zamanda, hele de 11 eylül sonrası dünyanın geldiği - getirildiği- konjonktürde 'nereden icab etti ise?' sorularının sorulmasını da göze alarak haçlı seferleri’ni (crusade) mevzu eden bir film çekmeye niyetlenseniz önünüzde çok fazla şık yok: ya hâkim güçten yana tavır alıp (o iklimin çocuğu olmanın tabi netcesidir bu) sinematografik tüm imkanları seferber ederek haçlı seferleri’nin o zaman diliminde haklılığını ve meşrûluğunu ince ince vurgularsınız, ya da "nedir ki bu da bir insan hikayesi iyiler de var kötüler de-iyilik de var kötülük de herkesin payına farklı tonlarda düşebilir" deyip ortada durmaya çalışarak hikayenizi anlatmaya gayret edersiniz... yönetmenimiz ridley scott bu şıklardan ilkini bir önceki filmi kara şahin düştü (black hawk down)’de seçerek (yönetmen namusuna leke sürdürme pahasına) hakkını kullandığı için geriye kalıyor ikinci seçenek... buradan hareketle kabaca diyebiliriz ki film ne yardan geçiyor ne de serden... mevhum ve muhayyel bir barışa işaret edip "cennet krallığında kardeşçe yaşamak varken neden bu kavga canlar?” mesajını hollywood’a has klişelerle aktarıyor.. aktarmasına aktarıyor ama manzarayı biraz daha netleştirmeye çalıştığınızda, ucundan kötü niyetliyseniz başka manalar üzerinden de okunabilir film... bir kere hikayenin çıkış noktası (koç yiğit bir fransız köylüsü) ve de haliyle haçlılar’ın gözünden anlatılması bile (mağdur olan taraf ortadayken) bu ‘kötü niyet’e bir zemin oluşturabilir.. eh herhalde haçlı barbarlığının nesnesi olan müslümanların gözünden anlatılmasını beklemek safdillik olurdu... filmin başından sonuna kadar, dehşetengiz haçlı katliamlarından sadece tek cümleyle bahsedilmesi de bu duruma yakışır bir noksanlık tabii... diyaloglarda alttan alta yürüyen dinî fanatizme giydirme, bunu yaparken de biraz da anakronizme düşerek seküler göndermeler serdetmek de herhalde 11 eylül sonrası dünyamız vasatında yadırganmazdı... filmin konu edildiği haçlı seferinden bir sonraki seferin başındaki isim olan aslan yürekli richard’a 'ben selahaddin eyyûbi’den insanlığı öğrendim’ dedirtecek kadar müstesnâ komutan olan ve ortadoğu coğrafyasında da belki de islâmın bütün güzelliklerinin şahsında temessül ettiği müslüman gözüyle bakılan selahaddin eyyûbi, enâniyeti göğü tutan bir komutan olarak resmedilirken, esas oğlan balian'ın, arzda gelmiş geçmiş bütün erdemleri şahsında toplayan som insan olarak çizilmesi, 'böylesi ancak hollywood yapımı filmde olur' dedirten sığlıklardan...(selahaddin eyyûbi’yi canlandıran oyuncunun fizîken, günümüz negatif ortadoğu’lu stereotipiyle örtüşmesine değinmiyorum bile)... öte yandan şunu da söylemek gerek, ezoterik tarîkatların, gizli örgütlerin, okültizmin tarihteki ağababalarından olan ve günümüzde bir yığın komplocu yaklaşımın çokça atıf yaptığı tapınak şövalyeleri’nin, haçlılarla müslümanlar arasındaki barışı bozan fitne fücur gürûhu olarak gösterilmesi filmin kendince güttüğü teze de destek vermiyor değil... biraz teknik teferruata girersek: kanbersiz düğün eksik kalır, ‘e aşksız olmaz ki bu' denilerek hikayeye sokuşturulduğu her halinden belli olan bir o kadar da gereksiz sybilla (eşsiz güzelliğine bir mim koyalım) karakteri de filmin sakilliklerinden... kurgudaki, seyrederken boşluğa düşme hissi veren bazı sahnelerin de (kahramanımız balian’ın kudüs’e gitmek için bindiği geminin hop diye kudüs’e çok yakın bir sahile vurması, yine balian’ın çorak bir yer olan ibelin’i kaşla göz arasında âbâd edivermesi gibi) böylesi büyük bir yapımda hayli rahatsız edici olduğunu söylemek gerek... bütün bunlara rağmen filmin belki de en büyük handikapı ‘gladyatör'den sonra çekilmiş olması fakat onun kadar tatmin edici olamaması... daha da enteresanı aynı yönetmenin elinden çıktığı halde gladyatör’e o kadar benzeyip de sonucunda hiç de o kumaşta bir film ortaya çıkmaması... halbuki benzerlikler haddinden fazla: ailesini kaybetmiş, tam bir erdem âbidesi olan kara yağız kahraman (balian/maximus), iktidar hırsına yenilmiş bir takım siyâsî askerî eşhas (guy de lusignan/commodus), halkın ve etrafındaki insanların güvenini kazanmış bilge kral (kudüs kralı iv baldwin/sezar marcus aurelius), esas oğlanın sevdiceği asilzâde takımından esas kız (sybilla/lucilla)... daha da çoğaltılabilecek bu ortak noktaların üzerine, şiddetin estetize edilip cilâlı karelerle sunulduğu scott görselliğini koyun.. yönetmenin kendi çektiği gladyatör gibi bir film ortadayken, “başka türlü olamaz mıydı?” diye sormadan edemiyor insan.. nihâyetinde film bitip de perdeden yazılar akmaya başladığında, ‘tarihin garip bir cilvesi demek ki’ derken aklıma geleni de şuracığa derc etmeden geçemeyeceğim: yüzyıllarca hıristiyanlarla müslümanlar arasında kanlı boğuşmalara sebep olan kudüs’ün iki tarafa da yar olmayıp sonunda yahudilere kalmış olduğu gerçeği... hâsılı kelâm durduğunuz yere göre çeşitli yorumlara açık olan cennet krallığı, sinema eleştirmeni jargonundan faydalanacak olursak seyirciye 'salık verilecek' bir film değil; ikinci bir gladyatör’ü niye seyredelim ki?.. tabi bizim gibi batı’nın her alanda meydan okuşu karşısında ezim ezim ezilen doğu-müslüman-türk insanının, mevzûunda ‘bizimkiler’ den bahseden her hollywood mahsülünde refleksi olan ‘müslümanlar nasıl gösterilmiş aceba?’ psikolojisiyle merak etmiyorsak...

