salaklıkta joey potter ya da marissa cooper'dan geri kalmayan bir yapı sergileyerek gençlik dizilerindeki beyinsiz kız ekolünün temsilciliğini devam ettiren peyton sawyer adlı süper dallama bir karakteri de barındırıyor bu dizi.. sırf bu dallama kız rollerini görmek için bile izlenir bu diziler..

bir de o kadar salak ki, dünyanın en paçavra gruplarını dinlemesine rağmen kendisini müzik kompetanı sanıyor bu karakter.. kıçımı çevirmeyeceğim bir ton berbat gruba yaptığı aptal yorumlar tam bir komedi unsuru.. senin anladığın müziğe sokayım be peytın.. burukuma gölge etme, başka ihsan istemem..

denyo seni..

(parma maniac - 29 Aralık 2006 16:23)

basketbolu bilmeyen, oynayamayan iki kardeşin "madem ki basketi bilmiyoruz mimkin olduğunca çarpık ilişkiler yaşayalım ki 4 sezonluk dizi yapalım basket oynamadan" demiş oldukları basketbol temalı pembe dizi.

(thug love - 13 Haziran 2007 10:28)

ben bu diziyi niye sürekli izlemiyordum diye düşünürken cnbce'de bu hafta yayınlanan bölümle bir anda anılarım canlandı da yeniden farkına vardım, şimdi unutmak için çabalıyorum. olum bu kadar salak adam bir araya gelebilir mi ya? hadi senarist hıyar, hadi yönetmen de armutun teki, be kardeşim bunların bir yapımcısı yok mu, ne bileyim bu oyuncuların bi menajeri falan yok mu? ya siktir et bu aktörlerin aktrislerin kafası çalışmıyor mu arkadaş? yayınlayan amerigan kanalı "ananızın amı" demiyor mu bunlara?

al; fi tarihinden beri kalp hastası olan dan'in eline sağlık sistemi tarafından tutuşturulan çağrı cihazı, "oğlum kalp nakli olacaksın götünü kaldır hemen hastaneye gel, bulduk kalbi, sıra sana geldi, hayatın kurtuldu şanslı pezevenk" der gibi ötüyor. dan ayakları kıçına vura vura hastaneye gidiyor, diğer üm hastalarla birlikte bekleme salonunda oturuyor ki kalp gelsin, buna taksınlar. aynı anda bekleyen bi keş var, köpeği otunun yarısını yemiş, herif hastaneye köpeği getirmiş. neyse hellikopter görüyoruz, iniyor, sağlık ekibi elinde buz kutusunda duran kalple çıkıyor, sahne değişiyor, dan köpeği seviyor, tasma gerilmiş, ortada bubi tuzağı gibi bekliyor, kalbi taşıyan sağlık görevlisi geliyor, tasmanın ipine takılıyor, e haliyle düşüyor, kalp buz kutusundan fırlyıp yere yapışıyor, dan'in suratı allak bullak, kalp gitti, dan perişan, derken köpek keşin elinden kurtarıyor tasmasını, kalbe gidiyor ve kalbi yiyor.

bu ne lan? allah belanızı versin ya, mahsun mu yazıyo olm bu bölümleri?

(dopermen - 1 Şubat 2010 16:23)

9 sene önce ilk bölümünü kız arkadaşımla birlikte, dün gece ise son bölümünü eşimle kendi evimizde izlediğim ruhumuza dokunan dizi.

not: evet, 9 sene önceki kız arkadaşımla evlendim.

(h b k - 9 Nisan 2012 12:17)

5. sezon final bölümü; yani, peyton sawyer'ın luke için ''nehir kenarı''na, tüm sahaya boydan boya lovesong'un sözlerini yazdığı bölüm her izleyişte adamı allak bullak eder. ya da ne bileyim ya, ben kendimi hep peyton sawyer'la özdeşleştirdim bugüne kadar. müziğe, yalnızca müziğe ve müziğin, sanatın ona verdiği ilhama aşık olan bir kızdı, öyle bir karakterdi peyton sawyer. her şeyi, her duyguyu müzikle ifade eder; sevdiği kişiye onu hatırlatması için karışık cd'ler doldururdu. ve bunun adı ergenliği atlatamamaksa atlatamamak: one tree hill biliyorum ki benim gibi birçok insanın hayatını baştan başa etkileyen ve asla ''kendi türünde'' zirveden inmeyecek olan yegane dizidir. ve bizim gibiler için yalnızca bir dizi de değildir zaten. dostluğa, aşka, müziğe, sanata olan aşkını ve tutkunu alevlendiren apayrı bir ''olay''dır one tree hill. hala da öyle.