    ---
    spoiler---


    (kinegeda - 28 Nisan 2005 20:44)

  • comment image

    --- spoiler ---
    balion:what is jerusalem worth?
    salahaddin:-nothing;everything(kendini göstererek)/bir yorum da elini yumruk yaparak gücü simgelediği yolunda ancak ben daha çok ben oldukça herşeyi simgeliyor güç benim demeye çalıştığını çıkarımladım)
    ---
    spoiler ---

    ayrıca da kudüsteki piskopos ki kendisi döenğin önde gideni bayrak taşıyanıydı film boyunca en çok gülünen repliğ sarf etmesi itibariyle dikkate şayan.(islama geçelim de sonra tövbe ederiz...)


    (melixir - 7 Mayıs 2005 00:33)

  • comment image

    --- spoiler ---
    bir insanın nalbantlıktan bir gün sonra bir saatlik kılıç eğitimiyle savaş tanrısı ve dehası olabildiğini, bununla yetinmeyip herkese erdem, cesaret, bilgelik dersi verdiğini, bununla yetinmeyip başına geçtiği şehri kırk yıllık belediyeci edasıyla ihya edip, su çıkartıp, tarlaları yeşerttiğini izleyip bunlardan sonra oehh demezseniz çok güzel film. yersen.
    ---
    spoiler ---


    (simplextablosu - 8 Mayıs 2005 11:28)

  • comment image

    --- spoiler ---
    sözlükte hakkındaki yorumları görünce yine, yeni, yeniden dona kaldığım film olmuştur bu.. tarafsız gibi görünüp de hristiyanları yücelttiğini söyleyenleri görünce dumura uğramadım değil, hele ki bi yorum gördüm, filmdeki savaş şu andaki kürt sorununun bir okuması şeklinde algılanmış ne bok yiyeyim, komplo teorilerinin bokunu daha nasıl çıkaralım bilemedim..

    bu film tarafsız falan değil, basbaya taraflı olmuş.. bir taraf tutulmuşsa da bu müslümanların tarafı olmuş, bu açıdan ridley scott'ın önünde eğilesim geldi black hawk down'a rağmen.. sonuçta böyle bir şeyi sittin sene göremeyeceğime inanan biriydim, az da olsa görmek için çok şey verirdim, burda az değil, çok çok şey gördüm..