eşşek kadar, izbandut gibi adamlar tanıyorum bu diziye hala çok aşık olup da metalciliğinden ötürü dile getiremeyen. ''ya evet izliyorduk bir ara gerçekten sarmıştı ergenken, neyse geldi geçti tabi ama hakkaten müzik açısından çok sağlam diziydi (burda da diziye olan sevgisini şöyle içinden gele gele ifade edemediğinden ileri gelen bir boğaz düğümlenmesi var) hakkaten öyleydi. neyse öyleydi işte kanka, ergendik ama ya, seviyoduk ehehesle.''

evet abi, kesin öyledir.

(kararsiz renk - 20 Eylül 2013 20:36)

ilk altı sezonu peyton sawyer gibi muhteşem bir karakteri barındıran amerikan yapımı televizyon dizisi.

gençlik yıllarında büyük izler bırakmıştır. hilarie burton'un oyunculuğu harikadır.

peyton'un kazandırdığı muhteşem gruplar playlistimden hala eksik olmamakla birlikte bir televizyon karakterine hayran olmamı sağlamıştır.

(bkz: the ataris) (bkz: jet) (bkz: the honorary title) (bkz: band of horses)

(pnkndsrdrly - 25 Aralık 2013 00:07)

3. sezon 1. bölümünün sonunda geçen aşağıdaki diyaloğu ne zaman dinlesem hüzünlenirim:

--- spoiler ---

at this moment, there are sixbillion, four hundred seventy million, eight hundred eighteen thousand, six hundred seventy one people in the world. some are running scared. some are coming home. some tell lies to make it through the day. others are just now facing the truth. some are evil men, at war with good. and some are good, struggling with evil.

six billion people in the world, six billion souls, and sometimes.. all you need is one.

--- spoiler ---

(honortiger - 26 Mayıs 2014 20:29)

cnbc e neden böyle birşey yapmış anlayamıyorsunuz, anlamak istemiyorsunuz.

senaryoya bakarsanız sikindirik bir lisedeki basketbol takımında, ama oynayanların triplerine bakarsanız vietnamda, körfez savaşında geçen gudik dizi.

- basketbol sahası kilise gibidir evlat!
- bu kilisede dua etmek kimse istemez, ayrıca tanrı sahada yardım etmez koç... *kodum mu çocuğu*

(hay mimiklerine soktuklarımın, biri 16 yaşında hormonlu bir velet, diğeri lise takımı koçu... noluyosa artık, sanırsın biri al pacino diğeri robert deniro tripleşiyolar karşılıklı)

- ne güzel günlerdi.. bir maçta ortalama kaç sayı yapardın?
- 6 bira... ama çocukta yetenek var koç, yetenek var!
- *beden öğretmeninden ziyade müfreze komutanı edasıyla* bu işi bitirelim o zaman

(mortifera - 18 Eylül 2005 14:40)

bugun can sıkıntısıyla televizyon kumandasını elimde çevirirken basketboldan dolayı ilgimi çeken ve bir bolumunu izlediğim dizi. izlerken ilginç bir duruma rastladım. koç başroldeki çocuğa bir cümle söyledi kısacık "first of all look to yourself", altta yazan yazıyı görmeliydiniz. "tencere dibin kara seninki benden kara". işte o an türk insanının ne kadar yaratıcı ve atalarına bağlı olduğunu hissettim

(dance of bad angel - 24 Eylül 2005 02:30)

(bkz: kıt kaynaklı ilçe basketbolseverliği)

tabi bizim oralarda böyle karı kız yoktu anasını satayım.

(thug love - 17 Şubat 2006 09:36)