    filmde müslümanları kötü gösterecek tek ama tek bir sekans yok, hristiyanların ise bi itin götüne sokulmadığı kalmış.. yapılan katliamlar tek cümlede geçiyor denmiş, o tek ama çok önemli cümlenin yanında gösterilen 2-3 farklı katliam var ki hepsi savaş sebebi olarak önümüze geldi filmde.. sadece o da değil, balian'ın tiberias'la tanıştığı sahnelerde bu tip saldırıların çokça olduğu, selahaddin eyyübi'ye savaş için yeteri kadar sebep verildiği, saldırsa haklı olacağı ama buna rağmen barışı korumaya çalıştığı ek olarak vurgulandı.. daha ne kadar vurgulanması gerekiyordu hristiyanların yaptıkları ben anlamadım..

    bir selahaddin portresi çizilmiş ki perdeye her yansıdığında allahım bu kadar mı güzel olur diyerek izledim.. barışçıl ve bilge kişiliği, savaş konusundaki aşmış boyutu, diğer dinlere karşı gösterdiği saygı(ki yerden haç kaldırmayla bu özel olarak vurgulanmış, fakat anlamak isteyen için çok daha önceden verilmişti zaten) ahlak kurallarına bağlılığı, düşmanına gösterdiği özel saygı, verilmesi gereken her şey neredeyse konmuş filme.. ha öyle başrol oyuncusu değil, orlando bloom kadar da görünmüyor filmde, ama kısıtlı zamanda hepsine değinmesi bile ridley scott'ın onun kişiliğine duyduğu saygının bir kanıtı bence..

    zaten, genel olarak hristiyanlar olsun, müslümanlar olsun, bir topluluğa bütün suçu yüklemek gibi bir şey sözkonusu olamaz.. bütün çağlarda olduğu gibi ister devlet olsun karşımızdaki, ister bir din topluluğu, o anki durum içinde şerefsizliği yapan topyekün o topluluk değildir.. o grubun içindeki belli bir zümrenin aklında piçlik vardır, bütün her şey bu yüzden patlak verir.. kudüs'e saldırıldıktan sonra oraya giden, orda yaşamaya başlayan cahil halkın da hiçbir günahı yoktur.. orlando bloom'un canlandırdığı karakterin şehri son savunuştan önce lafını ettiği buraları biz almadık, bu savaşlar olduğunda ne biz hayattaydık, ne onlar.. burda yaşayan halkın da bir günahı yok demesini aslında o dönemde yapılanlar genel olarak bu zararsız kesimi korumak içindi şeklinde okunabilir, bir özür olarak görünebilir.. şahsen ben öyle gördüm..

    gitmeden önce filmin en zayıf halkasının oyunculuğunu beş para etmez bulduğum orlando bloom olduğunu düşünüyordum.. fikrim çok değişmedi ama biraz haksızlık etmişim.. genel olarak vasatın üstündeydi yanındaki onca karizmaya rağmen.. ezik ama mağrur rolünden şövalyeye dönüşümü komik olsa da özellikle şövalyeye dönüşmeden önceki hal ve tavırları gayet inandırıcı geldi bana.. konuşma yaparken kasıla kasıla söylediği rise a knight repliği dahil hiçbir konuşması beni etkileyemedi lakin belirtmeden geçemeyeceğim.. nerde braveheart'taki william wallace'ın hitabet gücü, nerde burdaki etkisiz cümleler bütünü.. neyse çok da önemli değil.. gaz olacak bi durum yoktu zaten ortada..
    orlando bloom dışındaki bütün baba oyuncular çok başarılı, paçalarından karizma akmış vallahi.. az görünmesine rağmen liam neeson, jeremy irons, sadece sesiyle edward norton ve tabii ki çizdiği eşsiz selahaddin eyyübi portresiyle ghassan massoud..

    konuların gelişimi klişe olmuş, hollywood saçmalıkları burda da varmış.. walla pek umrumda değil, zira alıştım artık.. bu tip filmlerde bu tip şeyleri sonsuza kadar göreceğiz, bunu hala öğrenemediysek lütfen sinemaya gidip filmlerden sonra insanların keyiflerini piç etmeyelim.. ha bu klişelere başvurmamayı denedi daha 5-6 ay önce oliver stone, hem gişede, hem eleştirilerde eline aldı, döndü evine.. ben yıllar sonra böyle bir müslüman portresi görmekten son derece memnunum, keyifliyim.. hatta coşkunum.. sonunda bi kişi de çıkıp yıllarca barbar gösterdik, ama böyle değil.. asıl pezevenkler biziz, her boka biz sebep olduk be diyebildi bi şekilde, yetmez mi?

    elini öperim ridley baba.. bana bu günleri de gösterdin ya...
    ---
    spoiler ---


    (parma maniac - 11 Mayıs 2005 03:46)

  • comment image

    tarihi gerçekleri hollywood kalıplarına sokmak, o şablonlarla anlatmak zorunda olan bir yönetmenin , bu şartlarıyla değerlendirildiğinde elinden gelebilecek en iyi işi . başka bir sinema ekolünde çok başkası olabilir miydi? montferratlı conrad ve haçlı garnizonunun belkemiğini oluşturan templar ve hospitaler birliklerinin üstadları gibi hittin savaşının karar aşamasında kilit rol oynamış unsurlara hiç yer verilmeyişi bu sinema dilinin uymak sorunda olduğu basit ve yalın karakter şeması sebebiyle mi oldu?

    oysa kudüs'ün kaybının asıl sebebi olan hittin savaşına tanıklık edeceğimizi umardık. ceset dolu birkaç savaş alanı karesiyle işi geçiştirmek ve konuyu küdüs savunmasına getirmek ciddi bir kopukluk oluşturmuş.

    ancak sonuçta şahsen yönetmenin iyiniyetine ikna olmuş biri olarak verilen mesajın doğru olduğunu ve izleyiciye ulaştığını düşünüyorum:
    filmin başından beri vurgulanan bu mesajı ilk kez balian'in babası ölüm döşeğindeki godfrey'den alıyoruz. ardından tiberius'la kişileşmiş olarak karşımıza çıkıyor ve cüzzamlı kral baldwin'le zenginleşiyor:
    "aklın ve vicdanın kısacası sağduyunun hakim olduğu seküler, çok kültürlü kaynaşmış bir ortadoğu ideali..."
    yanısıra şehirleri dinlerin veya yapıların değil insanların önemli kıldığı ve anlamlı bir savaşın ancak masum insanların hayatlarını korumak uğruna yapılanı olduğu da kuvvetle vurgulanıyor.

    bütün bunları havada kalmaktan kurtaran ise seçilen karakterin gerçekte de tam böyle davrandığına ışık tutan tarihsel kaynaklardır. gerçek bir şovalye ruhu varsa bu balian'ın kişiliğinde vardı. ancak ötesinde o sonra gelen batılıların yadırgadığı hatta kafire dönüştüğünü iddia ettiği ortadoğu latinlerinden biriydi. müslümanlarla gerçek dostluklar kurmuş kaynaşmış ve bu sayede doğunun zengin kültür mirasından etkilenerek değişmiş çağının ötesinde entellektüel bir kimlik kazanmıştı. büyük ihtimalle gerçekten de dinsizdi. bütün bunların yanısıra kendi başının çaresine bakabilecek karısını da alıp kaçabilecekken masum hayatları kuratarabilmek adına kudüste kalmıştı. selahaddin ona dokunulmadan karısını kurtarma şansı vermişti. ancak o şehri savunmak için kalmak zorunda olduğunu ve aralarındaki anlaşmaya uyamayacağını bildirerek dokunulmazlığını terketmişti. filmde kısaca geçiştirilen bir başka nedenden dolayı bu hemen hemen intihar demekti: yy kadar önce ilk haçlı seferinde kudüse giren hristiyan ordusu tarihin en büyük katliamlarından birini yapmıştı. selahaddin, hükmü altındaki (ancak bir yandan da kontrol altında tutması son derece üstün siyaset gerektiren) müslüman halkları adına bunun intikamını almak zorunda hissediyordu. iyi bir savunma olmasa şehirdeki masum insanları bekleyen kader buydu.

    savaşın finalinde balian ile selahaddin arasında geçen diyalog tarihi kaynaklardan alıntıdır. balian savaşı zenginleri veya soyluları gözetmek için de göze almış değildi. çünkü onlar bir şekilde özgürlükjlerini satın alabileceklerinden canlarına kastedilmesi ihtimali daha düşüktü. onun asıl istediği korumaya çalıştığı 20.000 kadar yoksul latini şehirden limana kadar götürmek olmuştur.

    diğer örnek karakter için (bkz: selahaddin eyyubi/#4112631)

    edit: yeniden bakışla yukarıda andığımız iyiniyet kavramının yine çok amerikalı bir tarafı olduğunu düşünmeden edemedim. bir sanatçının tarihe ışık tutarken mesaj kaygısı olması gerekli midir? olabilir. sonuçta ridley scott bir tarihçi değildir. tarihçi olsa idi yansıttığı dönemden bu denli günümüze dair bir mesaj çıkarması ve yine de anlamayana bunu filmin sonunda yazıyla gözümüze sokmasına bilimsel bir gaf olarak bakılımalı derdim. ama o neticede amerikalı bir yönetmendir. ve george bush döneminin yükselen değerleri içinde yine de muhalefette kalacak bir söylemi tercih etmiştir. bahsi geçen iyi niyet bu olsa gerektir.


    (andrew - 12 Mayıs 2005 11:55)

Yorum Kaynak Link : kingdom of heaven